Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/417 E. 2022/579 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/417 Esas
KARAR NO: 2022/579 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/11/2019
DOSYA NUMARASI: 2018/312 Esas – 2019/885 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/04/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile müvekkili şirketin uzun yıllardır ticari ilişki içerisinde olduğunu, müvekkili şirketin, bölgesinde davalının bayiliğini yaptığını, 10/10/2014 imza tarihli üç sayfadan ibaret 31/12/2015 tarihine kadar geçerli bayilik sözleşmesinden kaynaklanan müvekkili bayiliğinin taraflar arasında daha sonra imzalanan belgeler ve taraf uygulamaları ile devam ettiğini, davalı şirket tarafından hazırlanan 2016 yılı ürün kataloğu ve 2017 yılı fiyat listesine ilişkin ciltlerde yetkili bayili listesini gösterir sayfasında tüm Türkiye’deki bölge bayilerinin listesinin paylaşıldığını, müvekkili şirketin, Adana’da yetkili üç bayiden biri olarak gösterildiğini, 31/05/2017 tarihli davalı İç Anadolu Bölge Müdürü ….’nın imzasını taşıyan 31/12/2017 tarihine kadar yetkili bayi olduklarını gösterir yetki belgesinin bulunduğunu, davalı tarafça, 29/01/2018 tarihinde Büyükçekmece … Noterliğinin 29/01/2018 tarihli … yevmiye nolu bayilik sözleşmesinin feshine yönelik ihtarname göndererek bayilik sözleşmesini ihtarnamenin tebliği itibariyle sonlandırdığının bildirildiğini, ek olarak sunulan belgelerden ve yazışma e-maillerinden anlaşılacağı üzere ciro primine ilişkin belgelerden anlaşılabileceği üzere müvekkilli şirketin imzalanan bayilik sözleşmesi süresince ve sonrasında davalı şirketin bayiliğini yaptığını, bayilik sözleşmesi süresince ve devam eden yıllarda, her ciro dönemi için bir sonraki yılın şubat-mart aylarında kesilen ciro prim bedeline ilişkin fatura üzerine ciro prim bedeline ilişkin fatura bedelinin davalı tarafından malen ödendiğini, bayi ciro prim uygulaması ve oranları davalı şirket tarafından bayilere bildirildiğini, 27/12/2016 tarihli bayi ciro prim uygulamasına ilişkin sirküler ile 2017 yılı ciro prim uygulamasının tüm bayilere bildirildiğini, bu sirkülere göre KDV hariç net rakamlar üzerinden hesap edilecek 500.000,00-TL-1.000.000,00-TL arası ciro için %3, 1.000.000,00-TL-1.500.000,00-TL arası ciro için %5, 1.500.000,00-TL-2.500.000,00-TL arası %6, 2.500.000,00-TL üzerindeki cirolar için %7 ciro primi verileceğinin duyrulduğunu, 01/01/2017-31/12/2017 tarihleri arasında müvekkili şirketin KDV hariç 1.530.292,38-TL ciro yaptığını, bayi ciro prim uygulaması sirkülerine göre %6’lık ciro prim dilimi içerisine girdiğini, davalı taraf ihtarname ile bayilik sözleşmesini feshettiğinden ve fesihten itibaren davalı şirkete ait ürünlerin müvekkili şirkete satılmayacağı ihtar edildiğinden her yıl malen ödenen ciro pirim bedelinin nasıl ödeneceğinin mail yolu ile davalı şirket vekiline sorulduğunu verilen nihai cevapta, müvekkili şirket ile olan ticari ilişkinin sonlandırıldığını ve müvekkili şirkete ödenmesi taahhüt edilen sözleşmesel bir bedel olmadığından bahisle taleplerinin kabul görmediğini, bu cevaptan sonra 2017 yılı cirosu olan 1.530.292,88-TL üzerinden hesaplanan KDV dahil 108.344,73-TL ciro pirim bedelinin 28/02/2018 tarih 0005432 sıra nolu fatura ile faturalandırılarak Adana … Noterliğinin 02/03/2018 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalı şirkete gönderildiğini, davalı tarafça Büyükçekmece … Noterliğinin 07/03/2018 tarihli … yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile faturanın iade edildiğini, davalı tarafın bayilik sözleşmesinin devam ettiği 2017 yılına ilişkin ciro prim bedelini ödemekten kaçınmasının ticari örf ve adetlere uygun olmadığını belirterek, 2017 yılına ilişkin ciro prim bedeli olan 108.344,73-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya bakmaya Bakırköy Mahkemelerinin yetkili olup, yetki itirazlarının bulunduğunu, davacı yanın ileri sürdüğü iddiaların kötü niyetli ve haksız olup gerçeği yansıtmadığını, davacının bayilik anlaşması gereği yüklendiği edimleri yerine getirmediğini, taraflar arasında 10/10/2014 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmenin 31/12/2015 tarihinde sona erdiğini, davacı, dürüstlük ilkesine aykırı faaliyetlerde bulunduğu ve basiretli bir tacir gibi hareket etmediği gerekçesiyle müvekkili tarafından Büyükçekmece … Noterliğinin 29/01/2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile, bayilik sözleşmesi kapsamındaki cihazların satışı hizmetlerinin ifası için akdedilen sözleşmeleri sürdürmek istemediği ve bayilik sözleşmesinin feshi ile davalı işyerindeki müvekkili şirket unvan ve tabela, logo v.s. ekipmanı ve görsellerin kaldırılmasının ihtar edildiğini, davacı yanın, keşide edilen Adana … Noterliğinin bila tarih ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi ve ekinde gönderilen 28/02/2018 tarih seri … nolu fatura ile müvekkili firmadan 108.344,73-TL alacaklı olduğunu ihtar ettiğini, müvekkili tarafından da yasal ve sözleşmesel dayanağı bulunmayan, ödenmesi gereken tahakkuk eden veya edecek bir bedelin bulunmadığı gerekçesi ile faturanın kayda alınmayarak Büyükçemece … Noterliği’nin 07/03/2018 tarih ve … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi ekinde iade edildiğini, bunun üzerine işbu davanın açıldığını, müvekkili tarafından keşide edilen Büyükçemece … Noterliğinin 07/03/2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile de davacı firma ile yapılan görüşmelerde, bayi ziyaretleri sırasında defalarca dile getirilmesine rağmen rakip firmaların ürünlerini satmaya devam ettiği ve iyi niyeti açıkça suistimal ettiğinin ihtar edildiğini, ayrıca “…com” adresindeki internet sitesinde “…” ürünleriyle ilgili müvekkili şirket genel satış prensiplerine ve Türkiye genelinde uygulanan fiyat politikalarına aykırı net fiyat ve özel iskonto oranları yazıldığı, bu durum ve davranışların taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesine aykırı olduğu gibi müvekkilini, Türkiye çapında satış yapan firmalar nezdinde zor durumda bıraktığı ve zarar uğrattığının aynı ihtarname ile davaca yana bildirildiğini, bayilik sözleşmesine aykırı fiil ve faaliyetlerde bulunan ve tüm uyarılara rağmen bu faaliyetlerine devam etmekte ısrar eden davacıya ödenmesi gereken tahakkuk etmiş veya edecek bir bedel olmadığını, davacı yanın iddialarının aksine müvekkilinin davacıdan dava tarihi itibariyle 57.528,14-TL alacaklı konumda olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin 15. maddesinde zamanında ödenmeyen faturalar için cari banka kredi faiz üzerinden vade farkı tahakkuk ettirileceği hükmünün yer aldığını, gecikilen ödemeler için davacıya vade farkı tahakkuk ettirildiğini, bu sebeple müvekkilinin davacıdan 57.528,14 TL alacaklı olduğunu, alacağın ödenmesinin 07.03.2018 tarihli ihtarname ile davacı ihtar edildiğini belirterek, davanın reddine, aksi