Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/366 E. 2022/282 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/366 Esas
KARAR NO: 2022/282 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2019
NUMARASI: 2017/215 Esas 2019/1254 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/02/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili davacı ile davalı arasında 19.01.2015 tarihli … belge numaralı Acentelik Sözleqmesi ve yine 19.01.2015 tarihli Acentelik Sözleşmesi Ek protokolü imzalandığını, müvekkilinin davalı şirketin acenteliğini Gaziantep ilinde üzerine düşen tüm sorumluluklarını tam ve eksiksiz olarak getirmekte iken hiçbir sebep yokken ve müvekkilinin de anlam veremediği şekilde Zeytinburnu … Noterliğinin 14.01.2016 tarihli ve … yevmiye numaralı ihbarnamesi ile sözleşmenin tek taraflı olarak davalı tarafından feshedildiğini, fesih bildiriminin müvekkiline tebliğ tarihinin 18.01.2016 olduğunu ve dolayısıyla fesih işleminin sözleşmede belirtilen her iki süreye de uyulmayarak yapılmakla sözleşmenin hukuken feshedilmiş olmadığını, sözleşmenin bitim süresinin en az 19.01.2017 tarihine kadar uzadığını, davalı tarafından gerçekleştirilen işlemin haksız fesih niteliği taşıdığından bahisle, davalarının kabulü ile, 1.000,00 TL maddi tazminatın fesih tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 10.000,00 TL manevi tazminatın fesih tarihinden işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın her ne kadar davayı Gaziantep’te açmış ise de taraflar arasında akdedilen Acentelik Sözleşmesinde Bakırköy adliyesinin yetkisinin açıkça gösterildiğini, tarafların imzaladığı ve davacı yanında kabul ettiği Acentelik Sözleşmesinin 8. Maddesinin feshe ilişkin usul ve esasları düzenlendiğini, fesihin süresinde olduğunu, herhangi bir usulsüzlüğün söz konusu olmadığını, ayrıca fesihten çok önce müvekkili şirketçe durumun davacı tarafa bildirildiğini, aktin feshedileceği bilgisi verildiğini, ancak davacının çeşitli bahanelerle fesihnameyi imzalamaktan imtina ettiğini, bu durum karşısında müvekkili tarafından kendisine noter aracılığıyla aktin feshedileceğine ilişkin ihtarnamenin çekildiğini, tüm süreç esnasında protokolde belirlenen usul ve esaslara göre hareket edildiğini, davacının portföy tazminatı talebinde bulunabilmesi için bazı şartların mevcut olması gerektiğini, istenilen manevi tazminatın da sebebinin anlaşılamadığını, manevi tazminat için istenilen faiz başlangıç tarihinin de kabul edilemez olduğundan bahisle, öncelikle davanın usulden reddini, davanın esasına girilmesi halinde davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve 2017/215 Esas – 2019/1254 Karar sayılı kararında; “….Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiştir. Davacı taraf tarafları arsındaki acentelik sözleşmesinin, sözleşme hükümlerine göre belirlenen sürelere uyulmadan haksız olarak feshedildiğini belirterek uğradığı maddi ve manevi zararın tazminin talep etmiştir. Talimatla alınan bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak tespit edildiği üzere, taraflar arasındaki sözleşmeye göre, sözleşme süresinin bitim tarihi olan 19/01/2016 tarihinden evvel 3 ay içinde ve her halükarda 15 gün önceden karşı tarafın eline geçecek bir fesih beyanı ile sözleşmeyi sona erdirebileceği, yani geçerli bir fesih beyanı 19/10/2015 ile 19/01/2016 arasında ve en geç 04/01/2016 tarihinde karşı tarafın elinde olacak şekilde olması gerektiği, davalının noter kanalı ile yaptığı fesih beyanının 18/01/2016 tarihinde acentenin eline geçtiği, dolayısıyla, sözleşmenin ilgili hükmüne uygun olmayan bir şekilde sözleşme feshedildiği için bu feshin hüküm doğurmayacağı ve sözleşmeye göre sözleşmenin l yıl daha uzadığı, yani 19/01/2017 tarihine kadar devam edeceği, aynı konuyu düzenleyen TTK m, 121/2: “Belirli sure için yapılan bir acentelik sözleşmesinin, sure dolduktan sonra uygulanmaya devam edilmesi hâlinde, sözleşme belirsiz sureli hâle gelir. ” hükmünün bulunduğu, davacının ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde, fesih girişimi sonrası dönemde de sözleşmenin uygulanmaya devam etmiş olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla sürenin dolmasına rağmen sözleşmenin uygulanmaya devam edilmiş olması sebebiyle sözleşme belirsiz süreli hale geldiği, her ne kadar sözleşmenin ilgili hükmüne göre bu durumda sözleşme bir yıl daha uzamış olur denilmekte ise de, kanun emredici hükmü karşısında sözleşme belirsiz süreli hale geldiğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Daha sonra 2017 yılı itibariyle fiilen taraflar arasındaki ilişkinin sona erdiğinin anlaşıldığı, davalının bu sefer, hiçbir bildirimde bulunmaksızın belirsiz süreli hale gelen sözleşmeyi feshettiği ve 3 aylık feshi ihbar süresine uymadığının anlaşılmıştır. Bu duruma davalının sözleşmeyi süresine uymadan feshettiği ve haklı bir fesih nedeni de iddia ve ispat etmediği. “Haklı bir sebep olmadan veya üç aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır.” şeklindeki 6102 Sayılı TTK m 121/4 hükmüne göre, davacının tazminat talep edebileceği, bununla birlikte davacı davacının, davalı lehine kazandırdığı ve halen davalı ile çalışan müşteri portföyünün varlığını ispat edecek bilgi ve belge sunmadığı, bu sebeple müvekkili şirkete kazandırılan ve yarar sağlamaya devam eden müşteriler, iş çevreleri için talep edilen denkleştirme tazminatı talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunda her ne kadar davacının aylık karının 2.402,78 TL olduğu, 3 aylık feshi bildirim süresine uyulmadığı için 3 x 2.402,78 = 7.208,34 TL ödenmesi gerektiği belirtilmişse de, yukarıda belirtilen gerekçe ile bu hesaplamaya itibar edilmemiştir. Bununla beraber, taraflar arasındaki Acentelik Sözleşmesi Ek Protokolü”nün 3.2 hükmüne göre sözleşme ile ek protokol arasında herhangi bir uyuşmazlık ve/veya tutarsızlık olması durumunda, söz konusu durum hakkında işbu Ek Protokol hükümleri esas alınacağı, gerek sözleşme kapsamında gerekse protokol kapsamında taşımacının sözleşmeyi usulüne uygun olmayan şekilde feshetmesi halinde ne gibi bir yaptırım uygulanacağı belirlenmemiş iken, acentenin sözleşmeyi usulüne uygun olmayan şekillerde feshetmesi halinde taşımacıya ödemesi gereken tazminat, protokolün 9.3, hükmü ile düzenlendiği, bu hükmün “Acente 12 nci maddede belirtilen fesih hakkını kullanmak istediğini 3 ay önceden Taşımacı ‘ya yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bildirimde bulunmadan sözleşmeyi feshetmesi, işi