Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1914 E. 2023/428 K. 14.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1914
KARAR NO: 2023/428
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/09/2020
DOSYA NUMARASI: 2017/1435 Esas – 2020/464 Karar
DAVA: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/03/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 01/01/2017 tarihinde belirsiz süreli olarak Bayilik Sistemi Katılım Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin ilk aylarında tarafların edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, müvekkilinin işlerin daha da yoğunlaşacağını düşündüğü bir anda davalının sözleşmeyi feshettiğini ve fesih dilekçesini müvekkiline imzalattığını, 03/08/2017 tarihli fesih protokolü ile sözleşmenin feshedildiğini, uzun süre ile işbirliği yapılacağı izlenimi veren davalının hiç bir neden yokken sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, olağan fesih hakkının kötüye kullanıldığını, sözleşme haksız olarak feshedildiğinden müvekkilinin zararlarının oluştuğunu, sözleşmenin 13.4 maddesine göre taraflardan birinin sözleşmeyi haklı sebep olmaksızın veya usule aykırı olarak feshedilmesi halinde diğer tarafın karşılaştığı doğrudan ve dolaylı zararlar ile ayrıca her bir ihlal için 50.000,00 TL ceza bedelinin ödeneceğinin kararlaştırıldığını belirterek; şimdilik 5.000,00 TL maddi zarar ve 50.000,00 TL cezai şart alacağı olmak üzere toplam 55.000,00 TL alacağın fesih tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında 01/01/2017 tarihinde belirsiz süreli olarak Bayilik Sistemi Katılım Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin tarafların serbest iradesi ile hazırlandığını, davacı tarafa işin uzun süreceğine yönelik herhangi bir garanti verilmediğini, sözleşmenin 03/08/2017 tarihi itibari ile karşılıklı anlaşma yolu ile feshedildiğini, ihtirazi kayıt konulmaksızın protokolün imzalandığını, bu nedenle haksız fesih iddiasının yerinde olmadığını, davacının protokole rağmen maddi zarar ve cezai şart isteminde bulunmasının kötü niyetli olduğunu, davacının basiretli bir tacir gibi hareket etmediğini, davacının talep ettiği iş yeri kuruluş masraflarının müvekkilinden talep edilemeyeceğini, cezai şart ödenmesini gerektirecek herhangi bir ihlal bulunmadığını savunarak; davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/12/2017 tarih ve 2017/1435 Esas – 2020/464 Karar sayılı kararı ile; ” … davacı tarafça, bayilik sözleşmesinin haksız feshedilmesinden dolayı menfi ve müspet zararları ile birlikte cezai şartın davalı taraftan tahsilinin talep edildiği; davalı tarafça, sözleşmenin karşılıklı olarak imzalanan protokol ile sona erdirildiği belirtilerek davanın reddinin savunulduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; bayilik sözleşmesinin karşılıklı olarak feshedilip edilmediği, davacı tarafça talep olunan maddi tazminat ve cezai şart taleplerinin yerinde olup olmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır. Öncelikle taraflar arasında imzalanan fesih protokolünün davalı tarafça yapılan bir fesih bildirimi mi olduğu, yoksa karşılıklı olarak yapılan bir fesih anlaşması mı olduğu yönünden değerlendirme yapılması gerekmektedir. 03/08/2017 tarihli “Fesih Protokolü” başlıklı belgenin “Taraflar” başlıklı 1. Maddesinde, davalı … ile davacı Bayi arasında 01/01/2017 tarihinde imzalanan sözleşmenin belirtilen usul ve esaslarla karşılıklı olarak feshini düzenlemek üzere hazırlandığını belirtildiği, “Fesih Şartları” başlıklı 2. Maddenin 1. Fıkrasında; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 03/08/2017 tarihi itibari ile karşılık anlaşma yolu ile feshedildiğinin ifade edildiği, davacı bayinin fesih tarihi itibari ile acentelik yetkisinin kaldırıldığı, protokolün 03/08/2017 tarihinde imza tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere taraflarca imzalandığı anlaşılmıştır. Görüldüğü üzere; fesih protokolünde açıkça sözleşmenin karşılık olarak feshedildiği belirtilmiştir. Buradan anlaşıldığı üzere; taraflar arasında imzalan sözleşme, anılan protokol ile tarafların anlaşması ile sona erdirilmiştir. Anılan fesih protokolü hukuki niteliği itibari ile sözleşmeyi sona erdirmeye yönelik tarafların iradelerini içeren bir ikale anlaşmasıdır. Davacı tarafça protokol altındaki imza inkar edilmediği gibi, fesih protokolünün baskı veya tehdit altında imzalandığına ilişkin olarak da herhangi iddia bulunmamaktadır. Bu hali ile davalı yanın, sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği iddialarının kabulü mümkün değildir. Sözleşme karşılıklı olarak anlaşma yolu ile feshedildiğinden; davacının maddi zarar ve cezai şarta ilişkin talepleri de yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1.Davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın bayilik sözleşmesinin feshedilmesinden kaynaklı olarak maddi tazminat ve cezai şart taleplerini içerdiğini, mahkemece davanın reddine dair verilen kararın gerekçesinin hatalı olduğunu, mahkemece, sözleşmenin 03.08.2017 tarihinde imzalanan protokol ile feshedildiği, feshin ortak irade olduğu, anılan fesih protokolünün hukuki niteliği itibari ile sözleşmeyi sona erdirmeye yönelik tarafların iradelerini içeren bir ikale anlaşması ve karşılıklı anlaşmaya dayalı olduğu, bu sebeple tarafları bağlayacağı, davalının davacıya