Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/471 E. 2022/664 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/471
KARAR NO: 2022/664
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 15/11/2019
DOSYA NUMARASI: 2016/523 Esas – 2019/1109 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/04/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkilinin hak sahibi olduğu lisanslı … Hastane Bilgi Yönetim sisteminin, dava dışı … Sağlık Tesisleri A.Ş.’nin sahibi olduğu … Hastanesi ile davalının sahibi olduğu … Beylikdüzü Hastanesi’nde kullanılmak üzere kullanım hakkının verilmesine ilişkin sözleşme yapıldığını, sözleşmede tarafların sorumluluklarının açıkça belirlendiğini, sözleşmenin 13. maddesinde hastanenin ruhsat alma sürecinin tamamlanmasından sonra ödemelerin başlayacağının kararlaştırıldığını, ancak dava konusu ürünün … Hastanesi’nin, davalı firma … ve … A.Ş. ve … Group arasında yapılan mutabakat sonucu … Hospital’a satıldığının öğrenildiğini, ne şekilde adlandırılırsa adlandırılsın satış ve devrin müvekkili açısından aynı sonucu doğurduğunu, mevcut fiili durumun, müvekkili şirket tarafından davalıya verilen hizmetten doğan alacağını ortadan kaldırmayacağını, aynı konuda Bakırköy 5. Asliye Ticaret mahkemesi’nde açılan 2014/390 Esas sayılı davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini belirterek, faturaya dayalı 251.526,60 Tl alacağın fatura tebliğ tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan ve açılmamış sayılmasına karar verilen 2014/390 Esas sayılı dava itibariyle derdestlik itirazında bulunduğu, davada 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu,taraflar arasında hayata geçmiş bir sözleşme ilişkisi olmadığından davanın yasal dayanağının bulunmadığını, 07/03/2007 tarihli sözleşmenin eser sözleşmesi olduğunu, müvekkilinin hisselerini devredildiği süreçte devredilen varlıklar arasında 07/03/2007 tarihli yazılım proğramının bulunmadığını, 07/03/2007 tarihli yazılım sözleşmesinin müvekkili açısından hiç bir şekilde hayata geçmediğini, davacıya hiç bir zaman konfirmasyon dahi verilmediğini, davacının akdi ilişkinin varlığına ya da yazılım programının müvekkiline ait donanımlara gereği gibi kurulumun yapılıp teslim edildiğine dair delil sunmadığını, yazılım programının sözde tesliminden çok uzun süre sonra fatura düzenlenmesinin kanuna açıkça aykırı olduğunu, davacı tarafça TTK ve VUK ‘na aykırı şekilde düzenlenen faturanın iade edildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/11/2019 tarih ve 2016/523 Esas – 2019/1109 Karar sayılı kararı ile; ” ….Mahkememizce verilen ara karar üzerine davacının ticari defter ve kayıtları üzerinde Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığıyla yapılan bilirkişi incelemesi hususunda SMMM … tarafından ibraz olunan 02/08/2018 tarihli raporda; davacının ibraz olunan yevmiye, kebir ve envanter defterlerine göre dava tarihi itibariyle davalıdan şüpheli duruma düşen 251.526,60 TL alacak kaydının bulunduğu tespit edilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, davalının ticari defter-belgeleri ve tüm dosya üzerinde mahkememizce atanan Bilgisayar Mühendisi … ve SMMM … tarafından bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda; ”Dava konusu itilafın davacının davalı adına düzenlediği 06/11/2012 tarih, Seri:…, … nolu 251.526,60 TL tutarlı faturaya dayalı alacak talebinden kaynaklandığı, sahibi lehine delil teşkil eden davalının 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yılları ticari defterlerine göre dava tarihi itibariyle davalının davacıya borcunun bulunmadığı, taraflar arasında