Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/496 E. 2022/345 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/496 Esas
KARAR NO: 2022/345 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2019
NUMARASI: 2017/2 Esas 2019/1521 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, İstanbul … İcra Müdr. … E. Sayılı takip dosyası ile 30/06/2016 tarihinde davalı tarafından haksız şekilde ve kötü niyetle müvekkili şirket aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, takip konusu borç dayanaktan yoksun ve haksız oldğuunu, müvekkili şirket ile davalı arasında 22/03/2016 tarihinde kargo sözleşmesi akdedilerek müvekkili şirket kendi müşterisine gönderce yumurtaların taşınması işini bu sözleşme çerçevesinde davalıya bıraktığını, sözleşme uyarınca müşteri adresine gönderilmek üzere müvekkili şirket tarafından sağlam ambalajlı ve hasarsız olarak yumurtalar davalıya teslim edildiğini, ancak yumurtalar teslim adresine götürüldüğünde %95’nin kırıldığını, bu sebepten de müşteri tarafından teslim alınmadığını, davalı sözleşme kapsamındaki borcunu gereği gibi ifa etmemesine ve müvekkili şirketi zarara uğratmasına rağmen, o borcun karşılığı olan alacağının kendi düzenlenmiş olduğu faturalara dayanak yukarıda sözü edilen icra takibi ile müvekkili şirketen talep etmekte olduklarını, davalının talebinin hukuken kabul edilmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasında yapılan sözleşmede mala bir hasar gelmesi halinde davalı tazminatla yükümlü kılınmakta olduğunu, ilgili hükme göre müvekkili şirketin fazlaya dair zararını talep hakkı lomakla birlikte en düşük ihtimalle tazminat miktarı, taşıma ücreti ile sınırlı olacağını, dolayısıyla davalının tazminat ödeme borcu doğduktan sonra kargo taşıma ücreti talep etmesi sözleşmesi kapsamında edilebilir bir talep olmadığını, iyi niyetli de olmadığını, davalı aleyhine en az yüzde yirmi oranında kötüniyet tazminatı hükmedilmesi gerekmekte olduğunu, yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle, fazlaya dair haklarının saklı kalması kaydıyla, İstanbul … İcra Müdr. … E. Sayılı icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, İstanbul … İcra Müdr. … E. Sayılı icra takibine konu 11.389,69-TL borç bakımından borçlu olmadığının tespitini, icra takibine başlamakta kötüniyetli olan davalı aleyhine takip borcunun yüzde yirmisinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama harç, masraf ve giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ile dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, icra takibine konu alacağın faturaya dayalı bir alacak olduğunu, davacının faturaya itiraz süresini geçirdiğinden takibi durdurarak zaman kazanmaya yönelik bir hareket olduğunu, davalı şirket üzerine düşün tüm edimlerini yerine getirdiğini, hangi taşımadan kaynaklanan bir hasar olduğunu davacının belirtmediğini ve oluşan borcu ödememek için işbu davayı açtığını, yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle, işbölümü itirazlarının kabulü ile davalanın görev yönünden reddini, haksız davanın külliyen reddini, davacı aleyhine takip borcunun %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/12/2019 tarih ve 2017/2 Esas – 2019/1521 Karar sayılı kararında; “….Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında imzalanan sözleşme, faturalar, ticari defter ve belgeler, ihtarname, ve dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş,denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamına göre, mahkememizde de, taraflar arasında, akdedilen anlaşma kapsamında, taşıma sırasında meydana gelen hasarın davacının ambalajlama hatasından meydana geldiği, davalının bir kusurunun ve oluşan hasardan kaynaklanan sorumluluğunun bulunmadığı, davalının davacıdan takip tarihi itibariyle, faturalar ve cari hesaba dayalı alacaklı olduğu, kanaati oluştuğundan, davacının davasının reddine; İİK.72/4. Maddesi gereğince mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, davalının kötüniyet talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davacının davasının REDDİNE; İİK.72/4 maddesi gereği ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İstinaf konusu kararda davanın reddine karar verilmesinin tek dayanağı; hükme esas teşkil edilen, usul kurallarına aykırı olarak tanzim edilen kök ve ek bilirkişi raporları olduğunu, Anılan raporda “…taşıma sırasında meydana gelen hasarın davacının ambalajlama hatasından meydana geldiği, davalının bir kusurunun ve oluşan hasardan kaynaklanan sorumluluğunun bulunmadığı…” kanaatine varıldığını, anılan raporda bu tespitlerin hangi özel uzmanlık gerektiren/teknik bilgiler doğrultusunda yapıldığının anlaşılamadığını, sadece taşıma genel kurallarına atıf yapılmak suretiyle böyle bir hükme varılması mümkün olmadığı gibi somut olay açısından da karar bu haliyle hak ve nesafete de aykırı olduğunu, Müvekkili şirket ile davalı kargo taşımacılığı yapan şirket arasında taşıma ücretinin ödenip ödenmemesi gerektiği yönündeki işbu davada dosya mahkemece bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş olup bilirkişi heyeti 12.11.2018 tarihli kök rapor ve 12.07.2019 tarihli ek raporda da özetle, ”taşınan emtia üzerinde taşıma sırasında meydana gelen hasarın – ambalajlama” hatasından kaynaklandığını bu nedenle de davalı kargo şirketinin bir kusurunun bulunmadığını belirttiğini, ancak bu kanaat ve görüşlerinin maddi dayanağını her iki raporuna da derc etmediğini, yani ambalajlama kimin tarafından yapıldığının irdelenmediğini, Taraflarınca olay anında yani müvekkiline hasarlı olarak getirilip de henüz teslim edilmeden davalıya ait taşıma aracı içindeki alınmış görüntülerden de görüleceği üzere, emtianın çok iyi ambalajlandığı, ambalajlamakla da yetinilmeyip yumurta kolilerinin ayrıca karton ve kartonun dışında plastik hava yastığı şeklindeki bir koruyucu sistemle güvence altına alındığının görüldüğünü, bu plastik hava yastıklarını yerleştiren ve sağlayan ise bizzat taşıyıcı şirketin ta kendisi olduğunu, yumurta taşınacağı açıkça belli olduğu halde ve bunu hava yastığı şeklindeki plastik koruyucularla desteklemekle yetinen davalı taşıyıcının sorumlu olmadığı yönündeki raporlar somut olaya uygun olmayıp, mahkeme yargıcının burada bu delile itibar etmemesinin gerektiğini, çünkü HMK gereğince bilirkişi raporu da bir delil olup mahkeme yargıcı tarafından somut olaya göre re’sen değerlendirmek durumunda olduğunu, mahkeme yargıcının oluşa uygun düşmeyen bilirkişi raporunu hükme dayanak yapamayacağı ve yapmaması gerektiğini, Fotoğraf görüntüleri detaylı olarak incelendiğinde hasarın araç sürücüsünün, aracını araçta taşıdığı yüklerin hassasiyetine göre sek ve idare etmediği, görüntülerden de görüleceği üzere ambalajlama hatası bulunmadığı, hatta yumurtaların normal viyolleri dışında davalı taşıyıcı firma tarafından da ekstradan koruyucu köpük ve hava yastıkları ile koruma altına alındığı açıkça belli olduğu halde, bilirkişinin taşınan emtiadaki hasarın taşıyıcının hatasından değil de emtianın ”ambalajlanması hatasından kaynaklandığı, ambalajlamanın da emtia sahibine ait bir sorumluluk olduğu” yönündeki kanaati hangi verilerden yola çıkarak oluşturduğunu anlamakta güçlük çekmekte olduklarını, Bilirkişi her iki raporunda da her ne kadar sözleşmeye