Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/339 E. 2022/239 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/339 Esas
KARAR NO: 2022/239 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2019
NUMARASI: 2016/393 Esas 2019/833 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/02/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında şifahen kurulmuş ambalaj satımına dair sözleşme olduğunu, taraflar arasında 2014 yılından beri süregelen bir ticari ilişkinin mevcut olduğunu, ticari ilişki sürecinde tarafların telefon yolu ile diyalogları yanında, ödemelerle ve emtia ile ilgili olarak e-posta yoluyla yazışmalar da yaptıklarını, e-postaların genel itibariyle içeriğinin davalı şirketin ödemelerini aksatması hususunda olduğunu, davalı şirketin, piyasa koşulları nedeni ile tahsilat sıkıntısı yaşadığını, ödeme gelince borçlarını ödeyeceğini beyan ettiğini, davalı şirket tarafından gönderilen 08/09/2015 tarihli e-postada, sipariş edilen ve kendilerine teslim edilen 5/1 ortak koliler ile ilgili son partide problem olduğunun, kolileme sonrası ürünlerin istif paletinde ezilme, bombe ve yırtılma problemlerine rastlanıldığının ifade edildiğini, bu hususun taraflar arasında değerlendirildiğini, 17/11/2015 tarihli e-posta ile davalı şirket çalışanı tarafından bu hususta müvekkilinden yazılı cevap istendiğini, müvekkilinin çalışanı ile davalı şirketin Biga’daki fabrikasından …’ın durumu değerlendirdiklerini ve sorunun müvekkilinin üretiminden değil davalının saklama koşullarından kaynakladığının tespit edildiğini, bu şekilde taraflar arasında ayıp ile ilgili nizanın halledildiğini ve davalı çalışanı tarafından gönderilen sonraki e postalarda da 2015/Aralık ayında ödeme yapılacağının bildirildiğini, buna rağmen ödeme yapılmadığını ve müvekkili tarafından İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının borca itirazları haksız olduğu gibi faize itirazının da haksız olduğunu, faiz olarak avans faizi talep edildiğini ve işlemiş faiz talebinde bulunulmadığını, takip mesnedi alacak ticari işten kaynaklandığından avans faizi talebinin yerinde olduğunu beyanla davalının borca ve ferilerine yönelik itirazının iptali ile icra takibinin alacak ve ferileri ile devamına, itirazlarında haksız olan davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasında geçmişten gelen bir ticari ilişki olduğunun taraflarınca da kabul edildiğini, davacı alacaklı firmadan defaten mal alındığını ve mal karşılığı bedelin gecikmeksizin kendilerine ödendiğini, ancak davacı alacaklı firmanın son gönderdiği kolilerin ayılı çıktığını ve bu durum derhal kendilerine bildirilmişse de ayıbı asla kabul etmediklerini, defaten mal bedelini müvekkili davalı borçludan talep ettiklerini, müvekkili davalının Japonya’ya ihracat yapan bir firma olduğunu, bu ayıplı koliler sebebiyle müşterilerinden uyarı aldığını, mennuniyetsizlikleri gidermek için cezalar ödemek, yeni koliler almak vs. zorunda kalarak hem maddi anlamda hem de marka adı lekelendiği için manevi anlamda zarara uğradığını, bu yaşanan olumsuzluk defaten davacı-alacaklıya bildirilmiş olmasına rağmen taleplerinin kabul görmediğini ve kullanılamayan ayıplı malların bedeli için icra takibine girişilmesi üzerine müvekkili davalı-borçlu tarafından Biga 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/51 D.iş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, tespit raporunda kolilerin ayıplı olduğunun, salça ve konserve ürünü taşıyabilecek nitelikte olmadığının tespit edildiğini, davacı her ne kadar e-mail yazışmaları çıktılarını mahkemeye ibraz ederek