bırakması veya bildirimi geç yapması durumunda, gecikmenin 30 (otuz) güne kadar olması olması halinde 5.000 TL (beşbin Türk Lirası) ve ayrıca 30 (otuz) günü geçen her gün için 200 TL (itayüz Türk Lirası) cezai şart olarak ödemeyi kabul eder. ” şeklinde olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin usulsüz feshe bakış açısı dikkate alınacak olursa, usulsüz fesih halinde taraflardan biri için yaptırım öngörülmüş olması halinde, kiyasen bu yaptırımın her iki taraf için de uygulanmasının hakkaniyete uygun olacağı, buna göre fesih bildiriminin en geç 04/01/2016 tarihinde olması gerekirken 18/01/2016 tarihinde tebliğ edildiği ve gecikmenin 30 günden az bir süre olduğu, bu durumda Ek Protokol ile öngörülen 5.000 TL’nin taşımacı tarafından acenteye ödenmesi gerektiği kıyas yolu ile söylenebileceği yönündeki bilirkişi görüşü mahkememizce de benimsenmiş ve 5.000,00 TL tazminatın fesih tarihinden itibaren davalıdan talep edilebileceği kabul edilmiştir. Davacı karşı taraftan manevi tazminatta talep etmiştir. Manevi tazminat BK’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Davacı manevi tazminata dayanak olarak herhangi bir delil sunmamıştır. Davalının acente sözleşmesini ihlal etmesi halinde manevi olarak ne şekilde zarar gördüğünü, itibarını zedeleyici ne gibi eylemleri olduğunu ispatlayamamıştır. Bu nedenlerle manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile, 5.000,00-TL tazminatın 18.01.2016 tarihinden itibaren işleyecek avansa faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, Manevi tazminata ilişkin davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Dava dilekçesinde, taraflar arasında 19.01.2015 tarihli acentelik sözleşmesi akdedildiği, davalı yanın keşide ettiği 14.01.2016 tarihli ihtarname ile acentelik sözleşmesini tek taraflı olarak fesih ettiği, fesih işleminin haksız olduğu, bu sebeple de HMK’ unun 107.maddesi gereğince fazlaya ilişkin kısmı saklı olmak üzere 6102 sayılı TTK’ unun 122.maddesine tevfikan 1.000.-TL tutarındaki DENKLEŞTİRME / portföy tazminatının fesih tarihinden itibaren tahsiline ve 10.000.-TL manevi tazminatın fesih tarihinden itibaren faizi ime birlikte tahsiline karar verilmesi talep edildiğini, Cevap dilekçesi ile TTK’ unun 122.maddesinde denkleştirme tazminatının ne şekilde hesaplanacağının açık bir şekilde hüküm altına alındığı, bu sebeple de davacının BELİRSİZ ALACAK davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı, huzurdaki davanın bu sebeple reddine karar verilmesi talep edilmiş, ayrıca, taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesinin bir yıl süreli olarak düzenlendiği, 8.maddesi ile de tarafların tek taraflı olarak Noter kanalı ile fesih ihtarnamesi keşide ederek acentelik sözleşmesini fesih hakkının bulunduğu, müvekkili şirket tarafından keşlde olunan 14.01.2016 tarihli ihtarname ile acentelik sözleşmesinin bir yıllık süresini uzatmayacağı ve bir yıllık sürenin sonu olan 18.01.2016 tarihi itibarı ile acentelik sözleşmesini fesih ettiğinin bildirildiği, dolayısı ile feshin haksız olmadığı, KALDI Kİ davacı yanın TTK’ unun 121/4.maddesine tevfikan her hangi bir talebinin bulunmadığı, dolayısı ile TTK’ unun 121.maddesi hükmünün huzurdaki davanın konusu OLMADIĞI, davacının TTK’ unun 122.maddesinde hüküm altına alınan denkleştirme / portföy tazminatı talep etme hakkının bulunmadığı, acentenin TTK’ unun 122.maddesinde hüküm altına alınan denkleştirme tazminatı talep edebilmesi için üç şartın gerçekleşmesi gerektiği, birinci şartın, acentenin yeni müşteri bulması ve sözleşmenin sona ermesinden sonra da bu müşteriler sebebiyle önemli menfaatler elde edilmeye devam edilmesi olduğu, müvekkili şirketin ” … “Togosu ile yurt içi ve uluslararası paket ve hızlı kargo taşımacılığı yaptığı, taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesi içeriğinin açık olduğu, acentelik sözleşmesi ile davacı yanın, müvekkili şirketin Ayıntap bölgesi acentesi olduğu, müvekkili şirketin taşımasını üstelendiği kargoların yükleme / boşaltma hizmeti işinin, kargo kabulü ve teslimi işinin davacı acenteye verildiği, ek protokolün ( 4.3.4 ) maddesi ile acentenin bölgesi içinde başka acentelerle sözleşme yapılabileceğinin, şube açılabileceğinin ve acentenin çalışma alanının / bölgesinin değiştirilebileceğinin hüküm altına alındığı, dolayısı ile davacı acenteye bölgesi içinde tekel yetkisi verilmediği, ( 4.5 ) maddesi ile de kargo işlemleri ile ilgili olarak yapacaklarının düzenlendiği, müvekkili şirketin kendisine gönderdiği kargoların dağıtıma çıkarılması, alıcılarına teslim edilmesi, müvekkil şirketin teslim alınmasını istediği kargoları bildirilen müşterilerden teslim alması, mal bedeli tahsilatlı kargoları teslim ederken mal bedelini ve peşin fatura bedellerini müvekkili şirket nam ve hesabına tahsil edip, tahsil ettiği bu tutarları takip eden ilk iş günü içinde müvekkili şirketin hesabına havale etmesi olduğu, dolayısı ile acentelik sözleşmesi hükümleri içinde davacı acentenin PAZARLAMA faaliyeti yapması, yeni müşteri bulması hususlarının bulunmadığı, davacı acentenin, kargo göndermek isteyen müvekkil şirket müşterileri ile birebir muhatap olmadığı, taşıma sözleşmelerinin müvekkili şirketin ilgili birimleri tarafından akdedildiği, davacı acentenin tanzim ettiği HİÇ BİR TAŞIMA SÖZLEŞMESİ bulunmadığı, zaten böyle bir yetkisinin de olmadığı, dolayısı ile TTK’ unun 122/1-a maddesindeki BU ŞARTIN GERÇEKLEŞMEDİĞİ, bu sebeple de davacı acentenin TTK’ unun 122.maddesinde hüküm altına alınan denkleştirme tazminatı talep etmesinin hukuki dayanağının bulunmadığı, İKİNCİ ŞARTIN, acente tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa süre içinde yapılacak olan işler sebebiyle elde edeceği ücret isteme hakkının kaybetmiş olması gerektiği olduğu, davacı acentenin hiç bir müşteri kazandırmadığı, zaten müşteri bulma / pazarlama yapma hak ve yetkisinin bulunmadığı, dolayısı ile bu şartın da gerçekleşmediği, üçüncü şartın somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde denkleştirme tazminatı ödemesinin HAKKANİYETE uygun düşmesi gerektiği olduğu, taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesi hükümleri nazara alındığında davacı acentenin üstlendiği yükümlülüklerin içinde yeni müşteri bulma, pazarlama yapma gibi hususlar bulunmadığı için denkleştirme tazminatı ödemesinin hakkaniyete uygun düşmediği, bu sebeple de üçüncü şartırı da gerçekleşmediği, bu itibarla da davacı acentenin TTK’unun 122.maddesinde hüküm atına