Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/500 E. 2022/598 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/500 Esas
KARAR NO: 2022/598 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/481 Esas – 2019/656 Karar
TARİH: 08/07/2019
DAVA: İstirdat
KARAR TARİHİ: 14/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı(temlik eden) vekili, müvekkilinin kaybetmiş olduğu 3 adet çekin davalı tarafın eline geçtiğini ve icra takibine konu edildiğini, takiplere itiraz edildiğini ve teminat konulmak suretiyle takiplerin durdurulduğunu, davalı tarafın bu çeki de takibe koyma ihtimali ve icra baskısı ile imzası müvekkiline ait olmayan çekin ihtirazi kayıtla davalı tarafa banka yoluyla ödendiğini ileri sürerek ihtirazi kayıtla ödenen 100.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren ticari faiziyle davalıdan istirdatına, bu talepleri kabul edilmediği takdirde çekin istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu çek hakkında herhangi bir icra takibi başlatılmadığını, İİK 72.m. uyarınca istirdat davası koşullarının mevcut olmadığını, dolayısıyla davacının istirdat talebinin gerçek dışı ve haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/07/2019 tarih ve 2016/481 Esas 2019/656 Karar sayılı Kararı ile; “Dava, davacı şirketin keşideci olarak bulunduğu çekteki imzanın sahte olması sebebiyle ödenen bedelin istirdatı istemidir. …Davacı 01/03/2016 tarihinde “icra tehdidi istirdat dava açılacak” açıklamasıyla davalı şirkete 100.000-TL ödediği … Bankası’nın dekontundan anlaşılmıştır. Şirket yetkilisi …’in imza örnekleri getirtilerek davaya konu çekin keşideci imzasının davacı şirket yetkilisine ait olmadığı bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. TTK’nın 812. maddesine göre, sahte veya tahrif edilmiş bir çeki ödemiş olmasından doğan zarar muhataba ait olur; meğerki, senette düzenleyen olarak gösterilen kişiye, kendisine verilen çek defterini iyi saklamamış olması gibi bir kusurun yüklenmesi mümkün olsun. Çeki elinde bulunduran hamilin, çeki kötü niyetle veya ağır kusurla iktisap etmiş olmadıkça geri vermekle yükümlü olmayacağını öngören TTK 812. maddesi karşısında, sahte ve tahrif edilmiş çekin ödenmesinden muhatap bankanın sorumlu olduğu açıktır. Yukarıda belirtildiği üzere çek keşidecisi, imzanın kendisine ait olmadığını belirterek, ödenen çek bedelini ancak çekteki imzayı incelemekle yükümlü muhatap bankadan talep edebilir. Muhatap banka da ancak, hamil tarafından çekin sahte ve tahrif edilmiş olduğu biliyor ise ödediği paranın istirdatı için hamile rücu edebilir. Somut olayda çek bedelinin muhatap banka olmaksızın davacı tarafından ihtirazi kayıt ile davalıya ödendiği anlaşılmakla ödenen bedelin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, davaya konu çekteki sahteliğin oluşturulmasında davalının herhangi bir katılımı olmadığı, davalının davanın açılmasına sebebiyet vermediği anlaşıldığından yargılama gideri, vekalet ücreti ile harçtan sorumlu tutulmamasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleri ile; “1-Davanın kabulü ile, 100.000,00 TL nin ödeme tarihi olan 01/03/2016 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece talebin aşılarak dava tarihi yerine keşide tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu ve davalı tarafın bu yöndeki istinaf isteminin haklı olduğunu, bu nedenle faiz başlangıç tarihinin düzeltilmesi gerektiğini, Davanın açılmasına ve uzamasına davalı tarafın sebep olduğunu, davalı tarafça davanın kabulü de söz konusu olmadığına göre yargılama gideri, harçlar ve vekalet ücretinden davalı tarafın sorumlu olması gerektiğini belirterek hükmün belirtilen yönlerden düzeltilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bu dava bir menfi tespit davası olmadığından, öncelikle davacı tarafın talebinin istirdat davasına ilişkin olup olmadığı ve istirdat koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarının değerlendirilmesi gerektiğini, somut olayda istirdat taleplerinin yasal dayanağı olan İİK 72.m. koşullarının oluşmadığını, zira istirdat davasından bahsedilebilmesi için önce ortada bir icra takibinin bulunması gerektiğini, dava konusu çekin icra takibine konu edilmediğini, ancak mahkemenin davayı menfi tespit davası yahut menfi tespit davası açılmasından sonra görülen bir istirdat davası şeklinde değerlendirerek hüküm kurduğunu, zir davacı tarafın çek üzerindeki imzaya ilişkin iddiaları dikkate alınarak bu hususta değerlendirmeler yapıldığını ve akabinde bedelin ödenmesi konusunda açıklamalara yer verildiğini, elindeki çeklerin kaybolduğunu, üstelik çeklerin üzerindeki imzaların şirket yetkilisine ait olmadığını iddia eden bir şirketin ortada bir icra takibi dahi yokken ödeme yapması durumunda yapılan bu ödemenin icra tehdidi altında gerçekleştiğinin kabulünün mümkün olmadığını, davacı menfi tespit davası açma yahut çekin iptali davası açma imkanına sahipken bu imkanlarını kullanmadığını, Kabul anlamına gelmemekle birlikte, icra takibi yapılmadan önce hatalı bir şekilde ödeme yapan davacının ödediği bu bedeli istirdat davası ile değil genel hükümlere göre sebepsiz zenginleşme davası yoluyla talep etmesi