ürünlerin ayıplı olması ile ilgili bir problem yaşanmadığını, kolilerdeki bozulmaların müvekkili davalı firmadaki saklama koşullarından kaynaklandığını iddia etmiş ise de ayıplı kolilerin geldiği tarihten itibaren devamlı e-mail kanalıyla yazışmaların yapıldığını ve davacı-alacaklının bir türlü sorumluluğunu kabul etmediğini beyanla davanın reddi ile takibin iptaline, davacı aleyhine asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/10/2019 tarih ve 2016/393 Esas – 2019/833 Karar sayılı kararında;”…Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; taraflar arasında ambalaj-koli satımına dair ticari ilişki bulunduğu, davacı tarafından düzenlenen faturaların her iki tarafın usulüne uygun olarak tutulmuş ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı şirket tarafından davacı adına düzenlenen 26/03/2015 tarihli 2.771,82 TL bedelli, 160/03/2016 tarihli 9.914,88 TL bedelli 2 adet iade faturası nedeniyle taraflar arasında cari hesap farklılığı oluştuğu, davalının söz konusu faturaları teslim edilen 5/1 ortak ürünlerinin ayıplı olduğundan bahisle düzenlediği, tarafların tacir olmaları sebebiyle ayıp iddiasının Türk Ticaret Kanunu’nun 23/1-c maddesine tabi olduğu, buna göre davalının, açık ayıp halinde durumu iki gün içerisinde davacıya bildirmesi gerektiği, aksi halde ise teslimden itibaren sekiz günlük süre içerisinde kolileri incelemek veya inceletmek suretiyle ayıplı olduklarını tespit etmesi halinde durumu derhal davacıya bildirmekle yükümlü olduğu, taraflar arasında yapılan e posta yazışmalarında davacının, cari alacağının tahsilini talep ettiği, davalı tarafından kendisinin de ödeme alamaması nedeniyle ödeme yapılamadığını ifade ettiği, bununla birlikte 08/09/2015 tarihli e -postada 5/1 ortak kolilerde ezilme, bombe ve yırtılma problemi yaşandığının belirtildiği ve problem tespiti için davacı yetkililerinin fabrikaya davet edildiği, bundan sonra davacı tarafından gönderilen e postada yetkililerce inceleme yapıldığının ve sorunun kendilerinden kaynaklanmadığının beyan edildiği, davalı tarafından gönderilen sonraki tarihli e postada ise ödemenin yapılacağının beyan edildiği, davalının bu yazışmalardan 7 ay sonra 15/04/2016 tarihinde Biga 1. Asliye Hukuk Mahkemesine başvurarak tespit talebinde bulunduğu, ayıp hususunda Biga 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/51 D.iş sayılı dosyası ile tespit yapıldığı ve alınan bilirkişi raporunda hangi kolilerin incelendiğinin, hangi standartlara göre tespit yapıldığının anlaşılamadığı, raporun denetime açık olmadığı ayrıca tespitin davacının yokluğunda yapıldığı, raporun sonuç bölümünde ayıbın niteliğinin ve miktarının tespit edilemediği, yine mahkememizce alınan ek raporda teknik bilirkişi tarafından, taraflar arasında uygulanan ambalaj-koli standardına ilişkin bir belge olmaması, her iki tarafın analiz raporlarının farklı olması ve metotların güncel olmaması nedeniyle ayıp hususunun tespit edilemediğinin beyan edildiği, bu şekilde davalının teslimden itibaren sekiz günlük süre içerisinde kolileri inceleterek iddia ettiği ayıpları davacıya bildirmediği, alınan raporlar ile de ayıbın ve bu nedenle zarara uğradığının ispat edilemediği, bu nedenle satış bedelinden indirim talep edemeyeceği, düzenlenen iki adet iade faturası yönünden de davacının alacaklı olduğu kanaatine varılarak davanın tam kabulüne, itirazının iptaline, tarafların tacir olması sebebiyle avans faizi talebi yerinde olduğundan takibin talep edildiği şekilde devamına, alacak likit ve itiraz haksız olduğundan davalının hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın KABULÜNE, davalının İstanbul …İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına itirazının İPTALİ ile takibin talep edildiği şekilde DEVAMINA,Hüküm altına alınan alacak üzerinden hesaplanan 8.772,05 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, Müvekkili şirketçe yasal süresi içerisinde ayıp bildirimi yapıldığını, mahkemece açık ayıba ilişkin hükümler değerlendirilerek hataya düşüldüğünü, ortada kullanımdan kaynaklı ayıp söz konusu olup, bu ayıp tespit edildiği anda dosyada mevcut bulunan mailler ile davacı şirkete bildirim yapıldığını, Mahkemece müvekkilinin teslimden itibaren 8 günlük süre içerisinde kolileri inceleterek iddia ettiği ayıpları davacıya bildirmediğinin belirtildiğini, mahkemenin bu tespitinin hatalı olduğunu, zira bahsi geçen ayıplar kullanım ile ortaya çıkan ayıplar olup, kolilerin içerisine salça vb ürünler yüklendikten sonra ezilme yaptıklarını, bu husus da kanunda belirtildiği üzere derhal karşı yana mail ile bildirildiğini, Bu bildirimden sonra yıllardır iş yapılan davacı yanın bir çözüm üretmesi beklendiği, bu hususa ilişkin defalarca yazışma yapıldığını, fakat taraflar arasında bir muvafakata varılamayınca dosyada mevcut bulunan Biga 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2016/51 D. İş sayılı dosya ile tespit yaptırıldığını, Açıklanan sebeplerle mahkemece ayıbın yasal süresi içerisinde ihbar edilmediğine ilişkin tespitin hukuka aykırı olduğunu, Mahkemece ayıp iddiasının ispat edilemediği yönünde verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, dosyaya konu kolilerin ayıplı olduğunun taraflarınca ispat edildiğini, Müvekkili şirketçe yaptırılan Biga 1. Asliye Hukuk 2016/51 D. İş sayılı tespit dosyası kapsamında davaya konu kolilerin ayıplı olduğunun tespit edildiğini, bunun yanında müvekkilince TSE’ ye yaptırılan tespitte de ilgili kolilerin davacı şirketçe garanti edilen standartlarda olmadığının tespit edildiğini, buna rağmen mahkemece ayıp iddiasının ispat edilemediği hususunda karar verilmesinin hatalı olduğunu, Mahkemece aldırılan ve hükme esas alınan raporda ayıp hususunun ve miktarının tespit edilemediğinin belirtildiğini, bu hususun da hukuka aykırı olduğunu, Dosyaya rapor ibraz eden bilirkişilerce ” Davacı ve davalı firma arasında yapılan ticarete konu olan ürünlerin özelliklerini belirtir, yazılı antlaşma, sözleşme ya da protokol, önceki siparişlerde belirlenmiş referans değerler veya standartlar belirtilmediğinden, davalı şirket tarafından yaptırılmış ürünlerin analizlerin sonuçları ile davacı şirketin yaptığı analizlerin sonuçlarının değerlendirilmesi için bir standart olmadığından dolayı söz konusu ürünlerin ayıplı ürün olup olmayacağına karar verilmeyeceği,” şeklinde tanzim edilen rapor taraflarınca kabul edilmediğini, bu hususa taraflarınca da itiraz edildiğini, Bilirkişilerce her ne kadar ürünlerin standartları hususunda bir mutabakat, anlaşma olmadığı belirtilmiş ise de dosyada mevcut taraflarınca defaatle arz edilmiş olan ” oluklu mukavva kutu kalite sertifikası ” başlıklı belge ile davalı yan ürünlerinin standartlarını müvekkiline garanti ettiğini, mahkemece taraflar arasında kararlaştırılan bir standart olmadığı şeklindeki görüş tamamen hatalı olduğunu, dosyada mevcut Biga 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2016/51 D. İş sayılı dosyada da belirtilen kolilerin ayıplı olduğu tespit edilmiş iken bilirkişilerce ayıplı ürünlerin miktarlarının tespitinin dosyada müvekkili şirketçe kesilen fatura kadar olduğu yönünde rapor düzenlendiğini, Mahkemece her ne kadar ticarete konu ürünler