Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/292 E. 2022/482 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/292 Esas
KARAR NO: 2022/482 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/1431 Esas – 2019/1037 Karar
TARİH: 06/11/2019
DAVA: Tanıma Ve Tenfiz
KARAR TARİHİ: 30/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, taraflar arasında 07/05/2008 tarihinde imzalanan 7000 metrik tonluk demir hurdasının Ukrayna’dan Türkiye’ye teslimini öngören … numaralı Satış Sözleşmesi’nin ifası sırasında çıkan uyuşmazlık üzerine taraflar Satım Sözleşmesi’ndeki tahkim şartı uyarınca uyuşmazlığın Londra Deniz Hakemleri Birliği (LDHB) nezdinde tahkim yoluyla çözümlenmesi yoluna gittiklerini, LDHB bünyesinde görülen tahkim yargılamasında hakem … tarafından verilen 03/10/2016 tarihli kararın temyiz edilmesi sonrasında 18/07/2017 tarihinde verilen ve 08/09/2017 tarihinde kesinleşen karar ile davalının müvekkiline ödemede bulunmasına karar verildiğini ileri sürerek Londra Deniz Hakemleri Birliği hakemi … tarafından 18/07/2017 tarihinde verilen ve 08/09/2017 tarihinde kesinleşen hakem kararının Türkiye’de tanınması ve tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, MÖHUK m. 60 ile “kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olan yabancı hakem kararları tenfız edilebilir” hükmüne yer verildiğini, davacının tenfizini talep ettiği kararın ise sadece masraflara ilişkin olduğunu, hakem tarafından imzalanmış 08/09/2017 tarihli belgenin 7. maddesinde “iş bu karar İngiltere’de yürürlüğe konulabilir ve uygulanabilir” ifadesine yer verildiğini ve bu kapsamda kararın Türkiye’de tenfiz edilmesinin mümkün olmadığını, dava dilekçesinde tenfizi talep edilen hakem kararının ve bu kararın kesinleşme şerhini içeren belgenin eklenmediğini, müvekkiline tahkim sürecinin başlatıldığına dair tebliğ yapılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 06/11/2019 tarih ve 2017/1431 Esas 2019/1037 Karar sayılı Kararı ile; ” ….…Dava, yabancı hakem kararının tanınması ve tenfizine ilişkin olmakla ve MÖHUK 1/2. maddesinin atfı dolayısıyla Türkiye ve Birleşik Krallığın da taraf olduğu 1958 tarihli Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizine ilişkin New York Sözleşmesi gereğince değerlendirme yapılmıştır.Davacı vekilince tanınması ve tenfizi istenen hakem kararının İngilizce aslı ve resmi tercümesi, ayrıca ilgili kararın yürürlüğe konulabilir ve uygulanabilir olduğuna dair 08/09/2017 tarihli kesinleşme şerhinin aslı ve resmi tercümesi dosyaya sunulmuş olmakla, davalı vekilinin bu belgelerin eksik olduğu yönündeki savunmalarına itibar edilmemiştir. Yine her iki ülkenin New York sözleşmesine taraf olması itibariyle Türkiye ve İngiltere arasında karşılıklılık esası olmadığı yönündeki davalı savunmaları yerinde görülmemiştir.Davalı tarafça davaya konu karardaki alacağın zamanaşımına uğradığı ileri sürülmüş ise de tahkim yargılamasına esas olan revision au fond prensibi kapsamında mahkememizce yalnızca tanıma ve tenfiz koşullarının olup olmadığı yönünde inceleme yapılabileceği, kararın esasına ilişkin inceleme yapılamayacağı, gözetilerek bu savunmaya da itibar edilmemiştir. New York sözleşmesinin V.maddesi 1.bendi gereğince anılan maddede sayılan haller davalı tarafça ispat olunamaz ise hakem kararının tanınması ve icrası isteği reddolunmaz.İlgili maddede 5 alt bent halinde sayılan hallerden b)alt bendindeki” Aleyhine hakem hükmü öne sürülen tarafın hakemin tayininden veya hakemlik prosedüründen usulü dairesinde haberdar edilmemiş olduğu, yahut da diğer bir sebep yüzünden iddia ve müdafaa vasıtalarını ikame etmek imkanını elde edememiş bulunduğu” koşul yönünden, davalı tarafça cevap dilekçesinde tahkim sürecinin başladığına dair tebliğat yapılmadığı ileri sürülmüş ise de, davaya konu tanınması ve tenfizi istenen 18/07/2017 tarihli kararaın dayanağı olan 03/10/2016 tarihli hakem kararında f bendinde “iki taraf adına hareket eden avukatlardan yazılı bildiriler ve kanıtlayacı belgeleri aldım” ibaresi karşısında davalı vekilinin bu savunması da mahkememizce yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak davacı tarafça usulünce aslı ve tercümesi sunulan 18/07/2017 tarihli hakem kararının tanınması ve tenfizi yönünden engel hallerin mevcut olmadığı belirlenmekle tanıma ve tenfizi isteminin kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiş, vekalet ücreti ve harcın taktirinde ıslah dilekçesi gözetilmiştir.” gerekçeleri ile; “Davanın kabulü ile, Londra Deniz Hakemleri Birliği hakemi … tarafından verilen 18/07/2017 tarihli hakem kararının tanınması ve tenfizine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının müvekkili aleyhine Hollanda Amsterdam Mahkemesine