Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/41
KARAR NO: 2022/153
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2019
NUMARASI: 2015/300 Esas 2019/931 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 02/02/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, dava dışı … Ltd. Şti.’nin GKS çerçevesinde müvekkili bankadan kredi kullandığını, davalılardan …’ın keşideci, …’in lehtar, … Samsun Şb’nin muhatap olduğu, … çek numaralı 19/03/2014 keşide tarihli 91.750,00 TL miktarlı çekin … tarafından ancak ödendiği takdirde borçlarına mahsup edilmek üzere müvekkili bankaya ciro ve teslim ettiğini, çekin müvekkili tarafından takas odası aracılığı ile ibrazında, … A.Ş.tarafından çekin 05/09/2012 tarihinde davalı … A.Ş.’ye takas odası aracılığı ile ibraz edilerek ödendiği ve tahsil edildiği, ancak …’de alıkonması gereken çekin alıkonulması gerekirken müşteriye iade edildiğinin bildirildiğini, çekin hamiline iade edilmesi sonucu söz konusu çekin piyasada yeniden dolaşımına sebebiyet verildiğini, bu çekin devamında müvekkili bankaya tevdi edilerek kredi kullanıldığını, halihazırda çek bedelinin ödenmemesi sebebi ile müvekkili bankanın zarara uğradığını, müvekkilinin Üsküdar … Noterliği’nin 10/07/2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesiyle çek bedelinin ödenmesi suretiyle zararın giderilmesi yönünde davalı bankaya ihtar keşide edildiğini, herhangi bir ödemenin yapılmadığını, davalı bankanın ihtarnameye haksız yere itiraz ettiğini, davalı …’ın çek üzerinde keşide tarihinin ileri bir tarih olarak değiştirerek müvekilini zarara uğrattığını, davalı …’a Samsun …Noterliği’nin 30/01/2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname gönderildiğini, davalı …’ın ödeme yapmadığını ve herhangi bir itirazda bulunmadığını, dava dışı …Şti.hakkında Samsun … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattıklarını, ancak alacaklarını tahsil edemediklerini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 91.750,00 TL’nin 19/03/2014 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 2/2 maddesi gereğince ticari işlerde uygulanan temerrüt faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile müvekkili bankaya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu çeklerde çek tarihi üzerinin kalemle çizilmiş olduğu kolaylıkla görülebileceğinden, davacı bankanın bu hususa dikkat etmeden ödeme yapması, kredi kullandırmasının kendi kusuru olduğunu, davacının iddia ettiği zararını öncelikle keşideciden tahsil etmesi gerektiğini, davacının, keşideciye sadece ihtarname gönderip, ardından müvekkiline dava açmasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, TTK hükmünce banka kusurlu olsun olmasın sahte veya tahrif edilmiş çeki ödemekten dolayı sorumlu sayıldığını, davacının tahrif edilmiş çeki gerekli özeni göstermeden dikkate almayarak zarara uğramışsa bu zarardan TTK md.18 gereği kendisinin sorumlu olduğunu, davalı …’ın dava konusu çekin keşide tarihinde tahrifat yapması ve davacının bu hususu dikkate almadan çekte işlem yapmasında müvekkili bankanın kusuru olmadığını, bu suçun davalının kendi kasti hareketinden ve davacının TTK md.18 e aykırı hareketinden kaynaklandığını belirterek, davanın müvekkili banka yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, davayı kabul etmediklerini, müvekkiline ait … Samsun şubesi nezdindeki çek hesabının, müvekkiline vekaleten Samsun … Noterliğinin 04/09/2001 tarih ve … yevmiye nolu genel vekaletnamesi ile vekil tayin edilen … tarafından açıdığını ve müvekkilini temsilen çek tanzim ve imzalamaya yetki verildiğini, çekin keşide tarihini değiştiren, imza ve tarih yazısının müvekkiline ait olmadığını, çek keşide eden vekili …’a da ait olmadığını, ibraz edilen bankanın kasıt veya kusuru ile hamile çeki iade etmesi neticesi teminat olarak kullanan dava dışı