Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/278 E. 2022/480 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/278 Esas
KARAR NO: 2022/480 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/741 Esas – 2016/649 Karar
TARİH: 06/10/2016
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 30/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin 1.286.000 adet hissenin karşılığı olan 12.860,00 TL sermayeye sahip hissedarı olduğunu, dava konusu genel kurul kararlarının her birinin oylamasından sonra müvekkilinin iptal davasının koşulu olan muhalefet bildiriminde bulunma ve bunu tutanağa aktarma olgusunu yerine getirmiş bulunduğunu, 2009 ve 2020 faaliyet yılına ilişkin 31/12/2009, 31/12/2010 İşletme Ayrıntılı Bilançoları ile 01/01/2009-31/12/2009 ve 01/01/2010-31/12/2010 dönemlerine ilişkin işletme ayrıntılı gelir tabloları gerçeği yansıtmadığından, Bilanço ve Gelir/Gider hesaplarının onayına ilişkin 4 nolu genel kurul kararının yasa ve sözleşme ile dürüstlük kurallarına aykırı nitelikte olduğunu, aynı nedenle çoğunluğun bilanço onayı ve buna bağlı olarak oluşturduğu yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin ibrası, yönetim kurulu üyeleri ve denetçinin seçimine ilişkin 5 ve 7 nolu kararların da yasa ve ana sözleşme ile dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu ve iptali gerektiğini, sermaye artırımına ilişkin olarak çoğunlukla alınan 9 nolu genel kurul kararının da iptalinin gerektiğini, şirketin nakit sermaye gereksiniminin bulunmadığını, her ne kadar sermaye yedeklerinin nereden oluştuğu belli olmamasına karşın olağanüstü yedeklerden artırılan 600.000,00 TL dışındaki nakdi sermaye artırımının ortaklığın sermaye ihtiyacından çok azınlık pay sahiplerini zarara uğratma amacına yönelik alındığını ileri sürerek davalı şirketin 14/03/2011 tarihinde yapılan 2009 ve 2010 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısında alınan 4, 5 (YK üyesi … ve … ile denetçi …’nun ibrası dışında), 7 ve 9 nolu kararların yasaya, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırılıkları nedeniyle iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili şirketin 2009 ve 2010 yıllarına ilişkin İşletme Ayrıntılı Bilançoları ve İşletme Ayrıntılı Gelir tablolarının gerçeği yansıttığını ve şirketi zarara uğratan herhangi bir işlemin söz konusu olmadığını, davacının gerçeği yansıtmadığı iddiasına dair somut bir gerekçe sunmadığını, sadece tablolardan bazı rakamları alarak bunların şirketi zarara uğratan işlemler olduğu soyut iddiasını öne sürdüğünü, davacının bu işlemlerin şirketi nasıl ve ne şekilde zarara uğrattığını somutlaştıramadığını, müvekkili şirketin yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerinin şirketin işleyişi için zorunlu olan kararları almakta ve tamamen yasa ve usule uygun davrandıklarını, davacının bir kısım yönetici ve denetçilerin ibrasında olumlu oy kullandığını, ancak bu ayrım için haklı sebepleri bulunmadığını, davacı taleplerinin şirketin faaliyetini engel olmaya yönelik olduğunu, davacı yanın nakdi sermaye artırımına ilişkin olarak alınmış 9 nolu karara yönelik iddiaların da dayanaktan yoksun olduğunu, sermaye artırımının bir bölümünün olağanüstü yedeklerden karşılanmış olduğunu, karşılığında davacıların da içinde bulunduğu ortaklara bedelsiz hisse verildiğini, öte yandan genel kurulda alınan sermaye artırımında yeni pay alma hakkı davacılardan ve diğer ortaklardan esirgenmediğine göre pay sahiplerine eşit işlem ilkesinin ihlal edildiğinden bahsedilmesinin mümkün olmadığını, davacı yanın azınlık haklarını belirli amaçlara ulaşmak için şirket aleyhine kullandığını, davacının müvekkili şirketin işleyişini güçleştirmek ve haksız amacına ulaşmak için dava açtığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/10/2016 tarih ve 2014/741 Esas 2016/649 Karar sayılı Kararı ile; “.