Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/193 E. 2022/527 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/193 Esas
KARAR NO: 2022/527 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/04/2019
NUMARASI: 2015/1172 Esas 2019/352 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 06/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, kredi borçlusu firmalar ile davalı gerçek ve tüzel kişiler arasında organik ve fiili bağlantı olduğunu, müvekkili bankaya borçlu … ve …’nın takiplerin başladığı 2013 yılındaki kefil ve yöneticilerinin …, …, …, … olduğunu, ayrı … A.Ş nin kefil olduğunu, davalılardan … Ltd. Şti.’ nin takip işlemleri başlamadan önce faaliyet gösterdiği “… Mh. … Cd. No:… Sancaktepe/İstanbul” adresinde kredi borçlusu … A.Ş’ nin yaş sebze ve meyve toptan ticareti yaptığını, … A.Ş ‘nin kefilleri ve yöneticileri olan … ve …’nın ticari faaliyetlerinin bir kısmını …’ın eşi …’ın kardeşi …’in eşi … adına toptan yaş sebze ve meyve ticareti yapmak üzere kurulan … A.Ş üzerinden faaliyetlerini sürdürdüklerini, müvekkili bankaya borçlu … ve … Ltd. Şti., …, …’ın malvarlıklarının davalıların mal varlıkları ile birbirine karıştığını, hukuki değerlendirmelerini Yargıtay İçtihatları ve doktrindeki görüşler ışığı altında Perdeyi Kaldırma Teorisi ne dayandırdıklarını, davalı gerçek ve tüzel kişilerin müvekkili bankadan kullanılan krediyi kendileri için kullandıktan sonra kredi borçlusu şirketi borca batık olduğunu bildirerek iflas erteleme talep ettiklerini ve alacağın kredi borçlusu şirketten tahsilinin mümkün olmadığını beyanla fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 200.000,00 TL banka alacağının dava tarihinden itibaren %32 temerrüt faizi ve % 5 gider vergisi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Davalılar … A.Ş. ile … vekili cevap dilekçesi ile,diğer davalı … ile davacı bankanın kredi borçluları ve kefilleri arasında hukuki ve fiili irtibat, organik bağın varlığı yahut yokluğu konusunda yorum yapmamakla birlikte müvekkili şirket arasında tüzel kişilik perdesinin aralanması talebine konu edilebilecek herhangi bir hukuki ve fiili irtibat, organik bağ bulunmadığını, müvekkillerinden …’in tek hissedarı olduğu …’ yı kendi birikimleri ile arabasını satıp küçük bir sermaye ile kurduğunu, şirketin iş hacmi ve cirosunun düşük olduğunu, restoran ve okul kafelerine ürün tedariki yaptığını davacı bankanın kredi borçluları ile ne iktisadi bütünlüğü ne de organik bağının olmadığını, şirketin 100.000,00 TL sermaye ile 17.03.2015 tarihinde tescil edildiğini, davacı bankanın müvekkili …’in eşi …’in kredi borçlularından … A.Ş grubu şirketlerinden … Ltd. Şti. ortaklarından olduğunu, bunun da davacı bankanın kredi borçlusu şirketler ile müvekkili şirket arasında organik bağ olduğunu iddia etmekte ise de bu iddiasının haksız olduğunu, …’in davacı bankanın kredisini talep ettiği tarihten önce 12.12.2012 tarihinde ortaklıktan ayrıldığını beyanla davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesi ile: müvekkilinin … ile fiili ve hukuki bağlantısı olmadığını, zira müvekkili ile bu davalı arasında ne ticari ilişki ne de alışveriş olduğunu, müvekkilinin …’dan Büyükşehir Belediyesi Hal Müdürlüğü’nden bu yeri devir aldığını ve devre bağlı olarak devir bedeline karşılık bu şirketin müstahsillere ödemesi gereken borçlarını üstlenerek bu borçlan müstahsillere (çek ve senet karşılığı) ödediğini, ayrıca Hal Müdürlüğüne ve Belediyeye devir bedellerini ödediğini, müvekkili şirketin …’ dan önce kurulmuş bir şirket olduğunu, bu nedenle muvazaalı bir şirket kuruluşundan bahsedilemeyeceğini, davacının iddialarının haksız ve yersiz olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/04/2019 2015/1172 Esas 2019/352 Karar sayılı kararında; “….Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141), toplanan/sunulan deliller, ticaret sicil kayıtları, kredi sözleşmeleri, icra dosyaları, ihtarname, hesap kat ihtarı, Belediye Hal Müdürlüğü kayıtları, Kira Sözleşmesi, Hisse Devir Sözleşmesi, … A.Ş. Bağımsız Denetim raporu, bilirkişi raporları, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı banka tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında …Ltd. Şti. ve … A.Ş. Ve bir kısım diğer borçlular hakkında Kadıköy … Noterliği’nin 05/03/2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesine konu kredi nedeniyle takip başlatıldığı, yine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında …Ltd. Şti. Ve bir kısım diğer borçlular hakkında Kadıköy … Noterliği’nin 05/03/2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesine konu kredi nedeniyle takip başlatıldığı, yine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında …A.Ş. hakkında Kadıköy … Noterliği’nin 05/03/2013 tarih, … ve … yevmiye nolu ihtarnamelerine konu krediler nedeniyle takip başlatıldığı, takibe konu ve 20/05/2011-17/08/2012 tarihleri arasında kullanılan kredilerin bir kısmının kredi borçlusunun …A.Ş., bir kısmının kredi borçlusunun ise …Ltd. Şti.olduğu, ayrıca başka kefillerde bulunmakla birlikte birbirlerinin kullandıkları bu kredilere bu şirketlerin kefil oldukları, davacı banka tarafından davalı gerçek ve tüzel kişilerin bankadan kullanılan krediyi kendileri için kullandıkları iddiası ile tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisine istinaden eldeki davanın açıldığı, tüzel kişiliklerde mal ayrılığı ilkesi geçerli olup, tüzel kişinin malvarlığı onun ortaklarının ve onun yönetiminde bulunan organları oluşturan kişilerin ve kardeş ortaklıkların malvarlığından bağımsız ve ayrı olduğu, eğer kişilik ve mal varlığı ayrılığı ilkesi uygulanmıyorsa yani malvarlıkları birbirine karışmışsa ve bu durumdan 3. kişiler zarar görüyorsa, art niyetle ve hesabi davranışlarla sırf sorumluluktan kurtulmak amacıyla tüzel kişilik perdesi ardına sığınılmış ise bu durumda TMK’nin 2. maddesi gereği şahıs ve mal ayrılığı ilkesi istisnaen uygulanmadığı(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19/03/2018 Tarih, 2016/9387 Esas ve 2018/2071 Karar sayılı İlamı), bu kapsamda …Tic. A.Ş.’nin 17/03/2015 tarihinde kurulduğu nazara alındığında, kredi alacağının tahsile konulduğu tarihler itibariyle henüz kurulmamış bir şirketin muvazalı bir işleminden bahsedilemeyeceği gibi, bu şirket ve şirket yetkilisinin davacı bankayı zarara uğratmak için kredi borçluları iş ve eylem birliği içinde oldukları ve arada organik bağ bulunduğu hususlarının ispatlanamadığı, …Tic.A.Ş. Ve … yönünden davanın yerinde olmadığı, davalı …Ltd. Şti. ‘nin 27/05/2013 tarihli Genel Kurul Kararı ile adresini …A.Ş.’nin adresine taşıdığı, ayrıca …’nın Halka açık payları dışında kalan en büyük pay sahibi olan …’ın 18/02/2014-21/05/2014 tarihleri arasında Genel Kurul Kararı ile …Ltd. Şti.’nin müşterek imza ile temsile yetkili şirket müdürü olduğu, bunun yanı sıra …A.Ş.’nin Ataşehir Halinde bulunan 74 nolu hal yerinin 28/08/2013 tarihinde Belediye Encümeni kararı ile 52.000,00 TL bedelle …Ltd. Şti.’ne devrettiği, bunların yanı sıra 05/03/2012 tarihine kadar …Ltd. Şti. ‘nde 05/03/2012 tarihine kadar …A.Ş.ve …’nın hisse sahibi oldukları, …’nın 1.999.975,00 TL hissesinin …A.Ş.’ye 25,00 TL hissesinin …’a ait olduğu, ancak bu kişilerin zaten kredi borçlusu ve kefil olarak sorumluluklarının bulunduğu, ayrıca her ne kadar mali müşavir bilirkişi tarafından … A.Ş.’nin denetim raporunun 89. sayfasında “Şirket kısa vadeli banka kredilerinin önemli bir bölümünü müşteri ve hatır çekleri ile teminatlandırmıştır” ifadesi nedeniyle davalı …Ltd. Şti.’nin … A.