atıf yapmak suretiyle ambalajlama hatası olarak sorumluluğu müvekkili şirkete yüklemiş olsa da; açıkça görüleceği üzere emtianın yumurta olduğu kırılabilir hassas emtia olduğu, bu durumu bile bile eğer iddia edildiği şekilde kapalı bir kutuya konulmaması gibi bir durum var ise, davalı taşıyıcı … kargo şirketinin kutusuz şekilde emtiayı taşımayı kabul etmemeli ya da taşıma nedeniyle yumurtaların kırılmasından sorumluluk kabul edilmeyeceğine dair müvekkiline ayrı ve açık bir belge imzalatması gerektiğini, çünkü şayet ambalajı uygun olmadığı taşıyıcı tarafından teslim alındığı sırada açıkça belli olan ürünün (özellikle de yumurta gibi kırılgan özellikteki emtianın) taşıyıcı tarafından ona göre ambalajlanması gerekmekte olduğunu, taraflar arasındaki anlaşma da bu şekilde olduğunu, kaldı ki kırılması muhtemel emtianın fotoğraflarda da görülmekte olduğu üzere hava yastığı şeklindeki köpük ile ambalajlanması işlemi davalı taşıyıcı tarafından yapılmış olup, bu durum eğer ambalajlama hatası olarak değerlendirilmekte ise bu durum davacı müvekkilin değil taşıyıcı … kargo şirketinin sorumluluğunda olan bir durum olduğunu, bu yönüyle de bilirkişi raporlarında hatalı değerlendirmeler mevcut olduğunu, çünkü koruyucu hava yastığı köpük sistemi taşıyıcı kargo şirketi tarafından sağlandığını, ayrıca TTK 854.maddesine bakıldığında taşıyıcının sorumluluğunun kaldırılmasına veya hafifletilmesine ait hükümlerin geçersiz olacağının düzenlendiğini, (MADDE 854– (1)) Yine TTK.md. 863 vd.ndaki hükümlere bakıldığında da taşıyıcının sorumluluk halleri detaylı bir şekilde düzenlendiğini, (MADDE 863) Madde hükmü gereğince davalı taşıyıcı … kargo ambalajlamanın uygun yapılmış olup olmadığını da kontrol etmek zorunda olduğunu, (TTK Md. 875) Yine taşıyıcının özenini düzenleyen bir diğer madde TTK 876 olduğunu, Dosya kapsamına kazandırdıkları görüntülerden de görüleceği gibi emtianın çok iyi ambalajlandığı, ambalajlanmakla da yetinilmeyip yumurta kolilerinin ayrıca karton ve kartonun dışında davalı taşıyıcı tarafından sağlanan plastik hava yastığı şeklindeki bir koruyucu sistemle güvence altına alındığını, Fotoğraf görüntüleri detaylı olarak incelendiğinde hasarın araç sürücüsünün, araçta taşıdığı yüklerin hassasiyetine göre kullanmadığı, sarsıntılı kullandığı, kolilerin yan yatmış vaziyetteki görüntülerinden de açıkça görülmekte olduğunu, görüntülerden de görüleceği üzere ambalajlama hatası bulunmadığı, hatta yumurtaların normal viyolleri dışında ekstradan davalı taşıyıcı firma tarafından koruyucu köpük ve hava yastıkları ile koruma altına alındığı açıkça belli olduğu halde; bilirkişinin ısrarla taşınan emtiadaki ambalajlamadaki eksiklikten kaynaklı bir zarar olduğuna dair değerlendirme ve kanaati açıkça hatalı ve somut olaya uygun olmayan bir değerlendirme olduğunu, Bir başka deyişle davalı taşıyıcı firmayı sorumluluktan kurtarma adına objektif değerlendirmeler içermeyen subjektif değerlendirmeler içeren bir rapor olduğunu, Mahkeme yargıcının somut olaya uygun olmayan bilirkişi raporunu hükme esas teşkil edecek şekilde kabul etmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, HMK 187 gereğince mahkeme yargıcı kesin deliller dışında takdiri delileri serbestçe takdir edeceğini, bir başka deyişle mahkeme yargıcı takdiri delilerle bağlı olmadığını, Bu bağlamda, takdiri delil mahiyetinde olan, usul ve hukuki gerçeği yansıtmayan bilirkişi raporuna itibar edilmemesi gerekirken, salt bu delile dayanılarak davanın reddi tarafımızca kabul edilemez mahiyette olduğunu ve bu durumun düzeltilmesinin talep olunduğunu, Kaldı ki kabul anlamına gelmemekle birlikte