…Dosyaya celp olunan belge ve bilgiler, usul ve yasaya, dosyada ki belge ve bilgilere uygun, itirazlar yerinde bulunmayan, haklı gerekçelere dayanan, karar vermeye yeterli olduğu kabul ve taktir olunan bilirkişi kök ve ek raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davalı şirketin ticari defter ve bilançolarında, bilanço ve eklerinin davalı şirketin gerçek durumunu yansıtmadığı yönünde her hangi bir kanıt sunulmadığı gibi dosya içeriğinde de böyle bir hususun varlığı tespit edilemediği, bunun sonucu olarak da, dava konusu genel kurulda alınan 2009-2010 yıllarına ilişkin bilanço ve gelir / gider hesaplarının oylanmasına ilişkin 4 numaralı kararda yasaya, ana sözleşmeye ya da iyi niyet kuralına aykırılık bulunmadığı, esasen davacının davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri ve denetçisinin seçimine ilişkin 5 ve 7 numaralı kararların iptal sebepleri ve 2 numaralı bilanço ve eklerinin oylanmasına ilişkin kararla bağlandırılarak iptali istenmiş olduğu kanaati hasıl olduğundan, 5 ve 7 numaralı kararlar açısından da her hangi bir kanuna ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırılık tespit edilmediğinden, bu maddelerin iptaline yönelik talebin reddine, dava konusu genel kurulda alınan sermaye arttırımına ilişkin 9 numaralı kararda ise; sermaye arttırımının, sermaye ihtiyacından kaynaklandığının somut deliller ile ispat edilmesi gerekirken, davalı tarafından bu denli yüksek miktarla sermaye arttırımı yapısının gerekçelerini somut deliller ile ispatlayamadığından, iyi niyet kurallarına aykırı olarak alınan 9 numaralı kararın iptaline dair taktiren aşağıda ki şekilde hüküm kurma gereği hasıl olmuştur.”gerekçeleri ile; “1-Davanın kısmen kabulüne, Davalı şirketin 14.03.2011 tarihli Genel Kurulunda alınan 9 nolu kararın iptaline,Fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Hükme esas alınan bilirkişi raporunun Yargıtay denetimine elverişli olmadığını, zira söz konusu 10/12/2012 tarihli bilirkişi raporunda yer alan tespit ve değerlendirmelerin VUK, Kurumlar Vergisi Kanunu, ve 1 Seri no.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’ndeki dönemsellik kavramı ve ilkesine aykırı düşmekte olduğunu, dava konusu 2009 ve 2010 yılı faaliyet yılına ilişkin gelir gider hesapları, mali tablolar ve bilanço kapsamlı değerlendirilmediği gibi, bilançoda ve gelir/gider tablolarında işaret ettikleri rakamların alt hesapları ve detayları incelenmeden görüş ve tespitler bulunulduğunu, Bilirkişi raporunda itirazlarına konu rakamların nasıl oluştuğu konusunda hiçbir inceleme yapılmadığını ve bilançoda gözüken rakamlarının alt hesapları ve detaylarının incelenmediğini, Nitekim 2008 yılı bilançosuna ilişkin yapılan iş ve işlemler ile ilgili mali tabloların gerçeği yansıtmadığı hususunun mahkeme kararları ile kesinleşmiş olması, buna bağlı 2009 ve 2010 yılı bilançolarının kesinleşen mahkeme kararlarına konu kayıtlar nedeniyle devamlılık ilkesi uyarınca şirketin gerçek durumunu yansıtmadığının 2.inci ek bilirkişi raporu ile de tespit edildiğini, bu tespit karşısında dava konusu edilen davalı şirketin 14/11/2011 tarihli genel kurul toplantısında alınan 4,5 ve 7 nolu kararlarının da iptalinin gerektiğini belirterek hükmün reddedilen kısım yönünden kaldırılmasını istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Sermaye artırımının zorunluluğunun ve gerekçelerinin somut delillerle ispatlandığını, şöyle ki, 2009-2010 yıllarına ait Mali Tablolarda Sermaye Yedekleri Hesabındaki 50.000.000 TL’nin müvekkili şirketin dava dışı … San. ve Tic. A.