Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/341 E. 2022/516 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/341
KARAR NO: 2022/516
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/04/2018
DOSYA NUMARASI: 2015/495 Esas – 2018/435 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 30/03/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekilli dava dilekçesinde özetle; … Ltd. Şti’nde davalı …’un şirketin temsil ve ilzamı konusunda tek başına yetkili olduğunu, diğer davalı …’ın ise 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce tasfiyesine karar verilen … Ltd. Şti.’ne tasfiye memuru olarak atandığını, davalı …’un, şirketin yetkilerini kötüye kuIIanmış olup, … Ltd. Şti. unvanlı diğer şirketi ile birlikte hareketle, ortaklığa zarar verdiğini, bu zararın tazmini hakkında Kadıköy 4. Asliye Tic. Mah. başlangıçta 2004/744 Esas ve bozmadan sonra 2007/635 Esas numarasını alan dosya ile dava açıldığını, şirket müdürü …’un, şirkete verdiği zarardan dolayı kendi % 30 payına düşen zararın fazlaya ilişkin kısmını saklı tutarak, 40.000,00 TL’nin davalılardan müteselsilen tahsili ile kendisine ödenmesini talep ettiğini, yapılan yargılama sırasında, bilirkişi tarafından düzenlenen 12.09.2005 tarihli ek raporda, şirkete verilen zarar toplamının 158.514,00 TL tutarında olduğunun belirtildiğini, 23.09.2005 tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu yapılan ve % 30 paya tekabül eden miktarın arttırılarak,% 30 pay karşılığı toplam 47.550,00 TL’nin davalılardan müteselsilen tahsili ile kendisine ödenmesine, bilirkişi raporunda açıklandığı üzere bu paranın doğrudan doğruya şirket ortağına değil, şirkete ödenmesi gerektiği biçiminde bir görüş oluşursa, hükmolunacak tazminatın, tasfiye sırasında dikkate alınmak kaydı ile şirkete ödenmesi biçiminde karar oluşturulmasının talep edildiğini, 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozma kararına uyularak sonuçta dava konusu yapılan 47.550,00 TL’nin şirkete zarar veren şirket müdürü …’dan alınarak, şirkete ödenmesine karar verildiğini, bu kararın temyiz edilmeyerek kesinleştiğini ve davalı tarafça, sözü geçen paranın, faizi ile birlikte, şirket banka hesabına yatırıldığını, taraflarca gerek mahkemeye ve gerekse tasfiye memurluğuna verilen dilekçe ve yazılarla öncelikle dosyaya yatan paranın kendi % 30 paylarının karşılığı olduğunu, ekinde 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen dava dilekçesi, bilirkişi raporu ve mahkeme kararı sunulmak suretiyle, tasfiye sırasında bu paranın paylarının karşılığı olduğu dikkate alınarak, taraflarına ödenmesi gerektiği hususunun tespit ve kabulünün istenildiğini, mahkemece veya tasfiye memurluğunca, aksi görüşün benimsenmesi durumunda ise, kalan % 70 pay karşılığı olan 110.964,18 TL’nin tasfiye memuru tarafından açılacak dava ile …’dan tahsili yoluna gidilmesi gerektiğinin hatırlatıldığını, tasfiye memurluğuna, 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporları, mahkeme kararları ve Yargıtay kararı örneği eklenerek, elden verilen 15.10.2009 tarihli dılekçeden bir sonuç alınamaması üzerine, % 30 pay sahibi … tarafından, Zeytinburnu … Noterliği’nin 29.03.2010 tarıh ve … yevmiye numarasında kayıtlı ihtarname keşide edildiğini, Tasfiye memurunun 4. Aslıye Ticaret Mahkemesi’ne verilen bilirkişi raporu ve mahkemece verilen karar kapsamında, … tarafından şirkete verilen 158.514,18 TL tutarındaki zarardan, 430 paya karşılık dava konusu yapılan 47.510,00 TL dışında kalan 110.964,18 TL’nin zarardan sorumlu şirket ortağı …’dan tahsili için icra takibi yapılması veya dava açılması uyarısı yapıldığını, ancak tasfiye memurunun bu uyarıyı dikkate almadığını, 