Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/524 E. 2020/792 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/524
KARAR NO : 2020/792
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/10/2019
DOSYA NUMARASI : 2019/221 Esas – 2019/864 Karar
DAVA : Şirket hisselerinin iadesi
KARAR TARİHİ : 09/07/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinden bedelsiz ve haksız olarak alınan … A.Ş. şirketinin % 50 hissesinin müvekkiline devrini, yargılama sonuna kadar şirket hisselerinin devrinin engellenmesi için tedbir konulmasını ve yine şirket ortağının cezaevinde bulunmasını da göz önünde bulundurularak şirket malvarlığının korunması ve yönetilebilmesi amacıyla şirkete kayyım atanmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/10/2019 tarih ve 2019/221 Esas – 2019/864 Karar sayılı kararı ile; ” … harca esas değer olarak 3.015.000-TL göstermesi üzerine eksik harcı tamamlaması için iki haftalık kesin süre verildiği, bu süreye rağmen eksik harcın tamamlanmadığı, bu nedenle 17/06/2019 tarihinde Harçlar kanunu 30 ve HMK 150 madde gereğince dosyanın işlemden kaldırıldığı, davacı tarafça yasal süre içerisinde harcın tamamlanmadığı ve davanın yenilenmediği anlaşılmakla davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiştir. … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın Harçlar Kanunu 30 ve 6100 Sayılı HMK 150 maddesi uyarınca AÇILMAMIŞ SAYILMASINA, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kendileri tarafından 28.03.2019 tarihinde işbu dosya nezdinde müvekkile ait şirket hisselerinin iadesi ve bu süreçte şirkete kayyım atanması için adli yardım talepli olarak dava açıldığını, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin verdiği ara kararda “…Dosya kapsamı, davacı tarafın beyan ettiği ve uyaptan yapılan TAKBİS sorgusunun da teyidi uyarınca davacı adına 31 adet taşınmaza sahip oluşu, dava konusu uyuşmazlığın miktarı ve bu hisse miktarına ekonomik durumu zayıf olan birinin sahiplik iddiasının hayatın olağan akışına uygun düşmemesi ve ayrıca davacının kendisinin ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin dava için gereken yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu yönünde sunduğu belgelerin yetersiz olduğu…” gerekçeleri ile taleplerinin reddine karar verdiğini, Bu red kararına ilişkin olarak yaptıkları itirazın da reddedildiğini ve maddi olarak çöküntü içinde bulunan müvekkilin gerekli harçları yatıramadığından ilk derece mahkemesince davanın Harçlar Kanunu 30 ve 6100 Sayılı HMK 150 maddesi uyarınca AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verildiğini, Adli yardım talebinin salt mal varlığına göre değil, davacının dava tarihindeki tasarruf edilebilir mal varlığına göre değerlendirilmesi gerektiğini, halihazırda kullanılamayan nakde çevrilemeyen, hacizli bulunan mal varlığının adli yardıma engel olmaması gerektiğini, Müvekkilin 31 adet taşınmaza sahip olmasının tek başına adli yardımın reddine bir gerekçe oluşturmaması gerektiğini, bu dilekçeleri ekinde arz ettikleri sadece üç adet icra takibine ilişkin ödeme emirlerinin miktar ve boyut açısından müvekkilin ne denli büyük bir maddi saldırı altında olduğunu ve tüm mal varlığının satılması halinde bile sözde borçları ödemeye yetmediğinin açık kanıtı olduğunu, işbu dava konusu haksız eylemler nedeniyle taşınmazların ve banka hesaplarının tamamı üzerinde haciz ve tedbir bulunduğunu, taşınmazlar üzerine haciz ve tedbir konulmasının ise Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2019/221 E. sayılı dosyasının yargılama konusu olduğunu, müvekkilin belirli bir gelir ve iş düzeyine sahip durumdayken, ortağının zorlaması sonucu yürütülen tahkim sürecinde haksız ve aşırı derecede borçlandırılmış, senet imzalatılmış ve şirket hisselerinin elinden alınmış olduğunu, bu hali ile müvekkilin tüm gelirlerinden olduğunu, iş yapamaz durumda kaldığını ve mevcut mal varlığının da tasarruf edilemez hale geldiğini, Böyle bir halde müvekkilin doğrudan bu olaylara ilişkin olarak ikame ettiği huzurdaki dosyada adli yardım talebinin reddedilmesinin mahkemeye ulaşma hakkını ihlal edeceğini, bu durumun ise hukuk devleti ilkesi ve adli yardım müessesesinin özü ile bağdaşmayacağını, Adli yardım talebi hakkında bir karar vermeden önce eğer beyan edilen hususlarda bir tereddüt var ise, ilgili banka ve tapu müdürlüklerine müzekkere yazılması ve gelen cevaba göre talep hakkında değerlendirme yapılmasının uygun olacağını, bankalara ve Tapu Müdürlüklerine yazılacak müzekkere sonuçları ile veya taşınmazlar yönünden TAKBİS sorgularının yapılması ile anlaşılacağı üzere müvekkilin banka hesaplarına ve maliki olduğu taşınmazlara haciz konulmuş olup müvekkili üzerinde herhangi bir araç da bulunmadığını, faaliyette bulunduğu şirket hisselerinin de elinden alınmış olması karşısında halihazırda bir işi ve geliri de kalmadığını, bu koşullar altında adli yardım taleplerinin reddedilmesinin, adil yargılanma hakkının ihlal edilmesine sebep olacağını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Yerleşik Yargıtay içtihatları ile devletin mahkeme harcı almaktaki menfaati