Ş.’ye verdiği çeklerin hatır çeki niteliğinde olduğunun düşünüldüğü rapor edilmiş ise de, davacı banka tarafından sunulan bu şekilde herhangi bir çek bulunmadığı, davacının basiretli bir tacirin göstermesi gereken özen yükümlülüğüne tabi bulunduğu, tüzel kişilik perdesinin aralanması/kaldırılması teorisinin, tüzel kişiliğin, arkasındaki kişilerce sorumluluğun bertaraf edilmesi için kullanıldığının somut kanıtlarla ispatlanması halinde istisnai olarak uygulanabileceği (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12/09/2014 Tarih, 2013/8411 Esas ve 2014/13676 Karar sayılı İlamı), davalı …Ltd. Şti.’nin, dava konusu kredilerin kullanıldığı tarihlerden sonra 27/05/2013 tarihinde adresini genel kurul kararı ile … A.Ş.’nin adresine taşıması, yine kredi kullanım tarihlerinden sonra … A.Ş.’nin Ataşehir Halinde bulunan 74 nolu hal yerinin 28/08/2013 tarihinde Belediye Encümeni kararı ile 52.000,00 TL bedelle …Ltd. Şti.’ne devredilmesi, aynı şekilde …A.Ş. ‘nin halka açık payları dışında kalan en büyük pay sahibi olan …’ın 18/02/2014-21/05/2014 tarihleri arasında Genel Kurul Kararı ile …Ltd. Şti.’nin müşterek imza ile temsile yetkili şirket müdürü olması ve 18/02/2014 tarihli genel kurul kararı ile şirket müdürlüğü devam etmekte olan …’ın …A.Ş.’nin ticari ilişki içerisinde bulunduğu … şirketinin ortağı olması hususlarının davalı …Ltd. Şti. ile dava dışı kredi borçlusu ve kefil şirket ve kişiler ile aralarında organik bağ olduğu, yönetim birliği, mal varlıklarının karıştığı hususlarının hiçbirini ispata elverişli olmadığı, ayrıca davalı …Ltd. Şti.’nin 31/12/2013 tarihi itibariyle çek hesabının bakiye vermemiş olması, ayrıca hatır çeki verildiği hususu kabul edilse dahi, hatır çeki veren tarafın kendini borçlandıracak olması nedeniyle bu durumun da kredi sorumluları ile davalı …Ltd. Şti.’nin malvarlıklarının karıştığı hususunu ispata elverişli olmadığı, ayrıca davacı tarafça iddia edilen kredinin davalılar tarafından kullanıldığı hususu ile kredi kullanımı için kredi borçlusu şirketlerin araç olarak kullanıldığı hususlarının da ispatlanamadığı, buna göre …Ltd. Şti. Yönünden de davanın yerinde olmadığı, eldeki davada tüzel kişilik perdesinin aralanması/kaldırılması teorisinin uygulanması şartlarının oluşmadığı, sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak…”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi dosyası üzerinden hazırlanan 07/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda, dava dışı kredi borçlusu … ve davalı … Ltd. Şti. firmasının ilişkili şirketler olduğu tespiti yapılmış olmasına rağmen mahkeme tarafından organik ve fiili bağın ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddedilmiş olmasının yerinde olmadığını, 07/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda, – Dava dışı … A.Ş.’nin sermayesinde halka açık olan %84,18 pay oranı sonrası %6,11 ile en çok pay oranına sahip …’ın … Ltd. Şti. 18.02.2014 tarihli genel kurul kararı ile şirket müdürlüğü devam etmekte olan … ile birlikte şirket dışından müşterek imza ile temsil ve ilzam yetkisi ile şirket müdürü seçildiği, – … Ltd. Şti.’nin 2013 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesinde ek Kesin Mizan Bildiriminde 136.01 Kodlu Diğer Çeşitli Alacaklar Hesabında dava dışı … A.Ş.’den 1.482.439,67-TL alacaklı durumunda olduğu, 01.01.2014 tarihli yevmiye açılış maddesi ile 31.12.2014 tarihli yevmiye kapanış maddesinde de aynı alacak bakiyesinin yer aldığı, – … A.Ş.’nin Ayvalık Cunda Adasındaki bağlı şirketi … Tarıma ait olan arsanın ödenmeyen çek bedellerine ve diğer işlemlere mahsup edilmek üzere … Ortağı …’a satıldığı, – Bu halde dava dışı … A.