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunulan 28.1.2010 tarihli dilekçede, 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen kararın kesinleştiğini, bu karara konu 47.550,00 TL tutarındaki tazminatın% 30 payın karşılığı olduğunu, tasfiye dosyasına faizi ile birlikte yatırılan bu paranın % 30 pay sahibi …’e ödenmesi gerektiğinin açıklandığını, mahkemenin farklı düşünmesi durumunda, % 70 paya tekabül eden 110.450,00 TL tutarındaki şirket zararının sorumlu şirket müdüründen tahsili konusunda dava açılması ve tasfiye memuruna bu konuda yetki ve görev verilmesinin istendiğini, mahkemece verilen 29. 01 2010 tarihli ek karar ile bu taleplerinin reddedildiğini, Taraflarından 2.10.2013 tarihli dilekçe ve ekindeki dava dilekçesi örneği, bilirkişi raporları örneği, mahkeme kararı örneği, Yargıtay kararı örneği ve yukarıda açıklanan 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29.01.2010 tarihli ek kararı örneği tasfiye memuruna elden tevdi edilerek, önceki dilekçede yazılı hususlar da tekrarlanarak, % 30 paya tekabül eden paranın tamamının, müvekkili …’e ödenmesi gerektiğini, ancak herhangi bir yanlış anlamaya ve karışıklığa sebebiyet verilmesi bakımından, tasfiye memurluğunca oluşturulacak tevzi tablosunun, tasfiye dosyasından mahkeme aracılığı ile taraflara tebliğ edilmesi ve bu tablonun kesinleşmesini takiben, ödeme yapılmasının hatırlatıldığını, ancak tasfiye memurluğunca dikkate alınmadığını, tasfiye memurunun, ifa ettiği görev sırasında, usul ve esasa aykırı hareket etmekle suç işlediğini, tasfiye memurlarının tasfiyeye başlamadan önce, şirketin envanterini yaptığını ve tasfiyeye başlama bilançosunu çıkardığını, hazırladığı – bilançoyu genel kurulun onayına sunması gerektiğini, ancak tasfiye memurunun yasa hükümlerine riayet etmediğini, başlangıçta tasfiyeye başlama bilançosu düzenlenmediğini ve düzenlenmediği için genel kurulun onayına da sunulmadığını, Tasfiye memuruna çekilen ihtarnameden bir sonuç olanamaması üzerine şirkete zarar veren büyük ortak … aleyhine Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/605 E. sayılı dosyası ile 05.08.2010 tarihinde taraflarından dava açıldığını, ancak mahkemece bu davanın zamanaşımı gerekçesi ile reddedildiğini, bu sonuç ile birlikte davalı şirketin % 70 pay karşılığı olan sorumluluk nedeniyle, olay tarihi itibariyle 110.964,18 TL tutarında zarara uğradığını, bu zararın müsebbibinin tasfiye memuru olduğunu belirterek, borçluların itirazlarının iptaline ve takibin devamına, % 20 icra inkâr tazminatı ödemeye mahkûm edilmelerine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 17/04/2018 tarihli duruşmada dava dilekçesini tekrar ederek, müvekkilinin kendi hissesi olan % 30 oranında zarar için davalı … aleyhine açmış olduğu dava neticesinde müvekkilimin hissesine isabet eden %30 luk zararın davalı … tarafından şirkete yatırıldığını, tasfiye memuru olan davalı …’ın diğer davalı şirket ortağı … tarafından yatırılan bu meblağdan öncelikle tasfiye giderini kendi ücretini kesip kalanın %30 unu müvekkiline, %70 ini de davalı … a ödediğini, müvekkilinin açmış olduğu dava neticesinde mahkemece müvekkilinin hissesi oranında hükmedelin zararın tamamının müvekkiline ödemesi gerektiğini, bu nedenle davalı … ‘un sebepsiz zenginleştiğini ve şirketi zarara uğrattığı için ödüllendirildiğini, tasfiye memurunun da dava dilekçesinde belirtildiği şekilde ve TTK uyarınca düzenlenmesi gereken bilonçuyu ortaklar kuruluna ve mahkemeye sunmadan kesinleştirdiği ve usulsüz işlem yaptığını, Kadıköy 4 ATM nin dosyasında müvekkilinin zararının tesbit edildiğini ve müvekkilinin hissesi oranında hükmedilen zararın tamamının müvekkiline ödenmesi gerektiğini beyan ettiği anlaşılmıştır. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 05/12/2013 tarih ve … Yevmiye nolu ihtarını dayanak yaparak 102.340,00 TL asıl alacak ve 7.469,42 TL faiz olmak üzere müvekkilinden toplam toplam 109.809,42 TL talep ettiğini, taraflarınca yapılan itiraz üzerine takibin durdurulduğunu, davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davanın reddi ile %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002-1147 Esas, 2003-1226 Kararı ile … Ltd Şti’ye tasfiye memuru olarak atandığını, şirketin vergi dairesindeki mükellefiyeti tasfiye memuru olarak atandığı tarihten önce 30/06/2006 tarihinde terkin edildiğinden şirket ile ilgili herhangi bir ticari defterin tasdik ettirilmediğini, tarafına gelen yasal yazılara zamanında aynı yolla cevap verildiğini, bankaya yatan paranın şirket adına yatırıldığını ve bankadan para çekmek için mahkemenin iznini aldığını belirterek, davanın reddine, % 20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/04/2018 tarih ve 2015/495 Esas – 2018/435 Karar sayılı kararı ile; “… Davacı ve davalı …’un tasfiye halindeki … LTD. ŞTİ’nin ortakları olduğu diğer davalı …’ın bu şirketin tasfiye memuru olduğu, davacının Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/635 Esas sayılı dava dosyası ile davalı … aleyhine yöneticinin zararlandırıcı eylemi nedeniyle kendi payı oranında açmış olduğu tazminat davasında mahkemece davalı …’un ortağı olduğu şirketi 158.514.184,339 TL zarara uğrattığı tespit edilerek taleple bağlı kalınarak 47.550,00 TL zararın şirkete yatırılmasına, 07/05/2009 tarihinde karar verildiği bu kararın 07/10/2009 tarihinde kesinleştiği, davacının 05/08/2010 tarihinde davalı … aleyhine açmış olduğu Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/105 Esas sayılı sorumluluk davasında dosyasında mahkemece davanın 08/02/2010 tarihinde zamanaşımına uğradığından bahisle zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği kararın 12/07/2013 tarihinde kesinleştiği, davacının tasfiye memuru diğer davalıya mahkeme kararı ile tespit edilen ancak hüküm altına alınmayan …’un şirkete verdiği zarar yönünden dava açması için 29/03/2010 tarihinde Zeytinburnu … Noterliği ile göndermiş olduğu ihtarname tarihi itibariyle davalı …’un sorumluluğunun zamanaşımına uğradığı bu nedenle tasfiye memurunun diğer davalı hakkında sorumluluk davası açmamasının kusurlu bir davranış olmadığı aksine zamanaşımına uğramış bir alacak hakkında dava açmayarak şirketi yargılama gideri ve vekalet ücreti külfetinden kurtardığı yine tasfiye memurunun şirketin bankada biriken toplam parasından tasfiye dönem ücreti masrafları ve vergileri mahsup ettikten sonra kalan paranın şirket ortaklarının payları oranında tasfiye payı olarak paylaştırmasında herhangi bir usulsüzlük bulunmadığı gibi her ne kadar davacı vekili Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararı uyarınca davalı … tarafından şirkete yatırılan, 47.550,00 TL nin davacının kendi hissesi oranında açılan dava neticesinde hüküm altına alındığından bahisle tamamının davacıya ödenmesi gerektiğini bu nedenle diğer davalı …’un sebepsiz zenginleştiğini ve tasfiye memurunun diğer davalı ile birlikte hareket ederek şirkete ve davacıya zarar verdiği hususunu iddia etmiş ise de; mahkeme kararı ile hüküm altına alınan zararın şirkete ödenmesine karar verilmiş olup, tasfiye sonucunda şirketin ortaklarına payları oranında tasfiye payı ödenmesi gereklidir. Bu nedenle ödenen bu meblağın tasfiye memuru tarafından şirket ortaklarına payları oranında tasfiye payı olarak ödenmesi usul ve yasaya uygun olup, davalı …’un tasfiye memuru tarafından yapılan bu ödeme ile davacı aleyhine sebepsiz zenginleşmediği, her ne kadar tasfiye memurunun tasfiye işlemlerine