şirket yetkilileri tarafından imza ve paraf edilmiş olabileceğini belirterek, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/10/2019 tarih 2015/300 Esas 2019/931 Karar sayılı kararında; “Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davanın kredi teminatı olarak alınan çekin takas aracılığı ile ödemesinin yapılmış olmasından ve tekrar piyasaya sürülmesinden dolayı uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin olduğu, davacının, dava dışı …’den tarafından borçlarına mahsup edilmek üzere ciro yolu ile teslim alınan, … Samsun Şubesi muhataplı, davalı …’ın keşidecisi olduğu, … numaralı, 19/03/2014 keşide tarihli 91.750 TL bedelli çekin, ibrazında davalı bankanın takas odası aracılığı ile ibraz edilerek ödendiğinden ötürü zarara uğradığını beyanla, çek bedelinin davalılardan tahsilini talep eder olduğu, davalı bankanın davacının zararının kendi kusurundan kaynaklandığını, diğer davalının ise çek üzerinde keşide tarihinin kendilerince değiştirilmediğini beyan ile davanın reddini talep ettikleri, mahkememizce anılan çek üzerinde grafoloji uzmanı bilirkişi vasıtası ile inceleme yaptırıldığı, çekin ön yüzündeki keşideci imzasının davalı vekili …’ın eli ürünü olduğu, ancak çekte keşide tarihindeki düzeltmeye ilişkin imzanın …’ın ve ayrıca davalı …’ın eli ürünü olmadığı sonucuna varıldığı, dava konusu çekin keşide tarihi 03/09/2012 iken üzeri çizilip paraflanarak 19/03/2014 yazıldığı, bu çekin davalı banka Samsun şubesine dava dışı … Ürünleri yetkilisi … tarafından 31/08/2012 tarihinde ibraz edildiği, 06/09/2012 tarihinde de bedelinin tahsil edildiği, bundan sonra çekin davacı bankanın Samsun Şubesine 28/03/2014 tarihinde ibraz edildiği, çekin arkasında “takas odası aracılığıyla ibraz edilen iş bu çekle daha önce kullanılmış çek kodu (50) bildirilmiştir” açıklamasının mevcut olduğu, banka kaşesi ve yetkili imzasının bulunduğu, çekin dava dışı … Ltd Şti nin davacı bankadan kullanılan krediye istinaden teminat olarak verildiği, davacının çek lehdarı bu şirket hakkında icra takibi yaptığı, takibin henüz neticelenmediği, çekin karşılıksız çıkması sonucunda çekin keşideciye değil çekin meşru son hamiline yani dava dışı … Ltd Şti ne iadesinin gerektiği, ayrıca çekteki keşide tarihinin değiştirilerek yeniden tedavüle çıkmasında da çek keşide tarihinin değiştirmesine ilişkin imzanın kendisine ait olmadığı tespit edilen davalı …’a bir kusur yüklenemeyeceği anlaşıldığından bu davalıya karşı açılmış olan davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Davacının, dava konu çeki, dava dışı şirketle akdedilen genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak almış olduğu, çek üzerinde keşide tarihinin de değiştirilmiş olduğunun açık bir şekilde belli olduğu davaya konu çekin kabulü sırasında davacı bankanın çekle ilgili sorgulama yapma imkanına sahip olduğu, çekin davacı banka tarafından tahsil edilemeyecek alacağın teminatı olarak alınmış olduğu, dava konusu çekin dava dışı şirket tarafından ciro edilip davacıya verilmiş olması nedeniyle davalı … A.Ş.’nin davacının uğradığı zarardan sorumlu olmayacağı sonucuna varıldığından…”gerekçesi ile, Davacının davalılara karşı açmış olduğu davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, ilaveten; dosyada mevcut bilirkişi raporlarıyla davalı …’ın kusuru sabit olduğu gibi Yargıtay İçtihatları gereğince de davalı bankanın kusurlu kabul edilmesi gerektiğini, bilirkişilerin yapmış oldukları incelemede davalı …’ın kusurunun açık ve net olarak ortaya konulduğunu, raporda bu hususun; “Karşılığı bulunduğu bildirilen çekler, üzerlerine “ödendi” veya benzeri ibareleri taşıyan kaşeler basılarak, ya da üzerleri çizilerek ilgili mahsup ya da tediye fişinin altına eklenmek suretiyle evrakı müspite olarak saklanmaktadır. Bu çeklerin müşteri hesaplarına geçmesinin, ya da doğrudan