Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/372 E. 2021/413 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/372 Esas
KARAR NO : 2021/413 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARA: 2017/595 Esas – 20169/1134 Karar
TARİH: 28/11/2019
BİRLEŞEN MAHKEMEMİZİN 2018/53 ESAS SAYILI DOSYASINDA;
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli), Sözleşmenin İptali
KARAR TARİHİ: 25/03/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl davada davacı dava dilekçesinde özetle; dava dışı … 2014 yılında şirkete nakit finansman sağlamak vaadiyle şirket ortakları olan …’ın % 48 ve kardeşi …’ın % 1 hissesi ile eşi olan …’da bulunan vekaletname ile şahsına ait % 1 hisseyi noterden devir aldığını, fakat vaadini yerine getirmediği için genel kurulun yapılmadığını, daha sonra şirket ortaklarına haber verilmeden, çağrısız ve tebligat yapılmadan, gıyabında bir genel kurul tutanağı hazırlanıp imzasının taklit edildiğini, taklit imza ile genel kurulun yapıldığını, bunun da İstanbul Ticaret odasından 06.06.2014 tarihinde tescilinin gerçekleştirildiğini, şirketin bünyesinde bulunan Bursa Uludağ’da bulunan … Otelin 3. kişilere kiraya verildiğini, kendisinin otele alınmadığını, Aksaray … İlçesi … mevkinde bulunan şirkete ait otel şantiyesinde bulunan tüm malzemelerin 3. kişilere satıldığını, … 2014 yılında Ticaret Sicil’deki ortaklık sıfatını aldığı tarihten itibaren şirket menfaatine ilişkin hiçbir işlem yapmadığını, şirkete zarar verdiğini, … Bakırköy …. Noterliğinin 31/01/2017 tarih ve … yevmiye nolu imza sirkülerinin dondurulması yine bu imza sirküleri ile … yaptığı Uludağ’da ki kiracılardan alacağının devri temlik sözleşmesinin iptali, 29/08/2015 de yapılan genel kurulun kararlarının iptali nedeni ile Aksaray … Noterliğnin 26/08/2015 tarih ve … yevmiye nolu imza sirkülerinin geçersizliği nedeni ile bu imza sirkülerine dayanak olan işlemlerin geçersizliğine, ayrıca 23/11/2017 tarihli duruşma günü ve saatinin ticaret sicil gazetesinde yayınlanmasını talep etmiş 29.05.2014 tarihli Genel Kurul toplantısına ilişkin çağrı yapılmadığı, genel kurul kararların altındaki tüm imzaların şirket ortaklarından kendisine ait olmadığını, sayılan iddialarla ilgili GKK’nın butlanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen 2018/53 esas sayılı davada davacılar dava dilekçesinde özetle; … isimli şahsın 2014 yılında şirkete nakit finansman sağlamak vaadiyle şirket ortakları olan …’ın %48 ve …’ın %1 hissesi ile …’a ait %1 hisseyi noterden devir aldığını, fakat vaadini yerine getirmediği için genel kurul yapılmadığını, daha sonra kendilerine ve diğer ortaklara haber verilmeden, çağrısız ve tebligat yapılmadan 29.05.2014 tarihinde haberleri olmadan gıyablarında ve düzmece bir genel kurul tutanağı hazırlanıp imzalarının taklit edilerek bir genel kurul yapıldığını, akabinde İstanbul Ticaret odasından 06.06.2014 tarihinde tescil gerçekleştirildiğini, ilan yapılmadığını, bu genel kurul toplantısı için yapılmış bir çağrı ilanı olmadığını, bu genel kurulun şirket ortakları …, … ve …’ın gıyabında yani habersiz yapıldığını, bu genel kurulda alınan tüm kararların altındaki imzaların şirket ortaklarından … ve …’a ait olmadığını, yani 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 447 ncı maddesine göre butlan’ı ifade ettiğini, bugüne kadar vaadlerini yerine getirmesini talep ettiklerini fakat karşılığında tehdit gördüklerini, şirket ortağı sıfatında görünen İbrahim Ugurlu’nun şirket aleyhine ve 3. şahıslara verdiği ve vermekte olduğu zararlar nedeni ile bu davanın açılmasının zaruri hal aldığını,…’nun şirkete zarar veren sözleşmeler ve temlikler yaptığını, bu temliklerin sahte olduğunu, temlik yapılan kişilere şirketin herhangi bir borcu bulunmadığını, düzmece faturalar ile şirketi arkadaşı olan kişilere borçlandırarak sahtecilik suçu işlediğini, ayrıca şirketin üzerindeki işyerlerinde çalışmadıkları halde akrabalarını ve arkadaşlarını giriş yaparak SGK kurumunu dolandırdıklarını, bununla ilgili SGK kurumunun… İnşaat ve … hakkında sürdürdüğü soruşturma olduğunu, aynı konuda diğer ortak …’ın mahkemenin 2017/595 dosya numarası ile devam etmakte olan … Tic.Ltd.