Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/549 E. 2022/432 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/549 Esas
KARAR NO: 2022/432 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2019
NUMARASI: 2019/109 Esas 2019/1127 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında imzalanan 05/09/2018 tarihli Hazır Beton Satış Sözleşmesi çerçevesinde müvekkilinin davalıya … Altunizade Şubesinin 30/12/2018 tarihli 118.900,00 TL tutarında Çek verdiğini ve çekin vadesinde tahsil edilmesine rağmen davalının 48.767,,04 TL tutarındaki hazır betonu müvekkili şirkete teslim ettiğini, bakiye 70.132,96 TL tutarındaki hazır betonu müvekkiline teslim etmediğini, davalıya gönderdikleri Noter ihtarnamesine rağmen hazır betonun teslim edilmediği gibi, fazladan tahsil ettikleri 70.132,96 TL’yide iade etmediklerini iddia ile 70.132,96 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu çek bedelinin müvekkili tarafından tahsil edildiğini ancak yaşanan ekonomik kriz nedeniyle faaliyetinde aksamalar yaşadığını, işletmesel olarak küçülmeye gittiğini ve 01/11/2018 tarihi itibariyle üretim faaliyetine son vermek zorunda kaldığını devam eden süreçde müvekkilinin İst.Anadolu 3.Asliye Ticaret Mahkemesince 20181375 Esas ile görülmekte olan davada konkordota talebine ilişkin olarak 17/04/2019 tarihinde 3 aylık geçici mühlet aldığını, en son 17/04/2019 tarihli duruşmada ise 1 yıllık kesin süre verilmesine karar verildiğini, müvekkilinin kendinden kaynaklanmayan sebeplerle ifa imkansızlığı içerisine girdiğini dolayısı ile borçtan söz edilmesinin mümkün olmadığını, ayırca kontordato süreci içerisinde olduğundan ödeme yapmasının mümkün olmadığını, ifa imkansızlığı nedeniyle borç sona ermiş olup, açılan davanın hukuki dayanağı bulunmadığından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/10/2019 tarih ve 2019/109 Esas – 2019/1127 Karar sayılı kararında; “….Davalı tarafın dilekçesinde aslında borcu kabul ettiğini fakat ifa imkansızlığı nedeniyle ödeyemediğini açıkça belirtmiştir. Kabul dilekçeyle vaya sözlü olarak hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılır. Kabul için karşı tarafın muvafakati gerekmez. Kabul beyanında bulunan taraf, davanın açılmasına kendi hal ve davranışlarıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş fakat dava açılmasına sebebiyet verdiğinden dolayı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilerek Davalının kabul beyanı belirtilen kurallarla beraber değerlendirildiğinde ; davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davanın kabulüne, 70.132,96 TL’nin 12/01/2019 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/107 E. 2019/1127 K. Sayılı 02.10.2019 tarihli kararı ile davacının davasının kabulü ile 70.132,96 TL’nin müvekkilinden alınarak davacıya verilmesine karar verdiğini, söz konusu karar dosya kapsamına ve taraflar arasındaki ticari ilişkiye açıkça aykırı olup davanın reddi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, Müvekkili şirket ile davacı şirket arasında 05.09.2018 tarihinde beton satış sözleşmesi imzalanmış ve bu kapsamda davacı firma tarafından müvekkiline 30.12.2018 tarihli çek keşide edilerek verildiğin,i çek bedelinin müvekkili tarafından tahsil edildiğini, Müvekkili şirket ile davacı firma arasında uzun yıllardır süre gelen bir ticari ilişki bulunduğunu, bu kapsamda müvekkili şirket tarafından davacıya hazır beton sağlandığını, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacıya hazır beton verildiği ve davacıdan çek alındığını, çek karşılığı hazır betonun bir kısmı davacıya verildiği, bir kısmı ise çeşitli sebeplerden tedarik edilemediğini, Davacı firma tarafından bu ticari ilişki kapsamında yine beton talep edildiği, ancak bu defa faturaların kendi iştirakleri olan … Ltd. Şti. Adına düzenlenmesi talep edildiğini, dolayısıyla müvekkili şirket tarafından çek bedeline karşılık olarak davacı firmaya beton tedarik edildiğini, dolayısıyla mahkeme kararındaki miktar hatalı olup bozmayı gerektirdiğini, Ticaret sicil kayıtlarında da görüleceği üzere iki şirketin yetkilileri aynı olup firmalar birbirinin iştiraki niteliğinde olduğunu, dolayısıyla davacı firma ile olan ilişki kapsamında verilmesi gereken beton … Ltd. Şti’ye verilerek borçtan kurtulunduğunu, bu hususta faturalar ve hesap ekstreleri dilekçe ekinde sunulduğunu, Yukarıda izah edildiği üzere müvekkili şirketin davacı firmaya borcu bulunmadığını, bir an için borçlu olduğu düşünülse dahi karar verilen miktarda olmadığını, Bir an için müvekkilin davacı firmaya borçlu olduğu düşünülse dahi bu borç ifa imkansızlığı içerisinde kalmakta olduğunu, Müvekkili şirket … A.