Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/521 E. 2022/763 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/521 Esas
KARAR NO: 2022/763 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2019
NUMARASI: 2018/664 Esas 2019/621 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Alım Satım)
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, internet üzerinden satın almak istediği daire ile ilgili kendisini Emlakçı olarak tanıtan … ile görüştüğünü, davacının satın almak istediği daireyi görmeye gittiğinde apartman görevlisi ile görüştüğünde bu dairenin … isimli bir şahsa ait olduğunu öğrendiğini ve asıl sahibi ile iletişime geçtiğini, taşınmazın sahibi …’ın satış konusunda …’a herhangi bir yetki vermediğini ve aralarında da bu satışa ilişkin herhangi sözleşme bulunmadığını beyan ettiğini, dolayısıyla davalı …’ın bu taşınmazın satışı ile ilgili yetkili olmadığının …’ın beyanıyla da sabit olduğunu, davacının taşınmaz sahibi ile pazarlık ederek satış konusunda anlaştığını ve tapu dairesine birlikte gittiklerini, bu aşamaların hiçbirinde …’ın herhangi bir görev üstlenmediğini, satış işlemleri bittikten sonra davacının tamamen insani duygularla, bu ev ile ilgili hiçbir işlem yapmamasına rağmen …’la iletişime geçtiğini ve kendisine bir miktar ödeme yapmak istediğini söylediğini, …’ın 5.000 TL istediğini, davacının hiçbir işlem yapmadığı için 5.000TL yi fazla bulduğunu ve en son 2.000 TL’de tarafların mutabakata vardığını, davacının da banka kanalıyla bu meblağı davalı …’a emlak komisyonu olarak gönderdiğini, satış için mutabakat sağlandıktan sonra davacı ile ev sahibi …’ın, davalı … ile buluştuklarını, ev sahibi …’ın davalı …’ı tanımadığını, …’ın davacıya firsatçı bir yaklaşımla manipüle ederek evin satışında hiçbir görev üstlenmemesine rağmen satış vaadi sözleşmesi imzalattığını, davacının karşı tarafa duyduğu güvenden ötürü sözleşmeyi okumadan ve emlak komisyon bedeli içereceğini düşünmeden imzaladığını, anlaştıkları emlak komisyon bedelinin davacının ödediğini, sözleşmede de …’ın emlakçı değil şahit sıfatıyla bulunduğunu, … isimli şahsın yasal olarak emlak komisyoncusu olduğunu bilmediklerini, davalının, tarafların anlaştıkları 2.000 TL emlak komisyonu ücretini almış olmasına rağmen manipülasyon yolu ile imzalattığı satış vaadi sözleşmesinde yer alan %3 Emlak Komisyon bedeline dayanarak davacı aleyhine davacının eski adresine kasıtlı olarak icra takibi başlattığını, davalı …’m davacının yeni adresini bilmesine rağmen eski adresine kasıtlı olarak icra takibi yaptığını, usulsüz tebligatla icra takibinin haciz aşamasına kadar geldiğini belirterek, ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına, borcun bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının, davacı ile dava dışı üçüncü bir şahıs arasında gayrimenkul alım satımına aracılık yaptığını ve tarafların bu hususta sözleşme imzaladığını, davacı taraf sözleşmenin kendisine hamlettiği vecibeleri ifa etmediğini, ikame ettiği davada herhangi bir sözleşmeden bahsetmediği gibi davalının alım satımdaki rolünü de inkar ettiğini, davacının, hem …’ın “satışla ilgili herhangi bir görev üstlenmediği” ni iddia ettiğini hem de …’a Emlak Komisyon Bedeli ödediğini, bu bedelin davacı tarafından davalının banka hesabına 2.000,00TL olarak gönderildiğini ve emlak komisyonu şeklinde şerh düşüldüğünü, davalı …’ın dava hakkının saklı şerhi düşerek parayı çektiğini, arz ve izah ettikleri sebep ve delillere (banka dekontu ve sözleşme ve lüzumu halinde şahit beyanı) istinaden, tedbirin kaldırılmasını, dosyanın görevli Tüketici Mahkemesine gönderilmesini, davanın esastan reddini, takip tedbir ile durdurulduğundan haksız ve kötüniyetli davacının tazminata mahkum edilmesini, muhakeme masrafları ve ücret-i vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/10/2019 tarih ve 2018/664 Esas – 2019/621 Karar sayılı kararı ile; ” ….Dosya kapsamında mevcut 13/10/2017 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi başlıklı belgeye göre; davacı (alıcı) ile dava dışı satıcı … taşınmazın satımı konusunda anlaşmışlardır. Davalının bu sözleşmede şahit sıfatı ile imzası mevcuttur. İlgili sözleşme emlak komisyon sözleşmesi olmadığı gibi sözleşmede davalının taraf sıfatı da yoktur. Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda da; davalının davacıdan alacaklı olduğu yönünde bir tespit yapılmamıştır. Bu bağlamda davalının taşınmazın satımında aracılık ettiği ve komisyona hak kazandığı hususu sabit olmadığından davacının davalıya borçlu olmadığının kabulü ile; davalının hak etmediği bir parayı almak için ,davacının bir miktar ödeme yapmış olmasına rağmen, takip başlatması, takipte davacının adresini sözleşmedeki adres dışında başka bir adres göstererek takibin kesinleşmesini sağlaması hususları dikkate alınarak davacı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” Davanın KABULÜ ile; 1-Davacının İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip nolu dosyasında borçlu olamıdığın tespitine; 2-Asıl alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davcıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı müvekkilinin, halkın ifadesi ile “emlakçı” kanunun ifadesi ile de “simsar” olduğunu, (Borçlar Kanunu md 520) (Ek:www…com’da davalının 7 yıldır faaliyette olduğuna dair bir ilanı), müvekkilinin, davacı ile dava dışı üçüncü bir şahıs arasında gayrimenkul alım satımına aracılık yaptığını ve tarafların bu hususta sözleşme de imzaladıklarını, dava dilekçesinde de “davalıyı internetten-www…com-bulduğunu ve satın almak istediği daire için kendisini “emlakçı olarak tanıtan … ile görüştüğünü” açıkça beyan ettiğini, ancak davacı tarafın sözleşmenin kendisine hamlettiği vecibeleri ifa etmediğini, ikame ettiği davada da herhangi bir sözleşmeden bahsetmediği gibi müvekkilinin alım satımdaki rolünü de inkar ettiğini, Davacının, hem davalı …’ın ” satışla ilgili herhangi bir görev üstlenmediği’ni iddia ettiğini hem de davalı …’a “EMLAK KOMİSYON BEDELİ” ödediğini, bu bedelin davacı tarafından davalı …’ın banka hesabına 2.000 TL olarak gönderildiğini ve “EMLAK KOMİSYONU” şeklinde şerh düşüldüğünü, müvekkili …’ın da “dava hakkım saklı” diye şerh düşerek parayı çektiğini, … herhangi bir tellallık – aracılık hizmeti yapmadı ise davacının davalının banka hesabını nereden bilmekte olacağını, ne diye davalı …’ın banka hesabına bir komisyon bedeli ödemiş olabileceğini, Davacının, dava dilekçesinde “davacının, davalıya duyduğu güvenden ötürü sözleşmeyi okumadan ve emlak komisyonu bedelini içerdiğini düşünmeden imzaladığını” iddia etmesinin inandırıcı olmaktan uzak olduğunu, davacının bir banka şubesinde müdüre olduğunu, bir sözleşmenin okunmadan imza edilemeyeceğini çok iyi bilebilecek durumda olduğunu, davacının, gayet bilinçli bir tüketici olduğunu ve ne yaptığını ve ne ödediğini gayet iyi bilmekte olduğunu, ki; “komisyon bedeli” şerhi ile ödeme yaptığını, müvekkili şahit olsaydı “şahitlik ücreti” de yazabilecek olduğunu, ortada hür irade ile yapılan bir ifa olduğunu, ifanın olduğu yerde şekle dair sebeplerle sözleşmenin kıymetten düşürülemeyeceğini, aslolanın tarafların gerçek iradesi ve amelleri olduğunu, müvekkilinin emlakçı olduğunu ve davacıya emlak hizmeti verdiğini, bu uğurda bir sözleşme imzalandığını ve hizmet alan davacının da ödeme yaptığını, İmzalanan 13.10.2017 tarihli sözleşmede müvekkilinin adının üzerinde “şahit” yazılmış olmasının, müvekkilinin emlakçılık yaptığı hakikatini değiştirmeyeceğini, davalının emlakçı olduğunu gösterir belgelerin (ticaret sicil kayıtları ve vergi levhası vs) dosyaya ibraz edildiğini, sözleşmenin imza edildiği yerin müvekkiline ait emlak ofisi olduğunu, davalının emlak ofisinde şahitlik değil, emlakçılık yaptığını, Davanın mahiyeti gereği, lüzum olmamasına rağmen, bilirkişi incelemesi kararı veren mahkemenin, cevap dilekçesinde şahit deliline dayandıkları halde alım satım ilişkisinin karşı tarafı satıcı …’ın şahit olarak dinlenilmesi hususu ile alakalı müspet veya