alınan denkleştirme / portföy tazminatı talep etmesinin hukuki dayanağının bulunmadığı, keza davacı yanın manevi tazminat talep etmesinin de hukuki dayanağı bulunmadığı arz ve izah edilerek huzurdaki davanın bu sebeplerle reddine karar verilmesi talep edildiğini, İlk derece Mahkemesi 06.03.2018 tarihli celsede huzurdaki davanın konusu olan uyuşmazlığın tespitini de aynen ” …. Taraflar arasırıdaki uyuşmazlığın taraflar arasırıdaki acentelik sözleşmesinin davalı tarafça haksız veya süresine uyulmaksızın feshedilip edilmediği, bu şekilde fesih söz korusu isa davacının TTK’nun 122 maddesi kapsamında denkleştirme tazminatı talep edip edemeyeceği, edebilecekse miktarı hususlarında olduğunun tespitine karar verildi…” denildiğini, davacı vekill de celse tutanağına geçen beyanında aynen ” … uyuşmazlığın tespitine bir diyeceğimiz yoktur… ” şeklinde beyanda bulunduğu ve dava konusu uyuşmazlığın celşe tutanağına geçen şeklide olduğunun İMZASI ile teyit ettiğini, İlk derece mahkemesi taraf delillerini topladığı, davacı acentenin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılması ve bilirkişi raporu istihsal olunması için Gaziantep ATM’ ye talimat yazılmasına karar vermiş, Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/307 Talimat sayılı dosyası ile istihsal olunan 14.11.2019 tarihli bilirkişi raporunda, TTK’ unun 122.maddesinde hüküm altına alındığı üzere acente tarafından bulunan yeni müşteriler sayesinde müvekkilinin, acentelik sözleşmesinin sonlandırılmasından sonra da önemli menfaatler elde ettiğinin, acentelik sözleşmesi devam etse idi bu müşterilerden elde edeceği ücreti isteme hakkını kaybettiğini, acentenin ispat etmesi gerektiği, bu hususa yönelik olarak dosya içinde delil bulunmadığı, davacının davalıya 2013 yılında aylık ortalama 21.490,48.-TL tutarında, 2014 yılında aylık ortalama 23.970,65.-TL tutarında hizmet faturası keşide etmiş iken davanın konusu acentelik sözleşmesi dönemi olan 19.01.2015 / 18.01.2016 döneminde ise aylık ortalama 22.340,69.-TL tutarında hizmet faturası keşide ettiği nazara alındığında, davacının yeni müşteri kazandırdığı ve bu müşteriler sebebiyle iş hacminin olağanüstü bir şekilde arttığını söylemenin MÜMKÜN OLMADIĞI, bu sebeplerle de davacının denkleştirme tazminatı / portföy tazminatı talap etmesinin haklı olmadığı beyan ve mütalaa edildiği, ancak fesih ihbarının usulsüz olduğu, üç aylık fesih bildirim süresine uyulmadığı için 3 x 2.402,78.-TL. ? 7.208,34 -TL zarar talep edebileceği, ayrıca taraflar arasında akdedilen protokolün ( 9.3 ) maddesinde acentenin, sözleşmeyi fesih edebilmesi için üç ay önceden yazılı olarak bildirimde bulunması gerektiği, bu hükme uymaması halinde 5.000.-TL tutarında CEZAİ ŞART ödemeyi kabul eder, hükmünün bulunduğu, usulsüz fasih halinde taraflardan biri için YAPTIRIM öngörülmüş olması halinde, KIYASEN bu yaptırımın har İki taraf içir de hakkaniyete uygun olacağı İDDİA EDİLEREK, davalı şirketin, davacı acentaya 5.000.-TL tutarında CEZAİ ŞART ödemesi gerektiği iddia edildiğini, 13.12.2018 tarihli dilekçe ile anılan rapora karşı beyan ve itirazları arz ve izah olunduğu, bilirkişi raporundaki acentelik sözleşmesinde, acenteye belli bir bölgede TEKEL HAKKI / inhisar tanınmasının Yasanın EMREDİCİ HÜKMÜ olduğu şeklindeki beyan ve mütalaanın HUKUKİ DAYANAKTAN yoksun olduğu, zira TTK’ unun 104.maddesinde açık bir şekilde “Yazık olarak aksi kararlaştırılmadıkça … ” denilmek suretiyle tekel hakkının VERİLMEYEBİLECEĞİNİN açık bir şekilde hüküm altına alındığı, rapordaki acentelik sözleşmesi feshinin, üç aylık ihbar süresine uyulmadığından bahisle davacı acentenin üç aylık ORTALAMA kar tutarını talep edebileceği şeklindeki beyan ve mütalaanın da HUKUKİ DAYANĞININ bulunmadığı, zira bu talebin hukuk dayanağının TTK’ unun 121/4.maddesi olduğu, ANCAK davacı yanın TTK’ unun 121/4.maddesinde belirtildiği üzere, acentelik sözleşmesinin süresinden önce fesih edilmesi / üç aylık fesih ihbar süresine uyulmadığından bahisle başlanılmış İşlerin tamamlanmaması sebebiyle zarar talabinde bulunmadığı, dava dilekçesinin AÇIK olduğu, böyle bir talebin bulunmadığı, sadece denkleştirme / portföy tazminatı talebinde bulunulduğu, zaten Mahkemece tespit edilen davanın konusu olan ihtilafın içinde de davacı yanın TTK’ unun 121/4.maddesine göre zarar talebinin bulunmadığı arz ve izah olunmuş, kaldı ki davacının TTK’ unun 121/4.maddesine göre bir talebinin bulunması halinde dahi, TTK’ unun 121/4.maddesinde üç aylık karın talep edilebileceğinin hüküm altına alınmadığı, aksine başlanılmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle zarar talep edilebilecaği, dolayısı ile başlanılmış ve tamamlarımamış olan işleyin ispatının gerektiği, raporda bu hususun üzerinde durulmayıp, ortalama kar nazâra alınıp, üç aylık tutarının talep edilebileceğinin beyan olunmasının hukuki dayanağının bulunmadığı, bilirkişinin / mahkemenin, taraf yerine geçerek sözleşme hükmünü değiştiremeyeceği, dolayısı ile acentelik sözleşmesindeki acentenin, üç aylık feshi ihbar süresini ihlal etmesi halinde 5.000.-TL CEZAİ ŞART ödeyeceğine ilişkin hükmün kıyasen müvekkili hakkında da uygulanması gerektiği şeklindeki iddianın hiç bir şekilde hukuki dayanağının bulunmadığı, sözleşmede olmayan bir hükmün, bilirkişi tarafından kıyasen karşı taraf için de uygulanmasının hukuk ile bağdaşmadığı, bu sebeple de davacı acenteye 5.000.-TL. Cezai şart ödenmesi gerektiği şeklindeki bilirkişi beyanının kabulünün mümkün olmadığı arz ve izah olunduğu ve bilirkişi raporuna bu sebeplerle itiraz edildiği, itirazlarının karşılanması bakımına ek rapor alınması talep edildiği, keza, benzer bir hadise sebebiyle müvekkili şirket aleyhine dava ikame eden bir başka acentenin ikame ettiği maddi / manevi tazminat talebinin Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından reddedildiğini gösterir 17.07.2018 tarihli karar emsal olarak dilekçe ekinde ibraz edildiği, bilirkişi raporundaki davacı acentenin davaya konu ettiği denkleştirme / porföy tazminatı talep etmesinin haklı ve hukuki olmadığı şeklindeki beyan ve mütalaaya bir diyecekleri bulunmadığı, dolayısı ile huzurdaki davaya konu edilen denkleştirme tazminatı talebinin haksız ve usulsüz olduğu sübut bulmuş olmakla huzurdaki davanın reddine karar verilmesinin talep edildiğini, İlk derece Mahkemesi, davalı müvekkil şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına ve rapor istihsal olunmasına karar verdiği, istihsal olunan 22.