ödendiğinin kanıtı, bu mahsup/tediye fişleri ve bu fişlerin düzenlenmesinin dayanağı çekler olmaktadır. Karşılıksız çıkan çekler ise üzerlerine herhangi bir işlem yapılmadan, ancak arkalarına ibrazında karşılıksız çıktığı ve bankanın karşılıksız çeklerle ilgili cari sorumluluk tutarı belirtilerek ve de tarih atılarak müşteriye iade edilmektedir. Dava konusu olayda, çekin bedeli davalı banka (şubesi) tarafından takas odasından tahsil edilip, müşterisinin hesabına da alacak kaydedilmesine (ödenmesine) karşın, bu çeki kayıtlarında muhafaza etmediği, yanı sıra çekin yukarıda belirtildiği gibi üzerine ödendi kaşesi de basılmadan tedavüle çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle bedeli daha önce ödenmiş çekin he nasılsa, tekrar tedavüle çıkmasına neden olan davalı Bankanın bu kusurundan dolayı sorumlu olduğu tartışmasızdır.” şeklinde belirtildiğini, Bilirkişi raporuna aksi yönde karar veren mahkemenin bu hususu mutlaka ayrık bir şekilde gerekçesinde belirtmesi gerekirken, buna ilişkin hiçbir gerekçe sunmamasının usul ve yasalara aykırı olduğunu, 5941 sayılı Çek Kanunu gereğince, ödeme halinde çekin şubece alıkonulması gerektiğini, Çek Kanunu’nun 3/5. maddesinin “… ibraz tarihi ile ödememe nedeni çekin üzerine yazılır ve çek, üzerine imzası alınarak hamiline geri verilir…” düzenlemesiyle çek aslının ancak hiç karşılığının olmaması halinde hamile iade edileceğinin hüküm altına alındığını, yine aynı kanunun 3/6 maddesinde de “ Muhatap Bankanın …….. ödemekle yükümlü olduğu tutar dahil kısmi ödeme halinde, çekin ön ve arka yüzünün onaylı fotokopisi ücretsiz olarak hamile verilir….” hükmü düzenlenmiş olup bu düzenlemeye göre de bankanın kısmi ödemede dahi çek aslının hamile verilemeyeceğinin hüküm altına alındığını, Somut olayda ise davalı bankanın tahsil edildiğini beyan ettiği çek aslını yasal düzenlemeye aykırı olarak hamile iade ettiğini ve çekin piyasada yeniden dolaşımına sebebiyet verdiğini, Bankaların birer güven kurumları olup objektif özen sorumluluğu bulunduğunu, bunun neticesi olarak da davalı bankanın sorumluluktan kurtulabilmesi için gerekli özeni göstermiş olsa dahi zararın gerçekleşeceğini kanıtlaması gerektiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2017/11-41, K. 2019/186, T. 21.2.2019 kararının “…Dava, daha önce davalı muhatap bankaya ibraz edilerek tahsil edilen, ancak keşide tarihinde değişiklik yapılıp yeniden tedavüle konulan çeke dayalı alacak istemine ilişkindir. Olayda, daha önce tahsil edilen çekin, tekrar tedavüle konulması nedeniyle davalı bankanın kusurundan söz edilebilirse de; davacı tarafın öncelikle bu çeki ciro yoluyla devraldığı ve ticari ilişkisi bulunan kendi âkidi aleyhine dava açarak veya takipte bulunarak, alacağını bu şahıstan talep etmesi gerekmektedir. Buna karşılık alacağını tahsil edememesi durumunda ise davacının davalı bankanın kusuru nedeniyle mevcut bir zararının oluştuğunun kabulü gerekir…” şeklinde olduğunu, YHGK Kararının da işaret ettiği üzere, söz konusu çeki müvekkili bankaya ciro ve teslim eden dava dışı … hakkında Samsun … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi yapılmasına rağmen herhangi bir tahsilat yapılamadığını ve tahsil imkanı da bulunmadığını, bu hususun bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, Yasal düzenlemelere aykırı işlem tesis ederek karşılığı ödenmiş bir çekin yeniden tedavüle sürülmesine neden olan davalı …’ın kusurunun tartışmasız ve mahkemenin tüm bunlara rağmen davanın reddi yönünde karar oluşturmasının hukuka aykırı olduğunu, T.T.K. hükümleri gereğince zorunlu unsurları tam olan bir çekin kredi borçlarının ödenmesi amacıyla müvekkili banka tarafından teslim alınması esnasında teamül gereği yapılması gereken tüm araştırmaların yapıldığını, öncelikle bir kambiyo senedi üzerinde yapılan değişikliğin paraflanması