Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/266 E. 2022/173 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/266 Esas
KARAR NO: 2022/173 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2019
NUMARASI: 2018/596 Esas 2019/993 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Alım Satım)
KARAR TARİHİ: 02/02/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
İlkTARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibine konu edilen … keşide tarihli 105.000,00 TL değerinde çek ve İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibine konu edilen 25.04.2018 keşide tarihli 100.000,00 TL değerinde çek borcunun, müvekkil şirketin borcu olduğu iddiası gerçeği yansıtmadığını, alacaklı olduğunu iddia eden davalı … İnş., yukarıda icra daireleri ve esas numaraları belirtilmekte olan dosyalardaki çekleri müvekkil şirket yetkilisinden edindiğini, ancak çeklerin veriliş amacı muhakkak ki ticari amaç taşımadığını, hem müvekkil şirket hem de davalı şirket araç alım satım işinin aktif olarak yapıldığı şirketler olduğunu, müvekkil şirket daha önce de araç alım satımı yapmış olduğu … İnş. ile 205.000,00 TL bedelle 2015 model … marka aracın satımı hususunda sözlü olarak anlaştıklarını, bahse konu aracın ilgili tarihlerde ortalama satış bedeli olarak 205.000,00 TL tespit olunmuş ve taraflarca onaylandığını, bunun üzerine müvekkil şirket tarafından davalı şirkete 2 adet çek verildiği ve satışın yapılması talep olunduğunu, ancak davalı şirket aracın satışını yapamayacağını beyan ettiğini ve noter satışını gerçekleştirmeden vazgeçtiğini beyan ettiğini, bunun üzerine müvekkil şirket, davalıya vermiş olduğu çekleri talep etmişse de, davalıdan her hangi bir geri dönüş alamadığını, satışın iptal olmasından ve verilen çeklerin geri gelmemesi dolayısı ile müvekkil şirket, çeklerin karşılığının olup olmadığı hususunu kontrol dahi etmemiş, haklı olarak ödeme yollarını kapattığını, bu olaydan sonra ise müvekkil şirket ticari sıkıntılar yaşamış, bu dönemde dükkanını boşaltmak zorunda kalmış ve işleri kötüye gittiğini, fakat davalı şirket mesnetsiz olarak elinde bulundurduğu çekleri iade etmemiş, etmediği gibi gerçekleştirmediği bir aracın satış bedeli olarak verilmiş olan çeklerin üzerinde bulunan vade tarihlerinin geçmesi ile birlikte icra yoluna gitmiş ve müvekkil şirkete karşı icra dosyaları vasıtası ile cebr-i icra yoluna başvurduğunu, müvekkil şirket ile davalı … arasında aktif ya da pasif olarak bir cari hesap ilişkisi bulunmadığını, müvekkil şirketin davalı yana farklı bir konu yahut durumdan ötürü bir borcu da bulunmadığını, bu durum tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucu açık ve net bir şekilde ortaya çıkacağını, tamamı ile kötü niyetli ve hukuki dayanaktan yoksun olarak başlatılan takiplere karşı müvekkil şirketin herhangi bir borcu bulunmadığını, tüm bu nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, işbu davanın haksız ve mesnetsiz, kötü niyetli olduğunu, karşı tarafın piyasayı dolandırmak ve de sahte çekte dahil olmak üzere her türlü yasal olmayan münasebetlerin merkezi olduğunu, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından ki icra takibi konusu çek’in 08/11/2017 basım tarihli 25/04/2018 keşide tarihli 100.000,00 TL bedelli çek hakkında neden ödeme emri ellerine geçtiği tarihi kadar hiçbir hukuki yola başvurmadıklarını, bunun bile tek başına kötü niyetli olduklarının ispati olduğunu, çek ve senet ile borç altına giren kimsenin borçlu olmadığını iddia ediyor ise de bu hususu ispat etmenin yükümlülüğünün altına girdiğini, açılan