Ş.’ne (…) olan borcundan kaynaklanmakta olduğunu, dava dışı…’nın %93,9 pay ile ortak olduğu müvekkilinin davalı şirketten 50.000.000 TL alacağı bulunmakta olduğunu ve bu borcun davalı tarafından nakden veya başka bir şekilde ödenmesinin mümkün olamadığını, …’nın alacağını nakden tahsil etmekten vazgeçerek bu tutarı borçlu davalı şirketin sermayesine ilave edilmesine rıza gösterdiğini, böylelikle 50.000.000 TL tutarındaki borç davalının bilançosunda borçlardan çıkarılarak Sermaye Yedekleri hesabına alındığını, eğer sermaye artışı gerçekleştirilmez ise bu tutarın (50.000.000 TL) sermaye yedekleri hesabından çıkarılarak Borçlar hesabına alınması gerekeceğini, ki bu durumda davalı şirketin 2009 ve 2010 yılları Öz Sermayesinin negatif olacağını, yani borca batık hale geleceğini, 50.000.000 TL tutarındaki alacağın sadece bir kısmının sermayeye ilave edilmesinin de çözüm olmayacağını, çünkü müvekkilinin sermaye artışında kullanılmayan geri kalan borcu ödeme imkanının da bulunmadığını, söz konusu borcun gittikçe daha da büyüyeceğini ve davalı şirket tarafından ödenmesi mümkün olamayacak boyutlara ulaşacağını, yapılan bu sermaye artışı ile hem davalı şirket hem de aralarında davacı şirketin de bulunduğu bütün şirket ortaklarının menfaatine olduğunu, Karara esas alınan bilirkişi raporundaki …’nın şirket ortağı olduğu ve karara esas borçlanma ile ilgili kayıtların sunulmadığına dair değerlendirmenin hatalı olduğunu, mahkemeye sunulan 17/04/2014 tarihli dilekçe ekinde bilirkişi tarafından eksik olduğu belirtilen tüm belgelerin dosyaya ibraz edildiğini, ayrıca bilirkişiler tarafından Yevmiye Defterlerine yapılan kayıtlar incelenmediğinden, avans mahiyetinde sermaye yedekleri hesabında bulunan tutarın nakit bir tutar olmadığı ve …’nın hesabına borç kaydının, buna karşılık da 539 nolu Sermaye Yedekleri Hesabına alacak kaydının yapılmış olduğunun tespit edilmediğini, Karara dayanak alınan bilirkişi raporunda, 2009-2010 yılı bilançolarının kesinleşen mahkeme kararlarına konu kayıtlar sebebiyle, devamlılık ilkesi uyarınca şirketin gerçek durumunu yansıtmadığı sonucuna varıldığını, oysa bilirkişiler sözkonusu mahkeme dosyalarını detaylı bir şekilde incelemiş olmakla, gerçek durumu yansıtır kayıtlardan sonra ortaya çıkacak durumu tayin ve tespit edebilecek iken, ihtiyacın varlığına göre sermaye artışı yapılması gerekeceği şeklindeki değerlendirmelerine katılmanın mümkün olmadığını, 2.Ek Bilirkişi Raporu’nda belirtildiği üzere; İstanbul 20.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin dosyasının 02/10/2012 tarihinde karar çıktığını ve 02/12/2013 tarihinde Yargıtay tarafından onandığını, İstanbul 44.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin dosyasının ise 24/02/2012 tarihinde karara çıktığını ve 07/02/2014 tarihinde Yargıtay tarafından onandığını, iptali istenen sermaye artışına ilişkin genel kurulun ise 14/03/2011 tarihinde yapıldığını, bu dosyaların incelenmesi ile sermaye artışına ihtiyaç olup olmadığının tespit edilebilir durumda olduğunu, ancak bilirkişiler tarafından bu yapılmaksızın, ilgili mahkeme kararlarına atıf yapılarak “şirketin finansal bilgi sisteminin gerçek durumunun ortaya konması sağlanmamıştır” denilerek sermaye artış kararının yerinde olmadığının ifade edildiğini belirterek hükmün sadece “ davalı şirketin 14/03/2011 tarihli genel kurulda alınan 9 nolu kararın iptaline” yönelik kısmının kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirketin 14/03/2011 tarihinde yapılan 2009 ve 2010 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısında alınan bir kısım kararların iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. İş bu