Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/42 E. 2020/349 K. 06.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/42 Esas
KARAR NO : 2020/349 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/425 Esas 2019/1007 Karar
TARİH: 12/11/2019
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 05/03/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ nün … E sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, davalının borca, faize ve ferilerine ilişkin itirazda bulunduğunu, söz konusu itirazların haksız olduğunu, davalının, Almanya’da…şirketini (anonim şirket) iki ortak ile kurmuş ve şirketine yatırımcı arayışına girdiğini, davalının şirkete yatırım yapmak isteyenlere, şirketin amacının ve hedefinin yenilenen enerjiye ve solar enerjisine yatırım yapmak olduğunu ifade ettiğini, şirkete yatırım yapan yatırımcıların, borçlu tarafından kendilerine şirketin kuruluş amacı olarak ifade edilen bu amaca yönelik olması şartı ile yatırım yaptıklarını, davalının yatırımcıların sermayelerini başka amaçlara kullandığını ve şirkette vaat edilen hedefe uygun şekilde kullanmadığını Hamburg Asliye Ceza Mahkemesi’nin 09.04.2013 tarihli ve 620 KLs 1/ 11 ve 5500 Js 24/06 (5550) sayılı kararı ile borçlu … aleyhine dolandırıcılık suçundan 5 yıllık mahkumiyet kararı verildiğini, adı geçen kararda, mahkeme, borçlunun şirkete yatırılan paraların sadece çok ufak bir bölümünü şirketin amacına uygun kullandığını, geriye kalan asıl paraları başka işlerinde borçlarını ödemeye, başka işlerini yeniden yapılandırmaya ve sanat eserleri almaya harcadığının tespit edildiğini, davalı hakkında Almanya Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 15.07.2008 tarihli kararı ile 15.07.2008 tarihinde saat 12.40’da tüketici iflası açıldığını, şirkete para yatıran ve dolandırılan alacaklıların birçoğu, alacaklarını, kasten işlenmiş haksız fiilden doğan alacak sebebi ile iflas masasına yazdırdığını, davacının davalıdan 25.549,31 Euro alacağının bulunduğunu, davalının Muğla Bodrum, Bitez … ada … parsel sayılı taşınmazını beyan etmediğini bildirerek, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin dava değeri oranında devamına, asıl alacağa temmerrüt faizi uygulanmasına, % 20 den aşağı olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin … nin yetkilisi olduğunu aslen sorumlu olmasının mümkün olmadığını, davaya bakma yetkisinin Berlin Mahkemelerinde olduğunu, davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesinde olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığını, davanın derdestlik nedeniyle reddinin gerektiğini, dava konusu uyuşmazlıkla müvekkilinin bir ilgisinin bulunmadığını, müvekkilinin muayyen bir adresinin mevcut olduğunu, dava konusu ile bir ilgisinin bulunmadığından taahhütten kurulmak maksadının ve mallarını gizleme, kaçırma, alıcı tarafın haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunması gibi durumun söz konusu olmadığını, davacının, dava dışı … den alacaklı olduğu iddiası ile Hamburg Asliye Hukuk Mahkemesinin 3280373/07 nolu dosya ile dava açıldığı, mahkeme kararının incelenmesinde davanın …. aleyhine açılmış olduğu, müvekkilinin şirketin yetkilisi olduğunu ancak ticari ilişki ile aslen sorumlu olmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 12/11/2019 tarih 2019/425 Esas 2019/1007 Karar sayılı kararında;”Dava; davalının şirkete yatırım yapmak amacıyla davacının yatırdığı parayı şahsi işleri için kullanmak suretiyle dolandırıcılık yaptığı ve bu hususta Almanya’da yapılan yargılamada ceza aldığı ve davalının iflas etmesi nedeniyle davacının alacağını tahsil edemediği iddiası ile iflas masasına davalının kaydetmediği taşınmazın bulunduğu, bu nedenle davacının alacağını tahsil amacıyla yaptığı icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir.Buna göre, 6762 sayılı 336/5 – 321/son ve yine TMK 50/son madde ile BK 41.50 ve 51. madde gözönüne alındığında yönetim kurulu üyelerini vazifelerini kasten veya ihmal neticesi kanunun yüklediği vazifeleri yapmamalarından ötürü şirkete pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesul oldukları, 6102 sayılı TTK’da da 553 madde kapsamında bu yönde düzenleme olduğu, ancak bu tür davaların TTK 561. madde gereğince şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açılması