menfi tespit davasında ispat külfetinin daavcı borçluya düştüğünü tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/10/2019 tarih ve 2018/596 Esas – 2019/993 Karar sayılı kararında; “….Huzurdaki menfi tespit davasının icra takibinden sonra açıldığı, genel kuralın aksine senede dayalı borç ilişkilerinde ispat yükünün senet borçlusunda olduğu, çekin mevcut bir borcun ödendiğine karine teşkil etmesi karşısında davacının davalıya işbu çekleri araç satışı için verdiğini ispatlaması gerektiği, davacı tarafça davaya konu çeklerin araç satımı karşılığında verildiğine ilişkin dosyaya herhangi bir yazılı delil sunulmadığı, dolayısıyla davacının davalıya dava konusu çeklerin araç satımı karşılığında verdiğini ispat edemediği anlaşılmıştır. “Dava bedelsizlik nedeniyle çekten dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Dava konusu çek kambiyo senedi niteliğinde olup sebepten mücerrettir. Bedelsizlik iddiasının yazılı delille ispatı gerekir.Davacının tek taraflı olarak düzenlemiş olduğu ticari defterleri bedelsizlik iddiasını ispatlamaya yeterli değildir. Mahkemece bu husus gözönüne alınmaksızın yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 19. H.D 2017/1779 E. 2019/1320 K.) Yine TTK nın 680. Maddesinde ” tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmamış bulunan bir poliçe, aradaki anlaşmalara aykırı bir şekilde doldurulursa, bu anlaşmalara uyulmadığı iddiası, hamile karşı ileri sürülemez; meğer ki , hamil poliçeyi kötü niyetli iktisap etmiş veya iktisap sırasında kendisine ağır bir kusur isnadı mümkün bulunmuş olsun” şeklinde düzenlenmiştir. Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle davacının davasını ispat edemediği sonuç ve kanaatine varılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davalının kötü niyet tazminatı talebinin değerlendirilmesi; davalı vekili dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında davacının % 20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiş ise de mahkememizce dava konusu çeklerle ilgili herhangi bir ihtiyati tedbir karar verilmediği ve davalı tarafından başlatılan icra takiplerinin kesinleştiği ve davalının icra takibinde alacağının tahsilini engelleyecek bir durum olmadığı, dolayısıyla huzurdaki dava sebebiyle davalı takip alacaklısının alacağına geç kavuşmadığı anlaşılmakla…”gerekçesi ile, DAVANIN REDDİNE, şartları oluşmayan kötü niyet tazminatının reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edilen …keşide tarihli, 105.000,00.TL değerinde çek ve İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edilen 25/01/2018 keşide tarihli 100.000,00.TL değerinde çek borcunun, müvekkili şirketin borcu olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını ve mahkemece verilen kararın isabetsiz olduğunu, Alacaklı olduğunu iddia eden davalının yukarıda icra daireleri ve esas numaraları belirtilmekte olan dosyalardaki çekleri müvekkili şirket yetkilisinden edindiğini, ancak çeklerin veriliş amacının muhakkak ki ticari amaç taşımakta olduğunu, hem müvekkili şirket hem de davalı şirket araç alım satım işinin aktif olarak yapıldığı şirketlerde bu husus mahkemece eksik incelemeyle müvekkili şirket ve davalı şirketin ticari alışverişleri dava süresince araştırılmadan hüküm kurulduğunu, Davalı şirketin iddia ettiği gibi iki şirket arasında para borcuna ilişkin daha önceden hiçbir ilişki mevcut olmadığını, aralarındaki ilişkinin araç alım satım ilişkisi olduğunu, müvekkili şirketin daha önce de araç alım satımı yapmış olduğu … İnşaat ile 205.000,00.TL bedelle 2015 model … marka