Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1903 E. 2021/26 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1903 Esas
KARAR NO: 2021/26 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/10/2020 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2020/588 Esas
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 21/01/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirketin 21/07/2020 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyesi … imzaya yetkili temsilcisi ve bu sebeple çoğunluk pay sahibi olarak kendisini tek yönetim kurulu üyesi olarak ataması ve bu sayede şirket malvarlığını ve müvekkilini zarara uğratıcı işlemlerine yeni faaliyet yılında da devam etme imkanı elde etmesi sebebiyle davalı şirkete HMK’nın 389. mad. vd. Hükümleri uyarınca tedbiren tensiben yönetim kayyımı atanmasını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, bir anonim şirkete kayyım tayini, şirketin tüm faaliyetini etkileyen, son derece önemli ve ciddi bir işlem olduğu, dolayısıyla böyle bir talebin de gerçek, somut, ciddi vakıalara ve hukuki dayanaklara istinat etmesi gerektiği, hâlbuki davacının, iki satır yazıyla ileri sürebildiği böyle bir talebinin dayanağı olarak dile getirdiği sadece, yukarıda etraflıca izah olunduğu üzere, müvekkili şirket ortağının kendisini zarara uğratmak için çabaladığı anlamına gelen, dolayısıyla gerçekliği bir yana, mantıklı bir düşünce ile izahı bile kabil olmayan şirketin zarara uğratıldığı iddiası ve somut hiçbir kanun maddesi göstermeyerek/gösteremeyerek, afaki ve genel şekilde zikrettiği MK ve TK olduğu, esasen davacının salt bu yaklaşımı, kayyım talebinin “ya tutarsa” diye ileri sürüldüğünü ve bir şekilde olumlu görülürse, işbu davanın açılışındaki temel saiki oluşturan, müvekkili şirket pay sahipleri arasında miras sebebiyle ortaya çıkan ihtilâfta bir kazanım elde edebilmeyi hedeflediğini kendiliğinden göstermeye yeteceğini, davacının talebinin haklı hiçbir hukuki temelinin olmadığını göstermesi bakımından müvekkili şirket pay sahipleri ve bunlar arasındaki ilişkiye yönelik birkaç hususun hatırlatılması isabetli olacağını, ayrıntısıyla açıklandığı üzere, davacı ve yine azınlık pay sahiplerinden … dışındaki diğer pay sahipleri, müvekkili şirketin önceki büyük pay sahibi … vefatı ardından mirasın paylaşımı konusunda herhangi bir ihtilâf yaşamadığı, dolayısıyla hiçbir zaman müvekkili şirketin hukuka aykırı işlemler gerçekleştirdiği savında da bulunmadığını, MK mad. 427’ün (4). bendinde tüzel kişiye yönetim kayyımı tayin edilebileceği hükme bağlandığını, öte yandan TK m. 530’da ise, bir anonim ortaklığın “organsız” kalması durumunda şirketin feshine karar verilebileceği düzenlendiği, anılan hükmün ikinci fıkrasında, anonim ortaklığın organsızlığı sebebine dayalı olarak açılacak fesih davasında, taraflardan birinin istemi üzerine mahkemenin gerekli önlemleri alabileceği belirtildiği, anılan hüküm uyarınca, yani “organsızlık sebebiyle açılan fesih davası” sırasında mahkemece alınabilecek tedbirlerden biri kuşkusuz TK m. 421/bent (4) gereğince şirkete bir yönetim kayyımı tayin edilmesi olduğunu, hâlbuki müvekkili şirketin “organsızlığı” söz konusu olmadığını, hâlihazırda yönetim kurulu görevinin başında olduğunu, dolayısıyla müvekkili şirkete MK ve TK hükümleri uyarınca bir “yönetim kayyımı” tayin talebinin hukuki hiçbir dayanağı bulunmadığını savunarak, davanın İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/538 E. no.lu dava dosyası ile birleştirilmesine, davacının yönetim kayyımı atanması talebinin reddine, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 23/10/2020 tarih ve 2020/588 Esas sayılı ara kararında;”Davacı taraf