Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/432 E. 2022/593 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/432 Esas
KARAR NO: 2022/593 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/1278 Esas – 2019/1008 Karar
TARİH: 23/10/2019
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili tarafından yabancı kredi kartıyla davalı bankaya ait POS cihazından 11/10/2017 tarihinde 494.258,00TL ve 12/10/2017 tarihinde 33.392,00TL tutarlarında çekim yapıldığını, taraflar arasında imzalanan üye iş yeri sözleşmesine göre iş bu bedellerin davalı banka komisyon tutarının düşülerek 1 gün sonrasında müvekkiline ödenmesi gerekirken, ödeme yapılmadığını, davalı bankaya gönderilen ihtara da cevap verilmediğini, işlem yapılan yabancı kredi kartıyla mevzuata uygun biçimde provizyon alınmış olup başkaca bir tedbir vs.. kararı olmadığı için tamamen keyfi ve hukuka aykırı olarak ödeme yapılmadığını ileri sürerek müvekkilinin net 487.511,38TL alacağının 12/10/2017 tarihinden itibaren ve 32.936,19TL alacağının 13/10/2017 tarihinden itibaren işleyecek (toplam:520.447,57TL.nin) ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, taraflar arasında 27/02/2017 tarihinde Üye İşyeri Sözleşmesi imzalandığını ve buna istinaden davacının 04/03/2017 tarihinden itibaren müvekkili bankaya ait POS cihazını kullanmaya başladığını, 11/10/2017 tarihine kadar POS cihazından herhangi bir işlem gerçekleştirilmediğini, 11/10/2017 günü saat 11:03’den 12/10/2017 günü 00:18’e kadar, en fazla 10’ar dakika aralıklarla POS cihazından Türkmenistan Debit kartları ile toplamda 98 adet işlem yapılmaya çalışıldığını, bu işlemlerin toplam bedelinin 527.650,00 TL olduğunu, dava konusu edilen işlemlerin aynı gün gerçekleşmesi, POS cihazı kullanımının olağan akışına aykırı olması ve onay alınıncaya kadar birden fazla denemeler yapılmış olması, aynı gün gece yarılarına kadar aynı yerde, kısa aralıklarla birden fazla satış yapılmış gibi gösterilerek onay kodu alınmaya çalışılması ve hatta bir kısmından da alınmış olması, provizyon verilmediği halde işlemi provizyon limiti altında tutulmak suretiyle tekrar tekrar işlemler yapılmaya çalışılması, bazı işlemlerde şifrenin yanlış girilmesi gibi sebeplerle, işlemlerde şüphe oluştuğunu, işlemler sonucu müvekkili banka uhdesine geçen tutarlara, gerekli incelemelerin/kontrollerin yapılabilmesi ve kart hamillerinden gelebilecek olası itirazların değerlendirilebilmesi amacıyla, davacı ile imzalanan sözleşmenin 3.3 ve 6.1.m. ve uluslararası …/… kuralları uyarınca bloke konulduğunu, ayrıca tarafların uymasının zorunluluk teşkil ettiği, uluslararası geçerliliği bulunan Bankalararası Chargeback sistemi/süreci işleyişi kapsamında, yukarıda belirtilen ve sahihliği konusunda ciddi şüpheler içeren işlemler silsilesine dava dışı 65 adet kart sahibinin/hamilinin 120 gün içerisinde kendi bankasına harcama itirazında bulunabileceği, bu itiraza konu işlemlerin sıhhatli olmadığı hususunun ortaya çıkabileceği ve müvekkili tarafından itiraza konu işlemlerle ilgili kart hamiline veya bankasına ödeme yapılmak durumunda kalınabileceğini, dava dışı 65 adet kart sahibinin/hamilinin söz konusu harcamalara halen dahi itiraz edebileceğini, Bankalararası Chargeback sistemi/sürecine ilişkin belirtilen 120 günlük süre içerisinde müvekkiline her an harcama itiraz gelebileceğinden bu süre içerisinde henüz sebepsiz zenginleşmediğini, dolayısıyla iş bu davanın erken açıldığını, söz konusu blokenin gerekli kontrollerin yapılmasının ardından 01/12/2017 tarihinde kaldırıldığını, dolayısıyla davanın konusu kaldığını, müvekkilinin davanın açılmasına sebep olmadığını savunarak davanın hukuki yarar yokluğundan reddini, aksi