Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/271 E. 2022/375 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/271
KARAR NO: 2022/375
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/10/2019
DOSYA NUMARASI: 2019/703 Esas – 2019/979 Karar
DAVA: Tenfiz
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketten olan ve uçuş tazminatından doğan alacağının tahsili için tenfize konu edilen Köln Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmüş olan … nolu davayı açtıklarını, yargılama neticesinde müvekkili ve iki kızının uğradığı zararın tazminine karar verildiğini, toplam 1.630,70 Euro alacağın 10/09/2016 tarihinden itibaren %5 faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verildiğini, ayrıca müvekkili lehine yargılama gideri olarak 309,40 Euro masraf doğmuş olup, bu alacak kaleminin de yine davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verildiğini, Köln Asliye Hukuk Mahkemesi’nin anılan kararının 12/10/2017 tarihinde kesinleştiğini, yabancı mahkeme kararının icra edilebilmesi için Türkiye’de tenfiz edilmesi gerektiğini belirterek, Köln Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12/10/2017 tarihinde kesinleşmiş olan 29/05/2017 tarihli ve … sayılı kararının tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dayanak yabancı mahkeme kararının ve tercümesinin taraflarına tebliğ edilmediğini, Möhuk md.51 doğrultusunda görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğunu, huzurdaki davada tenfiz şartlarının oluşmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/10/2019 tarih ve 2019/703 Esas – 2019/979 Karar sayılı kararı ile; “…. mahkememizce yapılan yargılama sonunda;Köln Asliye Hukuk Mahkemesinin davacı ile davalı arasındaki 29/05/2017 tarihli 12/10/2017 kesinleşme tarihli … sayılı kararının MÖHUK 50 vd md deki tenfiz şartlarını taşıdığı tespit edilmekle sübut bulan davanın kabulüne karar verilip aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; “1-Açılan davanın KABULÜ ile; 2-Köln Asliye Hukuk Mahkemesinin davacı ile davalı arasındaki 29/05/2017 tarihli 12/10/2017 kesinleşme tarihli … sayılı kararının TENFİZİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece davaya cevapları ve beyanlarının değerlendirilmediğini, dayanak yabancı mahkeme kararı ve tercümesinin kendilerine tebliğ edilmediğini, MÖHUK md. 48 doğrultusunda davacı tarafça teminat gösterme şartının yerine getirilmediğini, yabancı mahkeme kararında kesinleşme şerhi mevcut olmadığını, bu halde yabancı mahkeme kararının usulünce kesinleşmediğini, yabancı mahkeme kararının davalıya tebliğinin araştırılması gerektiğini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 10.02.2016 t.li, 2015/ 13931 E., 2016/1211 K),Tenfize konu alacağa ilişkin kararın nispi harca tabi olup, davada nispi harcın yatırılmadığını, Möhuk md. 50 vd hükümleri doğrultusunda huzurdaki davada tenfiz şartlarının oluşmadığını, Möhuk md. 54/c; “Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.” hükmünü içerdiğini, ancak dava konusu hükmün kamu düzenine aykırı olup, tenfiz taleplerinin reddi gerektiğini, • Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Havayolu İle Seyahat Eden Yolcuların Haklarına Dair Yönetmelik’in (SHY-YOLCU) ‘’Uçuşların Tehiri’’ başlıklı 7. Maddesinin “’b” bendinde açıklandığı üzere 1500 ile 3500 km arasındaki uçuşlar açısından üç saat veya daha fazla tehir durumunda hava taşıma işletmesinin yine aynı yönetmeliğin 9. ve 10. maddeleri kapsamında hizmet sunma yükümlülüğü doğduğunu, dava konusu uçuşta iptal değil, gecikme söz konusu olduğunu, yönetmelik hükmü gereğince gecikme nedeniyle müvekkili şirketin tazminat değil hizmet sunma yükümlülüğü doğduğunu, bu maddede davalının şikayetini dayandırdığı Yönetmelik’in 8. maddesinde herhangi bir atıfta bulunulmadığını, SHY Yolcu’ya göre uçuşun tehiri halinde; herhangi bir tazminattan bahsedilemeyeceğini, bu halde, yabancı mahkeme kararının, Türk mevzuatına-yönetmelik hükümlerine- açıkça aykırı olduğunu, SHGM tarafından yayımlanan … sayılı Yolcu Hakları Uygulama Esasları Genelgesi hükümleri kapsamında da tazminata hükmedilemeyeceğini, SHGM tarafından yayımlanan Genelge’nin ilgili 6. hükmü; ’6- Mevzuatın ilgili maddelerinde tanımlanan yükümlülükler uçuşu icra eden hava taşıma işletmelerince zamanında yerine getirilir, başvurular zamanında değerlendirilir, konu ile ilgili aksamaya mahal verilmemesini teminen gerekli önlemler işletmelerce alınır, aksi takdirde yolculara SHY-YOLCU kapsamında tazminat hakkı ödenir.’’ şeklinde olup, söz konusu Genelge ’de yer alan bir takım düzenlemelerin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle dava açıldığını, ve söz konusu dava neticesinde alınan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 2016/1226 YD İtiraz numaralı kararından da görüleceği üzere; genelgenin 6. maddesinin sonunda yer alan “aksi takdirde yolculara SHY-YOLCU kapsamında tazminat hakkı ödenir” ibaresinde de, dayanağı Yönetmelik hükümlerine ve dolayısıyla hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığını, bu halde, Türk mevzuatına aykırı şekilde kurulan yabancı mahkeme hükmünün kamu düzenine açıkça aykırı olup mahkeme tarafından Möhuk md. 54 çerçevesinde davanın reddi gerekirken, hukuka aykırı bir şekilde hüküm kurulduğunu,Dava konusu taleplerini müvekkili şirkete iletmeyen ve dava yolu ile talep eden davacının iyi niyetli olmadığını, gerek yabancı mahkeme nezdinde gerek davanın açılmasına müvekkilin sebebiyet vermediğini, davacının taleplerini müvekkiline iletmiş olması halinde müvekkilinin bu talepleri karşılama ihtimalinin söz konusu olduğunu, bu nedenle müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini ((Yargıtay 14. HD 16.04.2018 t.li, 2015/12831 E., 2018/3072 K.), Dava konusu uçuşun iptal edilmemiş olup, uçuk arızası sebebiyle rötarlı şekilde yapıldığını ve müvekkili tarafından yasal mevzuat çerçevesinde yükümlülüklerin yerine getirildiğini, her ne kadar yabancı mahkeme kararı tercümesinde uçak iptalinden söz edilmiş ise de, dava konuşu uçuşun iptal olmadığını, gecikmeli olarak yapıldığını, gecikme sebebiyle müvekkili şirketin, Havayolu İle Seyahat Eden Yolcuların Haklarına Dair Yönetmelik çerçevesinde ikram ve konaklama yükümlülüklerini yerine getirdiğini, bu sebeple müvekkili aleyhine tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, somut olayda uçuş gecikmeli de olsa gerçekleştiğinden, söz konusu uçuştaki gecikmenin uçuş iptali olarak değerlendirilmesinin hukuken mümkün olmadığını, SHY-YOLCU kapsamında uçuşta tehir durumu yaşandığı için de müvekkili şirketin tazminat yükümlülüğünden söz edilemeyeceğini, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi karaının kaldırılmasına, davanın esası hakkında karar verilerek davanın esastan reddine, aksi kanaatte ise, yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın yerel mahkemeye iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, MÖHUK’un 50.m. uyarınca Köln Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/05/2017 tarihli 12/10/2017 kesinleşme tarihli … sayılı kararının tenfizi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 5718 sayılı MÖHUK’un 54. maddesine göre yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilebilmesi için; Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması, ilamın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması, o yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması koşullarının varlığı gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/19-930 Esas 2019/812 Karar sayılı ilamından da anlaşılacağı üzere, 492 sayılı Harçlar Kanununda yabancı mahkeme kararlarının tenfizinde nispi harç alınacağı özel olarak düzenlenmiş olup, bu hususta mahkemece verilen ara karar doğrultusunda davacı tarafça yargılama sırasında nispi harç ikmal edilmiştir. Somut olayda, Almanya ile Türkiye arasında karşılıklılık esasına dayanan anlaşma bulunduğu, ilam konusunun münhasıran Türk mahkemelerinin yetkisine girmediği, hükmün kamu düzenine aykırılık taşımadığı görülmüştür. Tenfizi istenen mahkeme kararının Türkçe tercümeli noter onaylı örneğine göre, davalının yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiği, mahkeme kararının davalı vekiline tebliğ edildiği ve kararın verildiği ülke hukukuna göre kesinleştiğinin belirtildiği; yine Türk hukukunda tenfiz kararı verilebilmesi için yapılacak inceleme yalnızca kanunda sayılan şartların sağlanıp sağlanmadığı ile sınırlı olup, kararın içeriği hakkında bir değerlendirme yapılamayacağı; aynı davanın Türk mahkemelerinde görülmesi halinde farklı sonuca varılacak olmasının, “tek başına” tanıma ve tenfiz engeli oluşturmayacağı (Yargıtay 11. HD, 16.01.2019 tarih ve 2018/2555 E. 2019/391 K.) dikkate alındığında, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalıdan alınması gereken 794,12 TL harçtan, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 749,72 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/03/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.