Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/304 E. 2020/448 K. 26.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/304 Esas
KARAR NO : 2020/448 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/867 D.İş – 2019/912 Karar
TARİH : 27/08/2019 tarihli Ek Karar
KARAR TARİHİ : 26/03/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, ihtarnameye konu muaccel 1.551.638,04.TL nakit ve 343.597,00.TL gayrinakit olmak üzere toplam 1.895.235,04.TL müvekkili banka alacağının tahsilini teminen borçluların menkul, gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 20/06/2019 tarihli kararı ile; 1.551.638,04 TL nakit alacağa ilişkin ihtiyati haciz talebinin 6741 sayılı yasanın 8. maddesi uyarınca teminatsız kabulüne, alacaklının borçlulardan alacağı olan 1.551.638,04-TL’nin tahsilinin ifasını temin bakımından, vaki isteği İ.İ.K.’nun 257. maddesi 1. fıkrasına uygun bulunmuş, alacak rehinle temin edilmemiş bulunduğundan, adı geçen borçluların yukarıda gösterilen malları ile alacaklarının; İcra İflas Kanunu’nda gösterilen muayyen tahditler dairesinde ihtiyaten haczine, 343.597,00 TL gayrinakit alacak yönünden Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’ nun 27/12/2017 tarih, 2016/1-2017/6 E/K nolu ilamı uyarınca reddine karar verilmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden vekili itiraz dilekçesi ile, öncelikle müvekkilinin adresinin İstanbul Anadolu mahkemeleri yargı sınırları içerisinde kalması cihetiyle verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılarak dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesini, müvekkilinin ihtiyati haciz talep eden yana herhangi bir borcunun bulunmadığını, asıl borçlunun dava dışı “…. San. Tic. Ltd. Şti.” olduğunu, müvekkilinin bu şirketin yetkilisi olması nedeniyle şirkete ait tüm borçlardan sorumlu olmasının mümkün olmadığını, ayrıca ihtiyati hacze konu borcu kabul anlamına gelmemekle birlikte talep edilen alacağın muaccel hale gelmediğini, bu sebeple İİK. 257. Maddesi gereğince vadesi gelmemiş borçlar yönünden ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, ayrıca alacağın rehinle temin edilmiş olduğunu, borca yetecek kadar teminat verilmiş olmasına rağmen müvekkilinin tüm mal varlığına haciz konulacak şekilde ihtiyati haciz kararı verilmesinin mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle alacağın rehinle temin edilmiş olup, talep eden tarafın alacağı temin etme konusunda henüz bir riski bulunmadan mahkemece verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılarak yargılama giderleri ile harç ve masrafların karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 27/08/2019 tarih 2019/867 D.iş 2019/912 Karar sayılı kararında;”İtiraz edenin İİK. 265. Maddesine dayalı olarak yapmış olduğu itirazları içerisinde yer alan yetkisiz mahkemede talepte bulunduğu yönündeki itirazı sözleşmenin 5.2. Maddesinde açıkça İstanbul mahkemeleri ibaresinin bulunduğu, itiraz edenin müteselsil kefil olarak sözleşmede yer aldığı, 6102. Sayılı yasanın 7. Maddesi uyarınca müteselsil kefil olan itiraz eden borçlunun asıl borçlu gibi HMK. 17. Maddesine uygun olarak yapılmış olan bu yetki şartına tabi olacağı buna göre de talebin yetkili mahkemeden yapılmış olduğu cihetiyle bu yöndeki itirazını itibar edilmemiştir.İtiraz edenin verilen ihtiyati haciz kararının teminatsız verilemeyeceğine ilişkin itirazı yönünden ise; Talepte bulunan alacaklının … Bankası olduğu ve 6741 sayılı … Anonim Şirketi’nin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun uyarınca Varlık Fonu’na devredildiği ve anılan kanunun 8. Maddesi uyarınca da alacaklı yönünden teminattan muafiyet şartı bulunduğu, bu nedenle itiraz edenin teminata yönelik itirazları da yerinde görülmemiştir. İtiraz edenin, aynı zamanda ipotek veren ve alacaklı tarafça İstanbul …. İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında aynı alacak için ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapıldığından bahisle yeniden ihtiyati haciz talep edemeyeceği yönündeki itirazları yönünden ise; Verilen ipoteğin sadece asıl borçlu “…. Ltd. Şti’nin borcuna teminat olarak verildiği, ayrıca itiraz edene ilişkin herhangi bir teminat şartının bulunmadığı cihetiyle itiraz edenin bu itirazı da yerinde görülmemiştir. İhtiyati haciz talep eden usulüne uygun olarak katedilmiş Genel Kredi Sözleşmesi alacağından kaynaklı itiraz eden yönünden müteselsil kefaletine ilişkin olarak yapmış olduğu talebin itiraz eden müteselsil kefil yönünden vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş bir alacak olması nedeni ile ihtiyati haciz şartlarının oluşmasından dolayı talebi kabul edilmiş olduğundan, itiraz edenin ihtiyati haciz sebeplerine ilişkin itirazları da yerinde görülmemiştir.