Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/444 E. 2022/580 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/444 Esas
KARAR NO: 2022/580 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/07/2019
DOSYA NUMARASI: 2015/276 Esas – 2019/514 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı … Dış Tic. Ltd. Şti. arasında akdedilen Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesini davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, dava dışı asıl borçluya kullandırılan kredilerin yapılan ihtara rağmen geri ödenmemesi üzerine alacağın tahsili amacıyla asıl borçlu ve kefiller aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından başlatılan takibe de davalı tarafça itiraz edildiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle itirazın iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya dayanak kefalet sözleşmesin geçerli olmadığını, yetkili icra dairesinde başlatılan takip de bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 11/07/2019 tarih ve 2015/276 Esas – 2019/514 Karar sayılı kararı ile; “…. taraflar arasındaki Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmeleri kapsamında, davacı bankanın Bayrampaşa Ticari/İstanbul Şubesi tarafından dava dışı … Dış Tic. Ltd. Şti.’ne kullandırılan ve ödenmeyen nakdi ve gayrinakdi kredinin fer’ileriyle birlikte tahsili için alacaklı davacı tarafça, kredi sözleşmesine müşterek ve müteselsil kefil olan davalı ve asıl borçlu ile diğer takip borçlusu kefiller hakkında girişilen ilamsız icra takibinde, bilirkişi kurulu raporunda dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere davacı bankanın, 310.895,74 TL asıl alacak, 12.591,28 TL işlemiş faiz ve 629,56 TL faizin %5 BSMV’si ve 1.567,60 TL masraf olmak üzere toplam 325.684,18 TL nakdi; kredi sözleşmesi gereği iade edilmeyen 6 adet çek yaprağı yönünden 6.720 TL gayrinakdi alacağının bulunduğu; kredi sözleşmelerini 230.000 TL ve 1.500.000 USD kefalet limitiyle müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzalayan davalının borcun tamamından kefalet limiti ile sorumlu tutulması gerektiği, benimsenen bilirkişi kurulu raporu ile tespit edilen nakdi alacak yönünden 325.684,18 TL ve gayrinakdi alacak yönünden 6.720 TL likit alacak miktarlarına yönelik davalı borçlunun vaki itirazının haksız olduğu ve İİK’nun 67.maddesi gereğince iptalinin gerektiği; bu miktarları aşan davacı isteminin açıklanan nedenlerle yerinde olmadığı anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; alacak likit ve itiraz haksız olduğundan kabul edilen nakdi alacak üzerinden davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar vermek gerekmiştir. Her ne kadar kısa kararda takip dosya numarası sehven … olarak yazılmış ise de, takip dosyasının incelenmesinden; itirazın iptali davasına dayanak takibin İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası olduğu anlaşıldığından, takip dosya numarasına ilişkin kısa karardaki maddi hata düzeltilerek aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” Davanın KISMEN KABULÜ ile, 1-Davalı borçlunun İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı dosyasında; 310.895,74 TL asıl alacak 12.591,28 TL işlemiş faiz 629,56 TL BSMV ve 1.567,60 TL masraf olmak üzere toplam 325.684,18 TL nakdi alacağa ve 6.720-TL gayrinakdi alacağa yönelik itirazlarının iptali ile takibin bu miktarlar yönünden talepnamedeki koşullarla devamına, Davacı tarafın nakdi ve gayrinakdi alacak talepleri yönünden fazlaya ilişkin istemlerinin reddine, 2-İtirazın iptaline karar verilen 325.684,18 TL nakdi alacak üzerinden %20 oranında hesaplanan 65.136.836 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, 3-Nakdi ve gayrinakdi alacak yönünden alınması gerekli 22.291,89-TL karar ve ilam harcından 6.072,38-TL peşin ve icraya yatan harcın mahsubu ile geriye kalan 16.219,51-TL harcın davalıdan alınıp maliyeye gelir kaydına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu kararın hatalı olup, yargılama aşamasındaki savunmalarının hiç değerlendirilmediğini, kararın sadece bilirkişi raporundan yapılan alıntıdan oluştuğunu, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre kredi sözleşmesinin 23.10.2012 tarihinde akdedildiğini, davacı bankanın 12.12.2012 tarihinde yurtdışına yaptığı bildirimle akreditif teyit edildiğini, böylece kredinin 2.12.2012 tarihinde tesis edildiğini, dolayısıyla 01.07.2012 ile 11.04.2013 tarihleri arasında yürürlükte olan TBK 584. maddesine göre kefalette eş rızasının zorunlu olduğunu, Gerek sözleşmenin imza tarihi olan 23.10.2012, gerekse kredinin tesis tarihi olan 12.12.2012 eş rızasını öngören Türk Borçlar Kanunu’ndan sonra, bazı krediler açısından eş rızasını kaldıran 6455 sayılı Kanun’un yürürlüğünden önce olduğunu, eş rızasını zorunlu kılan Türk Borçlar Kanunu’nun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiğini, bazı krediler için eş rızasını kaldıran düzenlemenin ise 11.03.2013 tarihinde yürürlüğe girdiğini, Davacının dayandığı sözleşmenin kapak sayfasında ” Tacir olsun olmasın, evli gerçek kişilerce verilecek kefaletin geçerli olabilmesi için en geç kefalet sözleşmesinin imzası sırasında eş rızasının alınmasına bağlanmış olduğundan, 11424 sayılı Ticari Nitelikteki Krediler Genel Esasları / 8.3. Kefalet bölümünde açıklandığı şekliyle ve el yazısıyla eşlerin rıza