aracın satımı hususunda sözlü olarak anlaştıklarını, bahse konu aracın ilgili tarihlerde ortalama satış bedeli olarak 205.000,00.TL tespit olunduğu ve taraflarca onaylandığını, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından davalı şirkete 2 adet çek verildiği ve satışın yapılmasının talep olunduğunu, ancak davalı şirketin aracın satışını yapamayacağını beyan ettiği ve noter satışını gerçekleştirmeden vazgeçtiğini beyan ettiği, bu aşamada söz konusu borç doğmadığını, Müvekkili şirketin davalıya vermiş olduğu çekleri talep etmişse de, davalıdan herhangi bir geri dönüş alamadığını, satışın iptal olmasından dolayı müvekkili şirketin çeklerin karşılığının olup olmadığı hususunu kontrol dahi edemediği, haklı olarak ödeme yollarını kapattığını, Yargıtay’ın birçok kararında da karşı edimin hiç ya da gereği gibi ifa edilmemiş olmasının, senedi bedelsiz kılacağına dair değerlendirmeler yapıldığını, (Yargıtay 12. H.D. 18/03/1982 Tarihli Kararı) Müvekkili şirket ile davalı … arasında aktif ya da pasif olarak bir cari hesap ilişkisi bulunmadığını, müvekkili şirketin davalı yana farklı bir konu yahut durumdan ötürü bir borcu da bulunmadığını, bu durum tarafların ticari defterlerinin incelenmesi soncu açık ve net bir şekilde ortaya çıkacağını, tamami ile kötü niyetli ve ve hukuki dayanaktan yoksun olarak başlatılan takiplere karşı müvekkili şirketin herhangi bir borcu bulunmadığını, bu hususta yerleşik Yargıtay ilamları bulunduğunu, (Yargıtay 19. HD. 2016/13866 E. 2017/7876 K. 11/12/2017 T., Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/14887 E. 2017/7947 K. 13/12/2017 T.) Olayda da bu durumlara benzer şekilde tarafların ticari defterlerinin incelenmesi durumunda müvekkili şirket ile arasında hiçbir alacak borç ilişkisinin var olmadığının açıkça görüleceğini, Davalı şirket bu çeklerin bir para borcundan kaynaklandığını cevap dilekçesinde belirtildiğini, ancak borcun kaynağı konusunda bir açıklık getirilemediğini, şirket arasında daha önceden hiçbir şekilde para borcuna ilişkin bir ilişki mevcut olmadığını, bu iddianın yapılan haksız takibe bir sebep bulabilmek adına gerçeği yansıtmayan bir iddia olduğunu, para borcu olduğuna dair borcun neden doğduğu konusunda o andan itibaren ispat yükünün davalı şirkete geçtiğini, davalı şirketin para borcuna ilişkin kanıtları dava dosyasına sunmadığını, her iki şirketin de defter kayıtlarında bu hususa ilişkin bir ibareye rastlanılmadığını, yapılan yargılamada bu hususta mahkemece gözden kaçtığını ve eksik inceleme ile yanlış şekilde hüküm kurulduğunu, Borcun kaynağı bulunmadığını ve şirket defterleri bile incelenmeden karar verildiğini, bu sebeple kararın bozulması gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının keşideci, davalının ise lehtar olduğu olduğu çekler nedeniyle İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile başlatılan icra dosyalarından İİK. 72 Madde uyarınca borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin menfi tespit davasıdır. Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkil şirketin daha önce de araç alım satımı yapmış olduğu … İnş. ile 205.000,00 TL bedelle 2015 model … marka aracın satımı hususunda sözlü olarak anlaştıklarını, bahse konu aracın ilgili tarihlerde ortalama satış bedelinin 205.000,00 TL. olarak tespit olunduğunu ve taraflarca onaylandığını, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından davalı şirkete 2 adet çek verildiğini ve satışın yapılmasını talep olunduğunu ancak davalı şirketin aracın satışını yapamayacağını beyan ettiğini ve noter satışını gerçekleştirmeden vazgeçtiğini, bunun üzerine müvekkil şirketin, davalıya vermiş olduğu çekleri talep etmişse de, davalıdan her hangi bir geri dönüş alamadığını, davaya konu çeklerin davalıdan alınacak mallara karşılık avans olarak verildiğini, ancak davalı tarafından malların teslim edilmediğini, bu sebeple çeklerin bedelsiz kaldığını ileri sürmüştür. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davaya konu çeklerin avans olarak verilmediğini, aralarında ticari ilişki olmadığını ancak iyi niyete dayalı ve de verilen çeklere duyulan güvenden dolayı nakit para verme karşılığında çek alındığını, davacının iddiasını yazılı belge ile ispatı gerekmekte olduğunu, çekin ödeme aracı olduğunu, davacının çeklerden kaynaklı borçlu olduğunu, illi olmayan kıymetli evrakta soyutluk ilkesinin geçerli olup aksini ispat yükünün davacıda bulunduğunu ve dava konusu çeklerin borca karşılık verildiğini savunmuştur. Davacı delil listesinde, tarafların ticari defter ve kayıtları, bilirkişi incelemesi ile yemin deliline dayandığını belirtmiştir. Mahkemece 18/06/2019 tarihli duruşmada, davacı vekilinin bilikişi incelemesi talebinin reddi ile davacı vekiline yemin delilinin hatırlatıldığı ve davacı vekili yemin deliline başvuracağını beyan ettiği ve yemin metni ibraz ettiği anlaşılmıştır. Davalı şirket yetkilisi … 12/09/2019 tarihli duruşmada;” Davacıdan 100.000,00 ve 105.000,00 TL bedelli iki adet çeki aldım, bu çekleri bana, vermiş olduğum borç para karşılığında vermiştir, davacı ile aramızda ticari bir ilişki olmadı, davacının iddia ettiği gibi araç satımına ilişkin bir sözleşme yapmadık, bu çekler vermiş olduğum borç para karşılığında bana verilmiştir..,” şeklinde beyanda bulanarak yemini eda ettiği görülmüştür. Çek, TTK’nın 780/1-b maddesine göre kayıtsız şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi içerdiğinden sebepten mücerret bir borç ödeme aracı olduğuna ilişkin karine bulunmaktadır.Bu karinenin aksinin iddia eden tarafından ispatlanması gerekir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Dava konusu çek kambiyo senedi niteliğinde olup sebepten mücerrettir.Kural olarak çek bir ödeme aracı olup, mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verilmektedir. Davacı çekin bir ödeme vasıtası olduğu hususuna ilişkin kuralın aksini iddia ederek ileride teslim edilecek araç satışına karşılık olarak davalıya avans niteliğinde çek verdiğini, ancak davalının araç satışını yapmadığını iddia etmiştir.Çeki avans olarak verdiğini, çek bedeli karşılığı araç satışının yapılmadığını iddia eden davacının, bu iddialarını yazılı delillerle ispat etmesi gerekmektedir. Davalının aksi yöndeki savunması, ispat yükünü değiştirmemektedir. Bu durumda ispat külfeti davacıda olup bu yöndeki iddianın HMK 200 maddesi uyarınca usulüne uygun delillerle kanıtlanması gerekmektedir.( Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2018/2473 Esas – 2019/5340 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 19 HD.nin 2014/17834 Esas- 2015/4830 Karar sayılı kararıda benzer mahiyettedir.) İspat yükü üzerinde olan davacı tarafından iddianın HMK 200 maddesi uyarınca usulüne uygun delillerle kanıtlanamadığı, davacı tarafından davalıya yemin teklif edildiği ve davalı şirket yetkilisi tarafından yeminin eda edildiği tesbit edilmiş olup mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre, ispat yükü doğru belirlenerek davanın reddine yönelik verilen karar ve gerekçesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 02/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.