Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/297 E. 2022/464 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/297
KARAR NO: 2022/464
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 18/04/2019
DOSYA NUMARASI: 2018/676 Esas 2019/485 Karar
DAVA: Tazminat (Yöneticinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/03/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalının sahibi olduğu … Ltd.Şti’nin 19/04/2017’de hisselerini devredene kadar aynı zamanda yöneticisi olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişki bağlamında …’nın bakiye borcu için 18/07/2017 tarihli 13.924 USD, 25/04/2017 tarihli 49.752 USD, 29/04/2017 tarihli 42.702 USD ve 02/05/2017 tarihli 42.945 USD tutarlı çeklerin şirket sahibi ve yetkilisi davalı tarafından imzalanarak müvekkiline verildiğini, çeklerin karşılıksız çıkması sonucunda icra takibine konulduğunu, takibin kesinleşmesine rağmen ödeme yapılmadığını, şirketin davalı tarafından kasıt ve kusur ile kötü idare edilmesi nedeniyle alacağını tahsil edemediğini, … Şti. kanuna ve esas sözleşmeye göre iyi idare edilmiş olsaydı, şirketin ödeme güç ve kapasitesinin olacağını, ticari ilişki kapsamında keşide ettiği çeklerin karşılığını bankada bulunduracağını, velev ki kısa bir süre için ödeme dengesi bozulsa dahi nihayet vaki icra takiplerini ödeyerek borcun itfasını sağlayacağını, yahut şirke borca batık ise şirketin iflasını isteme gerekliliğinin basiretli davranma bağlamında ticari icaplar gereği olduğunu, davalı yöneticinin kötü idaresi nedeniyle şirketi acze düşürdüğünü, TTK’nın 553. maddesi kapsamında davalı yöneticinin kusursuzluğunu ispatlayamadığı sürece müvekkilinin alacağını ödememe sonucuna neden olan şirketin kötü yönetiminden sorumlu olduğunu, kimi çeklerin vadesinin (tarihinin) davalının hissesini devrettiği tarihten sonrasına rastla(tıl)masının kötü yönetimden sorululuğu bertaraf etmeyeceğini, müvekkilinin maruz kaldığı dolaylı zararın tahsilini teminen başvurmaları gerektiğini belirterek, ödenmeyen alacağın tespiti ile icra takibine konu alacak kapsamında 10.000,00-TL’nin takip tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak dava dışı … Tic.Ltd.Şti’ne ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafça davaya cevap verilmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/04/2019 tari ve 2018/676 Esas 2019/485 Karar sayılı kararı ile; ” …TTK.m.553/I’de sayılan kişilerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmeleri halinde alacaklıların da dolayısıyla zararlar bakımından dava açma hakkını yalnızca şirketin iflası haline özgülemiştir. TTK.’nın 390.maddesine göre;”Şirketin iflaslı halinde pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının haiz oldukları haklar iflas idaresine ait olur. Bu hususta İcra ve İflas Kanununun 245.maddesi hükmü caridir”. Eski TTK döneminde anonim şirket iflas ettiği taktirde gerek alacaklıların gerekse pay sahiplerinn anonim şirketin faaliyette bulunduğu dönemdeki dolayısıyla zararlarını talep etme hakkı bulunmamaktaydı. Bu hak yalnızca iflas idaresine tanınmıştı. İflas idaresi ikinci alacaklılar toplantısında söz konusu davanın açılıp açılmayacağına karar verecek ve dava açmayı uygun görmemişse dava ikame edilmeyecektir. Ancak aynı maddede İcra İflas Kanunun 245.madde hükmü de saklı tutulmuştur. Bahsi geçen maddeye göre; “Alacaklıların masa tarafından neticelendirilmesine lüzum görmedikleri bir iddianın takibi hakkı isteyen alacaklıya devrolunur. Hasıl olan neticeden masraflar çıkarıldıktan sonra devralanın alacağı verilir ve artanı masaya yatırılır”.denmiştir. TTK.m.556’da ise anonim şirketin faaliyette olduğu dönemde dolayısıyla zararı talep etme hakkı yalnızca pay sahiplerine tanınmış, alacaklılara böyle bir hak tanınmamıştır. Ancak eski TTK’dan farklı olarak anonim şirketin iflası durumunda, iflas idaresinin dava açmaması halinde, hem pay sahibi hem de alacaklılar (İİK.m.245’den bağımsız olarak) dava açma hakkına sahip olacaklardır. (TTK.m.556/II). TTTK.m.556’ya göre alacaklılar ve pay sahiplerinin dolayısıyla zararları bakımından dava açılabilmesi için öncelikle bu taleplerini iflas idaresine karşı ileri sürmeleri gerekir.TTK.m.556’ya göre, iflas idaresi anonim şirketin uğradığı zararın tazmini için dava açmadığı taktirde, her bir pay sahibi veya şirket alacaklısı bu davayı açabilir. (TTK m.556/II). Burada pay sahipleri ve alacaklılar lehine (e) TTK’dan farklı bir düzenleme getirilmiş ve davayı açma hakkı pay sahipleri ile alacaklılara da tanınmıştır Sonuç olarak