Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/400 E. 2022/559 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/400
KARAR NO: 2022/559
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2019
DOSYA NUMARASI: 2018/899 Esas – 2019/1222 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/04/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında mevcut ticari ilişki kapsamında tahakkuk eden 762.696,27-TL alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası ile icra takibi yaptıklarını, davalı tarafın haklı bir neden olmaksızın takibe itiraz ettiğini, buna rağmen icra takibinden sonra kısmi ödemelerde bulunduğunu belirterek, yapılan ödemelerin infaz aşamasında dikkate alınarak, davalı tarafın haksız itirazının iptali ile %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının alacağına karşılık olarak kendilerine toplam 508.464,27-TL ödemede bulunduklarını, ayrıca icra takibinden sonra da ödemelerinin olduğunu, davacı tarafın sözleşmeye göre kendi edimlerini gereği gibi ve süresinde yerine getirmemiş olması nedeniyle yoksun kalınan gelir gözetilerek davacı tarafa 227.622,62-TL ceza uyguladıklarını, söz konusu ceza da dikkate alındığında davacı tarafa herhangi bir borçları bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 13/11/2019 tarih ve 2018/899 Esas – 2019/1222 Karar sayılı kararı ile; “…Taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında düzenlenen faturalara ilişkin BA ve BS formları celp edilmek suretiyle her iki tarafın ticari defterleri üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmış, bilirkişi … düzenlemiş olduğu 23/09/2019 tarihli raporunda davacı tarafın usulüne uygun olarak tutulan ticari defterlerine göre davalı tarafın icra takibinden sonra yapmış olduğu ödemeler de dikkate alındığında davacı tarafın dava tarihi olan 21/09/2019 tarihi itibariyle toplam alacağının 270.397,27-TL olduğunu; davalı tarafın ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde bilirkişi … tarafından düzenlenen 11/09/2019 tarihli raporunda davalının usulüne uygun olarak tutulan ticari defterlerine göre dava tarihi itibariyle davacı tarafa 270.397,27-TL borcu bulunduğunu teknik kanaatleri olarak belirtmişler, mahkememizce de birbirini teyit eden bilirkişi raporları yeterli görülerek hükme esas alınmıştır. Her ne kadar davalı taraf cevap dilekçesinde davacı tarafın kendi edimlerini usulüne uygun ve süresinde yerine getirmediğinden bahisle davacıya yoksun kalınan gelir nedeniyle 227.622,62-TL ceza uygulandığını ve bu kapsamda borçları bulunmadığını iddia etmiş ise de; söz konusu cezayı uygulamayı gerektirir taraflar arasında bir sözleşmenin bulunmadığı, kaldı ki davalı tarafın kendi ticari defterlerine göre davacı tarafa dava tarihi itibariyle 270.397,27-TL borcu bulunduğu belirlenmiş olması nedeniyle HMK 222. maddesi gereğince davacı tarafın bu miktar alacağının bulunduğu mahkememizce değerlendirilmiştir. Her ne kadar davacı taraf icra takibine konu edilen 762.696,27-TL alacak gösterilmek suretiyle mahkememiz nezdinde itirazın iptali davası açmış ve bu miktar üzerinden harç yatırılmış ise de; icra takibinden sonra davadan önce yapılan ödemeler kapsamında davacı tarafın dava tarihi itibariyle alacak miktarının 270.397,27-TL olduğu, bu miktar yönünden itirazın iptalinin istenebileceği, dava açılmadan önce icra aşamasında yapılan ödemelere ilişkin itirazın iptalini istemekte davacı tarafın hukuki yararı bulunmadığı (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/80-889 EK sayılı ilamında da belirtildiği üzere) dikkate alınarak, bu kısım yönünden istemin usulden reddine karar verilmesi gerektiği mahkememizce değerlendirilmiştir. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında mevcut ticari ilişki kapsamında düzenlenen faturalara ilişkin BA ve BS formları ile tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonunda bilirkişiler tarafından düzenlenen iki ayrı raporda davacı tarafın dava tarihi itibariyle davalıdan 270.397,27-TL alacağı bulunduğu, söz konusu alacağın davalı tarafın ticari defterlerinde dahi kayıtlı olduğu, HMK 222.maddesi gereğince davalı borçlu tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olan iş bu alacağın varlığının davacı tarafından ispatlanmış sayılacağı, bu bağlamda davalının itirazının 270.397,27-TL alacak yönünden iptaline, davacı tarafın icra takibinden sonra yapılan ödemeleri de kapsar şekilde itirazın iptalini istemekte hukuki yararı bulunmadığı, dolayısıyla yapılan ödeme miktarı kadar itirazın iptaline ilişkin istemin usulden reddine, söz konusu istemin usulden reddedildiği dikkate alınarak bu kısım yönünden davalı lehine maktu vekalet ücreti ödenmesine karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, davalının, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 270.397,27-TL alacak üzerinden devamına, alacağa takip tarihinden itibaren %18,50’yi geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, dava açılmadan önce yapılan ödemeye ilişkin itirazın iptaline ilişkin talebin ise hukuki yarar bulunmadığından USULDEN REDDİNE, 2-Hükmedilen alacağın %20’si üzerinden hesaplanan 59.079,40-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, ilaveten; davalının süresinde cevap vermediğini, delil listesini de sunmadığını, bu itibarla, cevap ve delil bildirmişcesine, dosyaya sunulan beyan ve eki belgelerin delil olarak kabul edilmesinin hukuka aykırı olup, buna muvafakatleri olmadığını, yine istinaf aşamasında yeni iddialar ve savunmalar ileri sürülerek, davanın tevsi edilmesi çabasına muvafakatleri olmadığını, Davalı borçlunun takibin tamamına itiraz ettiğini, bu nedenle takip rakamının tamamı için işbu davanın açıldığını, itiraz ederek takibi tümüyle durduran ve takip sonrası kısmi ödeme yaparak kötü niyetini ortaya koyan borçlunun, hükümle ödüllendirildiğini ve inkar tazminatı rakamının da takip rakamı üzerinden değil en son bakiyesi üzerinden düşük olarak hesaplandığını, keza ilam vekalet ücretinin de bu şekilde düşük hesaplandığını, Bilirkişi raporlarında tespit edildiği üzere, müvekkilinin takip tarihi itibarıyla davalıdan 762.696,27TL alacaklı olduğunu, takip sonrası yaptığı kısmi ödemeler sonucunda bakiye borcu üzerinden hüküm kurulduğunu, davalının aksi yöndeki iddia ve savunmalarının hatalı olup itibar edilemeyeceğini, Davalı, icra takibinden sonra kısmi ödemeler yapmış ise de, bu ödemelerin icra infaz aşamasında nazarı dikkate alınması gerekirken, aksine hareketle kalan borcu üzerinden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, zira davalının itirazının haksız olup olmadığının, takip tarihi itibariyle değerlendirileceğini, Davalı ile müvekkili arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı gibi cezai şart iddiası ile ilgili bir sözleşme veya kabul bulunmadığını, Davalının geç teslim ve cezai şart iddiasının ise, hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, zira davalının yoksun kalınan kar adı altında, “ceza ve günlük gecikme bedeli” açıklamasıyla düzenlediği 227.622,62TL tutarlı tüm faturalar kabul edilmeyip itiraz ve iade edilmiş ise de, bu faturanın içeriğinde alt kısmında, “…, (no:… …) … kutu ambalaj malzemesi teslimat şartlarına uyulmadığı için ceza faturası bedelidir” ibaresinin yer aldığını, söz konusu ürünün siparişine dair, davalı tarafından mail yoluyla gönderilen sipariş talebi mail dökümünün dosyaya sunulduğunu(kabul anlamına gelmemek üzere), söz konusu mailde de herhangi bir cezai şart v.s. gibi bir uyarı bulunmadığı gibi mail eklerinde de böyle bir uyarı bulunmadığını, bilirkişi raporunda da yer aldığı üzere, davalı ile müvekkili arasındaki ticari ilişkinin bir sözleşmeye dayanmadığını, keza raporda bilirkişiye teslim edilen (ki bu teslimi de kabul etmediklerini) genel şartnamenin de “taraflar arasında düzenlenmediği” hususunun açıkça tespit edildiğini, Teslimat şartlarına uyulmadığı iddiasını da kabul etmediklerini, bu iddianın, ispata muhtaç bir husus olup, buna dair ne bir tespit ne de süresinde bir ihbar bulunmadığını, davalının söz konusu siparişleri müvekkilinden teslim aldığını ve ürünleri kullandığını, herhangi bir iadenin de söz konusu olmadığını, Bütün bunlara rağmen, dava konusu siparişleri teslim aldığını, “teslimat