Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/269 E. 2020/665 K. 25.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/269 Esas
KARAR NO : 2020/665 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 15/10/2019
DOSYA NUMARASI: 2019/539 Esas – 2019/960 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 25/06/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 27.03.2015 tarihinde davalıdan …. marka model, … plakalı aracı 271.813,89 TL karşılığı satın aldığını, kazasız ve sorunsuz olarak kullandıklarını, aracı satmak istediklerinde aracın ön çamurluğunda boya çıktığını, bu nedenle aracın iadesi için davalı yana başvuru yaptıklarını, davalı tarafa yetkili servisten ekspertiz raporu alındığını, eksper raporunda araç teslim edilmeden önce araç üzerinde uygulanan bir boya işleminin bulunmadığının araç ön çamurlukta tespit edilen boyanın hangi tarihte gerçekleştiğinin tespit edilemediğine dair rapor verildiğini, bu nedenle aracın misliyle değişimini, aksi takdirde ise araç bedeli olan 271.813,89 TL’nin iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını yetkili mahkemelerin müvekkili şirketin yerleşim yeri olan Avcılar Bölgesindeki Bakırköy Mahkemeleri olduğunu, aracın davacıya 2015 yılında satıldığını dava tarihinin 2018 olduğunu bu nedenle taleplerin TBK 231 2 yıllık zamanşımına uğradığını, usulüne uygun ayıp ihbarının yapılmadığını, zira aracın teslim alındıktan sonra inceletilmesi gerektiğini ve gizli ayıp tespit edilirse 2 ve 8 gün içerisinde ihbarda bulunulması gerektiğini, dava taleplerinin terditli olarak kullanılmasının hukuka aykırı olduğunu bu haklardan TBK 227 gereği sadece birini kullanabileceğini, dava konusu araca ilişkin kayıtlarında hasar nedeniyle servis girişi bulunmadığını, hasarsız ve sorunsuzca teslim ettiklerini, söz konusu boyama işleminin davacının karıştığı kaza sonucu servis dışı olarak boyatıldığının kuvvetle muhtemel olduğunu, üretimden kaynaklı bir ayıbın bulunmadığını, davayı kabul manasında olmamakla beraber mahkeme aksi kanaatte ise hakkaniyet gereği ücretsiz onarım veya bedel indirimine karar verilmesi gerektiğini zira aracın 4 yıldır davacının kullanımında bulunduğundan bahisle davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 15/10/2019 tarih ve 2019/539 Esas – 2019/960 Karar sayılı kararında;”…Dava, ayıplı mal iddiasından kaynaklı ayıplı malın değişmesi, iadesi veya mal değerince tazminat istemine ilişkindir.6098 sayılı TBK.’nun 219-(1) maddesinde; “satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğe aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerinin ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur” aynı maddenin ikinci fıkrasında; “satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur” düzenlemesi yer almaktadır.6098 sayılı TBK.’nun 223. maddesinde; “alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağa akışına göre imkan bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır”.6098 sayılı TBK.’nun 231. maddesinde; “satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz.Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz”.Satışa konu malın garanti süresi yasada öngörülen zamanaşımı süresinden daha uzun bir süre ise, o taktirde garanti süresinin sonuna kadar ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayanılarak dava açılabilir. Bu arada belirtmek gerekir ki, satıcının alıcıya garanti vermiş olması hali hiçbir surette 6098 sayılı TBK. 223. maddesinde yer alan ayıp ihbar sürelerini asla ortadan kaldırmaz. TBK. 223. maddede belirtilen ihbar süreleri hak düşürücü süre niteliğindedir. İğfal (ağır kusur) halinde ise zamanaşımından söz edilemeyeceği 6098 sayılı TBK. 231-son maddesinde hükme bağlanmıştır. TBK. 231-son madde hükmüne dayanılabilmesi için alıcının, satıcının hilesi veya kandırması nedeniyle zamanında dava açmasının önlenmesi gerekir. Başka bir anlatımla malın sonradan ayıplı