Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/563 E. 2022/433 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/563 Esas
KARAR NO: 2022/433 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2019
NUMARASI: 2018/398 Esas 2019/1303 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,müvekkili ile davalı arasındaki ticari ilişki nedeniyle müvekkilinin fatura alacağını davalıdan tahsil edemediğini, bunun üzerine alacağın tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının takibine itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının itirazının haksız ve yersiz olduğunu iddia ile itirazın iptaline, takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafından iddia edildiği gibi müvekkil şirketin kötü niyetli olmadığını, alacağın ödenip, ödenmediğini dahi kontrol etme basiretini göstermeksizin icra takibi başlatan, yapılan İtiraza rağmen bununla yetinmeyerek İtirazın İptali davası açan davacının basiretli davrandığı veya iyi niyetli olduğunun iddia edilemeyeceğini, alacaklının haberdar edilmeden icra dosyasına ait Borcun Borçlu tarafından takipten önce ödenmesi halinde Takip masrafı, faiz ve vekâlet ücretinden sorumlu olunacağına dair Yargıtay içtihadının örnek alınmasının iki noktada hatalı olduğunu, bunlardan birincisinin, müvekkil şirket tarafından İcraya konu edildikten sonra veya bir Mahkeme kararına konu bir borcun haber verilmeksizin ödenmiş olmadığını, davaya konu borç/alacak ilişkisinin ticari ilişkiden kaynaklanan bir Alacak/Borç olup, takip Tarihinden birkaç ay öncesinde ödendiğini, İkicisinin ise takipten önce itfa edilmesine rağmen yargısal işlemlere devam eden alacaklının muamele sorumluluğunu karşı tarafa yüklenmesi gerektiği ile bu yönde Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin kararı olduğuna ilişkin açıklamasının doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş ve davacının %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/11/2019 tarih ve 2018/398 Esas – 2019/1303 Karar sayılı kararında; “…Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece taraflara ticari defterlerini sunmaları için süre verilmiş olup davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ile talep edilen alacağın varlığı kanıtlanmıştır. Davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir. Bu durumda ticari defter kayıtları ile alacağın varlığı ispatlandığı halde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece yapılması gereken iş talep edilen alacağın kanıtlandığı ancak icra inkar tazminatı talep etme koşullarının gerçekleşmediği gözetilerek hüküm kurmak olduğu halde yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.” Mahkememiz dosyasında da davacı tarafın ticari defterlerinin sunulmaması halinde; davacının iddialarının davalı kayıtları ile teyit imkanı davacı tarafından kaldırıldığı için; davacının bunun sonucuna katlanması gerekeceği; bu çerçevede icra takibine yapılan itirazın iptali davasının reddine karar verilerek…”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12.11.2019 tarihli 2018/398 E, 2019/1303 K. sayılı kararı ile aleyhlerine açılan davanın reddine karar verilmesi yerinde bir karar olduğunu, ancak yerel mahkeme tarafından kötüniyet talebi oluşmadığı öne sürülerek, davacının kötüniyet tazminatı ödemesine hükmedilmemesi hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, Nitekim, gerekçeli kararda; ‘’Davacı şirketin 61.689,24 TL asıl alacak talebi üzerinden harçlandırarak itirazın iptali istemi ile davalı şirket aleyhine ikame etmiş olduğu işbu itirazın iptali davasında; davalı şirketin takip/dava dayanağı 61.689,24 TL tutarlı bir faturaya ilişkin olarak 22.01.2018 takip tarihi öncesinde ki 12.01.2018 tarihinde fatura tutarı olan 61.689,24 TL’yi EFT yapmak suretiyle davacı şirkete ödediği ve borç bakiyesinin sıfırladığı/ kapatmış olduğu, takip tarihi itibarı ile davacı şirkete borçlu olmadığı tespit edilmiştir.’’ şeklinde belirtildiğini, Davacının hem haksız hem kötü niyetle takibi başlattığı ispatlanmış olmasına rağmen tazminata hükmedilmemesinin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Yerel mahkemece, müvekkili şirketin, davanın dayandığı takibe ilişkin olarak ‘’takip alacaklısına herhangi bir borcu bulunmadığı’’ yönündeki itirazının yerinde olduğu görüş ve kanaatine varılmasına rağmen ve ayrıca; müvekkili şirketin, 22.01.2018 takip tarihi öncesinde ki 12.01.2018 tarihinde fatura tutarı olan 61.689,24 TL’yi EFT yapmak suretiyle davacı şirkete kuruşu kuruşuna ödemiş olduğu ispatlanmış olmasına rağmen, kötüniyetli takip alacaklısına %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesi gerekirken, gerekçesiz ve dayanaksız şekilde kötü niyet tazminatı talebinin oluşmadığına hükmedilmesine itiraz etmekte olduğunu, Nitekim yerleşik Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğu üzere, icra takibi başlatan alacaklının bir borç söz konusu olmadığı halde takibi başlattığı açıkça anlaşıldığı hallerde kötüniyet tazminatı ödemesine hükmedilmesi gerektiği üzerinde durulduğunu, (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 26.06.2019 tarihli 2019/2299 Esas, 2019/7816 Karar sayılı ilamı) Belirtildiği üzere, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edileceğini, bu durumda, davacıya takip tarihinden önce ödeme yapıldığı ispat edildiğine göre, mahkeme tarafından davacının iyi niyetli olduğunu düşünmek hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Yerel mahkeme tarafından hükme esas alınan Yargıtay kararına konu olay ile bu dava farklılık göstermekte olduğunu, zira Yargıtay kararına konu davada, yalnızca davacının ticari kayıtları incelenmiş ve dava konusu alacağın davalının ticari kayıtlarına alınıp alınmadığı veya ödemenin yapılıp yapılmadığı davalı kayıtları incelenmediği için teyit edilemediğini, oysa ki işbu davada davacının dava konusu ettiği alacağın müvekkil şirket kayıtlarına alındığı ve bu alacağa ilişkin ödemenin de takip öncesinde yapıldığı banka dekontları ve ticari kayıtlarla net bir şekilde teyit edildiğini, dolayısıyla davaya konu takibin kötü niyetli başlatıldığını, İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinde düzenlenen ve uygulamada “kötüniyet tazminatı” olarak adlandırılan tazminat türü, sadece ve ancak, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğinde olduğunu, Bu durumda, öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edileceğini, dosya kapsamından da açıkça görüldüğü üzere; müvekkili şirket 12.01.2018 tarihinde fatura tutarı olan 61.689,24 TL’yi davacıya ödediği halde, kötüniyetli takip alacaklısı 22.01.2018 icra takibi başlattığını, alacaklının kötüniyetli olduğu açıkça ortada olup, taraflarınca da kötü niyetli olduğunun ispatlandığını, Üstelik müvekkili şirket tarafından borcun ödendiği belirtilerek, davacı tarafından haksız şekilde başlatılan icra takibine itiraz edilmiş olması, davacının yapılan itiraza rağmen bununla yetinmeyerek itirazın iptali davası açması dahi basiretli ve iyi niyetli davranmadığını göstermekte olduğunu, mahkemece bu durum gözetilmeksizin kötü niyet talebinin oluşmadığının öne sürülmesinin kabulünün mümkün olmadığını, Tüm bu nedenlerle, yerel mahkemenin davacı aleyhine kötüniyet tazminatı ödenmesine yönelik talebini reddetmesinin hatalı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararı 2. madde hükmünün istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Öncelikle inceleme günü olan 26/04/2019 tarihinde “26/04/2016 tarihinde yapılacak olan defter incelemesinin, müvekkil şirketin hesap sirkülasyonları yoğun yoğun olduğundan ibrazdaki güçlük nedeniyle, 26/04/2016 tarihli celsede ara karar gereğince 2017-2018 yılına ilişkin müvekkile ait tüm yasal defterlerin, Müvekkil Şirketin Mali Müşaviri …’ın … Cad. …, No:… (… Çarşısı) Üsküdar/İstanbul adresindeki ofisinde incelenmesini talep etme zarureti hasıl olmuştur.” şeklinde taraflarınca yerinde inceleme talebinde bulunulmuş olmakla, bu talebe ilişkin kabul