kanaat halinde alacaklı oldukları 57.528,14 TL’nin takas ve mahsubuna karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/11/2019 tarih ve 2018/312 Esas – 2019/885 Karar sayılı kararı ile; ” …. davacı şirketin … firmasın ile bayilik sözleşmesi imzaladığı ve ondan mal tedarik etmesi gerektiği fakat daha önceki yıllarda da dava konusu edilen yıla göre daha fazla rakip firmalardan mal tedarik ettiği, 2014-2015-2016 yıllarında da rakip firmalardan mal almasına karşılık … ile karşılıklı mutabakat yaparak ciro prim faturalarının kesildiği, davacı …’in bulaşık makinası alış ve satışlarında örnekleme alarak hazırlanan kar zarar durumuna göre %43 oranında karlılık ve satış yaptığı, düşük kar marjı ile satışları bulunmadığı, esas olarak davalının sözleşmeyi haksız rekabet nedeniyle haklı feshettiğinin değerlendirildiği ancak taraflar arasındaki sözleşmenin 9.3.maddesi hükmünün bir cezaî şart niteliğinde olduğu ve davalının daha önce de cezai şart uygulama imkanı varken 3 yıl boyunca uygulamayarak artık davacının rakip firma ürünlerini de satın alması halinde cezai şart hükmünü uygulamayacağı yönünde davacıda haklı bir güven oluşturduğu, böylece 9.3.maddesi hükmünün taraflar arasındaki uygulama ile zımnen revize edildiğinin kabul edilmesi gerektiği, cezai şartın değişen şartlara göre yürürlüğe konmasının taraflar arasındaki dengeyi bozacağı ve somut olayda tehdit aracı olarak kullanılmaya çalışıldığı ve aynı uygulama devam ederken davalının daha önce uygulamadığı hükmü, cezai şart hükmünü uygulayarak davacının hak kazandığı ciro prim alacağını ödemekten kaçınmasının TMK m.2’deki dürüstlük kurallarına aykırı olarak değerlendirildiği, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı kullanımı hukuken koruma alanı bulamayacağı, bu itibarla, davalının cezai şart hükmünü uygulayamayacağı ve davacının 2017 yılına ilişkin ciro prim alacağını talep edebileceği değerlendirilmekle 27/09/2019 bilirkişi raporundaki hesaplama hükme esas ttutulmuş ve taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KABULÜ İLE 108.344,73-TL ciro prim alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının bayilik sözleşmesinin, bayilik sözleşmesinde belirlenen şartlara uymaması, sözleşmeye aykırı faaliyetlerde bulunması ve tüm uyarılara rağmen bu faaliyetlerine devam etmekte ısrar etmesi sebebiyle haklı sebebe dayanılarak feshedildiğini, davacının bayilik ilişkisi süresince dürüst davranma, sadakatli olma yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçındığını, bu sebeple davacı tarafın iyi niyeti açıkça suistimal ettiği tespit edildiğinden bayilik sözleşmesinin 9. Maddesi uyarınca bayilik ilişkisinin haklı sebeplerle feshedildiğini ve bu maddede hüküm altına alındığı üzere davacının ciro primi ve diğer bayilik avantajlarından yararlandırılmadığını, Taraflar arasında 10.10.2014 tarihli bayilik sözleşmesi imzalandığını, davacının da işbu bayilik sözleşmesi uyarınca müvekkilinin Adana- Osmaniye bölgelerinde faaliyet gösteren bayisi olduğunu, Taraflar arasında akdedilmiş olan bayilik sözleşmesinin birinci maddesi ile taraflar arasındaki pazarlama ve satış esasları ile buna bağlı tüm ticari, hukuki kural ve prosedürlerin belirlendiğini, ayrıca sözleşmenin “Çalışma Esasları” hükümlerini düzenleyen devam maddelerinde tarafların sözleşme ile hangi sorumluluk ve taahhütlerin altına girdiğinin belirlendiğini ve bu taahhütler kapsamında bayilik sözleşmesi uyarınca tarafların