Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/213 E. 2022/530 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/213 Esas
KARAR NO: 2022/530 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/11/2019
NUMARASI: 2018/697 Esas 2019/1088 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 06/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı tarafından kanuna aykırı olarak müvekkili hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, takibin kesinleştiğini, takip sebebinin müvekkilinin ortağı olduğu dönemde kredi kartına yaptığı şirket harcamaları olduğunu, şahsi harcama olmadığını belirterek davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava dilekçesinin şirket çalışanı olmayan …’e usulsüz tebliğ edildiğini, bu yüzden yokluklarında yapılan işlemlerin geçerli olmadığını, usulüne uygun dava dilekçesinin kendilerine tebliğ edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/11/2019 tarih ve 2018/697 Esas – 2019/1088 Karar sayılı kararında; “…Gerek dosya kapsamında toplanan deliller ve gerekse bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; ortaklığın sürdüğü müddetçe harcamaların ne şekilde, hangi limitte vb. yapılacağı yönünde şirket yönetim kurulunca alınmış herhangi bir Yönetim Kurulu kararının bulunmadığı, davalının incelenen ticari defterlerine göre icra dosyasında talep edilen alacak kalemlerine ilişkin şüpheli alacaklar hesabında herhangi bir alacak kaydının tespit edilmediği, davalı tarafça girişilen icra takibindeki kredi kartı harcamalarının örnekleme incelenmesinde ve cari hesaplar üzerinde yapılan incelemede; harcamaların, sigorta, gıda, sağlık, konaklama, yiyecek, içecek ve benzeri rutin harcamalar olduğu, harcamaların davalı defter ve belgelerinde kayıtlı bulunduğu, bu yönde davalı tarafın yapılan harcamalara itirazının bulunmadığı, harcamaların dikkat çeken bir yönünün bulunmadığı, tanık beyanlarının otel konaklamalarına ilişkin davacı iddiasını dönemsel olarak doğruladığı, harcamaların ortaklığın mevcut olduğu döneme ait olup, şahsi harcama olmadığı kanaatinin oluştuğu, kötüniyetli harcama iddiasının ispat edilemediği, diğer yandan taraflar arasında 26.02.2018 tarihli ve imza altına alman … A.Ş. hisse devir sözleşmesi ve protokol de; davacı tarafın şirkette bulunan %50 hissesini 400.000,00 TL bedel ile, (50.000,00 TL ve Beylikdüzü’nde …’ya ait … pafta numaralı … Ada, … Parsel ve … Blok Kat:… D:… no lu daire karşılığı) …’ya devrettiği, hisse devrine istinaden ödeme işleminin tamamlanacağı ve tapu işlerinin bitiminden sonra tarafların birbirini ibra ettiği, tarafların ibra yönünden aralarında bir uyuşmazlıklarının bulunmadığı, böylelikle davanın kabulü gerektiği, ancak davalının kötüniyetle hareket ettiğinin ispatlanamadığı kanaatine varılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyası yönünden davacının davalıya borçlu bulunmadığının TESPİTİNE, Kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/697 E., 2019/1088 K. sayılı 25.11.2019 tarihli kararında özetle; “Davacının davasının kabulü ile davacının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine” karar verildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Şahsi harcama niteliğindeki şirket zararından TTK’nın 553.maddesi uyarınca şirket ortaklarının sorumlu olduğunu, bir başka deyişle yasal düzenleme uyarınca şirket ortaklarının şirketi zarara sokucu şahsi harcama yapmasının mümkün olmadığını, dolayısıyla yasa da açıkça düzenlenen bir hususa ilişkin; ayrıca “ortaklığın sürdüğü müddetçe harcamaların ne şekilde, hangi limitte vb. yapılacağı yönünde şirket yönetim kurulunca alınmış herhangi bir Yönetim Kurulu kararının olmaması” gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin tesis edilen hükmün açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, Aksine davacının yapmış olduğu şahsi harcamalara şirket tarafından izin verildiğine ilişkin bir yönetim kurulu kararı olması gerekirken, yasada düzenlenen bir hususta ayrıca yönetim kurulu kararı aranması kabul edilebilirlikten uzak olduğunu, Zira dava konusu olayda davacının müvekkili şirketin ortağı olduğu dönemde; şirketteki yetkisini kötüye kullanarak, şirket kredi kartından yapmış olduğu harcamalar ve yine yapmış olduğu otel konaklamalarının şirket hesabından ödettirilmesi nedeni ile şirketi zarara uğratması söz konusu olduğunu, (Yargıtay 11. H.D.nin 2012/17811E. , 2014/4734 K. 12.3.2014 tarihli ilamı) Karara esas alınan bilirkişi raporunun eksik inceleme ile tesis edildiğini, hatalı tespitler içeren bu raporda belirtilen, “davalı tarafça girişilen icra takibindeki kredi kartı harcamalarının örnekleme incelenmesinde ve cari hesaplar üzerinde yapılan incelemede; harcamaların, sigorta, gıda, sağlık, konaklama, yiyecek, içecek ve benzeri rutin harcamalar olduğu, harcamaların davalı defter ve belgelerinde kayıtlı bulunduğu, bu yönde davalı tarafın yapılan harcamalara itirazının bulunmadığı, harcamaların dikkat çeken bir yönünün bulunmadığı,” gerekçesi ile tesis edilen hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu, Rapora itiraz dilekçesinde detaylı olarak belirtilen hükme esas alınan bilirkişi raporunda harcamalara ilişkin detaylı irdeleme yapılmadığını, Örneğin 27/10/2017 tarihinde Antalya ili ile hiçbir ticari ilişkisi olmayan müvekkili firmanın kredi kartından alınan uçak bileti; 8/11/2017 tarihinde havalimanında yapılan harcama, 13/11/2017 tarihinde antalya’da araç kiralama bedeli; yine “…” isimli barda yapılan 19/11/2017 tarihli harcama, ev aletleri satan … mağazasından 14/11/2017 tarihinde yapılan harcama, 06/02/2018 tarihinde … isimli kıyafet mağazasından yapılan harcamaların şahsi harcama olduğunu, Ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu harcamalara ilişkin detaylı bir inceleme yapılmadığını, sadece mutad harcamalar olduğu belirtilmekle yetinilerek; harcamaya itiraz edilmediği gibi hatalı bir tespite yer verildiğini, Dava konusu ihtilaf kredi kartından harcama yapılmadığı yönünde olmadığını, dava konusu ihtilafın müvekkili şirkete ait kredi kartının eski ortak olan davacı tarafından şahsi harcamalar için kullanılmış olması olduğunu, Yine … müşterisinde ilişkin cari incelendiğinde de; davacı eski ortak tarafından, İstanbul’da ikamettiği halde İstanbul’da otelde yaptığı konaklamaların şirkete fatura edilerek ödettirildiği; dolayısıyla bu şahsi harcamalar bakımından da şirketi zarara uğrattığı açıktır. zira otel konaklamasının mutad bir harcama olarak kabul edilmesi hukuken mümkün olmadığını, Düzenlenen bilirkişi raporunda yer alan işbu hatalı eksikliklere ilişkin itiraz dilekçemiz ibraz edilmiş ise de; yerel mahkemece itirazlarımız reddedilerek, hatalı ve eksik inceleme ile düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm tesis edildiğini, Dolayısıyla kredi kartından yapılan 5.398,51-TL tutarındaki harcamaların ve şirket faaliyeti ile alakalı olmadığı izahtan vareste olan 2.371,00-TL tutarındaki otel konaklama faturalarının detayının ve bu harcamaların şahsi harcama niteliğinde olup olmadığının incelenmesi gerekirken bu husus irdelenmeksizin düzenlenen rapora istinaden tesis edilen hüküm usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dava konusu olayda davacı müvekkili şirketin eski kurucu ortağı olduğunu, müvekkili şirketin hisselerinin devrine ilişkin davacı ile davadışı … arasında 26.02.2018 tarihinde hisse devri ve eki protokoller imzalandığı, akabinde hisse devri gerçekleştiği ve davacı … müvekkili şirketten