ile davacının mahkemeler aracılığıyla hakkını korumaktaki menfaati arasında bir denge gözetilmesi gerektiğine hükmedildiğini, Taşınmazlar üzerinde haciz bulunmakta olup, Sinopta bulunanlar yönünden satış işlemlerine başlanıldığını ( Ekli 18 adet satış ilanı), K. Çekmecede bulunan parsellerin çok küçük parseller olup, ekonomik değeri bulunmadığını ( Ekli 10 adet satış ilanı.), bu arsa üzerinde bina yapıldığını ancak ruhsat alınamadığını, bu payların ruhsatlandırılmış bina üzerindeki şerefiyeye ilişkin ayrıldığını, ancak ruhsat çıkmadığından henüz ilgilisine devredilemediğini, aslen müvekkilin bu paylar üzerinde bir hakkı bulunmadığını, ancak son işlemler neticesinde haczedildiğini, bu hususta da tapuya müzekkere yazılarak adli yardım hakkında bir karar vermeden önce tapuların mevcut durumu ve ekonomik karşılığının incelenmesi gerektiğini, Açmaları gereken davalar olduğunu ancak maddi yetersizlik nedeniyle davaların açılamadığını, ilk derece mahkemesine sundukları açıklamaların değerlendirilmediğini, Özellikle kararın temyizi aşamasında oldukça yüksek miktarda karar ve temyiz harcının yatırılmasının istenmesi ve verilen sürede yatırılmaması üzerine kanun yoluna başvuru hakkının ortadan kaldırılmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde sözü edilen adil yargılama hakkının ihlali niteliğinde olduğunu, benzer bir olayda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında, başvurucudan istenen mahkeme harcının çok yüksek miktarda olması durumunda devletin mahkeme harcı almaktaki menfaati ile başvuranın mahkemeler vasıtasıyla hakkını korumaktaki çıkarları arasında adil bir denge bulunmadığı kabul edilmiş ve başvuran yararına ihlalin varlığı sonucuna varıldığını, (AHİM, 19.06.2001 gün, başvuru no: 28249/95, Kreuz/Polonya ). Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ nin bir kararında, başvurucuyu harç ödemekle yükümlü tutmanın kendisine aşırı bir yük getirmesi halinde, mahkemeye başvuru hakkının özünün zedelendiğinin kabul edildiğini, ( AHİM, 26.06.2007 gün, başvuru no: 25321/02, Ülger/Türkiye ). Dava dosyasında ve dilekçelerinde belirtilen taşınmazların tamamının üzerinde açıkladıkları üzere müvekkilin, ortağı olduğu şirket lehine bankalardan alınan kredilere şahsi kefaletini koyması nedeni ile de haciz bulunduğunu, Bu halin, müvekkilin ekonomik hareket özgürlüğünü kısıtladığını ve onu yokluk içinde bıraktığını, bu durumun ilk derece mahkemesince değerlendirmeye alınmadan karar verildiğini beyanla; Açıklanan ve re’ sen gözetilecek nedenlerle; – Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 01.10.2019 tarih ve 2019/221 E – 2019/864 K sayılı kararının istinaf yolu ile kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda ” davanın kabulüne ” karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, iptaline karar verilen tahkim kurulu kararı ile bedelsiz olarak davalı …’a devredildiği ileri sürülen diğer davalı şirket hisselerinin devir işleminin iptali ile davacıya iadesine ilişkindir. Mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Somut olayda dava adli yardım talepli olarak 28/03/2019 tarihinde değer belirtilmeden ve harç yatırılmadan açılmıştır. Mahkemece 01/04/2019 tarihinde davacı vekiline e-tebligat yoluyla yapılan tebligatla dava değeri üzerinden hesaplanan 51.488,66 TL peşin harcı yatırması için 2 hafta kesin süre verilmiş, aksi halde dosyanın işlemden kaldırılacağı ihtar edilmiştir. Davacı vekili 02/04/2019 tarihli dilekçesi ile adli yardım taleplerinin değerlendirilmesini talep etmiş, bunun üzerine mahkemece 09/04/2019 tarihli ara kararla adli yardım talebi reddedilmiş, mahkeme ara kararına davacı vekilinin itirazı üzerine dosya itirazın incelenmesi için Bakırköy 7. ATM’ne gönderilmiş, bu mahkemenin 22/05/2019 tarih 2019/256 D.iş, 2019/264 K. sayılı kararı ile davacı vekilinin itirazının reddine kesin olarak karar verilmiştir. Bunun üzerine mahkemece davacı vekiline adli yardım talebinin reddine ilişkin mahkeme kararına yaptıkları itirazın üst mahkemece reddedildiği, dava değeri üzerinden hesaplanan 51.488,66 TL peşin harcı yatırması için 2 haftalık kesin süre verildiği, yatırılmaması halinde dosyanın işlemden kaldırılacağına ilişkin ihtar gönderilmiş, söz konusu ihtar davacı vekiline 29/05/2019 tarihinde e-tebligat yoluyla tebliğ edilmiştir. Verilen kesin süre 12/06/2019 tarihinde dolmuş, bu süre içinde davacı tarafça harç eksiği tamamlanmamıştır. Bunun üzerine mahkemece davanın açılmamış sayılmasına dair istinafa konu 01/10/2019 tarihli karar verilmiştir. Mahkemece verilen adli yardım talebinin reddine ilişkin karara davacı vekilinin itirazı üzerine üst mahkemece itirazın reddine ilişkin verilen kararın kesin olması karşısında davacı vekilinin adli yardım taleplerinin kabulü gerektiği, bu nedenle mahkeme kararının hatalı olduğuna ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde olmadığından, mahkeme kararı esas itibarıyla doğru olmakla; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcı, davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 09/07/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.