Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/489 E. 2020/609 K. 11.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/489 Esas
KARAR NO : 2020/609 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 12/12/2019
DOSYA NUMARASI : 2019/332 Esas – 2019/1061 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 11/06/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili adına, … Aş aracılığı ile 27/09/2017 tarihinde … Aş’ye ait ara dönemde satılan bonolar hariç bakiye 1.100.000,00TL nominal değerdeki …. kodlu tahvil finansman bonosu satın alındığını, alımı gösterir hesap ekstresinin dava dilekçesine eklendiğini, davalı şirketin söz konusu tahvil bonosuna ilişkin 26/09/2018 tarihinde vadesi dolmuş olan bono ve kupon ödemelerini gerçekleştirmeyerek müvekkiline 1.100.000,00TL ana para ve ödenmemiş 102.000,00TL iki kupon ödemesi ile zarara uğrattığını, bunun üzerine müvekkili tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünun … esas sayılı dosyası ile toplam 1.373.794,53TL tutarlı icra takibi başlatıldığını, davalı şirket tarafından kötü niyetli olarak borca ve ferilerine itiraz edildiğini, arabulucuk görüşmelerinin olumsuz sonuçlandığını, müvekkili nezdinde bulunan tahvil bonosunun varlığının kesin olup borcun varlığının da sabit olduğunun, merkezi kayıt kuruluşu ve … Aş’den alınan belgelerle de durumun sabit olduğunu ayrıca davalı tarafından yapılan KAP duyurusunda müvekkiline ait tahvil finansman bonosunun ödenmediğinin açıkça ikrar edildiğini belirterek icra dosyasına yapılan itirazın iptaline ve %20’den az olmamak koşulu ile icra ve inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafa usulüne uygun şekilde dava dilekçesinin tebliğ edilmesine rağmen cevap dilekçesi vermediği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 12/12/2019 tarih ve 2019/332 Esas – 2019/1061 Karar sayılı kararında;” Dava tahvil ödemesi için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğünun … esas sayılı dosyası alınıp incelendiğinde ; davacı tarafından davalı hakkında işlemiş faiizi birlikte 1.373.794,53TL tahvil ödemesi amacıyla ilamsız takip başlatıldığı görülmüştür. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/1-K maddesinde ” tüketici”, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olarak, 3/1-1 maddesinde ise “tüketici işlemi” mal veya hizmet pisayasılarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket veya onun adına yada hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık vb sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olarak tarif edilmiştir. Yine aynı yasanın 73/1.maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu, 83/2.maddesinde ise taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görevi ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği hükmüne bağlanmıştır. Davanın 6502 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 28/05/2014 tarihinden sonra açılmış bulunmasına ve somut olayda uyuşmazlık, davacı tüketicinin tarafı olduğu tüketici sözleşmesi niteliğindeki sözleşmeden kaynaklanmasına göre anılan sözleşme ile ilgili uyuşmazlıkların çözüm yerinin Tüketici Mahkemesi olduğu anlaşılmaktadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/119909 esas 2016/8559 karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesine ait 2016/11286 esas 2018/3522 karar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na ait 2017/11-2348 esas 2019/82 karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14 Hukuk Dairesine ait 2017/918 esas 2018/363 karar nolu ilamlarda belirtildiği üzere ) Toplanan deliller ve yukarıda açıklanan nedenlerle aşağıdaki şekilde görevsizlik kararı vermek gerekmişir. …”gerekçesi ile;” 1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, 2-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde talepte bulunulması halinde dosyanın görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, ” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararın gerekçesinde Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un (“TKHK”) 3/1-K maddesindeki “tüketici” ve 3/1-1 maddesindeki “tüketici işlemi” tanımlarının işbu dava konusu işlemleri kapsadığını belirtmiş ve bu gerekçeyle işbu davanın TKHK’nın 73/1. maddesi uyarınca Tüketici Mahkemesinde açılması gerektiğini belirttiklerini, ancak ilk derece mahkemesi tarafından verilen red kararı işbu uyuşmazlığa ilişkin görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olması sebebiyle hukuka aykırı olduğunu, Davacı müvekkilinin nitelikli yatırımcı olması sebebiyle, TKHK tahtında tüketici sayılmamasının gerektiğini, davalı borçlu şirket ile arasındaki borç verme işlemi de tüketici işlemi olarak değerlendirilmemesinin gerektiğini, ayrıca davacı tarafça ilk derece mahkemesinde açılan davanın davalı borçlu şirket … yöneltilmiş olmasından ve mahkemenin atıf yaptığı Yargıtay kararlarından farklı olarak aracılık hizmeti sağlayan … yönetilmediğinden dolayı, müvekkili tarafından açılan dava, TKHK m. 73 kapsamında değil, Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 5 kapsamında ele alınmasının gerektiğini,Nitelikli yatırımcı olan davacı müvekkilin, TKHK hükümleri çerçevesinde tüketici olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, davalı …’in finansman bonoları ile yaptığı borçlandırıcı işlemler neticesinde herhangi bir mal veya hizmet sağlamadığının göz önüne alınmasının gerektiğini, dolayısıyla uyuşmazlık konusu işlem, davacının tüketici olmaması ve … mal veya hizmet sağlayıcısı konumunda olmaması gerekçeleriyle tüketici işlemi sayılamayacağını, tüketicinin ve tüketici işlemin bulunmadığı bu uyuşmazlıkta görevli mahkemenin de Tüketici Mahkemesi’nin değil, Asliye Ticaret Mahkemesi olmasının gerektiğini,TKHK’nın 73. maddesi hükmüne göre bir davanın Tüketici Mahkemesi’nin görevi kapsamına girebilmesi için “tüketici işlemi” veya “tüketiciye yönelik bir uygulama” olmasının gerektiğini, dolayısıyla davacı tarafça açılan davada müvekkilinin tüketici olup olmadığı veya Analiz Faktoring’in ticari faaliyetlerinin finansmanı için yaptığı borçlandırıcı işlemin tüketiciye yönelik bir uygulama olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin tespit edilmesinin gerektiğini, ( TKHK m. 3’)İlgili SPK mevzuatında, yatırımcı kategorileri arasında dahi ayrışmaya gidildiğini ve yatırımcıları, bilgi ve yetkinlik düzeyine göre farklı derecelerde koruyan bir yaklaşımın benimsendiğini, bu gerekçeyle genel müşteri sayılan bir yatırımcının dahi tüketici sayılmaması gerekirken, nitelikli sayılan bir profesyonel yatırımcı hiçbir şekilde tüketici sayılmamasının gerektiğini, davacı müvekkili …, “nitelikli yatırımcı” statüsünde olup sıradan bir yatırımcıdan farklı hükümlere tabi olduğunu, 08.08.2017 tarihinde, dosyada mevcut olan Nitelikli Yatırımcı Beyanını imzalayarak, kendi iradesiyle yaptığı yatırımların ve üstlendiği risk nedeniyle uğrayabileceği zararlardan sorumlu olduğunu (ve dolayısıyla aracı kurum … dahi sorumlu tutamayacağını) kabul ve taahhüt ettiğini, Nitelikli yatırımcı olan müvekkilinin TKHK kapsamında tüketici olarak kabul edilip SPK hükümleri ile çelişen koruyucu haklara sahip olmasının mümkün olmadığını, TKHK m. 73 gereği tüketici mahkemelerinin görev kapsamına giren işlemler “tüketici işlemleri” ile “tüketiciye yönelik uygulamalar”dan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayıldığını, dolayısıyla bu kapsam dışındaki davalarda tüketici mahkemeleri görevli kabul edilemeyeceğini, (TTK m. 5 TTK m. 4’te TTK m. 19/2’de )Nitekim Yargıtay bankacılık işleminden kaynaklanan ve davacının tüketici olduğu bu sebeple davaya bakmayan tüketici mahkemelerinin görevli bulunduğu bir uyuşmazlıkta bozma kararının verdiğini, (YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2016/3425 K. 2016/14136) Uyuşmazlığın finans işleminden kaynaklı alacağa ilişkin olması ve yüksek faiz getirisi barındıran risk oranı yüksek bir yatırım işlemi olması sebebiyle ticari iş