Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/4 E. 2022/100 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/4 Esas
KARAR NO: 2022/100 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/09/2019
DOSYA NUMARASI: 2017/388 Esas – 2019/625 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 27/01/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin otomotiv parçası sektöründe faaliyet gösterdiğini, ABD ‘den belirli model araçlar için otomatik şanzııman ithal ettiğini, dava konusu ürünlerin ABD‘de mukim Borgvvarner adlı ihracatçı firmadan satın alındığını, müvekkili şirketin satın aldığı söz konusu ürünler için, nakliyat ve lojistik sektöründe faaliyet gösteren davalı … Anonim Şirketi’nin müvekkili şirkete e- posta yoluyla teklif sunduğunu ve sunulan teklifin müvekkili şirket tarafından yine e-posta yoluyla kabulü ile davalının nakliye işini üstlendiğini, 15 Aralık 2015 ‘te davalı şirket …’ın nakliyeye konu olan 3 palet üründen 1 paletin kayıp olduğunu belirttiğini, kaybolan palet hakkında ihracatçı firmadan ve alıcı firma olan müvekkilinden bilgi talep ettiğini, 16 Aralık 2015’te de kaybolan ürünün yanlış etiketlendiği ve hataen farklı bir adrese gönderildiğini, hatanın düzeltildiğini ve bu paletin iletileceğinin davalı tarafından müvekkili şirkete e-posta yoluyla bildirildiğini, gerçekte bir yanlış etiketlenmenin mevzu bahis olmadığını, iletilemeyen ürünlerin zayi olma durumunun davalı tarafından gizlendiğini. davalı şirketin 30 Aralık 2015 te gönderdiği e-posta ile “Yılbaşı ve Chrismas nedeniyle yoğunluk olduğunu” belirttiğini, 6 Ocak 2016’da gönderdiği bir e- postada da “claim (dava) sürecinin devam ettiğini, sigorta işlemlerinin başladığını” belirttiğini, müvekkili şirket tarafından 2 Şubat 2016’da e-posta yolu ile kaybolan ve iletilemeyen söz konusu palet, davalı şirket …’a sorulduğunda; 11 Şubat 2016’da davalı şirketin “Dosya süreçlerinin uzun sürdüğü ve inceleme tamamlandığında dönüş yapılacağı, hukuk departmanı tarafından ilgilenildiği” şeklinde beyanda bulunduğunu, 23 Şubat 2016 tarihinde tedarikçi firma …’in taşıyıcı davalı firma …’ a e-posla yoluyla taşımaya konu ürünlerin adları ve adedinin sorulduğunu, aynı gün davalı şirket …’ın da kaybolan ürün değerinin 11.048,40 Amerikan doları olduğunu, halen bulunamadığını ikrar ettiğini ve ayrıca sigortaya başvurulduğunu beyan ettiğini, eksik bir paleti …’ın bildirimi ile öğrenen müvekkili şirketin, kendisine iletilen paletler içindeki eksik ürünleri de 20 günlük makul süre içerisinde tespit ettiğini ve derhal e-posta yoluyla bunu davalı nakliye firması …’a bildirdiği, yapılan bu ihtar üzerine 11 Nisan 2016, 25 Nisan 2016 ve 27 Nisan 2016 tarihlerinde, iletilen paletler içerisindeki eksik kalemlere ilişkin sigorta şirketine başvurulacağını ve buna ilişkin müvekkili şirketten sigorta şirketine gönderilmek üzere, beyanda bulunulmasının talep edildiğini, 11 Ekim 2016 tarihinde müvekkili şirket tarafından davalı şirketin son defa ihtar edildiğini, önceki ihtarlarda olduğu gibi bu ihtara da cevaben sürecin işlediği, gerekenin yapıldığı/yapılacağı vs gibi beyanlarda bulunulduğunu, son ihtardan itibaren işbu davanın açılmasına kadar aradan geçen yaklaşık 6 aylık sürede de hiçbir somut adım atılmadığını belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalması kaydıyla, kötü ifa nedeniyle müvekkili firmaca satın alınan ve ulaştırılamayan 11.048.40 Dolar değerindeki 2 palet ürün ile 1.264.26 Dolar değerindeki 2 kalem ürün tutarı olan toplam 12,312.66 Dolar zararın, dava tarihinden itibaren işleyecek devlet bankalarının