Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/294 E. 2022/417 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/294
KARAR NO: 2022/417
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2019
DOSYA NUMARASI: 2018/271 Esas – 2019/1004 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/03/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 16.10.2015 tarihinde davalı mülkiyetindeki kapak makinasının alım satımı konusunda sözleşme bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından davalı tarafa satım bedeli peşinatı olarak 28.10.2015 tarihinde 75.000,00 €’nun defaten ödendiğini, geri kalan bedelin teslim ile birlikte ödeneceğinin de taraflar arasında kararlaştırıldığını, ancak davalı tarafça makinanın 2015 yılı sonuna hatta 2016’nın ilk aylarına kadar kendi faaliyet konusu ile ilgili olarak kendi kullanımında tutulduğunu, müvekkilinin makinayı, fiyatı ve teslime hazır olmasından dolayı tercih ettiğini ve anlaşma uyarınca da peşinatı derhal ödediğini, ancak davalı tarafça satıma konu makinenin, yerine ikame edeceği yeni makinası gelmeden teslim edilmediğini, teslim sürecinin Şubat 2016 tarihlerine kadar sürüncemede bırakıldığını, davalının, satıma konu makineyi teslim etmesi gereken kasım ayı sonunda kendi siparişleri için bilfiil kullanıldığını ve üretim kapasitesinde bir azalma olmaması için sözleşme konusu edimini ifada geciktiğini, müvekkili tarafından Mayıs 2016’da ödenen peşinatın iadesinin istenildiğini, ancak davalı tarafça türlü bahaneler üretilerek bedel iadesinden kaçınıldığını belirterek, fazlaya ilişki hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkili şirket tarafından 28.10.2015 tarihinde davalı şirkete ödenen 75.000,00 €’nun şimdilik 5.000,00€’sunun temerrüt tarihi olan 11.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının ödeme tarihi esas alındığında alacak iddiasının zamanaşımına uğradığını, davacı tarafından 75000 euroluk ödemenin 29.10.2015 tarihinde yapıldığını, dava tarihi itibari ile 1 yıllık hak düşümü süresinin sona erdiğini, işbu davanın hak düşümünden reddi gerektiği, davacının müvekkiline yolladığı bedel olan 75000 euro olmakla, davacının talebine esas olan miktarın belirli olup davanın belirsiz alacak davası olarak ikamesi mümkün olmadığından davanın usulden reddini istediklerini, davacı ile satış görüşmelerinin 28.05.2015 gününden başladığını, peşinat ödemesinin 29.10.2015 tarihinde yapıldığını ve en son 04.11.2016’da makinenin alınmayacağı, bedelin iadesi isteminin tekraren beyan edildiğini, müvekkilinin hiç bir kusuru olmaksızın Ekim 2015’ten Ekim 2016’ya kadar geçen 1 yıllık süreçte (görüşmelerin başladığı tarih dikkate alınır ise bu süre yaklaşık 1.5 yıldır) piyasa koşulları ve ekonomik konjoktür negatif değiştiğinden alıcıların azaldığını ve fiyatların düştüğünü, gerçekleşmeyen satış işleminden dolayı müvekkilinin zararlarının; geçen süreçte satış bedelinin düşmesinden dolayı 75.000 EURO, lokma setleri yaptırılması masrafları, sökme- takma ve numune üretimlerinden dolayı 1340 EURO ve 59.750 TL olmak üzere ve toplam 76.340 EURO ve S9.7S0 TL olduğunu, davacının talep ettiği numune üretimi için 840 Euro hammadde + 250 TL İşçilik +200 TL elektrik gideri yapıldığını, yine satış sürecinde davacının müvekkilinden talep ettiği kesme makinesi numune gönderimi için 500 Euro daha masraf yapıldığını, yine söz konusu makinenin davacıya teslim için sökülmesinden bu yana çalışmayarak müvekkili şirket içinde atıl halde bekletilmesinin (1,5 yıla yakındır beklediği dikkate alındığında) ayrıca bir depolama masrafı oluşturduğu ve bunun da kullanılamayan alan açısından zarara sebebiyet verdiğini, davacıya gönderilen ihtarname ile zararlarını (fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı olarak) davacının kaparo olarak ödediği 75.000 euro peşinattan mahsup ettiğini ve kalan bedelin müvekkiline en geç 10 gün içinde gönderilmesinin talep edildiğini, bakiye satış bedelini sevkiyattan önce ödemeyerek malı teslim almakta 1,5 yıla yakın geciken ve bilahare subjektif nedenlerle satıştan vazgeçtiğini beyan eden davacının gerçekleşmeyen satış sebebi ile müvekkilinin zararlarına katlanması gerektiğini, davacının ödediği peşinattan söz konusu bedellerin mahsubunun haklı ve yasaya uygun olmakla davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir. belirterek, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/09/2019 tarih ve 2018/271 Esas – 2019/1004 Karar sayılı kararı ile; ” Dava ödenenin iadesine yönelik alacak davasıdır. davalı taraf zamanaşımı itirazında bulunduğu için öncelikle bu usuli itirazların incelenmesi yapılmış, Sözleşmeden doğan davalarda genel zamanaşımına bağlı süreler geçerli olup,her ne kadar davalı tarafça 1 yıllık hak düşürücü süreden bahsetmiş ise de söz konusu ödemenin borcun ifası kapsamında olmadığı, peşin ödeme olup sözleşmenin taraflarça ifasının beklenme süresi nedeniyle 1 yıllık hak düşürücü sürüye bağlı tutulamayacağı,anlaşıldığından yetki itirazı reddedilmiştir. Sözleşmenin incelenmesinde makinayı teslim edecek taraf olan davalı firmaya olagan dışı her durumda teslimi geciktirme yetkisi verilmiş aynı zamanda sözleşmeyi