Şti. nin 29/05/2014 tarihli genel kurulunda alınan kararların butlanı davası olduğunu bu dava ile birleştirilmesini, 6102 sayılı TTK Madde 448 gereği ….Tic. Ltd.Şti. nin 29.05.2014 tarihli genel kurulunda verilen kararların butlanı davası açıldığının ticaret sicil gazetesinde yayınlanmasına ve duruşma gün ve saatinin ilanen üçüncü şahıslara tebliğine, bu nedenle Ticaret Sicil Memurluğuna müzekkere yazılmasına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından aynı konuda açılan ve İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/873 E sayılı dosyasından devam eden ve kesinleşmemiş davanın mevcut olduğunu, bu nedenle bu davanın dinlenmesinin mümkün olmadığını, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin dolduğunu, davacı yanın iddialarının tamamen gerçek dışı olduğunu, yapılan genel kurulun usulüne uygun olduğunu, yine İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/315 E sayılı dosyasından atanan kayyım tarafından genel kurulun toplantıya çağrıldığını ve toplantının gerçekleştirildiğini, bu toplantıya davacının katılmadığı gibi mazeret de sunmadığını, davacı adına hiçbir imza da atılmadığını, sahte imza atıldığı iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, dava dilekçesinde adı geçen … davalı … %76 hisse sahibi ve şirketi tek başına temsil ilzam etmeye yetkili müdür olduğunu, bu nedenle dava dilekçesinde bahsi geçen İbrahim Uğurlu’nun şirket ile hiçbir bağının olmadığı yönündeki iddiaların asılsız olduğunu, şirketin iç işleyişiyle genel kurulun iptali ayrı konular olup, bu nedenle dava dilekçesinde iddia konusu yapılan iş ve işlemlerin bu davada ileri sürülmesinin de doğru olmadığını, bu nedenle davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/11/2019 tarih 2017/595 Esas – 20169/1134 Karar sayılı kararında;” Davacılardan …’ın davalı şirketin hissedarı olduğundan, yapılan genel kurul toplantısına usulüne uygun olarak çağrılması gerektiği açıktır. İspat kuralına ilişkin MK. m. 6 hükmüne göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”. HMK. m. 190/1 hükmüne göre: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir”. Bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur. Dolayısıyla anılan hüküm uyarınca, davalı şirket tarafından anılan davacının usulüne uygun olarak genel kurul toplantısına çağrılmış olduğunun kanıtlanması gerektiği açıktır. Dava dosyasında bu yönde herhangi bir somut delile rastlanmamıştır.Davalının iddiası, hisselerin devredildiğine ilişkin kararlarda davacıların haberlerinin olduğu, muhtelif beyanlarında bu durumu ikrar ettikleri ve devir sözleşmesinin noter aracılığı ile yapılan 29/05/2014 tarihli kararların ticaret sicil gazetesinde tescil ve ilan edildiğidir. Bu durumda askıda hükümsüzlük hallerinin tartışılması gerekir. Askıda hükümsüz halinde işlem, kurucu unsurlarındaki eksikliklerin tamamlanmasıyla artık geçerli bir hukuki işlem haline gelir. Hüküm ifade edebilmesi için bir kısım pay sahiplerinin onayının arandığı yahut alınan kararın ticaret siciline tescil edilmesi şart koşulduğu durumlarda askıda hükümsüzlük söz konusudur.Davalı tarafın diğer bir iddiası ise, dava konusu genel kurulda alınan kararlardaki imzanın davacı …’a ait olduğu yönündedir. Genel kurul tutanağındaki imzanın anılan davacıya ait olup olmadığı hususunda mahkememizce Grafoloji uzmanı bilirkişisinden 16/07/2019 tarihli bilirkişi raporu alınmış, itibar edilen raporda, davalı şirket adına düzenlenmiş 28.12.2012 tarihli … yevmiye numarası ile 29.05.2014 tarihli “1-2” numaralı karaları da içerir 2 sayfadan oluşan kurulu karar defterinde … adına atılmış imzaların davacı …’ın eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Bu