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda, Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince istihsal olunan bilirkişi raporunun özeti yapılmış, müvekkili şirket ticari defter ve kayıtlarına göre davacı acenteye bir borcunun bulunmadığının tespit edildiği belirtilmiş, acentelik sözleşmesinin üç aylık ihbar süresine uyulmadan fesih edildiği, bu sebeple acentenin maddi tazminat talebinde bulunabileceği iddia olunduğu, davacının talimatla incelenen ticari defterlerinden tespit edildiği üzere üç aylık fesih ihbar süresi için 3 ay x 2.402,78.-TL / ay — 7.208,34.-TL tutarında zarar talep edebileceği beyan olunduğu, davacının, davalı lehine kazandırdığı ve halen davalı ile çalışan müşteri portföyünün varlığını ispat edecek bilgi ve belge sunmadığı, bu sebeple kazandırılan ve yarar sağlamaya devam eden müşteriler, iş çevreleri için talep edilen denkleştirme tazminatı talebinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığının beyan olunduğunu, 14.04.2019 tarihli dilekçe ile bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazlarının arz ve izah olunuğu, talimat ile istihsal olunan rapora karşı beyan ve itirazlarını içeren 13.12.2018 tarihli dilekçemizde izah olunduğu üzere davacı yanın TTK’ unun 121/4.maddesine tevfikan her hangi bir talebinin bulunmadığı, Mahkemelerin / bilirkişilerin taraf talebi dışında değerlendirmede bulunmasının hukuken mümkün olmadığı, hal böyle iken raporda bu hususun değerlendirilmeyip, talimat ile istihsal olunan raporun özetinin yapılarak, davacı acentenin üç aylık feshi ihbar süresi içinde uğradığı iddia olunan zararı tutarı olan 7.208,34.-TL sını talep edabileceğinin beyan ve mütalaa olunmasının dosya içeriğinin incelenerek / okunarak / değerlendirilerek değil, sadece talimatla istihsal olunan raporurı tekrar edilmesi suretiyle rapor tarızim edildiğini gösterdiği, kaldı ki TTK’ unun 121.maddesinde üç aylık süre içindeki karın talep edilebileceği hususunda bir hüküm bulunmadığı, başlanılmış işlerin tamamlanamaması sebebiyle uğranılan zararın talep edilebileceği, ancak, davacı yanın bu hususa yönelik olarak bir talebinin bulunmamasına rağmen davacı yanın üç aylık feshi ihbar süresi içinde uğradığı kar kaybını talep edebileceğinin beyan ve mütalaa olunmasının bilirkişilik ile bağdaşmadığı arz ve izah olunarak rapora bu sebeple itiraz edilmiş, bu raporda da davacı yanın TTK’ unun 122.maddesinde hüküm altına alınan denkleştirme tazminatı / portföz tazminatı talep etmesinin haklı olmadığı beyan ve mütalaa edilmiş olmakla huzurdaki davanın haksız ve usulsüz olduğu sübut bulmuş olduğundan huzurdaki davanın bu sebeple reddine karar verilmesinin talep olunduğunu, İlk derece Mahkemesi 04.07.2019 tarihli celse ara kararı ile tarafların bilirkişi raporuna vaki itirazlarının karşılanması bakımına EK rapor alınmasına karar verdiği, istihsal olunan 20.08.2019 tarihli EK raporda, taraf itirazlarının özeti yapıldığını, özetin yapılamadığını, her iki rapora vaki itirazları da dava dilekçesinde davacı yanın sözleşmenin üç aylık fashi ihbar süresine uyulmadığından bahisle TTK’ unun 121/4.maddesinde hüküm altına alınan zarar ile ilgili olarak bir talebinin bulunmadığı, bu sebaple da taraf talebi bulunmayan bir hususta hesaplama yapılmasının / talap bulunmamasına rağmen bu hususa yönelik talepte bulunabileceğinin beyan ve mütalaa olunmasının hukuken mümkün olmadığı / belirtilmesine rağmen bu hususa yönelik bir kelime dahi edilmediğini, taraf itirazlarının kök rapordaki kanaati değiştirmediğinin belirtildiği, davalının katlanmak zorunda olduğu cezai şart tutarının 5.000.-TL olduğu, bu hususun taraflar arasında akdedilen sözleşmede var olduğunun kök raporda belirtildiği iddia edildiğini, 22.09.2019 tarihli dilekçe ile ek rapora karşı beyan ve itirazları ile davacı yanın 09.09.2019 tarihli dilekçesine karşı beyanları arz ve izah olunduğu, taraflar arasında akdadilen acentelik sözleşmesinde sözleşmenin üç aylık feshi ihbar süresine uyulmadan fesih edilmesi halinde TARAFLARIN 5.000.-TL tutarında cezai şart ödeyeceği hususunda bir hüküm bulunmadığı, sadece davacı acente yönünden böyle bir hüküm bulunduğu, talimat ile alınan raparda bu hükmün davalı yönünden de kıyasen dilekçelerinde arz ve izah olunduğu üzere taraflar arasında akdedilen sözleşme hükmü olmayan bir hususun, kıyasen uygulanabileceğinin iddia olunmasının hukuken mümkün olmadığı, mahkemelerin / bilirkişilerin taraf yerine geçerek sözleşme hükmün değiştiremeyeceği, sözleşmede bir taraf için konuları hükmün kıyasen diğer taraf için de uygulanacağının beyan edilmesinin hukuki dayanağının bulunmadığı, kaldı ki davacı yanın, sözleşmenin üç aylık feshi ihbar güreşine gru manda bahişle cezai şart talep ettiğine ilişkin dava dilekçesinde bir tek kelime bulunmadığı, davacı yanın böyle bir talebinin olmadığı, bu hususa yönelik itirazının kök ve ek raporda görmezden gelinmesinin şaşırtıcı olduğu, keza davacı yanın sözleşmenin feshi ihbar süresine uyulmadığından bahisle TTK’ urun 121/4 maddesine göre zarar talebinin bulunmamasına rağmen her iki kök raporda ve ek raporda bu hususa yönelik itlrazımızın da görmezlikten gelinerek davaçı yanın üç aylık feshi ihbar süresi Içinde uğradığı İDDİA olunan 7.208,34.-TL tutarındaki KAR KAYBINI talep edebileceğini içeren kök raporların ve beyanda bulunulan ek raporun bu noktalardan hukuki dayanaktan yoksun olduğu arz ve izah olunmuş, her üç raporda da dayacı yanın, davanın konusu olan TTK’ unun 122.maddesinde hüküm altına alınan denkleştirme / portföy tazminatı talep edemeyeceğinin beyan ve mütalaa olunması neticesinde huzurdaki davanın haksız ve usulsüz olduğunun sübut bulduğu arz ve izah olunduğu ve huzurdaki denkleştirme tazminatı talebinin bu sebeple reddİne karar verilmesi talep edildiği, keza davacı yanın manevi tazminat talebinin hukuki dayanağı bulunmadığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi talep edildiğini, İlk derece Mahkemesi, 10.10.2019 tarihli celse ara kararı ile davacı yana davasını ıslah etmek üzere süre verdiği, davacı yan 17.10.2019 tarihli dilekçesi ile davasını HMK’ unun 180.maddesine tevfikan tam ıslah ettiğini iddia ederek TTK’ unun 121/4.maddesi uyarınca 7.208,34.-TL tutarındaki zarar tazmininin, 5.000.-TL tutarındaki cezai şart tazmini talebinin ve 10,000.-TL tutarındaki manevi tazminat olmak üzere 22.208,34.-TL olarak ıslah ettiği beyan ve iddia olunduğu, TTK’ unun 121/4.maddesine tevfikan 7.208,34.-TL sının fesih tarihinden itibaren ticari faizi ile tahsiline, 5.000.