veya red kararı verilmeden, müvekkili şirket defterlerinin ibraz edilmediği gerekçesi ile davanın reddine karar vermesi yerleşik içtihatlara ve kanuna aykırılık teşkil ettiğini, Yerinde inceleme talebi olmakla, bu talebin kabul ve red kararı verilmeden, defterlerin ibraz edilememesi gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi savunma hakkının kısıtlanması ile delillerin toplanması kuralına aykırılık oluşturmakta olduğunu, Bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak müvekkilinin ticari defterleri üzerinden bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, Ticari iş de, Yargıtay tarafından verilen karar davalı tarafın bu kararı görmezden gelerek, Yargıtay’ın içtihat oluşturmasında oluşturduğu kriterler aynilik arzetmesede, benzerlik arzeden durumlarda yorum olarak başkaca bir olaya da uygulanması mümkün olduğunu, nitekim oluşan prensip ve anlayış ile olayı değerlendirmek gerektiğini, netice itibarı ile Yargıtay içtihatlarından hareketle ödemenin yapıldığı konusunda alacaklıyı bilgilendirmeme durumunda kendi aleyhine icra takibine neden olan kişi takip ve dava giderlerinden ayrıca kanuni vekalet ücretlerinden sorumlu olacağını, ( Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2013/4637 Esas 2013/8282 Karar 03/06/2013 Tarih, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2012/9416 Esas 2012/10921 Karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2014/15142 Esas 2015/18936 Karar, ) Yargıtay içtihatlarına göre, davalının beyanının aksine alacak ve borç ilişkisi Ticari olan olaylarda da borçlu borcunu ödediği konusunda alacaklıyı bilgilendirmesi gerektiğini, davalı tarafın araştırmalarını daha iyi yapması gerektiğini, nitekim taraflarınca yapılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazda belirtmesi gerektiğini, yani ödeme definde bulunabileceğini, sadece borçlu olmadığı yönünde itirazda bulunmasının kötü niyetinin kanıtı olduğunu, Nitekim taraflarınca yapılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazında da ödeme yaptığını beyan etmediğini ve ödeme definde de bulunmadığını, sadece borçlu olmadığı yönünde itirazda bulunması kötü niyetinin kanıtı olduğunu, davalı borçlu tarafından yapılan ödemenin taraflarına bildirmemiş olup, ödemeden davalı tarafın cevap dilekçesi ile haberdar olduklarından dosya kapak hesabı yapılarak bakiye bedel üzerinden takibe devam edilmesini talep etme zarureti hasıl olduğunu, Bu durumda alacaklı müvekkilinin şirket hesabı ile ilgili banka hesap hareketlerine ilişkin ekstrelerin istenerek, dekontlara uyan ödemelerin hesaptan çekilip çekilmediği hususu araştırılarak takipten önce hesaptan para çekildiğinin anlaşılması durumunda icra takibi yapılmasının haklı olmadığı, hesaptan para çekilmemiş ise icra takibi yapmakta haklı olduğu belirlenmesi gerektiğini, bu nedenle gerek 2. cevap dilekçesinde gerekse de diğer tüm beyanlarında açıklaması yapılan nedenlerle dosya kapak hesabı yapılarak, alacağın icra gideri, vekâlet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek faiziyle bakiye tutar üzerinden itirazın iptalini ve takibin devamını talep ettiklerini, ayrıca mesnetsiz, haksız ve kötü niyetle yapılan itiraz nedeniyle davalı aleyhine %20 den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karşın davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, usul ve esastan, yasalara alenen ayrı olan ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bir adet fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davaya konu icra dosyası incelendiğinde, davacı alacaklı tarafından davalı boçlu aleyhine 27/11/2017 tarih … seri nolu 61.689,24 TL. Miktarlı, gayrimenkul satış komisyon bedeli açıklamalı bir adet fatura alacağından kaynaklı 22/01/2018 tarihinde 61.689,24 TL. Asıl alacak, 840,41 TL. İşlemiş faiz olmak üzere toplam: 62.529,24 TL. Miktarlı ilamsız icra takibinde bulunulduğu, davalı borçlu itiraz dilekçesi ile, takip konusu ve herhangi bir borcu olmadığını belirterek