durumda davalın savunması bakımından askıda hükümsüzlük hali mevcut değildir. Kötü niyetle dava açılması hali TTK 451. Maddede düzenlenmiş olup şirketin uğradığı zararlardan iptal davası davacıları müteselsilen sorumludur. Kanun koyucu bu hükümle genel kurul kararlarına karşı kötü niyetli dava açılmasını engellemek ve şirketin işleyişini kolaylaştırmak istemiştir. Kötü niyet şirkete zarar vermek kastı şeklinde olabileceği gibi, bencilce kişisel istekleri şirkete kabul ettirebilmek için baskı aracı olarak dava açılması da olabilir.Genel kurulda alınacak kararlarda çoğunluğu elinde bulundurulanların şirket menfaatleri yerine kendi menfaatlerini gözetme gibi bir sakınca doğurabilmektedir. Bunu önlemek için kanun koyucu belli şartların varlığı halinde hem oy çoğunluğuna sahip ortakların yetkilerini sınırlandırmış hem de azınlığı ve şirket organlarına alınan kararların iptali için dava hakkı tanımıştır. Dava konusu genel kurul ve kararları yönünden yukarıda yapılan değerlendirmeler ile iki ortaklı davalı şirketin her iki ortağın dava konusu genel kuruldan önce 29/05/2014 tarihinde yapılan genel kurulda 10 yıl süreyle ve müşterek imza ile şirketi yetkili müdür atanmış oldukları ve tarafların menfaat dengeleri de dikkate alınarak, kötüniyet iddiasının kabulü mümkün olmayıp dava konusu 29/05/2014 tarihli genel kurulda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmiştir. Birleşen 2018/53 esas sayılı davada, 29.05.2014 tarihli genel kurul kararının iptalinin istendiği anlaşılmıştır.Birleşen dava için, pay sahiplerinin (oydan yoksun olanlar dahil) dava açma hakkı paya bağlı bir hak ve emredici kanun hükmüne dayalı bir haktır. Pay sahiplerinin kararın iptali halinde menfaatlerinin olduğunu iptalin şirketin yararına olacağını ispat etme zorunlulukları bulunmamaktadır.Dava hakkı paya bağlı bir hak olduğundan dava açılması sırasında ve dava devam ettiği sürece pay sahipliğinin devam etmesi gerekmektedir.Bilindiği üzere şirket genel kurulu kararının iptali için açılan davada davacının şirket ortağı olması bir dava şartıdır ve dava şartının davanın sonuçlanmasına kadar devam etmesi gerekir. Gerek genel kurul kararlarına karşı butlan gerekse de yöneticilerin yapmış oldukları işlemlere karşı sorumluluk davası açabilmeleri için öncelikle hissedar olmaları gerektiği açıktır. Ancak somut olayda, davacılardan … ve …’ın davalı şirkette hissedarlıkları bulunmadığından taraf ehliyetlerinin de bulunmadığının kabulü gerekmiştir. Davanın 12/01/2018 tarihinde açıldığı, davacı …’ın dava tarihinde şirket ortağı olmadığı hissesinin bulunmadığı anlaşılmakla bu davacı yönünden davanın usulden reddi gerekmiş, her ne kadar diğer davacı …’ında dava açılış tarihi itibariyle şirkette hissedarlığının bulunmadığı bu sebeple aktif dava ehliyetinin bulunmadığı tespit edilmiş ise de, davayı takip etmemesi nedeni ile davanın mahkememizce 20/12/2018 tarihinde yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiği ve bu tarihten itibaren 3 aylık yasal süresi içinde davanın yenilenmediği anlaşılmakla davacı … yönünden HMK’nun 150. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, 1-Asıl dava bakımından (mahkememizin 2017/595 esas) 29/05/2014 tarihli genel kurulda alınan kararların TTK 416/2.maddesi gereğince yoklukla malul olduğunun tespitine, davacı …’ın diğer taleplerinin reddine,2-Birleşen mahkememizin 2018/53 esas sayılı dosyası bakımından ise …’ın dava tarihinde şirket ortağı olarak gözükmediğinden aktif husumetten reddine,3-…’ın da 20/12/2018 tarihli duruşmada müracaata bıraktığı ve yenilemediği de anlaşılmakla HMK 150/5-6 ve HMK 320. maddeleri uyarınca açılmamış sayılmasına, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Dava konusu edilen genel kurul tarihi olan 2014’te ortaklık aile şirketi konumunda olduğunu, bilirkişi tarafından yapılan imza incelemesinde imzanın davacıya ait olmadığının tespit