Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/33 E. 2020/908 K. 21.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/33 Esas
KARAR NO: 2020/908 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
( Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİH: 09/10/2019
DOSYA NUMARASI: 2019/23 Esas – 2019/406 Karar
DAVA: Tanıma ve Tenfiz
KARAR TARİHİ: 21/09/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … gemisinin donatanı ile davalı arasında 18/03/2016 tarihli navlun sözleşmesi akdedildiğini, müvekkilinin ise işbu sözleşmeye aracılık ettiğini, navlun sözleşmesi uyarınca tarafların paketlenmiş çimento emtiasının … gemisi ile Türkiye’den Yemen’e taşınması konusunda anlaştıklarını, 18/03/2016 tarihli fixture recapta yer alan Arb in London + Eng Law to apply maddesinin İngiltere’de tahkim ve İngiliz Hukuku anlamına geldiğini, böylelikle tarafların navlun sözleşmesinden doğabilecek uyuşmazlıkların İngiliz Hukukuna tabi olacağı ve İngiltere’de tahkim yargılaması ile çözümleneceği hususunda anlaştıklarını, ayrıca fixture recapın son maddesinde … isimli gemi için akdedilmiş olan 17/09/2015 tarihli çarter parti hükümlerine de atıf yapıldığını, bu gemi için düzenlenen 17/09/2015 tarihli çarter partinin … formunda olduğunu, dolayısıyla … form çarter partide yer alan uygulanacak hukuk ve tahkim konusundaki 19.maddenin 18/03/2016 tarihli navlun sözleşmesinin bir hükmü haline getirildiğini, donatanın 18/03/2016 tarihli navlun sözleşmesi nezdinde taşıma hizmetini ifa ettiğini, ancak davalının taşıma sebebiyle doğmuş olan demuraj alacağını ödemediğini, bu nedenle donatan tarafından hakem yargılamasına başvurulduğunu, 02/09/2016 tarihinde Londra’da tahkim yargılamasının başlatıldığını, tahkim yargılaması neticesinde hakem … tarafından 09/02/2017 tarihinde nihai kararın verildiğini, müvekkili davacı ile donatan arasında akdedilen 14/12/2016 tarihli temlikname ile donatan … isimli gemi için akdedilmiş olan 18/03/2016 tarihli navlun sözleşmesi uyarınca doğmuş olan alacaklar için başlatılan tahkim yargılamasına konu alacağın davacıya temlik edildiğini, dolayısıyla davacının temlik alan sıfatıyla hakem kararına konu alacağı davalıdan tahsil etme hakkına sahip olduğunu, İngiliz Hakem … tarafından verilen 09/02/2017 tarihli hakem kararında davalının 241.202,37 ABD Doları tutarındaki borcu 03/08/2016 tarihinden itibaren ödeme tarihine kadar üç aylık bileşik tutar üzerinden yıllık % 5 faiz ile birlikte donatana ödemeye mahkum edildiğini, ayrıca 8.300 GBP tutarındaki yargılama masrafları ve ödenen ücretlerin 08/06/2017 tarihinden itibaren ödeme tarihine kadar üç aylık bileşik faiz tutarı üzerinden yıllık % 5 faiz ile birlikte donatana ödenmesine karar verildiğini, taraflararasında geçerli bir tahkim sözleşmesinin bulunması ve Türkiye ile İngiltere’nin New York Konvansiyonuna taraf bulunması nedeniyle hakem kararının tenfiz edilmesinde hukuki bir engel bulunmadığını, ayrıca uyuşmazlığın hakeme elverişli olup kamu düzenine aykırılık teşkil etmediğini ileri sürerek, 09/02/2017 tarihli hakem kararının tenfizine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının MÖHUK 48.maddesi uyarınca yabancılık teminatı yatırması gerektiğini, davanın nispi harca tabi olduğunu, taraflararasında geçerli yazılı tahkim anlaşmasının kurulmadığını, zira davalının uyuşmazlıkların tahkimde çözülmesini kabul ettiği, tahkim anlaşmasının kurulması yönünde iradesini ortaya koyan herhangi bir belgenin dosyaya sunulamadığını, tarafların imzasını içermeyen sözleşmeye dayanılarak tahkim anlaşmasının yapıldığının kabul edilemeyeceğini, taraflararasında asıl sözleşmesinin kurulduğu kabul edilse dahi tahkim anlaşmasının yazılılık şartını yerine getirmemesi nedeniyle