iptal hakkı tanınmıştır. Sözlemede açıkca depozitonun iadesi yönünde veya bedelin iadesi yönünde madde bulunmamıştır davalı kayıtlarında 75000 euro davacı alacaklı olduğu kaydı bulunduğu, makinanın aktif şekilde işlediği 300000 euro tutarlı proforma fatura kapsamında davacı tarafın bir miktar paranın ödemesinin yapıldığı sözleşmede teslimin gerçekleşmemesi durumunda depozin durumunun ne olacağı yazılmadığı, 75,000 euronun 29.10.2015 tarihinde yapıldığı bilirkişi raporunda belirtilmiştir. Hukuki ihtilafın mahkemesince ödemenin, cayma akcesi mi bağlanma parası mı olduğu noktasında belirlendiği anlaşılmıştır. Davalı taraf davacının makineyi almayarak sözleşmeden caydığını bu nedenle cayma akçesinin iade edilmemesi gerektiğini söylemiş, Davacı taraf ise verilenin sözleşmenin kurulduğunun ve yatırılan peşinatın bağlanma parası olduğu ve ifanın yerine getirilememesi nedeniyle bağlanma parasının iadesinin temini talebidir. 16.10.2015 tarihli proforma faturada söz konusu makinenin 300.000 euroya satıldığı anlaşılmaktadır.Davacı taraf ise 29,10.2015 tarihinde 75.000EURO ödemede bulunmuştur.söz konusu ödemenin kapora olduğunun ispat yükümlüğü kapora alan satıcıda dır.alıcının sözleşmeden dönmesi hukuka aykırıysa ve satıcıya zarara uğratmışsa satışı bu zarara mahsuben kaporayı iade etmeyecektir. Somut olayda davalı tarafın davaya verdiği cevap dilekçesinde “Bakiye satış bedelini sevkiyattan önce ödemeyerek malı teslim almakta geciken…”diyerek verilen ödemenin PEŞİNAT olduğunu dolaylı olarak ikrar etmiş olup .söz konusu ödemenin peşinat olarak yapıldığı yönünde mahkemeye kanaat gelmiştir. Sözleşmenin feshi konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır.Bu nedenle sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca verilenin iadesi gerekecektir. İade şartlarının değerlendirilmesine gelince; Her ne kadar ödenen bedel KAPORA sayılmasa da davacı tarafın peşinatı yatırmasına rağmen söz konusu makineyi alma konusunda ihmalkar davrandığı, yine her ne kadar davalı taraf 2. el makineyi AKTİF OLARAK kullanmış ise de 3 kişiye satış hakkını kullanamadığı bu nedenle de hakkaniyet, olayın oluş şekli, hak ve nesafet gözetildiğinde ödenen miktarın tamamını iadesinin gerekmediği, davalı zararının açıkca belirlenebilecek durumda da olmaması nedeniyle hakimin hakkaniyet icabı iade edilmesi gereken miktardan mahsup yapabileceği gözetildiğinde, Sözleşmede açıkca bir teslim günü belirlenmediği ,bu nedenle birlikte ifa koşulunun bulunduğu ancak her iki tarafın da ifayı talep edecek davranışlar sergilemediği davacının bakiye satış bedelini ödemediği davalı tarafın da makineyi teslim için önelde bulunmadığı bu nedenle oluşan zarara ortak katlanmaları gerektiği yönünde mahkemece oluşan kanaat uyarınca, Yatırılan bedelin %50 sinden tenkis edilerek davacı tarafa iadesi, sebepsiz zenginleşmede denkleştirici adalet ilkesi uyarınca hakkaniyet icabı olmakla dava kısmen kabul edilmiş,talep edilen 5000 EURO üzerinden kabul edilen (fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile) 2500 EURO ya döviz cinsinden faiz işletilmesi gerektiğinden aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KISMEN KABULÜNE, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydı ile 5.000,00 Euro alacağın hak ve nesafet kuralları gereğince takdiren %50 indirim ile 2.500,00Euro alacağın 3095 sayılı kanunun 4/a maddesinde ön görülen Euro cinsine işleyecek faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa ödenmesine, 2-Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunduğu tespit edilmiş olmasına rağmen, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanmak suretiyle hataya düşüldüğünü, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, sözleşmeden dönme nedeniyle ifa edilen edimin iadesi noktasında olduğunu, TBK Md:125/2 (818 S.Y. BK m. 108/1) hükmünün sebepsiz mal edinmenin geri verilmesi hükmü olmayıp, ortadan kalkan sözleşmenin doğurduğu bir sonuç olduğunu ve sebepsiz mal edinme esasından ayrı olarak kanuna konulduğunu, somut olaya birebir uygun bir hukuki sebep varken, atıf maddeleri olan ve ifa imkansızlığı ile ilgili TBK Md:136’ya gitmenin hukuki bir zemini bulunmadığını, somut olayda bir ifa imkansızlığı değil davalı- borçlunun keyfi tutumu ve kusurunun söz konusu olduğunu, davaya konu geri alma alacağının sözleşmeye dayandığını, borcun ifa edilmemesinde genel olarak borçlunun sorumluluğunu düzenleyen ve borçlunun temerrüdünü de kapsayan TBK Md:112 v.d. (818 S.Y. BK m. 96 v.d.) maddelerinin somut olaya uygulanması gerektiğini, bu nedenle olayda sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanmasının yerinde olmadığını, Davalı/Borçlunun 07.11.2016 tarihinde tebellüğ ettiği ihtarname ile 11.11.2016 tarihinde temerrüde düştüğünü, bu ihtarnamenin hem temerrüt tarihi ve faiz başlangıç tarihi olarak hem de dava değeri bakımından nazara alınması gerektiğini, Mahkemenin kısmen kabul kısmen red kararında ne temerrüt tarihinden itibaren faiz istemlerine dair karar verdiğini, ne de % 50’lik takdiri indirim uygulamasında harcı yatırılan 5.000,00-€’ya göre makul olarak düşünülebilse dahi total uyuşmazlık konusu olan 75.000,00-€ da aşkın ve fahiş bir indirim ile kusuru olmayan müvekkilini cezalandırdığını, bunun da, davalının el koyduğu toplam 75.000,00-€ bedelin yarısı olan 37.500,00-€ haksız ve mesnetsiz bir kazanç sağlamasına neden olduğunu, Mahkeme kararında faiz başlangıç tarihine dair bir hüküm kurulmadığını, dava dilekçesi ile talep olunan bir hususta hiç karar verilmeyerek hataya düşüldüğünü, Somut olayın sebepsiz zenginleşme hükümleri ile ilgisinin olmadığını, davadan önce sözleşmeden dönüldüğü hususunun, hem müvekkili şirketçe hem davalı/borçlu tarafça usulüne uygun olarak yek diğerine bildirildiğini, bu bakımdan, TBK’nın 125/3 maddesinin uyuşmazlığa tatbik edilmesi gerektiğini, mahkemece bu maddenin 2. cümlesi ile ilgili hiç bir tahkikat yapılmadığını, borçlu/ davalının malı neden teslime hazır etmediği, malı teslim borçlusu Borçlu/Davalının malı teslim için usulüne uygun olarak müvekkili şirkete tacirler arası yazışmaya uygun olarak ihbar ve çağrıda bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılmadığını, davalı tarafçada buna dair hiçbir delil sunulmadığını, somut uyuşmazlıkta davalı/borçlunun temerrüde düşen konumunda olduğunu, ancak buna rağmen sanki sadece davalı/ borçlu değil de müvekkili de kusurluymuş gibi ortada ne kadarlık bir zararın olduğu dahi belirsiz ve somutlaştırılmamışken, olmayan bir zarara müvekkili de ortak edilerek müvekkilin parasının yarısının davalı/borçluya hediye edildiğini, Maddenin 1. cümlesi ve ek tahkikat yapılmasa dahi davalı tarafın cevap ve kendi ticari defter ve kayıtlarının, 2. cümle bakımından davalının kusurunu açıkça ortaya koyduğunu, bu nedenle davalı/borçlunun müvekkilinden tahsil ettiği 75.000,00-€ peşinat (bağlanma parası) bedelini tam olarak iade ile yükümlü olduğunu, Davalı teslime hazırdır ihbarını yapmadıkça, müvekkilinin teslim almada temerrüde düşmüş olmayacağını, taraflar arasında kurulan sözleşmede teslim tarihinin kararlaştırılmadığını, bu nedenle; davalı, satım konusu malı teslime hazır olduğuna dair tacirler arası yazışma usulüne uygun bir ihbarnamede bulunmadığından kusurlu olan taraf konumunda olduğunu, müvekkili şirket temerrüde düşmediği için kusurlu da olmadığını, davalı/borçlu üzerine düşen yükümlülükleri ifa etmediğinden ve kusurlu olmadığını ispatlamadığından davalı lehine yapılan takdiri indirimin yerinde olmadığını, ayrıca %50 nispetinde yapılan indirimin de fahiş olduğunu, yapılan bu takdiri indirim ile bedeli alan belki de ham madde temini için kullanan tarafın haksız bir kazanç sağladığını, bedeli ödeyen müvekkilinin ise 37.500,00-€’luk nakit bedelden değil ham madde temin edememekten mağdur olduğunu, Dava konusu makinenin teslim edilmediği gibi davalı/borçlu kullanımında olduğunun keşif sırasında da görüldüğünü, Gerekçeli kararda, “Sözleşmenin incelenmesinde makinayı teslim edecek taraf olan davalı firmaya olağan dışı her durumda teslimi geciktirme yetkisi verilmiş aynı zamanda sözleşmeyi iptal hakkı tanınmıştır.” denildiğini, ancak davalı şirketin, makinayı teslimi, olağan dışı bir durum için değil kendisinin yeni aldığı henüz kendisine teslim edilmeyen makinası gelinceye ve faaliyete başlayıncaya kadar keyfi olarak geciktirdiğini ve sözleşmeyi de feshetmeyerek müvekkilinin satıma konu makinasından aylarca üretim yaparak kazanç sağladığını, bu nedenle, somut olaya TBK Md:136/2 atfıyla sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanması ve gerçeği yansıtmayan, ortaya konulup ispat edilemeyen tanımsız bir zarara tarafların ortak katlanması gerektiğine dair hüküm kurulmasının yersiz olduğunu, Mahkemenin gerekçeli kararında belirttiği takdiri indirim nedenlerinin hiç birinin kabulünün mümkün olmadığını, Müvekkili şirketin makinayı teslim noktasında hiç bir ihmalinin bulunmadığını, taraflar arası yazışmalarda da teslimin müvekkili şirket tarafından ötelenmediği, eğitimin ve makinanın paketlenip kaldırılması bakımından davalı/borçlunun mevcut siparişlerini tamamlamasının beklendiği hususunun da ortada olduğunu, bu dönemde davalı/ borçlu yeni bir kapaklama makinası aldığı için, davalı borçlunun teslim için bu makinasının fabrikasına gelip kurulmasını ve faaliyete alınmasını beklediğini, teslimi de bu nedenle ötelediğini, bu hususun dava dilekçesi ve diğer beyanlar ile defalarca belirtilmesine rağmen şirketin demirbaş kayıtları ile tespitinin, ne mahkeme ne bilirkişi tarafından yapılmadığını ve yine davaya konu makinanın işlem geçmişi kopyalanarak ödeme sonrası makinanın hangi tarihlerde faal olduğunun tespit edilmediğini, Müvekkilinin bedelini ödediği ve kalanı ödemeye hazır olduğu noktada davalının makinayı kullanıyor olduğunu her defasında gördüğünden kalan 225.000,00-€’yu ödeme noktasında davalı/borçluya karşı olumlu intibasını sürdüremediğini, Davalının bu makinayı müvekkili şirkete piyasa değerinin üzerinde sattığını, bunun nedeninin, bu tür ticari makinaların sipariş ile ithal ediliyor olması sebebiyle hemen teslimli ve Türkiye’deki makinaların pazarda öncelikli tercih ediliyor oluşu olduğunu, sözleşmede tarihin açıkça yazılmamasının sebebinin de bu olduğunu, teslimin davalının makinayı üretimde kullanması ve yeni makinası gelmeden teslime