dava 3 aylık hak düşürücü sürede açılmış olup, davacının iptali istenen 4,5 ve 9 nolu kararlara muhalif kaldığı ve bu hususun zapta geçirildiği, ancak 7 nolu karara ilişkin muhalefet şerhinin bulunmadığı görülmüş olup, bu durumda mahkemece yönetim kurulu üyeleri ile denetçi seçimine ilişkin 7 nolu karara yönelik davanın dava şartı yokluğundan reddi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmesi doğru olmamıştır.Dosya kapsamında mevcut dava konusu genel kurul tutanağına ekli hazirun cetveli ve bilirkişi raporu içeriğinden, davacının davalı şirketin %3,215 oranda ortağı olduğu, en fazla hisseye sahip ortağın ise %93,900 oranda ortak olan dava dışı … San. ve Tic. A.Ş. olduğu görülmüştür. Uyuşmazlık konusu 4 nolu gündem maddesi ile alınan karar, 2009 ve 2010 yılları bilanço ve gelir/gider hesaplarının tasdikine, 2009 ve 2010 yılları dönem zararlarının geçmiş yıl zararları hesabına atılmasına ilişkin olup, bilirkişi kök raporunda bilanço ve eklerinin şirketin gerçek durumunu yansıtmadığı yönünde herhangi bir hususa rastlanılmadığı belirtilmiş, tarafların itirazları üzerine alınan 18/11/2013 havale tarihli ek raporda, davacının 2008 yılına gelen kayıtlar sebebiyle 2008 yılı bilanço kalemlerinde 41.520.000 TL’lik aktifteki maddi olmayan duran varlıklara yönelik itirazının değerlendirilmesi için 2008 yılı bilanço ve gelir/gider tablosuna ilişkin açılan dava dosyasının incelenmesi gerektiği belirtilmiştir. 09/02/2016 tarihli 2.ek raporda ise, yine davacı tarafından davalı şirket aleyhine açılan İstanbul 44. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/118 E. sayılı dava dosyasında 11/09/2009 tarihinde alınan 31/12/2008 işletme bilanço ve gelir tablolarının onayı, kar dağıtımı, ibra kararlarının iptali istemli davaya ilişkin mahkeme kararında, 2008 yılından kalan 41.520.000,00 TL tutarın bilançonun pasif tarafına aktarılmamasının VUK’a aykırı olduğu hususunun kesinleştiği, söz konusu belirlenen kesin hüküm kapsamında 2009 ve 2010 yılı bilançolarının da kesinleşen mahkeme kararı kapsamında maddi olmayan duran varlıklarda yer alan 41.520.000 TL lik tutarın geçmiş yıl zararlarına alınması neticesinde öz kaynak yapısının genel kurula sunulan 2009-2010 yılı mali tablolarda gerçek durumu yansıtmadığı sonucuna varıldığı belirtilmiş, davalı tarafça bu tespite yönelik somut bir itiraz ileri sürülmemiştir. İstanbul 44.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/01/2012 tarih 2011/118 E.,2012/14 K. sayılı kararı ile, bilirkişi incelemesi sonucu şirket sermayesinin tamamen zayi olduğu, şirket borçlarını karşılayamaz hale geldiği, bu sebeple genel kurula sunulan 2008 yılına ait bilançosunun gerçek durumu göstermediği hususlarının tespit edildiği gerekçesiyle bilanço ve gelir tablosu onayı ile kar dağıtımına ilişkin alınan 4 nolu karar ile üye ve denetçi ibrasına ilişkin ibrasına ilişkin 5 nolu kararların iptaline karar verilmiş, kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 07/02/2014 tarih 2012/9601 E., 2014/2051 K. sayılı kararı ile onanmış, 01/07/2014 tarih 2014/6522 E., 2014/12647 K. sayılı kararı ile karar düzeltme istemi de reddedilmiştir. Söz konusu davada hükme esas alınan bilirkişi ek raporu incelendiğinde, 267 nolu duran maddi varlıklar hesabında yer alan 41.520.000,00 TL hesabın muhtevasının tabloda gösterildiği, tabloda gösterilen aktifleştirilmiş gider ve zararların hiçbirinin 38 sayılı Türkiye Muhasebe Standardı, Vergi Usul Kanunun ve Kurumlar Vergisi Kanunu hükümlerine göre tanımlanan gayri maddi haklarla ilgili kriterlere uygun olmadığı, bu nedenle bu kalemler maddi duran varlıklarla ilgili olmadığından aktifleştirilmesinin mümkün olmadığı, bu kalemlerin