hükümsüz ve geçersiz olduğunu, bu nedenle New York Konvansiyonun V/1-a karşısında müvekkili aleyhine verilen yabancı hakem kararının Türkiye’de tenfiz edilemeyeceğini, kararı veren tek hakemin atanmasının, hakem atama usulüne ve kamu düzenine aykırı olduğunu, zira hakem atamasının İngiliz Tahkim Kanunun 17.maddesine aykırı yapıldığını, anılan kanun maddesine göre hakemini atamayan tarafa ihtar çekilerek davacı tarafından atanan hakemin tek hakem olarak görev yapabileceğinin belirtilmesi ve karşı tarafa hakemini atamak üzere 7 günlük ek süre verilmesi gerektiği halde müvekkilinin kendisine hakem atamak üzere tanınan süre içerisinde hakem atamaması üzerine ikinci bir ihtar gönderilmeden tek hakem ataması yapıldığını, dolayısıyla tek hakem görevlendirilmesi usulünün adil yargılanma hakkına, taraf eşitliğine ve kamu düzenine aykırı olduğunu, öte yandan hakemin verdiği kararda Yemen’de savaş hali olduğunu kabul etmediğini, bu durumun mücbir sebep olarak değerlendirmediğini, ayrıca Yemen’de yaşanan gecikme sonucunda donatanın gerçekten zararı olup olmadığını da incelemeden tazminata hükmettiğini, bu yönüyle de hakem kararının kamu düzenini açıkça ihlal ettiğini, kaldı ki geminin hurdaya çıkıyor olması sebebiyle donatanın zarara uğramasının sözkonusu olmadığını, zarara uğramayan taraf lehine tazminata hükmedilmesinin de kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini, hakem tarafından döviz üzerinden belirlenmiş olan ana paraya üç ayda bir % 5, yılda % 20 olmak üzere son derece fahiş bir faiz oranına hükmedildiğini, kabul edilen faizin bileşik faiz niteliğinde olması nedeniyle kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini, açıklanan nedenlerle dava konusu hakem kararının tenfiz şartlarının oluşmadığını savunarak davanın ve davacı yanın ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 09/10/2019 tarih ve 2019/23 Esas – 2019/406 Karar sayılı kararında; “Dava; İngiltere / Londra’da verilen 09/02/2017 tarihli hakem kararının Türkiye’de tenfizi istemine ilişkindir. Yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin hükümler MÖHUK’te düzenlenmiş olup, MÖHUK 1.madde 2.fıkrada T.C.’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşme hükümleri saklı tutulmuştur. Anayasamızın 90/5.maddesine göre usulüne uygun olarak onaylanan milletlerarası anlaşmalar kanun hükmünde sayıldığından MÖHUK kapsamına giren konularla ilgili Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası anlaşma bulunması halinde öncelikle bu anlaşma şartının uygulanması gerekmektedir. New York Konvansiyonun VII.maddesinde bu konvansiyonun yanında Türkiye’nin taraf olduğu ikili veya çok taraflı anlaşmalar ile iç hukuk düzenlemelerinin tenfiz talep edenin daha lehine hükümler içermesi halinde konvansiyon yerine daha lehe hükümler getiren düzenlemenin uygulanacağı hükmü kabuledilmiştir. Ancak 5718 sayılı MÖHUK ‘ün hakem kararlarının tenfizine ilişkin maddeleri New York Konvansiyonundan iktibas edilmiş olup, söz konusu hükümler içerik olarak konvansiyon hükümleri ile hemen hemen aynıdır. Bu nedenle, dava konusu Londra’da verilen hakem kararının Türk Mahkemeleri tarafından tenfizinin mümkün olup olmadığının New York Konvansiyonu hükümlerine göre belirlenmesi gerekmektedir. İngiltere Devleti de konvansiyona taraf olduğundan verilen hakem kararının Türkiye’de tenfiz edilip edilemeyeceğinin New York Konvansiyonuna göre değerlendirilmesi gerekmiştir. Bu kapsamda dava konusu hakem kararlarının Türkiye’de tenfizine karar verilebilmesi için New York Konvansiyonun IV-V maddelerinde aranılan şartların gerçekleşip gerçekleşmediği tespit edilmelidir. Dava konusu hakem kararının tenfizi koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin olarak konusunda