halde konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesini istemiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, sözleşmenin davalı tarafça sözü edilen maddelerinin yer aldığı sayfalarda müvekkilinin imzasının bulunmadığını, müvekkilinin böyle bir taahhüdünün olmadığını, işlemlerin şüpheli olmadığını, blokenin kalktığının cevap dilekçesi ile öğrenildiğini belirterek ödemenin yapılması gereken günden fiili ödeme gününe kadar işleyecek temerrüt faizinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/10/2019 tarih ve 2017/1278 Esas 2019/1008 Karar sayılı Kararı ile; ” … davalı bankanın bloke işlemi koymaya hakkı olmakla beraber, bu hak geniş yorumlanarak keyfi olarak kullanılmamalı ve üye işyerinin ticari hayatını sekteye uğratmamalıdır. Bu kapsamda davalı banka da üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeli, kendisine ulaşan chargeback taleplerini süresinde üye işyerine bildirmeli, gerekli belgeleri istemeli ve belgeleri yeterli görürse chargeback talebini kabul edip, üye işyerinin hesabından o tutarda parayı çekmeli/bloke etmelidir. Yani chargeback talepleri bankaya ulaştıktan sonra, riskin doğmuş olacağının kabulü ile doğan risk tutarınca ve chargeback süresince blokaj işlemi gerçekleştirilmesi gerekir(Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 02/12/2015 tarih, 2015/5022 esas, 2015/12890 karar sayılı ilâmı). Ancak davalı banka böyle yapmayıp, her ne kadar başlangıçta uyguladığı blokaj işlemi hukuka uygun ise de, sonrasında doğması muhtemel riskler nedeniyle üye işyerinin pos hesabına koyduğu blokaj işlemini herhangi bir sebep göstermeksizin haksız ve keyfi bir şekilde sürdürdüğü, somut bir delile dayanmadığı ve bu suretle sebepsiz zenginleştiği anlaşılmakla, davacının işbu davayı açmakta haklı olduğu kanaatine varılmıştır. d) Sonuç: Sonuç olarak, her ne kadar davacı, davayı açmakta haklı ise de, davalının dava açıldıktan sonra blokajı kaldırdığı ve davacının da davaya konu parayı hesaptan çektiği anlaşılmakla asıl alacakla ilgili olarak, davacı tarafından miktarı belirlenerek peşin nispi harcı yatırılarak açılmış bir dava olmadığından işlemiş faizle ilgili olarak davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ancak davalı davanın açılmasına haksız olarak sebebiyet verdiğinden yargılama masrafları ve karşı taraf vekalet ücretinden sorumlu tutulmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleri ile; “1-520.447,57 TL’lik asıl alacak ve miktarı belirlenerek peşin nispi harcı yatırılmayan işlemiş faizle ilgili davanın konusuz kalması nedeniyle esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Asıl alacağın tamamı ödenmediğinden davanın konusuz kalmadığını, müvekkilinin 25/01/2018 tarihinde doğan asıl alacak ve işlemiş faizin bir kısmı olan 520.447,57 TL’yi tahsil ettiğini, TBK md. 100 hükmü dikkate alındığında asıl alacağın sona ermediğini, yapılan kısmi ödemenin fer’ilerden düşeceği, bu yüzden davanın konusuz kalmadığının açık olduğunu, Dava konusuz kalmadığından tam vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, Asıl alacağın geç ödenmesi nedeniyle oluşan temerrüt faizi talepleriyle ilgili karar verilmediğini, ek raporda faiz alacağının 14.449,66 TL olarak hesaplandığını, ancak mahkemece harcın tamamlatılması için süre vermediğini, buna rağmen faiz alacağı için nispi harç yatırılmadığı gerekçesiyle esasa yönelik karar vermediğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin davacı tarafından yapılan işlemlerin ticaretin olağan akışına uygun olmadığı, bu işlemlerin şüpheli işlem olarak değerlendirilmesi gerektiği, müvekkilinin şüpheli işlem sebebiyle visa/mastercard kuralları çerçevesinde bloke hakkının olduğu