beyanı, sözleşmenin sonundaki boş sayfalara yazıdırılacaktır.” şeklinde ibare bulunduğunu, bu şekilde davacı bankanın dahi eş rızası alınması gerektiğini kabul etmekte olduğunu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Gülçün Elçin’in İstanbul Barosu 2013/3 Sayılı Dergisinde yer alan makalesinde, 6455 sayılı Kanun’dan önce hazırlandığından tüm kefaletleri kapsadığının açıklandığını ( Ek 1 ), yine 6455 sayılı Kanun’ndan sonra hazırlanan İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr.Muzaffer Şeker’in İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin 2016/3 sayılı Sosyal Bilimler Dergisi’nde yayınlanan makalesi değişiklikten sonra yayınlandığından, değişiklikle bazı krediler açısından eş rızasının kaldırıldığının açıklandığını (Ek 2) Bu bakımdan müvekkilinin şirketin ortağı ya da yetkilisi olmasının sonucu değiştirmeyeceğini, eğer sözleşme ya da kredi tahsisi 6455 SAYILI KANUN’ un yürürlüğe girdiği 11.04.2013 tarihinden sonra olsaydı …’nin şirket yetkilisi ya da ortağı olmasının önemi olacağını, ancak sözleşme tarihi olan 23.10.2012 ve kredi tesis tarihi olan 12.12.2012’de 6455 sayılı kanun yürürlükte olmadığından ve kanun geriye yürümeyeceğinden geçersiz kredi sözleşmesine göre müvekkilinin sorumlu tutulmasına imkan olmadığını belirterek, hukuka aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, dava dışı şirket ile temlik eden banka arasında düzenlenen Genel Kredi Sözleşmelerine davalının vermiş olduğu kefalet nedeni ile sorumluğuna dayalı olarak başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. … Bankası’nın Bayrampaşa Ticari/İstanbul Şubesi ile dava dışı… Dış Tic. Ltd. Şti. arasında 30/09/2009 tarihinde 200.000,00 TL tutarlı Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi imzalandığı, bu kredinin limitinin 15/07/2010 tarihinde 230.000,00 TL olarak arttırıldığı; yine 23/10/2012 tarihinde imzalanan 1.500.000 USD tutarlı Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesine istinaden dava dışı şirkete nakdi ve gayrinakdi krediler kullandırıldığı, davalı gerçek kişinin kredi sözleşmelerini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı görülmektedir. Davalı tarafça, mahkemece verilen hükme karşı 23/10/2012 tarihli krediden dolayı ve bu kredi sözleşmesine kefil olunduğu tarihte eş rızasının alınmaması nedeniyle kefaletin geçersiz olduğu ileri sürülerek istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, yukarıda belirtilen kredi sözleşmeleri mukabilinde dava dışı şirkete ithalat akreditifi kredisi ve gayri nakdi çek kredisi verildiği belirtilmiş ise de, bilirkişi raporundan, çek kredisi (Gayri nakdi) nedeniyle talep edilen gayrinakdi alacağın dayanağının hangi tarihli krediye binaen ileri sürüldüğü anlaşılamamaktadır. 30/09/2009 tarihli ve ( limit artırımına ilişkin 15/07/2010 tarihli) sözleşme tarihinde 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükte olup, 23/10/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin imza tarihinde ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlükte olduğu anlaşılmaktadır. 6098 sayılı TBK’nın 584. Maddesine 6455 sayılı Kanunun 77. maddesiyle ile eklenen 3. Fıkrada; ” (Ek fıkra: 28/3/2013-6455/77 md.) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.” hükmü getirilmiştir. Dolayısıyla TTK’nın 584 maddesinde 6455 sayılı Kanun’un 77. maddesiyle 28.03.2013 tarihinde değişiklik yapılmış ve anılan Kanun’un 90. maddesiyle bu kanunla yapılan değişikliklerin Resmi Gazete’de yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği belirtmiştir. Anılan değişikliğin geçmişe şamil olacağı şeklinde bir hüküm de bulunmamaktadır. Davalı tarafça, davaya cevap dilekçesinde ve yargılama sırasında 23/10/2012 tarihli krediden dolayı ve bu kredi sözleşmesine kefil olunduğu tarihte eş rızasının alınmaması nedeniyle kefaletin geçersiz olduğu ileri sürülmüş, aksi yönde görüş beyan edilen bilirkişi raporlarına da itiraz edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 297 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Anılan Yasa’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler.(Yargıtay 11. HD 2019/3137 Esas 2020/3699 Karar) Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da kanun yolu incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Somut uyuşmazlıkta, mahkemece, davalının eş rızası bulunmaması nedeniyle kredi sözleşmelerinin geçersiz olduğu yönündeki savunmasının hangi gerekçeyle kabul edilmediği açıklanmadığı gibi, deliller tartışılarak, hüküm sonucuna ne suretle ulaşıldığı, bu hususta gerekçesinin ne olduğu ile ilgili bir kanaat de bildirilmediği görülmektedir. Gerekçesi açıklanmadan karar verilmesi, mahkeme kararlarının gerekçeli olması gereğine ilişkin Anayasal ve yasal düzenlemelere aykırılık oluşturmaktadır. Bu durumda mahkemece, davacı tarafça çek kredisi nedeniyle talep edilen gayrinakdi alacağın, hangi tarihli krediye binaen talep edildiği araştırılarak, gerekirse yerinde inceleme ile düzenlenecek bilirkişi raporu da alınmak suretiyle, ayrıca davalının yukarıda belirtilen savunması yönünden yeterli ve denetime elverişli gerekçelerle varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/07/2019 tarih ve 2015/276 Esas – 2019/514 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/04/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.