dair hiç bir girişimde bulunmaması olduğu gözetildiğinde, davalı/borçlunun bu makinayı satıma dair bir tasarrufunun bulunmadığının görüleceğini, halihazırda sattığı makinayı teslime dair hiç bir girişimde bulunmadığını, makinayı paketlediğini ve vinç ile kaldırdığına karine olarak sunduğu kendilerince halen daha kabul edilmeyen faturalar nazara alınsa dahi, bu işlemi peşinatı aldıktan aylar sonra yaptığını, bu tarihten sonra sözleşmeden dönülmesi sonrası da makinayı satım için tek bir girişimine dair delil başlangıcı dahi dosyaya sunulmadığını, mahkemece yapılan keşif sırasında da makinanın bantta faal ve üretimde olduğunun tespit edildiğini, yani davalının makinayı kullanmayı tercih ettiğini, satmayı tercih etmediğini, 3. kişilerle satım yapılamadığından bahisle her ay tam kapasite ile çalıştığında 100.000,00-$ bandında kar sağlayan bir emtianın satılamamaktan doğan zararından söz edilecekse bu semerinin de mahsubu gerektiğini, yani davalı/ borçlunun satmaktan vazgeçerek de kazandığını, huzurdaki davada da satamadım diyerek kazandığını, Davalı borçlunun bu davada tümüyle kendi kusurundan yararlandırıldığını, davanın % 50’si reddedilmemesine rağmen bir de davalı yararına vekalet ücretine hükmedildiğini, kararın, hukuki sebepler, faiz başlangıç tarihi, takdiri indirim nedeni ve feri nitelikte yargılama giderleri olmak üzere isabetsiz, kendi içinde çelişen, sebepsiz olarak davalı yararına olması nedeniyle kaldırılması gerektiğini, Davalının, açıkça belirleyemediği bir zararına karşılık dava değeri 5.000,00-€ olduğu için 2.500,00-€, belirsiz zararına karşılık ise 37.500,00-€ ‘ya hak kazandığını, Her iki tarafın ifayı talep edecek davranışlar sergilememesi nedeninin kabul edilemez bir tespit olduğunu, müvekkilinin ifa için peşinatı ödediğini, ancak davalı makinayı teslime yanaşmadığı için sürecin uzadığını, bu evrede makinayı da parayı da davalının kullandığını, müvekkilinin teslim için vinç ile davalı/borçlunun fabrikasına gitmesinin beklenemeyeceğini, teslimin davalı/ borçlunun borcu olduğunu, ancak teslime hazır etme için hiçbir faaliyetinin olmadığını, davalının dosyaya sonradan sunduğu ve kendilerinin açık muvafakatleri olmayan bir takım vinç faturalarını gerçek dahi kabul etseler, davalı/ borçlunun makinayı ancak Nisan/Mayıs aylarında kaldırdığının görüleceğini, bunun peşinatın ödenmesinden 6 ay sonraya tekabül ettiğini, bu evrede ticari yazışma usulüne uygun davalı/borçlunun tek bir ihbarı bulunmadığını, hiçbir tacir sorumluluğu ve külfetine katlanmayan, parayı alan, makinayı kullanan bir muhatabın müvekkili ile denk kusurlu olamayacağını, Buna karşı müvekkili bakiye satış bedelini ödemediği için sorumlu tutmanın adaletsizlik olduğunu, olağanın aksine yüksek bir peşinat ödeyen müvekkilinin 6ay makinayı alamamışken bir de kalan 225.000,00-€’yu ödemesi gerektiğini savunmanın, bunu yapmadığı için ödediğinin yarısını davalıya bahşedilmesinin hak ve adaletle uyuşmadığını, müvekkilinin kalan bedeli ödememesinden sorumlu tutulabilmesi için, temerrüt şartının gerekli olup, davalının bu yönde bir bildirimi olmadığını, Dava, kısmen kabul/ kısmen ret sözde % 50 ile ortak zarara katlanma gerekçesi ile karara çıkarılmışsa da, makinayı kullanarak kazanç sağlayan, temerrüde düşen, kötü niyetli olan davalının kazanımının daha fazla olduğunu, takdiri indirim halinde vekalet ücreti takdirine lüzum olmayacağını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, eksik hususlar ile mahkemenin dayanmış olduğu hukuki sebepler yeniden değerlendirilerek karar gerekçesinin değiştirilerek, yukarıda gösterilen maddelere atıf ile takdiri indirim gerektirmeyen uyuşmazlık bakımından davanın kabulüne karar verilmesini, aksi kanaat hasıl olması halinde ise, yine yukarıdaki istinaf nedenleri gözetilerek total alacağın miktarı naza alınarak %50’ lik takdiri indirimin yeniden değerlendirilerek oranın azaltılmasına, takdiri indirim yapılması halinde dahi bu bir davanın reddi hali olmadığından davalı yararına karşı vekalet ücretinin takdir edilmemesine ve davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin kaldırılmasına, her iki halde de temerrüt ve/veya ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi işletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı müvekkili arasında imzalanmış olan taşınır satım sözleşmesine istinaden davacı tarafından ödenmesi gereken meblağın zamanında ödenmediğini ve malın teslimi için davacı alıcı tarafından sağlanması gereken koşullar sağlanmadığından ve alıcı tarafından taşınırın teslim alınması konusunda temerrüde düşüldüğünden, müvekkili tarafından işbu satım sözleşmesinden dönüldüğünü, davacı alıcının satışa konu malı teslim almada temerrüde düşme konusunda kusurlu olduğunu ve bu kusur sebebiyle davalı müvekkili nezdinde doğmuş olan menfi zararların davacı tarafından ödenen kaparodan mahsup edilmesi ve bu mahsup yapılırken de müvekkil satıcı nezdinde doğmuş olan zararların davacının talep ettiği miktardan fazla olması sebebiyle davacının davasının reddi gerektiğini, bu nedenle mahkemece verilen davanın kısmen kabulüne dair kararın yerinde olmadığını, Mahkeme kararında, her ne kadar davalı