-TL cezai şartın davalıdan tahsiline, sözleşmenin usulüne aykırı olarak fesih edilmesi sebebiyle duyulan elem ve kederin karşılığı olarak da 10.000.-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiş ve ıslah dilekçesi ekinde eni dava dilekçesinin bulunduğu beyan olunduğu, ancak ancak, taraflarına tebliğ edilen ıslah dilekçesi ekinde her hangi bir dava dilekçesi tebliğ edilmemiştir. Bu husus, tebliğ zarfı üzerindeki ” Bu zarfta ıslah dilekçesi vardır ” ibaresi ile sabit olduğunu, 28.10.2019 tarihli dilekçe ile dava dilekçesinde TTK’ unun 122.maddesine tevfikan denkleştirme tazminatı talap edildiği, sözleşmenin feshi ihbar süresine uyulmadan fesih edilmesi sebebiyle TTK’ unun 121/4.maddesine göre başlanılmış işlerin tamamlanamaması sebebiyle uğranılan zararın tazmininin talep edilmediği, bilirkişi raporlarında acentelik sözleşmesinin üç aylık feshi ihbar süresine uyulmadan fesih edildiği için davacının üç ay süresince üç aylık kar kaybı tutarı olduğu iddia olunan 7.208,34.-TL sını talep edebileceği beyan ve iddia olunması üzerine davacı yanın davasını ıslah edip TTK’ unun 121/4.maddesine göre bu tutarın ZARAR olduğunu beyan edip bu tutarın tahsilini talep etmesinin hukuken mümkün olmadığı, zira ortada davacı yanın TTK’ unun 121/4.maddesi gereği bir talebinin bulunmadığı, bulunmayan bir talebin ıslahının mümkün olmadığı, bu sebeple davacının bu hususa yönelik ıslah talebinin nazara alınamayacağı arz ve izah olunduğu, davacının ıslah talebinin geçerli olduğunun kabulü halinde ise her iki bilirkişi raporunda belirtilen bu tutarın ortalama aylık kar kaybı olduğu, hâlbuki TTK ‘nun 121/4.maddesinde konu edilecek zararın, ortalama kar kaybı değil, başlanılmış işlerin tamamlanamaması sebebiyle uğranılan zararın tazmin edilebileceği, davacı yanca başlanılan işler ile ilgili olarak hiç bir delil ibraz edilmediği, dolayısı ile başlanıları, ancak tamamlanamayan hiç bir iş somut olarak ispat edilmediğinden davacı yanın bu hususa yönelik talebinin dayanağının bulunmadığı, davacının bu hususa yönelik ıslah talebinin bu sebeple haksız ve usulsüz olduğu, davacı yanın bu hususa yönelik talebinin reddine karar verilmesi talep edilmiş, dava dilekçesinde cezai şart talep edilmediği, bu sebeple de davanın cezai şart talebi hususunda ıslahının mümkün olmadığı, bir an için bu hususa yönelik ıslah talebinin hukuken geçerli olduğunun kabulü halinde ise yanlar arasında akdedilen sözleşme içeriğinde müvekkil şirketin, sözleşmeyi üç aylık feshi ihbar süresinde bulunmadan fesih etmesi halinde cezai şart ödeyeceğinin hüküm altına alındığı hususunda bir hüküm bulunmadığı, bilirkişi raporundaki kıyasen uygularıacağı hususundaki beyan ve iddianın hukuki dayanağının bulunmadığı, sözleşmenin 3.2 maddesinde bu hükmün müvekkili şirket hakkında uygulanacağı şeklinde bir hüküm olmadığı, dolayısı ile sözleşmede bulunmayan bu hükmün uygulanmasının imkansız olduğu, davacının cezai şart talebinin bu sebeple reddine karar verilmesi talep edildiği, davacının denkleştirme tazminatı / portföy tazminatı talebinin haksız ve usulsüz olduğu dosya içeriği ile sübut bulmuş olmakla davacının denkleştirme tazminatı talebinin reddine karar verilmesi talep edildiği, davacının manevi tazminat talebinin haksız ve usulsüz olduğu arz ve izah olunarak davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi talep edildiğini, İlk derece mahkemesi, Istinafa konu edilen 14.11.2019 tarihli kararı ile 5.000.-TL tutarındaki tazminatın 18.01.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, manevi tazminat talebinin reddine karar verdiğini, Kararın gerekçe kısmının başında taraflar arasındaki ihtilafın doğru olarak özet edildiği, sonrasında talimat ile istihsal olunan bilirkişi raporunun uzun özeti yapıldığı, raporda davalının üç aylık feshi ihbar süresine uymadan sözleşmeyi fesih ettiğinin, bu sebeple de davacının TTK’ unun 121/4.maddesi gereğince başlanılmış işlerin tamamlanamaması sebebiyle uğradığı zararı talep edebileceğinin, davacının bu zararının varlığını ve miktarını ispat etmesi gerektiğinin, davacının aylık ortalama karının 2.402,78.-TL olduğunun, üç aylık fesih bildirim süresine uyulmadığından davacının 3 ay x2.402,78.-TL £ 7.208,34 -TL sını talep edebileceğinin düşünüldüğünün beyan olunduğu, sözleşmenin 9.3 maddesi hükmü ile sözleşmenin üç ay önceden yazılı ihbar ile acente tarafından fesih edilebilmesi hükmüne acentenin uymaması halinde 5.000.-TL tutarındaki CEZAİ ŞARTI ödemeyi kabul ettiğinin hüküm altına alındığı, ek protokolün 3.2 maddesinde, uyuşmazlık halinde eh protokol hükümlerinin esas alınacağının belirtildiği, taraflar arasındaki sözleşmenin usulsüz feshe bakış açıı dikkate alındığında usulsüz fesih halinde taraflardan birisi için yaptırım öngörülmüş olduğundan, bu yaptırımın kıyasen diğer taraf için de uygulanmasının hakkaniyete uygun olacağından 5.000.-TL cezai şartın acenteye ödenmesi gerektiğinin kıyas yolu ile söylenebileceğinin beyan olunduğu, TTK’ unun 122.maddesinde belirtilen şartlar oluşmadığından denkleştirme tazminatı ödenmesinin gerekmediği yönünde sonuç ve kanaate ulaşıldığının beyan olunduğu belirtilmiş, sonrasında davalının ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapıldığı belirtilerek istihsal olunan kök ve ek raporun özeti yapıldığı, davacı tarafın ıslah dilekçesinin özeti yapıldığı, devamında da dosya içeriği ve bilirkişi raporları değerlendirildiğinde denkleştirme tazminatı talebinin yerinde olmadığının anlaşıldığı, bilirkişi raporunda her ne kadar davacının aylık net karının 2.402,78.-TL olduğu ve üç aylım fesih bildirim süresine uyulmadığından 7.208,34.-TL sının ödenmesi gerektiği belirtilmiş ise de bu hesaplamaya itibar edilmediğinin belirtildiği, acentelik sözleşmesindeki davacı acentenin, üç aylık fesih ihbar süresine uymaması halinde 5.000.-TL tutarındaki cezai şart ödeyeceği şeklindeki hükmün, kıyas yolu ile davalı taşıyıcı hakkında da uygulanabileceği şeklindeki bilirkişi görüşünün Mahkemece de benimsendiği, bu sebeple de 5.000.-TL tutarındaki tazminatın (cezai şart) sözleşmenin feshi tarihi olan 18.01.2016 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline karar verildiğinin belirtildiğini, Her şeyden önce, taraflarca akdedilen sözleşme hükmünün, taraf yerine geçerek değiştirilmesi, bir taraf ile İlgili hükmün kıyas yolu ile diğer taraf için de uygulanacağına karar verilmesinin hiç bir şekilde hukuki dayanağı bulunmadığı, mahkemelerin basiretli tacir olan tarafların yerine geçerek sözleşme hükümlerini değiştiremeyeceğini, mahkemelerin basiretli tacir olan tarafların akdettiği sözleşme hükümlerine değerlendirmek suretiyle karar verdiklerini, sözleşme hükümlerini yorum ile kıyas ile sözleşmenin karşı tarafı için de uygulanabileceğinden bahisle karar ittihaz etmelerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, istinaf itirazlarının bu sebeple kabulü ile 5.000.