Ş. İle davalı … Ltd. Şti.’nin ilişkili şirketler olduğu tespitleri bulunduğunu, Yerel Mahkeme tarafından ise bilirkişi raporundaki ilgili tespitler hakkında ve dosyaya sunmuş oldukları ticaret sicil kayıtları ve delillere ilişkin hiçbir değerlendirme yapılmaksızın davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını, Kredi borçlusu dava dışı firma ile davalı gerçek ve tüzel kişiler arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunu, Borçlu şirket ve davalıların, sırf alacaklıları ızrar kastıyla organik ve fiili bağlantı içerisinde bulundukları şirketler üzerinden hep ayın isimler etrafında, farklı tüzel kişilik görüntüsü altında faaliyet gösterdiğini, Müvekkili bankaya borçlu … A.Ş. ve … Ltd. Şti.’nin takiplerin başlatıldığı 2013 yılındaki kefil ve yöneticileri …, …, …, …’tir. Ayrıca … AŞ’ de bu şirkete kefil olduğunu, Davalılardan … Ltd. Şti., … A.Ş.’nin aleyhine yasal takip işlemleri başlamadan önce, faaliyet gösterdiği … Mahallesi … Cad. No: … Sancaktepe/İstanbul adresinde kredi borçlusu … A.Ş gibi yaş meyve sebze toptan ticareti ile iştigal ettiğini, Davalı … Ürünleri firmasının, dava dışı … A.Ş.’nin haldeki yeri devraldığını ikrar ederek borçlu … A.Ş.’nin işlerine halef olduğu, işleri devraldığı iddialarını da ikrar ettiğini, … Mahallesi, … Cad. No: … Sancaktepe/İstanbul adresindeki depolama alanı ve şirket merkezinin maliki … A.Ş.’dir. Bu taşınmaz … Ltd.Şti’ne aylık 300 TL karşılığı kiralandığını, ancak bölgeden yapılan piyasa istihbarat sonucunda, faaliyet gösterilen deponun gerçek kiralama bedelinin yaklaşık 4.000.-TL-5.000.-TL düzeyinde olması gerektiği tespit edildiğini, kira bedelinin çok cüzi olması davalının … A.Ş.’nin işlerini devraldığı iddialarını ispatladığını, … Ltd.Şti’nin önceki unvanı … Ltd.Şti olup, şirketin faaliyet konusu muhtelif plastik ürünleri imalat ve satışı yapmak iken; 2013 yılında unvanı değiştirildiği ve faaliyet konusuna toptan yaş meyve ve sebze ticareti ilave edildiğini, … Ltd.Şti. ticari merkezini de İstanbul-İkitelli’den … A.Ş.’nin merkez adresine … Mah. … Cad. No:… Sancaktepe/ İstanbul adresine naklettiğini, davalılardan … Ltd. Şti., dava dışı … A.Ş. aleyhine yasal takip işlemleri başlamadan önce faaliyet gösterdiği … Mah. … Cad. No:3… Sancaktepe/İstanbul adresinde kredi borçlusu … A.Ş. gibi yaş meyve ve sebze toptan ticareti ile faaliyet göstermekte olduğunu, … Ltd. Şti’ nin çalışanlarının da kredi borçlusu … Ltd. Şti ve … A.Ş.’ nin eski çalışanları bu şirketlerin ortakları ile irtibatlı olduğunun anlaşıldığını, … A.Ş.’nin ortaklarından kefil … (eşi … … A.Ş. ‘nin diğer ortağı ve kefili …’ın kız kardeşi olduğu) ve … Tic. A.Ş’nin eski çalışanlarından …, … Ltd.Şti.’nin çalışmakta olduğunu, Ayrıca … A.Ş.’nin ortağı …’ın kardeşi …’ın sahibi olduğu … Ltd.Şti. bünyesinde çalışmış olan …, …, …, … da … Ltd.Şti. nde SGK lı olarak çalışmaktadır. … bir dönem … A.Ş.’nin kefili … AŞ’de çalıştığını, … Ltd.Şti’nin … Mah. … Cad. No…. Sancaktepe/İstanbul adresinde halen aktif bir şekilde faaliyet gösterdiği, … A.Ş gibi yaş sebze ve meyve toptan ticareti yaptığı …, …’nın halen sözkonusu firma bünyesinde faaliyetlerine devam etmekte olduğunu, … A.Ş.’nin kefilleri ve yöneticisi olan … ve … ticari faaliyetlerinin bir kısmını, …’ın eşi …’ın kardeşi …’in eşi … adına toptan yaş sebze ve meyve ticari yapmak üzere kurulan … A.Ş. üzerinden sürdürmekte olduğunu, …’ın kayın biraderi …, … Grubunda yer alan … Ltd. Şti.’nin ortaklarından olduğunu, Müvekkili bankaya borçlu … A.Ş. ve … Ltd.Şti. ortakları faaliyetlerini diğer davalılar üzerinden sürdürerek müvekkili bankanın alacağının tahsilinin imkansız hale gelmesine yol açtıklarını, davalı tüzel kişilikler … Ltd.Şti. ile … A.Ş. ‘nin sermayesi … ve … tarafından sağlandığını, … ve … perde arkasında kalmakta, böylece her iki şirket üzerinden faaliyetlerini sürdürmesine rağmen Banka’dan kullandığı krediler için mal varlığının haczedilmesini önlemekte olduğunu, Kredi borçlusu … A.