Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/32 E. 2022/144 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/32 Esas
KARAR NO: 2022/144 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ (DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)
NUMARASI: 2014/1020 Esas – 2019/315 Karar
TARİH: 03/07/2019
DAVA: Alacak (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
İSTANBUL 17.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 11/10/2017 TARİHLİ, 2017/103 ESAS 2017/303 KARAR SAYILI KARARI İLE BİRLEŞEN DOSYASI
DAVA: Alacak (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/02/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl davada davacılar vekili, müvekkili … AŞ ile … arasında akdedilen 25/02/2014 tarihli sözleşme ile üreticisi … AŞ olan diğer müvekkili … AŞ’ye ait 740 ahşap kasa içinde muhafaza edilen 1.619.835 b.ton ağırlığındaki 4 milimetre ve 3-4 milimetre kalınlığındaki flotal aynaların … gemisi ile Mersin Limanından Rusya’nın Rostov Limanına taşınması konusunda anlaşmaya varıldığını, geminin davalı … Tic. A.Ş.’den tek sefer için 60.000,00 USD navlun karşılığında kiralandığını, yükün fatura bedelinin 829.035,52 USD olduğunu, 04/03/2014 tarihinde yola çıkan geminin 7-8 gün içerisinde Rostov’a ulaşmasının taahhüt edildiğini, ancak 16/03/2014 tarihinden bu yana İstanbul açıklarında beklemekte olduğunu, beklemenin gemi hakkında verilen seferden men kararından kaynaklandığını, bu durumun emtia sigortacısı olan … Sigorta Şirketine, … AŞ’ye ve geminin … sigortacısına bildirildiğini, donatan ve diğer firmalar ile mevcut uyuşmazlığın çözümü için görüşmeler yapıldığını, ancak herhangi bir sonuç alınamadığını, bu gelişmelerden sonra yapılan başvuru sonucunda İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından 24/07/2014 tarihinde gemi ile taşınan malların İstanbul Ambarlı Limanında tahliyesine karar verildiğini, bahse konu kararın liman başkanlığına ibraz edilip, davalı şirketlere bildirilmiş olmasına rağmen tahliye işleminin bir türlü gerçekleştirilmediğini, geminin İstanbul Kumkapı Mevkiinde 16/03/2014 tarihinden itibaren demirde beklemesinden dolayı emtiada ciddi hasar meydana geldiğini, bu haliyle tahliye edilecek olsa dahi emtianın muhtemelen kullanılamayacak durumda olduğunu, zira son derece hassas yapıya sahip olan aynaların yaklaşık 5 aydır gemide yüklü halde bulunduğunu, her türlü hava ve deniz koşullarına maruz kaldığını, malın alıcıya teslim edilemeyişi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, sözkonusu zarardan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, emtianın tahliyesi halinde öncelikle oluşan zararın tespiti gerektiğini, yük hasarının yanısıra taşıma sözleşmesinin 11.6.maddesi uyarınca kançello tarihinden bir gün sonrasından itibaren taşıyan tarafından taahhüt edilen hergün için 500 USD cezai şarttan da davalı …’in sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla öncelikle … gemisiyle taşınmakta olan emtianın tahliyesine, tahliye gerçekleşmediği takdirde emtia bedelinin 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, emtia tahliye edildiği takdirde emtiada oluşan hasarın keşif icrasıyla tespitine, hasar tutarının faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, emtianın, alıcısına teslim edilmemiş olması nedeniyle müvekkili şirketlerin uğradığı ve uğrayacağı zararların tespiti ile davalılardan tahsiline, müvekkili tarafından ödenen navlun bedelinin 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, emtianın tahliyesinin