Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/368 E. 2020/731 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/368 Esas
KARAR NO : 2020/731 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/04/2019
NUMARASI : 2018/1107 Esas 2019/344 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan ZararNedeniyle)
KARAR TARİHİ: 02/07/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı … tarafından, dava dışı sigortalı … San. ve Tic. Ltd. Şti’nin yapacağı yurt içi sevkiyatlarda meydana gelebilecek zarar, ziyan ve hasarları 02/05/2016 başlangıç ve 02/05/2017 bitiş tarihli ve … numaralı …. Taşıyıcı Mali Mesuliyet Sigortası Abonman Sözleşmesi ile teminat altına alındığını; sigortalı dava dışı … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin, dava dışı …. San. ve Tic. A.Ş. tarafından …. San. ve Tic. A.Ş.’ye gönderilmek üzere 188 rulo denim kumaş emtiasının Kahramanmaraş’tan İstanbul’a taşınması işini üstlendiğini; ancak bu taşımayı bizzat yerine getirmediğini; bu taşıma işini davalı alt taşıyan …San ve Tic. Ltd. Şti.’ne yaptırdığını; 188 rulo muhtelif denim kumaşın naylon ambalaj içinde rulolar halinde sarıldığını; taşıma esnasında araç seyir halinde iken şiddetli yağmur sebebiyle 10 rulo denim kumaş emtiasının naylon ambalajı içine yağmur suyu sirayet ettiğini; bu nedenle, kumaşların ıslanarak lekelendiğini; kumaşların İstanbul’daki … firmasına getirildiğinde 10 rulonun ıslak olduğunun farkedildiğini; bu nedenle ürünlerin teslim alınmadığını; hem alıcı firma, hem de satıcı firma tarafından kumaşlarda ıslanma sonucu deformasyon ve lekelenme olduğundan emtiayı kabul etmediklerini; hasarlı emtia ile ilgili sigortalı firmaya iade faturası kesildiğini; emtiaların taşıma sırasında hasara uğraması üzerine sigortalı tarafından, davacı … şirketine hasar ihbarında bulunulduğunu; bunun üzerine bir kısım ödemeler yapıldığını; ancak, alt ve fiili taşıyan ve aynı zamanda araç maliki olan davalı …, taşınan emtialar hakimiyeti altında iken ıslandığı için meydana gelen zarar nedeniyle sorumlu olduğunu; hasarın, davlının hakimiyeti sırasında meydana geldiğini; bu nedenle, hasar bedelinin tazmin için İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyası ile icra takibi başlatıldığını; borçlunun takibe yapmış olduğu itirazın haksız ve mesnetsiz olduğunu; bu nedenle icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamına, haksız ve kötüniyetli olduğundan %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini; talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, icra takibinin yetkili icra dairesinde başlatılmadığını; meydana gelen ıslanmanın/hasarın taşıma esnasında gerçekleştiğine dair yeterli emarenin de bulunmadığını; cevap dilekçesindeki ayrıntılı diğer açıklamalar kapsamında; öncelikle yetki itirazının kabulü ile, zamanaşımı yönünden davanın reddi ile haksız ve hukuka aykırı işbu davanın reddine; haksız ve kötüniyetli olan davacı aleyhine ve davalı taraf lehine reddolunacak miktarın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini; talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 18/04/2019 tarih 2018/1107 Esas 2019/344 Karar sayılı kararında;”Dava; taraflar arasında düzenlenen taşıma sözleşmesi kapsamında, zarara uğrayan emtiayı tazmin eden davacı … şirketinin taşıyıcıya rücu edip edemeyeceği bu itibarla İstanbul Anadolu …. İcra Dairesi … sayılı takip dosyasında ödeme emrine vaki itirazın haklı olup olmadığına ilişkindir. İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasının incelenmesinde; 03/01/2018 tarihinde başlatılan takibin alacaklısının … A.Ş., borçlusunun … San.Tic. Ltd.