-TL tutarındaki tazminatın cezai şartın tahsiline ilişkin hükmün kaldırılmasına ve dosya içeriği yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesinde sözleşmenin, müvekkil taşıyıcı tarafından üç aylık ihbar süresine uyulmadan fesih edilmesi halinde cezai şart uygunalanacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığından davacının 5.000,00.TL cezai şart talebinin reddine karar verilmesini talep ettiklerini, Kaldı ki istinafa konu kararda, davacının bu hususa yönelik ıslah talebinin kabul edilmesine ilişkin hiç bir gerekçe gösterilmediğini, halbuki davacının bu hususa yönelik ıslah talebinin hukuki olmadığı zira dava dilekçesinde cezai şart talebinin bulunmadığı, dolayısı ile davacı yanın ıslah ile cezai şart talep edemeyeceği şeklindeki itirazının ne sebeple kabul görmediğinin, davacı yanın hususa yönelik ıslah talebinin ne sebeple kabul edildiğinin ilk derece mahkemesinin kararında gerekçelendirilmesinin hukuken gereği olduğunu, ancak bu hususa yönelik hiç bir gerekçe gösterilmediğini, istinafa konu kararın bu sebeple de kaldırılmasına ve bu hususa yönelik talebin reddine karar verilmesini talep ettiklerini, İlk derece mahkemesi kararının içeriğinin açık olduğunu, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde davacının TTK’ unun 122.maddesine tevfikan talep ettiği denkleştirme tazminatı talep edemeyeceği, keza bilirkişi raporunda sözleşmenin üç aylık ihbar süresine uyulmadan fesih edildiğinden bahisle davacının üç aylık mahrum kaldığı kar kaybı tutarı olduğu iddiası ile TTK’nın 121/4 maddesine göre hesap olunan zarar tutarı olarak yapılan hesaplamaya itibar olunmadığı açık bir şekilde belirtildiği ve dolayısıyla fazlaya ilişkin talebin reddine denilerek davacının, dava dilekçesi ile talep ettiği denkleştire tazminatı talebini ve ıslah dilekçesi ile talep ettiği 7.208,34.-TL tutarındaki TTK’ unun 121/4 .maddesine tevfikan talep ettiği zarar talebinin reddine karar verildiğini, dolayısı ile hüküm altına alınan, davacı yanın ıslah dilekçesinde ıslah dilekçesine konu ettiği 5.000.-TL tutarındaki cezai şart talebi olduğu, hal böyle olmasına rağmen istinafa konu ilk derece Mahkemesi kararında hüküm altına alınan 5.000.-TL’sını tazminat olduğunun belirtildiği, halbuki, davacı yanın ıslah dilekçesinde 5.000.-TL tutarında tazminat talep edilmediği, 5.000.-TL tutarında cezai şart talep edildiği, dolayısı ile ilk derece mahkemesi kararında hüküm altına alınan tutarın tazminat olduğu şeklindeki tespit / ibare haklı ve doğru olmadığını, istinaf itirazının kabulü ile kararın bu sebeple kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiği, Bir an için davaçı yanın bu hususa yönelik ıslah talebin haklı ve hukuki olduğu, keza 5.000.-TL cezai şart talebinin de haklı ve hukuki olduğunun kabulü halinde davacı yanın ıslah dilekçesi ve ilk derece mahkemesince karar ittihaz edilmesinden sonra işbu istinaf dilekçesinin tanzimi esnasında Uyap ortamında muttali oldukları davcı yanın yeni dava dilekçesi içeriğinde açık bir şekilde talep edilen cezai şart tutarına faiz talep edilmemiş iken sadece 5.000.TL tutarındaki cezal şartın tahşillne karar verilmesi talep edilmiş iken hüküm altına alınan 5.000.-TL tutarındaki cezai şarta acentelik sözleşmesinin feshi tarihi san 18.01.2016 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına karar verilmesinin hiçbir şekilde hukuki dayanağı bulunmadığını, ilk derece Mahkemasinin de bilmesi gerektiği üzere talep edilmeyen bir husus hakkında karar verilmesi, talebin aşılarak hüküm kurulmasının kesinlikle mümkün olmadığını, Kaldı ki bir an için davacının faiz talep ettiğinin kabulü halinde, davacı yan talep ettiği bu tutara ıslah tarihinden itibaren faiz talep edebileceğini, istinaf itirazının bu sebeple kabulünü talep ettiğini, Davacı yan dava dilekçesi ile fazlaya ilişkin kısmını saklı tutarak TTK’ unun 122.maddesine tevfikan 1.000.-TL denkleştirme tazminatı talep ettiği, ıslah dilekçesi ile de 7.208,34.-TL tutarında TTK’ unun 121/4.maddesine tevfikan zarar talep ettiği, 5.000.-TL tutarında da cezai şart talep ettiğini, dolayısıyla davacının talep tutarı 13.08,34.TLsı olup, hüküm altına alınan tutar 5.000.-TL olduğunu, hal böyle olmasına rağmen ilk derece mahkemesi kararında, talebin % 40,95 inin kabul edildiğinden bahisle yargılama gideri takdir edildiğini, bu hususun hatalı olduğunu, İleri sürerek; ilk derece mahkemesinin taraflar arasında akdedilen sözleşmede, davacı acente için tesis edilen hükmün kıyas yolu ile davalı müvekkili şirket aleyhine de uygulanacağından bahisle acentelik sözleşmesinin üç aylık feshi ihbar süresine uyulmadan fesih edildiğinden bahisle 5.000.-TL tutarındaki cezai şartın davacı ıslah dilekçesinde / ıslah ile birlikte mahkemeye verdiği yeni dava dilekçesinde cezai şarta faiz talep etmediği halde, acentelik sözleşmesinin fesih edildiği 16.01.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar vermesi, dosya içeriğine, hukuka, taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesi hükümlerine tamamen aykırı olduğu, bu nedenle istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Denkleştirme tazminatı açısından; yerel mahkeme kararında davaya konu sözleşmenin süresinde ve usulüne uygun olarak feshedilmediği; sözleşmenin belirsiz süreli hale geldiği görüşlerine yer verilmişken taraflarınca TTK 121 vd maddeleri uyarınca portföy (denkleştirme) tazminatı talebimizin reddine karar verildiğini, talep edilen bu alacağa ilişkin olarak dosya arasında bulunan bilirkişi raporlarında yapılan hesaplama neticesinde 7.208,34.TL’lik alacak olduğu kanaatine varıldığı ve taraflarınca bu hesaplamaya itibar edilerek ıslah yapıldığını, ancak yerel mahkeme kararında da geçtiği üzere taraflarınca talep edilen bu alacak kaleminin reddine karar verildiğini, ancak yerel mahkeme hükmünün hatalı olduğunu, Zira bu hususta yerel mahkeme kararında geçtiği üzere ” davacının davalı lehine kazandırdığı ve halen davalı ile çalışan müşteri portföyünün varlığını ispat edecek bilgi ve belge sunmadığı, bu sebeple müvekkili şirkete kazandırılan ve yarar