ardından oluşacak tüm nakliye, gümrük vs. masraflarının davalılardan tahsiline, , taşıma sözleşmesi uyarınca kançello tarihinin bir gün sonrasından itibaren taşıyan tarafından ödenmesi taahhüt edilen günlük 500 USD cezai şart bedelinin hesaplanarak dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı …’den tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davacılar vekili 10/11/2015 tarihli dilekçesinde, davayı ıslah ettiklerini,zararın tespitine, emtia bedeli olan 829.035,52 USD’nibn fatura tarihi olan 28/02/2014 tarihinden itibaren, davalı …’e ödenen 60.000,00 Amerikan Doları navlun bedelinin fatura tarihi olan 03/03/2014 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a m. uyarınca işleyecek faiziyle davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline,, 90.000,00 Amerikan Doları cezai şartın dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalı …’den tahsiline, emtianın alıcısına teslim edilmemesi nedeniyle müvekkilinin uğramış olduğu zararlar kapsamında 8.207,43 USD sigorta bedelinin, 26.073,67 TL kargo yükleme ve güvenlik bedelinin, 7.718,34 TL acente hizmet bedelinin, 1.632,00 TL konteyner çakım ve sabitleme ile gemi yükleme bedelinin, 13.392,42 TL nakliye ücretinin ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalıların yükümlülüklerini yerine getirmemeleri nedeniyle müvekkili şirket tarafından alıcıya gönderilen ikame mal için yapılan harcamalar kapsamında ortaya çıkan zarardan dolayı 24.500,00 USD ikinci taşıma navlun bedeli (navlun farkı), 15.017,46 TL yükleme ve güvenlik bedeli(fark), 1.900,00 TL konteyner çakım ve sabitleme ile gemi yükleme bedeli ve 8.129,97 TL nakliye ücretinin ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı … Tic AŞ vekili, geminin seferden men edilme sebebinin müvekkili ile ilgisinin olmadığını, diğer davalının geçmiş dönem yakıt borcuna ilişkin olduğunu, geçmişteki bir borç için seferden men edilmesinin öngörülemez bir durum olduğunu, kaldı ki söz konusu yakıt borcunun esasen ödenmiş olduğundan bu nedenle yapılan icra işlemlerinin de usulsüz olduğunu, bu durumun sözleşmenin 10.maddesinde düzenlenen mücbir sebep halini oluşturduğunu, davacının ise sözleşmeye göre fesih hakkı bulunduğu halde sözleşmeyi feshetmediğini, bu nedenle diğer taleplerinin yanısıra cezai şart talep etmesinin de sözkonusu olamayacağını, geminin üzerindeki haczin geçersizliğinin Mersin … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden yapılan şikayet sonucunda sabit olduğunu, kaldı ki müvekkili …’in ihtilafın halli için bütün imkanlarını seferber ettiğini, gemide bulunan emtiada herhangi bir hasar yada kırılmanın sözkonusu olmadığını, zarar olsa dahi bundan dolayı müvekkili …’in sorumlu tutulamayacağını, yükün Ambarlı Limanına tahliyesi yükümlülüğünün davacı tarafa ait olduğunu, tahliye kararı alındığı halde bu kararın uygulatılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Asıl davada davalı … Ltd Şti vekili, müvekkilinin 25/02/2014 tarihli taşıma sözleşmesi ile kiralanan … gemisinin donatanı olduğunu, geminin seferden men edilmesine sebep olan yakıt borcunun 2012 yılına ait olup aslında ödendiğini, bu nedenle gemi hakkındaki icra işlemlerinin usulsüz olduğunu, buna rağmen müvekkilinin seferden men edilmesi nedeniyle daha önce ödediği borcun ikinci kez ödenmesinin talep edilmekte olduğunu, talep edilen alacak miktarı oldukça yüksek olduğundan ödeme yapılamadığını, yükün gemi içerisinde en iyi koşullarda saklandığını, herhangi bir hasar yada zararın söz