Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/430 E. 2022/318 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/430 Esas
KARAR NO: 2022/318 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2019
NUMARASI: 2016/688 Esas 2019/1023 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 02/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket … TİC. LTD. ŞTİ davalı …’nın Maltepe Şubesi ile 06.10.2013 tarihinde 500.000 TL bedelinde Ticari Kredi Sözleşmesi imzaladığını, müvekkil şirketin mali durumunun aksaması sebebiyle ödemelerde gecikme olduğunu, bu nedenle kalan 204.836,21 TL borç muaccel hale geldiğini, bunun üzerine davalı banka tarafından müvekkile Kartal … Noterliği’nin … yevmiye no.lu 23.02.2016 tarihli ihtarnamesi çekildiğini, müvekkil şirket ihtarname eline ulaşır ulaşmaz 25.02.2016’da 229.772,33 TL ödeyerek dosya borcunu tamamen kapattığını, davalı banka müvekkil şirketten dayanağı açıkça belirtilmeyen ve fahiş miktarlarda masraflar aldığını, müvekkil şirket, haciz tehditi altında talep edilen bu bedeli ödemek zorunda kaldığını, işbu nedenle TBK 20 gereği bu masrafların müvekkil şirketten tahsil edilen 2 adet ihtarname bedeli 417,77 TL, Kredi kapama ve operasyon masrafı 10.603,11 TL, 2 Adet ipotek fek ücreti 800,00 TL, msraf 770,08 TL ( Müvekkil şirketten masraf adı altında 770,08 TL ödeme alınmış olup, ne masrafı olduğu belirtilmediğini), Temerrüt faizi 1.291,81 TL, BSMV 64,59 TL , Tahakkuk Etmeyen 10.465,49 TL,BSMV 523,27 TL bedel altında haksız olarak müvekkili şirketten tahsil ettiğini, thkikat sonucunda müvekkil şirketden 6100 sayılı yasa’nın 107.maddesi uyarınca kredi kapama sırasında haksız alınan bedellerin kesin olarak tespit edildiğinde talebimizi o anda arttırılmak üzere şimdilik 500,00 TL bedelin yasal faizi ile birlikte müvekkile iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrar etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, tahakkuk etmeyen adı altında 10.465,49 TL herhangi bir masraf bedeli vb adı altında tahsil edilmediğini, geri ödeme işlemleri ile ilgili bir tutar olduğunu, teerrüt faizi adı altında tahsil edilen 1.291,81 TL ise herhangi bir masraf bedeli olmayıp, davacı tarafın kredi taksit ödemelerini zamanında ödememesi sonucu kredi taksit ödemeleri gecikmeye düştüğünü, buebeple belirtilen tutar gecikmeye düşen borcuna işleyen temerrüt faizi olduğunu, taraflarca imzalanan sözleşme gereğince gerekse yasal düzenlemelerce davacı müşterinin temerrüte düşmesi halinde temerrüt faizi tahsil edilmesi usul ve yasaya uygun olduğunu, BSMV bedelleri ise yasal zorunluluk kapsamında tahsil edilmekte olup devlete ödenen vergi miktarları olduğunu, bu tutarlara ödeme planında yer verip, davacı tarafın bilgisi ve onayı dahilinde tahsil edilmediğini, müvekkil banka tarafından, ticari kredi müşterisi davacıdan tahsil edilen masraflar, yasal düzenlemeler kapsamında talep edildiğini, kredi evraklarından açıkça görüleceği üzere davacı tarafından herhangi bir itiraz/ihtirazi kayıt konulmadan ödendiğini, hakısz ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 05/11/2019 tarih ve 2016/688 Esas – 2019/1023 Karar sayılı kararında; “….Taraflar arasında akdedilen genel kredi mukaveleleri kapsamında davacı tarafından 12 adet kredinin kullanılmış olması, davanın da bu kredilerdeki haksız kesintilere dayanan tazminat davası olmasına göre davacının davanın başında alacağın varlık ve miktarını belirleyebilmesi olanağının bulunmamasına göre bu nedenle davayı HMK 107 kapsamında belirsiz alacak davası olarak ikame eylemesinde, mahkememizce her hangi bir isabetsizlik görülmemiş, bu nedenle davacı tarafından davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edilmesinin yanılgı arz etmediği anlaşılarak ikame edilen dava mahkememizce dinlenilmiş, davalı vekilinin aksi yöndeki beyanlarına ve itirazlarında itibar edilmemiş, davalının temerrüdünün dava öncesi gerçekleştiği yönünde her hangi bir belge