Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/558 E. 2022/700 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/558 Esas
KARAR NO: 2022/700 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/862 Esas – 2019/374 Karar
TARİH: 09/04/2019
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirket Sosyal Güvenlik Kurumu ile yapmış olduğu “Özel Sağlık Kuruluşundan Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesi”ne göre sosyal güvencesi bulunan hastalara tedavi hizmeti verdiğini ve verilen hizmetin ve tedavide kullanılan malzemelerin bedelini Sosyal Güvenlik Kurumundan tahsil ettiğini, davalı şirketin de müvekkili şirket hastanesinde tedavi gören hastalara kullanılan bazı ortopedi malzemelerini sattığını, davalı firmanın her ameliyata özel olarak tedarik ettiği tıbbi malzemeleri ameliyat esnasında müvekkili şirket hastanesinde bulunan personeli vasıtasıyla müvekkili hastaneye teslim etmekte ve bu tıbbi malzemenin hastaya uygulanmakta olduğunu, müvekkili şirket hastanesinde 03/07/2013 tarihinde ameliyat edilen SGK sigortalısı … isimli hastanın ameliyatında kullanılan “…” adli tıbbi malzemenin de davalı şirketten temin edildiğini ve tedavi giderleri ile birlikte SGK’na fatura edildiğini, SGK’nun yaptığı rutin incelemeler esnasında davalı şirketten temin edilen bu malzemenin miadının geçmiş olduğundan bahisle müvekkili şirketten bilgi istediğini, bunun üzerine müvekkili şirket yetkililerinin durumu davalı şirkete ihbar ettiklerini, konu ile ilgili bilgi istediklerini, davalı şirket tarafından verilen 02/07/2014 tarihli bilgi yazıda söz konusu malzeme için etiketin sehven yanlış olarak verildiğinin bildirildiğini, verilen bilgisinin SGK’na iletildiğini ancak SGK’nun 19/06/2015 tarih … sayılı yazısı ile zamanı geçmiş malzeme nedeniyle sözleşme uyarınca 30.000,00 TL cezai şart uygulandığının bildirildiğini, cezaya yapılan itirazın da reddedildiğini ve müvekkili hakkedişinden 30.480,00 TL kesinti yapıldığını, davalı şirketin kusurlu ifası nedeniyle müvekkili şirketin maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek 30.480,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 35.480,00 TL’nin cezai şartın uygulandığı ve müvekkili hakkedişinden kesildiği 04/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacı şirketle müvekkili arasında yazılı bir sözleşme olmaması sebebiyle sipariş üzerine malzeme satışı yapılmakta olduğunu, hastaneye 03/07/2013 tarihinde teslim edilen ürünün hastane çalışanınca teslim alınırken, üzerinde basılı bulunan etiketten, ürünün son kullanma tarihi açıkça anlaşılır olmasına rağmen, söz konusu açık ayıp ihbarında bulunulmadığını ve ürünün ameliyatta kullanıldığını, etiketten de anlaşılacağı üzere miadı dolma ihtimali olmayan ancak dolmuş olsa dahi teslim alınırken hastanenin teslim sorumlusu tarafından kontrol edilerek alınması gereken ürün için müvekkiline ayıp ihbarının teslim tarihinden 1 yıl sonra yapıldığını, teslim aşamasında ayıp ihbarında bulunulması halinde derhal ürün değiştirilecekken, davacı şirket çalışanının ihmali davranışı sebebiyle, satış tutarı 70 TL olan ürün sebebiyle davacı şirketin 30.480,00 TL cezai şarta maruz kaldığını, müvekkiline yüklenebilecek bir kusur bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/04/2019 tarih ve 2016/862 Esas 2019/374 Karar sayılı Kararı ile; “…. ürünün ayıplı olduğu, davacı hastanenin bu ayıptan SGK yazı cevabı geldikten sonra haberdar olduğu ve hemen davalı firmaya bu hususu bildirip bilgi verilmesi talebinde bulunulduğundan davacının ayıp ihbarının makul sürede yapıldığı ve süresinde olduğu, davalının davacının SGK’ya ödediği ceza tutarından sorumlu olduğu, SGK uzmanının operasyon günü malzemelerin hastane medikal depo sorumlusu ve ameliyathane sorumlusu hemşire veya tıbbi uzman tarafından kontrol edilmek kaydıyla sayıyla alınıp, yine sayıyla verilmesinin gerektiği, burada bu kullanım ömrünün kontrol edilmesi gerektiğinin belirtildiği, mahkememizce de davalı firma tarafından satılan ürünün son kullanma tarihi geçmiş ve ürünün ameliyatta kullanılacak olup, son kullanma tarihine dikkat edilmesi gerekirken edilmemesi nedeniyle davalının ödenen ceza bedelinden sorumlu olduğu ancak ameliyat sırasında doktorun olmasa da davacı taraf çalışanları veya hemşire tarafından söz konusu ürünün paketi davalı şirket çalışanı tarafından açılmış olma ihtimalinde dahi istenirse kontrol edilebileceği, davacı tarafın çalışanlarının bu kontrolü yapmadığı, dolayısıyla