konusu olmadığını, davacıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden geminin Ambarlı Limanına çekilmesi yönünde karar aldıklarını, ancak bu kararın uygulanmasının son derece sakıncalı olduğunu, kararın uygulanması halinde geminin batması, çatma yada gemi adamlarının kazaya uğraması ihtimalinin bulunduğunu, bu kapsamda gerekli önlemlerin alınması gerektiğini, davacı herhangi bir önlem almadığından geminin çekilmesi yönünde herhangi bir işlemin de yapılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Birleşen davada davacılar vekili, asıl dava tarihinden sonra davalılar tarafından emtianın müvekkiline iadesi konusunda herhangi bir çapa sarfedilmediğini, gemi üzerindeki hacizlerin ve seferden men kararının devam ettiğini, bu nedenle taşımanın tamamlanamadığını, emtianın içinde bulunduğu … gemisinin 2 yıl 10 ay boyunca İstanbul açıklarında beklediğini, 27/01/2017 tarihinde su alarak batmaya başladığını ve yükle birlikte battığını, müvekkillerinin yurtdışındaki müşterisinin sipariş ettiği malların kendisine zamanında ulaştırılamamasından dolayı maddi zarara uğradığını, … gemisi ile gönderilmekte olan emtialar alıcı …. firmasına ulaşmadığından alıcı firmanın sipariş ettiği ürünler için kendi iç pazarındaki müşterilerinden belli oranda peşinatlar aldığını, sevkiyat süresinde ulaşmayınca banka kredileri kullanarak iç piyasadan yüksek fiyatla ürün satın almak zorunda kaldığını, bunun yanısıra 2014 yılında Rusya’da meydana gelen devalüasyon nedeniyle sevkedilen malların Ruble bazında da maliyetinin arttığını, ancak iç piyasada ürünlerin Ruble bazındaki fiyatının artmadığının müvekkillerine iletildiğini, bütün bunlardan dolayı … firmasının müvekkili şirkete başvurarak sipariş verdiği emtianın kendisine zamanında ulaşmaması nedeniyle başka firmalardan daha yüksek fiyatlarla satın aldığı ürünler, bunun için bankadan çektiği krediler ve ödediği faizler nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek malların teslim edilmesi gereken Mayıs 2014 ile yeniden üretim yapılarak teslim edilen malların ulaşabileceği tarih olan Aralık 2014 arasındaki dönem için kur farkından dolayı uğradığı 199.953,65 Amerikan Doları ile Rusya’nın … Bankasından çektiği 3 yıllık 30 Milyon Rublelik kredinin faiz gideri olan 57.887,00 USD’den oluşan zararının müvekkilleri tarafından giderilmesini, müvekkillerin nezdindeki borcundan düşülmesini talep ettiği, müvekkilinin 2013 yılından itibaren güvenli bir şekilde çalıştığı müşterisi ile ihtilafa düşmemek için toplam 257.841,00 USD’ye tekabül eden zararını 15/02/2017 tarihinde alacağından mahsup etmek zorunda kaldığını, bu zararın tamamen davalıların yükümlülüklerini yerine getirmemesi, taşıma işini tamamlayamamalarından kaynaklandığını, sözleşme hükümlerine göre bu zararın davalılar tarafından karşılanması gerektiğini ileri sürerek 257.840,00 Amerikan Dolarının dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalılar vekilleri, geminin seferden men edilmesinde davalıların kusurunun bulunmadığını, haczedilmiş bir geminin bakım ve muhafazasının icra müdürlüğü ve alacaklıların sorumluluğunda olduğunu, davacının yükün tahliyesi yönünde verilen kararın da uygulattırmadığını, ayrıca gemide bulunan yükün muhafazası ve korunması için de hiçbir önlem almadığını, gemi batmadan önce emtiada herhangi bir hasar yada zarar bulunmadığını, davacının yükün teslim alınması için herhangi bir şey yapmadığını, davacının davadışı alıcı firmaya ödediğini iddia ettiği banka faizi ile kur farkından kaynaklanan