halinde o kambiyo senedinin sıhhatinin etkilenmeyeceği hususunun hukuki bir gerçeklik olduğunu, yine müvekkili bankanın kendi çekleri dışında diğer banka çekleri üzerinde araştırma yapma yetkisinin sınırsız olmayıp belirli teamül ve uygulamalar çerçevesinde araştırma yapılabildiğini, müvekkili bankanın da bu araştırmaların tamamını yaptığını, Bankaların Bankacılık Kanunu gereği müşteri sırrı yükümlülüğü olduğundan ve bu bilginin üçüncü kişilerle paylaşılması cezai sorumluluk gerektirdiğinden bankaların müşterileri ile ilgili üçüncü kişilere bilgi vermediğini ve teamül gereği çeklerle ilgili sadece müşterilerine ait çeklerin ödenebilir olup olmadığı ve yazılan çeklerin olup olmadığı noktasında genel bilgi verildiğini, çekteki imzaların müşteriye ait olup olmadığı gibi bilgilerin verilemediğini, Çekteki paraf imzaların keşideci imzasıyla benzerlik göstermesinin banka açısından yeterli olduğunu, bunun ötesinde bir imza incelemesi yapmasının bankadan beklenilemeyeceğini, dava konusu çekte bulunan keşide tarihindeki düzeltmeye ilişkin imzaların şekli bir benzerlik gösterdiği hususunun mahkemeye hitaben düzenlenip sunulan 08/06/2016 tarihli bilirkişi raporuyla da sabit olduğunu, dosya içindeki işbu raporun üçüncü sayfasının b) bendinde açıkça “inceleme konusu çekte keşide tarihindeki düzeltmeye ilişkin imza ile davalı vekiline ait mukayese imzaların ilk bakışta şekli bir benzerlik gösterdikleri izlenimi alınmakta ise de, ayrıntılı incelemede aralarında önemli grafolojik farklılıklar bulunduğu izlenmektedir” şeklinde beyan edildiğini, grafolojik bilirkişinin dahi ilk bakışta şeklen benzerlik olduğunu tespit ettiği, ancak makineler yardımıyla farklı olduğunu tespit ettiği bir imzanın sıhhati ile ilgili müvekkili bankaya araştırma yükümlülüğü yüklenmesinin hak ve genel hukuki düzenlemelerle bağdaşmadığını, bu nedenle basiretli bir tacir gibi gerekli araştırmaları yapmadığına ilişkin gerekçenin hukuki mesnetten yoksun olduğunu, Dava konusu çekin keşide tarihinde değişiklik yapılmasının asıl müsebbibinin davalı banka olup, davalı … A.Ş. Çek Kanunu’nun kendisine yüklediği sorumluluğu yerine getirmiş olsaydı çekin tedavül imkânı olmayacağından çek tarihi üzerinde de bir değişikliğin olmayacağını, Ticari hayatta esas olanın, piyasadaki/ tedavüldeki bir çekin tahsil edilmemiş olması olduğunu, bankalar bi güven müessesesi olduklarından daha önce bankasına ibraz edilip de tahsil olunan bir çekin yeniden piyasada tedavüle sokulabileceğinin düşünülemeyeceğini, kendisi de bir banka olan davalının aksi iddialarının hayatın olağan akışına da ters olduğunu, müvekkili bankanın TTK’da düzenlenen basiretli bir tacir gibi hareket ettiğini, ancak davalı bankanın değil basiretli bir tacir gibi hareket etmek, kanunun kendisine yüklediği sorumluluğu dahi yerine getirmediğini, davalı bankanın bu kusuru nedeniyle müvekkili bankanın dava konusu zararının oluştuğunu, Dava konusu çekin, dava dışı … tarafından borçların ödenmesi amacıyla temlik cirosuyla devredilen bir çek olduğunu, dolayısıyla çek ödenmiş olsaydı müvekkili bankanın dava dışı …’ten olan alacağının çek miktarı kadar kısmının tahsil edilmiş olacağını, davalı banka eğer çeki tahsil olunduğunda alıkoysaydı veya çek üzerine ödendiğine dair bir şerh düşmüş olsaydı müvekkili bankanın bu çek yerine başka bir çek ya da başka bir teminat alacağını, müvekkili bankanın diğer alacaklarını tahsil edememiş olmasının, davalı bankayı bu çekten dolayı oluşan zarardan kurtarmayacağını, davalı bankanın kusurlu işlemi ile müvekkili bankanın uğradığı zarar arasında doğrudan illiyet bağı bulunduğunu, davalı … A.