akdedildiği beyan edilen sözleşme incelendiğinde davalı için özel olarak hazırlanacak bir yazılımdan bahsedildiği, davacı yazılım firmasının bu yazılımın paket yazılım vasfında olup olmadığı hakkında herhangi bir beyanda bulunmadığı gibi, dosyaya bunu gösteren bir delil sunmadığı, sözleşmenin içerisinde yazılımın konusunun ve başlıklarının belirtildiği ancak işlevlerinin net olarak anlaşılabileceği bir analizin eklenmediği, davacının belirtilen şekilde bir analizi dilekçelerinde de sunmadığı, bu nedenle davacının bilgi verme yükümlülüğünü tam olarak yerine getirdiğinin söylenemeyeceği, yazılımın davalıya teslim edildiğine ilişkin herhangi bir tutanak bulunmadığı gibi, bunu gösterecek herhangi bir yazışmanın da sunulmadığı, yazılımın hazırlandıktan sonra gerçekten teslim edilmek istendiği ancak yazılım alacaklısı davalının bundan kaçınarak alacaklının temerrüdüne düştüğünü, uyuşmazlık konusu yazılımın, uyuşmazlık tarihinde, gerçekten davacı tarafından tamamlanıp davalıya sunulduğunu gösteren delillerin sunulmadığı, bu durumda davacının dava konusu fatura nedeniyle davalıdan alacaklı olduğu hususunun ispata muhtaç olduğu” hususu45 değerlendirilmiştir. Davacının dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı görülmekle 13/09/2019 tarihli celsede davacı tarafa HMK 225 md. gereğince yemin delili hatırlatılarak yemin deliline başvurup başvurmayacakları hususunda beyanda bulunmaları, yemin deliline başvurulacak ise yemin metnini hazırlayıp dosyaya sunmak üzere 1 haftalık kesin süre verilmiş ve bu süre içinde ara karar gereği yerine getirilmediği takdirde yemin deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacakları ihtar olunmuştur. Mahkemece verilen kesin süre ve yapılan ihtarata rağmen davacı taraf verilen süre içinde yemin deliline başvurmamıştır. 09/10/2019 tarihli dilekçe ekinde sunduğu e-maillerinde davalı şirket ile herhangi bir ilgisinin olmadığı anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı davalı adına düzenlediği 06/11/2012 tarih Seri … : … nolu 251.526,60 TL tutarlı faturaya dayanarak davalı taraftan alacak talebinde bulunmuş ise de; söz konusu faturanın davalı tarafça yasal süre içinde noter ihtarnamesi ile itirazen iade olunduğu, ayrıca fatura düzenlenmesinin alacağın varlığını ve miktarını ispata tek başına yeterli olmadığı, davacı tarafça fatura içeriği yazılımın davalıya teslim edildiği, kullanıma hazır hale getirildiğine dair yasal delil sunulmadığı gözetilerek sübuta ermeyen davanın reddine karar verilip aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-DAVANIN REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının “…” programını teslim aldığını ve kullandığını, mahkemenin, davacının unvanı ile işletme adının birbirinden farklı olması halini, aleyhe yorumladığını, Taraflar arasında imzalanan 07.03.2007 tarihli satım sözleşmesinde alıcının iki ortaktan oluştuğunu, bunlardan birinin davalı “… Sağlık Hizmetleri A.Ş. (… Beylikdüzü)”, diğerinin ise “… Sağlık Tesisleri A.Ş. (… Hastanesi)” olduğunu, ortaklardan, “… Sağlık Tesisleri A.Ş. (… Hastanesi)”si’nin sözleşme gereği borcunu ifa ettiğini, bu nedenle işbu davanın sadece diğer ortak/ davalı “… Hizmetleri A.Ş. (… Beylikdüzü)”ye yöneltildiğini, Davalının, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 14 Mayıs 2008 tarih ve … sayı, 288. Sayfasında, … Hizmetleri A.