olarak sayılmasının geektiğini, bunun yanında davalı …’in de borçlanma senetlerinden “finansman bonosu” satarak ticari faaliyet gerçekleştirdiği göz önüne alınmasının gerektiğini, hem davalı … için hem de gelecekte elde edeceği kar sebebiyle yüksek risk barındıran bu yatırım işlemini gerçekleştiren davacı müvekkili için ticari iş niteliğinde olan bu işlem ticari iş sayılacak ve TTK m. 4 ve 5 uyarınca işbu uyuşmazlıkta Asliye Tİcaret Mahkemeleri görevli kabul edileceğini,İşbu uyuşmazlığın davalı tarafı, aracı kurum … değil, finansman bonosu ile borçlanma işlemi gerçekleştiren ve müvekkili davacının borçlusu olan davalı … olduğunu, Yargıtay kararlarının aksine, davalının aracı kuruluşun değil, finansman bonosu ile müvekkilinden borç alan borçlu şirket olması sebebiyle Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevsizlik kararı vermesinin yerinde olmadığını,İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararında dayanak olarak gösterdiği Yargıtay kararlarının somut uyuşmazlık durum ile örtüşmediğini, Müvekkili yargı sürecinin uzamış olması sebebiyle 1 milyon TL’yi aşan alacağını temin edemediğini, müvekkilinin emekli olarak hayatını sürdürmekte olup tüm birikimlerini kaybettiğini, bu durumun müvekkili açısından büyük bir mağduriyet yarattığını, davalı …, dava dilekçesinde detaylı olarak belirttikleri üzere, piyasadan toplamda 125 Milyon TL kaynak sağlayarak yatırımcıları dolandırdığını, nitekim bu hususta davalının şüpheli, müvekkilinin şikayetçi olduğu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/45261 numaralı soruşturma dosyasının da bulunduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda “kaldırılmasına” ve dosyanın “kendi yargı çevresinde uygun göreceğiniz başka bir yer mahkemesine” gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, tahvil ödemesi için başlatılan icra takibine yapılan itiraz üzerine açılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, 1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, 2-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde talepte bulunulması halinde dosyanın görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, ” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut Uyuşmazlık: Tahvil ödemesi alacağının tahsili istemine ilişkin eldeki davada, Asliye Ticaret Mahkemesinin mi yoksa Tüketici Mahkemesinin mi görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.Davanın hangi mahkemede görülmesi gerektiği hususunun yasal düzenlemelere göre değerlendirilmesi gerekmektedir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri (HMK)’nın 1’inci maddesinde mahkemelerin görevinin, ancak kanunla düzenlenebileceği ve göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğu belirtilmiştir.6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesinde tüketici; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”yi, sağlayıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, satıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.Anılan Kanunun 73/1. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.Tüketici sözleşmesinde iki taraf mevcut olup, zıt amaçların güdülmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla satıcı ve sağlayıcı tanımında da yer verildiği gibi satıcı ve sağlayıcının işlem yaparken ticari veya mesleki amaçlarla hareket etmesi, karşısında yer alan kişinin ise bunun tersine bir amaçla yani ticari veya mesleki olmayan amaçla (kâr elde etme amacı olmaksızın) hareket etmesi gerekir (Aydoğdu, M.; Tüketici Hukuku Dersleri, Ankara 2015, s. 59,60) .6502 sayılı TKHK’nın 49’uncu maddesi “Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmeler” başlığı altında finansal hizmetlerin, her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade edeceği, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşme, finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmeler olduğu belirtilmiştir.SPK mevzuatına göre;”yerli ve yabancı yatırım fonları, emeklilik