menfi bir karar dahi vermediğini, Mahkemenin kötü niyet tazminatına hükmetmesinin de isabetsiz olduğunu, mahkemenin hem ortada bir sözleşme yok dediğini, hem de davacının sözleşmedeki adresi yerine başka bir adrese tebligat gönderilerek takibin kesinleştirildiği sebebiyle müvekkilinin kötüniyetli olduğunu belirttiğini, oysa tebligatın davacının yasal olarak ikamet ettiği adrese gönderildiğini, davacının müvekkili aracılığı ile satın aldığı eve taşınıp taşınmadığının bilinmediğini ve yasal sistemde görünen adres ne ise o adrese tebligat gönderildiğini, bunun kötü niyet olarak telakkisinin hukuka uygun olmadığını, Davanın, gayrimenkul tellallığından (simsarlık) kaynaklanan bir dava olduğunu, müvekkilinin, alıcı ile satıcıyı bir araya getiren ve akdin ifasına tavassut eden bir simsar, davacının da bir ” tüketici ” olduğunu; zira gayrimenkul alım işini ticaret olarak yapmadığını, şu halde görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi değil, Tüketici Mahkemesi olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak, davanın reddine, takip tedbir ile durdurulduğundan haksız ve kötü niyetli davacının tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bakiye emlak komisyonu alacağının tahsili için başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkilinin, internet üzerinden satın almak istediği daire ile ilgili kendisini Emlakçı olarak tanıtan davalı … ile görüştüğünü, müvekkilinin daire sahibi ile görüşüp, pazarlık yaparak satış konusunda anlaştığını ve tapu dairesine birlikte gittiklerini, bu aşamaların hiçbirinde davalının herhangi bir görev üstlenmediğini, satış işlemleri bittikten sonra tamamen insani duygularla, bu ev ile ilgili hiçbir işlem yapmamasına rağmen davalı …’la 2.000 TL bedelin emlak komisyonu olarak gönderildiğini, davalının evin satışında hiçbir görev üstlenmemesine rağmen satış vaadi sözleşmesi imzalattığını, müvekkilinin karşı tarafa duyduğu güvenden ötürü sözleşmeyi okumadan ve emlak komisyon bedeli içereceğini düşünmeden imzaladığını, anlaştıkları emlak komisyon bedelinin ödendiğini, sözleşmede de …’ın emlakçı değil şahit sıfatıyla bulunduğunu, … isimli şahsın yasal olarak emlak komisyoncusu olduğunu bilmediklerini beyan etmiş; davalı vekili ise, müvekkilinin emlak danışmanlığı yaptığını ve simsar olduğunu beyan ederek, müvekkilinin mesleğinin emlak danışmanlığı olduğuna dair kurs bitirme belgesini dosyaya ibraz etmiştir. 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının satın aldığı mesken niteliğindeki taşınmazın satışında davalının simsar olarak faaliyet gösterip göstermediği, taşınmazın satışına dayanak gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin simsarlık sözleşmesi mahiyetinde olup olmadığı, davalının bu sözleşmeye istinaden simsarlık ücreti talep edip edemeyeceği noktalarında toplanmaktadır. Dosyaya ibraz edilen belgelerden davalının meslek olarak emlak danışmanlığı yaptığı, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde “şahit” olarak imzasının bulunduğu, sözleşme içeriğinde emlak komisyoncu bedelinden bahsedildiği sabit olup, davaya dayanak icra takibinin de, davacının satın aldığı taşınmazın emlak komisyon bedelinin tahsiline ilişkin olduğunun anlaşılmasına göre, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kalan davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esastan karara bağlanması doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, HMK’nın 353/1-a.3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kayıtların kapatılarak dosyanın görevli Tüketici Mahkemesine gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun usulen KABULÜ ile; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/10/2019 tarih 2018/664 Esas 2019/621 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Kayıtların kapatılarak dosyanın görevli İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİ’NE gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/05/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.