gerektiği, davalının yönetim kurulu başkanı ve ortağı olduğu …’nin merkezinin Hamburg-Almanya olduğu, davalının süresinde yetki itirazında bulunduğu, bu haliyle davanın yetkisiz mahkemede açıldığı, Türk Mahkemelerinin yargı hakkının bulunmadığı, buna göre HMK 114/1-a ve 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan davanın usul yönünden reddine…”gerekçesi ile, Dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemece davanın HMK 114/1-a, HMK 115/2.maddesi uyarınca yetki dava şartı yokluğundan usulden reddine ilişkin kararın yasaya ve usule aykırı olduğunu,Müvekkilinin hak arama hürriyetini kısıtlama sonucunu doğuracak ve adalet duygusunu zedeleyecek şekilde eksik inceleme ile yüzeysel karar verildiğini, davalının milletlerarası yetki itirazının kabulünün hatalı olduğunu, Öncelikle davalı icra dosyasında ödeme emrine itirazında yetki itirazında bulunmadığını, Davalının itirazına gerekçe gösterdiği TTK 561. maddede belirlenen yetki kuralının HMK da belirlenen genel yetki kuralına ek bir seçenek olarak sunulduğunu, yerleşik Yargıtay kararları uyarınca da, bu bir kesin yetki kuralı olmadığı, seçimlik yetki söz konusu olduğu, haksız fiil etkilerini Türkiye’de gösterdiğini,Öncelikle işbu dava özel hukuk tüzel kişisinin (şirketin) bir ortağına veya bir ortağın bu sıfatla diğer ortaklara karşı açtığı bir dava olmadığı, müvekkilinin dolandırılan 3. kişi olduğu, şirket ortağı olmadığı, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili olduğu açıklanan nedenlerle kabul edilemez olduğunu, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2016/6973 K. 2016/7321 T. 19.9.2016, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi E:2016/3212 K:2016/4279)Somut olayda belirtildiği üzere davalının “mutad meskeni” İstanbul’da bulunduğundan, yabancılık unsuru ihtiva eden davada bu kavram önemle dikkate alınması gerektiği, açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin geçekçesinin yasal dayanağı bulunmadığını, Somut olayda davalının Alman hukukuna göre kişisel iflası ve ayrıca gerçek kişinin kişisel mal varlığı ile sorumluluğu söz konusu olduğunu, Yer itibariyle yetkili bir Türk Mahkemesinin bulunması, Milletlerarası yetkinin doğması için gerekli ve yeterli olduğunu, Türk vatandaşlığı bulunan davalının Türkiye’de yerleşim yeri bulunduğunu, Bu hususun İstanbul BAM 13. H.D.’nin 2018/1641-1343 dosya no.lu 27.12.2018 tarihli kararında da açıkça belirtildiğini ve davalının yetki itirazının üst mahkeme denetiminden geçerek reddedildiğini,Anayasa’nın 9. maddesi uyarına, Türk Mahkemelerinin yargı hakkı Türkiye’deki bütün davalar için genel olarak var olduğunu, Yabancılık unsuru içeren bir uyuşmazlığın Türkiye ile arasında bir bağlantı kurulabiliyorsa Türk Mahkemelerinde görülmesi söz konusu olacağını, somut olayda bu bağın bulunduğunu, her şeyden önce davalının malvarlığının Türkiye’de bulunmasının da bu bağı kurluğunu, İhtilafı çözmeye yetkili mahkemenin belirlenmesinde, davalının Türkiye’de mutad meskenin bulunmasının yanısıra, ihtiyati hacze konu malvarlığı unsurunun bulunduğu yer de dikkate alınması gerektiğini, Nitekim 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin aynı dosyada 19.07.2018 tarihli tutanağında da görüleceği üzere, davalının yetki itirazını reddettiğini, aynı dosyadan aynı konuda iki farklı kararın çıkması çelişkili olmakla, adalet duygusunu zedelediğini, Her ne kadar yerel mahkemenin davalının eyleminin haksız fiil oluşturduğu gerekçesine dayanarak işbu davanın açılmış olmasının sonucu değiştirmeyeceğini belirtmiş ise de bu gerekçenin de somut bir hukuki dayanağı bulundığını, İşbu davanın esasına yönelik hukuki sebep, aslında müvekkiline yönelik haksız fiilin etkisini, hile ve kasıt ile “uluslararası” doğurması olduğu, davalı Almanya’daki eylemi (dolandırıcılık) sonucunda Türkiye’de malen sebepsiz zenginleştiğini, Haksız fiil etkisini Türkiye’de gösterdiğini, zira davalı Almanya’da müvekkillerinden aldığı nakit tutarlar ile Türkiye’de çok değerli bir taşınmaz edindiğini, Türk Mahkemelerinin bu taşınmaz üzerinde, adalet duygusunu tatmin edici şekilde ihtiyati haciz kararı verdiğini,Diğer taraftan Türk vatandaşları hakkında yabancı ülke mahkemelerinden ve yabancılar hakkında Türk Mahkemelerinden Verilen Ceza Mahkumiyetlerinin