Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/538 Esas
KARAR NO : 2020/796 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/11/2019
NUMARASI : 2019/622 Esas 2019/1192 Karar
DAVA TÜRÜ : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/07/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalılar … ve …’ın karı-koca olduklarını, diğer davalı …’in de bu iki davalının yakın arkadaşı olup paravan şirket kurduklarını ve birlikte hareket ettiklerini, davalıların kayıt üzerinde olan fakat fiiliyatta ve faliyette olmayan …. Ltd Şti’ni kurduklarını, müvekkili …’ın genç, tecrübesiz, saf ve iyi niyetli bir kişi olduğundan davalıların müvekkilinin iyi niyetini kullanarak davalılardan …’a ait olan 18.200 hisseyi müvekkiline devrettiğini, 18.200 hissenin parasal değeri 455.000 TL’nin müvekkili tarafından haricen ve nakden davalı …’a ödendiğini, noterlikçe düzenlenen ve onanan bu alma ve ödeme işleminin genel kurul müzakere defteri ile limited şirket pay defterine aynen yazıldığını, davalıların müvekkilini aldatarak alacaklısı davalılardan …, borçlusu müvekkili … olan 28/06/2016 tanzim tarihli ve 320.000 TL bedelli 01/011/2016 ödeme tarihli senedi aldıklarını, bu senedi İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasında icra takibine koyduklarını, müvekkilinin icra takibinden sonra aldatıldığını ve dolandırıldığını anladığını, icra takibine itiraz etmek istemiş ise de süresinde itiraz edilmeden takibin kesinleştirildiğini ve müvekkilinin taşınır ve taşınmaz mallarının haczedildiğini, müvekkilinin hisse devri yapılan şirketin kağıt üzerinde varmış gibi gösterilen bir hayali şirket olduğunu üzüntü ile öğrendiğini, müvekkilinin davalılardan olan 455.000 TL alacağının tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davalılar aleyhine icra takibi başlattıklarını, davalıların icra takibine itiraz ettiğini, müvekkilinin zor durumda olduğunu bildirerek: davalıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, %20 den aşağı olmamak üzere borçlular aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasından kaynaklanan 320.000 TL borcunun olmadığının tespiti ile müvekkili aleyhine yapılan takibin iptaline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 25/11/2019 tarih 2019/622 Esas 2019/1192 Karar sayılı kararında;”Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerendirildiğinde;1.1.2019 tarihinde yürürlüğe giren ve 3/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen maddeye göre : MADDE 5/A- (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümle ile “Dava şartı olarak arabuluculuk”MADDE 18/A- (1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.Dava dilekçesinin incelenmesi neticesinde; davanın menfi tespit davası olduğu, zorunlu arabuluculuk kapsamında kaldığı, (İstanbul Bölge Adliye 12. Hukuk Dairesinin 2019/1939 Esas ve 2019/1351 Karar sayılı, 04/11/2019 tarihli ilamı da bu yöndedir.) davacının arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığı anlaşıldığından 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun m.18/A-f.2 maddesi ile HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile, Davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, T.T.K.nun 5/a maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesine ilişkin tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulma zorunlu olup bu bir dava şartı ise de; menfi tespit davaları alacak davası mahiyetinde olmadığından mahkemenin arabuluculuğa başvuru olmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermesinin maddi ve hukuki dayanaktan yoksun, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı bir karar olduğunu, Gerek dava dilekçesi içeriğinden ve gerekse dava dilekçesindeki sonuç-istem bölümünden de anlaşılacağı üzere davanın hukuki sebebi ve konusunun İ.İ.K.nun 72 maddesi doğrultusunda açılmış menfi tespit davası olup ve yine menfi tespit istemine konu edilen borç ve alacakların takası için B.K.nun 139 ve devamı maddeleri doğrultusunda açılmış bir takas dava olduğunu, mahkemenin dava dilekçesi içeriğine ve sonuç istem bölümüne göre değerlendirme ve inceleme yapması gerekirken bu şarta uymadığını, Dava dilekçesi içeriği incelendiğinde davanın İİK.nun 72 maddesi doğrultusunda açılmış bir menfi tespit davası ve yine B. K. nun 139 ve devamı maddeleri yönünde açılmış takas davası olduğunun açık ve kesin olduğunu, Mahkeme inceleme ve değerlendirmesinin dava dilekçesindeki sonuç ve istem bölümüne göre yapması gerekirken bu şarta da uyulmadığını ve TTK.nun 5/a maddesine göre konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat olarak değerlendirerek karara varıldığını, dava dilekçesi ve içeriğinin açık ve net olduğunu, Bu duruma göre mahkemenin vermiş olduğu kararın maddi ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu gibi gerekli inceleme ve değerlendirme de yapılmadan karar verildiğini, İlişikte de ibraz ettikleri mahkemenin birbirini teyit eden ve tamamlayan kararlarından da anlaşılacağı üzere İİK.nun 72. maddesine bağlı olarak açılmış olan menfi tespit davası ile B.K.nun 139 ve devamı maddeleri doğrultusunda açılmış olan takas davalarında önce arabuluculuğa başvurulma zorunluluğu olmadığını, bu nedenle dava şartı eksikliği bulunmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/622 Esas 2019/1192 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, itirazın iptali ve menfi tespit davasıdır.Davacı