ilişkin bilanço düzenlemesi gerekli ise de tasfiye memurunun tasfiye işlemlerinde herhangi bir usulsüzlüğünün bulunmadığı ve bu nedenle bilançonun düzenlenmemesinin davacının herhangi bir zararına yol açmadığı kanaatine varılarak, dosya kapsamında usulüne uygun delillerle ispatlanamayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Kötü Niyet Tazminatı Yönünden ; Her ne kadar davacı davaya konu icra takibi yapmakta haksız ise de kötü niyetli olduğu hususu dosya kapsamındaki deliler ile ispatlanamadığından İİK 67/2 maddesinde düzenlenen ve yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-DAVANIN REDDİNE, 2-İİK 67 /2 maddesinde düzenlenen yasal koşulları oluşmayan Kötü Niyet Tazminatı Talebinin reddine, … ” karar verilmiş ve verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı mirasçısı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin, gerekçeli kararında, davalılardan …’ın, tarafların ortağı bulunduğu … Ltd. Şti. banka hesabında bulunan para dağıtımında, herhangi bir usulsüzlük bulunmadığını karara bağladığını, davalı …’ın, mali açıdan hata yaptığının ispatı noktasında, en güçlü bilgi ve belgenin başta TTK olmak üzere, ilgili mevzuat hükümleri ve davalı şirket kayıtları olduğunu, Davalılardan …’un, Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2002/1147 E. sayılı dosyası ile tasfiyesine karar verilen … Ltd. Şti.’nin % 70 paya sahip ortağı ve münferit temsile yetkili müdürü olduğunu, şirketin diğer %30 payının, müvekkiline ait olduğunu, Yine mahkemece, bilirkişi raporlarında, dava konusu ihtilafın, davalı …’ın tasfiye memuru sıfatıyla, diğer davalı …’a karşı, kendisinin şirkete vermiş olduğu zarar nedeniyle dava açmaması ve taraflara, tasfiye bakiyesini, usulüne uygun olarak dağıtılmaması sebebiyle sorumluluğunun bulunup – bulunmadığı noktasında toplandığı; tasfiye memuru …’ın, görevi sırasında yaptığı işleri konu alan bir yazıyı, 12.11.2013 tarihinde kaleme aldığını ve taraflara ilettiğini, bu yazının, kendileri tarafından 18.11.2013’te tebellüğ edildiğini; tasfiye memuru …’ın, şirket zararının tazmini için şirkete ödenen para tasfiyesinin, ortakların hisseleri oranında yapılması ve dağıtılması sebebiyle, …’ın herhangi bir usulsüzlük yapmamış olduğu yönündeki tespitlerini gerekçeli kararda belirttiğini, Davanın konusunu teşkil eden asıl hususun, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Es. sayılı dosyası ile yapılan icra takibine karşı, davalı borçluların yaptığı itirazın iptali ile, takibin devamına ve davalıların icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi istemi olduğunu, icra dosyası incelendiğinde görüleceği üzere, dosya alacağına dayanak olarak gösterilen hususun, müvekkili tarafından davalılara keşide edilen Bakırköy … Noterliğinin, 05.12.2013 tarih, … yevmiye numarasında kayıtlı ihtarnamede açıklanan alacağa ilişkin olduğunu, Dava dilekçesinde, davalılardan tasfiye memuru olarak mahkemece görevlendirilen …’ın göreve başladığı tarihten itibaren yaptığı bir takım işlemlerde, usule aykırı davranış gösterilmesi hususları ile, şirkete ve davacı ortağa verilen zararların dile getirildiğini, bu davranışlara örnekler verildiğini, kendileri tarafından bu konuda kendisine yazılı olarak ve ihtarname çekilerek yapılan uyarıların, ayırca ilgili mahkemeye verilen dilekçeler dile getirilerek, şirket haklarının yeterince korunmadığı, gerekli belge ve kayıtların, düzenli şekilde tutulmadığı, işe başlama bilançosunun düzenlenmediği, şirket ortaklarının çeşitli konularda bilgilendirilmediği, şirket alacak ve borçlarının tespitinin yapılmadığı ve daha önemlisi, tasfiye sonunda ”Tasfiye Sonu Bilançosu”nun düzenlenerek, taraflara tebliğ edilmediği açıklanarak, bu davalının