mahkememizce bir miktar davacı tarafında kusurunun bulunduğu, mahkememizce davacı tarafından SGK’ya ödenen ceza bedelinden % 30 oranında taktiri indirim yapılması gerektiğinin anlaşıldığı, davacının ödediği bedel olan 30.480,00 TL’den % 30 indirim yapılması sebebiyle 21.336,00 TL maddi tazminattan davalının sorumlu olduğu, davadan önce bu bedelin ödenmesine yönelik ihtar bulunmadığı, bu nedenle alacağa dava tarihinden itibaren avans faiz işletildiği, davacı tarafın aynı zamanda söz konusu olay nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunduğu, ancak zarara ilişkin herhangi bir belge sunulmadığı, manevi zararın ispatlanamadığı anlaşıldığından davacı tarafın manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. ” gerekçeleri ile; “Davanın KISMEN KABULÜNE, 1-21.336,00 TL maddi tazminatın 01/08/2016 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye talebin reddine, 2-Manevi tazminata yönelik talebin reddine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda sorumluluğun davalı satıcıya ait olduğunun belirtildiğini ve teamül halinde gelen çalışma sisteminin özetlendiğini, buna göre müvekkil hastane tarafından ürünlerin depoya alınıp saklamak suretiyle kullanılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, operasyon planlandığında müvekkil hastane tarafından davalı firmaya haber verilmekte, davalı firma personeli tarafından operasyon esnasında kullanılacak ameliyat seti ve sarf malzemelerini ameliyathaneye getirip ameliyat esnasında kullanıma hazır halde (kutularından çıkarmak suretiyle) teslim etmekte olduğunu, dava konusu malzemenin de kemik çimentosu denilen bir malzeme olduğunu ve bu malzemenin de davalı firma personeli tarafından ambalajından çıkarılıp, sıvı ile karıştırılmak suretiyle firma personeli tarafından hekime verilmekte olduğunu, müvekkil şirket hastanesi hekim ve sağlık personelinin malzemeyi ve ambalajını teslim almamakta olduklarını, davalı firma personelinin ameliyat bittikten sonra artan malzemelerini ve kullanılan malzemelerin ambalajlarını alıp, kendi firmalarına geri götürmekte ve düzenlemiş oldukları fatura ile birlikte kullanılan malzemenin barkodunu göndermekte olduklarını, müvekkilinin ayıptan SGK tarafından gönderilen yazı ile haberdar olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin uğradığı zarardan davalının sorumlu olduğunu, Kaldı ki TBK 225.m. uyarınca günü geçmiş malzemeyi satması nedeniyle ağır kusurlu olan davalının ayıbın kendisine süresinde bildirilmediğini ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacağını, bu husustaki Yargıtay kararını sunmakta olduklarını, Dava konusu ile birebir aynı nitelikteki başka bir olayda tedarikçi firmanın müvekkilinin zararlarını tazmin ettiğini ve mahkemenin kararının Yargıtay 19 HD 2010/2350E, 2010/11558 K sayılı kararı ile onandığını, bu doğrultuda maddi ve manevi tazminat yönünden reddedilen miktarların da kabulü gerektiğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kararın hatalı olduğunu, zira aynı konuya ilişkin farklı bir yargılama dosyasında, bilirkişilerce hazırlanan raporda, ameliyat esnasındaki işlem aşamaları anlatılmakta olduğunu, buna göre hastane satın alma servisinin ameliyattan önce malzemeyi görmediğini, ancak hastanenin ifa yardımcısı pozisyonundaki ameliyathane personeli ve uygulayıcı hekimin malzemeyi görüp kullandıklarını, bu noktada malzemeyi ayıpları açısından kontrol etmek zorunda olduklarını, ürünün UBB kayıtlı olması, SUT Fiyatlı olması, miadı, barkodu, paketleme şartları v.s. gibi ürüne ait özelliklerin sorumluluğunun tedarikçi firmaya, kontrolünün de hastane çalışanlarına ait olduğunu, dolayısıyla malzemelerin üzerinde bulunan etiketlerin dahi davacı hastane tarafından kontrolünün yapılması gerektiğini, Davayı kısmen kabul anlamına gelmemekle beraber, davacı şirkete SGK tarafından uygulanan cezanın davalı müvekkil şirketten tazmininin mümkün olmadığını, müvekkilinin yalnızca malzeme bedelinden sorumlu tutulabileceğini, Ameliyat günü barkod etiketi yapıştırılan faturanın, davacının beyanı ve her iki bilirkişi tarafından da beyan edildiği üzere davacı hastaneye teslim edildiğini, ancak bu etiketin davacı çalışanlarınca kontrol edilmediğini, davacını basiretli davranmadığını, ihmal davacının çalışanlarınca sergilenmiş olmasına rağmen müvekkilinin kusurlu olduğunun kabul edilemeyeceğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ayıplı satılan ürün nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında akdedilen yazılı bir sözleşmeye rastlanılmamış olup, tarafların kabulünde olduğu üzere ticari ilişki, davacıya ait hastanede kullanılmak üzere davalıdan medikal malzeme satın alınması ve ürün bedelinin davacı ile SGK arasında akdedilen sözleşme uyarınca davacı tarafça SGK’na fatura edilmesi şeklindedir. Davacı, bu süreçte bir hastanın ameliyatında kullanılmak üzere davalıdan satın alınan bir malzemenin miadının dolmuş olduğu gerekçesiyle SGK ile akdettiği sözleşme uyarınca SGK tarafından cezai şart uygulandığını, itirazın reddedildiğini ve ceza tutarının hakedişinden kesildiğini, davalının kusurlu ifası nedeniyle maddi manevi zarara uğradığını ileri sürmüş, davalı ise, ürünün miadının dolmadığını, sehven yanlış etiket basıldığını, miadı dolmuş olsa bile bu husus açık ayıp niteliğinde olmasına rağmen davacı tarafça yasal sürede ayıp ihbarında bulunulmadığını, teslim sırasında davacı tarafça gerekli kontrollerin sağlanmamış olması nedeniyle davacının kusurlu olduğunu, ayrıca kendisinin en fazla satılan mal bedeli ile sorumlu tutulabileceğini savunmuştur. Dosya kapsamında mevcut bilirkişi kök ve ek raporunda, taraflar arasındaki ürün teslimi ve ürünün kullanılma süreci özetlenmiş olup, buna göre operasyon planlandığı zaman ilgili hastane tarafından SGK ile anlaşmalı ürünü satan firmaya haber verilmekte olduğu, ilgili firma elemanının operasyon esnasında kullanılacak ameliyat setini ve hastaya takılacak sarf malzemelerini ameliyathaneye getirmekte olduğu, ürünlerin özel ambalajlarında ve steril olarak getirilmekte olduğu, firma elemanının hekim tarafından belirlenen boyutlardaki malzemeleri kutularından çıkarak hekime vermekte, kullanılmayan tüm ürünlerin firma elamanınca geri götürülmekte olduğu açıklanmıştır. Dava konusu malzemenin üzerinde yer alan etikete göre operasyon tarihinde kullanım süresinin dolmuş olduğu SGK tarafından tespit edilmiş olup, davalı tarafça da aksi ispat edilememiştir. Bu durumda ayıplı ürünü satan davalının bu nedenle oluşan zarar nedeniyle sorumluluğunun bulunduğu açıktır. Davalı tarafça ayıbın açık ayıp niteliğinde olduğu ve TTK 23/1-c m. uyarınca davacının yasal sürede ayıp ihbarında bulunmadığı ileri sürülmüş ise de, TBK 225/1.m. uyarınca ağır kusurlu olan satıcının, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulması mümkün olmadığına ve kullanım süresi dolmuş olması nedeniyle insan sağlığı için tehlikeli olabilecek bir ürünü satan davalının da ağır kusurlu olduğu açık olduğuna göre, davalının bu savunmasına itibar edilmemiştir. Ayıplı satış nedeniyle alıcının TBK’nun 227.maddesinde düzenlenen seçimlik haklarının yanında, aynı zamanda genel hükümler uyarınca tazminat talep etme hakkı da olduğu madde metninde belirtilmiş olup, kendisince satılan ürünlerin SGK tarafından denetleneceğini bilen davalını,n davacıya kesilen ceza şeklindeki davacı dolaylı zararından da sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Öte yandan yine bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere tıbbi operasyon anında ürünün barkodunun hekim veya sağlık personeli tarafından görülmesi dolayısıyla kontrolü mümkün değil ise de, söz konusu ürünün kullanımının insan sağlığı için önemi dikkate alındığında, kullanacak olan alıcı davacı tarafça hiçbir şekilde kontrolü sağlanmadan teslim alınmasının doğru olmayacağı, en azından operasyon öncesinde kullanım süresinin dolup dolmadığının kontrolünün ilgili hastane personelince sağlanabileceği kanaatine varılmış olup, bu durumda davacının da söz konusu zararın meydana gelmesinde müterafik kusuru bulunduğu kabul edilmiş ve mahkemece takdir edilen %30 kusur oranı uygun görülmüştür. Davacı tarafın istinafında maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulü gerektiği ileri sürülmüşse de manevi tazminat istemine ilişkin somut bir sebep ileri sürülmediğinden ve dosya kapsamı itibariyle manevi tazminat koşullarının oluşmadığı kanaatine varıldığından, mahkemenin kararında bu yönüyle de usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 148.60’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcının istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL harçtan mahsubu ile bakiye 26,30.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 1.457,46.TL istinaf karar harcının istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan (54,40.TL + 309,96.TL=) 363,86.TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.093,60.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.