Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/575 E. 2020/782 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/575 Esas
KARAR NO : 2020/782 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/11/2019
NUMARASI : 2014/603 Esas 2019/931 Karar
DAVA TÜRÜ : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ 09/07/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı ile müvekkili arasında 01.01.2007 tarihli Yedek Parça Tedarik Sözleşmesi’ne dayalı olarak yapılan ticari ilişkide davalının cari hesapta görünen borcunu ödememesi sebebiyle İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ile takibe başlanıldığını ve davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, müvekkilinin arada mevcut sözleşmeye göre davalının istediği tüm yedek parçaları davalının onayını alarak davalıya ve teslimini istediği firmalara teslim ettiğini, nitekim davalının itirazına konu ön tampon tedarikinde yine gönderilecek parçanın kodunu da davalının onayına sunmuş ve onay üzerine parçayı davalının gösterdiği … firmasına teslim ettiğini, teslime ilişkin kargo teslim fişleri ve yedek parçaya ilişkin fatura suretinin ilişikte olduğunu, davalının da mail yolu ile anılan parçaya onay verdiğini, kabul etmiş olduğunu, itiraza konu ön tamponun davalı tarafça veya yedek parçayı davalı nam ve hesabına teslim alan … firması tarafından davacı müvekkiline iade edilmediği gibi teslim edilen parçanın orijinal olmadığı konusunda herhangi bir itirazda da bulunulmadığını, itirazın iptali ile takibin devamına %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, öncelikle ortada likit bir alacak olduğu iddiasına karşılık kısmi dava açılmasının mümkün olmadığını, bu sebeple fazlaya ilişkin yasal haklarını saklı tutması beyanının da uygun olmadığını, takibe 15.01.2014 tarihinde itiraz edilmiş olmasına karşın dava dilekçesi 25/02/2015 tarihini taşımakta, bu haliyle yasanın öngördüğü sürede davanın açılmadığını, taraflar arasında kurulu ticari ilişki birlikle imzalanmış 29.12.2010 tarihli Yedek Parça Tedarik Sözleşmesine göre kurulduğunu, fatura kontrol aşamasında ve gönderilen parçanın kontrolü ile davalı … firmasının yazılım ortamına girmiş olduğu parça kodunun değişmiş ve/veya satıştan kaldırılmış olan ve söz konusu parçanın temini tarihinde satışta bulunan parçaya göre daha pahalı olan parçaya ait kodu yazdığının tespit edildiğini, bu durumun tedarikçi ile müvekkili … firması arasındaki anılan sözleşmenin 3.3 maddesi belirtilen şartlara aykırı bir durum teşkil etiğini, davanın reddine, davacının %20 icra inkar tazminatına çarptırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 25/11/2019 tarih 2014/603 Esas 2019/931 Karar sayılı kararında;”Dava: Taraflar arasındaki ticari ilişki dolayısı ile cari hesap alacağına ilişkin başlatılan takibe, davalı tarafından yapılan itirazın iptali davasıdır. Davanın 03/03/2014 tarihinde açıldığı ve davanın 25/11/2019 tarihli celsesinde davacı tarafça yargılamanın önceki celselerde yine çokça tekrarlandığı gibi mesleki mazeret dilekçesi sunulduğu, davacı vekilinin mesleki mazeretini gerekçelendirmediği, Ankara 12 Asliye Hukuk Mahkemesinde davasının olduğunu belirtmişse de bu hususa ilişkin bir belge veya duruşma zaptı sunmadığı belirtilen durumun mahkemece de araştırılamayacağı, ayrıca ilgili mahkemenin duruşmasının bulunması halinde dahi anılı yargılamanın, mahkememiz yargılamasına üstünlüğünün bulunmadığı gözetilerek mazeretin reddine karar verilmiş, davalı vekilinin 25/11/2019 tarihli aynı celsede davayı takip etmediğine dair imzalı beyanının alınmış olduğu görülmüştür. 6102 Sayılı TTK’nın, 7101 Sayılı yasanın 61. maddesiyle değişik 4. maddesi gereğince, miktar veya değeri 100.000 TL’yi geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulünün uygulanması ve HMK’nın 448.maddesi gereğince usule ilişkin hükümlerin derhal uygulanması gerekeceğinden; eldeki ticari davanın da değeri dikkate alındığında anılan yasal değişiklik kapsamında olduğu ve bu nedenle bundan böyle basit yargılama usulüne tabi davalardan olduğu anlaşıldığından; açılan dava basit usule tabi itirazın iptali davası olup, davacı tarafça dava dosyası 25/06/2018 tarihinde taraflarca takip edilmemiş olması nedeniyle birinci kez işlemden kaldırılmış, 26/06/2018 tarihli yenileme dilekçesi üzerine yeni duruşma günü tayin edilmiş, bu yenilemeden sonra taraflarca dosya 25/11/2019 tarihinde ikinci kez takipsiz bırakıldığı …”gerekçesi ile, Davanın HMK 320/4 maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, 2014 yılında açtıkları davada bir çok kereler bilirkişi raporu alındığı, ancak bir türlü karar verilmediği, bir çok kere hakim değişikliği olduğunu, Mahkemece 25.11.2019 tarihli celsesinde mazeret dilekçeleri zapta geçirildiği, ancak duruşma zaptı sunulmadığından ve Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin ilk derece mahkemesine bir üstünlüğü bulunmadığından mazereti gerekçesiz sayıp reddine karar verildiğini, Devamla davanın 25.06.2018 tarihinde yine müracaata kaldığından bahisle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, Mahkemenin davacı avukatın mazeretinin reddi gerekçesinin yerinde olmadığını, anılan mazeret kurumu HMK’nın md.150 