Amerikan Doları ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte davalı şirket tarafından müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın görevsiz mahkemede açıldığını, görevli mahkemenin Denizcilik ve İhtisas Mahkemesi (İstanbul 17. ATM) olduğunu, dava açılabilmesi için gereken bir yıllık hakdüşürücü sürenin geçtiğini, davacının, müvekkilinin yalan beyanlarda bulunarak kendisini oyaladığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davanın esasına TTK 4. Kitapta açıklanan Deniz Ticareti hükümlerinin uygulanması gerektiğini, davacının, sonradan kayıp olduğunu farkettiğini iddia ettiği iki kalem eşya için kanuni bildirim sürelerini geçirdiğini, müvekkilinin söz konusu eşyanın tazmini hususunda herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, mahkemece zayi edilen eşyadan müvekkilinin sorumlu olduğu kanaatine varılsa dahi, bu sorumluluğun TTK’da öngörülen sorumluluğu sınırlandırma hakkı hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, davanın … ve … Sigorta A.Ş’ne ihbar edilmesi gerektiğini belirterek, davanın görev yönünden usulden reddine, davanın bir yıllık zamanışımı süresi geçtikten sonra açılması sebebiyle usulden reddine, aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/09/2019 tarih 2017/388 Esas – 2019/625 Karar sayılı kararında; “…. İlk talebin 1 paletinin kaybına ilişkin, büyük fark edilebilir bir parçanın kaybolmasının olağan taşımacılık riski sayılamayacağı, dışsal bir durum iddiasının bulunmadığı taşıyıcının kusurunun ağır olduğu, dava tarihi ve kayıp bildirim tarihi dikkate alındığında zamanaşımı süresinin dolmadığı davalının 11.048,40 USD tazminattan sorumlu olduğu, ikinci talebin ise taşıma sonunda teslim edilen iki palet yükte iki adet emtia eksiğinden kaynaklı tazminat talebinde paletler teslim edilir iken eksik zayi hasar bildirimden bulunulmadığı, ambalaj açıldığında içerisinde iki adet ürünün eksik olduğunun tespit edildiği, TTK m. 862 gereğince ambalajlama ve paketleme gibi görevlerin gönderene ait olduğu, meydana gelen kaybın TTK m.875 ile belirtilen taşıma sürecinde oluştuğunun sabit olmadığı, ihbarın zamanında yapılması zarar olduğu anlamına gelmeyeceği davacının bu kalem emtia eksiklerinin taşıyıcı sorumluluğunda olduğunu delilleri ile ortaya koyamadığı anlaşılmakla bu talebi yerinde görülmemiş olup; davanın kısman kabulü ile; 11.048,40 USD (Amerikan Doları)’nın dava tarih olan 20/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi gereği Devlet bankalarınca 1 yıl vadeli USD mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilerek …”gerekçesi ile, Davanın kısman kabulü ile; 11.048,40 USD (Amerikan Doları)’nın dava tarih olan 20/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi gereği Devlet bankalarınca 1 yıl vadeli USD mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine…” karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dosyada mevcut hükme esas alınan bilirkişi kök raporu ve ek raporu arasında çelişki bulunduğunu, mahkeme tarafından hüküm aşamasına geçilmeden evvel bu çelişkilerin giderilmesi gerekirken, çelişki giderilmeden hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğunu (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/3440 Esas, 2014/7880 Karar), Dava konusu olayda davacı tarafından talep edilen iki ayrı zarar kalemi bulunduğunu, bunlardan birincisinin, ihracatçı firma adresinden alınarak limana taşınan toplam 3 palet yükün bu taşıma eşyasında 1 paletinin kaybolması neticesinde oluşan zarar; ikincisi ise taşıma sonunda davacı şirkete teslim edilen iki palet yükte iki adet