Ş.’nin işletme adı kullanılması hakkında ilan vermiş olduğunu, söz konusu ilanın; “Şirketimizin 15.11.2007 tarihinde … Mah. … Cad. No:… Gürpınar-Beylikdüzü/İstanbul adrsinde … Hastanesi işletme adını kullanılmasına oy birliği ile karar verildi.” şeklinde olduğunu, yani davalının, 14 Mayıs 2008 tarihinden sonra “… Hastanesi“ işletme adını kullanmaya başladığını, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan ilanların, 3. kişileri bilgilendirme amacı taşıdığını, ilan veren tüzel kişiliği de verilen ilan ile bağladığını, “… Hastanesi” işletme adını kullanmaya başlayan davalının, çalışanları tarafından teslim edilen yazılım ile ilgili müvekkili şirkete hata bildirimine dair e-postalar gönderildiğini, Örnek: Davalı … (… Hastanesi) yetkilisi “…”’nun, müvekkil şirket çalışanlarından …’e 16 Şubat 2012 tarihinde gönderdiği e – postada yazılım hakkında bazı taleplerde bulunduğunu, (EK-2) “ … Abla, Bar modüllerinde bazı isteklerimiz mevcut bunun için … için program yapabilirmisin. … ekranında 5 ten 9 a atıyor. Açık taleplere indirim yapma ekranında değişiklik SSK için barq ile başlayan bir erkan vardı, sgk ekranları için isteklerimizi karşılayacak olan.” Örnek: Davalı … (… Hastanesi) yetkilisi “…”’nun, müvekkili şirket çalışanlarından …’e 21 Mart 2012 tarihinde gönderdiği e-postada bazı taleplerde bulunduğunu, (EK-3) “Merhaba … Bey, Hastanemizde mevcut bulunan anamnez formunun güncellenmesini istiyoruz. (Yeni versiyonun eski kalmış hali mevcut) Operasyonel kısmını kendim yapacağım. …’ün 1 günlük çalışmasıyla tamamlayacağımız bir çalışma. Bu konu hakkında bilgi dönebilirmisiniz.” Yukarıda verilen her iki örnekte görüleceği üzere; davalı şirket çalışanının e-posta uzantısının “@…com” şeklinde olduğunu, e-posta yazışmalarının “Subject” (Türkçe karşılığı, konu) kısmında “… Hastanesi”/ “… Hastanesi” başlıklarının kullanıldığını, İşbu yazışmalardan, davalının yazılım programını kullandığı ve hatta program ile ilgili bir takım istekleri içeren yardım talepleri için yazışmalar yaptığının ortaya çıktığını, bu e-postaların, mahkeme kararında: “09.10.2019 tarihli dilekçe ekinde sunduğu e-mailerinde davalı şirket ile herhangi bir ilgisinin olmadığı anlaşılmıştır” şeklinde gerekçelendirildiğini ve ispat için yeterli görülmediğini, Ancak yerel mahkemenin, bu kanaate varırken davacının ünvanını, birleştiği ve/veya devrolduğu şirketleri, işletme adlarını vs. gibi ticari geçmişini hiç sorgulamadığını, araştırmadığını, Ticaret Sicil Gazetesinden temin ettikleri ve yukarıda yer verdikleri “işletme adına” dair gazetenin, tek başına davacının “… Hastanesi” olduğunu ispata yeterli olduğunu, Davalı personeli “…” tarafından gönderilen e-postanın, davalının … programını teslim aldığı ve e-posta tarihleri itibariyle (2012 yılı) programın aktif bir şekilde kullanıldığını kanıtladığını, davalının … programını hiç kullanmadığı veyahut programın teslim edilmediği yönündeki iddialarının doğru olmadığını, nitekim hiç teslim alınmamış ve hiç kullanılmamış bir program hakkında davalı personelinin hata bildirimde bulunmasının abesle iştigal olduğunu, Davalının, 04.07.2011 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinde müvekkilinin “… Sağlık Tesisleri A.Ş. (… Hastanesi)”nin maliki olduğunu, şirket hisselerinin devri sırasında “…” isimli yazılım programının devredilen borçlar listesinde yer almadığını iddia ettiğini, bu iddiayı kabul etmedikleri ihtirazı kaydı ile davalının “…” programından haberdar olduğu, programın revize edilmesi durumu ve hatta eski borç için (… Yönetim Kurulu Başkanı) … ile bir araya gelindiği ve bu konuların görüşülmesi için toplantı yapıldığı hususlarının ispat edildiğini, Davalının “… A.