başvurarak aynı hakem kararı hakkında Hollanda’da da bir tanıma ve tenfiz davası açtığını, davacının davasını her iki ülkede birden açmış olmasının hakem kararında bildirilen bedeli iki defa elde edecek olması anlamına geldiğini, dolayısıyla derdestlik itirazında bulunduklarını, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 60. maddesi uyarınca yabancı bir hakem kararının tenfiz edilebilmesinin başlıca şartının ilgili kararın kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış olması olduğunu, fakat davacının tanıma ve tenfizini talep etmiş olduğu kararın masraflara ilişkin bir karar olduğunu, Davacı tarafından dosyaya sunulmuş olan … imzalı ve 08.09.2017 tarihli belgenin 7. maddesinde açıkça “İş bu karar İngiltere’de yürürlüğe konulabilir ve uygulanabilir” denilmekte olduğunu, bu kapsamda ilgili kararın Türkiye’de tenfiz edilmesi ve icrai kuvvet kazanmasının mümkün olmadığını, Davacının 18/07/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile davasını tam ıslah yolu ile tanıma ve tenfiz davasından alacak davasına dönüştürdüğünü, davacının açmış olduğu dava tanıma ve tenfiz davası olup, iş bu davada “tenfize konu alacağın tahsili” yönünde bir hüküm kurulamayacağını, ancak davacının ıslah talebinin açık olduğunu, bu durumda davanın reddi gerekirken mahkemece ıslah talebinin geçerli kabul edildiğini ve davacının kazanacağı vekalet ücretinin bu ıslah rakamı üzerinden belirlendiğini, fakat dava türünün değişmesine karşın hiçbir açıklama yapılmadığını, aşan taleplerinin reddine dahi karar verilmediğini, Davacının dava dilekçesindeki konu kısmı ile netice-i talep kısmının uyuşmadığını, “davanın konusu” kısmında 18/07/2017 tarihli hakem kararının tanınması ve tenfizini talep edilirken, “netice-i talep” kısmında ise 08/09/2017 tarihli hakem kararının tanınması ve tenfizinin talep edildiğini, bu çelişki belirtilmesine rağmen mahkemenin “davayı aydınlatma görevi” kapsamında davacı tarafa süre vermediğini yada gerekçeli kararında bu hususa değinmediğini belirterek hükmün derdestlik itirazları, hükmün Türkiye’de tenfizinin mümkün olmaması, davanın tam ıslah yoluyla alacak davasına dönüştürülmesi ve tanıma tenfiz davasında alacağın tahsili yönünde hüküm kurulmasının mümkün olmaması nedenleriyle kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, yabancı hakem kararın tanınması ve tenfizi istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Taraflar arasında akdedilen satış sözleşmesinin ifası için sözleşmedeki tahkim şartı gereğince hakeme başvurulmuş olup, hakemin demuraj ücretinin tahsiline ilişkin 03/10/2016 tarihli kararında hükmedilen masraflara itiraz edilmesi üzerine satıcı masraflarına ilişkin olarak 18/07/2017 tarihli karar verilmiş ve her iki karar da 08/09/2017 tarihinde kesinleşmiştir. İş bu dava 18/07/2017 tarihli kararın tanınması ve tenfizi istemine ilişkin olup, hakem kararının Londra’da verilmiş olması nedeniyle uyuşmazlığa tenfiz şartları bakımından Türkiye’nin de taraf olduğu “New York Sözleşmesi” hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. New York Sözleşmesine göre tenfiz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesi gerekmekte olup, yabancı hakem kararlarının tenfizini engelleyen haller New York Sözleşmesinin (V). maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre hakem kararının konusunu teşkil eden uyuşmazlığın tanıma veya tenfiz istenilen ülkenin hukukuna göre tahkim yoluyla çözümünün mümkün olmaması ve hakem kararının kamu düzenine aykırı olması hususlarının resen dikkate alınması gerekir. Tahkim anlaşmasının taraflarının ehliyetsiz olması veya tahkim anlaşmasının geçersiz olması, hakkında hakem kararının tenfizi istenen tarafın hakem seçiminden veya tahkim yargılamasından usulen haberdar edilmemiş olması veya delillerini sunma imkânından mahrum edilmesi, hakem kararının, tahkim anlaşmasında yer almayan bir hususa ilişkin olması veya tahkim anlaşmasının sınırlarını aşması, hakemlerin seçimi veya hakemlerin uyguladıkları usulün, tarafların anlaşmasına, böyle bir anlaşma yok ise hakem hükmünün verildiği yer hukukuna aykırı olması, hakem kararının tabi olduğu veya verildiği yer hukuku hükümlerine göre kesinleşmemiş veya icra kabiliyeti kazanmamış veya verildiği yer mahkemesi tarafından iptal edilmiş olması hususları ise ancak taraflarca ileri sürülmesi halinde dikkate alınır. Taraflar arasında imzalanan sözleşme demir çelik hurdası satışına ilişkin olup, sözleşmeyle alakalı uyuşmazlık halinde uyuşmazlığın Londra’da tahkim yolu ile çözüleceği kararlaştırılmış olup, tahkim yolu ile çözümlenebilecek bir uyuşmazlık söz konusudur. 