Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/557 E. 2022/691 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/557
KARAR NO: 2022/691
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2019
DOSYA NUMARASI: 2018/840 Esas – 2019/1088 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile … A.Ş. Arasındaki borç ilişkisinin hizmet sözleşmesinden kaynaklandığını, sunulan ve icra dosyasında da mevut 2017 ve 2018 yıllarına ait irsaliyeli faturalar ve cari hesap ekstresinden de anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin davalı firmaya mağazalarında kullanmak üzere farklı tasarımlar ve özelliklere sahip dijital baskılı görselleri ve matbaa emtialarını ürettiğini, toplamda yapılan hizmetin 6.566,16 TL lik kısmının ise bugüne kadar ödenmediğini, bunun üzerine müvekkili tarafına icra takibi yapma zorunluğunun hasıl olduğunu, bu hususun ticari defterler incelendiğinde görüleceğini, davalının icra takibine ait ödeme emrinin tebliğ tarihi olan 19/06/2018 tarihinden bir gün sonra borcun tamamını dahi kapsamayan ve çok uzun vadeli bir çek düzenleyerek hızlı kargo ile herhangi bir bildirimde bulunulmadan ve mutabakat sağlanmadan borca itiraz edebilmek için alelacele bir şekilde kargo ile taşınamayacağı halde bu çeki müvekkiline kargo yolu ile gönderdiğini, daha sorna hemen borca itiraz ederek takibin durduğunu, bu hususun sunulan … ünvanlı firmaya ait gönderi tarih ve bilgileri olan kargo paketi ile sabit olduğunu, kargo paketinden çıkan zarfın üzerinde de davalı tarafın sehven de olsa doğru tarihi yani ödeme emrini aldığı tarihi not düştüğünü daha sonra da durumun anlaşılmaması için bunu aynı kalemle düzeltmeye çalıştığını, müvekkilinin alacağının tam tutarı ile icra takibi dosyasına yapmasını ifade ederek usulsüz bir şekilde ve emrivaki olarak eksik tutarlı ve çok uzun vadeli olan çeki kabul etmediğini söylelerek kargo zarfı ile davalı … Mağazacılığa geri gönderdiğini, fakat davalı firmanın bu defa kargoyu yani ödeme emrinden sonra emrivaki ve eksik tutarlı düzenlediği çeki kabul etmediğini ve iade edilemeyen çekin bu sebeple halen müvekkili firmada olduğunu ifade edilen tüm hususların davalının art niyetli ve adeta şark kurnazlığı ile borcunu ödemekten kaçınmak bir yana müvekkili ile dalga geçer gibi davrandığını, tüm bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları ve ıslah hakkı saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ve itirazın iptaliyle ilgili icra dosyasındaki 7.953,85 TL tutarındaki takibin devamına ve borçlunun borcunu işlemiş yasal faizi ile ödemesini takibin haksız ve kötü niyetli olarak durmasına neden olan davalı tarafın % 20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini mahkememizden talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davacı şirkete muaccel olan ve ödenmeyen borcu olmadığını, davacı tarafından müvekkili taraflar arasındaki mutabakata göre hizmet verilmediğini, davacı edimini tam olarak ve ayıptan ari şekilde ifa etmediğini, buna karşın müvekkilinin tüm edimlerini yerine getirdiğini davaya konu yapılan alacak için taraflara arasında varılan mutabakat çerçevesinde davacıya ödeme aracı olarak çek verildiğini ve bu çekin davacı tarafından alındığını, müvekilinin keşide edilen ve davacıya teslim edilen çekin cari hesaba karşılık davacıya teslim edildiğini, TTK uyarınca çekin bir ödeme aracı olduğunu, bu sebeple çekin tanzim edilip davacıya teslimi ve davacı tarafından da çekin teslim alınması ile borcun ödendiğini, tüm bu nedenlerle davacı tarafın haksız ve kötü niyetli olarak mükerrer tahsilat yapmak gayreti içinde olduğunu davanın reddini talep etmiş, kötü niyetli davacının % 20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve 2018/840 Esas – 2019/1088 