Şti. olduğu; takibin 12.259,37 TL asıl alacağın fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu; örnek no:7 ödeme emrinin borçlu şirkete tebliğ edildiği; borçlu vekilince verilen 18/01/2018 havale tarihli itiraz dilekçesinde borca ve fer’ilerine itiraz edildiği; icra müdürlüğünce 23/01/2018 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği; görülmüştür. İİK’nin 50. maddesine göre, “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.” İİK 50. maddesinde uyarınca yapılan atıf doğrultusunda yetkili icra dairesinin HMK’nin bu husustaki hükümleri uyarınca belirleneceği sonucuna varılmaktadır. İİK 67. maddesine göre itirazın iptali davasının açılması için öncelikle geçerli bir icra takibinin yapılmasının gerektiğinden, izah edilen nedenlerden ötürü davacı tarafından yapılan icra takibinin geçerli bir icra takibi olup olmadığının tespiti gerekir. Mahkemenin önce icra dairesinin yetkili olup olmadığını incelemesi, icra dairesinin yetkili olmadığını tespit etmesi halinde, borcun esasına ilişkin itirazın incelemesine geçilmeksizin takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı ve geçerli bir icra takibi bulunmadığı gözetilerek itirazın iptali davasının da HMK’nın 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermesi gerekmektedir. İtirazın iptaline konu icra dosyasında, borçlu tarafından icra dairesinin yetkisine itiraz edilmediği değerlendirildiğinde özel dava şartı yokluğundan bahsedilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına göre; mahkememizin yetkili olup olmadığına dair yetki ilk itirazı ciddi görülerek, mahkememizce HMK madde 117/3 gereği ön sorun olarak incelenmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 6. maddesine göre; “genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Aynı Kanunun 10. maddesine göre; “sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” 6098 sayılı TBK’nun 89/1 maddesinde, bir miktar para alacağına ilişkin davaların alacaklının yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği hükme bağlanmıştır. Yasal düzenlemeler karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; dava dışı sigortalı ile davalı taşıyıcı arasında taşıma sözleşmesinin bulunduğu, dava dışı sigortalının yerleşim yerinin Kahramanmaraş olduğu, davalı taşıyıcının yerleşim yerinin Gaziantep olduğu, dava dışı sigortalının bir para alacağından bahsedilemeyeceği, emtianın teslim yerinin İstanbul olarak kararlaştırıldığı, mahkememiz yargı çevresinin İstanbul Anadolu sınırlarını kapsadığı bu itibarla mahkememizi yetkili kılan bir usul hükmünün mevcut olmadığı, davalının yetki ilk itirazının yerinde olduğu …”gerekçesi ile, Davalı vekilince cevap süresi içinde yetki itirazında bulunması, dosya içeriğinde de yetkili mahkemenin Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun anlaşılması nedeniyle mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE, HMK.nun. 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde taraflarca müracaat edilmesi halinde dava dosyasının görevli ve yetkili Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olup, istinaf incelemesi sonucu ortadan kaldırılması gerektiğini, Dava Konusu Borç TBK Md. 89 uyarınca para borcu olup yetkili mahkemede itirazın iptali davası açıldığını,Yerel mahkemenin gerekçesine göre sigorta şirketlerinin / halefiyet hakkı sahiplerinin Kanunun tanıdığı haklardan mahrum kaldığı sonucu ortaya çıkmakta olduğunu, Alacaklı, TBK md. 89 uyarınca kendi yerleşim yerinde dava açabileceği / icra takibi başlatabileceği gibi HMK uyarınca davalının yerleşim yerinde de dava açabileceği, icra takibi başlatabileceğini, davacı ile davalılar arasında özel olarak kararlaştırılan bir mahkeme bulunmadığından, davacıya bu konuda seçimlik hak tanınmış ve müvekkili tarafından TBK md. 89 uyarınca kendi yerleşim yeri mahkemesi tercih edildiğini, bu konuda sayısız Yargıtay Kararı ve ayrıca aynı mahiyette mahkeme ara kararları mevcut olduğunu, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1388 E. sayılı dosyasının 15/01/2019 tarihli duruşmasında da 4 no’lu ara karar ile müvekkili sigorta şirketinin adresi itibarıyla mahkemenin yetkili olduğuna karar verilerek davalının yetki itirazının reddine karar verildiğini, Yine İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1178 E. Sayılı dosyasının 31/01/2019 tarihli duruşmasında TBK md. 89 gereği alacaklının kendi yerleşim yerinde takip yapması ve dava açmasının yasaya uygun olduğu, icra dairesinin ve mahkemenin yetkili olduğu gerekçesiyle, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/382 E. Sayılı dosyasının 06/02/2019 tarihli duruşmasında 5 no’lu ara karar ile davalıların yetki itirazının TBK md. 89 uyarınca, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/618 E. Sayılı dosyasının 12/03/2019 tarihli duruşmasında TBK md. 89 gereği