yönündeki tespitlerinin her biri tek başına bloke süresi beklenmeden zamansız açılan davanın reddi için yeterli iken, mahkemenin kendisinin tespit ettiği hususlara aykırı olarak üstelik atıf yaptığı Yargıtay kararını dahi yanlış yorumlamak suretiyle ve hiçbir gerekçe de göstermeden davanın açılmasına müvekkilinin sebebiyet verdiği sonucuna ulaştığını, yerleşik Yargıtay kararlarında da sürekli ifade edildiği üzere usul, yasa, sözleşme ve uluslararası visa/mastercard kuralları çerçevesinde chargeback risklerinin teminine yönelik makul blokaj süresin 120 gün olup istisnai durumlarda bu sürenin 540 güne kadar uzayabilmekte olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin 120 gün boyunca bloke işlemi uygulayabileceğini ve süre dahi olmadan 45 gün sonra blokeyi kaldırdığını, mahkemece atıf yapılan Yargıtay kararında ise blokenin yaklaşık 9 ay sonra kaldırılmış olduğunu, kararda müvekkilinin ne şekilde keyfi davranmış olduğunun açıklanmadığını, ilke olarak sürenin 120 gün olduğuna dair Yüksek Mahkeme kararlarını sunmakta olduklarını belirterek hükmün kaldırılmasını ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, üye işyeri sözleşmesi uyarınca haksız olarak bloke edildiği ileri sürülen tutarın faiziyle tahsili istemine ilişkin olup, davalı yapılan işlemlerin sözleşme uyarınca şüpheli işlem niteliğinde olması nedeniyle blokenin haklı olarak konulduğunu ve şüphenin ortadan kalkması üzerine kaldırıldığını savunmuş, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Taraflar arasında 27/02/2017 tarihli Üye İşyeri Sözleşmesi düzenlenmiş olup, sözleşmenin son sayfasında 24 maddeden oluşan sözleşmenin müzakere edilerek kabul edildiği belirtilmiş ve bu sayfa davacı üye işyeri tarafından imzalanmış olup, sözleşmenin diğer sayfalarında davacı imzasının bulunmamasının sözleşmenin geçerliliğine ve bağlayıcılığına bir etkisi bulunmamaktadır. Sözleşmenin “Harcama Belgesi Düzenlenmesi, …’e İbrazı ve Hesap Bildirim Cetveli” başlıklı 3.3 m. uyarınca, üye işyeri, öncelikle bu sözleşme hükümlerine, mevzuat hükümlerine, …/… gibi uluslararası kredi kartı kuruluşlarınca uygulanan uluslararası kredi kartı kurallarına, bunlarda hüküm bulunmadığı takdirde genel kabul görmüş bankacılık uygulamaları ile davalı banka uygulamalarına uygun hareket etmekle yükümlü kılınmıştır. Yine Sözleşmenin “Provizyon Limiti ve Belge Düzenleme Zorunluluğu” başlıklı 6.1 m. uyarınca, kart hamilinin aynı işyerinde yaptığı tüm mal ve hizmet alımları için tek bir harcama belgesi düzenlenmesi esastır. Hangi nedenle olursa olsun üye işyeri bu kurala aykırı olarak aynı kartla aynı gün ve aynı yerde, kısa aralıklarla birden fazla satış yapılmış gibi göstererek onay kodu alırsa ya da provizyon servisi tarafından provizyon verilmediği halde işlemi provizyon limiti altında tutarak onay almaksızın harcama belgesi düzenlerse ya da yapılacak işleme provizyon verilmesi kartı ihraç eden kuruluşça POS aracılığı ile reddedildiği halde üye işyerinin provizyon tutarını daha alt tutar yada tutarlara indirerek onay alınıncaya kadar işlemi sürdürerek onay alırsa davalı bankanın üye işyerine ödeme yapmamaya veya ödeme yapılmış ise bu tutara üye işyerinin hesabında bloke koymaya yetkili olduğunu üye işyeri gayri kabili rücu olarak kabul ve taahhüt eder. Bu sayılan hallerde kart hamilinin bu işlemlere muvafakat ettiğinin davalı bankaya bildirilmesi halinde veya .kart hamilinin ilgili işlem tarihinden itibaren 180 gün içinde işlemlere itiraz etmemesi halinde bu kapsamdaki işlemlerin bedelleri 180 günün dolmasından itibaren 10 gün içerisinde üye işyerine ödenebilecek veya ilgili bloke kaldırılabilecektir. Somut olaya döndüğümüzde dosyaya sunulan 11/10/2017 ve 12/10/2017 tarihli işlem kayıtları incelendiğinde, aynı gün 5’er 10’ar dk aralıklarla aynı kart numaraları ile birden fazla sayıda işlem yapılarak onay alındığı, provizyon limitinin yetersiz olması üzerine daha alt tutarlara indirilerek onay alındığı, yapılan tüm işlemlerin bu şekilde gerçekleştirildiği görülmüş olup, bu durumda sözleşmenin 6.1 m. uyarınca işlemlerin şüpheli işlem niteliğinde olduğunun kabulü gerekmiştir. Buna göre davalı banka bu işlem tutarlarınca davacı hesabına bloke koymakta haklıdır ve yine sözleşme uyarınca bloke koyma süresi 180 gün olarak kararlaştırılmıştır. Kaldı ki uluslararası visa/mastercard kuralları uyarınca da ilke olarak 120 gün süre makul olarak kabul edilmektedir. Dava tarihi olan 15/11/2017 tarihi itibariyle 180 günlük sürenin dolmadığı açık olup, davalı 01/12/2017 tarihi itibariyle yani bloke konulmasından yaklaşık 45 gün sonra blokenin kaldırıldığını bildirmiş, davacı da 25/01/2018 tarihinde ödeme yapıldığını bildirmiştir. Bankaca yapılan ödeme bloke edilen tutarın iadesi şeklinde olup, TBK 100. maddesinin somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu durumda dava konusuz kalmış olmakla mahkemece davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığı yönündeki kararında isabetsizlik bulunmamakla birlikte, davacının dava tarihi itibariyle talebinde haksız olduğu, davalının davanın açılmasına sebebiyet vermediği dikkate alınarak yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Mahkemenin kabulüne göre ise, davalı bankanın blokaj işleminde haklı olduğu, ancak bu blokajı keyfi olarak sürdürmekte haksız olduğu kabul edilmiş ise de, davacının bloke koymakta haklı olduğu makul sürenin tespiti bankacılık alanında uzmanlık gerektirmekle, herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmadan dava tarihi itibariyle devam ettirilen blokenin haksız olduğuna karar verilmesi de hatalıdır. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-b2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve vekalet ücreti ile yargılama gideri yönünden yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, B-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/10/2019 tarih ve 2017/1278 Esas 2019/1008 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak sureti ile; 1-Davanın konusuz kalması nedeniyle ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL karar harcının, davacı tarafından yatırılan 8.887,95.TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 8.807,25.TL’nin talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafça sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ve anlaşmazlık davanın konusuz kalması nedeniyle ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilmiş olmakla, karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT 6/1 m. uyarınca hesap ve takdir olunan 21.536,19 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı bulunduğu takdirde talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 148,60’şar.TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 8-Dairemiz karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL harçtan, istinaf eden davacı tarafından yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 9-Davalıya iadesi gereken istinaf karar harcı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 10-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 15,75.TL dosyanın istinafa gidiş / dönüş gideri toplamı 164,35.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11-Davacı tarafından sarf edilen istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 12-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 14/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.