Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/504 E. 2020/793 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/504
KARAR NO : 2020/793
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/10/2019
DOSYA NUMARASI : 2019/318 Esas – 2019/825 Karar
DAVA: Ticari Şirket
KARAR TARİHİ : 09/07/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; murisin, davalı …’a … A.Ş.’de bulunan şirket hissesinden %5’ni sağlığında muvazaalı olarak devrettiğini, davalı …’ın bu hisse devirleri karşılığından herhangi bir ödeme yapmadığını, hisselerin bedelsiz olarak devredildiğini, her ne kadar burada muvazaalı bir devir varsa ise de muris muvazaası nedeniyle geçerliliğinin söz konusu olmayacağını, zira murisin, mirasçılardan mal kaçırma kastıyla değil, evlatları arasında hakkaniyetli ve adalete uygun paylaşım yapma kastıyla hareket ettiğini, murisin, davalı …’a yaptığı bu bağışlamadan rücu ettiğini, murisin rücu etmesine rağmen bu şirket hisselerini iade etmediğini, bunun üzerine Kartal …. Noterliği tarafından 21.08.2014 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarname düzenlendiğini, davalının, murise ve diğer aile üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini ağır şekilde ihlal ettiğini, murisin bir çok mektubu ve ses kaydında, davalı …’ın, kendisine ve ailesine karşı maddi ve manevi baskılarını, hakaretlerini ve fiziksel, psikolojik şiddetini dile getirdiğini, tüm bu nedenlerden dolayı davalı …’a bağışlanan … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi nezdindeki %5 oranındaki hissesine teminatsız ihtiyati tedbir konulmasına, hissesinin terekeye iadesine, haksız şekilde elde ettiği tüm kar paylarını terekeye ödemeye ve temerrüt faizi ödemesine, terekenin temerrüt faiziyle karşılanmayan munzam zararlarını ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle; TBK’ nın 297. maddesinde tanmlanan sürelerin fazlasıyla geçtiğinden, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, davaya konu işlemin bir bağış değil, satış yoluyla devir olduğunu, bir an için hukuki işlemin bağış olduğunun varsayılması halinde bağıştan dönme koşullarının oluşup oluşmadığına bakılması gerektiğini, TBK’ nın 295. maddesinde tanımlanan koşulların hiçbirinin gerçekleşmediğini, söz konusu işlemin yapıldığı tarihlerde yönetim kurulu üyesi olan Davacılar … ve …’ın oy birliği ile alınan 06/05/2010 tarih ve 328 nolu yönetim kararını imzalayarak yapılan devir işlemine rıza gösterdiklerini, dokuz yıl sonra böyle bir dava açmaya yasal olarak haklarının bulunmadığını, ayrıca bu hususun zaman aşınıma uğradığını, tüm bu nedenlerden dolayı davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 21/10/2019 tarih ve 2019/318 Esas – 2019/825 Karar sayılı kararı ile; ” Dava, bağışlanan şirket hisselerinin, murisin bağışlamadan rücu etmesi nedeniyle terekeye iadesi istemine ilişkindir. İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2019/12 E. Sayılı dosyası dosyamız arasına alınarak dosya incelenmiştir. Bağışlama, bağışlayanın bir karşılık (ivaz) almaksızın bağışlananın malvarlığında bir artış sağlamak amacıyla malvarlığından belirli değerleri ona vermeyi üstlenmesi (taahhüt) ya da vermesi yoluyla bu iki kişi arasında yapılan sözleşmedir. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi bağışlama, hukukî işlemlerin bir çeşidi olan sözleşme mahiyetindedir. Bu sözleşmede, yalnızca bağışlayan bağışlanana belirli bir değeri verdiğinden ya da vermeyi üstlendiğinden ve bağışlanan karşılık bir değer vermeyi üstlenmediğinden, bu tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Tek tarafa borç yükleyen bu sözleşme, kendisine değer kazandıran kişiyi (bağışlananı) teberru yoluyla zenginleştirme amacını gütmektedir.Bağışlananın, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemesi, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranması veya yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemesi durumlarında bağışlayan, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir (TBK madde 295).Somut olayda, İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/12 E. Sayılı dosyasında görülmekte olan davaya, karşı dava niteliğinde açılan işbu davada, Uyuşmazlığa konu davalıya muvazaalı olarak yapıldığı iddia olunan bağışlamadan rücu istemi, TTK da düzenlenen şirket hisse, şirket hisse devrinin şekli ya da koşullarına dayanılarak açılmış bir dava olmayıp, tümü ile Türk Borçlar Kanunundan kaynaklandığından davanın genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. (Aynı nitelikteki karar için bknz, Yargıtay 20. H.D. ‘nin 06/12/2016 tarih, 2016/12322 E. 2016/11767 K. Sayılı ilamı ) … ” gerekçeleri ile; ” 1-)Dava konusu uyuşmazlık bağışlamadan rücu istemi olup, Türk Borçlar Kanunu’ndan kaynaklandığından davaya bakma görevinin genel görevli ASLİYE MAHKEMESİ’ nde olduğu anlaşılmakla MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİ İLE; 6100 sayılı kanunun 114/1c ve 115/2f maddeleri uyarınca DAVA ŞARTI NOKSANLIĞI-GÖREV NEDENİYLE DAVANIN USULDEN REDDİNE, 2-)Görevsizlik kararının kesinleşmesine müteakiben 2 hafta içerisinde başvurulması halinde DOSYANIN GÖREVLİ VE YETKİLİ İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine, 3-)HMK 331/2 maddesi gereğince yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine, 4-)Görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi için başvurulmadığı taktirde harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti konusunda ek karar yazılmasına, 5-)Süresi içinde gönderilmesi için başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun ihtarına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … istinaf dilekçesi ile; Yerel Mahkeme tarafından hak düşürücü süre nedeni ile davanın reddedilmesi gerekirken, görevsizlik kararı verildiğini, davaya konu işlemin bir bağışlama olduğunu kabul etmemekle birlikte, huzurdaki davanın bağışlamadan rücu hukuksal gerekçesi ile açıldığını, bağışlamadan rücu hakkının mirasçılara geçmeyeceği gibi bir yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu, huzurdaki davanın 21 Mayıs 2019 tarihinde açıldığını, babası muris … ise 16 Temmuz 2015 tarihinde vefat ettiğini, vefattan dört yıl sonra böyle bir dava açmanın hukuken mümkün olmadığını, beyanla; – İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2019/318 Esas – 825 Karar sayılı kararının istinaf yolu ile bozularak, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bağışlanan şirket hisselerinin, bağışlamadan rücu hukuksal nedenine dayalı olarak terekeye iadesi istemine ilişkindir.Mahkemece, uyuşmazlığın Türk Borçlar Kanunu’ndan kaynaklandığından davaya bakma görevinin genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili, istinaf başvurusunda hak düşürücü sürenin geçtiği bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiş ise de söz konusu hak düşürücü süre itirazı davanın esasına ilişkin savunma olup, HMK’nın 137/1 ve 140/1 maddesinde ön inceleme duruşmasında öncelikle dava şartları ve ilk itirazları incelenerek gerekli kararın verileceği belirtilmiştir. Mahkemenin görevli olması HMK’nın 114/1-c maddesine göre dava şartı olduğundan mahkemece öncelikle dava şartının incelenip görevsizlik nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden red kararı vermesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Mahkemenin görevli olup olmadığının resen incelenmesinde, dava bağışlamadan rücü hukuksal nedenine dayalı hisselerin terekeye iadesine ilişkin olduğundan ve davaya konu hisse senetlerinin devir ve pay defterine kaydına dair şekil ve koşullarına ilişkin ihtilaf bulunmadığından uyuşmazlık tamamen TBK hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Taraflar da tacir değildir. Bu nedenle davaya bakma görevi HMK’ nın 2. maddesine göre genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine girmektedir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcı, davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/07/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.