Ş, sektöründe kaliteli hizmet veren ve bununla beraber geniş istihdam sağlayan bir şirket olduğunu, şirketin ticari faaliyetlerini sağlıklı olarak sürdürmesi piyasa şartlarına bağlı olup, mevcut ekonomik olumsuzlukların dışında kalabilmesi maalesef mümkün olamadığını, 2018 yılı Mayıs ayı itibariyle yükselişe geçen ABD Dolar kurunun, 14 ağustos 2018 tarihinde ani olarak 6,89 TL seviyesine yükselmesi, Eylül ayı boyunca da bu yüksek seyrini devam ettirmesi müvekkili şirketi ciddi oranda ekonomik sıkıntıya uğrattığını, piyasanın durgun olması dolayısıyla yeni projeler alamadığı gibi, maliyetlerin anormal artışı şirket faaliyetlerini duraksattığı, şirket alacaklarını tahsil etmekte dahi güçlük yaşadığını, Konkordato ilan etme ihtimali doğduğunu, Bu kapsamda müvekkili şirketin; işletmesel olarak küçülmeye gittiğini, ancak bu dahi sorunlara çözüm olmadığı ve nihayetinde 01.11.2018 tarihi itibariyle müvekkili üretim faaliyetlerine son vermek mecburiyetinde kaldığını, devam eden süreçte müvekkilinin İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce 2018/1375 Esas ile görülmekte olan davada, konkordato talebine ilişkin olarak 22/11/2018 tarihinde 3 aylık geçici mühlet aldığı, 21/02/2019 tarihli duruşmada sürenin uzatılmasına, 17.04.2019 tarihli duruşmada ise 1 YILLIK KESİN SÜRE verilmesine karar verildiğini, Bilindiği üzere TBK 106. Maddesinde ifa imkansızlığı düzenlendiğini, Madde “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.” hükmüne havi olduğu, madde hükmünce müvekkilinin kendinden kaynaklanmaya sebeplerle ifa imkansızlığı içerisine girdiğini, dolayısı ile borçtan sorumlu tutulması mümkün olmadığını, Müvekkilinin üretim faaliyetleri sona ermiş olduğundan sözleşmenin gereğini ifa etmesi imkansız hale geldiğini, dolayısıyla borçtan söz edilmesi mümkün olmadığını, ayrıca şirket konkordato süreci içerisinde olduğundan ödeme yapmasının mümkün olmadığını, Yukarıda arz ve izah edildiği üzere ifa imkansızlığı nedeniyle borç sona ermiş olup açılan davanın hukuki dayanağı bulunmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bakiye çek bedelinin tahsili talebiyle açılan alacak davasıdır. Mahkemece, davanın kabulüne, 70.132,96 TL’nin 12/01/2019 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Dosya arasında bulunan HAZIR BETON SATIŞ SÖZLEŞMESİ başlıklı sözleşme incelendiğinde; davacı alıcı ile davalı satıcı arasında 08/9/2018 tarihinde özellikleri belirtilen 600 m3 hazır betonun satılması konusunda taraflarca sözleşme imzalandığı, sözleşmede satış bedelinin 30/12/2018 keşide tarihli 118.900,00 TL. Bedelli çekle ödeneceğinin yazıldığı, sözleşme altının davalı şirket tarafından imzalandığı, sözleşmede belirtilen çekin davacı firma tarafından davalı firmaya çek tevdi bodrosu ile teslim edildiği, çekin 31/12/2018 tarihinde … T.A.Ş. Ümraniye Şubesine ibraz edildiği ve çek bedelinin ödendiği anlaşılmıştır. Davacı tarafça dosyaya ibraz edilen faturalar ve ihtarname incelendiğinde; Davalı satıcı tarafından davacı alıcı adına KDV dahil toplam: 48.767,04 TL. Miktarlı 7 adet fatura düzenlendiği, bu faturaya konu ürünün teslimi konusunda uyuşmazlık olmadığı, 118.900,00.TL bedelli çekle yapılan ödeme karşılığında 70.132,96 TL. Miktar yönünden davalı tarafça mal teslimi yapılmadığı belirtilerek davacı tarafından davalı muhataba Kartal .. Noterliğinden çekilen 04/01/2019 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile , tebliğden itibaren 3 gün içerisinde teslim edilmeyen 70.132,96 TL. Tutarındaki hazır betonu teslim edilmesi aksi taktirde tahsil edilen 70.132,96 TL. Tutarın iade edilmesinin ihtaren bildirildiği, ihtarnamenin 08/01/2018 tarihinde davalı muhataba tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Müvekkil