Ş.’nin kusurunun ispatlandığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına/ bozulmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, kredi teminatı olarak alınan çekin, takas aracılığı ile ödemesinin yapılmış olmasına rağmen, ödeme yapan banka tarafından çekin alıkonulmayarak tekrar tedavüle konulması nedeniyle uğranıldığı belirtilen zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekil tarafından davalı banka yönünden verilen hükme karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı …’ın keşideci, dava dışı … Ltd Şti nin lehtar olduğu, … Samsun Şubesine ait … çek numaralı 91.750,00 TL miktarlı çekin, davalı … A.Ş.’nin Samsun Şubesine dava dışı lehtar … Ürünleri yetkilisi … tarafından 31/08/2012 tarihinde ibraz edildiği ve çek bedelinin takas odası aracılığı ile …’ye 05/09/2012 tarihinde, … tarafından da hamile 06/09/2012 tarihinde ödendiği, dava konusu çekin keşide tarihi 03/09/2012 iken üzeri çizilip paraflanarak 19/03/2014 yazıldığı, mahkemece grafoloji uzmanı bilirkişiden alınan raporda, çekin ön yüzündeki keşideci imzasının davalı vekili …’ın eli ürünü olduğu, ancak çekte keşide tarihindeki düzeltmeye ilişkin imzanın …’ın ve ayrıca davalı …’ın eli ürünü olmadığının tespit edildiği, yine mahkemece alınan bilirkişi raporunda, dava dışı … Ltd Şti yetkilisinin çek bedeli tahsil edildikten sonra 11/09/2013 tarihinde bankaya ibraz ettiği dilekçe ile kendileri ile ilgili bazı çeklerin takastan alınarak personellerine teslim edilmesinin istenildiği, bu yazının üzerinde “imza uygundur … Samsun Şubesi” kaşe ve imzasının bulunduğu, bu yazıya ek yapılan listede takastan alınması istenilen çeklerin bilgilerinin bulunduğu ve 11. sırada da dava konusu çek bilgilerinin yer aldığının belirtildiği görülmekte olup; davacı tarafça, söz konusu çekin, dava dışı … Ltd Şti’nin bankalarından kullanılan GKS’nin teminatını teşkil etmek üzere ve …’in cirosu ile bankalarına verildiği, çek bedelinin tahsili için takas odası aracılığı ile ibrazında, … A.Ş.tarafından çekin, 05/09/2012 tarihinde davalı … A.Ş.’ye takas odası aracılığı ile ibraz edilerek ödendiğinin bildirildiği, ödemesi yapılan çekin davalı banka tarafından alıkolması gerekirken hamiline iade edilmesi sonucu söz konusu çekin piyasada yeniden dolaşımına sebebiyet verildiği, halihazırda çek bedelinin ödenmemesi sebebi ile davacı bankanın zarara uğradığı belirtilerek, çek bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesi talep edilmektedir. Mahkemece, davacının, dava konu çeki, dava dışı şirketle akdedilen genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak almış olduğu, çek üzerinde keşide tarihinin de değiştirilmiş olduğunun açık bir şekilde belli olduğu davaya konu çekin kabulü sırasında davacı bankanın çekle ilgili sorgulama yapma imkanına sahip olduğu, çekin davacı banka tarafından tahsil edilemeyecek alacağın teminatı olarak alınmış olduğu, dava konusu çekin dava dışı şirket tarafından ciro edilip davacıya verilmiş olması nedeniyle davalı … A.Ş.’nin davacının uğradığı zarardan sorumlu olmayacağı gerekçesi ile davalı banka aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir. Dava konusu uyuşmazlıkla benzer mahiyette bir uyuşmazlıkla ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-41 Esas 2019/186 Karar sayılı 21.02.2019 tarihli ilamında; ” … Bu itibarla daha önce tahsil edilen çekin, tekrar tedavüle konulması nedeniyle davalı bankanın kusurundan söz edilebilirse de; davacı tarafın öncelikle bu çeki ciro yoluyla devraldığı ve ticari ilişkisi bulunan kendi âkidi aleyhine dava açarak veya takipte bulunarak, alacağını bu şahıstan talep etmesi gerekmektedir. Buna karşılık alacağını tahsil edememesi durumunda ise davacının davalı bankanın kusuru nedeniyle mevcut bir zararının oluştuğunun kabulü gerekir. Bu hâliyle dava tarihi itibariyle davacının zararı muhtemel zarar niteliğinde olup, dava tarihi itibariyle mevcut bir zarar söz konusu olmadığından davalı bankanın haksız fiil sorumluluğundan söz edilemeyecektir. Başka deyişle davalı banka aleyhine