alacaklının kendi yerleşim yerinde takip yapması ve dava açmasının yasaya uygun olduğu, icra dairesinin ve mahkemenin yetkili olduğu gerekçesiyle davalının yetki itirazının TBK md. 89/1 uyarınca reddine karar verildiğini, Yine İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/591 E. Sayılı HEYET dosyasının 08/03/2019 tarihli duruşmasında alacağın bir para borcu olduğu, para borçlarının TBK md. 89/1 uyarınca alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceği belirtilerek, İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1154 E. Sayılı dosyasının 15/03/2019 tarihli duruşmasında bir para borcu olduğu gerekçesiyle davalının yetki itirazının TBK md. 89 uyarınca, İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/417 E. Sayılı dosyasının 09/04/2019 tarihli duruşmasında bir para borcu olduğu gerekçesiyle davalının yetki itirazının TBK md. 89 uyarınca, İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/342 E. Sayılı dosyasının 18/04/2019 tarihli duruşmasında bir para borcu olduğu gerekçesiyle davalının yetki itirazının TBK md. 89 uyarınca, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1515 E. Sayılı dosyasının 30/04/2019 tarihli duruşmasında bir para borcu olduğu gerekçesiyle davalının yetki itirazının TBK md. 89 uyarınca, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/562 E. Sayılı dosyasının 09/05/2019 tarihli duruşmasında bir para borcu olduğu gerekçesiyle davalının yetki itirazının TBK md. 89 uyarınca, İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/98 E. Sayılı dosyasının 16/05/2019 tarihli duruşmasında bir para borcu olduğu gerekçesiyle davalının yetki itirazının TBK md. 89 uyarınca reddine karar verildiğini, Bahsi geçen dava dosyalarında da müvekkili tarafından açılan davalarda para borcu olduğu gerekçesiyle karşı tarafların yetki itirazlarının reddine karar verildiği, bu kararlar yakın tarihli olduğundan, emsal olması açısından ekte sunulduğu, Bunlar dışında bu hususta ayrıca emsal Yargıtay kararları da mevcut olduğu, nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/630 E. 2014/332 K. Sayılı ve 19.3.2014 tarihli kararında bu husus ayrıntısıyla uzun uzun izah edildiğini, Borcun bir para borcu olduğuna kuşku olmadığı, zira para dışında başka şekilde ifa edilebilmesi mümkün olmayan bir borç olduğu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca ayrıntısıyla izah edildiği üzere, böyle bir durumda alacaklı davasını genel ya da özel yetkili mahkemede açmak hususunda seçim hakkını kullanabileceğini, (Yargıtay 11. H.D.’nin 2008/10806 E. 2010/1757 K. sayılı ve 16.02.2010 tarihli kararı)Tüm Yargıtay kararlarından da görüleceği üzere, somut olaya konu olayın da paradan başka bir şekilde ifa edilebilmesi mümkün olmadığı, bu sebeple TBK md. 89 uyarınca bir para borcu söz konusu olduğu, bu sebeple müvekkilinin yerleşim yeri mahkemeleri/icra daireleri de yetkili olduğunu, Diğer yandan İstanbul BAM 16. H.D. 2018/628 E. 2018/481 K. Sayılı ve 05.03.2018 tarihli kararında görüleceği üzere bu halde dahi, borcun para borcu olduğuna dolayısıyla götürülecek borçlardan olduğuna İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından çok yakın bir zamanda kesin bir şekilde karar verilerek, davacının yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğuna karar verildiğini, Yine Yargıtay 11. H.D.’nin 2004/9320 E. 2005/5968 K. Sayılı ve 09.06.2005 tarihli kararı uyarınca; halefiyet ilişkisine dayalı davalarda da halefiyet hakkına dayanarak dava açan davacı artık para borcu alacaklısı haline gelmekte olduğu, somut olayda da bu şekilde olduğu, müvekkilinin sigortalısının zararını gidermekle onun haklarına halef olmakta olduğunu, sigortalının herhangi bir zararı ya da alacağı söz konusu olmadığını, sigortalısının zararını gideren müvekkilinin bu aşamadan sonra alacaklı ve zarar gören konumunda olduğunu, bu sebeple para borcu alacaklısı haline gelen müvekkilinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olduğunu, hem Yargıtay hem de Bölge Adliye Mahkemesince bu yönde kararlar verildiğini, Davalının bu zarardan doğan borcu bir “para borcu” olduğundan, TBK md. 89 hükümleri uyarınca yine alacaklının yani müvekkilinin yerleşim yerinde dava edilmesi, takibe konu edilmesi