Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/545 E. 2022/641 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/545 Esas
KARAR NO: 2022/641 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/620 Esas – 2019/766 Karar
DAVA: Tazminat (Taşıma Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin ticari işletmesi ile ilgili tedarikçi firmayla yaşadığı hukuki uyuşmazlık neticesinde yaz mevsiminde gönderilen kışlık giyim ürünlerini karşı firmaya kargoyla iade etmek zorunda kaldığını, bu kargoyla iade işlemi için davalı firmanın acentesiyle anlaştığını ve malları tedarikçi firma olan … San. ve Tic. A.Ş.’ye ‘… Köyü Keşan-Edirne’ adresinde teslim edilmek üzere, davalı … firmasına irsaliyeli faturaları ve diğer tüm belgeleriyle birlikte teslim ettiğini, kargo firması yetkililerinin gönderi teslim adresinden müvekkili arayarak karşı tarafın gönderiyi teslim almak istemediğini belirttiklerini ve müvekkilinin ise teslimat gerçekleşmezse mahkemeden tevdi mahalli talebinde bulunacaklarını ve bu sürecin tamamlanmasına kadar gönderinin kendi depolarına veya ücret mukabilinde başka bir depoya nakledilmesi bu da olmazsa malı geri getirmeleri yönünde beyanda bulunduğunu, daha sonra davalı … yetkilisinin müvekkili tekrar arayarak kargo alıcısı olan firma yetkililerini teslimat hususunda ikna ettiklerini ve gönderiyi muhatap firmaya teslim ettiklerini beyan ettiklerini, ancak iade edilen malların bedeli dışında alıcı firmaya hiçbir borcu olmamasına rağmen müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, kambiyo takipleri ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takiplere karşı her ne kadar yasal süresinde itiraz edilmişse de takiplerin niteliği gereği takipler itiraz üzerine durmadığından ayrıca ihtiyati tedbir talepli menfi tespit davası açılabildiğini, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/154 Esas nolu dosyasında görülen davada, kargoyla gönderilen malların karşı şirket yetkilisi ve/veya çalışanına teslim edilmediği, kargo teslim tesellüm belgesinde malları teslim alan kişi olarak gözüken ‘…’nun’ gerek SGK kayıtları ve gerekse talimatla alınan ifadesinde kargo alıcısı firmanın çalışanı olmadığı ve adı geçen firmayı daha önce hiç duymadığı gibi Edirne bölgesinde hiç çalışmadığı yönündeki beyanı nazara alınarak davanın reddine karar verildiğini, temyiz incelemesi sonucu kararın onandığını ve karar düzeltme taleplerinin reddedildiğini, davanın reddedilmesinin tek nedeninin davalı … firmasınca gönderinin usule ve yasaya uygun olarak alıcı firma yetkilisi veya çalışanına teslim edilmemiş olması olduğunu, iş bu davadan kargo firması ve acentesinin haberi bulunmakta olup, teslim tesellüm belge aslının ibrazı hususunda mahkemece kendilerine gönderilen müzekkereye cevap vermemeleri üzerine kendileriyle iletişime geçerek, zayi olmasını önlemek için belge aslını notere ibrazla tasdikli suretini alarak mahkemeye bizzat ibraz ettiklerini, davalıların taşıma kurallarına aykırı davranarak müvekkilinin mağduriyetine neden olduklarını, menfi tespit davası sürecinde müvekkilinin konut olarak kullanmakta olduğu taşınmazı cebri icra yoluyla satılarak elinden alındığını, satılan taşınmazdan elde edilen para borcun ancak bir kısmını karşıladığı için müvekkilinin hala çok miktarda borç yükü ve haciz tehdidi altında bulunmakta olduğunu ileri sürerek müvekkilinin uğradığı tüm maddi zararlara veya takdire göre kargoya verilen malların fatura bedelinin ve bu bedel üzerinden ayrıca hükmedilecek tazminata karşılık olmak üzere, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00TL’nin sözleşme tarihi olan 25/07/2008 tarihinden itibaren işletilecek ticari faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, davaya konu mal 25/07/2008 tarihinde müvekkil tarafından taşınmış olup bugüne kadar davaya konu taşıma olayı ile ilgili müvekkiline herhangi bir ihbar ya da bildirimde bulunulmadığını, taşımanın üzerinden yaklaşık 10 yıllık bir süre geçmiş olup talep olunan alacağın zamanaşımına uğramış olduğunu, müvekkilinin olay tarihinde diğer davalı firmanın mersin şubesi olarak çalışmakta olduğunu, müvekkilinin davacı ile yapmış olduğu taşıma sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini kanuna uygun olarak yerine getirdiğini, gönderici olan davacının talimatları doğrultusunda hareket ettiğini, kendisine teslim edilen emtiayı alıcının adresinde bulunan … isimli şahsa teslim ettiğini, teslimden sonra kargo ücretini aldığını ve taşıma işinin tamamlandığını, müvekkiline ne gönderici ne de alıcı tarafından taşınan malın teslim edilmediğine ilişkin herhangi bir itiraz, ihbar ya da beyanda bulunulmadığını, teslim tesellüm belgesindeki imza ve yazıların …’ya ait olup olmadığının ve taşıma konusu malların akıbetinin ne olduğunun, göndericinin düzenlemiş olduğu irsaliyeli fatura örnekleri ve bu faturaların alıcıya teslim edilip edilmediğinin, alıcının bu faturaları defterlerine işleyip işlemediğinin araştırılması gerektiğini, davacı gönderici ile dava dışı alıcı firma arasındaki ticari anlaşmazlık ve buna bağlı olarak açılan davalar nedeni ile davacının ödemek zorunda kaldığı tutarlar konusunda müvekkilinin hiç bir sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin alıcının adresine geldiğinde malı teslim alacak kişinin bilgilerini ve imzasını alarak ürünü teslim etmesi yeterli olup kişinin firma çalışanı olup olmadığı hususlarını araştırma gibi kanuni yükümlülüğünün bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı şirket vekili, davanın … aleyhine açıldığını, dava dilekçesi ve eklerinin ise müvekkili … Ltd. Şti.’ne gönderildiğini, ancak taraflar arasında taşıma sözleşmesi bulunmadığını, yapılan incelemede müvekkili bilgileri kullanılarak yeni bir şirket unvanı oluşturulduğunun tespit edildiğini, diğer davalı ile müvekkili arasında herhangi bir ilişki veya bağlantı bulunmadığını, müvekkilinin davada taraf olmadığını belirtmiş, mahkemece davalı unvanında maddi hata yapıldığı kabul edilerek davalının … Ltd. Şti. olduğu kabul edilmiştir. Davacı vekili dava değerinin artırılması başlıklı 14/04/2019 tarihli dilekçesinde, dava değerini 171.707,37 TL olarak arttıklarını belirtmiştir. Davalı şirket vekili, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, dava ve ıslah dilekçesine konu tutarlara yönelik zamanaşımı definde bulunduklarını bildirmiştir.Davalı … vekili, zamanaşımı definde bulunmuş olduklarını, davacı tarafın dava değerini artırdığını ancak bu artırıma da muvafakatlerinin olmadığını belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/07/2019 tarih ve 2018/620 Esas 2019/766 Karar sayılı Kararı ile; ” Her ne kadar bilirkişi heyeti davacı tarafın talebinin eTTK 767.md gereğince zaman aşımına uğradığını belirtmiş ise de, 6103 Sayılı Yasanın 6/1 maddesi ve eTTK 767/5 maddesine göre taşıyıcının ağır kusuru nedeniyle zaman aşımı süresinin genel zaman aşımı süresi olan 10 yıl olduğu, taşıma tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar 10.000-TL yönünden 10 yıllık zaman aşımı süresinin henüz dolmadığı, ancak davanın mahiyeti itibariyle kısmi dava olarak açıldığı dikkate alındığında bilirkişi raporuna göre davanın 14/04/2019 tarihinde ıslah edildiği, bu tarih itibariyle taşımanın yapıldığı 25/07/2008 tarihinden itibaren 10 yıllık zaman aşımı süresi dolduğu ve davalı tarafın da süresinde ve usulüne uygun zaman aşımı itirazında bulunduğu dikkate alınarak ıslah edilen talep yönünden istemin zaman aşımı nedeniyle reddine karar vermek gerektiği mahkememizce değerlendirilmiştir. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından davalılar aracılığıyla gönderilen kargonun alıcısına teslim edilmediği, davalı tarafın tacir olduğu dikkate alınarak basiretli tacir gibi davranıp kargoyu muhatabına teslim etmemesinde ağır kusurunun bulunduğu, ağır kusur halinde olaya uygulanacak zaman aşımının eTTK 767.maddesi gereğince 10 yıl olduğu, davanın açıldığı tarih itibariyle 10.000-TL alacak yönünden zaman aşımının dolmadığı, ancak arttırılan miktar yönünden ıslah tarihi itibariyle 10 yıllık zaman aşımı süresi dolduğundan bu miktar yönünden istemin zaman aşımı nedeniyle reddine, 10.000-TL alacağın ise kargonun muhatabına teslim edilmemesinden dolayı davacı tarafın tahakkuk eden ve istenebilecek miktardaki alacağı bulunduğu dikkate alınarak bu kısım yönünden davanın kabulüne karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; “Davacının davasının ıslah talebi kapsamında kısmen