fonları, yatırım ortaklıkları, aracı kurumlar , bankalar, sigorta şirketleri, portföy yönetim şirketleri, ipotek finansmanı kuruluşları, emekli ve yardım sandıkları, vakıflar, Sosyal Sigortalar Kanununun ilgili maddesince kurulmuş sandıklar, kamuya yararlı dernekler ile nitelikleri itibariyle bu kurumlara benzer olduğu kurulca belirlenecek diğer yatırımcılar ve sermaye piyasası araçlarının ihraç tarihi itibariyle en az 1 milyon lira tutarında Türk Lirası, yabancı para veya sermaye piyasası aracına sahip gerçek ve tüzel kişiler kanuna nitelikli yatırımcı olarak tanımlanmaktadır. ”Yapılan bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlığa gelindiğinde, her ne kadar 6502 sayılı TKHK’nın 49’uncu maddesi finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmeler yatırım hizmetlerini de tüketici hukuku kapsamı içine almış olsa da, davacı iddiası ve dava dilekçesi ekinde bulunan Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafından davacı hakkında düzenlenen yatırımcı bakiye rapor içeriği ve davacı tarafından alınan … ISIN kodlu … A.Ş.’ye ait tahvil bonosunun değeri, yapılan işlemin içeriğine göre “ticari amaçlı” olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere bir işlemin tüketici hukukuna tabi sayılabilmesi için tüketicinin ticari veya mesleki amaçla hareket etmemesi şart olup, eldeki davaya konu tahvillerin değerine göre davacının SPK mevzuatına göre nitelikli yatırımcı kategorinde olduğu ve davaya konu tahvillerin de ticari amaçla alındığı açıkça tesbit edilmiştir. Anonim şirketler tahvil çıkarmak için SPK. dan izin almak zorunda olup yapılan işlemlerin SPK mevzuatına tabi işlemler olduğu, dava dilekçesinde belirtilen maddi olgulardan davacının davalı tarafından çıkarılan … kodlu tahvil finansman bonosunu satın aldığı ve 26/09/2018 tarihinde vadesi dolan bono ve kupon ödemelerinin ödenmediği belirtilerek tahsili talebiyle davaya konu icra takibinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Tüketici sözleşmesinin taraflarından olan satıcı ve sağlayıcının işlem yaparken ticari veya mesleki amaçlarla hareket etmesi, karşısında yer alan kişinin ise bunun tersine bir amaçla yani ticari veya mesleki olmayan amaçla (kâr elde etme amacı olmaksızın) hareket etmesi gerekir (Aydoğdu, M.; Tüketici Hukuku Dersleri, Ankara 2015, s. 59,60). Tüketici mahkemesinin görevli olması için öncelikle uyuşmazlığın bir tüketici uyuşmazlığı olması gerekir. Hangi tür uyuşmazlıkların tüketici uyuşmazlığı olduğu ise dava konusu işlem veya uygulamanın taraflarından birinin tüketici, diğerinin ise girişimci/satıcı/sağlayıcı olmasına göre belirlenmektedir (Topuz, G.; Tüketici Mahkemeleri, Ankara 2018, s.37). Hâl böyle olunca davacının, davalı ile arasındaki sözleşmelerdeki amacının öncelikle göz önünde bulundurulması gerektiği anlaşılmakla, davacının amacı gözetildiğinde tüketici sayılması mümkün değildir. Yargıtay HGK’ nın 16/05/2018 tarih ve 2017/11-22 E-2018/1102 K. Sayılı kararında da aynı esaslar vurgulanmıştır. İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararında dayanak olarak gösterdiği Yargıtay kararlarının ve İstinaf kararının dava konusu somut uyuşmazlık ile ilgili olmadığı anlaşılmıştır. Tarafların amacı ve aralarındaki sözleşmenin niteliği gözetildiğinde; davanın TTK 4.maddesine göre mutlak ticari dava niteliğinde olduğundan, davanın ticaret mahkemesinde görülmesi gerekir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkemece verilen görevsizlik kararının HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 12/12/2019 tarih ve 2019/332 Esas – 2019/1061 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf eden tarafından, istinaf aşamasında sarf edilen istinaf kanun yoluna başvurma harcı 148,60 TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafı 23,50 TL olmak üzere toplam: 172,10 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/06/2020 tarihinde HMK 353/1-a3 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.