Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/401 E. 2022/560 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/401
KARAR NO : 2022/560
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 16/12/2019
DOSYA NUMARASI: 2018/136 Esas – 2019/590 Karar
KARAR TARİHİ : 06/04/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, müvekkili ile ticari ilişkide bulunduğunu, 16/03/2018 tarih 152317 nolu 66.469,49.-TL miktarlı ve 30/03/2018 tarih 152359 nolu 5.997,70.-TL miktarlı toplamda 72.467,19.-TL tutarındaki faturalarda tarihleri ve miktarları belli olan malları teslim etmiş olmasına rağmen henüz alacağın ödenmediğini, borcun vadesinin geçtiğini, İstanbul 24.İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyası ile borçlu aleyhine başlatılan takibin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek, davalının itirazının iptaline, takibin aynen devamına ve %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında tesis edilen ticari ilişkinin herhangi bir sözleşmeye dayanmadığını, ticari ilişki kapsamında tüm doğan alacak ve borçların tarafların düzenledikleri cari hareket dökümü ile birlikte kayıt altına alındığını, müvekkili şirketin davacıdan almış oldukları hizmetlerin bedelini gerçekleştirdiğini, bu ticari ilişki kapsamında yapılan ara ödemeleri davacı tarafın kabul ettiğini ve taraflar arasında örtülü bir ödeme ilişkisi kurulduğunu, bu ticari ilişkinin girişilen icra takibi sonrası durduğunu, davacının muaccel hale gelmeyen bir alacağı kötü niyetli bir şekilde takibe giriştiğini, müvekkili şirketin ise bahsi geçen borcun muacceliyet şartlarının yerine gelmemesi ve kendisinin temerrüde düşmemesi ve şirket merkezinin İstanbul’da bulunması sebebi ile borca ve yetkiye itiraz ettiğini, davacının müvekkili şirkete hiçbir ihtar ve bildirimde bulunmaksızın cari hareket dökümünde yer alan bedel üzerinden icra takibine girişerek haksız ve kötü niyetli bir şekilde doğrudan doğruya müvekkili şirketi zarara uğratmayı amaçladığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi tarih Esas Karar sayılı kararında;
” … davacının sahibi olduğu şirket tarafından davalı şirketin inşaat işleri yapımı için anlaştıkları, bu anlaşmaya istinaden davacı tarafından verilen bu hizmet bedeline göre düzenlenmiş olan 16.03.2018 tarih 152317 numaralı 66.469,49.-TL bedelli, 30.03.2018 tarih … numaralı 5.997,70.-TL bedelli olarak düzenlenen iki adet fatura bedeli toplamının 72.467,19.-TL olduğu, yapılan bu iş karşılığı düzenlenen bu fatura bedellerinin davalı tarafından davacıya ödenmediği, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan incelemeler neticesinde belirlenmiş olup, bu fatura bedellerinden davalının sorumlu olduğu bu hali ile davalının takibe ve borca yapmış olduğu itirazının haksız olduğu kanaatine varıldığı, kaldı ki aksinin davalı tarafından ispatlanamadığı anlaşılmakla; bu haliyle hüküm kurmaya elverişli nitelikte bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile;

Davanın KISMEN KABULÜNE,
Davalının İstanbul 24.İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin 72.467,19.-TL asıl alacak ve 274,07.-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 72.741,26.-TL üzerinden talepnamedeki sair koşullarla takibin devamına,
Kabul edilen meblağ üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilşikin talebin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Taraflar arasında tesis edilen ticari ilişki kapsamında oluşan cari hareket dökümüne karşı herhangi bir itirazları bulunmadığını, ticari ilişki kapsamında doğan tüm alacak ve borçların, tarafların düzenledikleri cari hareket dökümü ile birlikte kayıt altına alındığını, cari hareket dökümünde de yer aldığı üzere, müvekkili şirketin, davacıdan almış olduğu hizmetlerin bedelini ara ödemeler ile gerçekleştirdiğini, davacının da, müvekkili şirket ile arasında sürdürmüş olduğu işbu ticari ilişki kapsamında yapılan ara ödemeleri kabul ettiğini ve taraflar arasında örtülü bir ödeme ilişkisi kurulduğunu,
Davacının, muaccel hale gelmeyen bir alacağı için kötü niyetli bir şekilde icra takibine koyduğunu, muaccel hale gelmeyen işbu alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili şirketin, bahsi geçen borcun muacceliyet şartlarının yerine gelmemesi ve kendisinin temerrüde düşmemesi sebebi ile icra takibine itiraz ettiğini, müvekkilinin icra takibi öncesinde temerrüde düşmediği hususunun, davacı tarafça dava dilekçesi içerisinde de ikrar edildiğini, müvekkilinin icra takibi ile birlikte temerrüde düştüğünün açıkça beyan edildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin herhangi bir sözleşmeye dayanmadığını ve taraflar arasında kararlaştırılmış herhangi bir vade tarihi bulunmadığını,
Davacının işbu davaya konu icra takibini açtığı tarihte müvekkili şirketten muayyen bir alacağı bulunmadığından, takibe konu alacağın likit olarak değerlendirilmesi ve icra inkar tazminatına hükmedilmesinin isabetli olmadığını belirterek,
İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava, fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Mahkemece de belirtildiği üzere, icra takibine dayanak faturalar davalı ticari defterlerinde de kayıtlı olup, bilirkişi incelemesi ile taraf defterlerine göre davalının takip tarihi itibarı ile davacıya 72.467,19.-TL borçlu olduğunun tespit edildiği, bu hali ile davacı tarafça takibe dayanak faturalar tutarında alacağın ispatlandığı, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmayıp, alacağın takipten daha sonraki bir tarihte ödenmesi gerektiği veya henüz vadesi gelmeden takibe konu edildiği yönündeki davalı iddialarının dosya kapsamı ile ispatlanmadığı ve takibe dayanak alacak faturaya dayalı ve likit olduğundan davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraftan alınması gereken 4.968,95.-TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 1.242,23 TL (54,40.TL+1.187,83.TL) harcın mahsubu ile bakiye 3.726,72‬ TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.