Ş. ve … Ltd. Şti.’nin hissedarı ve yetkilisi … ve … perde gerisinde kalarak fiili ve organik bağlantıda bulunduğu davalılar ile birlikte hareket ederek, piyasaya yüklü miktarda borçlu olan … A.Ş. ve … Ltd. Şti.’nin atıl duruma gelmesini, tüm üretim ve satış faaliyetlerinin davalı şirketler üzerinden yapılmasını sağlamışlardır. … A.Ş. ve … Ltd. Şti.’nin pazardaki payları davalılar … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti. tarafından devralınmıştır. Evvelce … Gıda A.Ş.’nin dağıtım yaptığı ürünler davalı şirketler tarafından piyasaya pazarlandığını, Müvekkili bankanın kredi işlemlerinden borçlu … A.Ş. ve … Ltd.Şti..’nin hissedarı ve yetkilisi … ve … perde gerisinde kalarak fiili ve organik bağlantıda bulunduğu davalılar ile birlikte hareket ederek, piyasaya yüklüce miktarda borçlu olan … Gıda A.Ş. ve … Gıda Ltd. Şti.’nin atıl duruma gelmesini, tüm üretim ve satış faaliyetlerinin davalı şirketler üzerinden yapılmasını sağladıklarını, … A.Ş. ve … Ltd. Şti.’nin pazardaki payı … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti. tarafından devralınmıştır. Evvelce … Gıda A.Ş.’nin dağıtım yaptığı ürünler davalı şirketler tarafından piyasaya pazarlandığını, … Gıda A.Ş. iflas erteleme tedbir kararından yararlanarak müşterilerini yavaş yavaş … Ürünleri firmasına devrettiklerini, Müvekkili bankaya borçlu … A.Ş. ve … Ltd. Şti., …, …’nın malvarlıkları ile davalıların mal varlığı birbirine karıştığını, Bu itibarla, davalıların tümünün … A.Ş. ve … Gıda Ltd. Şti.. ne kullandırılan ve tahsili mümkün olamayan kredi alacağımızdan sorumluluklarının tespitine ve alacağın tahsiline karar verilmesi gerekirken davanın reddine ilişkin hüküm kurulması yerinde olmadığını, Tüzel kişiyi oluşturan kişiler tüzel kişilik kurumunu amacından saptırarak kötüye kullanırlar ve yükümlülüklerinden tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınarak kurtulmaya çalışırlarsa, bundan zarar gören alacaklılar tüzel kişilik zırhını aşarak doğrudan doğruya tüzel kişiyi oluşturan ortaklara veya üyelere uzanabilirler ve onların sorumluluğuna gidebileceklerini, bu halde ortakların “sözleşmenin tarafı şirkettir ve borçtan da şirket tüzel kişiliği sorumludur; tüzel kişilik ise ayrı ve bağımsız bir şahsiyet, müstakil bir hak süjesidir; sözleşmeye biz taraf olmadığımıza göre, bu sözleşmeden kaynaklanan borçlardan da biz sorumlu tutulamayız” şeklindeki savunmaları, MK m. 2’de ifadesini bulan dürüstlük kuralına aykırı sayılır ve hakkın kötüye kullanılması anlamını taşıdığını, Bu yola gidildiğinde yani ayrılık ilkesinin kötüye kullanıldığı her durumda, tüzel kişilik nazara alınmamakta yani yokmuş gibi hareket edilmekte ve ayrı kişilikler savunmasından yararlanmak isteyenlere izin verilmediğini, MK m. 2’nin TTK m.1’in ilk cümlesi ve MK m. 5 hükmü karşısında, ticaret hukuku alanında da tüm kapsamıyla uygulama alanı bulacağı ise esasen üzerinde hiç tartışma bulunmayan bir husus olduğunu, Yargıtay 19.H.D. nin E:2005/8774 E., K:2006/5232 sayılı kararında; “….tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak davalıların sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik bulunmamasına…” şeklinde ifade edilerek perdeyi kaldırma teorisinin somut olarak uygulanmasına olanak sağlandığını, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nce onanan ve “perdeyi kaldırma teorisini” hayata geçiren yerel mahkeme kararında; “…Mahkememizce de ikinci ihtimal ihtimal, yani hukuki açıdan farklı tüzel kişilikler olsa da “perdeyi kaldırma teorisi” çerçevesinde her iki davalı şirket arasında kardeş şirket ilişkisinden kaynaklanan özdeşlik mevcuttur.Davalı … A.