gerektiğini, ancak bu davadaki uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme davasına ilişkin olmayıp İİK m. 72 hükmüne göre istirdat davası kapsamında bedelin iadesi talebine ilişkin olduğunu, dolayısıyla davacı taleplerinin istirdat davası kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek davanın usulen reddine karar verilmesi gerektiğini, Ayrıca müvekkilinin sorumlu tutulamayacağı bir ödeme sebebiyle faiz ödemeye mahkum edilmiş olmasının da hatalı olduğunu, davacı taraf dava dilekçesinde dava tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep etmiş olduğu halde ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, icra tehdidi altında ihtirazi kayıtla ödenen çek bedelinin istirdatı, mümkün olmaması halinde çekin istirdatı istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. İş bu davada karar verildikten sonra davacı tarafça davaya konu alacak dosya kapsamında mevcut Üsküdar …Noterliği’nin 06/11/2019 tarih … yevmiye sayılı alacağın devri sözleşmesi ile … Taş. San.Tic.Ltd.Şti.’ne devredilmiş olup, unvanı belirtilen temlik alan şirket davacı taraf sıfatını haiz olmuştur. Alacağını temlik eden … Ltd. Şti., dava konusu çekin de dahil olduğu bir kısım çeklerin kaybedildiğini ve sahte imza ile piyasaya sürüldüğünü, dava konusu çek de dahil 4 adet çeki ele geçiren davalının çeklerden 3 adedini icra takiplerine konu ettiğini, dava konusu çekin de aynı şekilde icra takibine konu edilme ihtimali bulunduğundan icra tehdidi altında ve ihtirazi kayıtla çek bedelinin davalı tarafa ödendiğini, ancak imzanın şirket yetkilisine ait olmaması nedeniyle ödenen tutarın iadesi gerektiğini ileri sürmüş, davalı taraf ise İİK 72.m. kapsamında istirdat davası koşullarının oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. İİK 72/7 m. uyarınca, takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilecek olup, buna göre İİK 72/7 m. uyarınca istirdat davası açılabilmesi için bir icra takibinin mevcut olması gerekir. Dava konusu çek hakkında başlatılan bir icra takibi mevcut olmadığından İİK 72/7 m. uyarınca istirdat davası koşulları mevcut değil ise de, davacının ihtirazi kayıtla ödediği tutarı koşullarının mevcut olması halinde TBK 77 vd. m. uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca talep etmesi mümkündür. Dava dilekçesinde İİK hükümlerine atıf yapılmadığı gibi, yapılmış olsa dahi hukuki nitelendirme hakime ait olacağından iş bu davaya konu uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda çözümlenmesi gerekir(Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 26/06/2013 tarih 2013/7480-11923 sayılı ve 10/12/2012 tarih 2012/12146-18764 sayılı emsal kararları). Dava konusu çekte keşideci olan temlik eden şirket yetkilisinin imza örnekleri alınarak çek üzerinde imza incelemesi yaptırılmış ve imzanın şirket yetkilisi eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Davalı tarafça rapora itiraz edilmiş olmakla birlikte bu husus istinaf konusu edilmediğinden, imzanın alacağını temlik eden keşideci şirket yetkilisi eli ürünü olmadığı hususu kesinleşmiştir. Temlik eden tarafça çek bedeli de ihtirazi kayıtla ödendiğine göre temlik eden sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda ödenen tutarın iadesi talebinde haklı olup, mahkemece davanın kabulü yönünde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir. Ne var ki temlik eden tarafça dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi talep edildiği halde, mahkemece “taleple bağlılık” ilkesi gözetilmeden ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesi isabetsiz olduğu gibi, davayı kabul yönünde beyanı bulunmayan ve yargılamanın uzamasına sebep olan davalının harç, yargılama giderleri ve davacı vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerekirken aksi yönde karar verilmesi de doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, HMK 353/1-b2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve yukarıda açıklanan hususlarda yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULNE, İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/07/2019 tarih ve 2016/481 Esas -2019/656 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 1-Davanın KABULÜ ile, 100.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak (temlik alan)davacıya ödenmesine ,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 6.831,00.TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan toplam 1.707,75.TL harcın mahsubu ile bakiye 5.123,25.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından başvurma harcı ve peşin harcı olmak üzere toplam olarak yatırılan 1.736,95.TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından sarfedilen 791,40.TL tebligat/ posta gideri ve bilirkişi ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davalı tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 13.450,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Bakiye gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde taraflara iadesine, 9-Davalı tarafça sarfedilen istinaf giderinin üzerinde bırakılmasına, 10-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/04/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.