uzman bilirkişi Prof Dr …’den alınan 05/07/2019 tarihli bilirkişi raporunda, ayrıntılı şekilde yapılan değerlendirmeler neticesinde Londra’da verilen hakem kararının kesinleşmiş olup olmadığı hususunun 1996 İngiliz Tahkim Kanununa göre belirlenmesi gerektiği, hakem kararının bu kapsamda kesinleşmiş olduğuna dair belgelerin dosyada yer aldığı, bu nedenle hakem kararının taraflar açısından bağlayıcı ve kesinleşmiş olduğu, hakem kararının çarter parti ve nihai bağlama özetine ilişkin olması sebebiyle uyuşmazlığın Türk Hukukuna göre tahkime elverişli olduğu, bu niteliği gereğince tenfiz engelinin bulunmadığı, ancak hakem kararının bileşik faize ilişkin kısmının kamu düzenine aykırı olduğu sonucuna varılabileceği, bunun dışında kararın diğer yönlerden kamu düzenine aykırı olmadığı yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir. Dosya kapsamı ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesi neticesinde; dava konusu yabancı hakem kararında tenfiz engelinin bulunup bulunmadığının Türkiye Cumhuriyeti ile İngiltere’nin taraf olduğu yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizi hakkındaki New York Konvansiyonu hükümlerine göre belirleneceğinden konvansiyonun IV/1.maddesine göre tenfiz talep eden tarafın yabancı hakem kararı ve tahkim anlaşmasının aslını veya usulüne göre onanmış sureti ile tercümelerini dosyaya sunması gerektiği, bu kapsamda davacı tarafça hakem kararı ile tercümelerinin ibraz edildiği, tahkim klozunun yer aldığı nihai bağlama özeti (fixture recap) ve çarter parti ile bunların Türkçe tercümeleri de dosyada mevcut olduğundan konvansiyonun IV.maddesinde aranan şartın yerine getirildiği tespit edilmiştir. Davalı tarafça tenfiz talebine karşı ileri sürülen itirazın ilkinin taraflararasında şeklen geçerli bir tahkim sözleşmesi yapılmadığına ilişkin olduğu, New York Konvansiyonunun V/1-a maddesine göre tahkim anlaşmasının tarafların ehliyetsiz olması veya tahkim anlaşmasının geçersiz olmasının tenfiz engeli olarak kabul edildiği, konvansiyonun II/2.maddesinde tahkim anlaşması açısından iki yolun öngörüldüğü, bunlardan birincisinin sözleşmeye tahkim klozunun konulması veya tahkim anlaşmasının asıl sözleşmeden ayrı olarak yapılması şeklinde olduğu, ikinci yolun ise teati edilen mektup veya telgraflarla tahkim anlaşması yapılması olarak kabul edildiği, dolayısıyla sözü edilen ikinci yolda özellikle telgraf ve telekste olduğu gibi taraflardan birinin veya her ikisinin de imzasının bulunmayabileceği, buradan çıkan sonucun New York Konvansiyonunda tahkim anlaşması için belge aranmakla birlikte sözkonusu belgede tarafların imzasının bulunması şartı aranmamaktadır. Bu çerçevede tarafların sözleşmelerinde atıf yaptıkları genel işlem şartları veya standart sözleşmeler tahkim klozu içeriyorsa bunlara yapılan atıfla tahkim anlaşması yapılmış sayılacaktır (…, Milletlerarası Deniz Ticareti alanında Incorporation yoluyla yapılan tahkim anlaşmaları, İstanbul 2004). Nitekim, asıl sözleşmenin bir parçası haline getirmek amacıyla tahkim şartını içeren bir belgeye yollama yapılması halinde tahkim sözleşmesinin yapılmış sayılacağı 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunun 4/2.maddesinde de kabul edilmiş olduğundan somut olay açısından bakıldığında 18/03/2016 tarihli bağlama özetinde ve bu özette atıf yapılan … çarter parti formunda yer alan tahkim klozunun New York Konvansiyonu kapsamında geçerli olduğu değerlendirilmiştir. Davalı yanın diğer bir itiraz sebebi ise hakem tayininin usulüne uygun olmadığına ilişkindir. New York Konvansiyonunun V/1-b maddesine göre tarafların hakem tayininden veya hakemlik prosedüründen usulü dairesinden haberdar edilmemiş olması veyahut delillerini ikame etmek imkanı elde edememiş olması bir tenfiz engeli olarak düzenlenmiştir. 