zararının açıkça belirlenebilecek durumda olmaması nedeniyle hâkimin hakkaniyete göre iade edilmesi gerekenden mahsup yapabileceği yönünde bir değerlendirme yapılmışsa da, bu değerlendirmenin tümüyle hatalı olduğunu, çünkü davalı müvekkilin satımın gerçekleşmemesinden kaynaklanan zararlarının belirli ve kesin olmakla birlikte bu zararları gösteren ve ilk bilirkişi raporunda da değerlendirmeye alınmadığından bahisle dosyanın tekrardan başka bilirkişilere tevdiine neden olan müvekkilin zararlarını ve giderlerini gösteren faturalar, defter kayıtlarının mevcut olup, tüm bunların dava dosyasında mübrez olduğunu, zarar kalemler sıralanacak olursa; geçen süreçte satış bedelinin düşmesinden dolayı 75.000 EURO, Lokma setleri yaptırılması masrafları, sökme / takma ve numune üretimlerinden dolayı 1340 EURO ve 59.750 TL olmak üzere ve toplam 76.340 EURO ve 59.750 TL, davacının talep ettiği numune üretimi için 840 Euro hammadde + 250 TL işçilik +200 TL elektrik gideri, kesme makinesi için numune gönderimi için 500 Euro, söz konusu makinenin davacıya teslimi için sökülmesinden bu yana çalışmayarak müvekkili şirket içinde atıl halde bekletilmesinin (1.5 yıla yakındır beklediği dikkate alındığında) ayrıca bir depolama masrafı oluşturduğu ve bunun da kullanılmayan alan vb açısından zararları olduğunu, dolayısıyla müvekkilince uğranılan zararların belirlenebilecek durumda olduğunu, bu sebeple davalı zararlarının açıkça belirlenebilecek durumda olmadığı değerlendirmesine katılmadıklarını (YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ E. 2019/2727 K. 2019/3877 T.10.10.2019 ) Sözleşmede teslim gününün kararlaştırılmamış olmasının, birlikte ifa koşulunu doğurmayacağını, dosyada mübrez olan mailler, telefon görüşmesi kayıtları ve ihtarnameler dikkate alındığında müvekkili şirketin malın teslimi hususunda hazır olduğunu davacıya defalarca bildirdiği, fakat davacı tarafın bir türlü malı teslim almadığı, malı teslim almaya hazır olmadığı, teslim alma işlem tarihlerini sürekli ötelediği hususlarının ortada olduğunu, dolayısıyla mahkeme kararında davalının malın teslimi için önelde bulunmadığı gerekçesinin hatalı olduğunu, malın teslimi için malı ayıran, ayrı bir yerde muhafaza eden ve üretim prosesinden çıkaran müvekkilinin, bu yüzden nezdinde doğmuş olan zararlara kendisinin davacı tarafla ortak katlanması gerektiği yönündeki değerlendirmenin hatalı olduğu gibi hakkaniyete de aykırı düşeceğini, Müvekkilinin ifayı talep edebilecek tarzda davranışlar sergilediğini, satım konusu makineyi aksamlarından ayırarak üretim prosesinden çıkardığını ve ayrı bir yerde teslime hazır olacak şekilde muhafaza ettiğini ve bunun ihbarını da karşı tarafa yaptığını, ancak müvekkilinin bu davranışına karşılık olarak davacı alıcı tarafından makinenin teslim alınması işleminin sübjektif sebeplerle sürekli ötelendiğini ve en sonunda teslim almaktan vazgeçildiğinin ihbar edildiğini, bu durumda ifaya hazır olan tarafın davalı müvekkili olup, ifayı kabul etmeye bir türlü hazırlanmayan ve malın teslim alınması işlemini gerçekleştirmeyen ve dolayısıyla satım sözleşmesinin ifasını kendi kusuruyla engelleyen davacı tarafın kusurundan dolayı müvekkiline vermiş olduğu zararlardan tek başına sorumlu tutulması gerektiğini, Davacının ustası ve şirket sahibinin oğlu olan kişinin makineyi çalışır durumda müvekkili işyerinde görüp, beğenmesi üzerine satımın diğer hususlarının yazışmalar ile görüşüldüğünü, dolayısıyla sözleşmede açıkça bir teslim gününün kararlaştırılmamış olması söz konusu olmayıp, sözleşme imzalandıktan sonra yapılan görüşmelerle teslim gününün somutlaştırıldığını, en azından müvekkilince belirginleştirilmeye çalışılmışsa da davacı yan tarafından bu işin de sürekli ötelenerek malın alımı konusunda isteksizliğin devam ettiğini, yine davacı tarafın kendisinin bakiye bedeli ödeyerek malı teslim alma yükümlülüğünü ihlal ettiğini, sundukları maillerin özellikle malı teslim alma borcunu yerine getirmeyen ve kötü niyetli tarafın davacı taraf olduğunu belgelediğini, Sunulan tüm yazışmalar birlikte değerlendirildiğinde davacı şirketin defalarca satışa konu malın teslim alınması için arandığı, mailler gönderildiği ve davet edildiğinin görüleceğini, müvekkili tarafından satışa ilişkin tüm yükümlülüklerin eksiksiz yerine getirildiğini, Yerel mahkeme, davacı tarafın vermiş olduğu bedelin yarısını tenkis ederek denkleştirici adalet ilkesine uygun davrandığını iddia etse de, somut durumda adaletin gerçekleşmediğini, çünkü satım sözleşmesinden dönülmesine ve satımın gerçekleşmemesine kendi kusuruyla sebebiyet veren davacı tarafından bakiye satış bedelinin ödenmemesi ve makinenin davacı tarafça teslim alınması gereken süre boyunca atıl durumda tutulup makineden faydalanılamaması ve devamında satışa sunulan makinenin davacı taraf ile anlaşılan bedelden çok aşağıda bir fiyata satılabilecek olması dolayısıyla müvekkili nezdinde ortaya çıkan tüm zararlar ortadayken, ödenen bedelin yarısı tenkis edilerek denkleştirici adalet ilkesine uygun davranıldığının söylenemeyeceğini, sözleşmeden dönülmesi sebebiyle müvekkili uhdesinde doğan zararların, davacı tarafça yapılan