üstlendiği görevi gereği gibi yerine getirmediği hususlarının açıklamasının yapıldığını, Eldeki dava ile, hiçbir şekilde, tasfiye memurunun bu işler sebebiyle doğan zararı tazmin etmesi gerektiği hususu dile getirilerek, kendisinden herhangi bir bedel talep edilmediğini, Mahkemece, sanki, kendileri tarafından, tasfiye memurunun bir takım ihmalinden kaynaklanan nedenlerle (özellikle bakiye şirket alacağı için sorumluluk davası açılmadığı gerekçesi ile), doğan şirket zararının tazmini için eldeki davanın açıldığı zannı ile, tasfiye memurunun sorumlu bulunmadığı yolunda tespitte bulunulduğunu, bu tespitin olayla ve dava ile hiçbir ilgisi bulunmadığını, bu hususun gerek kök rapor ve gerekse rapora karşı yapılan itirazlarında da dile getirilmiş olup, mahkemenin yine bu beyanlarını dikkate almadan, eksik incelemeye dayalı, hukuka aykırı hüküm kurduğunu, Davalı şirket müdürü …’un, aynı zamanda … Ltd. ŞTİ.’nin sahibi olduğunu, her iki şirketin yetkilisi olan …’un, davacının ortağı bulunduğu … Ltd. Şti.’ne ait bir kısım ticari emtiayı, piyasa bedelinin çok altında bir fiyatla, kendisinin sahibi bulunduğu diğer şirket … Ltd. ŞTİ.’ye sattığını ve 2002 yılında yapılan bu işten dolayı ortağı bulundukları şirkete, toplamda 158.514,00 TL tutarında zarar verdiğini ve davacı murisi …’ün, kendi payının %30’dan ibaret olduğunu dikkate alarak, sadece tazmin edilecek zarar bedelinden %30’a tekabül eden kısmı hakkında, Kadıköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2004/744 Es. sayılı dosyası ile dava açtığını, bu dosyanın bozmadan sonra 2007/635 Es. numarasını aldığını ve sonuç olarak, mahkemece e.TTK’nın 309. maddesi kapsamında, hükmedilecek tazminatın, usulen şirket adına ödenmesine karar verildiğini, Mahkemece, davacının %30 payına isabet eden bedelin, bilirkişi raporu esas alınarak 47.550,00 TL olarak tespit edildiğini, bu miktar paranın, açılan dava zımnında %30 pay sahibi davacı murisi …’e ait olduğu ve tasfiye memurluğunca düzenlenecek tasfiye raporu sırasında, bu durumun göz önünde bulundurulması gerektiğini, davalı …’un, Kadıköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce verilen kararı temyiz etmediğini, kararın ve buna bağlı olarak uğranılan zararın miktarını gösteren bilirkişi raporunun kesinleştiğini, mahkemece hükmedilen tazminatın, bu davalı tarafından şirket hesabına bankaya yatırıldığını, Davalı … tarafından, %30 paylarına tekabül eden paranın işlemiş faizi ile birlikte şirket hesabına yatırılmasını takiben, müvekkilinin yüz yüze, telefonla ve yazışmalar yoluyla müteaddit defalar, tasfiye memuru diğer davalı … ile görüşerek, belgelerini de sunarak, bu paranın, kendi %30 payının karşılığı olduğunu, tasfiye memurluğunca TTK’nın 289/1 ve 542/1-d maddelerine göre düzenlenecek raporda, bu hususun dikkate alınması gerektiğinin dile getirildiğini, aynı zamanda, bu konuda tasfiye memurunun uyarılması için, Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2002/1147 Es. sayılı dosyasına da, çeşitli müracaatlar yapıldığını; ancak ilgili mahkemece bu konuda tasfiye memurluğunun yetkili olduğundan bahisle, taleplerinin esası hakkında herhangi bir işlem yapılmadığını, Tasfiye memurluğunca, kendisine yapılan tüm uyarılar ve amir yasa hükümleri göz ardı edilerek, yasal düzenleme gereğince hazırlanması gereken rapora itiraz hakları da yok edilerek, %30 payın karşılığı olarak dava konusu yapılan ve davalı … tarafından şirket hesabına yatırılan paranın faizli bakiyesi üzerinden yapılan bir adi hesapla, bu paradan tasfiye memuru ücreti ve diğer giderler düşüldükten sonra, artan paranın, şirket ortaklarına %70 – %30 payları oranında paylaştırıldığını, davacı payına haciz konulduğundan, bu para tekabül eden 