dava dilekçesi ile tarafların ortak olduğu şirkete Tedbiren Yönetici Kayyımı atanması talebinde bulunmuş ise de; Davacı tarafın davasının 6102 Sayılı Kanunun 630.md/2 kapsamında açılmış bulunan davanın 27/07/2019 tarihli genel kurul toplantı tutanağının 3-4-5-6- ve 7 maddelerinde yer alan kararların iptaline ilişkin dava niteliğinde bulunduğu, Dosya kapsamına ibraz edilen deliller ile tarafların şirkette ki hisse oranları dikkate alındığında ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağına ya da tamamen imkânsız hâle geleceğine, ciddi bir zararın doğacağına ” yönelik yeterli delil mevcut olmadığından…”gerekçesi ile, Davacı tarafın şirkete kayyım atanması talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Öncelikle şirket Yönetim Kurulu’nun şirketi ve diğer hissedarları nasıl zarara uğrattıklarını daha net anlayabilmek için 02.12.2019 tarihli ”Pay ve Taşınmaz Devirlerine İlişkin Çerçeve Sözleşme’nin” (”Sözleşme”) detaylı bir şekilde analiz edilmesi gerekmekte olduğu, zira Yönetim Kurulu’nun tamamen kendi kendine aldığı kararlar ile azınlık pay sahiplerini göz ardı ederek, hem kendi adlarına hem de yönetim kurulu olarak davalı … temsilen imzaladıkları 02.12.2019 tarihli Sözleşme işbu dava için oldukça önem arz etmekte olduğu, bahsi geçen sözleşme ile şirketin ortaklık yapısı değişmiş, azınlık pay sahibi olan müvekkilinin ortaklık haklarını ciddi ölçüde ihlal eden gayrimenkul devir ve temlikleri ile başkaca pek çok tasarruf yapıldığı, bu sözleşme ile şirketin nakdi mal varlığı da dahil olmak üzere; şirketin önemli maddi kaynakları olan bir kısım gayrimenkullerin, yönetim kurulu üyeleri arasında, kötü niyetli ve şahsi menfaatlerini gözeten devir ve temlikleri yapıldığını, a) 02.12.2019 tarihli Sözleşme tarafları:- …’te %33,36 pay sahibi Yönetim Kurulu Üyesi … %33,36 pay sahibi Yönetim Kurulu Üyesi …, -a) bendindeki …’nin ve (b) bendindeki …’nin her türlü borçlandırma yetkisine sahip imza yetkilisi olduğu …Anonim Şirketi olduğu, bir başka deyişle işbu Sözleşme’ye …’i temsilen yine pay devir işleminin tarafları imza attıklarını, b. 02.12.2019 tarihli Sözleşme uyarınca taraflar arasındaki anlaşmanın;Öncelikle Sözleşmenin 1. maddesine göre;i.Davalı ..’te %33,36 pay sahibi kardeş Yönetim Kurulu Üyesi …, şirketteki tüm paylarını 57.104.634,83 TL bedelle kardeşi Yönetim Kurulu Üyesi … satmakta ve Yönetim Kurulu üyeliğinden istifa etmekte,ii.Kardeş … %66,72 pay oranı ile hâkim ortak haline gelmekte olduğunu, Bu pay devir işleminden kaynaklanan bedelin nasıl ödeneceği sözleşmenin devamı hükümlerinde kararlaştırılmış olup, imza yetkilerinin kötüye kullanılması ile Mermeriş’in ve müvekkilinin zarara uğratıldığının ispatı olduğu, nitekim Yönetim Kurulu üyesi pay sahiplerinin pay devir işleminde bizzat …’in malvarlığından ödeme yapılması kararlaştırıldığını, Sözleşme’nin 2. maddesine göre: i.Bu ödemeyi dolaylı yoldan hukuka uygun hale getirebilmek için öncelikle …’in, yine devir işleminin tarafları olan …nin toplam %29,75 pay sahibi oldukları, (daha önce davalı …’ten kısmi bölünme yolu ile kurulmuş olan) … paylarını ayrı ayrı satın alması kararlaştırıldığı, …’in daha önce kısmi bölünme ile kendisinden ayrılan …’in hisselerini bir anda hangi ekonomik gerekçe ile bizzat kendi ortaklarından satın aldığı ve hisselerinin değerini nasıl belirlediği belirsiz olduğunu, ii. …’in bir anda satın almaya karar verdiği … hisselerinin bedeli kuruşu kuruşuna … sattığı … paylarının bedeli 57.104.634,83 TL x 2 = 114.209.269,67 TL kabul edildiği, bu işlem ile davalı …’in:- Ortağı …e 57.104.634,83 TL- Ortağı …’ye 57.104.634,83 TL borçlanmakta olduğunu, …’in sermayesi 519.197,00 TL olup, payların … devrinden