Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1920 E. 2022/1788 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1920 Esas
KARAR NO: 2022/1788 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/125 Esas – 2020/243 Karar
TARİH: 09/07/2020
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 01/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı (bayilik veren) ile davadışı/Ekip Şirketi (bayi) arasında, 02.09.2016 tarihli Bayilik Sözleşmesinin akdedildiğini ve taraflar arasında buna dayalı bir akdi ilişki kurulduğunu; davalı/…in de bu sözleşmeyi davadışı/Ekip Şirketinin garantörü olarak imzaladığını ve davadış/Ekip Şirketinin bu sözleşmeden doğacak borçlarının garantörü olduğunu; Bayilik sözleşmesinden dolayı, davadışı/Ekip Şirketinin davacıya 1.413.209,00 TL borcu olduğunu; bu hususta taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığını; Davadışı/Ekip Şirketinden (asıl borçludan) bu borcun ödenmesi talep edilmişse de ödenmediğini; bunun üzerine işbu borcun tahsili için davalı/…’e (garantöre) başvurmanın zorunlu hale geldiğini; davalı/… 04.01.2018 tarihi noter ihtarnamesi gönderilerek “burcun ödenmesi” talep edilmişse de davalının da borcu ödemediğini; bunun üzerine davalı/… aleyhine, borcun tahsili için icra takibi başlatıldığını; davalının itirazı üzerine takibin durduğunu; İddia etmekte ve “1.413.209,00 TL’lik borcun tahsili talebiyle davalı/… aleyhine başlatılmış olan takibe yönelik itirazın iptaline” karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Bayilik sözleşmesinin son sayfasında GARANTÖR ibaresinin altında yer alan imzanın davalı/…de ait olmadığını; kaldı ki bayilik sözleşmesi içeriğinde yer alan garantörlük anlaşmasının (sözleşmesinin) gerekli yasal geçerlilik şartlarına (şekil şartlarına) sahip olmadığı için geçersiz olduğunu; bu nedenle de, davadışı/Ekip Şirketinin davacıya olan borcundan, davalı/…’in garantör sıfatıyla sorumlu (borçlu) olmadığını belirterek davanın reddine ve davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 09/07/2020 tarih ve 2019/125 Esas – 2020/243 Karar sayılı kararında;”…. Tüm dosya kapsamından; davacı ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında 02/09/2016 tarihli bayilik sözleşmesi akdedildiği ve aralarında anılan sözleşmeye dayalı akdi ilişki kurulduğu, davalının anılan sözleşmeyi dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’nin garantörü olarak imzaladığı ve anılan sözleşmenin 19.1 maddesinde yer alan hüküm uyarınca sözleşmenin herhangi bir nedenle son bulması halinde dava dışı şirketin davacıya olan bütün borçlarını garantör olarak ödemeyi kabul ettiği, davacının anılan sözleşmeyi 04/01/2019 tarihli ihtarname ile feshettiği ve mevcut borcun muaccel olduğu anlaşılmıştır. Hukukî niteliği itibari ile 3. kişinin fiilini üstlenme sözleşmesi niteliğinde olan garanti sözleşmesi TBK md. 128 maddesinde düzenlenmiş olup, herhangi bir geçerlilik şekline tâbi değildir. Geçerli olması için sözleşmenin yapıldığı tarih ve azâmi sorumluluk miktarının 3. kişinin fiilini üstlenen garantörün el yazısı ile yazılması gereklidir. Somut olayda sözleşmenin yapıldığı tarih ve azâmi sorumluluk miktarı (yani en fazla ne kadarlık borç tutarından sorumlu olacağı) davalı/…’in (garantörün) el yazısı ile yazılmamış olduğu görülmüştür. Bu durumda uyuşmazlık konusu sözleşme gerekli yasal geçerlilik şartlarını taşımadığından hukuken geçersiz olduğundan davalının dava dışı Ekip şirketinin dava ve takip konusu olan borcundan dolayı sorumlu olmadığı kanaatine varılmakla davanın reddine karar verilmiştir. İİK 67 maddesi uyarınca itirazın iptali davasında reddedilen dava değeri üzerinden borçlu-davalı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için davacı-alacaklının takibe geçmede ve itirazın iptali davasını açıp yürütmekte kötü niyetli olduğunun davalı borçlu tarafından ispat edilmesi gerekmekte olup, somut olayda davacı-alacaklının kötü niyetli olduğu ispat edilemediğinden davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Tüm bu sebeplerden dolayı aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerektiği kanaatine varılmıştır….”gerekçesi ile, 1-Davanın reddine, Yasal koşulları oluşmadığından davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İstinaf incelemesine konu İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/125-E ve 2020/243-K No.su ile 09.07.2020 tarihinde vermiş olduğu davanın reddine ilişkin kararının hüküm fıkrası usule ve yasaya uygun olup bu yönden davanın reddine ilişkin kararın onanmasına, Yapılacak olan İstinaf incelemesi neticesinde ilk derece Mahkemesi’nin davacı yanın takip miktarının %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine ilişkin taleplerine dair vermiş olduğu red kararının kaldırılmasına ve basiretli bir tacir olarak hareket etmesi gereken davacı tacirin kendisine yüklenen yükümlülüğün aksine basiretli hareket etmemiş olması, takibe ve eldeki itirazın iptali davasına dayanak olarak gösterdiği bayiilik sözleşmesinin garanti sözleşmesi olarak nitelenmesine hiçbir suretle imkan bulunmamasına ve bunun ortalama bir insan zekasına göre de sabit olmasına rağmen davalı müvekkilinin garantör olarak addedilmesinin mümkün olmadığı bir sözleşmeye dayanarak öncelikle ihtiyati haciz kararı alıp bunu uygulatarak davalı müvekkilinin ticari itibarının zarar görmesine sebebiyet vermesi ve tüm malvarlığı değerlerine haksız ve kötü niyetli olarak başlatılan bu icra dosyasından haciz konulması münasebetiyle davalı müvekkilinin ticari hayatının durmasına sebebiyet veren, alacaklı olduğunu iddia ettiği meblağı haksız ve kötü niyetli olarak garantör sıfatı bulunmayan davalı müvekkilinden hızlı ve kolay tahsil amacı güden ve tüm safhaları vekil aracılığıyla takip eden bu itibarla hukuku bilmediğinden bahsedilemeyecek olan davacı yanın kötü niyetinin sarih olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davacının davaya konu takip miktarının %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, tüm yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davalı vekilinin lehlerine kötüniyet tazminatına hükmedilmediğine yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde,Yargıtay 13. HD.’nin 03/04/2013 tarih ve 2012/26728 Esas – 2013/8605 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, İİK 67/2 maddesi, takibin haksız ve kötü niyetli olması halinde alacaklı aleyhine tazminata hükmedileceğini hükme bağlamaktadır. Anılan kanun hükmü uyarınca alacaklı-davacı aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için davacı alacaklı tarafından yapılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra takibin kötü niyetle yapılması da şarttır.Somut olaya döndüğümüzde, İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davacının kötüniyetli ve ağır kusurlu olduğunun kabul edilemeyeceği, dosya kapsamı itibariyle davacının kötü niyetinin ispatlanamamış olması karşısında, İİK 67/2 uyarınca kötü niyet tazminatı koşulların oluşmadığı anlaşılmakla, davalı vekilince bu yönde ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 01/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.