ödemenin çok üzerinde olup, davacının ödediği bedelin tümünün dahi müvekkilince uğranılan zararı karşılayamadığı açık iken, davanın kısmen kabulü ile bedelin yarısının tenkis edilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı düştüğünü, Taraflar arasında satışın ana koşullarını tanzim eden proformaya göre kaparonun ödenmesinden itibaren 4 hafta içinde makinenin hazır olacağının kararlaştırıldığı, mail yazışmaları incelendiğinde ise, müvekkilinin bu termine uyduğu, ancak davacının teslim almaktan kaçındığı hususlarının sabit olduğunu, müvekkilin ön ödemenin geldiği 2 Kasım 2015 tarihinden sonra hemen satılacak olan kalıp üzerindeki logoları diğer kalıplara uygun olarak tekrar yaptırma işine başladığını, 2 Aralık günü de davacı firmaya yükleme ile ilgili gerekli maili ve detayı bildirdiğini, fakat davacı firmanın parayı temin edemeyip, yüklemeyi geciktirdiğini, müvekkilinin tüm bu süreçte iyi niyetle satışın gerçekleşmesini beklediğini ve iddia edildiği gibi davacıya satışı yapılan makine ile üretim vb ( davacının talep ettiği 1 günlük numune üretimi dışında ) yapmadığını, Türk Borçlar Kanununun 125. maddesine göre, sözleşmeden dönme halinde, daha önce ifa edilen edimlerin geri istenmesinin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiğini (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E. 2019/643 K. 2019/3904 T. 14.10.2019 ), sözleşmeden dönülmesi sebebiyle müvekkili uhdesinde ortaya çıkan zararların da sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre giderilmesi gerektiğini, Satışın ana koşullarını taşıyan ilgili proforma incelendiğinde kaparonun ödenmesinden itibaren 4 hafta içinde makinenin hazır olacağının kararlaştırıldığını, mail yazışmaları incelendiğinde ise, müvekkilinin bu koşula uyduğu, ancak davacının teslim almaktan kaçındığı hususlarının sabit olduğunu, 02.12.2015 tarihli davacı mailinde, kar yağışı bahanesi ile yükleme talebinin ertelendiğini, 04.12.2015 tarihinde ise “kesme makine üreticisi 5 koli kesilmemiş kapak istiyor hafta içi bizde olabilir mi” diye talepte bulunduğunu ve sonra da 16.02.2016 tarihine kadar sürekli aramalara rağmen davacının cevap vermemesi ve satılan yerine yurt dışından müvekkile yeni gelecek makinenin montörünün organize zorunluluğu ile ödeme talebinde bulunulduğunu, aynı şekilde 17.02.2016, 18.02.2016 tarihlerinde atılan maillere 18.02.2016 tarihli davacının gönderdiği mail ile malı sevk edeceği yerden haber beklediğinden bahisle “ ok teşekkürler, daha haber yok beklemedeyiz “ mailinin gönderildiğini, sürekli diğer maillere ve telefonlara da aynı cevapları verip en son müvekkilinin 23.02.2016 tarihli mailine aynı gün davacı şirket yetkilisi …’nın mail ile “… Bey, Sen Teknisyenleri bekletme, makineyi bir kenara koy, konuştuğumuz gibi bizim iş hafta sonunu bulabilir “ mailini attığını, 06.04.2016 tarihli mailinde ise “ size bu hafta 60.000 EURO ödeyebilirim makineyi de Perşembe – Cuma yükleriz… Yaklaşık on gün sonra kalan ödemeyi yapıp kalıbı yükleriz “ mailini attığını, dolayısıyla müvekkili şirketin malın teslimine hazır olduğu ve malın da teslime hazır bir şekilde uzun bir süre bekletildiği, tüm bunlara rağmen alıcının malı teslim almada ihmalkar davrandığı ve en sonunda da almaktan vazgeçtiği hususlarının sabit olduğunu, Davacıya satışı yapılan makine ile üretim vb (davacının talep ettiği 1 günlük numune üretimi dışında ) yapılmadığını, dava konusu edilen makinenin hafızalı olup makinenin üretim sayısının da numaratörden takip edilebileceği gibi yine makinenin son üretim tarihinin de makine beyninden anlaşılabileceğini, davacının, kendilerinin bu makine ile üretim yapmaları nedeni ile teslimi geciktirdikleri iddialarını kabul etmediklerini, Yine TBK’nın 211. maddesine göre davacının malın teslimine ilişkin yapması gereken masrafa dair hiçbir kayıt ve belgeyi dosyaya sunmadığını, davacı taraf iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte, makineyi müvekkili şirketin teslimden kaçındığı düşünülse dahi TBK 212/3 maddesine göre satılanın devredilmesini isteme niyetinde olan alıcının bu niyetini bildirmediğini, aylarca beklediğini,
TMK 232. maddesine göre alıcının, satış sözleşmesinde kararlaştırılmış biçimde satış bedelini ödemek ve kendisine sunulan satılanı devralmakla yükümlü olduğunu, davacı tarafın kendisine düşen iş bu görevleri yerine getirdiğine dair dosyaya ne bir ödeme belgesi ne de başkaca bir kayıt sunamadığını,Müvekkilinin hiçbir kusur ve katkısı olmadan, “davacının yurtdışından alacağını alamadığı, bozulan ekonomik şartları nedeni ile işten soğuduğundan bahisle makine ve ekipmanları satın almaktan vazgeçtiğini bildirmesi”” üzerine, makine ve ekipmanlar için davacının bu isteği doğrultusunda ve davacıya yapılan satış bedelinden aşağı olmamak üzere ve bu şartla yeni alıcı arandığını, ancak geçen süre ve bu süre içinde oluşan ekonomik şartlardaki bozulmalar ve söz konusu makine ve ekipmanlara yatırımcı bulmaktaki güçlükler nedeni ile makinenin davacı tarafından alındığı dönemde 320.000-360.000 EURO aralığında müşteri ve talep var iken, davacının bir hafta – 10 gün içinde tüm ödemeyi yaparak makineyi kısa sürede sevk alacağı beyanı nedeni ile müvekkili tarafından tercih edilmesi sebebiyle, üzerinden geçen 7 aylık sürede bu günün koşullarında makine ve ekipmanlarına ancak 225.000 EURO bedelle müşteri bulunduğunu, bu durumun davacıya Beyoğlu … Noterliğinin 24.10.