Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/530 E. 2022/676 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/530 Esas
KARAR NO: 2022/676 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/09/2019
NUMARASI: 2015/1090 Esas 2019/977 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, iş ilişkilerinin herhangi bir nedenden dolayı sona ermesi halinde sadakat borcu da dahil olmak üzere sözleşmeden doğan borçların sona erdiği, bu durumda işçinin önceki işyerinde öğrendiği bilgiler rakip bir işverenin işinde kullanması ya da kendi açmış olduğu rakip işletmede yararlanmasının işverene zarar vereceği, bu ihtimali engellemek için rekabet yasağı sözleşmesi ile rakip bir firmada çalışmayacağı veya rakip bir işyeri açmayacağına ilişkin sözleşme yapmasının mümkün olduğu, … A.Ş’nin 60 yılından beri inşaat ve iş makinaları sektöründe ticari faaliyetini sürdürdüğü, dünyada sektörün en önemli markalarının Türkiye distribütörlüğünü aldığı, satış ve yedek parça bakımından tüm ülke genelinde faaliyetlerde bulunduğu, müvekkili firmanın gerek distribütörlüğünü yaptığı firmalar gerek kendisi bakımından yüksek ciro ve kar marjları yakalamakta iken, aniden 2014 yılı başında müvekkkilinin distribütörlüğünü yaptığı sektörün en önemli firmalarından …, …, …, … , …, … firmalarının aralarındaki distribütörlük anlaşmalarını sona erdirdiklerine ilişkin ihtarnameler gönderdikleri, anılan fesihlerin, aynı sektörde faaliyet göstermek üzere … A.Ş isimli rakip firmanın ticaret odasına tescili ile ilgili gerekli işlemleri ve başvuraları yapması ile eş zamanlı olarak gerçekleştiği, müvekkillerinin eski faaliyet adreslerinde eski distribütörlükleri ve müşteri portföyünü, müvekkilin personelinin neredeyse yarısını, ticari sırlarını, Know How’ını haksız şekilde personellerin ve beraberinde götürdükleri bilgiler sayesinde eline geçirerek aynı sektörde satış ve satış sonrası hizmetler vererek haksız rekabet hükümlerine tamamıyla aykırı olan ve halen devam etmekte olan faaliyetlerine başladıkları, davalı ile müvekkili arasında 04/11/2013 tarihinde iş bu dava konusu sözleşmenin ikame edildiği, davalının müvekkil şirketten hizmet sözleşmesine istinaden Genel Müdür Asistanlığı görev tanımı ile istifa ettiği tarihi kadar, şu an rakip firma ortağı ve müdürü olan … ile Genel Müdürlük görevini sürdürdüğü süreçte kendisinin asistanı olarak hizmet verdiği, … ile beraber 23/05/2014 tarihinde iş bu görevinden istifa ederek … firmasından işe başladığı, davalının müvekkili nezdinde görev yaptığı süreçte, görevi itibariyle müvekkili firmanın işleyişi ve tüm müşteri bilgilerine haiz olduğunu, bununla beraber … ve … firması tarafından müvekkili aleyhine yapılan haksız rekabet eylemlerinin 2013 Kasım ayı itibariyle başlayan sürecine de muhtemelen doğrudan dahil olduğunu, iş akdini feshederek rakip firmada işe başlamak ve müvekkiline haiz sır ve bilgileri rakip firmada kullanmak suretiyle müvekkili firmanın uğradığı zarara doğrudan veya dolaylı olarak katkıda bulunduğu, davalının taraflar arasındaki 04/11/2013 tarihli Hizmet Akdinin madde 4 diğer şartlar bölümünde rekabet yasağına aykırı hareket etmesi nedeniyle, müvekkiline sözleşmede belirtilen 12 net maaş tutarında cezai şart ve diğer zarar ile tazminatlara ilişkin fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile iş bu davaları ile 10.000,00-TL lik kısmının, cezai şartın söz konusu eylemin vuku bulunduğu tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, iş sözleşmesinin devamı sırasında meydana gelen rekabet yasağının ihlalinin “Saakat Borcunun İhlali ” anlamına geldiğini ve iş sözleşmesi sırasında meydana gelen bu olay sebebiyle açılacak davalarda görevli Mahkemenin iş mahkemesi olduğunu, iş sözleşme sona erdikten sonra sözleşmede yazılı ve geçerli bir rekabet yasağının ihlal edilmesi sebebiyle açılacak davalar mutlak ticari davalar olup Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, Müvekkilinin diğer çalışanlarla birlikte istifa ettiği belirtilerek yaratılmak istenen algının, işverene zarar ve işyerini yıkma amacı ile hareket eden ve gayri ahlaki bir duruş sergileyen çalışan profili olduğunu, oysa