Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/493 E. 2022/321 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/493 Esas
KARAR NO: 2022/321 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2019
NUMARASI: 2017/329 Esas 2019/839 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 02/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı … Bankası A.Ş. ile dava dışı …’in kredi sözleşmesi yaptıklarını ve bu kişiye kredi kullandırdıklarını, kendisinin de sözleşmeye müteselsil kefil olduğunu, dava dışı …’in kredi borcunu ödememesi üzerine şirketin kredi hesaplarının kat edildiğini, bankanın alacağının tahsili için kendisi aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, kendisinin 172.500,00 TL’ye kadar kefil olduğunu, eşinin ise sadece 90.000,00 TL’ye kadar kefalete yazılı izin verdiğini, arada kalan 27.900,00 TL için haksız icra takibi başlatıldığını, 27.966,79 TL borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava dışı … ile kredi sözleşmesi yaptıklarını ve bu kişiye kredi kullandırdıklarını, davacının da sözleşmeye müteselsil kefil olduğunu, dava dışı …’in kredi borcunu ödememesi üzerine Ankara … Noterliğinin 12.01.2017 tarih ve ihtarnamesi ile şirketin kredi hesaplarının kat edildiğini, İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, itiraz edilmesi üzerine de İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017 / 411 Esas sayılı dosyası üzerinden itirazın iptali davası açıldığını, kullandırılan kredinin ticari kredi olması nedeniyle eş iznine gerek olmadığını, bu nedenle de açılan davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/12/2019 tarih ve 2017/329 Esas – 2019/839 Karar sayılı kararında; “…Davalı tarafın getirtilmesini talep ettiği İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017 / 411 Esas sayılı dosyasının UYAP kaydı istenilmiş ve mahkememizce incelenmiştir. Yapılan inceleme sonucunda bu davanın aynı icra takibine ilişkin itirazın iptali davası olduğu ve 03.05.2017 tarihinde açıldığı, mahkememiz davasının ise 05.04.2017 tarihinde açıldığı anlaşılmakla birbirleriyle hukuki ve fiili bağlantı bulunan davalarda birleştirme kararlarının 6100 sayılı HMK m. 166’ya göre sonra açılan mahkemece verilmesi gerektiğinden mahkememizce birleştirme kararı verilmemiştir. Davacının icra takibine itirazı ve menfi tespit davasındaki borçlu olmadığının tespiti yönündeki talebi, sözleşmede kefil olduğu ve eşinin de kefalete izin verdiği miktarın aşılması maddi vakıasına dayandığından ve dosyadaki belgelere göre bu maddi vakıanın doğru olmadığı tespit edilebilecek durumda olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır…”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili aleyhine girişilen takip dosyasına karşı “eş rızası bulunmayan kısım” yönünden menfi tespit talebinde bulunulduğu, yapılan yargılama sonucu bir kez daha okumaya gerek duyulmayacak kadar sarih olan Yasa maddeleri yanlış yorumlanarak davanın reddine karar verildiğini, ilk derece Mahkemesinin hukuka aykırı kararına karşı istinaf talep ederek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, Görev kurallarının taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında resen nazara alınacağı, bunun yanında; Mahkemelerin bankaların kredi sözleşmelerine yönelik yaptıkları nitelendirme/isimlendirme ile bağlı olmadığı, bankanın ticari olarak nitelendirdiği bir sözleşmesi tüketici, tüketici olarak nitelendirdiği bir sözleşmeyi ticari kabul edebileceği izaha muhtaç olmadığını, Somut olayda, davaya konu takibin dayanağı; dava dışı … ile davalı banka arasında imzalanmış 20.12.2013 tarihli, 150.000,00 TL bedelli, KOBİ Kredisine İlişkin Genel Kredi Sözleşmesi başlıklı kredi sözleşmesi olduğunu, takip dayanağı kredi sözleşmesi KOBİ kredisi olarak kullandırılmışsa da; dava dışı asıl borçlu … KOBİ olmadığı gibi tacir de olmadığını ve kendi adına işlettiği bir ticari işletmesi de bulunmadığını, bu anlamda KOBİ ve tacir sıfatı bulunmayan ve işletme sahibi de olmayan … ile davalı banka arasındaki KOBİ Kredisine İlişkin Genel Kredi Sözleşmesi’nin ticari kredi sözleşmesi olarak kabulüne hukuken olanak bulunmayıp işbu sözleşmenin tüketici sözleşmesi olduğunu, İlk derece mahkemesi, öncelikle görev kurallarına bakması gerekirken bu incelemeye girmediğini, sözleşmenin asıl tarafı gerçek kişi …’in KOBİ olup olmadığı, tacir olup olmadığı, adına kayıtlı ticari işletmesi olup olmadığına bakmadan ve davalı bankanın …’in hangi sıfatına istinaden KOBİ kredisi kullandırdığına yönelik elindeki belgeleri sunmasını istemeden kredi sözleşmesini doğrudan ticari, kendisini de görevli addettiğini, KOBİ ve tacir olmayan ve kendi adına işlemesi de bulunmayan …’in kullandığı kredinin ticari kredi olduğunun kabulü hukuken mümkün olmayıp Mahkemenin görevine itiraz ederek, İstanbul Tüketici Mahkemeleri görevli olduğundan görevsizlik kararı verilmesini talep ettiklerini, Takip konusu olayda; asıl borçlu …’in borcuna kefil olan müvekkilinin eşi, işbu kefaletin 90.000,00 TL’lik kısmına muvafakat vermiş olup üst kısma muvafakat vermediğini, bu anlamda; eş rızası bulunmayan 90.000 TL dışındaki kısım yönünden kefaletin geçersiz olduğunu, işbu iddiaya dayanarak, eş rızası bulunmayan kısım yönünden borçlu olunmadığının