18/03/2016 tarihli fixture recapta İngiliz Hukukuna göre Londra’da tahkim verilmiş olmakla beraber hakem sayısı hakkında bir açıklık getirilmemiştir. Hakem kararının 8.paragrafında hakem atama süreci açıklanmış olup, 1996 İngiliz Tahkim Kanunun 17.maddesinde taraflardan birinin kendi hakemini süresi içerisinde seçmemesi halinde tek hakemle yargılama yapılabileceği düzenlemesine yer verilmiştir. Davalı taraf hakem atama yetkisini süresi içerisinde kullanmadığı gibi tahkim yargılaması sırasında önce hukuk bürosu vasıtasıyla daha sonra da asil olarak davayı takip ederken hakeme sundukları dilekçelerde tek hakem tarafından yapılan yargılamaya itiraz etmediklerinden hakemin görevlendirilmesinde tenfize engel bir durum olmadığı sonucuna varılmıştır. Davalı taraf bir başka itiraz nedeni olarak hakemin Yemen’deki çatışmaları mücbir sebep olarak dikkate almadığını, bu durumun kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürmüş ise de, hakem kararında staryaya ve tarafların sorumluluklarına ilişkin ayrıntılı açıklamalara yer verilip, mücbir sebebe ilişkin itiraz, olay raporu, Yemen Limanı temsilcilikten alınan yazılar ve denizcilik basını olarak anılan farklı kaynaklardan edinilen bilgilere istinaden ayrıntılı olarak değerlendirilmiş, Yemen Limanındaki gelişmelerin … gemisi açısından mücbir sebep teşkil etmediği, dolayısıyla da somut uyuşmazlık açısından mücbir sebep bulunmadığı sonucuna varılmış olduğundan hakem kararında dayanılan belgeler ve varılan sonuç dikkate alındığında davalının savunma haklarının yada Türk Sorumluluk Hukukunun temel ilkelerinin dolayısıyla kamu düzeninin ihlal edildiğini gösteren bir sonuca varılamamıştır. Davalı taraf donatanın esasen zarara uğramadığını, zarara uğramayan taraf lehine tazminata hükmedildiğini ileri sürmüş ise de, hakem kararlarının tenfizi davasında revizyon yasağı sebebiyle esasa ilişkin inceleme yapılamayacağından davalının bu yöndeki itirazı yerinde görülmemiştir. Davalı vekili hakem kararında bileşik faiz niteliğinde faize hükmedilmesinin kamu düzenine aykırılık teşkil ettiği iddiasında bulunmuş olup, bilirkişi raporunda da TTK, TBK ve 3095 Sayılı Kanunda yer alan hükümler, kambiyo mevduatı ve son dönemlerde döviz kurlarındaki fahiş artışlar birlikte değerlendirildiğinde hakem kararının faize ilişkin kısmının kamu düzenine aykırı olduğu sonucuna varılabileceği yönünde görüş bildirilmiş ise de, 6102 sayılı TTK’nun ticari işlerde oran serbestisini ve bileşik faizi düzenleyen “ticari işlerde faiz” başlıklı 8.maddesinin 2.bendinde 3 aydan aşağı olmamak üzere, faizin ana paraya eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi şartı, yalnız cari hesaplarla her iki taraf bakımından da ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde geçerli olduğu, bu fıkranın sözleşenleri tacir olmayanlara uygunlanmayacağı hükmü düzenlenmiş olup, bileşik faizi kabul eden hakem kararlarının tenfiz edilebileceği Yargıtay kararlarıyla da kabul edildiğinden hakem kararında yer alan bileşik faiz uygulamasının kamu düzenine aykırılık oluşturmadığı kabul edilmiştir. Sonuç itibariyle, davacı ile … gemisi donatanı arasında akdedilen 14/12/2016 tarihli temlikname uyarınca davacının tenfiz davası açmakta taraf sıfatı ve hukuki yararının bulunduğu, dava konusu hakem kararın konu olan uyuşmazlığın tahkime elverişli olması, hakem önünde tarafların usulünce temsil edilmeleri, tahkim sözleşmesinde hükümsüzlük halinin sözkonusu olmadığı, hakemin seçiminde ve uyguladığı usulde tarafların anlaşmalarına yada uygulanan hukuka aykırılık bulunmadığı, kararın kesinleşmiş olduğu, New York Konvansiyonu hükümlerine göre tenfizine engel bir durumun bulunmadığı, hakem