Ş.’nin tek savunması ayrı tüzel kişilik olduklarını, borcun tamamından diğer davalının sorumlu olduğu yönündedir. Bu savunma, MK’nun 2.maddesi kapsamında hakkın kötüye kullanılmasıdır. Zira, yukarıda da açıklandığı gibi, davacı yurt dışı firması ile sözü geçen anlaşmayı akdeden, malı teslim alan, bir konteynırlık akreditifi çıkaran her iki şirketin ortak temsilcisidir. Bu tarihte her iki şirket ortakları aynı kişilerden müteşekkildir. Farklı tüzel kişilikler olgusu biçimsel olarak ileri sürülemez. Taraflar arasındaki uyuşmazlık boyutları ile dürüstlük kuralları çerçevesinde, hakkaniyet ölçüleri içinde dikkate alınarak değerlendirilmelidir. …” hükmü mevcut olduğunu, Yargıtay 23. H.D. nin 2012/3083 E., 2012/4296 K. 19.06.2012 tarihli sayılı kararında da “tüzel kişilik perdesinin aralanması” ve borçtan gerçekten sorumlu olana başvurulabileceği; “Taraflar arasındaki uyuşmazlık dava dışı … A.Ş.’nin işçisi olan davacının işçi alacağından davalı şirketin sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacının dava dışı … A.Ş.’nin işçisi olduğu, sigortasının bu şirket tarafından yatırıldığı konusunda bir ihtilaf yoktur. Davacı; sigortasını yatıran … A.Ş. ile davalı … A.Ş.’nin tek bir iş ve üretim organizasyonu altında faaliyet yürüttüğü, tek yönetim kadrosunun bulunduğu, iki ayrı tüzelkişilik varmış gibi görüntü oluşturulmasına karşın gerçekte her iki şirketin de aynı olduğu, sigorta kayıtlarına göre çalışanı olarak göründüğü … A.Ş.’nin tabela şirketi olduğu iddiasında bulunduğu halde bu konuda mahkemece bir araştırma yapılmamıştır. Tüzel kişilik perdesinin aralanması ( Disregard of the legal entity veya Lifting the Corparete Weil ) teorisinin amacı tüzel kişiliğin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanılarak hukuki sorumluluktan kaçınmayı önlemek, hakkaniyeti sağlamaktır. Perdeyi aralamak teorisiyle tüzel kişiliğin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanıldığı durumlarda farklı tüzel kişilik savunması kabul edilmeyerek perdenin arkasındaki kişi sorumlu tutulabilmektedir. Başka bir anlatımla perdeyi aralama teorisiyle birlikte tüzel kişinin borcundan üyelerin, üyelerin borcundan tüzel kişinin ya da ana ortaklıkla yavru ortaklıkların özdeş kılınarak sorumlu tutulmasına olanak sağlanmaktadır. Davacı olayda tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak alacağının masaya kaydını istemesine rağmen mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu durumda, mahkemece davacının tüm delilleri toplanıp, tanıklar dinlenerek, konusunda uzman bilirkişiden rapor alınıp, perdeyi aralama teorisinin somut olayda uygulanmasının mümkün olup olmadığı hususunda İİK’nun 203. maddesi de birlikte değerlendirilerek ve davalı şirket yetkilisinin iflas idaresindeki beyanı da gözetilerek uygun sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” şeklinde hüküm kurularak belirtildiğini, Ayrıca, Yargıtay’ın bir çok kararında da “alacaklısından mal kaçırma amacıyla yapılan tasarrufların, kanuna karşı hile için yapılan M.K.’nun 2 maddesine, dürüstlük kuralına aykırı işlemlerin” alacaklıya karşı hüküm ifade etmeyeceği açıklandığını, Davalı gerçek kişi ve tüzel kişilerin, müvekkili bankadan kullanılan krediyi kendileri için kullandıktan sonra kredi borçlusu şirketi borca batık olduğunu bildirerek iflas erteleme talep ettiğini ve alacağın kredi borçlusu şirketten tahsili mümkün olamadığını, taraflar arasındaki ilişkiler, hesap hareketleri ve şirket defter ve kayıtları dikkate alındığında davalıların dava dışı kredi borçlusuna kullandırılan kredilerden sorumlu tutulmaları hakkaniyete de uygun olacağını, Yerel mahkemece dosya üzerinden yapılan bilirkişi incelemesindeki dava dışı borçlu şirket ve ve davalı gerçek ve tüzel kişiler arasındaki organik ve fiili bağlantı tespitlerine yer verilmeksizin, şirket defter ve kayıtlarındaki bağlantılı borç ve alacak