tespiti istenmişse de; ilk derece mahkemesi, eş rızasına yönelik şirket ortak ve yöneticileri bakımından muafiyet getiren TBK’nun 584/3. maddesini hukuka aykırı şekilde müvekkili yönünden uygulayarak, müvekkilinin kefaletine yönelik eş rızası aranamayacağı saiki ile davanın reddine karar verdiğini, oysaki TBK’nun 584/3. Maddesi şirket ortak ve yöneticileri için yapılmış düzenleme olup müvekkili bir şirket ortağı ya da yönetici olmadığı gibi kefaleti de şirket ortağı ya da yöneticisi olduğu şirkete ilişkin olmadığını, bu anlamda; TBK’nun 584/3. maddesinin müvekkili yönünden tatbiki hukuken mümkün olmayıp müvekkilinin kefaletinin geçerliliği için eş rızasının zorunlu olduğunu, Görüldüğü üzere;sadece şirket ortak ve yöneticilerinin şirket borçları için verilecek kefaletlere ilişkin düzenlemeler içeren TBK’nun 584/3. Maddesinin somut olaya tatbiki mümkün olmayıp verilen karar hukuka aykırı olduğunu, bir şirket ortağı olmayan ve verdiği kefalette şirket borcuna ilişkin olmayan müvekkili yönünden vereceği kefalette eş rızasına ilişkin muafiyet öngören bir yasal düzenleme bulunmadığını, bu anlamda; eş rızası temin edilmeyen 90.000 TL dışındaki dava konusu kısım yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekmekte olup ilk derece Mahkemesinin hukuka aykırı kararının kaldırılması gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, mahkemenin görevine itiraz ederek, takip dayanağı sözleşme tüketici sözleşmesi olup İstanbul Tüketici Mahkemeleri görevli olduğundan görevsizlik kararı verilmesine, müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından kaynaklı 27.966,79.TL borçlu olmadığının tespitine, hukuka aykırı şekilde fazladan istediği kısım yönünden kötüniyetli olan davalı yanın % 20’den az olmayan tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı yana tahmiline, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan menfi tesbit davasıdır. Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı dava dilekçesi ile, davalı … Bankası A.Ş. ile dava dışı …’in genel kredi sözleşmesi imzaladıklarını, kendisinin de sözleşmeye müteselsil kefil olduğunu, dava dışı …’in kredi borcunu ödememesi üzerine şirketin kredi hesaplarının kat edildiğini, bankanın alacağının tahsili için kendisi aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, kendisinin 172.500,00 TL’ye kadar kefil olduğunu, eşinin ise sadece 90.000,00 TL’ye kadar kefalete yazılı izin verdiğini, arada kalan 27.900,00 TL için eş muvafakati olmadığından geçerli kefaletinin olmadığı halde 27.900,00 TL için haksız icra takibi başlatıldığı belirtilerek 27.966,79 TL. yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Dava dışı … ile davalı banka arasında 20/12/2013 tarihinde 150.000,00 TL. miktarlı Genel Kredi Sözleşmesi imzalanmış olup, davacı … ise sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, kefalet miktarının 172.500,00 TL. Olup davacının kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte evli olduğu ve kefaleti bakımından 90.000,00 TL. Yönünden eş muvafakatinin bulunduğu anlaşılmıştır. 6098 sayılı TBK’nun eşin rızası başlıklı 584. maddesinde; “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez. (Ek fıkra: 28/03/2013-6455 S.K./77. md) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.” düzenlemesi bulunmaktadır. Mahkemece, TBK’nın 584/3. maddesine göre, 27.12.2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletlerin geçerli olması için eş rızasına gerek bulunmadığı, kullanılan kredinin ticari kredi olması sebebiyle eş muvafakatinin aranmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, dosya kapsamındaki belgelerden davalı … Bankası A.Ş. ile dava dışı … arasında imzalanan kredi sözleşmesinin GKS. Olduğu, kredi sözleşmesinin asıl borçlusunun gerçek kişi olduğu da gözetildiğinde davacı kefilin şirket ortağı veya yetkilisi olma durumunun da söz konusu olmadığından eş muvafakatinin gerektiği, ayrıca anılan kredinin 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerden olduğu yönünde dosya kapsamında delil olmadığı gibi mahkemece bu yönde davalı bankadan sorulmak suretiyle araştırma yapılmadığı, söz konusu kredi sözleşmesi ile ilgili kayıt ve belgeler getirtilip gerekli inceleme ve araştırma yapılmadan karar verildiği tesbit edilmiştir. Bu itibarla, davaya konu GKS.’nin 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerden olup olmadığının davalı bankadan sorularak söz konusu GKS. İle ilgili kayıt ve belgeler getirtilip incelenmek ve aynı icra takibinden kaynaklı davalı banka tarafından davalı ile dava dışı asıl borçlu hakkında İstanbul 18 ATM. Nin 2017/411 esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmakla, itirazın iptali davasının eldeki davaya göre daha kapsamlı olup uyuşmazlığın aynı olduğu gözetildiğinde bu dosyadan verilecek karar eldeki davanın sonucunu etkileyeceğinden İstanbul 18 ATM. Nin 2017/411 esas sayılı dosyasının akıbeti sorularak, bu dosyanın sonucunun beklenmek suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/12/2019 tarih ve 2017/329 Esas 2019/839 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde istinaf eden davacı tarafa iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/03/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.