Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/216 E. 2022/604 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/216 Esas
KARAR NO: 2022/604 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/09/2019
NUMARASI: 2017/101 Esas 2019/758 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirketin talebi üzerine 12/01/2016 tarihinde e-maille 250 kg Limon lifi müvekkil şirket tarafından ithal edildiğini, emtia davalı adına müvekkile ait depoda muhafaza edildiğini, e mail yazışmalarında görüleceği üzere müvekkile talep, davalının resmi e mail adresi olan …@…com.tr adresinden doğrudan müvekkile 12/01/2016 tarihinde geldiğini, öncesinde de taraflar arasnıda siparişin teyidi ile ilgili olarak bir çok e mail yazışması olduğunu, davalı şirkete müvekkil tarafından ihtarname gönderildiği, bu ihtarname davalıya 29/12/2016 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı şirkete 15/12/2016 tarihinde fatura kesildiğini, davalıya gönderilen ihtarname ve ekindeki fatura kabul edilmeyerek iade edildiğini, 21/12/2016 ihtarname tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte 11.593,98-TL’nin ve yargılama giderlerinin müvekkil şirkete ödenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının talep ettiği ithalat ve mahrece iade masrafı ile depolama masrafının yasal dayanağı bulunmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşme bulunmadığı gibi yasal bir taahhüt de bulunmadığını, davacı şirketten 26/05/2015 ve 13/01/2016 tarihlerinde alınan ürünlerin bedelleri banka kanalıyla ödendiğini, 13/01/2016 tarihinden sonra müvekkil şirketin davacıyla hiçbir ticari ilişkisi bulunmadığını, davacının hukuki dayanktan yoksun ve mesnetsiz davasının reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/09/2019 tarih ve 2017/101 Esas – 2019/758 Karar sayılı kararında; “…Dosya kapsamına alınan ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi kök ve ek raporlarında da belirlendiği üzere; Somut olayda uyuşmazlığın; taraflar arasında davaya konu Limon lifinin ithal edilmesi konusunda davalı yan yarına alım yapmak/alıma komisyonculuk etmek yönünde bir sözleşme ilişkisinin kurulup kurulmadığı hususunda toplandığı, davalı yan cevap dilekçesinde; taraflar arasında akdedilen bir sözleşme bulunmadığını, daha önce davacı yandan 26.05.2015 ve 13.01.2016 tarihlerinde alınan ürün bedellerinin banka kanalıyla ödendiğini, bu tarihten sonra davacı şirket ile aralarında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, davacı yanın delil olarak sunduğu mail yazışmalarının içeriğinin kabul edilmediği ve şirketi temsile yetkili olmayan kişilerle yapılan yazışmalar olduğunu savunduğu; ancak taraflar arasında çekişmesiz olan önceki işlemlerin de e-mail yoluyla yapıldığı ve taraflar arasında süregelen ticari ilişkide e-mail yolu ile işlemlerin yürütüldüğü, her ne kadar davalı yan 13.01.2016 tarihinden sonra davacı ile ticari ilişkilerinin bulunmadığı iddia edilmişse de; davalı yan talebe konu emtianın ithaline yönelik siparişi 24.08.2015 tarihli e-mail ile geçtiği, bu bağlamda taraflar arasındaki ilişkide fiyat, mal ve sair hususlarda uzlaşıldığının kabulü gerektiği, davaya konu fatura içeriğinin mal teslimi değil muhtelif giderlere ilişkin olduğu, davalı yanın talebi üzerine davacı tarafça ithalatının yapıldığı ürünlerin çekilmemesinden kaynaklı masrafların talep edildiği, davacı yanca faturaya konu muhtelif giderlere ilişkin liste dosya kapsamına sunulmuşsa da; davacının belgeleri sunulan ithalat ve mahrece iade masraf tutarı toplamının 4.670,96-TL olduğu, bu kısmın davacı yanca dosya kapasıma sunulan fatura içerikleri gereğince ispat olunduğu; ancak bu miktarı aşan masraf talebine ilişkin davacı yanca dosya kapsamına herhangi bir delil ibraz edilmediğinden 4.670,96-TL alacağın temerrüt tarihi olan 25.12.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABULÜ ile KISMEN REDDİNE; 4.670,96-TL alacağın temerrüt tarihi olan 25.12.