için taraflar arasında yazılı bir standart anlaşması olmadığı bu sebeple, söz konusu ürünlerin ayıplı ürün olup olmayacağının değerlendirilemeyeceği hususunda kanaate varılmış ise de bu tespitin hatalı olduğunu, zira davacının müvekkiline oluklu mukavva kutu kalite sertifikası başlıklı standart belirleyici belge ile ticarete konu kutuların evsaf, mahiyet ve standardının bu kalitede olacağını garanti ettiğini, kaldı ki taraflar arasında uzun zamandır ticaret yapılmakta olup, önceki ürünlerde böyle bir sıkıntı da yaşanmadığını, sonra davacı yanca müvekkiline gönderilen ürünler hakkında yeniden bir değerlendirme yaptırıldığı ve kendi analiz sonuçları dahi bu standartın altında kaldığını, iş bu sebeple davacı yanın garanti ettiği standartlar belli olup, ürünlerin bu kalitede olmadığı hem müvekkili tarafından TSE ye yaptırılan tespitte, hem de davacı yanın bizzat kendisinin yaptırdığı analiz raporu ile sabit iken mahkemece bunun aksi yönde hüküm kurulduğunu, işbu standart kalite ile diğer analiz sonuçları karşılaştırılarak ürünlerin ayıplı olduğu ve müvekkili şirketin bu ayıplı ürünler sebebi ile uğradığı zarar veya bedel indirimi talep edilecekse bu bedel indiriminin ne kadar olacağı tespit edilebilecek iken mahkemece aksi yönde hüküm kurulduğunu, Mahkemece her ne kadar aksi yönde hüküm kurulmuş olsa da ayıplı olan ürünlerin tespitinin yapılmasının mümkün olduğunu, ağustos 2015 yılında müvekkili şirketçe davacı yandan alınan ürünlerin miktarı belli olup, ticari defter ve kayıtlarında işli olduğunu, zaten davacı yanca aralarında ürün adedi konusunda bir ihtilaf da olmadığını, taraflar arasındaki mail yazışmaları, dosyadaki raporlar kapsamında ve 08.06.2018 tarihli dilekçe ekinde arz edilen tablo ile ayıplı ürünlerin belli olduğunu, mahkemece bu belgeler üzerinden hesaplama yaptırılması talebinin hatalı olarak reddedildiğini, davacı yana gönderilen Çanakkale … Noterliği 25.04.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamede açıkça fazlaya ilişkin haklar saklı tutulduğu ve yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile çıkacak sonuca göre müvekkili şirketin zararının tespitinden sonra faturalandırılacağının bildirildiğini, Müvekkili şirketçe tüm ürünler üzerinde Biga Asliye Hukuk Mahkemesi 2016/51 D İş. Sayılı dosyası üzerinden inceleme yaptırıldığı, bu ürünlerin tamamının ayıplı olduğu tespit edildiği, fakat kutuların alım satım değerleri, firmada yol açtığı zararların tespiti ve uygun kolilerde alım satım değerlerinin tespiti ve hesaplanması hususunda konusunda uzman başka bir bilirkişinin seçilmesinin uygun olacağı yönünde rapor tanzim edildiğini, iş bu tespit raporu, davacı yan ile olan mail yazışmaları ve tüm dosya kapsamı ile gönderilen ürünlerin tamamının ayıplı olduğu ortada iken ve müvekkili şirketçe açıkça fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmuş iken mahkemece ayıbın ve miktarının ispat edilemediğinden bahisle kurulan ilgili karar hukuka aykırı olduğunu, Mahkemece müvekkili şirketçe kesilen 26/03/2015 tarihli 2.771,82.TL ve 16/03/2016 tarihli 9.914,88.TL bedelli 2 adet faturanın davacının alacaklı olduğu kanaatine varılarak dikkate alınmamasının hukuka aykırı olduğunu, Müvekkili şirketin, davaya konu ayıplı ürünler sebebi ile zarara uğradığı ve bunu faturalandırdığını, iş bu faturaların dikkate alınmamasının hukuka aykırı olduğunu, bu hususta dosyaya aldırılan raporlarda da faturaların dikkate alınmasının gerektiğinin belirtildiğini, Müvekkili şirketin davacı yana ayıplı ürünlerden kaynaklı olarak hiçbir borcu olmayıp, uğradığı zararlardan