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 60-63. maddelerinde yabancı hakem kararlarının tenfizi düzenlenmiştir. Buna göre, yabancı bir hakem kararının tenfizini isteyen taraf dilekçesine tahkim sözleşmesi veya şartının, aslı yahut usulüne göre onanmış örneğini, hakem kararının usulen kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcılık kazanmış aslı veya usulüne göre onanmış örneğini, sayılan belgelerin tercüme edilmiş ve usulen onanmış örneklerini eklemek zorundadır. Davacı vekili, tahkim sözleşmesinin aslının onanmış sureti ile tercümesini yabancı hakem kararının apostil şerhli ve tercümesi yapılmış belge örneklerini ibraz etmiştir. Dava konusu 18/07/2017 tarihli yabancı hakem kararının, daha önce asıl uyuşmazlığın çözümüne ilişkin olarak verilen 03/10/2016 tarihli hakem kararına itiraz üzerine satıcı masraflarına ve diğer masraflara ilişkin olarak verildiği, aynı zamanda 03/10/2016 tarihli karar ile hükmedilen tutardan da söz edildiği, her iki kararın da 08/09/2017 tarihinde kesinleştiği dikkate alındığında, 18/07/2017 tarihli kararın tenfize konu edilebilecek bir karar olduğu açıktır. Dava konusu yabancı hakem kararında kamu düzenine aykırılık teşkil edebilecek bir hususa da rastlanılmamıştır.Kararda kararın İngiltere’de yürürlüğe konulup uygulanabileceği belirtilmiş ise de, bu belirleme tenfizinin sadece İngiltere’de mümkün olduğu anlamına gelmemektedir. Yine davacı tarafça aynı kararın Hollanda’da tanınması ve tenfizi istemli bir dava açıldığı belirtilerek derdestlik itirazında bulunulmuş ise de, kararın bir an önce infazının sağlanabilmesi için farklı ülke mahkemelerinden talepte bulunulmasına engel bir durum söz konusu olmayıp, kararda hükmedilen tutarın tahsil edilmiş olmasına rağmen ikinci kez farklı bir ülkede tahsilinin talebi halinde ise davalı tarafça ödeme savunmasında bulunulabilmesi mümkündür.Davacı vekilince 18/07/2018 tarihli ıslah dilekçesi sunularak kurdaki yükseliş nedeniyle dava harç yönünden ıslah edildiği belirtilmiş, 13/03/2019 tarihli duruşmada da alacağın tahsili yönünde bir taleplerinin olmadığı açıklanmış olup, davalı tarafın davanın eda davası olarak ıslah edildiği yönündeki itirazı haklı görülmemiştir, kaldı ki davacı vekilinin vekaletnamesinde tam ıslah yetkisi de bulunmamaktadır. O halde mahkemenin davanın kabulü yönünde vermiş olduğu kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.Öte yandan davalı vekili ıslah dilekçesi dikkate alınarak davalı aleyhine vekalet ücreti takdir edildiğini ileri sürmüş olup, yukarıda açıklanan davacı ıslahının iş bu davada herhangi bir etkisi bulunmamakla birlikte söz konusu ıslahtan sonra yükselen kur nedeniyle davacı tarafça bir kısım nispi harç yatırıldığı anlaşılmaktadır. Oysa Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27/06/2019 tarih 2017/19-930 Esas 2019/812 Karar sayılı ilamından da anlaşılacağı üzere, yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin davalar maktu harca tabi olup, mahkemece bu husus dikkate alınmayarak nispi harca hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, davalı aleyhine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 355, 353/1-b2 m. uyarınca hükmün kaldırılması, harç ve vekalet ücreti yönünden düzeltme yapılarak yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/11/2019 tarih ve 2017/1431 Esas 2019/1037 Karar sayılı kararının HMK’nın 355, 353/1-b2 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurularak; 1-Davanın KABULÜ ile, Londra Deniz Hakemleri Birliği hakemi … tarafından verilen 18/07/2017 tarihli hakem kararının tanınması ve tenfizine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL karar harcının, davacı tarafından yatırılan 10.040,60 TL (31,40.TL peşin harç + 7.930,20 TL tamamlama harcı+ 2.079,00.TL ıslah harcı) harçtan mahsubu ile bakiye 9.959,90 TL’nin talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından sarf edilen 80,70.TL peşin harç ve 1.365,70.TL yargılama giderleri toplamı 1.446,40.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davalı tarafından sarf edilen herhangi bir masraf bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 5.100,00.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde ve karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 10.074,18.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 8-İstinaf aşamasında davalı tarafından sarf edilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 47,20 TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri toplamı 168,50.TL’nin istinaftaki haklılık durumuna göre 84,25 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalanın davalı üzerinde bırakılmasına,9-Artan gider avansı varsa talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 30/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.