de düzenlendiğini, ayrıca HMK’nın md 30 da ise “Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür” denilmek suretiyle de bir düzenleme getirildiğini, Davacı taraf olarak mahkemece istenen tüm giderlerin karşılandığını ve tüm raporlara beyanda bulunulduğunu, tüm ara kararları taraflarından yerine getirildiğini, Dosyada mevcut belge ve istemlerinden de anlaşılacağı gibi mazeret bir mesleki mazeret olduğu göz önüne alındığında davayı uzatmak gibi kötü niyetli bir davranış olarak kabul edilemeyeceğini, Yargıtay HGK’nın 2014/21-2371 E.sayılı kararında “ Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması” biçiminde açıklanan temel ilkeye aykırı ve kötüniyetli bir davranış olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin geçerli bir özrü bulunmasına karşın yetersiz gerekçe ile mazeret dilekçesinin reddi ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” denilmek suretiyle sayın ilk derece mahkemesinin verdiği mazeretin geçersizliği kararının yerinde olmadığını, 22. Hukuk Dairesi E. 2015/29624 K. 2015/30479 T. 09.11.2015 sayılı kararında “Davacı vekili UYAP ortamından gönderdiği mazeret dilekçesinde, Giresun Dereli Asliye Hukuk Mahkemesinde keşfi bulunduğu yönünde geçerli bir mazeret bildirmiştir. Aynı yöntemle, belirlenecek duruşma gününün öğrenilmesi mümkün olup, yeni duruşma gününün tebliği için masraf yatırılmamış olması mazeretin reddini gerektirmez. Mahkemece mazeretin kabulü ile yargılamaya devam edilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile mazeretin reddedilmesi ve ardından dosyanın ikinci kez takipsiz bırakıldığı gerekçesi ile davanın açılmamış sayılması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” denildiğini, Yine aynı yönde Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2014/6674K. 2014/14531T. 6.11.2014 ilamının; “Mahkemece, davacı vekilinin mazeret dilekçesi göndererek oturuma katılmadığı, dilekçedeki mazeret talebinin yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davacı vekili mahkeme adı ve esas numaralarını da açıklayarak, yedi ayrı dava dosyasının duruşması nedeniyle oturuma katılamayacağını belirterek mesleki mazeretinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Mazeretin haklı sebebe dayanması halinde, hâkimin mazereti kabul etmesi gerekmektedir. Davacı vekilinin mazeret dilekçesinde, mazeretinin dayanakları gösterildiğinden mazeret talebinin kabulüne karar verilmelidir. Davanın açılmamış sayılması için gerekli yasal koşullar oluşmamıştır, yargılamaya devam edilmesi gerekir.” şeklinde olduğunu, Taraflarından aynı mahkemeye daha evvel de aynı şekilde mazeret dilekçesi gönderildiği ve kabul gördüğünü, bu kere kabul edilmemesinin gerekçede makul ve kabul edilebilir bir izahı bulunmadığını, Tüm bu gerçekler ortada iken mesleki mazeretin kabul edilmeyerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin yerinde olmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/603 Esas 2019/931 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava itirazın iptali davasıdır.Mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.HMK’nın 320/4 maddesine göre “Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden aldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır.”Dosyanın incelenmesinde 03/09/2105 tarihinde yapılan ön inceleme duruşması da dahil olmak üzere yapılan 12 duruşmaya davacı vekili katılmamış, 03/09/2015 tarihli ön inceleme duruşması ile 05/05/2016 tarihli duruşmalara yetkili vekil Av. … katılmıştır. 24/12/2015, 03/11/2016, 09/03/2017, 01/06/2017, 16/10/2017 ve 12/02/2018 tarihli duruşmalara davacı vekilinin mazeret bildirerek katılmadığı, bu duruşmaların çoğunda duruşma başka nedenle ertelendiği için davacı vekilinin mazeretinin kabul edildiği görülmüştür. 25/06/2018 tarihli duruşmaya da davacı vekili katılmamış, davalı vekilinin davayı takip etmeyeceklerini beyan etmesi üzerine mahkemece bu tarihte taraflarca takip edilmeyen davanın HMK 150. Maddesi ile 1. Defa işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. Davanın yenilenmesinden sonra 25/11/2019 tarihli duruşmaya da davacı vekili mazeret beyan ederek katılmamış, mahkemece mazereti kabul edilmeyerek ve davalı vekilinin davayı takip etmeyeceklerine dair beyanı üzerine davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.Dosyada yer alan tüm duruşma tutanaklarına göre davacı vekilinin yapılan tüm duruşmalara katılmadığı, sadece ön inceleme duruşması ile 05/05/2016 tarihli duruşmaya yetkili vekilin katıldığı, bunun haricindeki tüm duruşmalara (1. defa işlemden kaldırıldığı duruşma hariç) davacı vekilinin mazeret sunduğu anlaşılmakla, usulüne uygun belgelendirilmeyen mazereti mahkemece kabul edilmeyen davacı vekilince basit yargılama usulüne göre yürütülen dava ilk takipsiz bırakılmasından sonra yeniden takipsiz bırakıldığından mahkemece davanını açılmamış sayılmasına karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde olmadığından mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olmakla davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcı, istinaf eden tarafınan peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/07/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.