dolayı alacağının mevcut olduğunu, işbu sebeple davanın reddi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi soncunda kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, açık hesap ticari ilişkiden kaynaklı bakiye alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece, davanın kabulüne, davalının İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına itirazının iptali ile takibin talep edildiği şekilde devamına, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Tarafların tacir olduğu, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki ambalaj-koli satımına dair ticari satım sözleşmesinden kaynaklandığı, taraflar arasında yazılı bir satış sözleşmesi olmadığı anlaşılmıştır.Taraflar arasındaki somut uyuşmazlık, davacı tarafından davalıya satılan ve irsaliye ile teslim edilen ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıp var ise gizli ayıpmı açık ayıpmı olduğu, süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı, davacının cari hesaptan kaynaklı alacaklı olup olmadığı ve miktarı noktasındadır. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı alacaklının son gönderdiği kolilerin ayıplı çıktığı, durumun kendilerine derhal bildirilmişse de ayıbı asla kabul etmediklerini, gönderilen kolilerin sevkiyat için elverişli olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, … tarafından 08/09/2015 tarihinde müvekkiline e-posta gönderilerek, sipariş edilen ve kendilerine teslim edilen 5/1 ortak koliler ile ilgili son partide problem olduğu, kolileme sonrası ürünlerin istif paletinde ezilme, bombe ve yırtılma problemlerine rastlanıldığı ifade edildiğini, bu hususun taraflar arasında değerlendirildiğini, 17/11/2015 tarihli e-posta ile muhatap şirket çalışanı tarafından bu hususta müvekkilinden yazılı cevap istendiğini, 23/11/2015 tarihli müvekkili e-postası ile, müvekkil şirket çalışanı … ile muhatap şirketin Biga’daki fabrikasından …’ın (müdür vekilidir) durumu değerlendirdikleri ve sorunun müvekkilinin üretiminden değil, muhatap şirketin saklama koşullarından kaynaklandığının tespit edildiğinin bildirildiğini, taraflar arasında ayıp ile ilgili nizanın halledildiğini, daha sonraki e-posta yazışmalarında muhatap şirket çalışanları 2015/aralık ayında ödeme yapılacağı, hukuki işlem başlatılmaması hususunda müvekkiline bilgi vermelerine rağmen bakiye bedelin ödenmediğini, kolilerin istiflenme ve muhafazaşeklini göstermekten imtina eden fotoğrafları ve yokluklarında takip tarihinden sonra tek taraflı yaptırılan tespiti kabul etmediğini beyan etmiştir.07/12/2016 tarihli celse ara kararı gereği davalı vekili uyap sisteminden gönderdiği 19/12/2016 tarihli dilekçe ile,” uyuşmazlık konusu ve davalının ayıplı olduğu iddiasında bulunduğu malları keşfe müsait, tüketilmiş, taşınmış olup olmadığı hususunda beyanda bulunmak üzere süre verilmiş olup müvekkille yapılan görüşmede ürünler hatalı olduğu ve taşımaya elverişli olmadığından tamamının muhafaza edilmediği yalnızca 3 (üç) adet kolinin ambalajlı olarak ayrıldığı,” belirtilmiştir.Davacı ve davalı şirket arasında yapılan ticarete konu olan ürünlerin (ambalaj-koli) özelliklerini belirtir yazılı anlaşma olmadığı, numune üzerine satış yapıldığına dair delil olmadığı, davalı taraf dosyaya ibraz ettikleri davacı tarafça düzenlenen 22/08/2015 tarihli oluklu mukavva kutu kalite sertifikası başlıklı belge ile davacı tarafın ticarete konu kutuların evsaf, mahiyet ve standardının bu kalitede olacağını garanti ettiğini beyan etmiş isede, sertifika tarihinin ayıplı olduğu iddia edilen mallara ait fatura tarihlerinden sonraki döneme