Ş. (… Hastanesi)”nin, … Group’a devredilmiş/ satılmış olduğunu, bu hususun davalının da kabulünde olduğunu, yargılamanın her aşamasında davalı tarafından sunulan beyanlarda devir/ satış sırasında, müvekkili şirket ile yapılan yazılım programına dair herhangi bir kaydın mevcut olmadığını ve hatta “…” programından haberdar bile olmadıklarının belirtildiğini, Oysa ki; davalı vekili Av. …’ın aynı zamanda … HASTANELERİ ve davalı … Hizmetleri A.Ş.’nin sahibi olup, … programının kendi hastanelerine kurulmasını istediğini ve müvekkili ile bir toplantı düzenlediğini, toplantının … Hastanesinin Hukuk Müşavirliğinde 16/06/2010 tarihinde yapıldığını, Toplantı tutanağında; … 2.0 programından bahsedildiği, teklifin 200 kullanıcı üzerinden verilmesi vs. gibi programla ilgili bir çok başlık yer aldığını, Av. …’ın hem toplantıya katılması hem de yargılmanın tüm safahatında … programını kullanmadıklarını iddia etmesi ve … programını teslim almadıkları hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmasının abesle iştigal olduğunu, Toplantının bir diğer önemli gündeminde ise; … tarafından yeni paket ve bu paketin revizesinin gündeme getirildiğini, yine bu başlık altında … Hastanesinin yazılımdan kaynaklanan eski borcun durumunun ne olacağı olduğunu, toplantıda konuşulan konulara ilişkin bir tutanak tutulduğunu ve bu tutanağın davalı vekili ve aynı zamanda … Hastaneleri sahibi olan Av. … tarafından ihtirazi kayıtsız imzaladığını, Yani davalı vekili Av. …’ın, katıldığı toplantıda; davalının (“… Sağlık Hizmetleri A.Ş.”) 16.06.2010 (toplantı tarihi) tarihi itibariyle, müvekkili şirkete karşı ödenmemiş eski bir borcun mevcut olduğunu kabul ettiğini, Mahkemece, davalının “… Sağlık Tesisleri A.Ş. (… Hastanesi)” ile arasındaki hukuki ilişki; davalının, dava dışı … Group ile olan hukuki ilişkisi vs. hakkında resmi kayıtlara bakılmadan, ilgili kurumlara sorulmadan karar verildiğini, yine davalının kullandığı işletme adı, adres bilgisi ve ortaklık yapısı vs. hiçbir konuda gerekli inceleme yapılmadan, kendileri tarafından sunulan deliller ve iddiaların kabul edilmediğini, eksik araştırma ve incelemeye ile verilen kararın kaldırılmasını talep ettiklerini, Islah taleplerinin yerel mahkemece değerlendirilmediğini, mahkemenin 15.11.2019 günü yapılan duruşmasında: “09.10.2019 tarihli dilekçemizi aynen tekrar ediyoruz, dilekçe ekinde sunduğumuz e-postalar, müvekkil şirketin programının kullanıldığını ispat etmektedir. Mahkeme aksi kanaatte ise ıslah için tarafımıza süre verilsin. “ şeklindeki beyanlarının duruşma zaptına geçtiğini, mahkemenin, ıslah talepleri sonrasında tahkikat aşamasına geçtiğini ve ıslah taleplerine yönelik herhangi bir karar vermediğini, gerekçeli kararda da kendilerine ıslah süresinin neden verilmediğine dair herhangi bir açıklama yazılmadığını, mahkemenin ıslah taleplerine yönelik herhangi bir karar vermeden yargılamaya son verdiğini, ıslah haklarının kullanılmasına izin vermediğini, iddia ve delillerini sunma haklarını elinden aldığını, Müvekkilin, alacak iddiasını ispatladığını, taraflarca imzalanan sözleşme mevcut olduğunu, müvekkilinin, sözleşme gereğince üstüne düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, 06.11.2012 tarih, Seri:…, … sıra no.’lu 251.526,60.