ödenmemiş borcu olmadığı, bu sebeple davacının açmış olduğu davanın MK 2 kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin belirtildiğini, tamamen bilirkişi raporu doğrultusunda kurulan hükme itiraz ettiklerini, 03.08.2017 tarihinde imzalanan “ FESİH PROTOKOLÜ” gereğince, davalı tarafın davacıya sözleşme gereği tüm yükümlülüklerini yerine getirmesi halinde, davacı tarafın da bu feshi kabul edeceğini belirtmekte olduğunu, davacının feshi kabul etmesinin şarta bağlı olduğunu, iş bu protokol gereğince feshin davalı tarafından tek taraflı olarak uygulandığını, dolayısıyla feshin haksız olması halinde, davalı tarafın sözleşme gereği cezai şart yükümlülüğü bulunduğunu, davalı tarafın cezai şart yükümlülüğüne uymaması halinde, müvekkilinin bu zararını talep etme hakkı mevcut olduğunu, dolayısıyla, tarafların imzalamış olduğu metnin bir ikale sözleşmesi değil bir “tespit tutanağı” olduğunu, İkale sözleşmesinin hukuk düzeninde, bir tarafın diğer tarafa hak ettiğinden fazlasını vermeyi gerektirdiğini, örneğin işveren ile işçi arasında imzalanan sözleşmenin ikale olması için işverenin işçinin hak ettiği kıdem ve ihbar tazminatına ek olarak ödeme yapmasını gerektirdiğini, müvekkilinin, sözleşmenin feshini kabul etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, feshi mahkemenin nitelendirdiği şekilde kabul etmesinin kendisine ticari anlamda hiçbir fayda sağlamayacağını, müvekkilinin, kendisine sözleşme uyarınca ödeneceği vaat edilen cezai şart ödeneceğinden dolayı fesih protokolüne imza attığını, ancak davalı tarafın yükümlülüklerine uymadığını ve cezai şartı ödemediğini, mahkemenin, fesih protokolünün niteliğine ilişkin yapmış oldukları değerlendirmeyi kabul etmelerinin mümkün olmadığını, bu sebeple sözleşme haksız olarak feshedildiğinden, haksız kararın iptali ve davanın kabulü için kararı istinaf ettiklerini, Benzer bir davada olan, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde yani aynı Mahkemede ancak farklı hakimle görülen 2017/ 1439 Esas sayılı sayılı dosyasında aynı konuda farklı müvekkili için açtıkları davada mahkemenin 2020/ 474 Karar sayısı ile vermiş olduğu kararda: “Mahkemece toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda; davanın sözleşmenin haksız olarak feshi nedeniyle cezai şart ve kar kaybı tazminatı istemine ilişkin olduğu, davalının sözleşmenin 13.1 maddesine dayanarak iki ay önceden bildirimde bulunmak şartı ile fesih etme hakkına sahip olduğunu bildirerek davanın reddini savunduğu görülmüştür. Davalı tarafından gönderilen fesih ihtarnamesinde ve dosyaya sunulan cevap dilekçesinde herhangi bir fesih nedeni bildirilmeyip, sözleşmenin 13.1 maddesinde düzenlenen “Taraflardan herhangi biri, herhangi bir zamanda iki ay önceden bildirimde bulunmak kaydıyla sözleşmeyi fesih hakkına sahiptir.” maddesine dayanarak sözleşmeyi fesih ettiği görülmüştür. Her ne kadar davalı tarafça sözleşmede öngörülen önel verilerek sözleşme feshedilmiş ise de, Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır hükmü gereği, davalının sözleşmeyle kendisine tanınan fesih hakkını dürüstlük kurallarına uygun kullanıp kullanmadığının değerlendirilmesi gerekir (Yargıtay 11 Hukuk Dairesi 16.05.2018 tarih 2016/9009 E. – 2018/3615 K. Numaralı kararı). Taraflar arasında 01.01.2017 tarihinde imzalandığı çekişmesiz olan bayilik sözleşmesinin, sözleşme tarihinden 10 ay sonra hiçbir sebep gösterilmeksizin üstelik sözleşme kapsamında belirlenen standartlara uygun iş yerinin kurulumu için davacı tarafa masraflar yaptırıldıktan sonra olağan fesih hakkına dayanılarak fesih edilmesi mahkememizce Türk Medeni Kanununun 2. Maddesinde düzenlenen dürüst davranma ilkesine aykırı olduğu değerlendirilerek davacının cezai şart talebi yerinde görülmüştür.” diyerek feshin dürüstlük kuralına aykırı ve kötü niyetli yapıldığını kabul ettiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini, bunun mümkün olmaması halinde kararın bozularak mahkemesine iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacı tarafça, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin davalı tarafça haksız olarak feshedildiği ileri sürülerek, haksız fesih nedeniyle uğranılan maddi zarar ile cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiş; davalı vekili ise, sözleşmenin karşılıklı olarak imzalanan protokol ile sona erdirildiği belirtilerek, davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği; mahkemece de belirtildiği üzere, taraflarca imzalanan protokolde bayilik sözleşmesinin 03/08/2017 tarihi itibari ile karşılık anlaşma yolu ile feshedildiğinin belirtildiği, davacı tarafça protokol altındaki imza inkar edilmediği gibi, fesih protokolünün baskı veya tehdit altında imzalandığına dair dosyada delil de bulunmadığı, yine bayilik sözleşmesine göre cezai şartın ancak tek taraflı ve haksız fesih halinde istenebileceği, bilirkişi raporu ile fesih tarihi itibarı ile davacı alacağı bulunmadığının tespit edildiği, bu hali ile bayilik sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği kabul edilemeyeceği gibi, davacının maddi zarar ve cezai şarta ilişkin taleplerinin de dosya kapsamı ile yerinde olmadığı; ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL. harcın mahsubu ile bakiye 125,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 14/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.