ait olduğu, ayrıca davalı taraf 13/08/2015, 17/08/2015,24/08/2015 tarihli faturalarla yapılan tüm satışların ayıplı olduğu iddia edildiği halde teslim sırasında malların ayıplı olduğuna ilişkin bir tutanak tutulmadığı, sevk irsaliyesine bu konuda çekince düşülmediği, davalı tarafça davacıya gönderilen 06/08/2015 tarihli mail de son gönderilen 5/1 ortak kolilerde kalite girdi kontrollerinde kalınlık farkı olduğu, ince kolilerin kolileme esnasında yırtıldığı bildirildiği halde davacı tarafça bu mail tarihinden sonra da 13/08/2015, 17/08/2015,24/08/2015 tarihli faturalara konu malların davalıya tesliminin yapıldığı, bu teslimata konu ürünlerinde ayıplı olduğu iddia edildiği halde teslim sırasında malların ayıplı olduğuna ilişkin bir tutanak tutulmadığı, sevk irsaliyesine bu konuda çekince düşülmediği, her hangi bir çekince konulmadan ürünlerin kabul edildiği anlaşılmıştır.Taraf ticari defterleri arasındaki farkın davalı şirketçe kesilen 26/03/2015 tarih ve 2.771,82.TL ve 16/03/2016 tarih ve 9.914,88.TL bedelli 2 adet faturadan kaynaklandığı, davalı, ayıplı olduğu iddia edilen 26/03/2015 tarihli 2.771,82.TL. Bedelli iade faturasına konu ürünlerin ayıplı olduğu ve süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulduğu ve süresi içerisinde iade faturası düzenlenip iade faturasına konu ürünlerin davacıya iade edildiği ve iade faturasının davacıya tebliğ edildiğine yönelik faturaya dayanak bir delil ibraz edilmediği, davalı tarafça düzenlenip davacının kabul etmediği 16/03/2016 tarihli … seri nolu iade fatura içeriğinin yurt dışı claim bedeli yansıtma, 5/1 demko ortak koli, A/10 Japonca baskılı koli açıklaması olduğu, yansıtma bedeline dayanak belge ibraz edilmediği, davalı tarafça ayıplı ürün olduğu iddia edilen 2015 yılı Ağastos ayına ait 30.470 adet 5/1 kolilerden 540 adetinin iade faturasına konu edildiği, iade faturasında belirtilen 1275 adet Japonca baskılı kolilere ait ayıplı olduğuna dair analiz raporunun olmadığı, ayrıca davacı tarafça 2015 Ağastos ayında satılan tüm ürünlerin ayıplı olduğuna dair delil olmadığı anlaşılmıştır. Davalı ticari defterlerinde kayıtlı olup davacı defterlerinde kayıtlı olmayan 26/03/2015 tarihli 2.771,82.TL ve 16/03/2016 tarihli 9.914,88.TL bedelli 2 adet faturanın haklı olarak kesildiği de davalı tarafça isbat edilemediği ayrıca ayıplı olduğu tesbit edilen ürünlerin davacıya teslim edilmediği anlaşılmıştır.Bu durumda davalının davacı tarafından satılan ürünün ayıplı olduğunu tesbit ettiği halde ,TTK. 18/3 maddesinde hükme bağlanan usullerle ve TTK’ nın 23/3. maddesinde öngörülen süreler içinde ayıp ihbarında bulunulmadığı, teslim sırasında malların ayıplı olduğuna ilişkin bir tutanak tutulmadığı, sevk irsaliyesine bu konuda çekince düşülmediği gibi ihtirazi kayıtla teslim alındığı da iddia ve ispat edilmediğinden, davalı tarafça teslim edilen ürünün ayıplı olduğu tesbit edildiği halde ayıplı ürünü kullandığı ve buna göre davalının ayıplı malları bu haliyle kabul ettiği varsayılmaktadır.HMK 282 maddesinde” Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” şeklindeki düzenleme de gözetildiğinde, İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında mahkemece verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, mahkemenin kabulüne yönelik davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.996,09.TL TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan toplam (616,71.TL+132,32.TL=) 749,03.TL harcın mahsubu ile bakiye 2.247,06.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/02/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.