önce sermayenin yaklaşık %60’ı … ve …’ye ait olduğunu, Davalı …’in aktifinde bulunan arazilerin kayıtlı değeri finansal tablolarda çok düşük iken; davalı şirket tarafından alındığı iddia edilen değerleme raporlarında arazilerin piyasa değeri bu kayıtlı değerin yaklaşık 100 katı tespit edildiğini, kayıtlı değerin finansal tablolarda neden bu kadar düşük gösterildiği ve gayrimenkullerin değerlemesinin hangi kriterler esas alınarak yapıldığı ve bu gayrimenkullerin gerçek piyasa değeri belirsiz olduğu, öte yandan …’in daha önce kısmi bölünme ile kendisinden ayrılan …’in hisselerini bir anda hangi ekonomik gerekçe ile bizzat kendi ortaklarından satın aldığı ve hisselerinin değerini nasıl belirlediğinin belirsiz olduğunu, …’in pay devirleri ile hâkim ortağının tekrar … olmasının davalı …’e ekonomik kazanımı olmadığı, yapılan işlemin şirkete borç altına gitmiş hâkim ortak almak olduğu, zaten bu hâkim ortağın da %66,70 pay oranı ile asıl pay sahibinin ve tek Yönetim Kurulu Üyesinin … olduğu ticaret sicili kayıtları ile sabit olduğunu, Görüntüdeki bu değerleme ile yeni pay sahibi … 114.209.269,67 TL ödeme yükümlülüğü altına girmiştir, ancak …’ bu bedeli nakit varlıklarıyla ödeme imkânı bulunmadığını, iii. Sözleşme gereği iki ortak arasında bir de alacağın temliki işlemi gerçekleştirildiği, buna göre … paylarını satışının karşılığı olarak Mermeriş’ten alacağı 57.104.634,83 TL bedeli, kardeşi … temlik ettiği, böylece dava konusu … paylarının devir bedelini gerçekte tek bir kuruş ödemeden … ödediğini, … ise kendi ortağı … ye toplam 114.209.269,67 TL borçlandığını, iv.Ayrıca yine sözleşme hükümleri gereği … 114.209.269,67 TL borcunun: 14.350.000,00 TL kısmını: nakit olarak ödeyeceği, 24.945.000,00 TL kısmını 02.12.2020 vadeli bono düzenleyerek ileriye dönük borçlandığı, 14.868.000,00 TL kısmına karşılık …’e ait İstanbul Emirgan’da bulunan … pafta … ada … parselleri üzerinde inşa edilmekte olan natamam binayı devir ve teslim edeceği, 23.760.000,00 TL kısmına karşılık … ait İstanbul Emirgan’da bulunan … pafta … ada … ve … parselleri üzerinde kayıtlı iki adet villayı devir ve teslim edeceği, 8.850.000,00 TL kısmına karşılık …’e ait Muğla Datça’da -E pafta … ada … parsel ve … pafta … ada … parselde bulunan taşınmazları devir ve teslim edeceği, 21.500.000,00 TL kısmına karşılık yine bir aile şirketi olan … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’deki …’e ait paylarını devredeceği, 4.936.269,67 TL kısmına karşılık …’ndan olan alacağını temlik edeceği, Yukarıda belirtilen görünürdeki pay devir işlemleri ve alınan genel kurul kararı ile…’in malvarlığının şirket ortağı ve imza yetkilisi yönetim kurulu üyeleri tarafından kendi imzaları ile şahsi malvarlıklarına aktarıldığı ve …’in ve müvekkilimin bu pay devir işlemleri ile zarara uğratıldığını, Özetle; şirket ortağı ve imza yetkilisi yönetim kurulu üyeleri olarak babanın vefatından sonra diğer ortak kardeşlerden mal kaçırmaya yönelik bir dizi işlemler tesis ettikleri, şirket menfaatlerini gözetmedikleri ortada olduğu, bu kapsamda yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda çoğunluğu oluşturan ortakların mevcut yetkilerini kötüye kullanmak suretiyle, ortaklık dışı kişisel çıkarlarının korunmasına yönelik olarak azınlıktaki pay sahiplerinin menfaatlerine aykırı şekilde aldığı kararlar Türk Ticaret Kanunu’nun 445, 446 ve 447. maddeleri başta olmak üzere dürüstlük ve iyiniyet kurallarına aykırı olmakla birlikte sermayenin korunması hükümlerine de aykırı olduğu, Öte yandan 21.07.2020 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul Toplantısında yönetim kurulu üyesi … imzaya yetkili temsilcisi ve bu sebeple dolaylı çoğunluk