doğrudan gider yazılması gerektiği, bu nedenle davalı şirket ticari defterlerinde aktifleştirilen geçmiş yıl giderlerinin aktifleştirilmemesi ve 580 kodlu geçmiş yıl zararlarına alınması gerektiği, bu hesaba alındığı zaman da bu tutarın bilançonun pasifinde öz kaynaklar içerisinde negatif olarak yer alacağı ve şirket öz kaynağını etkileyeceği, 31/12/2008 tarihli şirket bilançosundaki öz kaynakların 49.339.983,43 TL olduğu, usulüne uygun düzenleme yapıldığı takdirde bilançosunun 7.819.983,43 TL olacağı, öz kaynaklarının ise -28.647.069,88 TL olacağı, buna göre de şirket sermayesinin tamamen zayi olduğu, borçlarının öz kaynağı ile karşılanamaz duruma geldiği hususlarının tespit edildiği görülmüştür. Bu durumda mahkemece, iş bu davaya konu 2009 ve 2010 yılları bilanço ve gelir/gider tablolarının tasdikine ilişkin karar yönünden kesin delil mahiyetinde sayılabilecek yukarıda açıklanan mahkeme kararı ile iş bu dava dosyasına sunulan 09/02/2016 tarihli 2.ek rapor dikkate alınarak, davalı şirketin maddi olmayan duran varlıklarında gösterilen 41.520.000,00 TL’lik tutarın, geçmiş yıl zararlarına alınması neticesinde öz kaynak yapısının genel kurula sunulan 2009-2010 yılı mali tablolarda gerçek durumu yansıtmadığının anlaşılacağı sonucuna varılarak 4 nolu gündem maddesi ile alınan kararın iptali gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Uyuşmazlık konusu 5 nolu gündem maddesi ile alınan karar ise, yönetim kurulu üyelerinin ve denetçilerin ibrasına ilişkin olup, yönetim kurulu üyesi … ve … ile denetçi …’nun ibrası dışındaki ibra kararlarının, bilanço ve gelir/gider tablolarının gerçeği yansıtmadığı iddiasıyla iptalini istemiştir. Yukarıda açıklandığı üzere bilanço ve gelir/gider tablolarının gerçeği yansıtmadığı tespit edildiğine göre, bu kararla bağlantılı olan ibra kararının da iptali gerektiği kanaatine varılmıştır. Davacı bir kısım üyelerin ibralarında olumlu oy kullanmış ise de, söz konusu üyelerin el koyma nedeniyle TMSF tarafından atanan üyeler olduğu anlaşılmakla, bu ayrımın haklı sebebinin bulunduğu kanaatine varılmıştır. Uyuşmazlık konusu 9 nolu gündem maddesi ile alınan karar ise, davalı şirketin sermayesinin artırılmasına ilişkindir. Şirketin mevcut sermayesi 400.000,00 TL olup, alınan kararla 51.000.000,00 TL olmasına, olağanüstü yedeklerden artırılan 600.000,00 TL ve nakden artırılan 50.000.000,00 TL ile artırım yapılmasına karar verilmiştir. Bilirkişi kök raporunda, şirketin mali durumuna göre sermaye artışına konu edilebilecek tutarın 5.000.000,00 ile 6.000.000,00 TL arasında bir tutar olması gerektiği, bu tutarın üstünde sermaye artışı gerektiğine ilişkin delile rastlanılmadığı, dayanaklarının bulunmadığı belirtilmiş, bunun üzerine davalı taraf sermaye yedekleri hesabında bulunan 50.000.000,00 TL’nin dikkate alınmadığını, sermaye artırım kararının iptali halinde bu tutarın borçlara dahil edileceğini, bu tutarın şirketin büyük ortağı olan … ya olan borçtan kaynaklandığını, yönetim kurulu kararı ve bu şirketin izni ile şirketin sermaye artırımında kullanılmak üzere avans mahiyetinde sermaye yedekleri hesabına alındığını ileri sürmüştür. 