sözleşmenin aşağıda belirlenmiş olan amir hükümlerine uymak zorunda olduğunu, Madde-3: Bayi faaliyet bölgesinde …’i en iyi şekilde temsil edecektir. Madde-4: Bayi, mağaza veya showroom … ürünlerini en iyi şekilde teşhir edecektir. Madde-6: Bayi bölgesinde ürünlerimizin en yüksek pazar payını alabilmesi için gerekli pazarlama aktivitelerini yapacak… Madde-9: Bayi (varsa) kendi atölyesinde ürettiği ürünler ve kendi markası ile fason olarak ürettiği ürünler ile diğer firmalarla önceden yaptığı bağlantılardan kalan ürünler hariç olmak üzere, rakip firma ürünlerini satmamaya özen gösterecektir. Bayi, ürünün muadilini benzer şartlarda …’den satın alma imkanı olduğu sürece rakip firmalardan ürün tedarik etmeyecek ve tüm çalışanları ile birlikte, müşterilerinin gözünde …in imajını daha iyi bir yere getirmek için gayret gösterecektir. İyi niyetin suiistimalinin tespiti durumunda Bayi’nin … bayiliği iptal edilecek ve uygulanmakta olan ve uygulanacak bayilik iskontosu, yıl sonu ciro pirimi, nakliye masraflarının karşılanması ve benzeri bayilik avantajlarından yararlandırılmayacaktır. Madde-10: … satışa sunduğu ürünlerin fiyat politikasını belirler ve ürün fiyatlarını bir liste halinde bayi ve müşterisine duyurur. Madde-25: Taraflardan birinin bu sözleşmeden doğan yükümlülük veya borçlarını yerine getirmemesi veya geciktirmesi halinde karşı taraf hiçbir ihbar veya ihtara gerek kalmaksızın tek yanlı olarak sözleşmeyi feshedebilir. Müvekkili tarafından keşide edilen Büyükçekmece … Noterliği’nin 07.03.2018 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile, davacı firma ile yapılan görüşmelerde, bayi ziyaretleri sırasında defalarca dile getirilmiş olmasına rağmen rakip firmaların ürünlerini satmaya devam ettiği ve iyi niyeti açıkça suiistimal ettiğinin ihtar edildiği ve ayrıca “…com” adresindeki internet sitesinde “…” ürünlerinin müvekkili şirket genel satış prensiplerine ve Türkiye genelinde uygulanan fiyat politikalarına aykırı net fiyat ve özel iskonto oranları yazılarak satışa sunulduğu, bu durum ve davranışların taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesine aykırı olduğu gibi müvekkilini Türkiye çapında satış yapan firmalar nezdinde zor durumda bıraktığı ve zarara uğrattığı, bayilik sözleşmesine aykırılık teşkil eden ve müvekkilinin zararına sebebiyet veren bu davranışları nedeniyle bayilik sözleşmesinin iptal edildiği hususlarının davacıya bildirildiğini, Davacının bayilik sözleşmesine aykırı faaliyetlerde bulunduğunu, bayilik sözleşmesi uyarınca belirlenmiş ürünleri münhasıran müvekkili firmadan tedarik etmediğini, sözleşme süresi içerisinde başka firmaların ürünlerini haksız rekabet oluşturacak şekilde sattığını, müvekkili ile bayilik ilişkisi devam ederken sözleşmeye aykırı olarak aynı sektörde faaliyet gösteren rakip firmaların tabela, logo ve totemlerini kullanmaya ve ürünlerini satmaya devam ettiğini, organik bağ içerisinde bulunduğu “…com” adresindeki internet sitesinde “…” ürünleri ilgili müvekkili şirket genel satış prensiplerine ve Türkiye genelinde uygulanan fiyat politikalarına aykırı net fiyat ve özel iskonto oranları yazılarak satışa sunulduğunu, haksız rekabet teşkil eden faaliyetlerin taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesine aykırı olduğu gibi müvekkili Türkiye çapında satış yapan firmalar nezdinde zor durumda bıraktığını ve zarara uğrattığı gerekçesiyle haklı nedenlerle feshedildiğini, sözleşme haklı sebeplere