olduğunun saptanması ve bunun gizli ayıp niteliğinde olduğunun belirlenmesi tek başına iğfal olarak değerlendirilemez.Açıklanan yasal mevzuat ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının davalıdan 27/03/2015 tarihli fatura ile 271.813,89 TL bedelle satın almış olduğu araç ile 02/04/2015 tarihinde trafiğe çıktığı, aracı satmak için işlem yapmak istediğinde araçta ön çamurluğun hasarlı olduğunun farkedilmesi üzerine davalının yetkili servisinden ekspertiz raporu istenildiği, dosyaya sunulan tarihsiz ….Oto Adana – Mersin başlıklı ve davacı adına düzenlenen belgede davacıya ait … plakalı aracın 30/03/2018 tarihinde yetkili serviste yapılan kontrollerinde aracın sağ ön çamurluğunda boya tespit edildiği, aracın satış sürecinde davacıya tesliminden önce herhangi bir boya işleminin uygulanmadığı ve aracın boyasının teslimde orjinal ve üretici standartları dahilinde olduğu aracın sorunsuz ve hasarsız olarak teslim edildiği, son kontrolde sağ ön çamurlukta tespit edilen boya işleminin hangi tarihte gerçekleştirildiğinin tespit edilemediğine ilişkin bilgi yazısı bulunduğu, davacının buna istinaden Adana…. Noterliği’nin 04/04/2018 tarihli, … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya aracın gizli ayıplı olduğuna ilişkin ihtarname gönderildiği, davalı tarafça aracın değiştirilmesi veya bedelin iadesi konusunda herhangi bir beyanda bulunulmayıp davanın açıldığı belirtilmiş ise de, davacı tarafça, aracın davalıdan alınırken boyalı olduğu yönünde bir ispat vasıtası sunulmamış olup, TBK.’nun 231. maddesinde; “satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Hükmü karşısında iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, davacı tarafça TBK 231-son maddesi uyarınca satıcının ağır kusurlu olduğuna yönelik bir ispat vasıtası da sunulmadığı, kaldı ki, aracın sonradan ayıplı olduğunun saptanması ve gizli ayıp niteliğinde olduğunun belirlenmesi dahil tek başına iğfal olarak değerlendirilemeyeceğinden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile;”Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine,” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı müvekkili şirket, davalı Adana-Mersin -E-5 Karayolu 21 Km Büyük Mükellefler VD … vergi numarası ile kayıtlı davalı şirketten 27.03.2015 tarihinde 271.813.89 TL bedel karşılığında satın alındığını , 02.04.2015 tarihinde aracın trafiğe çıktığını, Müvekkili şirket, aracı satın alındığı günden itibaren düzenli olarak yetkili serviste muayene ettirdiğini, araç alındığı günden itibaren hiçbir trafik kazası olayına karışmadığını, ancak ne var ki; aracın satılması için işlem yapılmak istendiğinde aracın ön çamurluğunun hasarlı olduğunu, orjinal şekilde olmadığını ve bu çamurlukta renk farkı olduğunun öğrenildiğini, bu durum öğrenildiğinde araç satışını yapan davalı, yetkili servise açıklama yapılarak expertiz raporunun istendiğini, 30.03.2018 tarihinde müracaat edilmesine rağmen müvekkili şirkete herhangi bir bilgi verilmeyerek oyalama cihetine gidildiğini,Aracın gizli ayıplı olduğunun öğrenilmesi üzerine aracın iade alınarak ödenen bedelin müvekkili şirkete iadesi için Adana … Noterliğinden tanzimli 04.04.2018 tarihinde … yevmiye numaralı ihtarname keşide edilmiş ise de, keşide edilen ihtarnameye cevap verilmediğini, araç satın alındığında aracın gizli veya açık ayıplı olup olmadığı hususunda davalı şirketçe yapılan yaptırılan incelemede aracın orijinal olduğunu ve ayıplı olmadığının belirtildiğini, bunun üzerine satışın gerçekleştiğini, bu nedenle müvekkili TTK m. 23 uyarınca asli edimini yerine getirdiğini, ancak bu hususun yerel mahkemece araştırılmadığını, İlk derece mahkemesince satış sırasında aracın ayıplı satılıp satılmadığının araştırılması gerektiğini, ancak ilk derece mahkemesince bu hususun araştırmadan karar vermesinin yasal olmadığını, Davalı şirketin TBK 231. maddesi gereğince zaman aşımına uğradığı iddasının da