38.820,00 TL’yi icra müdürlüğüne, şirket müdürü …’a %70 payına karşılık dağıtılan 90.580,00 TL’nin … adına banka hesabına yatırıldığına dair taraflara, sadece sonuç bildirimi şeklinde, tasfiye kararını veren mahkeme de dışlanarak, doğrudan doğruya tasfiye memuru tarafından, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, ”Bir Yazı” gönderildiğini, Halbuki, şirketin tasfiyesine karar veren mahkemenin, tasfiye kararının kesinleşmesinden sonra dahi, dosyadan el çekmeyeceğini, şirketin sicilden silinmesine kadar tasfiye işlemleri hakkında denetim ve gözetim görevini sürdürmeye devam edeceğini, mahkemece verilen kararın aksine, davalı tasfiye memurunun yaptığı işlemlerin yasa hükümlerine aykırı olduğunun açıkça görüldüğünü, Konuyu düzenleyen TTK 542/1-d maddesi ve TTK m.289/1’de; tasfiyenin, mahkeme denetiminde ve kesinleştirilen rapora göre tamamlanacağının hükme bağlandığını, Davalı tasfiye memuru …’ın, kanunun amir hükmüne uygun bir rapor hazırlamadığını, hazırlayacağı raporu mahkemeye sunarak, taraflara tebliğ ettirmediğini, tarafların itiraz haklarını yok ederek, dağıttığı paraları ilgili yerlere peşinen gönderdiğini; kendilerine ise, sadece bu usulsüz işlem hakkındıa, bilirkişilerce de belirtildiği üzere; ”kaleme aldığı bir yazıyı” ilettiğini ve bu nedenle, müvekkilinin ilgili mahkeme nezdinde itiraz hakkını kullanamadığını, Mahkemenin, gerekçeli kararında, her ne kadar bilirkişilerce düzenlenen ek raporda, davalı …’un müdür olarak sorumluluğunun 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerine tabi olduğu, …’un, şirketi zarara uğrattığı eylemlerin 13.02.2002 ile 08.08.2002 tarihlerinde gerçekleştiği ve bu davalıın sorumluluğunun 13.02.2007 ile 08.08.2007 tarihlerinde sona erdiği, kendileri tarafından Kadıköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/605 Es. sayılı dosyası ile, davalı … aleyhine dava açıldığı ve bu davanın zamanaşımı sebebiyle reddedildiği, 09.03.2010 tarihli ihtarname ile, tasfiye memuru …’ın, diğer davalı …’a dava açması ihtar edilmişse de, 08.08.2007 tarihi itibariyle bu davalıya açılacak olan davanın zamanaşımına uğramış olması sebebiyle, tasfiye memuru …’ın, davalı …’a dava açmamasının kusurlu bir davranış olarak nitelendirilemeyeceği ve …’ın herhangi bir hareketinin, davacıya herhangi bir zarar vermediği ifade edilmişse de, eldeki davada, talep konusu yapılan hususların farklı olduğunu, diğer bir deyişle, dava konusu olan hususun, davacının %30 payının karşılığı olan parada, davalı …’un hakkının olmadığı, bu paranın tamamının, davacı murisine ait %30 payın karşılığı olduğu olduğunu, Müvekkilinin murisi …’ün, tasfiye memurunun yaptığı usulsüz işlemler sebebiyle ağır mağduriyet yaşadığını ve diğer davalı şirket müdürü …’un da, tasfiye memurunun yaptığı bu usulsüz işlem sonucu, müvekkiline vermiş olduğu zarar sebebiyle, kendisine ödenen parayı cebine attığını, bu sebeple şirkete zarar verdiği için, bir nevi ödüllendirildiğini, şirket müdürü davalı …’un, bu yanlış uygulamadan dolayı, sebepsiz iktisapta bulunduğunu, buna karşılık şirketin küçük ortağı müvekkilinin murisi …’ün, hak mahrumiyetine uğradığını, bu aykırılığın giderilmesi için işbu davanın açıldığını, Mahkemece, bu husus ve dayanağını teşkil eden belge ve dosyalar ile, amir yasa hükümlerinin gözden kaçırıldığını, kendileri tarafından sanki icra takip konusu alacak dışındaki konularda (tasfiye memurluğunca dağıtımı yapılan para dışında) dava açıldığı ve tasfiye memurundan, ihmali sonucu dava açılmayan konulardan özellikle, zamanaşımına uğradığı tespiti yapılan alacaktan dolayı sorumluluk yoluna gidilmek istendiği gibi bir değerlendirme ile, yanlış sonuca varıldığını, Açıklandığı gibi, eldeki davanın, 