ayrıldığını, Davacının ayrılması sonrasında; davacı yanca şirket yetkilisi sıfatı ile kullanılmakta olan ticari kredi kartından yapmış olduğu harcamalar başta olmak üzere şirket kayıtları incelemeye alındığı ve davacının şirket kredi kartını bir kısım şahsi harcamaları için kullandığı, bu suretle şirketi 5.398,51-TL zarar uğrattığı ve ayrıca davacı yanca yapılan otel konaklamalarının müvekkili şirkete fatura edilerek müvekkil şirkete ödettirildiği, dolayısıyla … Ltd. Şti.’ye davacının şahsi otel konaklamaları nedeni ile ödenen 2.371,00-TL şahsi harcama nedeni ile de şirketi zarar uğrattığı tespit edildiğini, Nitekim yukarıda da belirtilen, müvekkili şirketin hiçbir suretle faaliyeti ve ticari ilişkisi olmayan ve tatil şehri olduğu herkesçe bilinen Antalya şehrine gidiş-dönüş uçak bileti, bu seyahate ilişkin havalimanında ve Antalya ilinde yapılan harcamaların; yine kıyafet mağazası olan … isimli mağazadan yapılan alışverişin (giyim eşyası bireysel harcamadır ve kendisi ödemesi gerekirken şirkete ödettiği ortaklık bitikten sonra anlaşılmıştır), ev ürünleri satan … mağazasından yapılan alıverişin vb. toplam 5.398,51-TL tutarındaki alışverişin şahsi harcama olduğu ve ayrıca şirket ortağının İstanbul ilinde yaşamasına rağmen; İstanbul ilinde muhkim otelde gecelik konaklama masraflarının şahsi harcama olduğu açık iken; bu harcamaları mutad şirket harcaması olarak kabul eden bilirkişi raporu doğrultusunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel mahkemece konaklama harcamasına ilişkin “tanık beyanlarının otel konaklamalarına ilişkin davacı iddiasını dönemsel olarak doğruladığı” gerekçesine yer verilmiş ise de; Yargılama esnasında ısrarla belirtilmiş olduğu üzere; yerel mahkemece tanık olarak dinlenen ve karar gerekçesinde belirtilen, … isimli tanık müvekkili şirket aleyhine dava açtığı ve açmış olduğu işbu davada huzurdaki davanın davacısı …’ı tanık olarak bildirdiğini, ayrıca bu şahısın tanık olması mümkün olmadığını, zira …’ın eşinin akrabası ve taraflı olduğunu, Dolayısıyla dinlenen davacı tanığının davacı ile müvekkili şirket aleyhine menfaat birliği içerisinde olduğunu, Yerel mahkemece verilen hükmün gerekçesinde dinlenen tanık beyanının otel konaklamalarına ilişkin davacı iddiasını doğruladığı belirtilmiş ise de; hükme dayanak yapılan tanık beyanına tanığın müvekkili şirkete karşı dava açmış olması ve davacı ile müvekkili şirkete karşı menfaat birliğinde olması nedeni ile itibar edilmesi mümkün olmadığını, Nitekim davacı tanığı … 20.03.2019 tarihli duruşmada vermiş olduğu beyanda müvekkili şirket aleyhine açmış olduğu davasının bulunduğunu açıkça belirttiğini, Yine işbu dilekçemiz ekinde bir kez daha ibraz edilen tanık …’in açtığı davada sunmuş olduğu delil listesi içeriğinde işbu davanın davacısı …’ı kendi davasında tanık olarak bildirdiğini, Dolayısıyla işbu davanın davacısı ile dinlenen tanık arasında menfaat birliği olduğu hususu açıkça ortada olduğu, hal böyle iken müvekkili şirket aleyhine açılmış davası olan ve davacı ile menfaat birliği içerisinde hareket eden davacı tanık beyanına dayanılarak tesis edilen hüküm usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkemece “26.02.2018 tarihli ve imza altına alman …. A.