edildiğini, ancak süreç ve gelinen aşamada bunun öneminin kalmadığını, davacı …’ın iki ayrı tarihte yapılan iki ayrı noter sözleşmesi ile paylarını … devrettiğini, Dosyaya sunulan belgelerden davacı …’ın dava konusu genel kuruldan haberdar olduğunu beyan ettiğini, … devir sözleşmeleri sonucunda şirkette %76 pay oranında ortaklık sıfatına sahip olduğunu, davalı şirkette ortaklık sıfatına haiz olduğunu, (Yargıtay 11.HD 24/01/2018 T. 2016/6824 E. – 2018/585 K. )İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı … istinaf dilekçesi ile, 28.11.2019 tarihli duruşmada 2019/1134 Karar sayılı gerekçeli karar ile karara bağlandığını, şirketin eski hisse durumuna döndüğünü,% 51 … , %48 … , % 1 …’a ait olduğunu ancak … hukuka aykırı işlemleri ile şirkete zarar vermeye devam ettiğini, şirketi temsil yetkisinin devam ettiği müddetçe hukuka aykırı işlemleri sonucu otel sözleşmesinin fesih olma tehditi altında olduğunu, İbrahim Uğurlu’nun şirket yönetimini eline geçirdikten sonra şirketin SGK ve Vergi borcunu ödemediğini, Orman Bakanlığından kiralanan Uludağ’daki otel için ödeme yapmadığını ve Orman Bakanlığının kira alacakları dolayısıyla icra başlattığını,
Şirkete ait belge ve bilgilere ulaşılmasının engellendiğini, Uludağ ve Aksaray ilindeki otellere ait demirbaşların ve mobilyaların satıldığını, otellerin borçlandırıldığını, borcun ödenmediği için haciz işlemleri konulduğunu, Şirketin … isimli şahsın yönetimi eline geçirdiği tarihten sonra hiçbir ticari faaliyette bulunmadığını, yatırımların durdurulduğunu, 2015-2019 yılları arası şirket BA-BS formları, mizanları ve vergi beyanlarında kayda girmiş hiçbir faaliyet ve beyanları bulunmadığını, şirketin mal varlıklarını şahsi menfaatleri için elden çıkartmaya ve alacaklarını şahsi hesaplarına aktarmaya yoğunlaştığını, şirketin çıkarları doğrultusunda hiçbir çalışma yapılmadığını, …’nun şirket müdürlüğünün sona erdirilmesi gerektiğini,İleri sürerek, yerel mahkeme kararının Ticaret Sicil Müdürlüğünde tescil ve ilanının sağlanmasını, 29/05/2014 tarihli 2 nolu genel kurul toplantı tutanağında alınan karar ile …’ya şirketi 10 yıl süre ile müştereken temsil etme yetkisi veren kararın ihtiyati tedbiren uygulamasının geri bırakılmasını , şirketin temsil yapısının ve yetki dağılımının eski haline dönmesinin sağlanmasını, kararın Ticaret Sicil Müdürlüğünde tescilin ve Ticaret Sicil Gazetesinde ilanının sağlanmasını talep etmiştir. Davacı … istinaf dilekçesi ile, 29/05/2014 tarihli genel kurul tarihinde …, … ve …’ın şirketin tüm hisselerinde pay sahibi olduklarını, bu genel kurul toplantısı ile … ve …’ın pay sahibi olmaktan çıkartıldığını,Bu toplantıda alınan kararlara karşı açılan davanın tarafları o tarihte yapılmış gibi gösterilip imzalarının taklit edildiğini, şirketin tüm paylarına sahip …, … ve … ile …İnşaat tüzel kişiliği olduğunu, … isimli şahısa hisse devri yapılabilmesinin ancak …, … ve …’ın bir toplatıya katılması ve imzası ile mümkün olacağını, Genel kurulda yokluğunda ve irade dışında imzaların taklit edilmesi suretiyle yapılmış olan genel kurul toplantısında alınan kararların şirketteki pay sahipliğinin ve temsil yetkili müdürlüğün sona erdirilmesinin hükümsüz olduğunu, husumet yokluğunun söz konusu olmadığını, İleri sürerek, istinafa konu 2 nolu kararın kaldırılmasını, yeniden karar verilmesini, 29/05/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan karaların 2018/53 E. Sayılı birleşen dava açısından da yok hükmünde olduğunnu tespitine karar verilmesini, 29/05/2014 tarihli 1 nolu genel kurul toplantık tutanağında 5 nolu karar ile kaldırılan şirket müdürlüğünün geri verilmesini, 29/05/2014 tarihli 2 nolu genel kurul toplantı tutanağında alınan karar ile …’ya şirketi 10 yıl süre ile müştereken temsil etme yetkisi veren kararın ihtiyati tedbiren uygulamasının geri bırakılmasını , şirketin temsil yapısının ve yetki dağılımının eski haline dönmesinin sağlanmasını.