zararlar için dava açmış olduğu halde bu iddialarını kanıtlayabilecek herhangi bir somut delil sunamadığını, ikame mal gönderdiğini iddia etse de davacı tarafından gönderilen malların gemide bulunan mallar yerine geçebilecek nitelikte mallar olmadığını, asıl dosyada alınan bilirkişi raporu ile mal ikamesi yapılmadığının anlaşıldığını savunarak davanın reddini istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/07/2019 tarih ve 2014/1020 Esas 2019/315 Karar sayılı Kararı ile; ” ….Satış faturası ve gümrük beyannamesi ekinde yer alan çeki listesinden satışın CIF teslim şekline göre yapıldığı, dolayısıyla ödeme şeklinin “peşin” olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. CIF satışlarda yük geminin küpeştesini geçtiği andan itibaren yükle ilgili hertürlü yarar ve hasar alıcıya geçmiş olduğundan somut uyuşmazlıkta yükün Mersin’de … isimli gemiye yüklenerek geminin sefere çıkmasından itibaren ortaya çıkacak hertürlü ziya ve hasarın yurtdışındaki alıcı firmaya ait olduğu kabul edilmelidir. ……..Dosyada yer alan her iki muhasip bilirkişi raporlarında da, …’a ait ticari defter kayıtlarında asıl taşıma konusu 829.035,52 USD mal bedelinin banka havalesi yoluyla …’a ödendiği, Rusya’daki alıcıya daha sonra satışı yapılan 701.561,88 USD tutarlı fatura bedelinin de 549.669,79 USD’sinin tahsil edildiği, bu faturadan dolayı bakiye 151.893,24 USD alacak bulunduğu, 347.271,37 USD tutarlı ikinci faturanın da banka havaleleri ile tahsil olunduğu tespit edilmiştir. Davacı …’ın kendi ticari defter kayıtlarındaki bu tespitlere göre zayi olan mal bedelinin tahsil edildiği, ikame satış olarak bildirilen toplam tutarı 1.048.833,11 USD olan iki ayrı fatura bedelinden yapılan tahsilatlar düşüldükten sonra bakiye 151.893,24 USD alacak kaldığı, ilk satış konusu mallar ile sonradan satışı yapılan ürünlerin farklı olmasının yanı sıra … ile davadışı alıcı arasında ikame satışla ilgili herhangi bir mutabakat belgesinin dosyaya sunulmadığından davacının sonradan yaptığı satışın ikame mal satışı olarak kabul edilemeyeceği, bu durumda zayi olan yük zararın davadışı alıcı firma nezdinde oluştuğu kabul edilmiştir. Bu değerlendirmelere göre, ortaya çıkan zararlardan dolayı dava ve talep hakkının yurtdışındaki alıcı … Şirketine ait olduğu sonucuna varılmakla birlikte, davacı vekili tarafından 31/03/2017 tarihli dilekçe ekinde sunulan belgede, … şirketinin … gemisinde bulunan 829.035,52 USD değerindeki emtia ile ilgili her türlü talep ve dava hakkını … AŞ ve … Dış Tic AŞ’ye devrettiği belirtilmiş olduğundan sözkonusu temlik belgesi ile davacıların BK’nun 183.maddesinde düzenlenen alacağın temliki hükümlerine göre temlik alan sıfatıyla aktif dava ehliyetini kazanmış oldukları kabul edilmiştir. ………Sözleşmeye göre davalı …taşıyan, davacı … AŞ ‘de taşıtan sıfatına haizdir. … ise TTK’nun 1061.maddesine göre gemi donatanıdır. … Denizcilik …’a karşı TTK’nun 1191/.maddesi anlamında üstlendiği taşıma taahhüdünü tamamen … Denizcilike bırakmış olduğundan …Denizcilik akdi taşıyan, … ise fiili taşıyan konumundadır. TTK’nun 1191/f.1.c.1 uyarınca taşıyan, taşıma işini kısmen veya tamamen fiili taşıyana bıraktığı hallerde taşımanın tamamından sorumlu olup, fiili taşıyanın ve onun taşıma borcunun ifasında kullandığı adamlarının fiil ve ihmallerinden de sorumlu sayılmaktadır. Somut uyuşmazlıkta, fiili taşıyan … Denizciliğin önceki tarihlerdeki borçlarından dolayı taşımayı yapan … isimli gemi hakkında seferden men kararlarının verildiği, bu nedenle geminin 