dayanılarak feshedildiğinden davacının ciro primi ve diğer bayilik avantajlarından yararlandırılmadığını, Müvekkili tarafından keyfilikten uzak ve feshin son çare olması ilkesine uygun olarak öncelikle somut tedbirler alma yoluna gidildiğini ve bu doğrultuda doğrudan fesih kararı almak yerine öncelikle ürün sevkiyatlarının durdurulduğunu ve bayinin teklif taleplerine cevap verilmeyeceği hususunun gerek sözlü gerek e-mail aracılığıyla bildirildiğini, dosyaya sunulan e-maillerde görüleceği üzere gerekli değişikliklerin yapılması ve kendilerine bilgi verilmesi halinde çalışmalarına tekrar başlanabileceğinin bildirildiğini ve bayilik ilişkisinin her daim devam ettirilmesi için gereken çabanın müvekkili tarafından gösterildiğini, tüm uyarılara rağmen davacı ihlallerine devam ettiğinden ( rakip firma ürünlerini satmaya devam edildiği ve internet satış sayfasında gerekli düzenlemeler yapılmadığı için) bayilik anlaşmasının müvekkili tarafından feshedildiğini, Davacının organik bağ içerisinde olduğu sabit olan “…” adlı internet sitesi üzerinden tedarik ettiği ürünleri bayilik anlaşmasına ve belirlenmiş olan fiyat politikalarına aykırı olarak internet üzerinden satışa sunması, rakip firmalardan haklı bir sebep olmaksızın malzeme tedarik ederek satışa sunması hususlarının TTK 54 ve 55. maddelerine göre haksız rekabet oluşturduğunu, bu durumun 27.09.2019 tarihli bilirkişi raporunun “Haksız Rekabet Yönünden Yapılan İnceleme ve Değerlendirme” bölümünün 2. maddesinde (sayfa 14) açıkça tespit edildiğini, bu tespitin dahi müvekkilinin sözleşmenin iptalinde haklı sebebinin olduğunu gösterdiğini, ancak ilk derece mahkemesi tarafından internet sitesi üzerinden yapılan satışların haksız rekabet oluşturduğu hususunun gözden kaçırıldığını, kararın gerekçesinde bu hususa ilişkin değerlendirme yapılmadığını, bu nedenle eksik değerlendirme ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulmasının usul ve yasalara aykırı olduğunu, Davacının haksız rekabet teşkil eden çalışma ve faaliyetler içinde olduğu, rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırı davrandığı, rakip firmalar ile haksız rekabet oluşturacak iş ilişkisine girdiği, internet üzerinden satış yapan benzer faaliyette bulunan yeni bir şirket kurduğu, internet üzerinde satışlarda düşük fiyat teklif ettiği, haksız rekabet teşkil edecek şekilde aynı sektörde faaliyet gösteren firmaların aynı türden ürünlerini sattığı, bu sebeple müvekkilinin ticari itibarını zedelendiğini, müvekkilinin müşteri ve kar kaybına uğradığı, bu sebeple hukuka aykırı bu faaliyetlere son verilmesi ve müvekkilinin zararının giderilmesi hususlarının talep edildiğini, ancak davacının bu uyarıları dikkate almadığını, hukuka aykırı faaliyetlere son vermek yerine “e-mutfakçı” isimli internet sitesi ile herhangi bir bağlarının olmadığını iddia ettiğini, yapılan bilirkişi incelemesi ve alınan raporlar kapsamından, taraflar arasındaki organik bağın net olarak ortaya çıkarıldığını ve bu durumun haksız rekabet teşkil ettiğinin hiçbir şüpheye yer bırakmaksızın tespit edildiğini, İnternet üzerinden müvekkili firma fiyat politikasının altında ve süreklilik arzeder şekilde perakende olarak ticari ürünlerin satışa sunulduğunun anlaşılmış olmasına ve davacının taraflarca belirlenen kurallara riayet etmediği açıkça belirlenmiş olmasına rağmen, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde hataya düşerek usul ve esas yönünden yasaya aykırı