pay sahibi olarak, şirketin yönetim kuruluna kendisini atamış ve TTK 395 ve 396. maddelerine göre şirketle işlem yapma yasağına ilişkin oy çokluğu ile izin aldığını, bu durum, müvekkilini zarara uğratıcı işlemlere devam edilmesine imkan tanımakta ve şirket malvarlığını, usulsüz hisse devirleri yoluyla şirkette hakim ortak konumuna gelen … hukuka aykırı işlemlerine açık hale getirmekte olduğu, dolayısıyla yukarıda detaylı olarak açıklanan gerekçelerle zararlandırıcı işlemlerin hızlandırılarak devam etme ihtimali dikkate alındığında şirkete tedbiren TMK ve TTK hükümleri gereği yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesi gerektiği ve bu kapsamda yerel mahkeme tarafından kurulan 23.10.2020 tarihli ara kararın hukuka aykırı olduğunu, Sonuç olarak HMK 389. madde hükmüne göre; ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şartlarının oluştuğu, davalı şirketin değerli bir şirket olduğu, şirketle işlem yapma, şirketi borçlandırma ve rekabet yasağı engellerine aykırı davranarak müvekkilinin haklarını ihlal ile davalı şirketin içinin boşaltılmasının hedeflendiği, bu nedenle yönetim kurulu üyesinin temsil ve ilzam yetkisinin kaldırılarak şirkete tedbiren yönetim kayyımı atanması gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi ara kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davalı şirkete HMK 389. madde vd. hükümleri uyarınca tedbiren yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, davalı şirketin 21/07/2020 Tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantı tutanağının 3,4,5,6 ve 7.ci maddelerinde yer alan kararların iptali davasında davalı şirkete tedbiren yönetim kayyumu atanması istemine ilişkindir.Mahkemece, davacı tarafın şirkete kayyım atanması talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Temel uyuşmazlık konusu, istinaf olunan ara kararın dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasındadır. Dava, davalı … şirketin 21/07/2020 Tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantı tutanağının 3,4,5,6 ve 7.ci maddelerinde yer alan kararların iptali istemine ilişkin olup olayda, limited şirketlere ilişkin TTK’nın 630.maddesinin uygulanma yeri bulunmamaktadır. İhtiyati tedbir genel olarak HMK’nın 389 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbir için yaklaşık ispat yeterli görülmüş olup sunulan belgelerle talep eden, davada haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi halinde diğer şartlarında varlığı halinde ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. 6102 sayılı TTK’ nın 449 maddesinde; ”(1) Genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir,” hükmü düzenlenmiştir.Yöneticilerin sorumluluğu davasına konu olabilecek hususlar, şirkete yönetim ve denetim kayyımı atanmasını ve davanın konusu itibariyle istenilen ihtiyati tedbir kararlarının verilmesinin gerekçesi olamaz. Şirketi yönetenlerin şirkete ve paydaşlara verdikleri zararların tazmini, açılabilecek bir sorumluluk davasında her zaman hükme bağlanabilir. Asıl olan şirketlerin ortakları tarafından alınan kararlar ile belirlenen yöneticiler tarafından yönetilmesi olduğu, yönetim kurulu üyelerinin görev süresi dolsa bile yenisi seçilene kadar görevleri devam etmektedir.Genel kurul kararının iptali davasında TTK. 449 Maddesine göre tedbir talep edilebilecek olup dava konusu olmayan başka bir davanın konusunu oluşturacak talep hakkında tedbir kararı verilemeyecektir. İlk derece mahkemesinin takdirine göre mahkemece verilen karar gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, istinaf nedenleri yerinde olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/01/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.