25/03/2014 tarihinden itibaren Ahırkapı Demir Bölgesinde tutulduğu anlaşılmaktadır…… TTK’nun 1178.maddesinde taşıyanın sorumlu olduğu haller düzenlenmiş olup, TTK’nun 1182.maddesinde de taşıyanın kusursuzluk ve uygun illiyet bağı karinelerinden yararlandığı haller belirtilmiştir. TTK’nun 1182.madde (c) bendinde, mahkemelerin el koyma kararları sebebiyle zararın meydana gelmesi halinde taşıyan ve adamlarının kusursuz sayılacakları hükmü kabul edilmiştir. Buna göre, geminin ihtiyaten haczi sebebiyle zararın meydana gelmesi halinde taşıyan ve adamları meydana gelen zarar bakımından kusursuz sayılmalıdır. Ancak, TTK’nun 1182.maddesi 2.fıkrasına göre 1.fıkradaki sebeplerin ortaya çıkmasına taşıyanın sorumlu olduğu bir olayın yol açtığı ispat edildiği durumda taşıyan sorumluluktan kurtulması sözkonusu değildir. Somut olayda, donatanın borcundan dolayı başlatılan icra takipleri nedeniyle geminin seferden men edildiği, bu nedenle taşıma taahhüdünün yerine getirilmediği, geminin uzun süre İstanbul açıklarında bekletildiği belirli olup, bu aşamada donatan … Denizciliğin hukuki bir yol olan teminat göstererek geminin sefere devam etmesini sağlama yoluna gitmemesi nedeniyle kusurlu olduğu değerlendirildiğinden buna göre, TTK’nun 1182.madde (c) bendindeki sorumsuzluk halinin donatan lehine uygulanamayacağı, TTK’nun 1191.maddesi uyarınca fiili taşıyanın kusurundan dolayı yük ilgilisine karşı akdi taşıyanda sorumlu olduğundan her iki davalının da zayi olan yük bedelinden dolayı yük ilgilisine karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu olmaları gerektiği kabul edilmiştir. Öte yandan davacı tarafça yük bedeline ilaveten talep edilen sigorta bedeli, yükleme masrafları gibi vs harcamalar CIF satışta, satım bedeline dahil olduğundan dava konusu bu tazminat kalemlerinden dolayı davalıların sorumlu tutulamayacağı kanaatine varılmıştır. İlk satım konusu … gemisine yüklendikten sonra geminin batması sonucu zayi olan emtialar ile davacıların sonradan alıcı firmaya göndermiş olduğu 07/04/2014 tarihli 701.561,88 USD tutarlı ve 09/04/2014 tarihli 347.271,37 USD tutarlı fatura muhteviyatı malların miktar ve nitelik olarak birbirinden farklı olduğu bilirkişi raporları ile tespit edildiğinden sözkonusu faturalara konu olan malların ikame mal teslimi olarak kabul edilemeyeceği, ikinci sevkiyatın ayrı bir satım konusu olduğu değerlendirildiğinden davacı tarafça sonraki sevkiyatın yapıldığı … gemisi için ödenen navlun farkı ile diğer masraf ve giderlerin davalılardan talep edemeyeceği kabul edilmiştir. Davacı tarafça sözleşmenin 11.6.maddesine dayanılarak cezai şart talebinde bulunulmuş ise de, taşıma sözleşmesinde yer alan cezai şart maddesi yükleme tarihindeki gecikmeye bağlanan bir ceza koşulu olup, dosya kapsamına göre yüklemenin 27/02/2014 tarihinde başlayıp 01/03/2014 tarihinde sona erdiği, aynı tarihte geminin Rostov Limanına gitmek üzere Mersin Limanından hareket ettiği, yükleme sırasında herhangi bir sorunun yaşanmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlık geminin yola çıkmasından sonra seferini tamamlayamamasından kaynaklandığından yükleme aşamasına ilişkin cezai şart talebinin yerinde olmadığı kabul edilmiştir. Birleşen dosyada yükün alıcısına teslim edilmemesi nedeniyle alıcının kur farkından ve kullandığı banka kredisinden dolayı zarara uğradığı, söz konusu zararın davacı satıcıya yansıtıldığı ileri sürülerek, bundan dolayı davacının maruz kaldığı zararların tahsili talep edilmiş ise de, iddia edilen dolaylı