yerinde olmadığını, zaman aşımı nedeniyle davanın reddedilmesinin de hukuka ve usule aykırı olduğunu, davalı tarafından müvekkili davacı şirkete satılan araç gizli ayıplı olduğunu, gizli ayıbın ortaya çıkmasından hemen sonra Adana …. Noterliğinden tanzimli 04/04/2018 Tarih … Yevmiye numaralı ihtarname keşide edilerek, aracın gizli ayıplı olduğu öğrenildiğinin araç bedelinin müvekkili şirkete ödenmesini veya misli ile değiştirilmesi talep edildiğini, ancak davalı şirket tarafından keşide edilen ihtarnameye cevap verilmediği gibi şifahi olarak oyalama cihetine gidildiğini, Davalı şirketin zaman aşımı iddasının yerinde ve yasal olmadığını, gizli ayıbın ortaya çıkması üzerine davacı müvekkili tarafından davalı şirketin Adana yetkili şubesi tarafından olumlu cevap verilmemesi üzerine olumlu cevabın verilmediği tarihte davalıya ihtarın keşide edilmesi nedeniyle zaman aşımı iddasının yerinde olmadığını, Davalı şirket, dava konusu araç satış anın da davacı tarafa hasar kaydı olmadan ve sorumsuzca teslim edildiğini ileri sürmüş ise de; davacı şirket yetkilisinin aracın gizli ayıplı olduğunu bilmesinin veya bilebilmesinin mümkün olmadığını, Dosya kapsamı incelendiğinde sunulan dilekçelerinin ekinde ekli …Tic. A.Ş ye ait internet ortamından alınan kayıtlardan anlaşılacağı üzere davalı şirketin 0 km usurlu araçları kusursuz diye satmış olduğuna dair bir çok şikayetin bulunduğunu, Davaya konu … Plakalı aracın tüm tramer kayıtları incelendiğinde davaya konu araç hiç bir şekilde trafik kazasına karışmadığını, ilk derece mahkemesince istenilen ve sunulan deliller incelenmeden ve eksik inceleme yapılarak verilen karar yasal dayanaktan uzak olduğunu, davalı şirketin ağır kusurlu olduğunun ispat edilemediği nedeni ile zaman aşımı nedeniyle reddedilen ilk derece mahkemesi kararının hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, Davaya konu araçtaki orjinal boya film kalınlığı oranının belirlenmesi ve orjinal boyadaki mikron aralığı ile gizli ayıptaki mikron aralığının karşılaştırılmasının gerektiğini, ancak talepleri doğrultusunda bir bilirkişi incelemesine gidilmediğini ve deliller araştırılmadan davalı şirketin ağır kusurlu olmadığına karar verildiğini, işbu kararın hatalı olduğunu, (6098 sayılı TBK.’nun 219-(1) maddesinde) 6098 sayılı TBK.’nun 223. maddesinde; “alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkan bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmenin zorunda olduğunu,Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır olduğunu, ancak satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıbın bulunması halinde bu hükmün uygulanmayacağını,İğfal (ağır kusur) halinde ise zamanaşımından söz edilemeyeceğinin 6098 sayılı TBK. 231-son maddesinde hükme bağlandığını, TBK. 231-son madde hükmüne dayanılabilmesi için alıcının, satıcının hilesi veya kandırması nedeniyle zamanında dava açmasının önlenmesi gerektiğini, somut olayda yine deliller incelendiğinde davalı şirketin ağır kusurlu olduğunun saptanacağını,Araçtaki ayıbın gizli veya açık ayıp olup olmadığını ve bu mevcut bulguların üretim hatasından mı yoksa kulanım hatasından kaynaklandığını kesin olarak belirleyecek denetime elverişli rapor alınarak sonucuna uygun olarak karar verilmesi gerekirken süresi içinde kontrol ettirilmediği gerekçesiyle süre yönünden davanı reddine karar verilmesinin yasal olmadığını, Yargıtay’ın yaklaşımı açısından ise bir malın sağlıklı tesliminin gerçekleştiğinin kabulü için o malın her türlü ayıp ve hatadan ari olmasının gerektiğini, Gizli ayıp için süre gizli ayıbın ortaya çıkmasıyla başladığını, bu nedenlerle zaman aşımı ile yerel mahkemenin davayı reddetmesinin yasal olmadığını,Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun son çıkardığı kararının da ayıp gizlenmiş ise zaman aşımının olmayacağı yönünde olduğunu, Güncel olan Yargıtay kararına ek olarak dosya içerisinde sunulan Yargıtay