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVALI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Davacı tarafından ikame edilen davada yapılan yargılama neticesinde yerel Mahkeme tarafından davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilerek 4.670,96 TL’nin taraflarından alınarak davacıya verilmesine karar verildiğini, ancak davacının ikame ettiği davanın haksız olduğunu, Davacının talep ettiği ithalat ve mahrece iade masrafı ile depolama masrafının yasal dayağının bulunmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşme bulunmadığı gibi yasal bir taahhüt de bulunmadığını, Davacı şirket ile davalı müvekkili şirkette tacir olup, ticari faaliyet yürütmekte olduğunu, taraflar arasında devamlılık arz eden ticari ilişki bulunmadığını, davacının ikame etmiş olduğu dava ile talep etmiş olduğu 2.200 Euro ithalat ve mahrece iade masrafları ve 400 Euro depolama masrafı toplamı olan 11.953,98-TL’nin hiçbir yasal dayanağı bulunmadığını, Kaldı ki davacı şirketin ithal ederek sattığı ürünün ithalat ve depolama masrafını müvekkili şirketten talep etmesi haksız ve kötü niyetli olduğunu, zira taraflar arası belirtilen bedellerin müvekkili tarafından ödeneceğine ilişkin hiçbir belge de akdedilmediğini, Davacının tamamen kendi kendine, mesnetsiz şekilde tanzim ettiği ve mahkemece etmiş olduğu davaya delil olarak sunduğu 15/12/2016 tarihli faturanın ve fatura da talep ettiği Muhtelif Giderlerin de yasal dayanağı bulunmadığından, işbu faturaya ve faturayla birlikte keşide edilen Beşiktaş …Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarnamesine, tarafımızca Akhisar …Noterliğinden 23.01.2017 tarihinde itiraz edilerek, fatura iade edildiğini,
Nitekim dosya kapsamında tevdi edilen kök Bilirkişi Kurulu Raporunda; “Davalı yanın kendi ticari defter kayıtlarına nazaran 31.01.2017 dava tarihi itibariyle davacı yana herhangi bir borcunun görünmediği, – Davacının alacak mesnedi gösterdiği fatura içeriği MUHTELİF GİDERLERİ yapmak konusunda davalının talimatı veya davalı ile akdi ilişkisini ortaya koyamadığı, sırf atıfta bulunan e-posta içeriğinin akdi ilişki ve davacının davalı için bu miktar masraf yapması hususunda akdi ilişki anlamına gelmeyeceği” tespiti yapıldığını, açıklanan nedenlerle davacı tarafın tek taraflı düzenlediği haksız fatura alacağına ve içeriğine yapılan itirazımızın kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Gönderilen ürünler müvekkili şirket kalite kontrol bölümü tarafından incelenmiş olup, yapılan incelemede ürünlerin kullanıma uygun olmadığının tespit edildiği ve 13/01/2016 tarihinden itibaren davacıyla ticari ilişkide bulunulmadığını, Davacı tarafından 12/01/2016 tarihinde 250 kg limon lifi numune olarak denenmek üzere talep edildiğini, işbu 250 kg ürüne ilişkin fatura 13/01/2016 tarihinde kesilerek, ürünler gönderildiğini, gönderilen ürünlerin müvekkili şirket kalite kontrol bölümü tarafından yapılan incelemesinde; “Limon lifinin gelen numune ile ürün arasında etki farkı görüldüğü, numune çalışmasında eşdeğer ürün bostwick puanı 3 puan düşüş elde edilmişken üründe bostwick puanı düşüşü görülmediği, kullanıma uygun olmadığı” tespiti yapıldığını, Kalite kontrol iç yazışma formu daha önce dosyaya sunulmuş olup sunulan tespit formu yerel mahkemece göz önünde bulundurulmadığı, gönderilen ürünün kullanıma uygun olmadığı hususu davacı şirkete bildirilmiş olup bu bildirime rağmen davacı tarafça dava konusu haksız ve mesnetsiz olarak fatura kesildiğini, Davacı şirketten 26/05/2015 ve 13/01/2016 tarihlerinde alınan ürünlerin bedelleri banka kanalıyla ödendiğini, 13/01/2016 tarihinden sonra müvekkili şirketin davacıyla hiçbir ticari ilişkisi bulunmadığını, Davacı şirketten 26/05/2015 ve 13/01/2016 tarihlerinde fatura karşılığı ürün teslim alındığını, 26/05/2015 tarihinde alınan ürünlerin tutarı olan 2.534,00-TL 14/10/2015 tarihinde …’tan davacının hesabına ödendiğini, davacının dosyaya delil olarak sunduğu 12/01/2016 tarihli e-maile konu 250 kg lif faturası da 13/01/2016 tarihinde kesildiğini, Kesilen faturaya karşılık teslim alınan ürün bedeli olan 5.694,82-TL’nin ödemesi de çek ile yapılmış olup … Çek Ödeme Dekontu da dosyada mübrez olduğunu, nitekim müvekkili şirket cari hareket dökümü de incelendiğinde davacıdan iki kere ürün alındığı ve ödemelerinin müvekkil şirket tarafından eksiksiz yapılacağı anlaşılacağını, Davacının delil olarak sunduğu mail yazışmaları delil başlangıcı niteliğinde olup, şirketi temsile yetkili olmayan kişilerle yapılan yazışmaların kabulü mümkün olmadığını, kaldı ki sunulan e-maillerin içeriğine bakıldığında da; müvekkili şirketin hiçbir şekilde dava konusu bedelleri ödeme taahhüdünün bulunmadığı, yazılı bir sözleşmeye dayanılmadığı, en son mail tarihinin 12/01/2016 olduğu zaten faturanın 13/01/2016 tarihinde kesildiği ve ürünlerin bedellerinin müvekkili şirket tarafından banka kanalıyla ödendiğini, davacının iddia ettiği gibi müvekkili şirket ile ticaretinden kaynaklanan bir alacağı bulunmadığını, zira tarafların 13/01/2016 tarihinden sonra ticari alım satım yapılmadığını, kaldı ki davacı da teslim ettiği ürünlerin tamamının bedelini aldığını, iddia ettiği gibi taahhüt edilip alınmayan ürün bulunmadığını, davacının aksini yazılı ispat yükümlülüğü bulunmadığını, Müvekkili şirketi temsile yetkili olmayan kişinin e-mailine dayanılarak kesilen fatura içeriği haksız ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, Şirkete adına sözleşme imzalama yetkisi olduğuna dair bir genel kurul kararı veya yönetim kurulu kararı veya bir vekaletname bulunmayan alelade bir şirket çalışanın attığı maile dayanarak anlaşma olduğu iddiasında bulunulması hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, daha önce dosyaya sunulan Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere atılan bu mail şirketi temsile yetkili kişilerce atılmamış olup müvekkili şirket açısından bağlayıcılığı olmasının mümkün olmadığını, iki ticari şirket arasında hiçbir sözleşme imzalanmadan, koşullar bakımından anlaşılmadan, salt şirkette çalışan herhangi bir kişinin mailine dayanarak yapıldığı iddia edilen masrafların müvekkil şirketten talep edilmesi hukuki mesnetten yoksun olduğunu, (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2016/19373 E. 2017/11054 K. sayılı ve 20/09/2017 tarihli bir kararı, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin E. 2007/3052 K. 2008/11355 sayı ve T. 16.10.2008 tarihli kararı) Kıymetli evrakta olduğu gibi sözleşme bakımından da imzaya yetkili olmayan bir kişinin maili üzerinden sözleşme olduğunu iddia etmek hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere atılan mail müvekkili şirketi temsile yetkili kişilerce atılmamış olup müvekkili şirket açısında bağlayıcı olması açısından yeterli delil kabul edilemeyeceğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVACI VEKİLİ KATILMA YOLUYLA SUNDUĞU İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin talebi üzerine 12/01/2016 tarihinde e-maille 250 kg. limon lifi müvekkilİ şirket tarafından ithal edildiğini, emtia davalı adına müvekkiline ait depoda muhafaza edildiğini, Dava dosyasındaki e-mail yazışmalarında görüleceği üzere, müvekkiline talep, davalının resmi e-mail adresi olan …@…com.tr adresinden doğrudan müvekkiline 12.01.2016 tarihinde geldiğini, öncesinde de taraflar arasında siparişin teyidi ile ilgili olarak bir çok email yazışması olduğunu, dava dosyası içine bu yazışmaları ve gerçekleşen icap/kabul durumu olan yazışmaları koydukları için tekrardan kaçınmak için buraya tekrar eklediklerini, Davalıya ait emtia yukarıda açıklandığı üzere 19.01.2016 tarihinden 16.10.2016 tarihine kadar müvekkili şirketin deposunda 5160kg … ürünün ihtalatı ve marhrece iadesi ile ilgili tüm masraflar dava dosyasına sundukları faturalar da müdemiç olduğunu, ürün ekli yazışmalarda da davalının talebi üzerine getirtildiği yaklaşık bir sene kadar stokta depolanıp muhafaza edildiğini, bu emtia davalı tarafa iade edildiği, davalı muhafaza ve depolama bedeli 11.593,98 TL’yi ödemediğini, (2200 euro ithalat ve mahrece iade masrafları + 400 euro depolama masrafaı toplamda 2620Euro ) Bir başka deyişle bu ürünler davalının talebi üzerine müvekkili tarafından ithal edildiğini, müvekkilinin söz konusu ürünleri kendi işinde kullanması söz konusu olmadığını, ticari hayatın gereği bu ürünlerin siparişi ağırlıklı olarak taraflar arasında bu şekilde e-mail yazışmaları üzerine gerçekleştirilmekte taraflar karşılıklı olarak yazışma yaptıktan sonra ürün müvekkilince ithal edilmekte olduğunu, kaldı ki davalı tarafın da ikrar ettiği ve delil olarak dayanmak istese de dikkate alınmayan diğer ticari alış veriş faturalarında taraflar arasında uzunca süreden beri bu ticari ilişkiye ve güvene dayanan teamül oluştuğunu, yani davalı taraf müvekkili tarafından tanınmayan önceden bilinmeyen ilk defa karşısına çıkp bir mail ile ürün talep eden yabancı birisi olmadığını, daha önceki siparişleri de bu şekilde oluşturulduğu için taraflar arasında bir güven oluştuğundan , yine firma resmi hesabından gelen email ile talep oluşturulduğu ve bu ürünler ithal edilip depolandığını, daha sonra ne olduysa davalı bu ürünleri almaktan vazgeçtiğini, Yapılan özellikle ek bilirkişi raporundaki incelemede de müvekkilinin haksız yere zarara uğradığı da kabul edildiğini, Ancak her nasılsa mahkemenin, gerekçeli kararda faturanın açıklama kısmında depolama maliyeti, komisyon masrafı vs. giderler olan kısım için “muhtelif giderler” yazdığından bahisle kısmi kabul kararı verdiğini, faturanın açıklama kısmında ithal edilen ürünlerden ve depolama masraflarından dolayı bu faturanın oluştuğu açıkça yazılmadığından yerel mahkeme talebin sadece 4670,96TL.’lik kısmını kabul ettiğini, oysa bu ticari ilişki oluşmasaydı bu talep davalı tarafından müvekkiline geçilmeseydi müvekkilinin dava konusu olan 11.953,98 TL.’lik masrafı yapmamış olacağını, yerel mahkeme bunu dikkate almayarak sadece fatura açıklama kısmındaki eksiklik nedeniyle ve bu kısmın ayrıca ispat edilememesi nedeniyle kısmi kabul vermesi oluşturulan ek bilirkişi raporundaki açıklamalara da aykırı olduğundan istinaf talebinde bulunduklarını, Müvekkilinin oluşturulan güven neticesi bu ticari ilişkiye girdiği ve davalının tek taraflı vazgeçmesi nedeniyle bu zarara uğradığını, faturanın muhtelif giderler olarak açıklama yapılarak oluşturulan kısmı müvekkilinin vermiş olduğu ticari hizmet karşılığı olduğu muhakkak olduğunu, ithal ettiği malı aynı bedelden üzerinde hiçbir ek masraf maliyet olmadan aynı şekilde davalıya fatura etmesi zaten ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere bu malı müvekkilinin kendisi için değil davalı için ithalatı yaptığı ve üzerine komisyon da eklediğini, 250kg limon lifi müvekkilin kullanacağı bir ürün olmadığını, Davalı yan istinaf dilekçesinde bu ticari ilişkiyi dahi reddederek davanın reddini istemesi ticari teamüllere aykırı olduğunu, müvekkilinin birden aklına “limon lifi gibi bir ürünü ithal edeyim ondan sonra da birisine bu ürünü faturalayıp satarım” gibi bir düşünce geçmediği gibi çalışma usulü de zaten bu olmadığını, Ticari fatura dışında uğranılmış olan zarardan dolayı müvekkili lehine hakkaniyet tazminatına dahi uygulanmamasının nedenine yerel mahkemece gerekçe sunulmadığını, Yine mahkemeye sunulan 18/6/2019 tarihli bilirkişi raporunda 4-2 maddesinde “davacının zararının 9825,41 TL aşılmamak kaydıyla dayanak masraf garularına göre daha yüksek olduğu kanaati de sayın mahkemeye 1. Ek raporda arz edilmiştir “ denmesine rağmen yerel mahkeme bu durumu da göz önünde bulundurmadığını, kaldı ki müvekkilinin uğramış olduğu bu zarar nedeniyle ve bilirkişi raporu ile orantılı olarak BK md 50 de belirtildiği üzere uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim olayların olağan akşını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler demekte olduğunu, yerel mahkeme bu konuda dahi müvekkili lehine muhik bir tazminata hükmedebilecekken bunu da değerlendirmediğini, Davalı yan davanın da hiçbir aşamasında bilirkişinin de belirttiği gibi e-postaları inkar etmediği, sahte veya benzer bir iddia ileri sürmediğini, şirket çalışanların uzunca süredir oluşturmuş olduğu güven ve resmi ticari eposta uzantısı ile yapılan yazışmalar siparişin oluştuğu ve müvekkilinin bundan mütevellit zararının oluştuğunu ortaya koysa da yerel mahkeme asıl zararı karşılamadığını, Yerel mahkemece kabul olunan 4.670.TL’ lik kısmı aşan bölüm müvekkilimin yapmış olduğu ticari hizmet, komisyon , depolama vb masrafların karşılığının açık olduğunu, depolama masrafı için ayrı bir tarife sunulmaması davanın kısmen reddine neden olduğunu, yerel mahkeme bunu ispat için ayrı delil istemesi ve bundan dolayı davayı kısmen kabul yoluna gitmesi ticari teamüllere de aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, dava dilekçesinde ana talebin tamamına karar verilmesini, yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, alacak davasıdır. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine; 4.670,96-TL alacağın temerrüt tarihi olan 25.12.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece taraf delillerinin ibrazı sağlanarak, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, kök ve ek raporlar alınarak istinafa konu karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü, gönderilen ürünün kullanıma uygun olmadığı, bu hususun davacı şirkete bildirilmiş olup bu bildirime rağmen davacı tarafça dava konusu haksız ve mesnetsiz olarak fatura kesildiğine yönelik savunmasının yargılama aşamasında ilk kez mahkemece alınan ikinci ek bilirkişi raporuna yönelik verdiği 02/08/2019 tarihli beyan dilekçesi ile ileri sürüldüğü, bu iddiası, savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında olup, bu hususta usulünce yapılmış bir ıslah ya da davacının açık muvafakatı bulunmadığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. HMK 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” yasal düzenlemesi yer almaktadır. Davacı vekili ve Davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasında verilen itiraz ve beyan dilekçeleri ile de ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi ek raporlarında bu iddialar ve itirazlar değerlendirilmiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı; taraflar arasında yazılı sözleşme olmadığı, taraflar arasındaki mail yazışmalarına göre, taraflar arasında davaya konu Limon lifinin ithal edilmesi konusunda davalı taraf adına alım yapmak/alıma komisyonculuk etmek yönünde icap ve kabul yönünde bir sözleşme ilişkisinin kurulduğu, davalı taraf talebe konu emtianın ithaline yönelik siparişi 24.08.2015 tarihli e-mail ile davacıya ilettiği, bu bağlamda taraflar arasındaki ilişkide fiyat, mal ve sair hususlarda uzlaşıldığının kabulü gerektiği, davalı tarafça, davacı yanın delil olarak sunduğu mail yazışmalarının içeriğinin kabul edilmediği ve şirketi temsile yetkili olmayan kişilerle yapılan yazışmalar olduğunu savunmuş isede, taraflar arasında çekişmesiz olan önceki işlemlerin de e-mail yoluyla aynı kişiler tarafından yapıldığı ve taraflar arasında süregelen ticari ilişkide e-mail yolu ile işlemlerin yürütüldüğü, davaya konu fatura içeriğinin mal teslimi değil muhtelif giderlere ilişkin olduğu, davalı yanın talebi üzerine davacı tarafça ithalatının yapıldığı, ürünlerin çekilmemesinden kaynaklı masrafların talep edildiği, davacı tarafça faturaya konu muhtelif giderlere ilişkin liste dosya kapsamına sunulmuşsa da; davacının belgeleri sunulan ithalat ve mahrece iade masraf tutarı toplamının 4.670,96-TL olduğu, bu kısmın davacı tarafça dosya kapasıma sunulan fatura içerikleri gereğince ispat olunduğu; ancak bu miktarı aşan masraf talebine ilişkin davacı tarafça dosya kapsamına herhangi bir delil ibraz edilmediği, mahkemece alınan bilirkişi ek raporunda bilirkişilerce hesap edilen alacak hesaplamasının doğru olduğu anlaşılmakla; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacı vekili ve davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin ve davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 319,07.TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 79,77.TL harcın mahsubu ile bakiye 239,30.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/04/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.