gerçek ve olayların asıl boyutunun aksi merkezde olduğunu, davacı şirketin mali ve finansal açıdan durumunun son yıllarda hızla düşüş gösterdiği, bu kötüye gidişin davalının sebebiyet veremeyeceği kadar büyük ölçekte olduğu, davacının kötüye giden mali durum karşısında küçülme kararı aldığı, operasyon faaliyetlerinin kapasitelerini düşürme yönünde personel azaltımı yoluna gittiği, birçok çalışanın iş akdinin yurdışı markalarından yaşanan azalma sebep gösterilerek feshedildiği, bir kısım çalışanların ise gelecek endişesi, mali haklarını tam ve zamanında alamama ve finansal zorluklar yaşanması nedeniyle davacı şirketten ayrılmak zorunda kaldıklarını, 6098 sayılı TBK’nın 444.maddesinin “fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine gerişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlıyorsa ve aynı zamanda bunların kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir, hükmünü içerdiğini, rekabet yasağı sözleşmesinin her zarar tehlikesini değil ancak ” önemli ” bir zarara uğrama ihtimalini bertaraf etmek üzere kullanabileceğini, belirtilen sebeplerle, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 08/05/2019 tarihinde harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile dava değerini 60.000,00 TL.’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/09/2019 tarih ve 2015/1090 Esas – 2019/977 Karar sayılı kararında; “….Tüm dosya kapsamı toplanan deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; Mahkemece toplanan deliller, yapılan inceleme ve alınan bilirkişi raporundaki tespitlere göre taraflar arasında akdedilen Sözleşmenin rekabet yasağını düzenleyen 4. maddesinin geçerli olduğu değerlendirilmiştir. Davalının davacı firmada çalıştığı konum itibariyle şirketin ticari sırlarına vakıf olacağı kanaati oluşmuştur. Davalının davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip firmada ve öngörülen rekabet süresi içinde çalışmaya başlaması ve davacı firma ve rakip firmada üstlendiği görev itibariyle davalının eyleminin taraflar arasında akdedilen ve rekabet yasağının düzenleyen Sözleşmenin 4. maddesinin ihlali niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca davalı vekilinin davacı şirketin, rakip teşebbüs olarak değerlendirilemeyeceği, davacı şirketin kendinden kaynaklı finansal sorunlar nedeniyle darboğaza girdiği davalının davacı şirketi zarara uğratmadığı yönündeki savunmaları, taraflar arasındaki sözleşme hükmü, davacı işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı, davalıya ait SGk kayıtları karşısında yerinde bulunmamıştır. Davalının, davacı şirkette çalıştığı sürede gözetilerek aylık ücretinin 12 katı tutarında ceza şart talebinin hakkaniyete uygun olmadığı düşünülerek TBK182/son madde hükmü uyarınca cezai şarttan indirim yapılması yoluna gidilmiştir. Dosya kapsamı, bilirkişi raporu ile tespit edilen hususlar, davalının davacı firmada çalıştığı süre zarfında çalıştığı konumu, yaptığı işi, davacı şirkette çalıştığı sürenin kısalığı nazara alınarak ve Türk Borçlar Kanununun ”Cezanın miktarı, geçersizliği ve indirilmesi” başlıklı 182. maddesinin son fıkrası uyarınca, Hakimin, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indireceği hükmü birlikte değerlendirilmek suretiyle sözleşme ile kararlaştırılan ve bilirkişi tarafından hesaplanan cezai şarttan 3/4 oranında indirim yapılarak davacının davasının kısmen kabulüne ve davacı tarafça talep edilen cezai şarttan Mahkemece takdiri indirim yapıldığından davalı lehine ve davacı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği düşünülerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın Kısmen kabulü ile ;Davalının 3 aylık ücreti tutarında 15.000,00-TL cezai şartın, 10.000,00-TL sinin dava tarihinden, bakiyesinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel Mahkemenin davalı personelin iş sözleşmesinde bulunan rekabet yasağı maddesinin geçerli olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ve cezai şart bedelinin ödenmesine karar verdiğini, Yerel Mahkemenin 2015/1090 Esas – 2019/977 Karar sayılı kararı tüm gerekçeleri ile yasaya aykırı olduğunu, öncelikle ihtilaf konusu olan davalı ile davacı