şekilde davanın kabulüne karar verildiğini, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporunda rakip firma ürünlerinin satışı konusunda sektör bilirkişisi aracılığı ile inceleme yapılması gerektiği hususunun belirlendiğini, ancak bu konudaki itirazları değerlendirilmeksizin davanın kabulüne karar verildiğini, ayrıca bilirkişi raporları ile davacının, müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösteren ve aynı ürünleri üretip satan “…” ve “…” firmaları ile haksız rekabet oluşturacak iş ilişkisine girdiği, rekabet yasağına aykırı faaliyetlerde bulunduğu, davacının bu haksız rekabet teşkil eden faaliyetleri nedeniyle müvekkili cirosunun olumsuz etkilendiği hususlarının tespit olunduğunu, davacının rekabet etme yasağını çiğneyerek elde ettiği menfaat göz önüne alındığında, müvekkili tarafından bayilik sözleşmesinin feshinin haklı sebebe dayandığının açık olduğunu, diğer faaliyetleri yanında davacının bu ticari ilişkisinin de bayilik sözleşmesinin 9. maddesi uyarınca ciro primi talebi ve diğer bayilik avantajlarından yararlandırılmasında etkili olduğunu, 6102 sayılı TTK 55. maddesinde haksız rekabet hallerinin başlıcaları düzenlenmiş olup 55/a-6 ve 55/e maddeleri uyarınca dürüstlüğe aykırı davranışların haksız rekabet halleri olarak belirtildiğini, mahkemece davacının faaliyetlerinin, belirtilen maddeler kapsamında dürüstlüğe aykırılık ve neticede haksız rekabet teşkil edip etmediğinin sektör bilirkişisinin de bulunduğu heyetten rapor alınmak suretiyle tartışılıp değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı gerekçeyle davanın kabulü kararının doğru olmadığını, Davacının basiretli bir tacir olduğunu, basiretli tacir gibi davranma zorunluluğunun doğal sonucu, davacının bayisi olduğu firmanın ticari yararının zarara uğratılmaması için gereken özeni göstermesi gerektiğini veya böyle bir tehlikeye maruz kalmayı önleyici davranışlarda bulunması gerektiğini, davacının internet üzerinden fiyat politikasına aykırı fahiş oranda indirim yaparak uyguladığı, yıkıcı fiyatların 6762 Sayılı T.T.K.nın 54 ve 55 maddeleri uyarınca rekabet etme yasağına aykırılık ve haksız rekabet teşkil ettiği, davacının açık kusurunun olduğu, satışa arz eden davacının müvekkilinin kar kaybı yaşamasına sebebiyet verdiği, müvekkilinin diğer bayi ve müşterilerinin de menfaatlerini koruma yükümlülüğü olduğu değerlendirildiğinde davacının sözleşmesinin haksız rekabet hükümleri uyarınca haklı sebeple feshedildiğinin kabulü gerektiğini, Davacı tarafa ödeneceği taahhüt edilen sözleşmesel ve yazılı herhangi bir ciro primi de bulunmadığını, davacının “dürüstlük ilkesi” (Medeni Kanun md. 2) ve bu ilkenin alt ilkeleri olan “ahde vefa ilkesi” ve “güven ilkesi”ne aykırı faaliyet ve davranışları düşünüldüğünde davacının alacaklı olduğunun kabulünün, davacının hukuka aykırı davranışlarının korunması anlamına geldiğini, Tüm dosya kapsamında toplanan delillere göre, internet üzerinden faaliyet gösteren şirket üzerinden belirlenen fiyat politikasına aykırı satış yapıldığı, bayilik anlaşması gereğince bilinen müvekkili şirket müşterilerine rakip firmaların ürünlerini satarak menfaat temin edildiği, bu eylemlerin de TTK madde 54 vd. uyarınca haksız rekabet teşkil ettiği hususlarının, bilirkişi incelemesi ve alınan raporlar kapsamında sabit olduğunu, davacının faaliyetleri müvekkilinin iyi niyetini açıkça suistimal niteliğinde olup bu faaliyetlerinde haksız rekabet oluşturan davacının