Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/384 E. 2022/508 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/384
KARAR NO: 2022/508
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/10/2019
DOSYA NUMARASI: 2017/10 Esas – 2019/943 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/03/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında akdedilmiş olan sözleşme gereği müvekkili tarafından ürünler sipariş edilmiş olup davalı şirket hesabına 26/10/2016 tarihinde 70.769,57 TL havale edildiğini, ancak davalı tarafça siparişlerin müvekkili şirkete teslim edilmediğini, 26/10/2016 tarihinde … sıra nolu fatura tanzim edildiğini, ancak siparişlerin teslim edilmediğini, yapılan görüşmeler neticesinde davalı tarafından sipariş edilen malların ve yapılan ödemenin geri gönderilmeyeceğinin beyan edildiğini, davalı şirket imza yetkilisi hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığında güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçlarından dolayı soruşturma başlatıldığını belirterek, alacağının dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmisini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin, müvekkili şirket ile uzun yıllardan bu yana ticari ilişki içerisinde olduğunu, davacı şirketin bir takım siparişler verdiğini, söz konusu ürünlerin teslim alınmasına rağmen ücretini alamadıklarını ve fatura karşılıklarının ödenmediğini, bunun üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takiplerinin başlatıldığını, … İcra müdürlüğünün dosyasının kesinleştiğini, söz konusu müvekkili alacağı ile ilgili davacı şirket ile görüşmeler devam ederken ve davacı şirket ile ticari ilişkilerin devam ettiği sırada, davacı şirket tarafından müvekkil şirkete bir kısım ödeme yapıldığını, firma ile yapılan görüşme neticesinde ise, söz konusu ödemenin davacının bakiye borcuna istinaden ödendiği noktasında mutabık kalındığını, söz konusu satış işlemi nedeniyle müvekkili firmanın üzerine düşen edimi yerine getirmemesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, davacının yapmış olduğu suç duyurusunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/1515 soruşturma numaralı dosyasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/10/2019 tarih ve 2017/10 Esas – 2019/943 Karar sayılı kararı ile; “….İncelenen tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının dilekçesinde belirtmiş olduğu mallara ilişkin davalı tarafından düzenlenen faturayı ödediği, ödemeye ilişkin dekontun dosyada sunulu olduğu malların teslim edilmediğine dair iddiasının bulunduğu, davalının ise davacı tarafından yapılan bu ödemenin davacının daha önceden aralarında gerçekleşen ticari ilişkilere istinaden bakiye borcuna mahsuben kabul ettiğini ve bu nedenle aradaki ihtilafın ortaya çıkmış olduğu anlaşılmıştır. Davalının savunması incelendiğinde ispat yükünün yer değiştirdiği ve davalı üzerine geçtiği davalının davacının önceki borçlarına istinaden ödemeyi kabul etmiş olduğu iddiasının dosyada iddiayı kanıtlamaya yönelik yeterli delil sunulmamış olması, mali inceleme neticesinde önceki döneme ait borçlara ilişkin herhangi bir usulsüzlük tespit edilmemiş olması karşılığında davalının iddiasını ispat edemediği ve dolayısıyla davacının davasını kabulüne karar verilmesi gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KABULÜ ile 70.769,57 TL nin dava tarihi olan 04/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece verilen gerekçeli kararda, yargılama sırasında ileri sürdükleri davanın esasını etkileyecek hiçbir hususa değinilmeden, davacının önceki borçlarına istinaden ödemenin yapılmış olduğu yönünde yeterli delil sunulmamış olduğu belirtilerek davanın kabul edildiğini, Davacı … Ltd. Şti. firması ile dava dışı ve müvekkilinin alacaklı olduğu … LTD. ŞTİ.’nin aynı kişilere ait firmalar olduğunu, müvekkili şirketin … LTD.ŞTİ’den alacaklı olduğu için bu firmaya karşı icra takibinde bulunduğunu, ancak bu firmanın, iflas erteleme işlemlerine başladığını, bu sırada müvekkiline davacı firmadan ödeme geldiğini, müvekkiline o tutarda borcu olan ve takip dosyaları olan davacı firmanın borcuna istinaden yapılan ödemelerin davacının borcundan mahsup edileceğini firma yetkililerinin görüştüğünü, ancak bir süre sonra davacı firma tarafından müvekkiline karşı işbu davanın açıldığını, Müvekkilinin alacaklı olduğu … firması ile … firmasının ortakları-adresi ve çalışan personellerinin aynı olduğunu, mahkemeye de sundukları ve ticaret sicilden gelen belge ve bilgilerden de anlaşılacağı üzere, … firmasının ortakları ile davacı firma … LTD.