borca ve ferilerine itiraz etmesi üzerine takibin durduğu ve süresi içerisinde 61.689,24 TL. Asıl alacak üzerinden eldeki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının icra takibine konu ettiği fatura bedelinin müvekkili şirket tarafından takip tarihinden önce davacının … Bankasında bulunan … numaralı IBAN hesabına 12/01/2018 tarihinde 61.869,24 TL. Ödeme yapıldığını, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu olmamasına rağmen kötüniyetli olarak takip yapıldığı belirtilerek davanın reddi ile davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.Davacı vekili cevaba cevap dilekçesi ile, davalı taraf cevap dilekçesinde, ödeme yapıldığını ve ödeme dekontunu ibraz etmesi üzerine banka hesapları kontrol edildiğinde, 12.01.2018 tarihinde yapılan ödemenin görüldüğünü, gerek tarafımız gerekse de müvekkil şirket 03.05.2018 tarihinde, uyap üzerinden yaptıkları tetkikte davalı tarafın cevap dilekçesini görmeleri üzerine davalı tarafından yapılan ödemeden haberdar olduklarını, alacaklının haberdar edilmeden icra dosyasına ait borcun, borçlu tarafından takipten önce ödenmesi halinde, takip masrafı, faiz ve vekalet ücretinden de borçlunun sorumlu olduğunu belirterek kapak hesabı üzerinden takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece 06/03/2019 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca, tarafların ticari defterleri üzerinde 26/04/2019 tarihinde saat:10: 00 ‘ da bilirkişi incelemesine karar verildiği, halde davacı tarafça inceleme gün ve saatinde incelemeye katılmadığı, inceleme saatinden sonra 10.43’de gönderdiği dilekçe ile yerinde inceleme talebinde bulunulduğu görülmüştür. Bilirkişi tarafından davalının ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle düzenlenen raporda, taraflar arasında takip ve dava konusu yapılan 27/11/2017 düzenleme tarihli, … sıra Nolu, ”Gayrimenkul Satış Komisyon Bedeli” içerikli, KDV. Dahil 61.689,24 TL. Tutarlı tek bir faturaya dayalı ticari ilişki gerçekleştiği, davalı Şirketin Takip/Dava Dayanağı 61.689,24 TL Tutarlı bu faturaya ilişkin olarak 22.01.2018 Takip Tarihi öncesi Tarih olan 12.01.2018 Tarihinde Fatura Tutarı olan 61.689,24 TL’yi EFT (Elektronik Fon Transferi) yapmak suretiyle Davacı Şirkete ödediği ve Borç/Alacak Bakiyesini (0) sıfırladığı/kapatmış olduğu, diğer bir ifadeyle takip tarihi itibarıyla davacı şirkete borçlu olmadığı tespit edilmiş olup, davalı Şirketin davanın dayandığı takibe, “Takip alacaklısına herhangi bir borcu bulunmadığı ” yönündeki İtirazının yerinde olduğu görüş ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
DAVACI VEKİLİNİN İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE, Somut olayda davacı taraf, bir adet faturaya ilişkin ilamsız icra takibinde bulunduğu, davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının icra takibine konu ettiği fatura bedelinin müvekkili şirket tarafından takip tarihinden önce davacının … Bankasında bulunan … numaralı IBAN hesabına 12/01/2018 tarihinde 61.869,24 TL. Ödeme yapıldığını beyan etmiş ve davacı vekili cevaba cevap dilekçesi ile, davalı tarafın cevap dilekçesi ile ödeme yapıldığını ve ödeme dekontunu ibraz etmesi üzerine banka hesapları kontrol edildiğinde, 12.01.2018 tarihinde yapılan ödemenin görüldüğünü, gerek kendisi gerekse de müvekkili şirketin 03.05.2018 tarihinde, uyap üzerinden yaptıkları tetkikte davalı tarafın cevap dilekçesini görmeleri üzerine davalı tarafından yapılan ödemeden haberdar olduklarını beyan edip takibe ve davaya konu fatura bedelinin ödendiği yönünde ikrarda bulunmuştur. 