de davacı tarafından ibraz edilmediğinden faizin dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiği anlaşılmış, yine faiz oranı yönünden taleple bağlılık ilkesi gereği yasal faizi ile davalı sorumlu tutulmuştur. Nihai olarak dava değeri itibari ile TTK 4/2 gereğince basit yargılama usulüne tabi bulunmaktadır, bu nedenle davalı vekilinin mazeretinin 05/11/2019 tarihli celse de açıklanan nedenlerle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde karar ittıhaz olunmuştur. …”gerekçesi ile, Davanın KABULÜNE, 10.955,42 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili banka ile imzalamış olduğu ticari nitelikte kredi sözleşmesi gereğince davacı banka müşterisine ticari kredi tahsil edildiğini, Tahakkuk etmeyen adı altında 10.465,49 TL herhangi bir masraf bedeli vb adı altında tahsil edilmemiş olup kredi geri ödeme işlemleri ile ilgili bir tutar olduğu, temerrüt faizi adı altında tahsil edilen 1.291,81 TL ise herhangi bir masraf bedeli olmayıp, davacı arafın kredi taksit ödemelerini zamanında ödememesi sonucu kredi taksit ödemeleri gecikmeye düştüğünü, bu sebeple belirtilen tutar gecikmeye düşen borcuna işleyen temerrüt faizi olduğu, gerek taraflarca imzalanan sözleşme gereğince gerekse yasal düzenlemelerce davacı müşterinin emerrüte düşmesi halinde temerrüt faizi tahsil edilmesi usul ve yasaya uygun olup, bir masraf edeliymişçesine talep konusu yapılmasının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, BSMV bedelleri ise yasal zorunluluk kapsamında tahsil edilmekte olup devlete ödenen vergi ihtarları olduğu, bu tutarlara ödeme planında yer verilmiş olup davacı tarafın bilgisi ve onayı dahilinde tahsil edilmediğini, Davalı müvekkili banka müşterisi, kredi geri ödemelerini zamanında yapmaması nedeniyle kendisine ihbar ve ihtar gönderildiğini, sözleşme kapsamında yapılan ihtar ve ihbar işlemleri edeniyle oluşan masraflar davalı müşteriye yansıtıldığını, Somut olayda müvekkili banka müşterisine kredi kullandırılmış olup, bu kredi ile ilgili olarak müşteri ile imzalanmış olan kredi sözleşmesinin “Vergi ve Masraflar” bölümünde “Müşteri, şbu kredi sözleşmesinin ve bu nedenle verilen veya verilecek her türlü teminatlarla ilgili şlemlerde mevzuatın gerektirdiği kredi maliyet artışlarını, her türlü masrafları, vergi, resim ve arcı ödemeyi kabul eder.” şeklindeki düzenleme ile müşteri söz konusu ödemeyi açıkça taahhüt etmekte olduğunu, Banka uygulamasına göre kredi taksitlerinin zamanında ödenmemesi halinde ihbarname, ihbara rağmen taksit ödenmezse, ödenmeyen 2. taksit tarihinden itibaren ihtarnameler gönderilmekte olduğunu, ihbarname gönderilmesindeki amaç müşterilerine taksit ödemelerinin bulunduğunu hatırlatmak ve taksitin ödenmemesi halinde uygulanacak işlemler hakkında bilgi vermek olduğu, taksitleri zamanında ödenmeyen kredilerin tespit edilmesi, ihbarname ve ihtarnamelerin hazırlanması ve gönderilmesi için yapılan çalışma ve postalama masrafları da bu sürecin sonrasında ortaya çıkmakta olduğu, Bilindiği üzere Bankalar, Türk Ticaret Kanunu ile Bankalar Kanunu hükümleri ve kârlılık esasları çerçevesinde hizmet veren kuruluşlar olduğunu, Türk Ticaret Kanunu “tacir olan veya olmayan bir kimseye, ticari işletmesi ile ilgili iş veya hizmet görmüş olan tacir, münasip bir ücret isteyebilir” hükmünü içermekte olduğu, söz konusu Kanun düzenlemeleri uyarınca tacir niteliğini haiz olan Bankalar, vermiş oldukları tüm bankacılık hizmet ve işlemleri için ücret ve masraf tahakkuk ettirmek suretiyle, hizmet vermekte olduklarını, bu doğrultuda; gönderilen her bir ihbarname için gerek kredi sözleşmesinde gerekse bankanın tarifesinde belirtildiği şekilde ihbar masrafı ve banka ve sigorta muameleleri vergisi tahsil edilmekte olduğunu, Taraflar tacir olup, bu konuda ihtilaf bulunmadığını, tacirler arasında imzalanan sözleşmeler ve uyuşmazlık için rehber kanun 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu olduğu, bilindiği üzere Türk Ticaret Kanunu niteliği gereği Borçlar Kanunuyla ilişkisi bakımından özel kanun olduğu, tacirler arasındaki sözleşmelerdeki ihtilaf, cezai şart vb. uyuşmazlıklarda 6102 sayılı Kanunda belirtilen hükümlere başvurulması gerekeceğini, gerçekten de Genel İşlem Şartları Türk Ticaret Kanununda da özel olarak düzenlendiği, 55. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde ilgili düzenlemeye yer verilmiştir. Bunun dışında imzalanan sözleşmenin tek tip, matbu hazırlandığı iddia edilerek Borçlar Kanununda düzenlenen Genel İşlem Şartlarına başvurulması gerek ticari örf/adet kurallar ve ticari teammüllerine ; gerekse tarafların tacir olması ve tacirlere ilişkin koruma hükümlerinin doğrudan Ticaret Kanununda düzenlenmesine aykırı olduğunu, Genel İşlem Şartları tacirler arasında imzalanan sözleşme şartları ve koşullarını geçersiz veyahut hükümsüz kılamaz; sözleşmenin esaslı unsurlarına müdahale edemeyeceğini, tacirler arasındaki sözleşme ve hükümlerinin genel işlem şartları ile korunmasına ihtiyaç bulunmadığı 6102 sayılı TTK.’nın 18/2 maddesi ile ”Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” açık bir şekilde izah edildiğini, Davacının TTK mad.18/2’ye göre basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğü bulunduğunu, TTK md. 18/2’ye göre tacir sıfatına sahip olanlar “basiretli bir iş adamı gibi hareket etme” yükümlülüğü altında olduğunu, bu yükümlülüğün sonuçlarından bir tanesi de ücret ve cezaların indirilmesini isteyemediğini, TTK md. 22’de “Tacir sıfatını haiz borçlu, Türk Borçlar Kanununun 121’inci maddesinin ikinci fıkrasıyla 182’nci maddesinin üçüncü fıkrasında ve 525’inci maddesinde yazılı hâllerde, aşırı ücret veya ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla ücret veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemez.” Maddenin atıf yapmış olduğu BK md 525 ise şu şekildedir: “Sözleşmede aşırı bir ücret kararlaştırılmışsa, borçlunun istemi üzerine, bu ücret hâkim tarafından hakkaniyete uygun olarak indirilebilir.” şeklinde düzenlendiğini, TTK md. 22 hükmü açık bir şekilde emredici olduğunu, bu nedenle basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğü bulunan davacının dosya masraflarının iadesini talep etmesi mümkün olmadığını, Davacının yapmış olduğu ödemeyi herhangi bir ihtirazi kayıt koymadan yatırdığını, Müvekkili bankanın TTK mad. 20’ye göre ücret isteme hakkı bulunmakta olup, tahsil edilen ücret bankacılık teamüllerine uygun olduğunu, TTK md. 20, “Tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir.” demek suretiyle, tacir kişilerin ücret isteme hakkının bulunduğunun altını çizdiğini, bu nedenle bir hizmet sunumu olan ve ticari niteliği bulunan kredi tahsisine ilişkin talep edilen dosya masrafının TTK md. 20 kapsamında bulunduğuna şüphe bulunmadığını, ayrıca mevzuatımızda ticari nitelikte bulunan krediler nedeniyle tahsil edilmiş bulunan dosya masraflarının iadesine dayanak oluşturacak herhangi bir düzenleme mevcut olmadığını, ayrıca, Yargıtay 11. HD.’nin 30.06.2014 tarih 2014/12466 numaralı kararı ile bankacılık teamüllerine uygun olması şartı ile ticari kredilerden dosya masrafı alınabileceğinin belirtildiğini, bu nedenle davacının talebi hukuken dayanaksız olup, davanın reddi gerektiğini, Davacı tacir olup kullandığı kredi hakkında bilgi sahibi olmadığı ve tahsil edilen erken ödeme komisyonuna ilişkin kendisine bilgi ve belge verilmediği iddiasında bulunamayacağını,Davacı taraf ile yapılan sözleşmeye bakıldığında ticari sözleşme olduğu ve Ticaret Kanununda basiretli bir tacir gibi yükümlü davacının sözleşme serbestisi çerçevesinde iş bu sözleşmeyi imzalamış olduğu ve doğacak masrafları kabul ettiğini, Yargıtay’ın süreklilik kazanan içtihatlarında ticari kredi kesintilerinin iadesinin ticari teammülere aykırı olduğu sıkça vurgulandığını, emsal niteklikteki Yargıtay 11. H.D. 2014/15128 E.