Karar sayılı kararı ile; “…. davacı ve davalı taraf arasında ticari ilişki bulunduğu ve davacı tarafından ödenmediği iddia olunan fatura bedelleri nedeniyle davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 19/06/2018 tarihinde tebliğ olduğu, davacının işlemiş faiz hariç alacağının 6.566,16 TL olduğu, davalı tarafından 6.566,00 TL bedelli çekin davalıya kargo yolu ile gönderildiği ve bu çekin davacı tarafça takipten sonraki tarih olan 20/06/2018 tarihinde teslim alındığı ve bu çek bedelinin davacı beyanına göre vadesinde tahsil edildiği, taraf defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesine göre takip konusu faturaların davacı ve davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı defterlerinde çek bedeli düşüldükten sonra davalının davacıya 0,16 TL borçlu olarak görüldüğü, davacının ise çek ile yapılan ödemeyi 10/12/2018 tarihinde yani çek keşide tarihinde defterlere kaydedildiği, davalı tarafından davacıya verilen 6.566,00 TL lik çekin borcun tamamını kapsamadığı, dolayısıyla davalının takipten sonra ve fakat davadan önce çekle yapılan ödemelerin kısmi ödeme olduğu, ancak bu ödemelerin infazda nazara alınması gerektiği, davacı her ne kadar asıl alacağın işlemiş faiz talep etmiş ise de davalının takip öncesi temerrütüne ilişkin bir ihtarname olmadığı gibi, tarafların kesin vade konusunda bir anlaşmalarının da bulunmadığı, bu nedenle takip öncesi işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı, davacının takip talebinda adi kanuni faiz talep ettiği, alacağın faturaya dayalı likit ve belirlenebilir olduğu, icra inkar tazminatı hüküm ve koşullarının oluştuğu, davacının davalı tarafından takip tarihinden sonra dava tarihinden önce borcun tamamını kapsamayan 6.566,00 TL lik çek ile yapılan ödeme sonrasında işbu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğu, davacı alacağının işlemiş faiz hariç 6.566,16 TL olmasına rağmen davacının dava değerini icra takip dosyasındaki vekalet ücreti tahsil harcı ve ilk masraflarıda ekleyerek toplamda dava değerini 7.953,85 TL olarak belirtmiş ve bu bedel üzerinden harç yatırmış ise de icra vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin işbu davaya konu edilemeyeceği, dolayısıyla bu miktarlar üzerinden de harç yatırılmış olmasından dolayı bu talepler yönünden davanın reddi gerektiği sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak davanın kısmen kabulü kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE; tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davalının İstanbul Anadolu … İcra dairesinin 2018/15506 esas sayılı dosyasına vaki itirazın asıl alacak 6.566,16 TL yönünden İPTALİ ile takibin devamı ve asıl alacağı takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, 2. Davalı tarafından çek ile 10/12/2018 tarihinde yapılan 6.566,00 TL lik ödemenin infaz aşamasında icra müdürlüğünce nazara alınmasına, 3. Davacının takip öncesi işlemiş faiz talebinin reddine, 4. Alacağın % 20 si oranında hesap edilen 1.312,23 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın, borçlunun ödememekte ısrar ettiğini, müvekkilinin icra takibine başvurmasının ardından, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği gün, borçlunun motokurye ile emrivaki bir şekilde düzenlediği uzun vadeli çekin müvekkile gönderilmesi neticesinde oluşan anlaşmazlık nedeniyle gelişen süreç neticesinde ikame olduğunu, Borçlunun ödeme emrinden haberdar olduğu an, ilgili dosyaya ödeme yapmadığını, bunun yerine kesinlikle haberdar değilmiş gibi davranarak sadece ana para borcunu karşılayan, müvekkilince kabul edilmeyen uzun vadeli bir çeki göndererek ardından borca itiraz etmesi neticesinde, kendilerince itirazın iptali yoluna gidildiğini, Yapılan yargılama sonucunda müvekkil