zararların alıcı nezdinde gerçekleştiğine ilişkin dava dosyasına herhangi bir bilgi yada belge sunulamadığı gibi zararın davacı tarafından tazmin edildiği de ispatlanamadığından, birleşen davadaki taleplerin reddi gerektiği kanaatine varılmıştır. Davacılardan …’ın dava konusu taşıma için davalı …’e 60.000 USD deniz navlunu ödemiş olup, TTK’nun 1199.maddesi 1.fıkrasında “boşaltma süresinin sonuna kadar bir kaza sonucunda ziyaa uğrayan eşya için navlun ödenmeyeceği, peşin ödenen navlunun da geri alınacağı” hükmü yer aldığından, ödenen navlun bedelinin davalı …tarafından davacıya iade edilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Neticede yapılan yargılama sonunda yukarıda açıklanan tüm nedenlerle; asıl davanın ıslah edilen tutar üzerinden kısmen kabulü ile 829.035,52 USD nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek Dolar faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara ödenmesine, 60.000,00 USD navlun bedelinin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek Dolar faizi ile birlikte davalı …Gemi Acenteliği Tic A.Ş.’den tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen davanın reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Asıl davanın ıslah edilen tutar üzerinden kısmen kabulü ile; 829.035,52 USD nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek Dolar faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara ödenmesine, 60.000,00 USD navlun bedelinin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek Dolar faizi ile birlikde davalı … A.Ş.’den tahsil edilerek davacıya ödenmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine, 2-Birleşen davanın reddine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ve davalı … A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Sözleşmenin 11.6 m. uyarınca cezai şart koşullarının oluştuğunu, zira maddede seferin tamamlanmasına kadarki tüm gecikmeler için cezai şart öngörüldüğünü, Ürünlerin alıcıya teslimi amacıyla yapılan masrafların müvekkili nezdinde doğduğunu, bu masrafların satım bedeline dahil olmadığını, 25/10/2016 tarihli raporda da bu hususun belirtildiğini, faturanın da sadece satım bedeline ilişkin düzenlendiğini,İkame ürün taşımasına ilişkin değerlendirmenin hatalı olduğunu, dava konusu faturaya konu ürünler alıcıya ulaşmayınca alıcının kendi iç pazarından ürün tedarik etmek zorunda kaldığını, aradan geçen 1,5 aylık süre zarfında alıcının ihtiyaçlarının değişiklik gösterdiğini ve ikame ürün olarak talep edilen ürün içeriğinin de farklılık gösterdiğini, 25/10/2016 ve 17/05/2018 tarihli raporlarda da taleplerinin haklı olduğunun belirtildiğini, Birleşen davaya konu delillerin incelenmediğini, müvekkilinin birleşen davaya konu zarar tutarının alıcı firmadan olan alacağından mahsup ettiğini, bu hususun müvekkilinin ticari defter ve kayıtları ile de belli olduğunu belirterek asıl ve birleşen davaya ilişkin hükmün kaldırılmasını istemiştir. Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacılarca dilekçeler teatisi aşaması tamamlandıktan sonra sunulan temliknamenin iddianın genişletilmesi yasağına aykırı olduğunu, hükme esas alınamayacağını, davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, Davacı tarafın mal bedeli alacağının olmadığını, zira masrafına kendileri katlanarak yükü boşaltma hakları varken boşaltmadıklarını, davacı kusuru ile meydana gelen zarardan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, Davacı tarafın sigorta şirketine zarar tazmini için başvurup başvurmadığı hususu