ambalajlamada bir eksiklik söz konusu ise taşıyıcı … kargonun dava konusu emtiayı bu şekilde taşımayı kabul etmemesi gerektiğini, zira koruyucu şekilde destekleyici ambalajlama konusunda sorumluluk taşıyıcı firmaya ait olduğunu, nitekim plastik hava yastığı şeklindeki koruyucu destekleme davalı taşıma şirketi tarafından yapıldığını, bu yönüyle açıkça hatalı değerlendirmeler içeren bilirkişi ek ve kök raporuna binaen davamızın reddedilmesinin hatalı olduğunu, Hükme esas tutulan her iki raporda da davalının bile ileri sürmediği bir iddia re’sen gözetildiği ve bu yönde bir inceleme yapıldığını, davalının gerek cevap dilekçesinde, gerekse aşamalardaki beyanlarında (bilirkişi raporuna kadar) müvekkilinin emtiayı ambalajlamada kusurlu davrandığına ilişkin herhangi bir iddiası olmadığını, tarafların böyle bir iddiası olmamasına rağmen bilirkişilerce re’sen bu husus dile getirildiği ve haklı davanın reddedildiğini, Keza yine kabul anlamına gelmemekle birlikte gerçekten de müvekkilinin emtianın ambalajlanmasında herhangi bir kusuru olsa bile, bu vakıanın (ambalajlama hatasının) yargılamaya konu edilebilmesi için dava sırasında taraflarca ileri sürülmesi gerekmekte olduğunu, oysa yargılama sırasında davalı yanca böyle bir iddia ileri sürülmediğini, keza medeni muhakemenin temel amacı hukuki gerçekliğin ortaya çıkarılması olup, hukuki gerçeklik ortaya çıkarılırken de uyulması gereken bazı ilkeler mevcut olduğunu, bu ilkelerin başında Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Tasarruf İlkesi Madde 24” “Taraflarca Getirilme İlkesi Madde 25” “Talepte Bağlılık İlkesi Madde 26” maddelerinde düzenlenen tasarruf ilkesi, taraflarca getirilme ilkesi ve taleple bağlılık ilkesi geldiğini, Hakim bile anılan ilkeler doğrultusunda hareket etmekle yükümlü, taraflarca ileri sürülmeyen vakıaları dikkate almaktan yasaklı iken, tarafların talep ve iddialarından daha fazlasına hükmedemezken; bilirkişi heyeti kendiliğinden/re’sen, tarafların ileri sürmediği yeni bir iddia ile kanaat oluşturmuş, müvekkilin haklı davasını kaybetmesine yol açtığını, ilk derece mahkemesince de muhakemenin esas ilkelerine aykırı istinaf konusu karar verildiğini, bu kararın kaldırılarak haklı davanın kabulü, adaletin geç de olsa tecelli etmesi mahiyetinde olacağını, İstinaf konusu kararda “…3-Davalının kötüniyet tazminatının kabulü ile, reddedilen 11.389,69-TL.’nın %20’si olan 2.277,93-TL.’nın davacıdan alınarak davalıya ödenmesine…” denilerek taraflarının hak arama hürriyetini kullanarak huzurdaki davayı açmasını, kötü niyet olarak değerlendirildiği ve aleyhlerine ‘kötü niyet tazminatına’ hükmedildiğini, istinaf konusu kül halinde hukuka aykırı olmakla birlikte, Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları doğrultusunda kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için salt aleyhine tazminat yükletilen tarafın haksız çıkması yeterli olmamakta ayrıca açıkça kötüniyet veya ağır kusur mevcut olmalı, ayrıca davalı alacaklının alacağını geç almasından kaynaklı zararı mevcut olmalıdır. İcra İflas Kanunu’nun 72/4. Maddesinin; “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” şeklinde olup menfi tespit davalarında, davacı aleyhine hükmedilen tazminatın muhdeviyatı açıklandığını, bu madde metnine göre alacaklının alacağını geç almasından dolayı uğradığı zararı mevcut olması gerektiğini, davalı bu minvalde herhangi bir iddia veya zarar açıklaması yapmamış olup mahkemece bu husus da re’sen göz önünde bulundurularak, davalı lehine tazminata hükmedildiğini, Anılan tazminata hükmedilebilmesi için ortada bir ihtiyati tedbir kararı ve bu tedbir kararının infaz