-TL tutarlı fatura kestiğini ve faturayı davalıya gönderdiğini, anılan faturanın müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarında mevcut olduğunu, davalıya sunulan hizmet sonrası, davalı çalışanlarından yazılıma dair destek/ hata e-postaları gönderilmiş olduğunu, e – postaların hepsinin dava dosyasına sunulduğunu, mahkemenin, bu delillerini değerlendirmeden, “…yazılımın davalıya teslim edildiği, kullanıma hazır hale getirildiğine dair yasal delil sunulmadığı…” gerekçesi ile davayı reddettiğini, Müvekkilin alacak iddiasını yazılı delillere dayandırdığını, taraflar arasında satım sözleşmesinin usule uygun şekilde kurulduğunu, usule uygun fatura kesildiğini ve ticari deftere kaydedildiğini, “…” yazılımının davalıya teslim edildiğini ve davalının yazılımı kullandığını, yazılımın davalı çalışanı tarafından kullanıldığına dair e-posta yazışmalarının da yazılı delil başlangıcı olduğunu, müvekkilinin alacak iddiasını, yukarıda belirtilen ispat araçları ile kanıtladığını, mahkemenin bu kanıtları neye dayanarak yok saydığı veyahut ispat için neden yeterli görmediği hususlarını açıklamadığını ve gerekçelendirmediğini, mahkemenin, nezdinde oluşan kanaati ve bu kanaate hasıl olan tüm durumları gerekçeli kararında açıklamak durumunda olduğunu, mevcut kararın bu vasıfları taşımadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, dava hakkında yeniden araştırma yapılmasını, davanın ıslahı için kendilerine süre verilmesini ve her halde davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında yapıldığı iddia edilen sözleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça, davacının hak sahibi olduğu lisanslı … Hastane Bilgi Yönetim sisteminin, davalı tarafça kullanılmasına rağmen ücretinin ödenmediği ileri sürülmüş; davalı ise, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi ve söz konusu yazılımın kullanıldığı iddiasını inkar etmiştir. Mahkemece konusunda uzman bilirkişilerden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak istinafa konu karar verilmiştir. Davacı vekili mahkemenin 15/11/2019 tarihli duruşmasında, “09/10/2019 tarihli dilekçemizi aynen tekrar ediyoruz, dilekçe ekinde sunduğumuz e-postalar, müvekkil şirketin programının kullanıldığını ispat etmektedir, mahkeme aksi kanaatte ise ıslah için tarafımıza süre verilsin” şeklinde beyanda bulunulmuş; mahkemece, toplanan delillere göre davanın esasının aydınlandığı, araştırılacak başkaca husus kalmadığı anlaşılmakla tahkikat aşamasına son verilerek sözlü yargılamaya geçilmesine dair ara karar verilerek, aynı celse hüküm tefhim edilmiştir. Somut uyuşmazlıkta; davaya dayanak taraflar arasında imzalandığı belirtilen sözleşme aslının davacı tarafça dosyaya ibraz edilmediği, sırf fatura tanzimi alacak talebi için yeterli olmayıp, faturanın tebliği, fatura konusu mal/hizmetin verildiğinin ispatlanması gerektiği, dosya kapsamı ile davacı tarafça faturalara konu yazılımın kullanıma hazır hale getirilerek, davalıya teslim edildiği veya teslim edilmeye çalışılmasına rağmen davalı tarafça alınmadığı, davacının dayanılan sözleşme ile belirlenen edimlerinin ifa edildiğinin ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Davacı vekilince bilirkişi raporları alındıktan sonra 09/10/2019 tarihli dilekçe ekinde bir kısım mail yazışmaları ibraz edilmiş ise de, sonradan delil sunulmasına davalı taraf muvafakat etmediği gibi, davalı şirket adına yazışma yaptığı belirtilen şahsın şirketi temsil yetkisinin bulunmadığı, şahsın tanınmadığı beyan edilmiştir. Mail yazışması içerikleri de davacı iddialarını ispatlamak için yeterli değildir. Yine davacı vekilinin yukarıda belirtilen beyanı, mahkemeden ıslah yapmak için süre talebi mahiyetinde olmayıp, mahkemenin, ihsası rey olarak değerlendirilebilecek ve hükümden önce kanaatini ortaya koyacak şekilde ıslah için süre vermesi mümkün olmadığından, bu yönde işlem yapmamasında da usule aykırılık bulunmamaktadır.Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,3.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa, talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 20/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.