şartlarına uyulmadığı” iddiasıyla neredeyse sipariş tutarı kadar (227.622,62TL) tek taraflı ceza tahakkuk ettirmeye çalışmanın iyi niyetten uzak olduğundan, söz konusu faturalara süresinde itiraz edildiğini ve iade edildiklerini, nitekim raporda da kendilerinin iade ve itirazlarına değinildiğini, Mahkemece, takibin 270.397,27TL alacak üzerinden devamına karar verilmiş olduğundan, icra dairesince de icra vekalet ücreti ve harçların bu rakam esas alınarak hesaplanacağını, usul yönünden de bunun hatalı olup, nihai alacakları bu rakam ise de, takibe bu rakam üzerinden başlanmadığını, 762.696,27 TL üzerinden başlandığını, yapılan inceleme ve hükümde takip tarihinde bu kadar alacaklı olduklarının sabit olup, takip rakamı üzerinden icra vekalet ücreti ve harç hesaplaması yapılması gerekirken, verilen hatalı hüküm nedeniyle, bu haksız durumun ortaya çıktığını belirterek, -Kararın düzeltilerek 762.696,27TL alacaklı olduklarının tespiti ile bu rakam üzerinden icra inkar tazminatı, ilam vekalet ücreti ve harç/ yargılama giderine hükmedilmesine, ödemelerin infaz aşamasında dikkate alınacağının hükümde belirtilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kararın kaldırılarak, davanın esastan reddine, aksi halde bile, davanın reddedilen kısmının hukuki yarar yokluğundan usulden değil de; haksız davanın kısmen esastan reddine, bu nedenlerle de davalı lehine yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin yapılan ödeme miktarı nazara alınarak nisbi olarak hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep ettiklerini, Bilirkişi raporunda, taraflar arasındaki ilişkiye ilişkin şartnamede mal ve hizmet teslimlerinde % 10’dan aşağı olmamak üzere ceazi şart alacağının hükme bağlandığının derc edildiğini, bu sebeple davaya cevap dilekçesinde de açıklandığı gibi, davacı taraf edimlerini süresinde ve gereği gibi ifa etmediği için, taraflar arasındaki sözleşme gereğince 227,861.54.TL tutarındaki miktarın ” 329 DİĞER TİCARİ BORÇ HESABINA” Red edilen ceza tutarı blokajı” olarak davalı şirketin hesaplarında kaydedildiğini, Davacının, dava değeri olarak 762,696.27.TL bildirdiğini, bu dava değeri üzerinden de davasını ikmal ettiğini ve harcını yatırdığını, davadan evvel müvekkili tarafından davacıya; 05.09.2018 tarihinde 16,165.27 TL, 07.09.2018 tarihinde 193,457,51 TL, 11.09.2018 tarihinde 266.233,46 TL ve 8.09.2018 tarihinde 32,608.03 TL olmak üzere toplam 508,464,27 TL ödendiğini, icra takibinden sonra da ödeme yapıldığını, Davacı taraf, sözleşme uyarınca edimlerini gereği gibi ve süresinde yerine getirmediğinden müvekkili şirketin üretiminde aksamalar, hatta durmalar olduğunu, bu durumlar gözetilerek, satın alma sözleşmesinde de belirtildiği gibi davacı tarafa (Yoksun kalınan gelir gözetilerek) 227, 622.62 TL ceza uygulandığını, Davacının, henüz muaccel olmayan alacaklarını da icra takibine ve eldeki davaya konu yaptığını, davacının takip konusu yaptığı alacağının muaccel olup olmadığı, muaccel olmayan alacaklarının icra takibine konu edilip edilmediği konularında Bilirkişi raporlarında denetime açık bir tespit ve değerlendirme olmadığını, bu nedenle hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğu gibi, denetime açık olmadığını, Davacıya dava tarihi itibarıyla muaccel olmuş bir borçları bulunmadığından, bu husus tespit edilerek, davacının davası konusuz olduğundan; öncelikle bu nedenle davanın esastan reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulü ve dava şartı yokluğundan da kısmen usulden reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacıya dava konusu ettiği alacağı ile ilgili ödemeler yapıldığını, ancak resmi kanallarla (banka aracılığıyla) yaptıkları ödemeleri davacının icra dairesine bildirmediğini, davacıya müvekkilinin borcu olmadığından, davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, Davacı tarafından taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olarak içeriği doğru olmayan faturalar keşide edildiğini ve bu faturaların içeriklerinin müvekkili tarafından kabul edilmeyerek faturaların davacıya iade edildiğini, davacıya iade edilen