vekili, dava dilekçesi ile davalılar tarafından iradesi fesada uğratılarak yapılan hisse devrinin geçersiz olması nedeniyle müvekkili tarafından hisse bedeli olarak ödenen 455.000 TL alacaklarının tahsili için davalılar hakkında yaptıkları İstanbul 23. İcra Dairesinin 2019/33100 E. Sayılı takip dosyasına davalıların haksız itirazlarının iptaline ve ayrıca davalılardan … tarafından müvekkili aleyhine 320.000 TL alacak için İstanbul … İcra Dairesinin … E. Sayılı takip dosyasından yapılan takipten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece dava tarihinde yürürlükte bulunan TTK’nun 5/A maddesi ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun 18/A maddesi gereğince dava açılmadan önce arabuluculuğa başvuru dava şartının yerine getirilmediğinden davanın dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Harçlar kanunu 2. Maddede “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabidir.”15. Maddesinde “– Yargı harçları (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev’i ve mahiyetine göre maktü esas üzerinden alınır. 27/son fıkrasında “Harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, mütaakıp muamelelere ancak harç ödendikten sonra devam olunur.”30. Maddesinde ” Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” hükümleri düzenlenmiştir.Somut olayda davacı vekili dava dilekçesi ile iki ayrı dava açmıştır. Bunlardan ilki eda davası olan itirazın iptali, ikincisi menfi tespit davasıdır. Buna göre dava dilekçesinde HMK’nın 110. Maddesinde öngörülen davaların yığılması söz konusudur. Davacı itirazın iptali talebi ile ilgili dava değerini 455.000TL olarak göstermiş, dava açarken de bu miktar üzerinden peşin harç ödemiştir.
Davacı diğer talebi olan menfi tespit davasının dava değerini 320.000 TL olarak göstermiş olmasına rağmen bu dava değeri üzerinden yatırması gereken peşin harcı yatırmamıştır.Mahkemece Harçlar kanununun yukarıda belirtilen maddeleri uyarınca işlem yapılmamış, harç eksiğinin tamamlatılması yoluna gidilmemiştir.Davacının tek bir dava dilekçesi ile birbirinden bağımsız birden fazla asli talebi hakkında ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerekmektedir.TTK’nın 5/A maddesine göre davacının asli taleplerinden olan itirazın iptali davası arabuluculuk dava şartına tabidir. Davacı bu talebi ile ilgili olarak arabuluculuk dava şartını yerine getirmeden dava açtığından 6325 sayılı kanun 18/A maddesi gereğince herhangi bir işlem yapılmaksızın dava, dava şartı yokluğundan reddedileceğinden bu dava yönünden HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararı verilmesi usul ve yasaya uygundur.Ancak, davacının asli taleplerinden olan menfi tespit davasına gelince, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 13.02.2020 T.2020/85-454 E.K. Sayılı kararında;” İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu’nun kararı 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 35/3-4 maddelerine uygun olarak verildiğinden ve incelenen evrakın kapsamından söz konusu uyuşmazlığın ticari nitelikteki menfi tespit davalarından kaynaklandığı anlaşılmış olup bu tür davaların temyiz incelemesini yapma görevi Dairemize ait olduğundan, talebin Dairemizce görüşülüp değerlendirilmesine karar verilmiştir.HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır.Yukarıda açıklanan nedenlerle 7155 sayılı kanunun 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince TİCARİ NİTELİKTEKİ MENFİ TESPİT DAVALARINDA DAVA AÇILMADAN ÖNCE ARABULUCULUĞA GİDİLMESİNİN ZORUNLU OLMADIĞINA VE ARABULUCUYA GİDİLMİŞ OLMASININ BİR DAVA ŞARTI OLMADIĞINA,” uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine 13.02.2020 gününde oybirliğiyle ve 5235 sayılı kanunun 35/4 maddesi gereğince kesin olarak karar verilmiştir. Yukarıda yazılan Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin kararı ile, Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri arasındaki ticari mahiyetteki menfi tespit davalarının arabuluculuk başvuru şartına tabi olup-olmadığına ilişkin farklı kararların verilmesine yönelik uyuşmazlık giderilmiştir. Söz konusu Yargıtay19.HD.’nin kararı, uygulamada birliğin sağlanması için Dairemizcede benimsenerek görüş değişikliğine gidilmiştir.Buna göre ticari nitelikteki menfi tespit davalarında TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince DAVA AÇILMADAN ÖNCE ARABULUCULUĞA GİDİLMESİ ZORUNLU OLMADIĞINDAN, bu talep hakkında da dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararı verilmesi hatalı olmuştur.Mahkemece yapılacak iş HMK’nın 110. Maddesine göre davaların yığılması şeklinde açılan itirazın iptali davası ile menfi tespit davasının tefriki ile itirazın iptali davasında arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararı vermek, menfi tespit davası yönünden ise dava değeri üzerinden harç eksikliği ikmal edildikten sonra taraf delillerinin toplanarak oluşacak sonuca göre karar vermek olmalıdır.Bu nedenle davacı istinaf başvurusunun menfi tespit talebine yönelik olarak kısmen kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca kaldırılmasına yukarda belirtilen şekilde işlem yapılarak yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 25/11/2019 tarihli 2019/622 Esas 2019/1192 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/07/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a4 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.