18/11/2013 havale tarihli ek raporda bu borcun mahiyetinin açıklanması ve dayanaklarının sunulması gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen, bir açıklama yapılmadığı gibi dayanağı da sunulmamış, 09/02/2016 tarihli 2.ek raporda dayanak sunulmadığının belirtilmesine üzerine yevmiye defteri kayıtlarının incelenmesi gerektiği yönündeki itirazlarının dikkate alınmadığı belirtilmiş ise de, davalı tarafın 2.ek rapor düzenlenmesinden önce bu yönde bir talebine rastlanılmamıştır, kaldı ki yevmiye defterinin ilgili kısmının ve dayanağının davalı tarafça da sunulması mümkünken sunulmamıştır. Dolayısıyla davalı tarafın sermaye artırımı kararına dayanak yaptığı 50.000.000,00 TL borcun varlığını ispatlayamadığı kabul edilmiştir. Öte yandan yukarıda sözü edilen duran maddi varlıklar hesabında yer alan 41.520.000,00 TL’nin geçmiş yıl zararlarına alınması halinde şirketin öz kaynaklarının da etkileneceği açıktır, hatta bilançolar yönünden kesin delil kabul edilen dava dosyasındaki bilirkişi raporunda bu durumda öz kaynakların eksiye düşeceği ve şirketin borca batık hale geleceği belirtilmiştir. İş bu dosyada alınan 09/02/2016 tarihli 2.ek raporda ise, sermaye yedeklerine alınan 50.000.000,00 TL’lik hesaplarla ilgili dayanakların da kaydı tamamlanmadığından bu kapsamda şirketin bilançolarında gerçek durumu yansıtır kayıtlardan sonra ortaya çıkacak ihtiyaca göre sermaye artışı yapılması gerekeceği, şirketin finansal bilgi sisteminin gerçek durumunun ortaya konması sağlanmadan gelinen aşama itibariyle doğru gerekçeler ile sermaye artışı kararı alındığının söylenmesinin mümkün görülmediği belirtilmiştir. Buna göre şirket bilançolarının gerçek durumu yansıtmadığı, dolayısıyla şirketin sermaye artışına ihtiyacı olsa dahi ne tutarda ihtiyacı olduğunun anlaşılamadığı bir aşamada sermaye artışı kararı alınması yasaya ve dürüstlük kuralına uygun görülmemiş olup, mahkemenin bu kararın iptali yönünde vermiş olduğu kararında isabetsizlik görülmemiştir. O halde mahkemece 7 nolu gündem maddesi ile alınan karara yönelik davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, 4, 5(davacının belirttiği kişiler dışındaki) ve 9 nolu gündem maddeleri ile alınan kararların iptaline karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/1-b2 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; A-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, B-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/10/2016 Tarih ve 2014/741 Esas – 2016/649 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, davalı şirketin 14/03/2011 tarihinde yapılan 2009 ve 2010 yıllarına ait genel kurul toplantısında alınan; a- 4, 5(yönetim kurulu üyeleri … ve … ile denetçi …’nun ibrası dışında) ve 9 no’lu kararların İPTALİNE, b-7 no’lu kararın iptaline ilişkin davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL harçtan dava açılırken peşin olarak yatırılan 18,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 62,30.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça dava açılışında peşin yatırılan 18,40.TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından sarf edilen 39,70 TL ilk harç, 3.000,00.TL bilirkişi ücreti, 146,75.TL tebligat, posta gideri olmak üzere toplam 3.186,45.TL yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre takdir edilen 2.389,83 TL’sinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından, bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 5.100,00.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 5.100,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, 8-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN:9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 10-Dairemiz karar tarihi itibari ile davalıdan Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL harçtan, istinaf eden davalı tarafından yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,11-Davacı tarafça yapılan 122,75 TL istinaf yargılama giderinin istinafındaki haklılık durumu dikkate alınarak 81,83 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına, davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,12-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 30/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.