Ş. hisse devir sözleşmesi ve protokol de; hisse devrine istinaden ödeme işleminin tamamlanacağı ve tapu işlerinin bitiminden sonra tarafların birbirini ibra ettiği, tarafların ibra yönünden aralarında bir uyuşmazlıklarının bulunmadığı” gerekçesine yer verilmiş ise de; Söz konusu 26.02.2018 tarihli belge içeriği incelendiğinde tarafların davacı ile dava dışı … olduğu ve ibranın hisse devri bedeline ilişkin ve davadışı … bakımından olduğu açıkça görüleceğini, Dolayısıyla 26.02.2018 tarihli belge davacı ile davadışı … arasında düzenlenmiş olan ve hisse devri bedeline ilişkin ibra iradesi içerdiğinden; davacı şirkete ilişkin herhangi bir ibra içermediğinden işbu belge hatalı değerlendirilerek tesis edilen hüküm usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dosyada mübrez ve raporda bahsi geçen 26.02.2018 tarihli “hisse devir sözleşmesi ve protokol” başlıklı belge incelendiğinde; söz konusu belgenin hisslerini devreden davacı ile hisseleri devralan davadışı … arasında hisse devrine ilişkin akdedildiği; ve işbu belgede hisse devri bedeli bakımından hisseleri devralan …’nun ibra edildiği açıkça görülmekte olduğunu, kaldı ki, davacı yanca yapılan eski tarihli bu şahsi harcamalar ortaklık devir işlemlerinden sonra tespit edildiğini, çünkü kartın kullanım ve muhafazası … tarafından yapıldığını, Hal böyle iken; yerel mahkemece işbu belge içeriği hatalı hukuki değerlendirmeye tabi tutulruğu ve yanlış bir değerlendirme ile tarafların birbirini ibra ettiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yeniden görülmesine, mümkün değilse hükmü bozularak dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibinden dolayı davalıya borçlu olmadığının tesbiti talepli İİK. 72 Maddesi uyarınca açılan menfi tesbit davasıdır. Mahkemece, davanın kabulü ile, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyası yönünden davacının davalıya borçlu bulunmadığının tespitine, kötüniyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davaya konu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının dosya arasında bulunan sureti incelendiğinde; Davalı alacaklı tarafından davacı borçlu aleyhine 26/06/2018 tarihinde Kadıköy … Noterliğinin 28/05/2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesinden kaynaklı 7.769,51 TL. Asıl alacak, 33,21 TL. İşlemiş faiz olmak üzere toplam:7.802,72 TL. Lik alacağın tahsili talebiyle ilamsız icra takibinde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Davacının davalı şirketteki payını 26/02/2018 tarihli hisse devir sözleşmesi ile dava dışı …’ya devrederek ortaklıktan ayrıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece taraf delillerinin ibrazı sağlanarak, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi raporu alınarak istinafa konu karar verilmiştir. HMK 282 maddesinde, “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri gözetildiğinde; bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davacı tarafından şirket kredi kartı ile yapılan harcamaların davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, iş bu harcamalar dolayısıyla davalı şirket vergilendirmede avantaj sağlamış ve gider olarak gösterildiği, harcamaların hepsinin muhasebeleştirildiği ve herhangi bir şekilde şüpheli alacak kalemine dahil edilmediği anlaşılmıştır. Davacının, davalı şirkette bulunan %50 hissesini 26/02/2018 tarihli hisse devir sözleşmesi ile dava dışı …’ya devrederek ortaklıktan ayrıldığı, sonrasında ise …’nun şirketin %100 hissedarı olduğu, hisse devri yapılırken tüm hesapların kontrol edilip hisse devir bedelinin belirlendiği ve hisse devri ile beraber davacının ibra edildiği, hisse devir tarihi itibariyle davalı şirketin tek ortaklı şirket haline geldiği, TTK. 408/3 maddesi uyarınca bu ibranın şirket adına yapıldığının kabulü gerektiği gibi, harcamaların ortaklığın mevcut olduğu döneme ait olup, şahsi harcama ve kötüniyetli harcama iddiasının ispat edilemediği anlaşılmakla; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin aksi yöndeki tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 533,00.TL harçtan istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 134,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 399,00.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.