açılan birleşen dava erken açılan dava niteliğindedir. ” şeklinde değerlendirme yapılmıştır. Davacı tarafça Samsun … İcra Dairesinin … Esas (Eski Samsun … İcra Dairesinin … Esas) sayılı dosyasıyla, dava dışı … Ltd Şti’nin de aralarında bulunduğu beş borçlu hakkında icra takibi başlatılmış ise de, takip dayanağının 3.000.000,00 TL bedelli bono olduğu, takibin kesinleştiği, davacı tarafça icra müdürlüğüne ibraz edilen dilekçe ile borç ödemeden aciz vesikası verilmesinin talep edildiği, talep üzerine icra müdürlüğünce 28/01/2015 tarihinde, çeşitli adreslerde yapılan menkul haczinde borçlulara ait haczi kabil menkule rastlanmadığı, ancak borçlulara ait üzerinde başkaca hacizler bulunan araçlar ve gayrimenkullerin mevcut olduğu ve söz konusu menkul veya gayrimenkullerin satışının talep edilmediği, tüm bu hususlar nazara alınarak alacaklı vekilinin borç ödemeden aciz vesikası verilmesi talebinin reddine karar verildiğinin belirtildiği görülmektedir. İşbu dosyada dava tarihi 24/03/2015’tir. Samsun … İcra Dairesinin … Esas (Eski Samsun … İcra Dairesinin … Esas) sayılı dosyasının yapılan incelemesinden anlaşılacağı üzere, takibe dayanak bononun, dava dışı şirketin kullandığı kredinin teminatını teşkil etmek üzere alındığına dair açık bir delil bulunmadığı gibi kredi teminatını teşkil etmek üzere alındığı kabulünde dahi, icra müdürlüğünün 28/01/2015 tarihli kararına göre, davacının dava tarihi itibarı ile alacağını tahsil etmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşılamamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/11-41 Esas 2019/186 Karar sayılı 21.02.2019 tarihli ilamında da belirtildiği üzere, daha önce tahsil edilen çekin, tekrar tedavüle konulması nedeniyle davalı bankanın kusurundan söz edilebilirse de; davacı tarafın öncelikle bu çeki ciro yoluyla devraldığı ve kredi sözleşmesi nedeniyle kendi âkidi aleyhine dava açarak veya takipte bulunarak, alacağını bu şirketten talep etmesi gerekmektedir. Buna karşılık alacağını tahsil edememesi durumunda ise davacının davalı bankanın kusuru nedeniyle mevcut bir zararının oluştuğunun kabulü gerekir. Bu hâliyle dava tarihi itibariyle davacı zararı muhtemel zarar niteliğinde olup, dava tarihi itibariyle mevcut bir zarar söz konusu olmadığından, davalı bankanın haksız fiil sorumluluğundan söz edilemeyecek olup, davalı banka aleyhine açılan dava erken açılan dava niteliğinde olduğundan, bu gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, mahkemece verilen karar sonucu itibarı ile doğrudur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulüne, HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının gerekçesi düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/10/2019 tarih ve 2015/300 Esas – 2019/931 Karar sayılı kararının gerekçesi düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; Davacının davalılara karşı açmış olduğu davanın REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Harçlar yasası uyarınca belirlenen karar harcı olan 80,70 TL’nin, peşin alınan 1.566,87 TL harçtan mahsubu ile fazla harç olan 1.486,17 TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı … A.Ş. tarafından sarf edildiği anlaşılan 23 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 5-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden, dairemiz karar karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 12.666,25 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 6-Davacı ve davalı … A.Ş. tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 8-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 43,25 TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere; toplam 164,55.TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 9-Bakiye gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/02/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.