mümkün olduğunu, Yerel Mahkeme gerekçesinde davanın taşıma sözleşmesinden doğan bir dava olduğu belirtildiğini, ancak buna rağmen para borcu şeklinde değerlendirilmediğini, (Yargıtay 13. HD.nin 1991/6411 E. 1991/8198 K. Sayılı ve 20.09.1991 tarihli kararı, Yargıtay 15. HD.nin, 1980/1202 E. 1980/1216 K. Sayılı ve 09.05.1980 tarihli kararı)Yerel mahkemenin gerekçesine göre sigorta şirketlerinin halefiyet hakkı sahiplerinin kanunun tanıdığı haklardan mahrum kaldığı sonucunun ortaya çıkmakta olduğunu, Yerel mahkeme gerekçeli kararında, dava dışı sigortalı ile davalı arasındaki sözleşmeye göre değerlendirme yaptığı; “sigortalının yerleşim yeri Kahramanmaraş, taşıyıcının yerleşim yeri Gaziantep olduğu, dava dışı sigortalının bir para alacağından bahsedilemeyeceği, emtianın teslim yerinin İstanbul olarak kararlaştırıldığı…” yönünde karar verdiği ancak müvekkili … Sigorta’nın alacağının niteliği, sigortalısının haklarına halef olması gibi hususlarda hukuki bir değerlendirme yapmamış ve bu anlamda dosyayı sürüncemede bıraktığını,Müvekkilinin sigortalısının zararını karşılamakla zarar gören haline geldiği, diğer bir deyişle, artık zararı karşılanan sigortalı, zarar gören ya da alacaklı konumunda olmadığını, Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında belirttiği durum göz önüne alınırsa, BK md. 89’un sigorta şirketleri ya da halefiyet hakkı sahipleri için hiçbir surette uygulama alanı bulamaması durumu gündeme gelecektir ki bu da adil yargılanma hakkı ile Anayasanın eşitlik ilkesine aykırılık teşkil edeceğini, Böyle bir durumda sigorta şirketleri, kanunun tanıdığı haklardan mahrum kalacağı, . Mahkemenin bu gerekçesini destekleyen hiçbir kanun maddesi bulunmadığı, zira bu aşamadan sonra, sigortalısının zararını gideren müvekkilinin, artık alacaklı ve zarar gören haline gelmekte ve sigortalısının hiçbir zararı kalmadığını,İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yerel mahkemenin yetkili olduğuna, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1107 Esas 2019/344 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan hasar alacağını sigortalısına ödeyen davacı … şirketinin sigortalısının haklarına halefiyet gereğince sigorta poliçesi kapsamında ödediği hasar bedelinin sorumlusundan tahsili için yaptığı takibe itirazın iptaline ilişkindir.Davacı vekili, dava dışı …San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin müvekkili sigorta şirketince 02/05/2016-2017 başlangıç ve bitiş tarihli … numaralı Yurtiçi Taşıyıcı Mali Mesuliyet Sigortası Abonman sözleşmesi ile sigortalı olduğunu, dava dışı sigortalısının yine dava dışı …San. Ve Tic. A.Ş.’nin emtiasının taşınması işini üstlendiğini, taşıma işini alt taşıyıcı davalıya yaptırdığını, davalı taşıyıcının sorumluluğunda taşınan emtialarda taşımadan kaynaklı hasar meydana geldiğini, bunun üzerine sigortalısı tarafından kendilerine hasar ihbarında bulunulduğunu, bunun üzerine dava dışı hasarlanan emtiaların sahibi olan şirketten hasar bedelinin sigortalılarına ödenmesi için onay alındığını ve hasar bedelinin sigortalılarına ödendiğini, TTK 1472. Maddesi uyarınca sigortalılarının haklarına halef olduklarını, hasardan TTK’nın ilgili hükümleri gereğince davalı alt/fiili taşıyıcının sorumlu olduğunu, ödedikleri hasar bedelinin tahsili için yaptıkları takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece davalının cevap süresinde yetki itirazında bulunması nedeniyle yetkili mahkemenin Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesi olduğundan bahisle mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dosya içine davaya konu takip dosyası getirtilmiş, incelenmesinde alacaklının davacı, borçlunun davalı, takip dayanağının davalı tarafından yapılan taşımada emtianın hasarlanması nedeniyle oluşan zararın TTK 1472 maddesi gereğince rucüen tazmini talebi olduğu, davalı borçlunun süresinde borca, işlemiş faize, işleyecek faize ve tüm ferilere itirazı üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.İş bu istinafa konu itirazın iptali davası süresinde açılmış, davalı süresinde verdiği cevap dilekçesi ile mahkemenin yetkisine itiraz ederek yetkili mahkemenin Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu belirtmiştir.