İtiraz edenin diğer bir kısım itirazlarının ise İİK. 265. Maddesinde öngörülen itiraz sebeplerinin dışında olduğu, yargılamayı gerektirdiği …”gerekçesi ile, İtirazın reddine karar verilmiş ve karara karşı ihtiyati hacze itiraz eden vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati haciz kararına itiraz eden vekili istinaf dilekçesi ile, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/867 D. İş – 2019/912 K sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine verilen kararın yetkisiz mahkemede verildiğini, yerel mahkemenin yetkisine yapılan itirazın Genel Kredi Sözleşmesi’nin 5.2. maddesinde açıkça İstanbul Mahkemeleri ibaresinin yazılı olduğu, itiraz edenin müteselsil kefil olarak sözleşmede yer aldığını asıl borçlu gibi HMK 17. maddesine uygun olarak yapılmış olan yetki şartına tabi olacağı kanaatiyle bu taleplerin reddedildiğini, Yerel Mahkeme’nin yetki itirazının reddinin hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili … ile banka arasında kefalete ilişkin olarak müstakil, ayrı bir Kefalet Sözleşmesi yapıldığını ve bu kefalet sözleşmesinde yetkinin kararlaştırılmadığını, ayrıca HMK 17. Madde düzenlemesine göre yetki sözleşmesinin ancak tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında kurulması halinde geçerlilik kazanabileceğini, müvekkilinin müteselsil kefil olarak kefalet sözleşmesini imzalamış olmasının müvekkilinin tacir olduğu sonucunu doğurmadığını, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 1993/8053, Karar No: 1993/8150 Tarih: 30.11.1993) (İİK Madde 258) Aleyhine ihtiyati haciz talebinde bulunulan müvekkili …’ın adresinin “… Mah. … Cad. … Sok. No:… Üsküdar/İstanbul” olduğunun dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgelerden sabit olduğunu, ayrıca müvekkili tarafından şahsen kefalet verdiği “Kefalet Sözleşmesi”nde herhangi bir yetki sözleşmesi bulunmadığını, dolayısı ile yerel mahkemenin yetkisizlik durumunu ortadan kaldıracak herhangi bir hukuki durumun da söz konusu olmadığını, bu sebeple de genel yetki kuralları gereğince müvekkilinin ikametgâh adresinde talep edilmeyen ihtiyati haczin yetkisizlik nedeniyle red edilmesi gerektiğini, Yerel mahkemece müvekkiline ihtiyati haciz talep dilekçesi ve ekleri tebliğ edilerek savunması alınmadan karar verildiğini, karşı taraf hesap özeti çıkararak ve müvekkile tebliğ ettirilerek borcun kaynağını, borcun toplam bedelini, müvekkilin sorumlu olabileceği kısmını açıkça ortaya koymadan müvekkilinin borcun tamamından sorumlu tutulmasının kabul edilebilir olmadığını, Borcu kabul anlamına gelmemek kaydı ile, İİK 257. Maddesi uyarınca da ihtiyati hacze karar verilebilmesi için diğer koşulların yanında alacağın rehinle temin edilmemiş olması ve alacağın muaccel olmasının zorunlu olduğunu, ancak yerel mahkeme tarafından, verilen teminatın yalnızca ….Ltd. Şti’nin borcuna karşılık verildiği ayrıca itiraz edene ilişkin herhangi bir teminatın olmadığı kanaatiyle reddedildiğini, öncelikle …’ın İst …. İcra Md.nün … E. Sayılı dosyasında kefil olduğu için müvekkili aleyhine takibe geçildiğini, asıl kredi sözleşmesi borçlusunun … Ltd. Şti olduğunu, dosya kapsamındaki teminatların tamamı incelendiğinde, bankanın alacaklılık iddia ettiği bedelin üzerinde teminat olduğunun açık olduğunu, müvekkili tarafından da borcu teminen kendi adına kayıtlı gayrimenkul üzerinde ipotek tesis ettirerek borca karşılık teminat verdiğini, müvekkilince verilen teminatın kefalet olunan kısım için de teminat niteliği olması gerektiğini, (İİK’nın “Rehin ve ipotekle temin edilmiş alacaklar” başlıklı Madde 45) (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E. 2016/27870 K. 2018/1255 T.13.02.2018)Davacı tarafın ilk olarak 11.06.2019 tarihinde İstanbul ….. İcra Müdürlüğü’nün …. E. Sayılı dosyasıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattığını, sonra 25.06.2019 tarihinde aynı alacaklılık iddiasıyla İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün …. E sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibine geçildiğini, dolayısı ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip sonuçsuz kalıp ya da rehin açığı belgesi alınmadan yapılan iş bu ilamsız takibin ve dayanağı ihtiyati haciz kararının iptali gerektiğini,Ayrıca Yerel Mahkemece, verilen teminatın müvekkilin borcuna ilişkin olmadığı kanaatinin hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, dilekçe ekinde ibraz edilen Resmi Senette açıkça görüleceği üzere kefil olan müvekkilinin “..Bankaya karşı imzaladığı ve/veya imzalayacağı adi ve müteselsil kefaletlerden ve diğer her türlü sözleşmelerden, Bankaya teminata..” olmak üzere ipotek tesis ettiğinin görüleceğini, Müvekkilin kendi kefalet borcunu da karşılayacak şekilde İpotek Resmi Senedini imza ettiğini, bu sebeple de Genel Kredi Sözleşmesinde borçlu firmaya müteselsil kefil olan müvekkili aleyhine İİK 45. Maddeye aykırı olarak yapılan icra takibinin iptali ve uygulanan ihtiyati haczin kaldırılmasının talep edildiğini,
Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre müteselsil kefilin verdiği ipoteğin her türlü sözleşmeden, kefaletinden, … kaynaklanan doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatı olarak tesis edilmesi halinde İİK 45. Maddesindeki amir hüküm müteselsil kefil açısından da uygulandığını,(Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E. 2018/1233 K. 2018/2702 T. 19.3.2018)Sonuç olarak karşı tarafın, ipoteği nakde çevrilmesinden sonra herhangi bir alacağı kalıp kalmadığı tespitinin yargılamayı gerektireceğinden ihtiyati haciz kararı ile alacağın çok üzerinde haciz uygulamasının yolu açılacağından müvekkilinin anayasal bir hak olan mülkiyet hakkının ağır şekilde ihlal edilmiş olacağını, bu yönüyle de verilen kararın hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, iptali gerektiğini,Karşı tarafın alacaklılık iddiasında bulunduğunu borcu muaccel hale getirecek usuli işlemleri süresinde yerine getirmediğinden, kredi borçlusunun alacağnın muaccel olmadığını, bu sebeple de İİK 257. Maddesi gereğince vadesi gelmemiş borçtan dolayı ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2011/20493 Esas, 2012/5080 Karar,27.2.2012 Tarihli Kararı )Müvekkiline borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemlerde veya kısa, orta, uzun vadeli kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde noter aracılığı gönderilmiş hesap özetlerinin olmadığını,Her ne kadar Beşiktaş …. Noterliği’nin 05.07.2018 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesine dayanılmışsa da daha öncesinde gönderilmesi gereken hesap özetlerinin ne müvekkiline ne de asıl borçluya gönderilmediğini, ayrıca Beşiktaş …. Noterliği’nin 05.07.2018 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamenin de usulüne uygun olarak müvekkiline tebliğ edilmediğini,Alacaklılık iddiasında bulunan tarafın alacağının tespitinin yargılamayı gerektirdiğini, karşı tarafın tek taraflı tuttuğu ve cari hesap özetlerini usulüne uygun olarak asıl borçlu ve kefile tebliğ ettirerek itiraz hakkı tanınmayan kayıtlara itibar edilerek karar verilmesinin hukuk kaidelerine aykırı olduğunu, taraflara ait ticari defter ve kayıtların da ayrıca incelenmesi gerektiğini, verilen iş bu ihtiyati haciz kararı ile yargılamanın önüne geçildiğini, İhtiyati haciz kararının teminatsız olarak verilmesine yapılan itirazların da yerel mahkemece reddedildiğini İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/867 D. İş sayılı dosyasında 6741 sayılı Kanunun 8. Maddesi gereğince teminatsız olarak ihtiyati haciz kararını kabul ettiğini, ancak bu kararın İİK 259. Maddedeki emredici hukuk kurallarına aykırılık arz ettiğini, İİK 259. Madde düzenlemesine göre, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ihtiyati haciz talebinde bulunan tarafın, teminat göstermeye mecbur olduğunu, tek istisnasının ilama dayalı talepler açısından getirildiğini, başkaca istisnai bir durum getirilmediği gibi diğer kanunlardaki düzenlemeleri de müstesna tutulmadığını. İhtiyati haciz talebinde bulunan karşı tarafın kendi uhdesinde tuttuğu hesaba dayalı olması, alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektireceğinden ve daha önce karşı tarafça aynı alacak için İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile de ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçilmiş olmasından dolayı da müvekkile taşkın haciz uygulanacağını ve ciddi hak kayıpları oluşacağının açık olduğunu, bu sebeple de herhangi bir teminat gösterilmeden ihtiyati haciz kararının kabul edilmesinin hukuk ve yasaya aykırı olduğunu,Müvekkilinin muayyen bir yerleşim yeri olduğunu, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizleme, kaçırma veya kendisi kaçma hazırlığında olmadığını aksine karşı tarafça herhangi bir bilgi ve emare sunulmadığını,Muaccel bir alacak olmadan, alacağın rehinle temin edilmiş olmasına rağmen davalı bankanın henüz bir riski bulunmadan, usulüne uygun olarak ihtarname tebliğ edilmeden, yetkisiz mahkemede verilen ihtiyati haciz kararına dayalı olarak icra takibinin başlatıldığını ve müvekkilin ticari hayatı ve itibarının zarara uğradığını, tüm bu sebeplerden dolayı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/867 D.