kararlarının içeriği ve faize ilişkin hükümlerin Türk kamu düzenine aykırılık oluşturmadığı kanaatine varıldığından, bu kanaat ışığında davanın kabulü ile Londra’da İngiliz Hukuku Tahkim Kuralları uyarınca demuraj alacağı için yapılan tahkim yargılaması neticesinde hakem … tarafından verilen 09/02/2017 tarihli hakem kararının tenfizine karar vermek gerekmiştir. ..”gerekçesi ile; Davanın KABULÜ ile dava konusu hakem … tarafından verilen 09/02/2017 tarihli yabancı hakem kararının tenfizine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında işbu tenfiz davasına New York konvansiyonu’nun uygulanacağı konusunda görüş birliğinin olduğunu, İlk derece mahkemesinin bilirkişi raporunda yer alan görüşlere dayanmasının hatalı olduğunu ve bozmayı gerektirdiğini, Davacının dava dosyasına sunduğu tahkim anlaşmasına ilişkin belgelerin hiçbirinde davalının tahkim iradesini yazılı şekil şartına uygun olarak yansıtan herhangi bir belgenin bulunmadığını, Davalının kendi veya tahkim anlaşması kurma yönünde yetkilendirdiği bir kişinin tahkim iradesini taşımadığını, Davalı hiçbir zaman davacı ve …’ın uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümlenmesi yönündeki sözleşme teklifini kabul etmediğini, davacının dosyaya sunduğu belgeler içinde de davalının tahkim anlaşmasını kabul ettiğini gösteren gerek davalı tarafından imzalanmış bir belge, gerekse de davalı tarafından bu yönde gönderilmiş bir e-posta yazışmasının bulunmadığını, Davacı, tahkim şartı içeren genel işlem şartına atıf yapan sözleşmenin kurulduğunu …’ın … ünvanlı üçüncü bir kişi ile yaptığı yazışmaya dayanarak ifade ettiğini, davalı bu üçüncü kişiye hiçbir zaman kendi adına tahkim anlaşması kurma yetkisini vermediğini, 6098 sayılı TBK 504/1 uyarınca, özel yetkisi bulunmadığı takdirde tahkim davası açamayan vekilin, özel yetkisi bulunmaksızın tahkim anlaşması yapmasının mümkün olmadığını, bu durumun Yargıtay kararlarında aynı bu yönde irdelendiğini ve yetkisiz temsilci tarafından akdedilen tahkim anlaşmasının geçersiz olacağı yönünde görüş bildirildiğini, (Yargıtat HGK E. 200/19-1122 K.2000/1256 T. 11/10/2000 , Yargıtay HGK E. 2011/11-742 K. 2012/82 T. 22/02/2012, Yargıtay 15 HD E. 2013-136 K. 2013/3211 T. 17/05/2013, Yargıtay 19 HD E. 2002/3763 K. 2003/4764 T. 01/05/2003) Sadece bir taraf tarafından atanan hakemin davanın tek hakemi olarak görev yapmasının kamu düzenine aykırı olduğunu, ( Yargıtay 19 HD E 1998/3599 K. 1998/4770 T. 08/07/1998 , Yargıtay HGK E. 1999/19-467 K.1999/489 T. 1999)
İlk derece mahkemesi’nin mücbir sebep halini dikkate almayan bir hakem kararını tenfiz etmesinin kamu düzenine aykırı olduğunu, …ın zararı olmamasına rağmen davalıdan tazminat almasının Türk kamu düzenine aykırı olduğunu, Faiz, Türk Hukukunda kamu düzeninden olduğunu ve Türk Hukukunda bileşik faizin yasak olduğunu, hakem kararında bileşik faize hükmedildiği için bu husus kamu düzenine aykırı olduğunu, Müvekkili davalının tahkim iradesi olmaksızın temin edilen ve kamu düzenine aykırı olan hakem kararının yukarıda ve önceki dilekçelerinde detaylıca açıklanan sebeplerle tenfiz şartlarını sağlayamaması nedeniyle reddinin gerektiğini, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile, yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi hakem kararına ilişkin tenfiz talepli davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıdan tahmil edilmesine karar verilmesini talep etmiştr.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İngiltere / Londra’da verilen 09/02/2017 tarihli hakem kararının Türkiye’de tenfizi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu hakem … tarafından verilen 09/02/2017 tarihli yabancı hakem kararının tenfizine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 60-63. maddeleri arasında yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizi düzenlenmiştir. Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmalar kapsamında bulunmayan uyuşmazlıklarda adı geçen kanun hükümlerinin uygulanması söz konusu olmakla birlikte, “Türkiye’de Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki 10 Haziran 1958 tarihli New York Sözleşmesi” 08.05.1991 tarih ve 3731 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş olduğundan ve yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizinde, bu sözleşme hükümlerinin öncelikle uygulanması gerekli olduğundan, MÖHUK kapsamına giren hakem kararlarının alanı oldukça daralmıştır. Bununla beraber, Türkiye’nin New York Sözleşmesine taraf olduğu 08.05.1991 tarihinden itibaren ve bugün itibariyle, bu sözleşmeye taraf olmayan bir devlet ülkesinde verilen ve yerli olmayan hakem kararları, MÖHUK kapsamına giren hakem kararlarıdır. (Banu Şit, Kurumsal Tahkim ve Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi, Ankara 2005, sh.194) Öte yandan 21.06.2001 tarihinde 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (MTK) kabul edilmiş ve 05.07.2001 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tahkim usulüne uygulanacak kuralları düzenleyen söz konusu kanunun, “amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesi gereğince, yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya anılan kanun hükümlerinin taraflar ya da hakem veya hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklarda, MTK’nın uygulanması zorunludur. 05.07.2001 tarihinden itibaren yasa kapsamına giren uyuşmazlıklarda MTK uygulanacaktır. (“Yabancılık Unsuru Kavramı ve ICC Tahkimi” Prof. Dr. Ziya Akıncı, 6.4.2004 Milletlerarası Tahkim Semineri, Ankara 6.4.2004 sh.39.) Tahkim şartını içeren sözleşme tarihinin, MTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce olması halinde ise uyuşmazlığın söz konusu kanun kapsamına girmediği kabul edilmektedir.(Yargıtay HGK. 08.02.2012 tarih, 2011/13-658 E. 2012/47 K.) Yukarda açıklanan mevzuat hükümlerinin yürürlük tarihleri ve kapsamları dikkate alındığında dava konusu olayda, tenfizi talep edilen hakem kararı taraflar arasındaki 18/03/2016 tarihli sözleşmeye ilişkin olup, New York Sözleşmesine taraf olan İngiltere’de verilmiş olduğundan, uyuşmazlığa tenfiz şartları bakımından Türkiye’nin de taraf olduğu “New York Sözleşmesi” hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. … ile … arasında akdedilmiş olan 18 Mart 2016 tarihli Çarter Parti kapsamında tarafların aralarındaki sözleşmeye dahil etmiş oldukları … (…) 19 (a) maddesinin II. Kısmı uyarınca kararlaştırılan tahkim klozu aşağıdaki şekildedir: “İşbu Navlun Sözleşmesi İngiliz Hukuku’na tabii olacak ve İngiliz Hukuku’na göre yorumlanacak, işbu Navlun Sözleşmesinden doğacak uyuşmazlıklar, 1950 ve 1979 tarihli Tahkim kanunları veya olay tarihi itibariyle yürürlükte olacak kanuni düzenleme veya değişiklik uyarınca Londra’da tahkime sevk edilecektir.” Böylelikle, … ile … arasında akdedilmiş Çarter Parti tahtında doğabilecek her türlü uyuşmazlığın İngiliz Hukuku uyarınca, İngiltere’de hakem yargılaması yolu ile çözüleceğini hususunda mutabık kalınmıştır. Dolayısıyla, gerek HMK m. 412 f.2’de öngörülen, gerekse Konvansiyonun II. maddesinde düzenlenmiş bulunan yazılı şekil şartı yerine getirilmiştir. Tahkim alanında yazılı şekil şartının yerine getirilebilmesi için adi yazılı şeklin gerçekleşmesi için zorunlu olan imza unsuru varlığına ihtiyaç yoktur. Kaldı ki tarafların tahkim yargılamasında, tahkim anlaşmasındaki şekli noksanlıklara itiraz etmeksizin katılmış olmaları neticesinde iddia edilen bu eksikliklerin giderilmiş olduğu da kabul edilmektedir.