Dava, taşımadan kaynaklı hasar bedelinin sigortalıya ödenmesi nedeniyle TTK 1472. Maddesi gereğince sigortalısına halefiyetten dolayı sorumlusundan rucüen tahsili isteminden kaynaklanmaktadır.Taraflar arasında sigorta ilişkisi bulunmamaktadır. Davacı … poliçesi kapsamında hasar bedelini ödediğinden bahisle rucüen ödediği bedeli sorumludan talep etmektedir. Davacı …, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli ve yetkili mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22/03/1944 tarihli 37/9 E.K.sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde belirtilmiştir.Yetkili mahkemenin belirlenmesinde de yukarıda belirtilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun kararı doğrultusunda sigortalı ile davalı arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekmektedir.Davacının sigortalısı ile davalı arasındaki hukuki ilişki üst ve alt taşıyıcı ilişkisidir. Davacının sigortalısı üstlendiği yurtiçi taşıma işini alt taşıyıcı olarak davalıya yaptırmıştır. Buna göre davacının sigortalısı üstlendiği taşıma işi nedeniyle meydana gelen hasardan dolayı ödemek zorunda kaldığı tazminatı alt taşıyıcı davalıdan talep edebilecektir.Buna göre yetkili mahkeme HMK’nın 6. Maddesindeki genel yetki kuralına göre davalının dava tarihindeki yerleşim yeri mahkemesidir. Davalının yerleşim yeri Gaziantep olduğundan genel yetkili mahkeme Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesidir. Yine uyuşmazlık taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinden kaynaklandığından TTK 890/1. Maddesine göre taşımaya konu malın teslim alındığı veya teslim edildiği yer mahkemesi de yetkili olacaktır. Taraflar arasındaki taşıma sözleşmesine göre taşınacak malların teslim alındığı yer Kahremenmaraş, teslim yeri Güngören/İstanbul olduğundan, bu maddeye göre Kahramanmaraş veya Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi de yetkili olacaktır. Davalının sözleşmesel edim borcu para olmamakla birlikte, TBK’nın 89. Maddesine göre para borçlarında ifa yeri alacaklının yerleşim yeri olduğundan, HMK’nın 10. Maddesine göre ifa yeri alacaklının yani davacının sigortalısının yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. Buna göre davacının sigortalısının yerleşim yeri Kahramanmaraş olduğundan uyuşmazlıkta Kahramanmaraş Asliye Ticaret Mahkemesi de yetkili olabilecektir.Davacı ise davayı yetkisiz olan İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesinde açmıştır. Bu durumda davacı yetkisiz mahkemede dava açtığından yetkili mahkemeyi belirleme hakkı davalıya geçmiş bulunmaktadır. Davalı da süresinde verdiği cevap dilekçesi ile yetki itirazında bulunarak yetkili mahkeme olarak Gaziantep Mahkemesini gösterdiğinden yapılan yetki itirazı usulüne uygundur. Bu nedenle davacının istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/07/2020 tarihinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.