kabulü ile 10.000-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin ıslah talebinin zaman aşımı nedeniyle reddine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece davanın belirsiz alacak davası olduğunun göz ardı edildiğini, davalıların hukuka aykırı eylemi nedeniyle ikamet olarak kullandığı ve sahibi olduğu tek evi cebri icra yoluyla satılan ve yüklü miktarda borç yükü altına girdiği için ticari hayatı biten müvekkilinin uğradığı müspet ve menfi zararların miktarını dava açmadan önce tespit edebilmesinin mümkün olmadığını, Dava değerinin maddi hata sonucu 100.000,00 TL yerine 10.000,00 TL olarak gösterildiğini, davalı tarafın mazeretsiz olarak katılmadığı ön inceleme duruşmasında dava değerini 100.000,00 TL olarak düzeltmiş olduklarının mahkemece dikkate alınmadığını, ön inceleme duruşmasına davalılar katılmadığı gibi, davalılardan sadece … vekili bekletme dilekçesi göndermişken, kendilerinin duruşma sırasında meslektaşlarının beklenmesine karar verilecekse muvafakatleri olduğu yönünde tasarrufta bulunduklarını ve saat 09:40 duruşmasının saat 13:30’a kadar bekletilmesi talebine istinaden mahkemece saat 13:40’a kadar beklenildiğini, bunun üzerine gerekirse daha da beklenilmesi yönündeki taleplerine rağmen mahkeme duruşmayı başlatıp duruşmaya davalıların yokluğunda devamla ön inceleme duruşması katedilerek tahkikat aşamasına geçildiğine dair ara karar tesis edildiğini ve aynı duruşmada iş bu ara kararla son derece çelişki arzedecek başka bir ara kararla davalı vekiline duruşmadaki maddi hata düzeltimi ile talebin arttırımı yönündeki beyanlarına karşı beyanlarını sunması için süre verildiğini, davalı vekilinin de taleplerini kabul etmedikleri şeklinde bayan dilekçesi sunduğunu, mahkemenin ön inceleme duruşmasında 1 nolu ara kararda davalı vekilinin mazeretinin kabulüne, duruşma gün ve saatini istemi gibi Uyap’tan öğrenmesine şeklinde son derece hatalı bir karar tesis ettiğini, zira davalı vekilinin sunduğu dilekçe mazeret dilekçesi olmayıp sadece duruşmanın belli bir saate kadar bekletilmesi talebinden ibaret olduğunu ve dilekçede duruşma gün ve saatini Uyap’tan öğreneceğine dair bir beyanının da bulunmamakta olduğunu, davalı vekilinin bekletilmesini istediği saate kadar bekletilmeyip duruşmanın saatinde alınması halinde Mahkeme takdir hakkını kullanarak davalı vekilini mazeretli sayabileceğini, ancak bu durumda da hem mazeretli sayıp hem de yokluğunda ön inceleme aşamasını tamamlayıp tahkikat aşamasına geçilmesinin açık bir şekilde yasaya aykırı olduğunu, biran dilekçesi mazeret dilekçesi olarak düşünülse bile mazeretin dayanaksız olduğunu, bu nedenle, ön inceleme duruşmasına mazeretsiz katılmayan davalıların yokluğunda davacı tarafın karşı tarafın muvafakatine ihtiyaç duymaksızın talebini arttırabileceğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davaya konu mal 25/07/2008 tarihinde müvekkil tarafından taşınmış olup bugüne kadar davaya konu taşıma olayı ile ilgili müvekkiline herhangi bir ihbar ya da bildirimde bulunulmadığını, taşımanın üzerinden yaklaşık 10 yıllık bir süre geçmiş olup talep olunan alacağın zamanaşımına uğramış olduğunu, Müvekkilinin olay tarihinde diğer davalı firmanın mersin şubesi olarak çalışmakta olduğunu, müvekkilinin davacı ile yapmış olduğu taşıma sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini kanuna uygun olarak yerine getirdiğini, gönderici olan davacının talimatları doğrultusunda hareket ettiğini, kendisine teslim edilen emtiayı alıcının adresinde bulunan … isimli şahsa teslim ettiğini, teslimden sonra kargo ücretini aldığını ve taşıma işinin tamamlandığını, müvekkiline ne gönderici ne de alıcı tarafından taşınan malın teslim edilmediğine ilişkin herhangi bir itiraz, ihbar ya da beyanda bulunulmadığını, Teslim tesellüm belgesindeki imza ve yazıların …’ya ait olup olmadığının ve taşıma konusu malların akıbetinin ne olduğunun, göndericinin düzenlemiş olduğu irsaliyeli fatura örnekleri ve bu faturaların alıcıya teslim edilip edilmediğinin, alıcının bu faturaları defterlerine işleyip işlemediğinin araştırılması gerektiğini, Davacı gönderici ile dava dışı alıcı firma arasındaki ticari anlaşmazlık ve buna bağlı olarak açılan davalar nedeni ile davacının ödemek zorunda kaldığı tutarlar konusunda müvekkilinin hiç bir sorumluluğunun bulunmadığını, Müvekkilinin alıcının adresine geldiğinde malı teslim alacak kişinin bilgilerini ve imzasını alarak ürünü teslim etmesi yeterli olup kişinin firma çalışanı olup olmadığı hususlarını araştırma gibi kanuni yükümlülüğünün bulunmadığını belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir. Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığını, Müvekkili ile diğer davalı arasında herhangi bir resmi acentelik sözleşmesi bulunmadığını, Ulaştırma Bakanlığı’ndan sorulduğunda durumun ortaya çıkacağını, diğer davalının taşıma işini müvekkili adına yapmadığını, müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, Dava dilekçesinde müvekkili unvanı yerine farklı bir unvanın yazılmış olduğunu, mahkemenin bunu maddi hata olarak kabul ettiğini, ancak bu hususun taraflarınca kabul edilemeyeceğini, Bugüne kadar müvekkiline herhangi bir ihbar veya itirazda bulunulmadığını, Davacı gönderici ile dava dışı alıcı firma arasındaki ticari anlaşmazlık ve buna bağlı olarak açılan davalar nedeni ile davacının ödemek zorunda kaldığı tutarlar konusunda müvekkilinin hiç bir sorumluluğunun bulunmadığını, kaldı ki zarar tutarının da belli olmadığını belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davacı, dava dışı … A.Ş.’den almış olduğu ürünlerin iadesi için davalı … ile anlaştığını, ürünlerin alıcısına teslim edilmemesi nedeniyle alıcı tarafından icra takipleri başlatıldığını, alıcı aleyhine açılan menfi tespit davasının ürünlerin iade edildiğinin ispat edilemediği gerekçesiyle reddedildiğini, icra takipleri nedeniyle evinin haczedilerek satıldığını, satılan taşınmazdan elde edilen para borcun ancak bir kısmını karşıladığı için hala çok miktarda borç yükü ve haciz tehdidi altında bulunmakta olduğunu, bu zarardan taşıma işini ifa etmeyen davalı … ve acentesi olduğu davalı şirketin sorumlu olduklarını ileri sürerek uğradığı tüm maddi zararın tazminini veya takdire göre kargoya verilen malların fatura bedelinin ve bu bedel üzerinden ayrıca hükmedilecek tazminatı istemiş ise de, icra takip dosyalarına yapmış olduğu ödemeler dışında ne gibi bir zarara uğradığını açıklamamıştır. Bu durumda mahkemece HMK 31.m. uyarınca Hakimin Davayı Aydınlatma Ödevi Kapsamında davacıya hakkında başlatılan icra takipleri nedeniyle yapmış olduğu ödemeler dışında ne gibi bir zarara uğradığının açıklattırılması ve buna göre davanın kısmi veya belirsiz alacak davası olduğu yönünde bir tespitte bulunulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediği gibi, davacının 10.000.00 TL üzerinden açılan iş bu davanın davalıların yokluğunda yapılan ön inceleme duruşmasında dava değerinin 100.000,00 TL olarak değiştirilmiş olduğu ve davalı vekilinin mazeretli sayılma talebi olmadığı halde mazeretli sayıldığı yönündeki iddialarına ilişkin olarak herhangi bir değerlendirmede bulunulmamış olması da hatalıdır. Bununla birlikte 6100 sayılı HMK’nın 297 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Anılan Yasa’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Davalı şirket diğer davalının kendisinin resmi acentesi olmadığını, kendisi adına taşıma yapmadığını, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, bu hususun Ulaştırma Bakanlığına sorularak tespit edilebileceğini savunmuş ise de, mahkemenin kararında davalı şirketin husumet savunmasına ilişkin herhangi bir değerlendirmeye rastlanılmamıştır. Ayrıca davacının zarar iddiasına ilişkin olarak davacı tarafça icra takipleri kapsamında yapılan ödemelerin tespiti için, icra dosyaları üzerinde ve davacının ticari defter kayıtlarında inceleme yaptırılarak düzenlenecek rapor sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporundaki davacı iade faturası bedelleri dikkate alınarak karar verilmesi de hatalıdır. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir.Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılması, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜ ile; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/07/2019 tarih ve 2018/620 Esas – 2019/766 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/04/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi