Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/221 E. 2022/371 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/221
KARAR NO: 2022/371
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 18/04/2019
DOSYA NUMARASI: 2015/831 Esas – 2019/347 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davalı şirkette her biri 1 TL nominal değerli 90.943 adet hisseye ve dolayısıyla 90.943 TL sermayeye sahip olduğunu, davalı şirketin 09.06.2015 tarihinde yapılan ve müvekkilinin de vekili vasıtasıyla iştirak ettiği 2014 yılma ait Olağan Genel Kurul Toplantısının 7. maddesinde alınan kararın, kanuna, hukuka ve afakî-objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, müvekkilinin bu maddede alınan kararlara toplantı esnasında da muhalif kaldığını ve muhalefet şerhlerini tutanağa işlettiğini, toplantının 7. maddesinde; hiçbir somut ve hukuki sebebe dayanmadan henüz 25 yaşında olan yönetim kurulu başkanına aylık 15.000,00 TL, diğer yönetim kurulu üyesi …’na 10.000,00 TL ve diğer yönetim kurulu üyesi …’ye aylık 5.000,00 TL ödenmesine karar verildiğini, yılda toplam 360.000,00 TL eden bu net ödemelerle, şirketin elde ettiği gelirlerin ve kârın yönetim kurulu üyesi olmayan diğer ortaklardan kaçırılmasının amaçlandığını, davalı şirketin yalnızca tek bir taşınmazı ve bu taşınmazdan elde ettiği kira geliri bulunduğunu, başkaca gelirinin bulunmadığını, dolayısıyla davalı şirketin, yalnızca bu taşınmazı kiralamak ve buradan kira geliri elde etmek adına var olan bir şirket olup, yapılan bu ödemelerin anlamı ve amacının kira gelirinin yalnızca yönetim kurulu başkanı ve üyelerine ödenmesi, ortaklara ise ödenecek bir kar bırakılmaması olduğunu belirterek, ihtiyati tedbir yoluyla davalı şirketin 09.06.2015 tarihinde yapılan 2014 yılına ait Genel Kurul Toplantısının 7. maddesinin yürütmesinin durdurulmasına ve alınan kararın iptaline ve / veya yokluğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Bir Genel Kurul Kararının yokluğunun tespit edilebilmesi için, genel kurul toplantısının hiç yapılmamış veya toplantıda hiç karar alınmamış olması gerektiğini, yine ilgili karar metninde “ücret ödenmesi” ifadesine yer verilerek, söz konusun bedellerin ücret mahiyetinde olduğunun açıkça ifade edildiğini, yönetim kurulunun yaptığı görev ve hizmet karşılığında ödenebilecek mali haklar huzur hakkı, kazanç payı, ikramiye veya ücret şeklinde öngörülebilir ve bu tercihte bulunmanın da genel kurulun yetkisi dahilinde olduğunu, yönetim kurulunun ise şirket esas sözleşmesi uyarınca şirketin maksat ve amacı olan her türlü gayrimenkulün edinilmesi, geliştirilmesi ve imarı yönünde projeler hazırladığını ve yatırım kararları almayı planladığını, bu sebeple davacı yanın, yönetim kurulunun hiçbir iş yapmadığı yönündeki iddiasının doğru olmadığını belirterek, davanın ve yürütmenin geri bırakılması talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 18/04/2019 tarih ve 2015/831 Esas – 2019/347 Karar sayılı kararı ile; “….Davacı yan; dava konusu edilen kararın öncelikle yok hükmünde olduğunu ileri sürmüş ise de; anılı kararın yok hükmünde olmasını gerektirecek hukuka aykırılık hali tespit edilememiştir. Ancak; davalı şirketin ana sözleşmesinde faaliyet alanı “Her türlü gayrimenkulün edinilmesi, geliştirilmesi, imarı ve üzerinde konut veya işyerleri veya her ikisinden oluşan merkezler oluşturulması, yönetiminin sağlanması her türlü gayrimenkul oluşturulması, her türlü menkul ve gayrimenkul edinebilir, üzerinde tasarruf edebilir, her türlü inşaatı kendisi yapabileceği gibi yaptırabilir, menkul ve gayri menkullerini kiralayabilir, başkalarına ait her türlü menkul ve gayrimenkulleri kira ile tutabilir, kendi borçlarının teminatı olarak menkulleri üzerinde rehin tesis edebileceği gibi gayrimenkulleri üzerinde ipotek kurabilir ve bunları fek edebilir, alacaklarının teminatı olarak üçüncü kişilere ait menkuller üzerinde rehin, ticari işlemler üzerinde ticari işletme rehin alabileceği gibi gayrimenkulleri üzerinde kendi lehine ipotek tesis edebilir ve kaldırabilir, bu hakları tapu siciline tescil veya terkin ettirebilir ve sözleşmesinde yazılı olan diğer işler” şeklinde tanımlanmış olup davalı şirketin iptali talep edilen kararın ilişkin olduğu dönem içinde faaliyet karının 57.233,31 TL olup yönetim kurulu üyelerine ödenen brüt huzur hakkı tutarları ise; 485.989,01 TL olduğu tespit edilmiştir. Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin (E. 2016/5118, K. 2017/4360, T. 14.09.2017) sayılı kararında da ifade edildiği üzere yönetim kurul üyelerine ödenen huzur hakkı yaptıkları görevle orantılı olması gerektiği, davalı şirketin faaliyet karı nazara alındığında yönetim kurulu üyelerine ödenen 485.989,01 TL’nin örtülü kazanç aktarımı olduğu, davacının kendisinin yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde yönetim kurulu üyelerine benzer mahiyette huzur hakkı ödenmesinin ve davacı açısından bu durumun çelişkili davranış yasağı oluşturup oluşturmamasının iptali talep edilen kararın davacı açısından kişisel nitelik arz etmemesi, şirket faaliyetlerine yönelik olması nedeniyle önem arz etmediği, neticeten mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın kabulü ile; davalı … A.Ş.’nin 09/06/2015 tarihinde icra edilen 2014 yılı genel kurul toplantısında alınan yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücretleri düzenleyen gündemin 7. maddesinin kanuna, ana sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olması nedeniyle iptaline dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir. ” gerekçeleri ile; “1-Davanın kabulü ile; davalı … A.Ş.’nin 09/06/2015 tarihinde icra edilen 2014 yılı genel kurul toplantısında alınan yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücretleri düzenleyen gündemin 7.maddesinin kanuna, ana sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olması nedeniyle İPTALİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesi tarafından alınan kök ve ek bilirkişi raporunda, davanın haksızlığının ortaya konulduğunu, bilirkişilerin, şirketin huzur hakkı ödemelerinin dava konusu olan dönemde davacının yönetim kurulu üyesi bulunduğu döneme göre daha düşük oranda olduğunu tespit ettiklerini, yine bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere 2006, 2007, 2009 ve 2010 yıllarına ait genel kurul toplantılarında davacıya da yönetim kurulu üyesi olarak ücret ödenmesine karar verildiğini, davacının, dava konusu genel kurul toplantısında, kendisi yönetim kurulunda yer almadığı için ödenen ücrete itiraz ettiğini, yönetim kurulu üyelerine ödenen ücret, kendisinin yönetim kurulunda yer aldığı dönemlerde toplam 11.250 Euro tutarında iken, dava konusu genel kurul toplantısında toplam 30.000 TL’ye indirildiğini, kendisi yönetim kurulu üyesiyken ücret alınmasına ve miktarına itiraz etmeyen davacının bugün kendi zamanındakinden düşük olan ücretlere itirazda bulunmasının açıkça kötü niyetli olduğunu, çelişkili davranış yasağına aykırılık oluşturmakta olduğunu, (“venire contra factum proprium”) ve MK m. 2 hükmüne aykırı olduğunu, davacının yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde de şirket faaliyetlerinin, dava konusu tarih itibari ile aynı olduğunu, Bilirkişiler tarafından, dava konusu yapılan dönemde davalının faaliyet karı toplamının 57.233,31 TL olup, yönetim kurulu üyelerine ödenen brüt huzur hakkı tutarlarının ise, 485.989,01 olduğunun belirlendiğini, Davacının, müvekkili şirketin 29.04.2014 tarihinde gerçekleştirilen 2013 yılına ait Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararların yokluğuna veya iptallerine ve yürütmelerinin durdurulması talebi ile İstanbul Asliye 14. Ticaret Mahkemesi’nin 2014/646.E sayısı ile dava açtığını, 10.12.2015 tarihinde davanın reddine karar verildiğini, anılan kararın henüz kesinleşmediğini,Mahkeme tarafından verilen gerekçeli kararda; “Şirketin yıllık gelirine göre yönetim kuruluna takdir olunan ücretin yüksek olabileceği bir an düşünülse dahi yönetim kuruluna takdir edilecek ücretin her zaman şirketin geliriyle mütenasip olmasının beklenemeyeceği, zira yatırım aşamasında olan şirketlerin yönetim kurulu üyelerine ücret takdir edilmemesinin mümkün olamayacağı, dosyada fahiş olup olmadığı bakımından emsal alınacak tek verinin davalı şirketin daha evvelki genel kurullarda yönetim kuruluna takdir edilen ücret olabileceği” ifadelerine yer verilmek suretiyle, huzur hakkı ödemeleri ve şirketin yıllık geliri arasındaki bağlantının ne şekilde kurulması gerektiğinin doğru şekilde tespit edildiğini, şu halde, huzur hakkı ödemelerinin yüksek olmasının, bir iptal nedeni teşkil etmediğini, Müvekkili şirket yönetim kurulunun, şirket esas sözleşmesi uyarınca şirketin maksat ve amacı olan her türlü gayrimekulün edinilmesi, geliştirilmesi ve imarı yönünde projeler hazırladığını ve yatırım kararları almayı planladığını, kamuya ve üçüncü kişilere karşı tüm sorumluluğun yönetim kurulu üyelerinin üzerinde olduğunu, bu bağlamda, şirketin defter, kayıt ve belgelerine sorumlulukları ile kamu borçlarına bağlı şahsi sorumlulukları nedeniyle yönetim kurulu üyelerinin ücret almadan bu görevi yerine getirmelerinin beklenemeyeceğini, Kendisi yönetim kurulu üyesiyken ücret alınmasına ve alınan ücretin miktarına itiraz etmeyen davacının bugün kendi zamanındakinden düşük olan ücretlere itirazda bulunmasının açıkça kötü niyetli olduğu ve çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil ettiğini (“…”),İstanbul Asliye 14. Hukuk Mahkemesi’nin 2014/646 E – 2015/824 K sayılı ve 10.12.2015 tarihli kararında bu hususta; “…davacı daha evvelki yapılan genel kurullarda oybirliği ile alınan kararlarda daha yüksek ücretlere olumlu oy kullanarak ve alınan kararlara muhalif kalmayarak,bu dava ile ileri sürdüğü örtülü kazanç iddiasının çelişkili davranış olduğu kabul edilerek yönetim kurulu üyelerine takdir edilen ücretin fahiş ve örtülü kar payı dağıtımı olduğunu ileri sürmenin dinlenebilir olmadığı kanaatine varılmıştır.” şeklinde değerlendirme yapıldığını, şu halde bilirkişiler marifetiyle yapılan bu tespitin, davacının huzurdaki davayı açmasının açıkça kötü niyetli olduğu ve çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil ettiği yönündeki savunmalarını kanıtlar nitelikte olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK’nun 445. maddesi uyarınca davalı şirketin 09/06/2015 tarihinde yapılan 2014 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 7 no’lu kararın iptali ve/veya yokluğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, dava konusu edilen 7 kararın öncelikle yok hükmünde olduğu ileri sürülmüş ise de; anılı kararın yok hükmünde olmasını gerektirecek hukuka aykırılık hali tespit edilemediği; söz konusu kararın kanuna, ana sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına aykırı olduğu gerekçesi ile iptaline karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 09.06.2015 tarihli 2014 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda alınan 7 numaralı karar ile; yönetim kurulu üyelerinden …’na 15.000,00 TL, yönetim kurulu üyesi …’na 10.000,00 TL ve yönetim kurulu üyesi
…e aylık net 5.000,00 TL ücret ödenmesine dair, davacı şirketin 90.943 muhalefet oyuna karşılık 366.057 oyla karar verilmiştir. Genel kurul kararlarının yasa, anasözleşme ve afaki iyiniyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptalleri isteminde bulunabilmek için 6102 sayılı TTK’nın 446/1-a maddesi uyarınca, toplantıya katılan üyenin karara ret oyu kullanarak muhalif kalması ve bu keyfiyeti zapta geçirtmesi gerekir. Oylama öncesi yapılan görüşme sırasında bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi veya ret oyu kullanılması alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımaz. (Yargıtay 11. HD, 08.12.2015 tarih, 2014/18887; 2015/13122 E.K sayılı emsal ilamı) Somut olayda; davacı ortak, 09/06/2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısına vekili aracılığıyla katılmıştır. Davacı vekili toplantıda, gündemin 7. maddesinde yer alan yönetim kurulu üyelerine ücret ödenmesi hususunun müzakere edilmesi sırasında beyan ettiği muhalefeti sonrasında oylama yapılarak karar alındığı, oylamadan sonra davacı ortak vekili tarafından alınan karara karşı muhalif kalınarak muhalefet şerhinin tutanağa geçirtilmediği görülmektedir. Dolayısıyla, iptali talep edilen karara karşı usulüne uygun bir muhalefet şerhi bulunmadığından alınan karar yönünden dava şartının mevcut olmadığı, dava şartlarının bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği nazara alınarak, mahkemece ilgili genel kurulda alınan 7 no’lu kararın iptali davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Emsal Yargıtay 11. HD’nin 2020/1528 Esas 2021/880 Karar- 2019/2841Esas 2019/6994 Karar sayılı kararları) Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, HMK’nın 355 ve 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; a-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2019 tarih ve 2015/831 Esas – 2019/347 Karar sayılı ilamının 6100 Sayılı HMK’nın 355 ve 353/1-b2 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; Davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nın 114/2 maddesi uyarınca USULDEN REDDİNE, b-Kararın kaldırılma sebebine göre davalı vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 27,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 53,00 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca takdir olunan 5.100,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı varsa, talep halinde ve karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 8-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 115,75 TL tebligat/ posta gideri olmak üzere; toplam 237,05 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Artan gider avansı varsa, talep halinde ve karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 09/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.