edilmesi, böylelikle alacaklının alacağına geç ulaşması ve geç ulaşma nedeniyle zarar meydana gelmesi gerektiğini, Keza Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 10.02.2016 tarih 2014/6452 E. Ve 2016/645 K sayılı ilamında da; “…Dosya kapsamından, davacı vekilinin talebi üzerine, mahkemece, 05.09.2011 tarihli karar ile, dava konusu çek ve senetlere dayalı olarak başlatılan takiplerde, teminat karşılığında icra veznesine yatırılacak paranın alacaklısına ödenmesinin İİK’nın 72/3. maddesi gereğince ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine karar verilmiş, davacı tarafça buna ilişkin kesin teminat mektubu dosyaya ibraz edilmiş, mahkemenin 23.02.2012 tarihli kararıyla, bu kez, anılan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmiş, ancak, ihtiyati tedbir kararının infaz edilip edilmediği anlaşılamamıştır. Bu durumda mahkemece, 05.09.2011 tarihli ihtiyati tedbir kararının infaz edilip edilmediği araştırılarak, davalı tarafın, İİK’nin 72/4. maddesine dayalı tazminat istemi hakkında tartışma ve değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususta olumlu ya da olumsuz herhangi bir bir karar verilmemesi bozmayı gerektirmiştir…” denilerek, menfi tespit davasında mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilmesini tek başına yeterli görmediği, ayrıca tedbir kararının infaz edilip edilmediğinin de araştırılması gerektiğini hükme bağladığını, somut durumda da teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmiş olmakla birlikte, dosyaya herhangi bir teminat yatırılmadığı veya teminat mektubu sunulmadığından tedbir kararı infaz edilmediğini, yani davalının herhangi bir zararı mevcut olmadığını, istinaf konusu kararın bu yönüyle de kabulü mümkün olmayıp kaldırılması ve davanın kabulü adalet ve nesafet ilkelerinin tesisi için gerekli olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı ile davalı … Kargo Şirketi arasında yapılan yurt içi taşıma sözleşmesi uyarınca davalı kargo şirketi tarafından taşıma ücreti olarak kesilen fatura bedelinin tahsili talebiyle başlatılan icra takibine konu taşıma ücretinden kaynaklı borçlu olmadığının tesbiti talebiyle İİK. 72 madde uyarınca açılan menfi tesbit davasıdır. Mahkemece, davacının davasının reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … kargo tarafından davacı firma adına keşide edilen 10/06/2016 tarihli ihtarname ile 24/03/2016 tarih ve 2029,60 TL. Tutarlı, 31/03/2016 tarih ve 8129,42 TL. Tutarlı, 08/04/2016 tarih ve 1226,68 TL. Tutarlı, 14/04/2016 tarih ve 3,99 TL. Miktarlı fatura olmak üzere toplam:11.389,69 TL. Miktarlı faturaların taraflarına tebliğ edildiği bildirilerek fatura bedellerinin tebliğden itibaren 3 gün içerisinde ödenmesinin ihtar edildiği anlaşılmıştır.Davalı tarafından, 10/06/2016 tarihli ihtarnameye konu fatura alacağından kaynaklı 11.389,69 TL. Alacağın tahsili talebiyle 30/06/2016 tarihinde davacı borçlu aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davacı borçluya 01/07/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davacı borçlunun 11/07/2016 tarihli dilekçe ile borca itiraz ettiği görülmüştür. Davacı firma ile davalı … Kargo A.Ş. Arasında davacı firmaya ait kargoların … Kargonun şubelerinin olduğu il ve ilçelere taşınması konusunda 22/03/2016 tarihli KARGO SÖZLEŞMESİ başlıklı sözleşme imzalandığı ve sözleşme altının taraflarca imzalandığı anlaşılmıştır. Sözleşmenin YÜKÜMLÜLÜKLER başlıklı 3. Maddesinde;” … Kargo’nun taşıyacağı kargoların taşıma sırasında kaybolması veya taşımadan kaynaklanan nedenlerle hasar görmesi halinde, emtianın bedeli ve tazmin için gerekli belgelerin 10 gün içinde … Kargo Şubesine teslim edilmesi halinde gerekli inceleme başlatılır.