alacaklıların TTK. M. 553’e dayanarak sorumluluk davasının davacısı olabilmeleri alacaklılar TTK.m.553/I’de sayılan kişilere karşı doğrudan uğradıkları zararlar bakımından zararın kendilerine ödenmesi yönünde TTK.m. 553 hükümlerine dayanarak dava açabilirler. Ancak iş bu davada alacaklı zararın şirkete ödenmesini talep ederek dolaylı zarar talebinde bulunuğundan talep TTK 556. maddeye göre değerlendirilmesi gerekmiş olup davacı alacaklı ancak şirketin iflası halinde dolayısıyla zararlar bakımından zararın tazminini talep hakkını şirketin ancak iflası halinde ileri sürebileceğinden öncelikle iflas idaresine karşı ileri sürdükten sonra şayet iflas idaresi bu davayı açmaya lüzum görmezse TTK. m.556’ya dayanarak kendileri bu davayı açabilir. Sonuç olarak iş bu davadaki gibi alacaklı kendi zararından dolayı oluştuğu iddia ettiği zararın şirkete ödenmesini söz konu dava dışı şirket faaliyetteyken şirketin zararının (dolayısıyla zararın) tazminini isteme hakkı şartları oluşmadığından 6102 sayılı TTK’nun 556.maddesi uyarınca davanın reddine karar vermek geremiştir. ” gerekçeleri ile; “1-Davanın reddine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, ilaveten; mahkemenin ret gerekçesinin, kendilerinin “doğrudan zarar” davası açmaya hakları olmasına karşın, “dolaylı zararlarının tazminini” talep edemeyecekleri noktasında olduğunu, halbuki Yargıtay’ın müstakar kararlarının; ” dolaylı zarar ” talep edebileceklerini, yerel mahkeme kanısının aksine, bilakis “doğrudan zarar ” talep edemeyeceklerini tespit etmekte olduğunu (Yargıtay 11.hukuk Dairesi 20177 786 E. – 2018 76284 K. – 15.10.2018 T. –Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/380 E. – 2015/1524 K – 9.2.2015 T.) Mahkemenin ara kararı gereğince 31/12/2018’de yerel mahkemeye sundukları beyanlarında, her ne kadar dava dilekçelerinde dolaylı zararın tahsilini teminen hükmedilecek tutarın … Şti.’ ne ödenmesi talepli olarak dava açtıklarını bildirmiş iseler de; Mahkeme tarafından deliller toplanması ile yapılacak bilirkişi incelemesinde zararlarının doğrudan mı yoksa dolaylı zarar mı olduğunun aşikar olacağını ve buna göre de davalarını ıslah haklarını saklı tuttuklarını bildirdiklerini, bu beyanlarına rağmen davanın reddinin hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin tahkikata devam ile delillerini toplaması, bilirkişi incelemesi yaptırması gerekirken, yapılmadığını, adil yargılanma ve hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, Mevzuat ve Yargıtay kararları gereğince olması gerekenin ” dolaylı zararlarını ” talep etmek olduğunu savunduklarını, bu düşünceleri hatalı olsa idi dahi, deliller toplanarak tahkikat tamamlanmadan, dosyanın karara çıkarılmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılmasına, yerel mahkemece tahkikata devam ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, 6102 sayılı TTK’nın 553. maddesi uyarınca şirket yöneticisinin sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı, davalının yöneticisi olduğu şirketten alacaklı olduğunu, alacağını icra takibi de başlatmasına rağmen tahsil edemediğini, şirketin davalı yönetici tarafından kasıt ve kusur ile kötü idare edildiğini, şirket kanuna ve esas sözleşmeye göre iyi idare edilmiş olsaydı, şirketin ödeme güç ve kapasitesinin olacağını, davalı yöneticinin kötü idaresi nedeniyle şirketi acze düşürdüğünü, bu nedenle dava dışı şirketten var olan ve tahsil edilemeyen alacağı nedeniyle uğradığı zararın davalı yöneticinin sorumluluğunda olduğunu belirterek, bu alacağın davalıdan tahsili ile dava dışı şirkete ödenmesini talep etmiştir.Limited şirket müdürü aleyhine açılacak sorumluluk davası, doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik göstermektedir. Müdürün ortaklığın mal varlığının azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar, ortaklık alacaklılarını ve payları oranında ortakları da etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, alacaklıların ve ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği; davacının oluştuğunu iddia ettiği zarar, dolaylı zarar kapsamında olup, 6102 sayılı TTK’nın 556. maddesi uyarınca zarara uğrayan şirketin iflası halinde tazminatın şirkete ödenmesini isteme hakkının şirket alacaklılarına ait olduğu, dava konusu olayda ise dava dışı şirketin iflası şartının gerçekleşmediği, dolayısıyla şirketin zararının (davacının dolaylı zararının) tazminini isteme hakkı şartlarının oluşmadığı, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 17/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.