arasında imzalanan iş sözleşmenin 4. Rekabet yasağı maddesinin ve bu maddede yer alan ceza koşulunun geçerli olup olmadığı konusunun incelenmesi gerekirken ihtilaf konusu rekabet yasağı maddesinin yasal kriterlere uygun olup olmadığı hakkında yeterince inceleme yapılmadığını, Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza koşulu ve ibra” başlıklı 420. maddesine göre “hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geç geçersizdir.” hükmü yer aldığını, TBK 420/1 maddesi uyarınca hizmet sözleşmelerine sadece işçi “aleyhine” konulan ceza koşulunun geçersiz olduğunu, dava konusu rekabet yasağı maddesi hizmet sözleşmesinin 4. Maddesi incelendiğinde sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği işverene (davacı) bir yükümlülük getirilmediği anlaşılmakta olduğunu, Davacı tarafından 37 personele karşı aynı rekabet yasağı maddesinden dolayı İstanbul Anadolu Mahkemelerinde 37 adet dava açıldığını, Bu davalardan birinin İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi 2018/1193 Esas 2019/802 Karar sayılı kararı ile kesinleştiği ve davanın reddine karar verildiğini, İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesinin 2018/1193 Esas 2019/802 Karar sayılı kararında rekabet yasağı maddesi tek taraflı (sadece işçi aleyhine) düzenlendiği için maddenin geçersiz olduğu ve bu nedenle davalı personel aleyhine ceza koşulunun işletilemeyeceği nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, Rekabet yasağına ilişkin getirilen sınırlamalar (yer,zaman ve tür) açık şekilde sözleşmede yer alması gerektiğini, davalının iş sözleşmesinin 4. Maddesinde yer alan rekabet yasağı düzenlemesi zorunlu unsur olan “YER” açısından bir sınır içermediğinden geçersiz olduğunu, kanunda geniş coğrafi alan veya uzun süre içeren rekabet yasağı maddelerinde mahkemeye coğrafi alan veya süreyi makul sınırlara çekebilme yetkisi tanındığını, yerel mahkemenin madde içeriğinde bulunmayan coğrafi alan unsurunu varmış gibi kabul etmesi kanuna ve hukuka aykırı olduğunu, bu husus kanunun mahkemeye tanıdığı sınırlama yetkisi dahilinde olmadığını, rekabet yasağı maddesi yer-coğrafi alan açısından sınırlama içermediğinden geçersiz olup, yerel mahkeme sınırlama yetkisini iş bu davada yanlış şekilde kullandığını, Rekabet yasağı maddesinde rekabet sınırlamalarını açıkça içermediğinden yerel mahkemenin davanın kabulüne ilişkin hükmü hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, Ancak iş bu davada ihtilafın çözümünde sadece yer unsuru açısından değil, öncelikle iş akdinin feshinin işverenin kusuru ile gerçekleşip gerçekleşmediğinin de tespit edilmesi gerekmekte olduğunu, işverenin kusurunun tespiti halinde rekabet yasağı maddesinin uygulanması zaten mümkün olmayacağını, sadece yer unsuru açısından rekabet yasağı maddesinin incelenmesi ile diğer savunma ve delilleri inceleme dışında bırakıldığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, öncelikle icranın geri bırakılmasına, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı işçinin hizmet sözleşmesindeki rekabet yasağı kaydına aykırı davrandığı iddiasına dayalı cezai şart alacak davasıdır. Mahkemece, davanın Kısmen kabulü ile; davalının 3 aylık ücreti tutarında 15.000,00-TL cezai şartın, 10.000,00-TL sinin dava tarihinden, bakiyesinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında 04/11/2013 tarihli HİZMET AKTİ başlıklı sözleşme İMZALANDIĞI, hizmet akdinde davalının göreceği işin ASİSTAN olarak yazıldığı ve sözleşmenin diğer şartlar başlıklı 4/d maddesinde REKABET YASAĞI VE TİCARİ SIR VE BİLGİ SAKLAMA hükmünün düzenlendiği tesbit edilmiştir. Davalı …’ün SGK. Dökümüne göre davacı şirkette 05/11/2013 -23/05/2014 tarihleri arasında 4110.03 Meslek kodu ile büro memuru olarak çalıştığı ve davalının tarihsiz istifa dilekçesi imzalayarak 23/05/2014 tarihi itibariyle kendi istek ve arzusu ile işten ayrılmak istediğini belirtip istifa etmiştir. Hizmet akdinde davalının göreceği işin asistan olarak yazıldığı halde, 07/07/2014 tarihinde düzenlenen Hizmet Belgesinde genel müdür asistanı olarak yazılı olduğu ve SGK. Dökümünde davalının yaptığı mesleğin 4110.03 Meslek kodu ile büro memuru olarak yazılı olduğu tesbit edilmiştir. Dosyaya getirtilen SGK dökümüne göre davalının 23/05/2014 tarihinde davacı şirketten ayrıldıktan sonra dava dışı … Tic. A.