bayilik sözleşmesinin, 9/3. fıkrası ile düzenlendiği üzere müvekkili tarafından haklı sebeple feshedildiğini, haklı feshe bağlı olarak bayilik sözleşmesinin 9/3. fıkrasında belirlenmiş olduğu üzere davacının ciro primi avantajından da yararlandırılmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve yeniden esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan prim alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında imzalanan 10/10/2014 tarihli bayilik sözleşmesi, davalı tarafça davacıya gönderilen 29/01/2018 tarihli ihtarname ile feshedilmiştir. Davacı tarafça, sözleşmenin devamı sırasında tahakkuk eden ciro prim alacağının ödenmediği belirtilerek, ödenmeyen prim alacağının tahsili talep ve dava edilmiştir. Davalı ise, feshin sözleşmenin 9/3. fıkrası uyarınca haklı sebeple yapıldığını ve bu maddede belirtildiği üzere davacının ciro primi avantajından da yararlandırılmayacağını, davacının bir alacağı bulunmayıp, aksine kendilerinin davacıdan dava tarihi itibariyle 57.528,14-TL alacaklı konumda olduklarını, taraflar arasındaki sözleşmenin 15. maddesinde zamanında ödenmeyen faturalar için cari banka kredi faiz üzerinden vade farkı tahakkuk ettirileceği hükmünün yer aldığını, gecikilen ödemeler için davacıya vade farkı tahakkuk ettirildiğini belirterek, davanın reddine, aksi kanaat halinde alacaklı oldukları 57.528,14 TL’nin takas ve mahsubuna karar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasındaki 10/10/2014 tarihli bayilik sözleşmesinin 9/3 maddesinde “İyi niyetin suiistimalinin tespiti durumunda Bayi’nin … bayiliği iptal edilecek ve uygulanmakta olan ve uygulanacak bayilik iskontosu, yıl sonu ciro pirimi, nakliye masraflarının karşılanması ve benzeri bayilik avantajlarından yararlandırılmayacaktır” şeklinde düzenleme yapıldığı görülmektedir. Davacı şirket ait ticari defterlerin incelenmesi hususunda talimatla alınan 04.10.2018 tarihli bilirkişi raporunda; tarafların 2018 yılı cari hesap ekstrelerine göre, …in 2018 hesap bakiyesinin 18.893,70 TL alacaklı, … End.’nin 2018 hesap bakiyesinin 127.238,73 TL borçlu olduğu, 2018 cari hesap mutabakatındaki 108.344,73 TL farkın 2017 satışlarına karşılık kesilen ciro faturası tutarı kadar olduğu belirtilmiştir. 27.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda da; davalının incelenen ticari defterlerine göre, davacı ile -18.893,70 TL cari bakiyesinin bulunduğu, davacı tarafça 2017 yılına ilişkin yapılan ciroya göre hak ediş tutarının 108.913,95 TL olduğu belirtilmiştir. Dosya ibraz edilen bir ve davacı tarafça davalı şirket yetkilisine gönderildiği belirtilen 17.10.2017 tarihli emailde “2.10.2017 tarihinde pazarlama satış koordinatörlüğümüz kanalıyla yapılan ekli yazışmaya istinaden internet satış sayfanızda gerekli düzenlemelerin yapılmadığı, www…com adresinizde 17.10.2017 tarihinde yapılan kontrolde aşağıdaki görselde de görüleceği üzere tespit edilmiştir. web sitenizde gerekli düzenkemeler yapılana kadar firmanıza ürün sevkiyatı yapılmayacağını teklif taleplerinize cevap veremeyeceğimizi bildiririz. gerekli değişikliklerin yapılması ve tarafımıza bilgi verilmesi durumunda çalışmalarımızın tekrar başlayabileceğini hatırlatır iyi çalışmalar dileriz” şeklinde Yine davalı tarafça davacıya gönderildiği belirtilen 24.10.2017 tarihli mailde; “..Az önce telefon görüşmemizde detaylarını aktardığım üzere geçen hafta yapılan yazışmalar ile bazı yanlış anlaşılmalar nedeniyle yaşanan olumsuzluklar üzerine yönetim kararıyla … Ltd.