-2015/726 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere;”…Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacıdan tahsil edilen erken kapama komisyonunun bankacılık teamülleri, ticari hayatın işleyişi ve piyasa uygulamalarına uygun olduğu, genel kredi sözleşme ve eklerinde davacının söz konusu kredileri erken kapatmak istemesi halinde bankanın talep edeceği tutarı ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA” karar verildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının davalı bankadan kullandığı ticari kredinin kat edilmesi üzerine dosya borcunun kapatıldığını, borcun kapatılması esnasında fahiş miktarda faiz ve masraf alındığı iddiasıyla kredi kapama esnasında fazla tahsil edilen bedelin iadesi talepli belirsiz alacak davasıdır. Mahkemece, davanın kabulüne, 10.955,42 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut olayda, taraflar arasında 01/04/2011 tarihli 300.000,00 TL.limitli genel kredi sözleşmesi ve 10/12/2013 tarihli 500.000,00 TL. limitli genel kredi sözleşmesi imzalanmıştır.Taraflar arasında imzalanan GKS. İstinaden davacının … numaralı kredi hesabı altında davacı firmaya tahsis edilmiş olan 22/07/2015 – 22/10/2016 tarihleri arasında ödenmesi planlanan 24 ay taksitli 240.0000,00 TL. Miktarlı kredi kullandırıldığı, ödeme planı itibariyle, kredinin ilk dört taksidi sonrasında taksitlerin ödenmemesi üzerine davalı banka tarafından Kartal … Noterliğinden çekilen 23/02/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile hesabın kat edildiği ve 204.836,21 TL. Asıl alacak, 11786,66 TL. Faiz, 571,71 TL. BSMV olmak üzere toplam 217.194,58 TL.’nin 7 gün içerisinde ödenmesinin ihtar edildiği ve davacının kat ihtarı üzerine ödeme yaptığı anlaşılmıştır. Mahkemece mali müşavir bilirkişiden 07/05/2018 teslim tarihli rapor, bankacı bilirkişiden 12/02/2019 teslim tarihli rapor ve bankacı bilirkişiden 14/09/2019 tarihli ek rapor alındığı, ek rapor sonrasında davacı vekilinin 15/10/2019 tarihinde harçlandırılmış bedel artırım dilekçesi verdiği ve mahkemece bankacı bilirkişi raporundaki tesbitler doğrultusunda karar verildiği anlaşılmıştır.HMK 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” hükmü düzenlenmiştir. Davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebeplerinin yargılama aşamasında ibraz edilen cevap dilekçeleri ve bilirkişi raporlarına yönelik ibraz ettikleri beyan dilekçeleri ile de ileri sürüldüğü , Mahkemece hükme esas alınan bankacı bilirkişi rapor ve ek raporunda iddiaların değerlendirildiği görülmüştür. Mahkemece hükme esas alınan bankacı bilirkişi rapor ve ek rapor içeriğindeki tespitler gözetildiğinde; Kredi kapama ve operasyon masrafı adı altında yapılan tahsilatların taraflar arasında akdedilen sözleşme gereğince müşterinin kendi isteği ile krediyi vadesinden önce kapatması halinde talep ve tahsil edebileceği, somut olayda ise, kredi taksitlerinin gecikmeye girmesi ve tahsilatın sağlanamaması nedeniyle önce kredinin takip hesaplarına atılıp ihtarname gönderilerek davacı hakkında yasal işlemlerin başlatıldığı ancak dosya ile ilgili sonraki sürece geçilmeden önce kredinin toplam bakiyesinin yatırılması suretiyle yürütülecek olan yasal işlemlerin davacı tarafından durdurulduğu, teamüller gereğince kredi borcu ile ilgili kapama işleminin yasal takip hesapları üzerinden yürütülmesi gerekirken takip işleminin iptal edilerek kredi borcunun tekrar aktif hale getirilmesi suretiyle erken kapama işlemine tabi tutulduğu, erken kapama işlemine dönüştürülmesi suretiyle kredi kapama ve operasyon masrafı adı altında vergisi ile birlikte 10.603,11 TL. Nin haksız tahsil edildiği, 352,31 TL. Nin ise masraf adı altında mükerrer tahsil edildiği için iadesinin gerektiği anlaşılmakla; Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 748,36.TL istinaf karar harcı istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince tarafa tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/03/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.