Ticaret Sicil müdürlüğünde tescilin ve ticaret sicil gazetesinde ilanın sağlanması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl ve birleşen davalar, davalı şirketin 29/05/2014 tarihinde yapılan genel kurullarında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkindir.Asıl ve birleşen davalarda davacılar, davalı şirket ortağı olduklarını, şirketin 29/05/2014 tarihinde yapıldığı belirtilen ve 06/06/2014 tarihli Ticaret sicil gazetesinde yayınlanan genel kurul toplantılarında alınan kararların, söz konusu genel kurula katılmadıklarından ve kendilerine usulüne uygun çağrı da yapılmadığından yok hükmünde olduğunun tespitini talep etmişler, mahkemece asıl davanın kabulüne, davalı şirketin 29/05/2014 tarihli genel kurulunda alınan kararların TTK 416/2 maddesi gereğince yoklukla malul olduğunun tespitine, davacının diğer taleplerinin reddine, birleşen dava bakımından davacı … dava tarihi itibarıyla şirket ortağı olmadığından aktif husumetten reddine, birleşen dava davacısı …’ın davasının HMK’nın 150/5-6 ve 320 maddeleri uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiş, karara karşı asıl dava davacısı …, birleşen dava davacısı … ve davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.Limited şirketlerde genel kurulun toplanması TTK’nın 617. Maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin 3. Fıkrası yollaması ile uygulanacak olan TTK’nın 414. Maddesinde çağrının şekli, 416. Maddesinde çağrısız genel kurul toplantısı düzenlenmiştir.Yok hükmünde olduğunun tespiti istenen davaya konu genel kurul toplantıları dosyada bulunan bilgilere göre çağrısız genel kurul toplantısıdır. Davalı şirket genel kurulun çağrılı olduğunu, ortaklara usulüne uygun çağrı yapıldığını savunmamış ve ispat edememiştir.416/1 maddesi hükmüne göre tüm pay sahipleri veya temsilcileri aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın genel kurul toplanabilecektir.Dosyada alınan bilirkişi raporuna göre davaya konu 29/05/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlarda bulunan imza davacı eli ürünü değildir. Buna göre davacının anılan genel kurul toplantılarına katıldığı ispatlanamamıştır. Buna göre söz konusu çağrısız genel kurul toplantısına tüm pay sahipleri katılmadığından genel kurul toplantısının ve alınan kararların usulüne uygun olduğundan bahsedilemeyecektir. Usulüne uygun yapılmış bir genel kurulun varlığından söz edilemeyeceğinden, bu toplantıda alınan kararlarda yok hükmündedir. Yok hükmünde olan genel kurulda alınan kararlara sonradan icazet verilmesi de söz konusu olmayacaktır.Bu nedenle davalının istinaf sebepleri yerinde değildir.Birleşen dava davacısı …/ın istinaf sebebine gelince ancak hukuki yararın bulunması halinde genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespiti talep edilebilecektir. Bu davacının davalı şirkette bulunan hissesini davadan önce devrettiği, davanın açıldığı tarihte şirket ortağı olmadığı anlaşıldığından genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespitini talep etmede hukuki yararının bulunduğunu da ispatlayamadığından mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, istinaf sebebi yerinde değildir. Asıl dava davacısının istinaf sebebine gelince, asıl davacı dava dilekçesinde neticei talep olarak 29/05/2014 tarihli genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitini istemiştir. Dava dilekçesinde belirtiği diğer hususlar ihtiyati tedbir talebine ilişkin olup, ihtiyati tedbir kararı ile iligili olarak ilk derece mahkemesince karar verilmiş, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu da dairemizce incelenerek bu konuda kesin olmak üzere karar verilmiştir. Mutlak butlanla batıl olan genel kurul kararları hakkında verilecek karar yok hükmünde olduğunun tespiti kararı olup, mahkeme de talep gibi genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitine karar vermiştir. Bu nedenle istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamasına göre; ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olup kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, birleşen dava davacısı ve davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının ve davalının istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30.TL ile davacılar tarafından yatırılan 148,60’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılardan alınması gereken 59,30’ar.TL istinaf karar harcının, davacılar tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 54,40’ar.TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90’ar.TL’nin davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep eden davalıdan alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 25/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.