Şti ile iş ortak olarak çalışmalarımıza devam etmek istediğimizi bildirir, iş birliğimizin güçlenerek devam etmesini arz ederiz..” şeklinde mail gönderildiği, bilahare davacı tarafça 29.01.2018 keşide tarihli ihtarname ile taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin herhangi bir gerekçe belirtilmeksizin feshedildiği, davacı tarafça fesihten sonra ciro pirim alacağının ödenmesi talebiyle gönderilen ihtarnameye verilen cevabi ihtarname içeriğinde, cevap dilekçesi ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere binaen feshin gerçekleştirildiği, kendilerinin de davacıdan alacaklı olduklarının bildirildiği görülmektedir. Bilirkişi raporları ile, sözleşmenin devam ettiği 2017 yılından önceki dönemde, davalı tarafça davacıya ciro primi ödemesi yapıldığı tespit edilmiştir. Yukarıda özetlenen mail içeriklerinden de görüleceği üzere, davacının sözleşmeye aykırılık oluşturduğu savunulan eylemlerinin davalı tarafça bilinmesine rağmen sözleşmenin feshedilmediği ve tahakkuk eden ciro primlerinin ödendiği, aynı uygulama devam ederken davalının daha önce uygulamadığı cezai şart hükmünü uygulayarak davacının hak kazandığı ciro prim alacağını ödemekten kaçınmasının TMK m.2’deki dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil ettiği, davalının takas mahsup talebi hakkında mahkemece bir karar verilmemiş ise de, bu husus istinaf sebebi yapılmadığından ve kamu düzenine ilişkin de olmadığından, belirtilen hususun kararın kaldırılmasını gerekmediği, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 7.401,02.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 1.851,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 5.550,02.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 14/04/2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ Davalı kendisinin de davacıdan alacaklı olduğunu bildirerek bu alacağı ile davacıya olan borcunun takas edilmesini isteyebilir. Türk Borçlar Kanununun 143/1 (BK.122.mad.) maddesi uyarınca, takas, borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesiyle vaki olacağından, takasın sağlanması için mutlaka ayrı bir dava veya karşı dava açılması gerekmez. Somut uyuşmazlıkta, davalı kendisinin de davacıdan alacaklı olduğunu bildirerek bu alacağı ile davanın kabulü halinde davacıya olan borcunun takas/mahsup edilmesini istediğinden, davalının bu talebinin usulünce araştırılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Bilirkişi raporlarında da bu yönde bir inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalının takas/mahsup def’i ile ilgili taraf delilleri ve dosya kapsamına göre, gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verilmesi doğru değildir. Bu husus davalı tarafça istinaf sebebi olarak ileri sürülmemiş ise de, mahkeme kararlarının tarafların tüm iddia ve taleplerini karşılaması gerekmektedir. Davalının talebinden vazgeçtiği ya da feragat ettiğine dair bir beyanı da bulunmamaktadır. Takasın sağlanması için mutlaka ayrı bir dava veya karşı dava açılması gerekmediği de dikkate alındığında, usul ekonomisi de gözetilerek ileri sürülen karşı alacak talebinin işbu yargılama içerisinde çözülerek taraflar arasındaki uyuşmazlığın sona erdirilmesi gerektiğini düşündüğümden, ” takas/mahsup def’inin istinaf sebebi yapılmaması nedeniyle incelenemeyeceği” yönündeki ve bu kısım ile sınırlı olmak üzere çoğunluk görüşüne katılmıyor, muhalif kalıyorum