İş ve 20.06.2019 tarihli ihtiyati haciz kararının ve 19.08.2019 Tarihli itirazın reddine dair Ek Kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, ileri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/867 D.İş 2019/912 K sayılı dosyasından verilen ihtiyati haciz kararı ile iş bu karara itiraz üzerine verilen 19.08.2019 (gerekçeli kararda 27.08.2019 olarak geçmiştir) tarihli itirazın reddine dair kararın kaldırılmasına, müvekkil aleyhine verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Talep, genel kredi sözleşmesi ile kullanılan kredi borcundan kaynaklı alacağın tahsili için verilen ihtiyati hacze itiraza ilişkindir,Alacaklı banka borçlunun müteselsil kefaleti ile asıl borçluya kredi kullandırıldığını, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini, kat ihtarına rağmen borç ödenmediği için müteselsil kefil borçlu hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiş, mahkemece nakdi alacaklar yönünden ihtiyati haciz talebinin teminatsız olarak kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı borçlunun itirazı üzerine itirazın reddine dair verilen karara karşı borçlu istinaf başvurusunda bulunmuştur.Asıl borçlu şirket ile alacaklı banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerini (23/06/2017 tarihli 1.820.000TL, 02/05/2016 tarihli 1.200.000 TL ve 24/11/2017 tarihli 3.000.000TL bedelli) aleyhine ihtiyati haciz talep edilen borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzalamıştır. Genel kredi sözleşmesinin 5.2. maddesinde yetkili mahkeme olarak İstanbul mahkemeleri gösterilmiştir. Genel kredi sözleşmesinin tarafları tacir olduğundan HMK 17. maddesi gereğince yetki sözleşmesi geçerlidir. Borçlu … iş bu sözleşmeyi imzalamış olup her ne kadar tacir değilse de TTK. 7 maddesinde düzenlenen teselsül karinesi gereğince kredi sözleşmesinin tarafları tacir olduğundan sözleşmede yer alan yetki şartı müteselsil kefil olan borçluyu da bağlayacağından yetkiye ilişkin itirazı yerinde değildir.Dosyaya sunulan ipotek akit tablosundan söz konusu ipoteğin asıl borçlunun borcunun teminatı için verildiği, müteselsil kefilin borcunu teminat altına almadığı anlaşılmaktadır. İtiraz edenin bu yönlere ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir.İİK’nın 257. maddesinde, vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş bir para borcunun alacaklısının, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği düzenlenmiştir. Hesabın kat edilmesi, kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın muacceliyeti için yeterlidir, ayrıca ihtarın tebliği şartı aranmaz. Asıl borçluya gönderilen ihtar, borçlunun temerrüdünün yanı sıra, 6098 sayılı TBK’nın 586’ncı maddesinde öngörülen müteselsil kefilin takibi koşullarının gerçekleşmesi bakımından da gerekli bir unsurdur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ nun (TBK)’ nın 586. maddesine göre, kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesiyle ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. İhtiyati haciz talep eden banka tarafından kredi hesabı kat edilerek kat ihtarnamesi asıl borçlunun kredi sözleşmesinde belirtilen adresine tebliğe gönderilmiştir. Buna göre kredi hesabının kat edilmesi ile alacak muaccel hale gelmiştir. İtiraz edinin alacağın muaccel olmadığına ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. İİK 258/2 maddesinde ihtiyati haciz talebinde mahkemenin iki tarafı dinleyip dinlememekte serbest olduğu belirtilmiştir. İhtiyati haciz kararının taraflar dinlenilmeden dosya üzerinden verilmesinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Alacaklı bankanın 6741 sayılı … Yönetimi Anonim Şirketi’nin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun uyarınca Varlık Fonu’na devredildiği ve anılan kanunun 8/2. Maddesi uyarınca her türlü dava ve icra işlemlerinde teminat yatırma mükellefiyetlerinden muaf olduğu anlaşıldığından teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verilmesinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır. İtiraz edenin bunlara ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan ihtiyati hacze itiraz eden vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati hacze itiraz eden borçlunun istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00.TL’ nin istinaf eden borçludan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/03/2020 tarihinde HMK ‘nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.