İnfazına Dair 3002 s.Kanun uyarınca anılan mahkumiyet kararının, davalı Türkiye’de bulunduğundan, Türkiye’de infaz edileceğini, Davalının ortağı olduğu şirkete, yatırım amacıyla müvekkili ve (açılmış olan seri davalardan anlaşılacağı üzere) daha birçok kişiden para topladığı, ancak şirkete ait olan bu paraların davalı tarafından amacı dışında ve şahsi işleri için kullanılarak müvekkili gibi birçok kişiyi dolandırıldığı, bunun neticesinde bahsi geçen ceza kararı ile davalının, dolandırıcılık suçundan 5 yıl mahkumiyet kararı aldığını, söz konusu karar davalının dolandırıcılık suçunu işlediğini, şirkete yatırılan paraların amaç dışı kullanıldığını (davalının bu para ile Türkiye’de taşınmaz edindiğini) ispatlamakta olduğunu, Borçlunun Almanya dışında bulunan mal ve haklarının yabancı ülkedeki iflas masasına konu olmaktan çıktığını, Müvekkilinin Türk Mahkemeleri tarafından himaye edilmeye muhtaç olduğunu, AYM kararları uyarınca Mahkemelerin usul kurallarını uygularken adil yargılanma hakkını ortadan kaldıracak ölçüde şekilcilikten kaçınmaları gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/425 Esas 2019/1007 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, şirket yöneticisinin sorumluluğuna dayalı olarak alacaklının yaptığı takibe itirazın iptaline ilişkindir.Davacı, davalının Almanya’da kurduğu şirkete yatırımcı arayışına girdiğini, müvekkilininde söz konusu şirkete yatırım yaptığını, davalı şirket yöneticisinin şirkete yatırılan paraları amacı dışında kullandığını, Almanya’da davalı hakkında davalar açıldığını, ayrıca davalının kişisel olarak iflasına karar verildiğini, davalının Türkiye’de bulunan taşınmazını iflas masasına kaydettirmediğini, Alman mahkemelerince verilen kararla davalının borçlu oluğunun tespit edildiğini, alacağın tahsili amacıyla yaptıkları takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece davanın TTK 553 maddesine dayalı alacağın tahsiline ilişkin olduğu, bu tür davaların TTK 561 maddesi gereğince şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açılması gerektiği, ilgili şirketin merkezinin Almanya’da olduğu bu nedenle Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunmadığından bahisle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.MÖHUK 40. maddede “Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder.” hükmü düzenlenmiştir.TTK’nın 553. maddesinde şirket kurucularının, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu düzenlenmiş, 561. maddesinde de sorumlular aleyhine şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabileceği düzenlenmiştir.Anılan yetki düzenlemesi kesin yetki kuralı olmayıp genel yetki kuralının yanında ek bir yetkili mahkeme düzenlenmektedir. Buna göre TTK 561. maddesinde belirtilen yetki kuralı kesin yetki olmayıp, genel mahkemelerin yetkisini kaldırmamaktadır.HMK’nın 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir ve yine 9. maddede Türkeye’de yerleşim yerinin bulunmaması halinde yetki düzenlenmiş olup, maddeye göre Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayanlar hakkında genel yetkili mahkeme davalının Türkiye’de mutad meskeninin bulunduğu yer mahkemesidir. Buna göre davalının mutad meskeninin bulunduğu yerin tespiti önem taşımaktadır. Davaya konu takibe davalı tarafça yapılan itirazda verilen vekaletnameye göre davalının adresi Şişli İstanbul olarak belirtilmiştir. Buna göre Türkiye’ de yerleşim yeri bulunmayan davalının mutad meskeni Şişli/İstanbul’dur. HMK 9. maddesine göre davada mahkeme yetkili olup, mahkemece yetkisizlik kararı verilmesi hatalı olmuştur.Bu nedenle davacı istinaf başvurusunun kabulü ile davalının Türkiye’de mutad meskeni bulunmakta olup, buna göre ilk derece mahkemesi yetkili olduğundan mahkemenin yetkisizlik kararının kaldırılmasına, tarafların delillerinin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/11/2019 tarih ve 2019/425 Esas 2019/1007 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a4. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf aşamasında sarfedilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş – dönüş gideri 32,50.TL olmak üzere toplam 153,80.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/03/2020 tarihinde HMK 353/1-a4. maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.