Ş. Şirketinin Şişli/İstanbul adresinde 12/06/2014 – 17/07/2014 tarihleri arasında 3343.06 meslek kodu ile yönetici sekreter olarak ve yine dava dışı … A.Ş. Şirketinin Kartal/İstanbul adresinde 18/07/2014 – 21/07/2015 tarihleri arasında 3343.06 meslek kodu ile yönetici sekreter olarak çalıştığı anlaşılmıştır. Mahkemece mali müşavir ve hukukçu bilirkişilerden oluşan heyetten alınan raporda ;”….Davalı …’ün taraflar arasındaki hizmet akdinin 4. Maddesinde yer alan rekabet yasağı kaydına aykırı hareket ettiği, anılan sözleşme hükmü gereği davacı şirketin 60.0000,00 TL. Cezai şart tutarını davalıdan talep edebileceği ,” belirtilmiştir. 6098 sayılı Kanun 818 sayılı Kanun’dan farklı olarak, rekabet yasağı ile ilgili doğrudan mutlak bir geçersizliğin öngörülmediği, Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile somut olgu nazara alınarak rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde, yasağın kapsamı bakımından hakime uyarlama yetkisi tanındığı anlaşılmaktadır. Hakime tanınan bu yetkinin gerek müstakil açılan bir uyarlama davasında ve gerekse de ihlal halinde açılacak bir tazminat davasında kullanılabileceği kuşkusuzdur. Ayrıca aynı Kanun’un 444/2. maddesi “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmü haiz olup, anılan madde hükmü uyarınca rekabet yasağının işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması halinde geçerli olacaktır. ( Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 2018/1393 Esas,2019/2838 Karar sayılı içtihadı da benzer mahiyettedir.) Somut olayda, davalının davacıya ait işyerinde genel müdür asistanı olarak çalışırken istifa sonucu işten ayrıldığı, dava dışı … Sanayi ve Tic. A.Ş.’de çalışmaya başladığı ihtilafsızdır. Davacının iş sözleşmesi imzalandığı esnadaki davacı şirket merkez adresinin daha sonra değiştiği, İstanbul Tuzla’ya taşındığı, dava dışı … Şirketinin faaliyet adresini, davacının ayrıldığı İstanbul Kartal’daki adresine taşıdığı, yine davalının, davacı şirkette genel müdür asistanı olarak çalışırken, dava dışı şirkette de yönetici sekreter olarak aynı yer ve bölgede çalışmaya devam ettiği, davacı şirket ile davalının istifa sonrası çalışmaya başladığı … şirketinin aynı iş kolunda faaliyet gösterdikleri anlaşılmaktadır. Sözleşmede her ne kadar rekabet yasağı yer sınırlaması getirilmeksizin tüm Türkiye’de uygulanabilir şekilde öngörülmüş ise de, TBK 445/2 gereği sözleşmedeki coğrafi sınırın, davacının çalıştığı vilayetler ile sözleşmenin davacı şirketin eski adresi bakımından geçerli sayılması gerekmektedir. Davalının, davacıya ait işyerinden ayrıldıktan kısa bir süre sonra, davacı şirket ile aynı yerde bulunan aynı işi yapan … şirketinde ve aynı bölgede işe başlamış olması nedeniyle, sözleşmedeki rekabet yasağı kuralını ihlal ettiği, davalının pozisyonunun TBK.’ nın 444/2.maddesi uyarınca davacıya önemli bir zarar verecek konumda olduğu, zira davalının pozisyon itibariyle davacı şirketin müşterilerini, satış ve pazarlama rakamlarını, tekniğini ve gizli bilgilerine ulaşmak imkanına sahip olduğu, davalının davacı şirketin müşteri portföyü, bilgi birikimi ve ticari bilgileri aynı iş kolunda faaliyet gösteren yeni çalışmaya başladığı rakip firmada kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunduğu, nitekim, davalı ile birçok davacı çalışanının birbirine yakın süre zarfında davacı firmadan istifa ederek dava dışı rakip firmada çalışmaya başlamaları, davacı ile distribütörlük ilişkisi yürüten birçok yabancı firmanın sözleşmelerini feshetmeleri sonrası rakip dava dışı firma ile distribütörlük sözleşmeleri imzalamaları, davalının davacı bünyesinde yürüttüğü fonksiyonu aynı şekilde dava dışı firma üzerinden yürüteceğini göstermektedir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraftan alınması gereken 683,10.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan toplam (44,40.TL+126,35.TL=) 170,75.TL harcın mahsubu ile bakiye 512,35.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.