Yabancı hakem kararlarının Türkiye’de icra edilebilmesi, tenfiz prosedürüne tabi olduğundan, MTO Hakem kararının New York Sözleşmesine göre, tenfiz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesine gelince; yabancı hakem kararlarının tenfizini engelleyen haller New York Sözleşmesinin (V). maddesinde düzenlenmiştir. Sözleşmenin (V). maddesindeki şartlardan bir kısmını tenfiz mahkemesi re’sen dikkate almak zorundadır. Diğer şartları ise tarafların iddia ve ispat etmesi gerekir. Mahkeme tarafından re’sen dikkate alınacak şartlar şunlardır: 1- Hakem kararının konusunu teşkil eden uyuşmazlığın tanıma veya tenfiz istenilen ülkenin hukukuna göre tahkim yoluyla çözümünün mümkün olmaması, 2- Hakem kararının kamu düzenine aykırı olmasıdır. Taraflarca iddia ve ispat edilecek tenfiz engelleri ise 1- Tahkim anlaşmasının taraflarının ehliyetsiz olması veya tahkim anlaşmasının geçersiz olması, 2- Hakkında hakem kararının tenfizi istenen tarafın hakem seçiminden veya tahkim yargılamasından usulen haberdar edilmemiş olması veya delillerini sunma imkânından mahrum edilmesi, 3- Hakem kararının, tahkim anlaşmasında yer almayan bir hususa ilişkin olması veya tahkim anlaşmasının sınırlarını aşması, 4- Hakemlerin seçimi veya hakemlerin uyguladıkları usulün, tarafların anlaşmasına, böyle bir anlaşma yok ise hakem hükmünün verildiği yer hukukuna aykırı olması, 5-Hakem kararının tabi olduğu veya verildiği yer hukuku hükümlerine göre kesinleşmemiş veya icra kabiliyeti kazanmamış veya verildiği yer mahkemesi tarafından iptal edilmiş olmasıdır (…, Yargıtay Kararları Işığında ICC Hakem Kararlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi, 25.11.2008 tarihinde İstanbul Sanayi Ticaret Odası’nda yapılan ICC Tahkimine İlişkin Milletlerarası Seminer’de sunulan tebliğ, Ankara Barosu Dergisi, Yıl:67, sayı:1,Kış 2009, sh.58,59) Mahkemece, tenfiz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve bilirkişi raporu dosyaya sunulmuştur. HMK 266 maddesindeki “Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir…” ve yine HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; davalı vekili tarafından istinaf dilekçesinde ileri sürülen hususlar yargılama aşamasında cevap dilekçesi ile de ileri sürüldüğü ve ilk Derece Mahkemesince sunulan deliller, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında kurulan hüküm gerekçesinde davalı vekilinin istinaf sebepleri de karşılanmış olmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, İlk Derece Mahkemesi hüküm ve gerekçesinde dosya kapsamına, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00.TL’ nin istinaf edenden tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 21/09/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.