kayıtları değerlendirilmeksizin ve şirketlerin yetkili ve ortaklarının aynı kişi ve aralarında yakın akrabalık olan kişiler olduğu hususu değerlendirilmeksizin davanın reddine karar verilmiş olması hukuk ve usul kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, Yerel mahkemece, delillerin eksik değerlendirilmesi ile ve bilirkişi raporundaki davalı şirket ile dava dışı borçlu firma arasındaki fiili ve organik bağının mevcudiyetine ilişkin tespitine rağmen davanın hangi gerekçeli ile reddedildiğini içermeyen şekilde hüküm kurulduğu, hüküm kısmında da davalı şirket … Ltd. Şti. İle ilgili hüküm kurulmamış olması nedeni ile maddi hatanın bulunduğunu, Bilindiği üzere; Mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılmak zorunda olduğunu, (Anayasa m.141/3), gerekçenin hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve maddi olaya uygun açıklanması olduğunu, gerekçenin dosyadaki bilgi ve belgelerin yerinde değerlendirildiğini gösterir biçimde geçerli, yasal ve yeterli olması gerektiğini, yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi yasa koyucunun amacına uygun düşmez ve uygulamada keyfiliğe yol açacağını, 6100 Sayılı HMK.’un 27 Maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlandığını, “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermekte olduğunu, mahkemelerin kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorunda olduklarını, eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının) ihlâli olduğunu, (Yrg. 9. H.D.-K.2016/20215). Yerel Mahkeme tarafından delillerin ve bilirkişi raporundaki tespitlerin aksine hüküm kurulmuş olmasının gerekçesinin açıklanmaksızın davanın reddine ilişkin hüküm kurulmuş olması adil yargılanma hakkının ihlaline sebebiyet verdiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraflara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalılar arasında tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle alacağın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Tüzel kişi ile ortakları arasında malvarlığı ile sorumluluk ayrılmaktadır. Ticaret şirketlerinde sınırlı sorumluluk ya da ayrı malvarlığı ilkesinin alacaklıların menfaatlerine zarar verecek şekilde kötüye kullanılması durumunda alacaklıların hak ve menfaatlerini korumak için Kıta Avrupası ve Anglo-Sakson hukuk sistemlerinde “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi” geliştirilmiş ve tüzel kişiliğin arkasına sığınarak durumu kötüye kullanan ortakları sorumlu tutma imkanı getirilmiştir. Teorinin amacı, hakkaniyet gerektirdiği zaman tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınılmasının önlenmesidir. Teorinin uygulanmasının yasal dayanağı olarak dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağını düzenleyen MK’nın 2. maddesi kabul edilmektedir. Tüzel kişiliğin varlığı asıl olup borcun yükümlüsü olan bir tüzel kişilik bulunmakta iken şirketin ortaklarına ya da başka bir şirkete karşı bu borçtan dolayı yönelinemeyecektir. Ancak tüzel kişiliğin kötüye kullanıldığı bazı istisnai hallerde tüzel kişilik perdesi aralanmak suretiyle gerçek ya da tüzel kişi ortakların sorumluluğu cihetine gidilebilecektir. Uygulamada ve doktrinde tüzel kişi ile ortaklarının alanlarının ve malvarlığının birbirine karışması halinde, yetersiz sermaye durumunda, aynı şirketler topluluğu içinde yer alan kardeş şirketler arasında koşulların varlığı halinde ve çok istisnai hallerde Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisinin uygulanmasının mümkün olabileceği de kabul edilmektedir. “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi” ana kuralın istisnası olarak ancak belirli ve sınırlı durumlarda “sakınılarak” uygulanması gereken bir yoldur. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Mahkemece taraf delillerinin ibrazı sağlanarak, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, kök ve ek raporlar alınarak istinafa konu karar verilmiştir. HMK 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” yasal düzenlemesi yer almaktadır. Davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasında verilen dava ve beyan dilekçeleri ile de ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi rapor ve ek raporlarında bu iddialar ve itirazlar değerlendirilmiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı; Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davalı … A.Ş. Ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu bu şirketin davacı bankadan kredi kullanan ve kredilerini ödemeyen … Gıda A.Ş. İle … Gıda LTD. ŞTİ. Arasında herhangi bir ticari ilişki saptanamadığının belirtildiği, …Tic. A.Ş.’nin 17/03/2015 tarihinde kurulduğu nazara alındığında, kredi alacağının tahsile konulduğu tarihler itibariyle henüz kurulmamış bir şirketin muvazalı bir işleminden bahsedilemeyeceği gibi, bu şirket ve şirket yetkilisinin davacı bankayı zarara uğratmak için kredi borçluları iş ve eylem birliği içinde oldukları ve arada organik bağ bulunduğu hususlarının ispatlanamadığı anlaşılmıştır. Yukarıda ifade edildiği üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesinin sınırlı sorumluluk ilkesinden kötüniyetle yararlanmak isteyen şirket ortaklarına yönelmeyi sağlayan bir teori olduğu, davacı bankanın işbu davada davalı …Ltd.’nin ortaklarına karşı böyle bir talepte bulunmadığı, Davalı …Ltd. Şti.’nin, dava konusu kredilerin kullanıldığı tarihlerden sonra 27/05/2013 tarihinde adresini genel kurul kararı ile … A.Ş.’nin adresine taşıması, yine kredi kullanım tarihlerinden sonra … A.Ş.’nin Ataşehir Halinde bulunan 74 nolu hal yerinin 28/08/2013 tarihinde Belediye Encümeni kararı ile 52.000,00 TL bedelle …Ltd. Şti.’ne devredilmesi, aynı şekilde …A.Ş. ‘nin halka açık payları dışında kalan en büyük pay sahibi olan …’ın 18/02/2014 – 21/05/2014 tarihleri arasında Genel Kurul Kararı ile …Ltd. Şti.’nin müşterek imza ile temsile yetkili şirket müdürü olması ve 18/02/2014 tarihli genel kurul kararı ile şirket müdürlüğü devam etmekte olan …’ın …A.Ş.’nin ticari ilişki içerisinde bulunduğu … şirketinin ortağı olması hususlarının davalı …Ltd. Şti. ile dava dışı kredi borçlusu ve kefil şirket ve kişiler ile aralarında organik bağ olduğu, yönetim birliği, mal varlıklarının karıştığı hususlarının hiçbirini ispata elverişli olmadığı, ayrıca davalı …Ltd. Şti.’nin 31/12/2013 tarihi itibariyle çek hesabının bakiye vermemiş olması, ayrıca hatır çeki verildiği hususu kabul edilse dahi, hatır çeki veren tarafın kendini borçlandıracak olması nedeniyle bu durumun da kredi sorumluları ile davalı …Ltd. Şti.’nin malvarlıklarının karıştığı hususunu ispata elverişli olmadığı, ayrıca davacı tarafça iddia edilen kredinin davalılar tarafından kullanıldığı hususu ile kredi kullanımı için kredi borçlusu şirketlerin araç olarak kullanıldığı hususlarının da ispatlanamadığı, kötü niyetle ve mal kaçırma gayesi ile mevcudu eksiltmeye yönelik tasarruflarla ilgili olarak yasal şartların varlığı halinde tasarrufun iptali, muvazaa nedeniyle işlemin iptali gibi hukuki sürecin işletilmesinin mümkün olduğu, yukarıda ifade edildiği üzere “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi”nin belirli ve sınırlı durumlarda sakınılarak kullanılması gereken bir yol olduğu ve somut uyuşmalık bakımından perdenin aralanması koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı banka harçtan muaf olduğundan, istinaf talebine ilişkin harçların tahsiline yer olmadığına, yatırılan istinaf harçlarının talep halinde iadesine, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 06/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.