emtia eksiğinden kaynaklı tazminat talebi olduğunu, Davacı şirketin teslim edilen iki palet yükte iki adet emtia eksiğinden kaynaklı tazminat talebine ilişkin hem kök raporda hem de ek raporda aynı doğrultuda tespitlerde bulunulduğunu, dolayısıyla bu husus bakımından kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, ancak ihracatçı firma adresinden alınarak limana taşınan toplam 3 palet yükün, bu taşıma esnasında 1 paletinin kaybolması hususunda müvekkili şirketin sorumluluğu açısından iki raporda farklı tespitler bulunduğunu, bilirkişi kök raporunda işbu durumda “kasten bir çalma-gasp etme, mala el atma” gibi taşıyıcının ağır sorumluluğunu doğuran bir hal bulunmadığı, bu sebeple de zamanaşımı süresinin 1 yıl olarak değerlendirilmeye alınmasının tespit edildiğini, fakat ek raporda taşıyıcının ağır kusurunun bulunduğunu ispatlar nitelikte yeni bir delil sunulmadığı, dosya kapsamında herhangi bir değişiklik olmadığı halde görüş değiştirilerek taşıyıcının sınırsız sorumlu olduğuna yönelik tespitte bulunulduğunu, bu çelişkilere itiraz etmiş olmalarına rağmen mahkemece itirazları değerlendirilmeksizin raporun hükme esas alındığını, Ayrıca bilirkişi ek raporunun da kendi içinde çelişkili olduğunu, raporun 3. sayfasının c bendinde “kusurunun ağırlığı davacı yük ilgilisi ispatlarsa, bu durumda sınırsız ve 3 yıllık zamanaşımı süresine tabi zararlardan sorumluluk gündeme gelir.” şeklinde görüş bildirilmişken, daha sonra ispata bakmaksızın ve hatta ispat yükü yer değiştirilerek taşıyıcının karine olarak ağır kusurlu olduğu tespitinin yapıldığını, ayrıca bilirkişi raporunda Yargıtay’ın emsal kararları bulunduğunun belirtilmesine rağmen, rapor içerisinde tek bir Yargıtay kararına bile yer verilmediğini, bilirkişinin bu yöndeki tespitinin gerekçesinin raporda bulunmadığını, Gerek iki raporun birbiri ile çelişkili olması, gerekse bilirkişi ek raporunun kendi içinde çelişkili olması sebebi ile hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, bu sebeple ilk derece mahkemesinin işbu raporları esas alarak verdiği kararın müvekkili şirket lehine bozulması gerektiğini, Müvekkili şirketin, bir palet gönderinin kaybolmasında kastı veya kasta yakın ağır kusuru bulunmadığından, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, taşıyıcının “ağır kusurlu” olduğu yönündeki değerlendirmesinin, çelişkili bilirkişi raporları esas alınarak yapıldığını ve açıklanan sebeplerle kabulünün mümkün olmadığını, kaldı ki gönderinin kaybının karine olarak taşıyıcının ağır kusurundan kaynaklandığı yönündeki gerekçenin eksik değerlendirme ile oluşturulduğunu, sadece gönderinin ağırlığına bakılarak kusur değerlendirmesi yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, ağır kusur değerlendirmesi yapılabilmesi için taşıyıcının “kasta yakın” ağır kusurunun bulunması gerektiğini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17.9.2014 tarih, 2014/6839 E. Ve 2014/13920 K. Sayılı kararı), Ayrıca TTK mad. 855/5’in, CMR Konvansiyonu 29. maddesi ile benzer nitelikte olup Yargıtay’ın CMR Konvansiyonu ile ilgili kararlarının kıyasen burada da değerlendirilmesi gerektiğini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04.04.2011 tarih, 2010/3654 E. ve 2011/3837 K. sayılı kararı), davacının, müvekkilinin kasta yakın ağır kusurunun varlığını dahi ispatlayamadığını, davacının ispatı olmaksızın ispat yükünün yer değiştirilmek suretiyle sadece gönderinin ağır olmasının taşıyıcının kasta yakın ağır kusuru olduğuna yönelik verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, Müvekkilinin kasta yakın ağır kusuru