sağlamaya devam eden müşteriler, iş çevreleri için talep edilen denkleştirme tazminatı talebinin yerinde olmadığı…” şeklindeki kanaatine ve gerekçesine katılmanın mümkün olmadığını, yine dosya içerisinde bulunan dava dilekçesi, bilirkişi (ve ek) raporlarına itiraz dilekçeleri, diğer dilekçeleri ve diğer tüm beyanları dikkate alındığında yerel mahkemece görüş belirtilen kanaatine karşılık ispatlanamadığına karar verilen iddiaları hepsi ispatlanmış durumunda olduğunu ve bu konuda dosya arasında birçok delil vasıtası bulunmakta olduğunu, bunlardan en önemlisi ise gerek müvekkiline gerekse de davalı şirkete ait ticari defterler olduğunu, ancak yukarıda da açıklandığı hali ile tüm dosya içeriği bu açıdan incelenmediği, bu sebeple de davanın reddine karar verildiğini, Yukarıda açıklanan gerekçelerle yerel mahkemenin gerekçesi ve kararı hukuk kurallarına uygun olmamakla; yerel mahkeme hükmünün kaldırılarak davamızın bu talep yönünden kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaların hatalı olduğunu, dosya arasında bulunan -birden fazla- tüm bilirkişi -ve ek- raporlarına itirazları yerel mahkemece dikkate alınmaksızın karar verildiğini, dolayısı ile dosya arasında yer alan tüm beyanları ile birlikte bilirkişi raporlarına itiraz dilekçelerini tekrar ettiklerini, bu inceleme neticesinde yerel mahkeme hükmünün kaldırılarak davamızın kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, Manevi tazminat yönünden; yerel mahkeme kararında manevi tazminat yönünden tarafımızca herhangi bir delil sunmadığı gerekçesi ile bu yönü ile davanın reddine karar verildiğini, oysa ki yerel mahkeme kararında davaya konu acentalık sözleşmesinin haksız ve usulüne uygun olmayan şekilde feshedildiği de kabul edilmiş olması karşısında manevi tazminat yönünden herhangi bir delil ileri sürülmesini gerekmemesine rağmen yerel mahkeme tarafından bu talebin de reddine karar verildiğini, oysa ki müvekkilin iş sözleşmesinin öngörülemez nitelikte, haksız ve usulüne aykırı olarak feshedilmiş olması, maddi kaygı içerisine girmiş olması, yaşadığı muhahhak olan elem ve keder ve benzeri durumlar da gözetilerek manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi gerekmekte iken davanın reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Tehir-i icra kararı verilmesini talep ettiklerini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan acentelik sözleşmesinin haksız olarak feshine dayalı maddi ve manevi tazminat davasıdır. Mahkemece, 1-)5.000,00-TL tazminatın 18.01.2016 tarihinden itibaren işleyecek avansa faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 2-) Manevi tazminata ilişkin davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı dava dilekçesi ile, acentelik sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği iddiasıyla TTK. 122 madde uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL. denkleştirme (pörtföy) tazminatı ve 10.000,00 TL. manevi tazminat talep etmiştir. Davacı vekili HMK. 180 Madde uyarınca davayı tamamen ıslah edip 17/10/2019 tarihinde harçlandırılmış yeni bir dava dilekçesi ibraz ederek ıslah edilen dava dilekçesi ile; taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin haklı bir sebep olmaksızın veya 3 aylık ihbar öneline uyulmaksızın feshedilmesi sebebi ile 7.208,34 TL. alacak, ek protokolün 9.3. Maddesi uyarınca 5.000,00 TL. Cezai şart alacağı ve 10.000,00 TL. Manevi tazminat talep etmiştir. Taraflar arasında 19/01/2015 tarihli acentelik sözleşmesi ve yine 19/01/2015 tarihli acentelik sözleşmesi ek protokolü imzalanmış olup, sözleşmenin 8 maddesinde sözleşmenin süresi ve feshi, ekli protokolün 12.maddesinde sözleşmenin süresi ve feshi açıkça düzenlenmiştir. Protokolün 3.2. Maddesinde; İş bu Ek Protokolde geçen bir hüküm ile acentelik sözleşmesi arasında herhangi bir uyuşmazlık ve/veya tutarsızlık olması durumunda , söz konusu durum hakkında iş bu ek protokol hükümleri uygulanacaktır, hükmünün düzenlendiği, ek protokolün 12.1 maddesi “Acentelik sözleşmesi, acente olacak tarafın acentelik hizmeti vermeye başladığı tarihten itibaren başlar ve karşılıklı irade ile 3 yıla kadar sürecek şekilde 1 yıl süreyle yapılır, 1 yıllık veya 3 yıllık sürenin bitiminden evvel 3 ay içinde, her halükârda 15 gün evvelinde karşı tarafa ulaşmış taraflardan birinin noter aracılığıyla veya usulüne uygun karşı tarafa tebliğ edilebilecek bir fesih ihbarnamesiyle veya karşılıklı fesihname ile feshedilmediği sürece bir yıl uzatılır,” şeklinde sözleşmenin süresi ve feshi düzenlenmiştir. Davalı tarafından Zeytinburnu … Noterliğinden çekilen 14/01/2016 tarih ve … yevmiye no’lu fesih ihbarnamesi ile;” Sözleşmenin 8 . Maddesi ve ek protokolün 12. Maddesi uyarınca sözleşme süresinin sona erdiği 18/01/2016 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiği belirtilmiş ve fesih ihbarının muhatap davacı …’ya 18/01/2016 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Protokolün 12.maddesi nazara alındığında 1 yıllık sözleşmenin sona erdiği 18/01/2016 tarihinden 4 gün önce gönderilen ve 18/01/2016 tarihinde davacının eline ulaştığı anlaşılan ihbarnamenin “1 yıllık veya 3 yıllık sürenin bitiminden evvel 3 ay içinde, her halükârda 15 gün evvelinde karşı tarafa ulaşmış” olması gerektiğine ilişkin şartın gerçekleşmediği tesbit edilmekle davalı tarafından tek taraflı olarak yapılan feshin süre yönünden geçerli olmadığı tespit edilmiştir. Davacının ticari defterleri de incelenmek suretiyle talimat mahkemesince aldırılan bilirkişi raporunda; TTK. Nın usulsüz feshe bakış açısı dikkate alınacak olursa ve davacının zararın varlığını ve miktarını ispatlaması şartıyla 3 aylık feshi bildirim süresine uyulmadığı için 3X2.402,78=7.208,34 TL., taraflar arasındaki sözleşmenin usulsüz feshe bakış açısı dikkate alınacak olursa 5.000 TL. Ödenmesi gerektiği, denkleştirme tazminatının ödenmesinin gerekmediği belirtilmiştir. Davalının ticari defterleri de incelenmek suretiyle mahkemece alınan bilirkişi raporunda; Haklı nedenle fesih nedenlerinin bulunmadığı, davacının sözleşmede belirlenen fesih süresi kapsamında tazminat talebinde bulunabileceği, davalının ticari defterlerine göre davalının davacıya borçlu olmadığı, davacının talimatla incelenen ticari defterlerinden davacı zararının 3 aylık fesih süresi için hesap edilen 7.208,34 TL. Olarak kabulünün gerekeceği, denkleştirme tazminat talebinin yerinde olmadığı belirtilmiştir. Mahkemece alınan ek raporda; Kök rapordaki görüş ve kanaatlerini değiştirecek nitelikte herhangi bir evrak sunulmadığından kök rapordaki görüşlerinin değişmediği belirtilmiştir.