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ihtar edildiğini ve 3. kişiye 225 000 euro bedelle makinenin satışına onayı mevcut değil ise ihtarnamenin tebliğinden itibaren en geç 10 gün içinde bakiye satış bedeli ve sair izah edilen masrafları müvekkiline nakden ve defaten ödeyerek makine ve ekipmanların müvekkili işyerinden teslim alınması hususunun ihtar edildiğini, ilgili ihtarın 26.10.2016 günü davacıya tebliğ edilmiş olup cevaben İzmir … Noterliği 04.11.2016 gün ve … sayılı davacı ihtarı keşide edilerek peşinat olarak ödenen bedelin iadesinin istenildiğini, 16.10.2015 günü akdettiği proformaya istinaden 29.10.2015 günü peşinat ödeyen, ancak bakiye bedeli uzun süre ödemekten ve geçen süreçte makineyi teslim almaktan kaçınan, müvekkili tarafından her sorulduğunda müvekkili ödeme ve teslim konusunda oyalayan, geçen sürece rağmen en sonunda ise yurtdışından alacağını alamadığı, bozulan ekonomik şartları nedeni ile işten soğuduğu vb gerekçelerle makine bedelini müvekkiline ödemeyerek, müvekkilinin fabrikasında satış sözleşmesi akdi sebebi ile üretimden kaldırılarak bir köşede atıl halde davacının teslim alması için bekletilen makineyi teslim almayan davacının açtığı davada, bu süreçte oluşan tüm zararların ve satışın gerçekleşmemesi sebebi ile oluşan zararların müvekkili şirketin zararı olarak hesaplanması gerektiğini, aksi durumun hakkaniyete aykırılık teşkil edeceğini belirterek, İlk Derece Mahkemesinin davanın kısmen kabulüne dair kararının talepleri gibi bozulmasına, eksik hususlar ve değerlendirmelerin giderilmesi sonucunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında ticari alım satıma konu makinenin teslim edilmediği iddiasından kaynaklanan, davacı tarafça davalıya ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalının kullanımında bulunan ikinci el kapak makinesi ve kapak kalıbı ekipmanlarının davacıya satışına dair 16.10.2015 tarihli proforma fatura düzenlendiği (İngilizce dilinde), bilirkişi raporuna göre, faturada satış bedelinin; 300.000 Euro, teslim yerinin; … Fabrikaları, teslim süresinin; depozito ödemesinin alınmasından 4 hafta sonra (teslime hazır olacağı), ödeme termininin; %25 kısmı 75.000 Euro’nun siparişte depozito, makine ve ekipmanların gönderilmesinden önce %75 225.000 Euro olarak belirtildiği, davacı tarafça 29/10/2015 tarihinde 75.000 Euro’nun ödendiği, bilahare söz konusu sözleşmenin taraflarca feshedildiği görülmektedir. TBK Madde 112- Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. TBK’nın 125/3- Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir. Mahkemece, davacı tarafın peşinatı yatırmasına rağmen söz konusu makineyi alma konusunda ihmalkar davrandığı, yine her ne kadar davalı taraf 2.el makineyi aktif olarak kullanmış ise de 3 kişiye satış hakkını kullanamadığı, bu nedenle de hakkaniyet, olayın oluş şekli, hak ve nesafet gözetildiğinde ödenen miktarın tamamını iadesinin gerekmediği, davalı zararının açıkca belirlenebilecek durumda da olmaması nedeniyle hakimin hakkaniyet icabı iade edilmesi gereken miktardan mahsup yapabileceği gözetildiğinde, sözleşmede açıkca bir teslim günü belirlenmediği, bu nedenle birlikte ifa koşulunun bulunduğu, ancak her iki tarafın da ifayı talep edecek davranışlar sergilemediği, davacının bakiye satış bedelini ödemediği, davalı tarafın da makineyi teslim için önelde bulunmadığı, bu nedenle oluşan zarara ortak katlanmaları gerektiği yönünde oluşan kanaat uyarınca, yatırılan bedelin %50’sinin tenkis edilerek davacı tarafa iadesine karar verilmiş ise de, yapılan değerlendirme isabetli olmadığı gibi, araştırma, inceleme ve hükme esas alınan bilirkişi raporu da karar vermek için yeterli değildir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; söz konusu gerçekleşmeyen satış işleminden dolayı müvekkilinin zararlarının; geçen süreçte satış bedelinin düşmesinden dolayı 75.000 EURO, lokma setleri yaptırılması masrafları, sökme- takma ve numune üretimlerinden dolayı 1340 EURO ve 59.750 TL olmak üzere ve toplam 76.340 EURO ve 59.750 TL olduğunu, davacının talep ettiği numune üretimi için 840 Euro hammadde + 250 TL İşçilik +200 TL elektrik gideri yapıldığını, satış sürecinde davacının müvekkilinden talep ettiği kesme makinesi için numune gönderimi için 500 Euro daha masraf yapıldığını, yine söz konusu makinenin davacıya teslim için sökülmesinden bu yana çalışmayarak müvekkili şirket içinde atıl halde bekletilmesinin (1,5 yıla yakındır beklediği dikkate alındığında) ayrıca bir depolama masrafı oluşturduğu ve bunun da kullanılamayan alan açısından zarara sebebiyet verdiğini, davacıya gönderilen ihtarname ile zararlarını (fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı olarak) davacının kaparo olarak ödediği 75.000 euro peşinattan mahsup ettiğini ve kalan bedelin müvekkiline en geç 10 gün içinde gönderilmesinin talep edildiğini, bakiye satış bedelini sevkiyattan önce ödemeyerek malı