İnceleme sonucunda … Kargo’nun kusurlu olduğunun tesbiti halinde tazmin, TTK. Çerçevesinde gerçekleştirilir,” hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda davacı, davalı … Kargo’nun takibe konu faturalara ilişkin taşımalara konu yumurtaların alıcılara hasarlı olarak teslim edildiği, hasarın taşımadan kaynaklı olduğunu ileri sürüp taşıma ücretinden kaynaklı davalıya borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini talep etmiş ise de, icra takibine konu faturalara ilişkin taşımaların davacının hangi müşterilerine yapıldığı ve bu taşımalara ilişkin hasarlı teslimat yapıldığına dair dosya içerisinde delil olmadığı anlaşılmıştır. Davacı tarafça, … firmasına teslim edilen yumurtaların hasarlı olduğu belirtilip buna dair … Firması tarafından davacı adına düzenlenen 120 koli yumurtaya ait 02/04/2016 tarihli iade sevk irsaliyesini ibraz edip taşıma tarihlerine yakın olduğu için … Firmasının düzenlediği iade faturasına konu hasarlı teslimatın takibe dayanak faturalara konu taşımaya ait olduğunu iddia etmiş ise de, takibe konu faturaların tarihlerinin aynı olmadığı, davalı tarafça da hasarlı taşıma iddiasının kabul edilmediği, davaya ve icra takibine konu taşıma faturaların hangi taşımaya ait olduğuna ilişkin belge sunulmadığından bu taşımalara konu malın kime, hangi tarihte teslim edildiğinin ispat edilemediği, davacı tarafça bir takım mail yazışmaları sunulmuş isede bu maillerin hangi taşımaya ilişkin olduğuna dair bir açıklık olmadığı, davacı tarafça takibe konu faturalara ilişkin taşımalara konu malların hasarlı teslim edildiğine dair dava tarihinden önce hasarlı teslimden kaynaklı zararının olduğu ve tazmini talebiyle davalıya başvurduğuna veya bu yönde dava açtığına dair iddia ve delil olmadığı, davalının ayıplı taşıma iddiasını kabul etmediği, davacı delilleri arasında sunduğu delilleri dışında başkaca delile de dayanmadığı ve davacı tarafça icra takibine ve davaya konu faturalara ilişkin taşımalardan kaynaklı zararının olduğunu isbat edemediği anlaşılmıştır. İİK. 72/4 maddesi gereğince ihtiyati tedbir kararı ile alacağına geç kavuşan davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilmesi gerekir. Somut davada, davanın ilk açıldığı İstanbul 25 AHM’nin 2016/315 Esas sayılı dosyasında yapılan 26/07/2016 tarihli tensip tutanağının 5 nolu ara kararı uyarınca, davacı vekilinin icra takibinin durdurulması isteminin HMK 72/3.maddesi uyarınca reddine; ancak takip alacağının tamamı ve %15 oranında teminatın icra veznesine 10 gün içinde yatırılması kaydıyla icra veznesindeki paranın davalıya ödenmemesinin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verildiği, davacı takip borçlusunun … Bankasına ait 04/08/2016 tarihli sunduğu banka dekontları ile teminat ve borcun icra müdürlüğü hesabına yatırıldığının anlaşıldığı, davacı borçlunun 05/08/2016 tarihli talep dilekçesi üzerine icra müdürlüğünün 05/08/2016 tarihli kararı ile, tedbir kararının infaz edildiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla mahkemece verilen tedbir kararı davalı yönünden infaz edildiğinden, İİK 72/4 maddesi uyarınca davalı alacaklı lehine tazminat koşulları oluşmuştur. İlk Derece Mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında mahkemece verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin aksi yöndeki tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf talebinin HMK. 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraftan alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/03/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.