4. Asliye Ticaret Mahkemesince karara bağlanan ve sadece % 30 paylarının karşılığı olan paradan başka hususlarla ilgisi olmadığını, tasfiye memurunun şahsı ile ilgili, herhangi bir art niyeti söz konusu olmadığını, tasfiye memuru tarafından yapılan işlemlerin usulsüz olduğu ve bu usulsüzlükten, işin asıl sorumlusu davalı …’un haksız kazanç elde etmesinden dolayı, yapılan işlemlerin gerçeğe uygun olarak ortaya konulması bakımından, tasfiye memurunun olayda taraf olarak gösterildiğini, Davanın esasını teşkil eden bu hususun mahkemece, yeterince incelenip değerlendirilmediğini, söz konusu karara göre, şirkete bile bile zarar veren şirket müdürü davalı …’un, sebepsiz zenginleşmesine neden olacak şekilde bir sonuç ortaya çıktığını belirterek, mahkemece verilen kararın, bu yönü ile de hukuka aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İİK 67 vd. maddeleri uyarınca açılmış olan, icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı … mirasçısı tarafından tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı …’ün vefatı üzerine, mirasçısı …’ün vekili aracılığı ile istinaf başvurusunda bulunduğu, bu şekilde taraf teşkilinin sağlandığı anlaşılmıştır. Davacı ve davalı …’un, tasfiye halindeki … LTD. ŞTİ’nin eski ortakları, diğer davalı …’ın ise bu şirketin tasfiye memuru olduğu, davacının Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/635 Esas, 2009/270 Karar (bozma öncesi 2004/744 Esas) sayılı dava dosyası ile davalı … aleyhine yöneticinin sorumluluğu kapsamında ve kendi payı oranında açmış olduğu tazminat davasında mahkemece davalı …’un ortağı olduğu şirketi 158.514.184,339 TL zarara uğrattığı tespit edilerek ve taleple bağlı kalınarak 47.550,00 TL zararın, şirkete yatırılmasına dair 07/05/2009 tarihinde karar verildiği, bu kararın 07/10/2009 tarihinde kesinleştiği, davalı … tarafından bu bedelin şirket hesabına yatırıldığı, diğer davalı tasfiye memuru tarafından da bu ilam ile şirkete ödenmesine karar verilen 47.550,00 TL’nin tasfiye paylarına istinaden şirket ortaklarına hisseleri oranında paylaştırıldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davanın, 4. Asliye Ticaret Mahkemesince karara bağlanan ve sadece % 30 paylarının karşılığı olan paradan başka hususlarla ilgisi olmadığını, davacının %30 payının karşılığı olan parada, davalı …’un hakkı bulunmayıp, bu paranın tamamının, davacı murisine ait %30 payın karşılığı olduğunu beyan etmiştir. Mahkemece de belirtildiği üzere, Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/635 Esas 2009/270 Karar (bozma öncesi 2004/744 Esas) sayılı dava dosyasında hüküm altına alınan zararın şirkete ödenmesine karar verildiğinden, bu bedelin tasfiye sonucunda şirket ortaklarına payları oranında tasfiye payı olarak ödenmesinde usule aykırılık bulunmadığı, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, tasfiye memuru tarafından mahkeme kararı uyarınca ödeme yapıldığından, davalı …’un bu ödeme ile davacı aleyhine sebepsiz zenginleştiğinin kabul edilemeyeceği, bilirkişi raporu ile, davacı ve davalı …’un hakkı olan tasfiye bakiyesini edindikleri, tasfiye bakiyesinin paylaştırılmasında herhangi bir usulsüzlük yapılmadığı, tasfiye memurunun bilanço düzenlememesinin, davacının herhangi bir zararına yol açmadığı ve tasfiye işlemlerinde herhangi bir usulsüzlük bulunmadığının tespit edildiği dikkate alındığında, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı (Mirasçısı) vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı (mirasçısı) …’ün istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,3 TL harcın istinaf kanun yoluna başvurandan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 30/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.