haklı bulunmuş ise de yargılama esnasında yapılan kabullerin isabetsiz olması nedeniyle müvekkile ödenmesi gereken tutarın doğru hesaplanamadığını, yerel mahkemece “…davacının ise çek ile yapılan ödemeyi 10/12/2018 tarihinde yani çek keşide tarihinde defterlere kaydedildiği, davalı tarafından davacıya verilen 6.566,00 TL lik çekin borcun tamamını kapsamadığı, dolayısıyla davalının takipten sonra ve fakat davadan önce çekle yapılan ödemelerin kısmi ödeme olduğu, ancak bu ödemelerin infazda nazara alınması gerektiği..”nin ifade edildiğini, Çekin bir ödeme olmadığını, ancak ödeme aracı olduğunu, dolayısıyla müvekkiline verilen ve müvekkilince kabul dahi edilmeyen çekin ödeme olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, üstelik kendisine gönderilen çekin vadesinde ödenip ödenmeyeceğinin dahi belli olmadığını, neticeten müvekkilinin elinde kalan ve iade edemediği çeki iyi niyetli olarak, dava açıldıktan aylar sonra tahsil ettiğini, dolayısıyla müvekkiline gönderilen çekin vadesinde ödenmiş olduğu anda yapılan ödemenin, davadan sonra ve tahsilat tarihinde yapılan kısmi ödeme olarak kabul edilmesi gerektiğini, nihayetinde müvekkilinin ancak o tarihte ödemesine ulaşabildiğini, kaldı ki bu ödemenin de dosya borcunun tamamını kapsamadığını ve kısmi bir ödeme olduğunu, Kısmi ödeme tarihinin çekin tahsil edildiği tarih olan 10/12/2018 tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini, 10/12/2018 tarihinin ise yerel mahkeme kararında belirtildiği gibi takipten sonraki davadan önceki bir tarihi ifade etmediğini, tam aksine takipten de davadan da çok sonraki bir tarih olduğunu, dolayısıyla takipten sonra ve davadan önce ödeme yapıldığı kabul edilerek, hesaplamaları bu şekilde hatalı yapılmış bir bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesinin isabetli olmadığını, üstelik dosyadaki bilirkişi raporu hatalı olduğundan ek bilirkişi raporu alınması taleplerinin de mahkemece reddedildiğini, neticeten, dosyada yeniden bilirkişi raporu alınarak, çekin vadesinde ödeme tarihinin kısmi ödeme olarak kabul edilmesi gerektiğini, uzun vadeli çekin müvekkiline kargo ile gönderildiği tarihin ödeme tarihi olarak baz alınmasının hukuk düzenine uygun düşmediğini, Mahkeme dosyasına da ibraz ettikleri Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da görüleceği üzere, borçlu yanın çek verilen kısım için de yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu olması gerektiğini ve lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini, çünkü icra takibinin ardından gelişen sürecin ve itirazın iptali davasına sebebiyet veren taraf lehine, davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin kişinin kendi kusurundan yararlanması anlamına geleceğini, hem davaya sebebiyet verilip hem de bu durumdan kazançlı çıkılmasının hukuk düzeni tarafından korunmasının mümkün olmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili katılma yolu ile sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme tarafından verilen kısmen kabul kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, söz konusu kararın müvekkili aleyhine kabul edilen kısmının kaldırılarak davanın tümüyle reddine karar verilmesini istediklerini, Müvekkili şirketin davacı şirkete muaccel olmuş ve ödenmemiş hiçbir borcu bulunmadığını, davaya konu yapılan alacak için taraflar arasında varılan mutabakata uygun olarak davacı tarafa ödeme aracı olarak çek verildiğini, söz konusu çekin davacı tarafından tahsil edildiği hususunun, 24/01/2019 tarihli celsede davacı taraf vekili tarafından da ikrar edildiğini, Türk Ticaret Kanunu uyarınca çekin bir ödeme aracı olduğunu, bu kapsamında çekin tanzim edilerek davacı tarafa teslim edilmesi neticesinde borcun ödenmiş olduğunun sabit