bulunmadığından TTK mad. 855/5’in, işbu olayda uygulanmasının mümkün olmadığını, TTK mad. 855/1 uyarınca taşıyıcıya karşı 1 yıl içinde dava açılması gerektiğini, ancak davacı davasını bu süre geçtikten sonra açtığından, davanın zamanaşımının geçmiş olması sebebiyle reddi gerektiğini, zira davacının dava dilekçesinde de belirttiği üzere, bir paletin bulunamadığı hususunun 15.12.2015 tarihinde … tarafından davacıya bildirildiğini, davacının basiretli bir tacir olup yasal süreler içerisinde dava ikame etmemesinin kendi kusurlu davranışı olduğunu, kimsenin kendi kusuruyla sebep olduğu bir zarardan başkasını sorumlu tutamayacağını, Sonuç olarak, müvekkili şirketin bir palet gönderinin kaybolmasında kastı veya kasta yakın ağır kusuru bulunmadığından, TTK mad. 855/1 hükmünün uygulanması ve zamanaşımı süresi geçmiş olması nedeniyle davanın reddi gerekirken, davanın kısmen kabulü ile yargılama harç ve masrafları ile karşı taraf vekalet ücretinin müvekkili aleyhine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının davalı müvekkili şirket lehine kaldırılarak, talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili Av. … Katılma yolu ile sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; İki adet emtianın eksikliğine ilişkin 1.264,26 USD taleplerinin yerel mahkeme tarafından hukuka aykırı şekilde reddedildiğini, müvekkili şirket tarafından 2 adet emtianın eksik olduğunun makul süre içerisinde fark edildiği gibi davalıya bildirildiğini, mahkeme kararında da ihbarın zamanında yapıldığına değinildiğini, Davalının, müvekkilinin eksik emtiaya dair bildirimi karşısında emtia eksikliğinin taşımadan kaynaklandığını kabul ederek zararın tazmini için sigorta şirketine başvurduğunu, bu doğrultuda davalının taslak olarak hazırlattığı beyan dilekçesini müvekkilinden antetli kağıda kaşe ve imza ile hazırlayıp göndermesini talep ettiğini, müvekkilinin zararının tazmini için davalı tarafından talep edildiği şekilde beyan dilekçesini hazırlayarak gönderdiğini, müvekkilinin ısrarlı takibi sonucu davalının, sigorta şirketi ile olan süreci yürüttüğünü ve davalı tarafından “sigorta sizinle yapılan anlaşmayı ve kaybolan yükün ağırlığını sordu. Operasyona bakan arkadaşlarımdan bu bilgileri talep ettim. Bu önemli bir gelişme sigorta bir yükün ağırlığını soruyor ise genellikle ödeme yapmak içindir” şeklinde 18.07.2016 tarihli e-postanın (12 numaralı delil ) müvekkiline gönderildiğini, ancak zararın tazmini sürecinin 1 yılı geçecek şekilde davalı tarafından sürüncemede bırakılması sonucunda müvekkilinin eldeki davayı açmak zorunda kaldığını, Davalı ile müvekkili arasında yapılan e-posta yazışmalarından görüleceği üzere, davalının 2 adet emtianın kaybolması hususunun taşıma sırasında meydana geldiğini kabul ederek zararın tazmini için sigorta şirketi ile süreç başlattığını, basiretli bir tacir olan davalının belirtilen zararın kendi taşımasından kaynaklanmaması halinde tazmin için süreç başlatmayacağını, bu doğrultuda da davalının ambalajlama veyahut paketlemenin müvekkiline ait olduğunu gerekçelendirerek, müvekkilinin 2 adet emtia eksikliğine ilişkin talebini geri çevirmesi gerekirken; tazmin için sigorta şirketi nezdinde işlemlere başlaması, müvekkilinden beyan dilekçesi talep etmesi ve 18.07.2016 tarihli sigorta şirketi tarafından ödeme yapılmasını beklediği beyanının, zararın kendi sorumluluğunda ve taşıma esnasında meydana geldiğini kabul etmesinin sonucu olduğunu, zararı ve zarardan sorumluluğunu kabul etmeyen basiretli bir tacirin, sigorta poliçesi kapsamında zararın tazminini talep etmeyeceğini, davalının 