şirket ile davacı şirket arasında 05.09.2018 tarihinde beton satış sözleşmesi imzalanmış ve bu kapsamda davacı firma tarafından müvekkiline 30.12.2018 tarihli çek keşide edilerek verildiğini, çek bedelinin müvekkili tarafından tahsil edildiğini, İstanbul Anadolu 3. ATM.’ nce 2018/1375 Esas ile görülmekte olan davada, konkordato talebine ilişkin olarak 22/11/2018 tarihinde 3 aylık geçici mühlet almış, 21/02/2019 tarihli duruşmada sürenin uzatılmasına, 17.04.2019 tarihli duruşmada ise 1 yıllık kesin süre verilmesine karar verildiğini, müvekkilinin üretim faaliyetleri sona ermiş olduğundan sözleşmenin gereğini ifa etmesi imkansız hale geldiğini, ifa imkansızlığı nedeniyle borç sona ermiş olup açılan davanın hukuki dayanağı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 02/10/2019 tarihli duruşmada;” bizim davacıya olan borcumuzu ifa imkansızlığından dolayı ödeyememekteyiz, biz 3 Asliye Ticaret Mahkemesinde 2018/1375 esas sayılı dosyasında konkardotada bulunduk, 17/04/2019 tarihli duruşmada da tarafımıza da 1 yıllık kesin süre verilmemiştir, ifa imkansızlığından dolayıda borç sona erdiğinden davanın reddine karar verilsin,” şeklinde beyanda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacı firma tarafından bu ticari ilişki kapsamında yine beton talep edildiği, ancak bu defa faturaların kendi iştirakleri olan … Ltd. Şti. Adına düzenlenmesi talep edildiğini, dolayısıyla müvekkili şirket tarafından çek bedeline karşılık olarak davacı firmaya beton tedarik edildiğini, dolayısıyla mahkeme kararındaki miktarın hatalı olduğu yönünde istinaf sebebini ileri sürmüş isede, davalı vekili bu istinaf sebebini yargılama aşamasında ileri sürmediği, ilk kez istinaf aşamasında ileri sürmüş olup HMK. 35371-son cümlede belirtildiği üzere ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez hükmü uyarınca davalı vekilinin bu istinaf sebebi HMK. 357/1-son cümle gereği dairemizce değerlendirilmemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde TBK. 106 Maddesinde düzenlenen ifa imkansızlığından bahisle müvekkilinin sorumlu olmayacağını belirtmiş isede TBK. 106 Maddesinde alacaklının temerrüdü düzenlenmiş olup borçlunun ifa imkansızlığının TBK. 136 Maddesinde düzenlendiği anlaşılmıştır. TBK 136 Maddesinde;” Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır. Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür,” hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda davacı taraf, 118.900,00 TL. bedelli çekle yapılan ödeme karşılığında 70.132,96 TL. Miktar yönünden davalı tarafça mal teslimi yapılmadığı belirtilerek 70.132,96 TL.’nin iade edilmesini talep etmiş olup davalı vekili gerek cevap dilekçesi ile gerekse 02/10/2019 tarihli duruşma verdiği beyanında;” bizim davacıya olan borcumuzu ifa imkansızlığından dolayı ödeyememekteyiz, şeklinde beyanda bulunarak borcun tamamıyla ifa edilmediği yönünde ikrarda bulunmuştur. 6100 sayılı HMK 188. madde düzenlemesine göre, tarafların mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez. Maddi bir hatadan kaynaklanmadıkça da ikrardan dönülemez. İkrar, ikrar eden taraf aleyhine kesin delil teşkil eder. Artık, lehine ikrar yapılan taraf ikrar edilen vakıa için delil göstermek ve o vakıayı ispat etmekle yükümlü değildir. Bu durumda; davacı tarafından yapılan çekle ödemenin 70.132,96 TL. Miktarlı kısım yönünden mal teslimi yapılmadığı ve davacının alacaklı olduğu gerek tarafların mal ve hizmet alımına ilişkin BA/BS vergi kayıtları gerekse davalı vekilinin ikrarı gözetildiğinde, davacının davalıdan alacaklı olduğu vakıası çekişmeli olmaktan çıkıp ispatı gerekmediğinden ve satış sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen sözleşme olup TBK. 136/2 Madde hükmü uyarınca, davalı satıcı davacı alıcıdan satışa ilişkin almış olduğu çek bedelinin ifa edilmeyen (mal teslimi yapılmayan) bakiye kısmını geri vermekle yükümlü olduğu anlaşılmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.790,78.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 1.197,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 3.593,08.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/03/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.