DAVACI VEKİLİNİN İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE, Acentelik sözleşmesinin sona ermesi, TTK’nın 121.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin 4. fıkrasına göre, “Haklı bir sebep olmadan veya üç aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır.” Buna göre, belirli süreli acentelik sözleşmesini tek taraflı olarak ve haklı bir sebep bulunmadan fesheden taraf, başlamış işlerin tamamlanmaması nedeniyle, diğer tarafın uğradığı zararları tazminle mükelleftir. Davacı ıslah edilmiş yeni dava dilekçesi ile TTK. 121/4 madde uyarınca zarar tazminine ilişkin alacak talebinde bulunduğu, talimat mahkemesince alınan bilirkişi raporunda, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin haklı bir sebep olmaksızın veya 3 aylık ihbar süresine uyulmadan sözleşme feshedildiğinden 7.208,34 TL. Davacının Alacak talep edebileceği belirtilmiş isede, TTK. 121/4 maddesinde başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin edileceği düzenlenmiş olup dolayısı ile başlanılmış ve tamamlanmamış olan işlerin ispatının gerektiği, taraflar arasında düzenlenen acentelik sözleşmesinin kargo taşımasına ilişkin olduğu, ek protokol hükmüne göre gelen kargoların taşınması, dağıtıma çıkarılması, alıcısına teslim edilmesi…yükümlülüğünün olduğu, davacı acentenin yeni müşteri bulma gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığı,taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin içeriği nazara alındığında başlanılmış işin tamamlanmamış olması gibi bir hususun söz konusu olmadığı, davacı acentenin yaptığı işin davalı şirketin kendisine teslim ettiği gönderileri sorumlu olduğu bölgedeki gönderi alıcılarına teslim etmesi, sorumlu olduğu bölgedeki davalı şirket müşterilerinden, davalı şirketin kendisine bildirdiği adreslerden taşınacak olan gönderileri teslim alıp, davalı şirkete teslim etmesi, davalı şirketin tahsil edilmesi için kendisine verdiği taşıma ücreti faturalarını tahsil etmesi şeklinde olduğu, dolayısı ile bütün bu hususların günlük olup başlanılmış işlerin tamamlanamaması gibi bir hususun söz konusu olmadığı, kaldı ki davacı tarafından bu şartın gerçekleştiği hususuna dair herhangi bir ispat vasıtası sunulmadığı, acentelik hususunda davacıya tekel hakkı verilmediği anlaşılmakla; dosya kapsamı itibariyle davacının başlayıp da bitiremediği ve bu yüzden uğradığı zararın ispat edilemediği tesbit edilmiş olup aksi yöndeki davacı istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. TBK 58. maddesinde, kişilik hakkının zedelenmesinden zarar görenin, uğradığı manevi zararına karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebileceği düzenlenmiştir. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için aynı zamanda TBK’nın 58. maddesinde belirtilen şartlar dahilinde kişilik haklarına yönelik bir saldırının da mevcudiyeti gerekir. Manevi zarar, kişinin duygusal dengesini bozan, yaşama sevincini, yaşama keyfini azaltan, panik, korku, dehşet, yas, öfke, iğrenme, elem, küçük düşme, utanç duyma, moralsizlik, tedirginlik, ümitsizlik, yalnızlık hissi, aşağılık hissi, hayal kırıklığı gibi olumsuz duygular, sarsıntılar veya fiziksel acılar olarak tanımlanabilir. Somut olayda, davacının kişilik hakkına saldırı olmadığı ve manevi tazminat şartlarını oluşmadığı da anlaşılmıştır. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacı vekilinin aksi yöndeki tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
DAVALI VEKİLİNİN İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE, Ek protokolün 9.3 maddesinde;” Acente, 12.madde de belirtilen fesih hakkını kullanmak istediğini üç ay önceden taşımacıya yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bildirimde bulunmadan sözleşmeyi feshetmesi, işi bırakması veya bildirimi geç yapması durumunda, gecikmenin 30 güne kadar olması durumunda 5.000.-TL., ayrıca 30 günü geçen her gün için 200.-TL. cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt eder, ” düzenlemesinin hüküm altına alındığı, ek protokoldeki cezai şart hükmünün acentenin protokolün 12 maddesinde düzenlenen fesih sürelerine riayet etmeden sözleşmenin feshedilmesi halinde davalı taşımacı lehine cezai şart ödenmesi düzenlenmiş olup sözleşmenin davalı taşıyıcı tarafından protokolün 12 maddesine uygun sözleşme feshedilmediği taktirde davacı acenteye cezai şart ödeneceğine ilişkin bir düzenleme olmadığından madde hükmünün kıyasen acente lehine de uygulanmasının hukuki dayanağının olmadığı, bu nedenle protokol hükmünün genişletilerek kıyasen acente lehine de cezai şart hükmünün uygulanarak davalı aleyhine cezai şarttan kaynaklı tazminata hükmedilmesi yerinde olmayıp davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Sonuç olarak; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak, dairemizce yukarıdaki açıklamalar ışığında davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine yönelik karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A)Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, B)Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2019 tarih ve 2017/215 Esas 2019/1254 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 1-Davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL harcın davacı tarafından yatırılan (191,42 + 187,86=) 379,28-TL peşin ve ıslah harcından mahsubu ile bakiye 298,58.TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yapılan toplam 300,00.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden maddi tazminat yönünden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan 5.000,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden manevi tazminat yönünden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan 5.100,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 148,60’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacıdan alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 10-Davalı tarafından yatırılan 96,49.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 11-Davalı tarafından sarf edilen 148,60.TL istinaf karar harcı ile 47,90.TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam 196,50.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 12-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 13-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 14-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/02/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.