olduğunu, müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarında yapılan incelemede, söz konusu çekin davacı tarafa 11.06.2018 tarihinde verildiği ve gününde tahsil edildiği, müvekkilinin davacıya sadece 0,1 TL borcu olduğu değerlendirmesine yer verildiğini, Somut durum itibariyle, takibin açıldığı tarih itibariyle müvekkilinin davacı tarafa borcu bulunmadığını, müvekkili tarafından takipten önce çekin alacaklıya gönderildiğini ve davacı tarafça kabul edilerek tahsil edildiğini, takip tarihi itibariyle davacı tarafın müvekkilinden talep edebileceği hiçbir hak ve alacağı bulunmadığını, Bilirkişi tarafından hatalı hesaplama ve değerlendirme yapılmış olmakla birlikte, ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kararının müvekkili aleyhine tesis edilen kısmı ve şartları oluşmadığı halde icra inkar tazminatının müvekkiline yüklenmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesinin kısmen kabul kararının müvekkili aleyhine tesis edilen kısmının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile davalı şirket aleyhine 12/06/2018 tarihinde 1.661,21 TL asıl alacak, 80,53 TL işlemiş faiz, 2.175,92 TL asıl alacak, 81,55 TL işlemiş faiz, 2.724,03 TL asıl alacak ve 12,09 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.740,33 TL alacağın tahsili için genel haciz yolu ile icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin davalıya 19/06/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalının borca ve tüm fer’ilerine 21/06/2018 tarihinde itiraz ettiği, davalı tarafça 10/12/2018 keşide tarihli 6.566,00 TL bedelli çek ile takipte talep edilen alacağın ödendiği savunulmuş olup, bu çekin davacıya 20/06/2018 tarihinde teslim edildiğinin kargo gönderi evraklarından anlaşıldığı ve davacının defter kayıtlarına göre çekin 10/12/2018 tarihinde ödendiği, davalı vekilinin de mahkemenin 24/01/2019 tarihli duruşmasında, vade tarihi itibariyle davacı şirket tarafından tahsil edildiğinin beyan edildiği nazara alındığında, ödemenin yargılama sırasında yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafça 7.953,85 TL dava değeri üzerinden harç yatırılarak dava açılmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, takibe dayanak borcun tasfiyesi amacıyla verildiği hususunda ihtilaf bulunmayan 6.566,00 TL bedelli çek, davalı tarafça takipten sonra davadan önce davacıya kargo ile gönderilmiş ve çek bedeli yargılama sırasında ödenmiştir. Borcun yenilenmesi ancak tarafların bu yöndeki açık iradeleri ile mümkün olup, mevcut borç için kambiyo taahhüdünde bulunulmasının tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmayacağı, bu nedenle somut olayda borcun yenilenmesinden söz edilmesinin mümkün olmadığı ve ödenip ödenmeyeceği belli olmayan ileri tarihli çek yönünden davacı tarafça dava açılmasında hukuki yararın bulunduğu; davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürüldüğü ispatlanmadığından, takip öncesi dönem için işlemiş faiz talep edilemeyeceği; davacının dava değerine ekleyerek talepte bulunduğu sair alacak istemlerinin işbu davaya konu edilemeyeceği ve davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin davanın red edilen kısmına ilişkin olduğu; davalının itirazının haksız olduğu gözetildiğinde davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, taraflarca ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde değildir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf kanun yoluna başvuran davacı ve davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,3 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 448,53.TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 112,13 TL (44,40TL+67,73TL) harcın mahsubu ile bakiye 336,4 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.