2 adet emtianın eksikliğinden kaynaklanan sorumluluğunu kabulü ve tazmin için işlemlere başlaması olguları gözetildiğinde mahkeme tarafından TTK 862 ve 875 maddeleri uyarınca taleplerinin kısmen reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu beirterek, İlk Derece Mahkemesinin davalının sorumluluğunu kabul ettiği 2 adet emtianın eksikliğinden kaynaklanan 1.264,24 USD taleplerinin reddi yönünden kaldırılmasına, 1.264,26 USD alacaklarının dava tarihinden itibaren işleyecek Devlet Bankalarının Amerikan Doları ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte tahsiline, 11.048,40 USD alacaklarının kabulü ile ilgili kararın onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan zararın, taşıyıcıdan tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında, davacının Amerika’da mukim bir firmadan ithal ettiği 3 palet ürünün kara yolu+ deniz yolu+kara yolu ile taşınması hususunda taşıma sözleşmesi bulunduğu, ithalatçı firmadan teslim alınan 3 palet ürünün davalı şirketin sorumluluğunda Amerika’da davalının antreposuna taşınması sırasında 1 paletin kaybedildiği, yine Türkiye’de davacı şirkete teslim edilen 2 palet içerisindeki emtialardan iki adedinin eksik olduğu yönünde davacı tarafça davalıya ihbarda bulunulduğu sabit olup, davacı tarafça, kara yolu ile taşıma sırasında kaybedilen 1 palet ürün ile kendisine teslim edilen iki palet içerisinde bulunması gerekirken eksik olduğu iddia edilen 2 adet emtia bedelinin tahsili talep edilmektedir. Mahkemece bilirkişilerden kök ve ek rapor alınarak, dosyadaki diğer deliller de değerlendirilmek suretiyle istinafa konu karar verilmiştir. Mahkemece de belirtildiği üzere, taşımaya konu büyük ve fark edilebilir nitelikte bir paletin kaybının olağan taşımacılık riski olarak kabul edilemeyeceği, davalı tarafça dışsal bir durum (Gasp, hırsızlık, zorla el koyma vs) iddiasında bulunulmadığı, bir paletin taşıma sırasında kaybolmasında, davalının kasta eş değer kusurunun bulunduğu, bu nedenle sınırlı sorumluluk ilkesi uygulanamayacağı gibi, ağır kusur olması nedeniyle davanın 3 yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı; kusurun, sorumluluğun ve uyuşmazlıkta uygulanması gereken zamanaşımı süresinin tespiti mahkemeye ait olup, bu yönlerden bilirkişi raporlarındaki değerlendirmeler mahkemeyi bağlamayacağından, yeniden rapor alınmasına da gerek olmadığı; davacıya teslim edilen paletlerde iki adet emtia eksikliğine ilişkin ise, paletler teslim edilirken eksik, zayi veya palet hasarına ilişkin tutulmuş herhangi bir tutanak vs bulunmadığı, davacı tarafça ambalaj açıldığında iki adet ürünün eksik olduğunun tespit edildiği belirtilmiş ise de, iddia edilen eksikliğin taşıma sırasında oluştuğunun mevcut delil durumu ile ispatlanmadığı, davalının bu hususta sigortacıya bildirimde bulunması ve davacıdan bir kısım belge talep etmesinin zararı kabul ettiği şeklinde kabulünün mümkün olmadığı, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde taraf vekillerinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının ve katılma yoluyla istinaf eden davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davacıdan alınması gereken 80,70.TL harçtan, davacı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davalıdan alınması gereken 2.761,58.TL harçtan, davalı tarafından istinaf aşamasında yatırılan toplam 769,50.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.992,08.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 7-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/01/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.