aydınlatılmadan karar verilmesinin doğru olmadığını, TTK 1210 m. uyarınca müvekkilinin navlun bedeline hak kazandığını, zira bu duruma müvekkilinin kusuru ile sebep olmadığını, Husumet ehliyetinin kazanıldığı tarihten itibaren faiz işletilmesi gerektiğini belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Asıl dava, taşıma taahhüdünün yerine getirilmemesi nedeniyle, yük bedeli, navlun bedeli, cezai şart ve taşıma masrafları ile ikame taşıma için fazladan ödenen navlun ve taşıma giderlerinin davalılardan tahsili, birleşen dava ise malın alıcısına teslim edilmemesi nedeniyle kur farkı ve alıcının bankaya ödediği faizin davacılara yansıtılmasından dolayı davacı nezdinde ortaya çıkan zararların tazmini istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafça üretilip satılan malların taşıma işi davalı …A.Ş. tarafından üstlenilmiş olup, davalı … ise geminin donatanıdır. Gemi donatanının borcundan dolayı iki farklı icra dosyasından alınan seferden men kararları nedeniyle gemi uzun zaman denizde bekletilmiş, davacının talebi üzerine tahliye kararı alınmışsa da ifa edilmemiş ve sonunda içindeki yükü ile batmıştır. Dava konusu satışın CIF satış olarak kararlaştırıldığı tarafların kabulünde olup, CIF satışta malların geminin küpeştesini aştığı andan itibaren yarar ve hasar alıcıya aittir, bununla birlikte mal bedelinin satıcıya ödenmemiş olması halinde davacının da zararından söz edilebilecektir. Somut olayda davacı yan defter kayıtlarında dava konusu mal faturası bedeli ödenmiş olarak kayıtlıdır. Ne var ki davacı ile alıcı arasında yapılan mutabakat nedeniyle bu ödemenin alıcının daha sonra sipariş edeceği mallara mahsup edilmesine karar verilmiş, ayrıca yargılamanın ilerleyen aşamalarında davacı tarafça dava konusu fatura alacağıyla ilgili alıcının yasal haklarının davacı tarafa devredildiğine ilişkin alıcı tarafından düzenlenmiş bir temlik beyanı da sunulmuş olduğuna göre davacı tarafın aktif husumetinin bulunduğu kabul edilmelidir. Asıl davadaki taleplere yönelik istinaf sebeplerinin değerlendirilmesi gerekirse,dava konusu faturaya konu mallar geminin batması nedeniyle zayi olmuştur, kaldı ki 17/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda mallar tahliye edilmiş olsa bile kullanım veya yeniden değerlemeye uygun hale kalmış olma ihtimalinin bulunmadığı, ayrıca emtianın sovtaj değerinin olmadığı tespit edilmiştir.TTK’nun 1178.maddesinde taşıyanın sorumlu olduğu haller düzenlenmiş olup TTK’nun 1182.maddesinde de taşıyanın sorumluluktan kurtulduğu bir halin de bulunmamasına göre TTK 1191 m. uyarınca akdi ve fiili taşıyan konumundaki davalıların zayi olan mal bedelinden sorumlu oldukları kabul edilmelidir. TTK’nun 1199/1 m. uyarınca boşaltma süresinin sonuna kadar bir kaza sonucunda ziyaa uğrayan eşya için navlun ödenmeyecek, peşin ödenen navlun da geri alınacak olduğundan ve TTL 1210.m. uyarınca “umulmayan bir hal” değil davalı tarafın kusuru ile oluşan bir hal söz konusu olduğundan, davacı … A.Ş.’nin davalı …A.Ş.’ne ödenen navlun bedelinin iadesi talebi de haklı görülmüştür. Dava konusu emtianın ihbar olunan şirket nezdinde taşıma sigortası ile sigortalı olduğu anlaşılmakta ise de, davacı tarafın zararın tazmini için sigorta şirketine başvurma zorunluluğu bulunmadığı gibi, ihbar olunan sigorta şirketinin beyan dilekçesinde, kendilerinden hasar tazmini talebinde bulunulmadığı da belirtilmiştir. Bununla birlikte CIF satışta satış bedelinin mal bedeli yanında sigorta ücreti, navlunu vb. masrafları da kapsaması gerektiğinden, davacının satış bedeli faturası dışındaki talepleri haklı görülmemiştir. Davacı … A.