teslim almakta 1,5 yıla yakın geciken ve bilahare subjektif nedenlerle satıştan vazgeçtiğini beyan eden davacının gerçekleşmeyen satış sebebi ile müvekkilinin zararlarına katlanması gerektiğini, davacının ödediği peşinattan söz konusu bedellerin mahsubunun haklı ve yasaya uygun olmakla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece alınan kök bilirkişi raporunda, davalının, zarar talebini kaydi ortamda üretim yönetimi- maliyet muhasebesi verileri ile ispatlayamadığı belirtilmiştir. Bu rapora karşı davalı vekili tarafından sunulan dilekçe ile somut itirazlar ileri sürülmüştür. Mahkemece itirazların değerlendirilmesi için alınan ek raporda ise bu itirazlar tek tek değerlendirilmemiştir. Davalı vekilince ek rapora karşı ibraz edilen beyan dilekçesinde, yeni bir bilirkişi heyeti teşekkülü ile itirazları hususlarında dosya kapsamında yer alan yazışmalardaki davacı talimatları, faturaları ve diğer deliller ile müvekkilinin kayıt ve belgeleri ve makine numaratörü incelenmek suretiyle yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edilmiştir. Karar duruşmasında da davalı vekili itirazlarını tekrar etmiştir. Mahkemece davalı vekilinin taleplerinin ayrı bir dava konusu olduğu gerekçesi ile reddine karar verilmiş ise de, karar gerekçesinden, davalı vekilinin talepleri dikkate alınarak ulaşılan sonuca göre karar verildiği anlaşılmaktadır. Davalı vekili tarafından dosyaya taraflar arasında söz konusu alım satıma dair mail yazışmaları ibraz edilmiştir. Yine davacı tarafça her ne kadar makinenin kendilerine gönderilmeyerek müvekkili şirket hizmetinde kullanılmaya devam edildiği iddia edilmiş ise de, bu iddianın gerçeği yansıtmadığını, satışı yapılan makine ile üretim vb (davacının talep ettiği 1 günlük numune üretimi dışında) yapılmadığını, dava konusu makinenin hafızalı olup makinenin üretim sayısı numaratörden takip edilebileceği gibi makinenin son üretim tarihinin de makine beyninden anlaşılabileceğini, bu hususun bilirkişi incelemesi ile tespit edilebileceğini, yine bilirkişi raporlarında makinenin piyasa fiyatınını kurullarınca tespit edilemediği belirtilmiş, bu hususta davalı vekili, fiyat farkının tespiti hususunda, bu süreçte makinede oluşan eskime payı ve kur farkının da dikkate alınmadığını beyan etmiştir. Davalı kendisinin de davacıdan alacaklı olduğunu bildirerek bu alacağı ile davacıya olan borcunun takas edilmesini isteyebilir. Türk Borçlar Kanununun 143/1 (BK.122.mad.) maddesi uyarınca, takas, borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesiyle vaki olacağından, takasın sağlanması için mutlaka ayrı bir dava veya karşı dava açılması gerekmez.
HMK’nın 297. maddesi uyarınca mahkemece yapılan yargılama sırasında, tarafların tüm iddia ve savunmalarının karşılanıp, tartışılması, taleplerin dayanağı olan deliller ayrı ayrı değerlendirilerek her birtalep yönünden yeterli ve denetime elverişli gerekçelerle sonuca varılması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta, davalı kendisinin de davacıdan alacaklı olduğunu bildirerek bu alacağı ile davacıya olan borcunun takas/mahsup edilmesini istediğinden davalının bu talebinin usulünce araştırılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda mahkemece, dava konusu satışa dair taraflar arasındaki mail yazışmaları ve dosya kapsamındaki diğer deliller incelenerek, TBK 212 ve 213. maddelerinde düzenlenen “Satıcının temerrüdü”, TBK 235 ve 236. maddelerinde düzenlenen “Alıcının temerrüdü” hükümleri uyarınca değerlendirme de yapılmak suretiyle, davacı talebi ve davalının tüm karşı alacak taleplerinin yerinde olup olmadığı, konusunda uzman bilirkişilerden oluşan heyetle makine üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılarak makinenin satıştan sonra davalı uhdesinde kullanılmaya devam edilip edilmediği, edilmiş ise süresi ve tarihlerinin tespit edilerek, bu hususta tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi, dosyaya ibraz edilen faturalar, diğer deliller, tüm belge ve kayıtlar incelenerek davalının alacak talep edip edemeyeceği, edebilecek ise miktarının belirlenmesi, tarafların bilirkişi raporlarına itirazları da ayrı ayrı incelenip değerlendirilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Kabule göre de, davalının zamanaşımı def’inin incelenmesine dair “Sözleşmeden doğan davalarda genel zamanaşımına bağlı süreler geçerli olup, her ne kadar davalı tarafça 1 yıllık hak düşürücü süreden bahsetmiş ise de söz konusu ödemenin borcun ifası kapsamında olmadığı, peşin ödeme olup sözleşmenin taraflarça ifasının beklenme süresi nedeniyle 1 yıllık hak düşürücü süreye bağlı tutulamayacağı anlaşıldığından yetki itirazı reddedilmiştir.” şeklinde değerlendirme yapıldığı görülmekle, “yetki itirazının reddi” şeklinde yapılan değerlendirmenin de usule uygun olmadığı anlaşılmaktadır. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının KABULÜ ile; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/09/2019 tarih ve 2018/271 Esas – 2019/1004 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde kendilerine iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/03/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.