ŞTİ ortaklarının, adreslerinin ve telefon numaralarının aynı olup firmaların aynı tüzel kişiliğe sahip olduklarını, ayrıca şirket içi yazışmalardan da görüleceği üzere şirket çalışanlarının dahi değişmediğini, aynı şekilde sadece unvan değiştirerek faaliyetine devam ettiklerini, bunun da şirket yetkililerinin ticari hayatta kötü niyetli olduğunu, aynı ortaklarla aynı faaliyet adresinde aynı kişilerle aynı faaliyet konusunda iş yapmalarına rağmen bu şekilde piyasayı bir nevi dolandırmış olduklarını, hatta yargılama sırasında … firmasının da unvanını … olarak değiştiğinin öğrenildiğini, aynı kişilerle aynı faaliyet alanında yeni şirket kurarak yasalara uygun bir tacir gibi davranmadığını, Her 3 firmanın da ticaret sicildeki adresi, faturalardaki bilgileri, telefonları ve faaliyet konularının aynı ve ortaklar arasındaki ilişkinin de ticaret sicil evrakları ile sabit olup uzun yıllardır ticari ilişki içinde olunan bu firma ile yapılan e mail yazışmalarından da çalışanlarının da aynı olduğunun görüleceğini, … ve …’in her üç firma ile yapılan yazışmalarda ortak kişiler olduğunu, bu firmaların aynı tüzel kişilikte olduğu açıkça ortada iken, dosyaya gelen belgeler de bunu doğrulamakta iken farklı tüzel kişilikmiş gibi dikkate alınarak davanın kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Konunun sadece – bilirkişi raporunda belirtildiği gibi – ” vergi sicil numaraları farklı olan şirketler ayrı tüzel kişiliğe sahiptir ” diyerek geçiştirilebilecek bir konu olmadığını, bilirkişi raporunun mali incelemeler başlığı altında firmaları karşılaştırdığını belirtmiş ise de; dava dışı firmanın kayıtlarına ve ortaklık yapısına hiç değinmediğini, tüm bu hususların incelenmesi ve ortaya çıkarılması için ek rapor alınması talep edilmiş ise de dosyanın ek rapora gönderilmediğini, sadece davacı firmanın yetkililerinin kimler olduğunu ilettiğini ve “her iki firma farklı tüzel kişiliğe sahiptir ” dendiğini, davacının bu durumu kötüye kullanarak kötü niyetli bir şekilde ticari hayatına devam etmeye çalıştığını, Gerekçeli karar yazıldıktan sonra, davacı vekilinin başlattığı ilamlı icra takibi ile kendilerine örnek no: 4-5 icra emrinin tebliğ edildiğini, bu icra emrinde de alacaklı taraf olarak (dava dışı ve yargılamanın başından beri davacı ile aynı tüzel kişiliğe sahip, aynı şahıslarca aynı yerde faaliyet gösteren şirket olduğunu iddia ettikleri ) … Ltd. Şti.’nin alacaklı konumunda göründüğünü, Davacı firma … Ltd.Şti olmasına rağmen, dava dışı ve müvekkili şirketin alacaklı olduğu hatta hakkında iflas kararı verilmiş olan … ltd Şti adına icra takibi başlatıldığını, bu durumun bile iki firmanın aynı firma olduğunu ispatladığını, bu sebeple kendilerine tebliğ edilen icra emrinin iptali ve icranın geri bırakılması talebi ile icra mahkemesinde şikayet yoluna gidildiğini (İst. And. 11 icra Hukuk 2020/31 E. Sy dosya) belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, mal siparişine binaen yapılan avans ödemesi karşılığı mal teslim edilmediği iddiasından kaynaklanan ödenen bedelin istirdatı istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafça davalı şirketten ürün sipariş edildiği, sipariş edilen ürün bedelinin davacı tarafça ödendiği, davalı tarafça da davacı adına fatura düzenlendiği hususlarında taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır. Bilirkişi raporunda, davalı tarafça sunulan fatura ve C/H ekstresi incelendiğinde, dava dışı … Ltd.Şti’nin hesabının 74,560,82 TL borç bakiyesi verdiği, davacı tarafından gönderilen 70.769,57 TL’yi “340-ALINAN SİPARİŞLER” hesabına aktardığı belirtilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacı şirketin bir takım siparişler verdiği, söz konusu ürünlerin teslim alınmasına rağmen ücretini alamadıkları ve fatura karşılıklarının ödenmediği, bunun üzerine …icra takipleri başlatıldığı, … İcra Müdürlüğünün dosyasının kesinleştiği, söz konusu müvekkili alacağı ile ilgili davacı şirket ile görüşmeler devam ederken ve davacı şirket ile ticari ilişkilerin devam ettiği sırada, davacı şirket tarafından müvekkili şirkete bir kısım ödeme yapıldığı, firma ile yapılan görüşme neticesinde ise, söz konusu ödemenin davacının bakiye borcuna istinaden ödendiği noktasında mutabık kalındığı beyan edilmiştir. TBK.’nın 207. maddesinin ikinci fıkrasında asıl olanın peşin satış olduğu düzenlenmiştir. Dava konusu ödemenin avans olarak yapıldığı, ödenen bedel karşılığı malları teslim almadığını iddia eden davacının, bu iddialarını yazılı delillerle ispat etmesi gerekmektedir. Ancak davalı tarafça, davacı tarafından yapılan bu ödemenin davacı ile daha önceden aralarında gerçekleşen ticari ilişkilere istinaden bakiye borcuna mahsup edildiğinin beyan edildiği dikkate alındığında, davalının mal teslim etmediği sabittir. Yukarıda belirtilen bilirkişi raporundaki tespit ve davalı vekilinin gerek yargılama sırasındaki gerekse istinaf dilekçesindeki beyanlarından anlaşılacağı üzere, davacı tarafça ödenen dava konusu bedel, davalının alacaklı olduğu dava dışı … Ltd.Şti’nin borcuna mahsup edilmiştir. Dosya kapsamı ile davalı tarafça, davacı ödemesinin dava dışı şirket borcuna mahsup edilebileceğine davacının muvafakatı bulunduğu ispatlanmamıştır. Davalı şirkete borcu olan şirket ile davacı şirket farklı tüzel kişiliklerdir. Bu hali ile, davacı tarafça alınacak olan ürünler karşılığı yapılan ödemeye karşılık davacıya mal teslim edilmediği ve beyanlara göre de edilmeyeceği anlaşıldığından, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.834,27 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.209,4 TL (54,40.TL + 1.155,00 TL) harcın mahsubu ile bakiye 3.624,87 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/03/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.