6100 sayılı HMK 188. madde düzenlemesine göre, tarafların mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez. Maddi bir hatadan kaynaklanmadıkça da ikrardan dönülemez. İkrar, ikrar eden taraf aleyhine kesin delil teşkil eder. Artık, lehine ikrar yapılan taraf ikrar edilen vakıa için delil göstermek ve o vakıayı ispat etmekle yükümlü değildir. Bu durumda; davalı tarafından yapılan ödemenin gerek ödeme dekontu, gerek bilirkişi raporu, gerekse davacı tarafça fatura bedelinin ödendiğinin ikrar edilmiş olması ve bu durumda ikrar edilen ödeme vakıası çekişmeli olmaktan çıkıp ispatı gerekmediğinden ayrıca davacı vekili bilirkişi raporuna yönelik verdiği beyan dilekçesinde ticari defterlerinin incelenmediğine yönelik itiraz ve talepte bulunulmadığından davacı vekilinin ticari defterlerinin incelenmediği ve savunma hakkının kısıtlandığına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı tarafça, takibe ve davaya konu bir adet fatura bedelinin tamamı 22/01/2018 tarihli takip tarihinden önce davacının … Bankasında bulunan … numaralı IBAN hesabına 12/01/2018 tarihinde 61.869,24 TL. Bedelli ödeme yapıldığı, davacı tarafça TBK. 117 maddesi uyarınca icra takibinden önce davalı tarafı temerrüde düşürmediğinden icra takibinde talep edilen işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı, fatura bedelinin tamamı takip tarihinden önce ödendiğinden TBK. 100. Maddesinin uygulama imkanı olmadığı dolayısıyla kapak hesabı yapılmasını gerektirir bir durum olmadığından davacı vekilinin kapak hesabı yapılmadığına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
DAVALI VEKİLİNİN İSTİNAF SEBEBİ İNCELENDİĞİNDE, Davalı vekilinin lehlerine kötüniyet tazminatına hükmedilmediğine ilişkin istinaf sebebi incelendiğinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67/2. maddesinde “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” hükmü düzenlenmiştir. Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Bu durumda takibinde haksız ve kötüniyetli alacaklı aleyhine istem halinde kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekmekte olup somut olayda, icra takibi başlatan davacının banka hesaplarını, ticari defter ve kayıtlarını takip tarihinden önce basiretli tacir olarak hareket edip kontrol etmeden icra takibinin başlatıldığı, davalı borçlu icra takibine verdiği itiraz dilekçesinde borcu olmadığını belirterek itiraz ettiği halde davacının hesaplarını, kayıt ve belgelerini kontrol etmeden eldeki itirazın iptali davasını açtığı ve davacının basiretli tacir olarak hareket etmediği ve kusurlu olduğu anlaşıldığından, davacının takipte kötüniyetli olduğunun kabulü ile davalının kötüniyet tazminat talebinin kabul edilmesi gerekirken, talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Sonuç olarak; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak, dairemizce yukarıdaki açıklamalar ışığında davalı lehine ret edilen alacağın %20 si oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesi yönünde karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, B-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/11/2019 tarih ve 2018/398 Esas 2019/1303 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak sureti ile; 1-Davanın REDDİNE, 2-Ret edilen asıl alacağın %20’si oranında kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL karar harcının, davacı tarafından yatırılan 740,85.TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 660,15.TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafça sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 8.819,60.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Artan gider avansı bulunduğu takdirde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 148,60’şar.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 9-Dairemiz karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL harçtan, istinaf eden davacı tarafından yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 10-Davalı tarafından yatırılan 54,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 11-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 42,40.TL dosyanın istinafa gidiş / dönüş gideri toplamı 191,00.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 12-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 13-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/03/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.