Ş. ile davalı …A.Ş. arsasında akdedilen taşıma sözleşmesinin Cezai Şartlar başlıklı 11.5.m. “sözleşme konusu gemi için taşıyan tarafından 24 saat sonrasına ETA bildirimi yapıldığı halde, hava muhalefeti ve … halleri dışında taşıyandan kaynaklanan nedenlerle geminin bildirilen zamanda yüke hazır olmaması durumunda taşıyanın yükleme için yapmış olduğu hazırlık masrafları / bekleme masrafları ve bundan dolayı oluşabilecek her türlü masraf taşıyanın hesabınadır ve bu masraflar navlundan kesilir.” şeklinde ve 11.6. “Ayrıca kançello tarihinden 1 gün sonrasından itibaren geçen her gün için taşoyan taşıtana 500 USD gecikme ücreti ödeyecektir. Bu miktar navlundan kesilebilir. Bu durum taşıyanın malın geç gitmesinden kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.” şeklinde düzenlenmiş olup, mahkemece de haklı olarak kabul edildiği üzere 11.6 maddesinde düzenlenen cezai şart yüklemedeki gecikmeye ilişkin olduğundan somut olayda koşulları oluşmamıştır. Yine dosya kapsamında mevcut bilirkişi raporlarında (25.10.2016 tarihli rapor hariç,17.05.2018 tarihli olan ise davacı talebine göre terditli yazıldı) davacı tarafça bilahare yaptırılan taşımalara konu ürünlerin dava konusu ürünlerin ikamesi niteliğinde olmadığı, farklılıklar arz ettiği tespit edilmiştir. Davacı tarafça bu husus “dava konusu faturaya konu ürünler alıcıya ulaşmayınca alıcının kendi iç pazarından ürün tedarik etmek zorunda kaldığı, aradan geçen 1,5 aylık süre zarfında alıcının ihtiyaçlarının değişiklik gösterdiği ve ikame ürün olarak talep edilen ürün içeriğinin de farklılık gösterdiği” şeklinde açıklanmış ise de, davacının bu beyanında dahi ürünlerin ikame ürün değil yeni sipariş niteliğinde olduğu anlaşıldığından, davacının bu ürünlere ilişkin yapılan masrafların fiyat farkı talebi de haklı görülmemiştir. Birleşen davada ise malların teslim edilememesi nedeniyle alıcının kur farkı zararı oluştuğu ve kredi kullanmak zorunda kalmış olması nedeniyle faiz gideri zararı olduğu, bu zararın davacı tarafça karşılandığı ileri sürülmüş ise, bu iddiasına yönelik olarak zararın alıcı alacağından mahsup edildiğine dair kendi ticari defter kayıtları dışında özellikle alıcı zararının mevcudiyetine ilişkin bir delil sunulmadığından bu talebi de haksızdır. Öte yandan yukarıda açıklandığı üzere satıcı davacının alıcı ile yapmış olduğu mutabakat gereği aktif husumeti bulunduğundan, davalı tarafın faiz başlangıç tarihine ilişkin istinafı da yerinde değildir. Bu itibarla ilk derece mahkemesince asıl davanın kısmen kabulü, birleşen davanın reddi yönünde verilen kararda isabetsizlik bulunmamakta olup, açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin ve davalı …A.Ş. vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacılar vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik, davalı … A.Ş. vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılardan ayrı ayrı alınması gereken 80,70’er.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 44,40’er.TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30’er.TL’nin istinaf eden davacılardan ayrı ayrı tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden … Tic. A.Ş.’den alınması gereken 177.337,72.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44.334,50.TL harcın mahsubu ile bakiye 133.003,22.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 02/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.