faturaların içeriğinin doğruluğunun ve faturada belirtilen mal veya hizmetin verildiğini ispat yükünün davacıya ait olduğunu, faturaların tarafların KEP sisteminde ve ticari defter ve kayıtlarında mevcut olduğunu, bilirkişi raporlarında bu konuda bir tespit ve değerlendirme bulunmadığından hem davacının hem de müvekkilinin ticari defterlerinin incelenmesi ile mahkemeye sunulan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli raporlar olmadığını, Sözleşmede, ihtilaf halinde davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına itibar edileceği yazılı olup, uyuşmazlığın çözümünde davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelenmesinin lüzumlu olduğunu, bilirkişi raporlarının tarafların iddia ve savunmalarını karşılayacak nitelikte olmadığını, bu sebeple bilirkişi raporlarını kabul etmediklerini, savunmalarını ve itirazlarını karşılayacak bir raporun alınması gerekirken, bu hususta bir karar verilmemesinin de hatalı olduğunu, Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kararın kaldırılarak, davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini, aksi kanaatle davanın kısmen kabulüne yönelik istinaf itirazlarının reddedilmesi halinde bile; davanın reddedilen kısmının esastan haksız ve yasaya aykırı olarak açıldığı hususunun sabit olduğunu, bu nedenle davanın reddedilen kısmının dava şartı hukuki yarar yokluğundan usulden değil de; haksız ve kötü niyetli olarak açılan davanın esastan reddine karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, davalı lehine yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin yapılan ödeme miktarı nazara alınarak nisbi olarak hüküm altına alınmamasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, müvekkili lehine nispi yargılama giderleri ve nispi vekalet ücretine hükmedilmeni talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticari satımdan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça icra takibine konu edilen 762.696,27-TL alacak miktarı dava değeri olarak gösterilerek ve bu miktar üzerinden harç yatırılarak itirazın iptali davası açılmıştır. Bilirkişi raporu ile, davalı tarafça icra takibinden sonra davadan önce yapılan ödemelere göre davacının dava tarihi itibariyle alacak miktarının 270.397,27-TL olduğu tespit edilmiş, mahkemece de belirlenen bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, TBK’nın 100. maddesinde; “Borçlu faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz,” hükmü düzenlenmiştir. Davaya konu takip talebinde de kısmi ödemelerin TBK’nın 100. maddesine göre öncelikle varsa işlemiş faiz ve masraf ve fer’ilere mahsup edileceği belirtilmiştir. Bir başka anlatımla TBK’nun 100. maddesi gereğince ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmemiş olması zorunludur. Buna göre, borçlu, faiz ve masrafları ödemedikçe kısmi ödemeler ana paradan mahsup edilemez. Anılan maddenin uygulanması için takip talebinde bu yönde ayrıca talepte bulunulması gerekli olmayıp, istek olmasa da memurlukça bu husus re’sen dikkate alınmalıdır (Hukuk Genel Kurulu’nun 09/10/2002 tarih ve 2002/12-709 Esas – 2002/781 Karar sayılı kararı). Şu halde, TBK’nun 100. maddesi uyarınca, borçlunun faiz ve masrafları ödemede gecikmiş olması durumunda ödemelerin öncelikle faiz ve masraflardan mahsup edilmesi, geriye kalan paranın ise asıl alacaktan indirilmesi ve her ödeme yapıldıkça bakiye alacağın bu suretle saptanması gerekir.(Yargıtay 12 HD.nin 2018/7452 Esas,2019/9523 Karar sayılı içtihadı) Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda TBK 100 madde hükmü dikkate alınmadan rapor düzenlenmiştir. Buna göre mahkemece bilirkişiden, TBK 100 hükmü uygulanmak suretiyle düzenlenecek rapor alınarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu ve eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/11/2019 tarih ve 2018/899 Esas – 2019/1222 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Davalının istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf talep edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde kendilerine iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.