kararları da incelendiğinde Yerel Mahkemenin vermiş olduğu kararın yasal olmadığının anlaşılacağınıİleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının kabulüne ve tehr-i icra talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, satılanın ayıbı nedeniyle yenisiyle değiştirilmesi ya da mal bedelinin tazmini istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, karar verilmiş ve karara karşı davcı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde,Dava, satıcının ayıplı mal satışı nedeniyle tekeffülü hükümlerine dayanılarak açılmıştır.Taraflar tacir olup, aralarında “Araç Satış Sözleşmesi” bulunmaktadır.Davalı, süresinde zamanaşımı definde bulunmuştur.6098 Sayılı TBK.nun 219 Maddesinde;” Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur,” hükmü düzenlenmiştir.TBK. 225 Maddesinde;” Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz. Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerlidir.” hükmünün düzenlendiği,6098 sayılı TBK:231/2 maddesinde; “Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaaşımı süresinden yararlanamaz.”hükmü düzenlenmiştir. Uyuşmazlık; Yerel Mahkemece, dava konusu araçtaki ayıbın, hileli ayıp olup olmadığı konusunda bir tespitin yapılmadığı, özellikle ayıbın hileli olup olmadığı konusunda rapor alınmasının gerekip gerekmediği ve dava zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı noktasında toplanmaktadır.Öncelikle, uyuşmazlığın temelinde yatan ayıp kavramı üzerinde durmakta yarar vardır; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219. maddesine göre; bir maldaki ayıp; satıcının zikr ve vaat ettiği vasıflarda veya niteliği gereği malda bulunması gereken lüzumlu vasıflarda eksiklik olmak üzere iki türde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan ikinci tür olan yani lüzumlu vasıflarda eksiklik şeklinde ortaya çıkan ayıptan bunun varlığını bilmese dahi satıcı sorumludur. Ayıp, maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklik şeklinde ortaya çıkabilir. Bunlardan yola çıkılarak ;satıcı ve dolayısıyla teselsül ilişkisi nedeniyle ithalatçıyı maldaki ayıptan sorumlu tutmanın maddi koşulları; ortada ayıp sayılan bir eksikliğin olması, ardından maldaki eksikliğin önemli olması ve ayıbın malın yarar ve zararının alıcıya geçtiği anda varolması, alıcının ayıbın varlığını bilmeden malı satın almış olması, olarak sayılabilir. Borçlar kanununda tanımını bulan ayıba karşı tekeffül, satılan şeyin satıcının zikrettiği vasıfları taşımamasından veya bu şeyin değerini sözleşme gereğince ondan beklenen yararları azaltan veya kaldıran eksiklikler bulunmasından satıcının sorumlu olmasıdır (TANDOĞAN, Haluk: Özel Borç İlişkileri, c. 1/1, Ankara 1988, sh 163; YAVUZ, Cevdet: Türk Borçlar Hukuku, Özel Hükümler, İstanbul 2007, 7. Baskı, sh 97). Diğer bir anlatımla ayıp, satılanın normal niteliklerinden ayrılmasıdır.Ayıba karşı tekeffül borcu, satıcının mülkiyeti geçirme borcunun tamamlayıcısıdır. Aynı zamanda satıcının bu borcu kanuni bir borç mahiyetindedir (YAVUZ, Nihat: Ayıplı İfa, Ankara 2010, 2. Baskı, sh. 91- 92). 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 221. maddesine göre; satıcı, satılanın ayıbını alıcıdan hile ile gizlemiş ise satımda tekeffül hükmünü kaldıran veya sınırlayan her şart batıldır. Satıcı, tekeffül ödevini kaldırırsa kendisi ve karşı akit için gizli kalmış olan ayıplardan sorumlu olmak istemediğini belirtmektedir. Bu nedenle böyle bir açıklamanın bağlayıcı olabilmesi, satıcının kendisince bilinen ayıpların alıcıdan saklı kaldığını ve diğer ayıpların gerçekten tarafından bilinmeyen ayıplar olduğunu kabul ettiğini gerekli kılar. Bu ilkeler gereğince her kim, alıcının sözleşme yapılırken ayıpları henüz bilmeyeceği ve yalnız bu nedenden onun için zarar verici olan tekeffül görevinin kaldırılmasına razı olacağı üzerine spekülasyon yaparsa, hileli davranıyor demektir. Satıcının hilesi durumunda, tekeffül borcunu sınırlayan ya da kaldıran sözleşme kayıtları sonuç doğurmaz. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 221. maddesinde,” Satıcı satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, ayıptan sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan her anlaşma kesin olarak hükümsüzdür, ” hükmü düzenlenmiş olup bu nedenle ayıplı mal tesliminde ağır ihmali bulunan satıcı, sorumsuzluk anlaşmasından yararlanamaz (YAVUZ, Cevdet: Türk Borçlar Hukuku, Özel Hükümler, İstanbul 2007, 7. Baskı, sh 104). Bu duruma göre, satıcının sadece ayıbı hile ile gizlemiş olması durumunda değil, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu sayıldığı her durumda sorumsuzluk anlaşması geçersiz sayılır.Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değildir. Fakat onları meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir (YAVUZ, Nihat: Ayıplı İfa, Ankara 2010, 2. Baskı, sh. 107). 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. maddesine göre, alıcıyı iğfal etmiş olan satıcı, ayıbın kendisine vaktinde ihbar edilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz. Bile bile aldatma yani hile varsa satıcı ne tam zamanında ayıpların ihbar edilmediğine ne de kısa zamanaşımı süresine dayanabilir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 231/2 maddesine göre, Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 266. maddesine göre bir davada çözümü hakim tarafından bilinmeyen, özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde oy ve görüşüne başvurulan üçüncü kişiye bilirkişi denir. Bilirkişi, kendisine verilen görevi, mahkemenin sevk ve idaresi altında yürütür, mahkemece tespit edilmiş vakıalar hakkında görüş bildirir. Somut olay bu ilke ve kavramlar ışığında değerlendirildiğinde: davacı, davaya konu aracın ön çamurluğunun hasarlı olduğunu, orjinal şekilde olmadığını ve bu çamurlukta renk farkı olduğunun öğrenildiğini, bu durum öğrenildiğinde araç satışını yapan davalı, yetkili servise açıklama yapılarak expertiz raporunun istendiğini, 30.03.2018 tarihinde müracaat edilmesine rağmen müvekkili şirkete herhangi bir bilgi verilmeyerek oyalama cihetine gidildiği iddia edilmiş, Yerel Mahkemece ayıp konusunda satıcının alıcıyı ne şekilde iğfal etmiş olabileceği hususu ile ilgili yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan ve iğfale ilişkin gerekçeler hükümde açıkça gösterilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Oysa mahkemece yapılacak iş, davaya konu uyuşmazlığın temelinde aracın ön çamurluğunda hasar olup olmadığı, varsa hasarın ne zaman oluştuğu, ön çamurluğun orjinal olup olmadığı, renk farkının neyden kaynaklandığı konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden; ayıbın varlığını ve niteliğini belirleme ve ayıbın hileli ayıp olup olmadığı konusunda denetimine elverişli rapor alınarak, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davacı alıcının iğfal edilip edilmediğinin tespiti ile varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile ve yazılı gerekçeyle karar verilmesi yerinde olmayıp davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. HMK’nın 353/1-a-6. maddesinde tarafların davanın esası ile gösterdikleri delillerin toplanmadan veya deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olmasını inceleme yapılmadan kararın kaldırılarak yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesi sebeplerinden saymıştır. Tarafların taleplerinin biri hakkında her hangi bir karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektir.Sonuç itibariyle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve yukarıda belirtilen şekilde araştırma ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/10/2019 tarih 2019/539 Esas 2019/960 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/06/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a6. maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.