Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/1902 E. 2022/1961 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1902 Esas
KARAR NO: 2022/1961 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/475 Esas – 2020/782 Karar
DAVA: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 22/12/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile dava dışı … Ticaret Ltd. Şti. arasında genel kredi sözleşmesi ve ticari kart sözleşmesi imzalandığını, davalının her iki sözleşmeye de müteselsil kefil olduğunu ve davalı ile müteselsil kefalet sözleşmesi imzalandığını, dava dışı şirketin borçlarını ödememesi üzerine müteselsil kefil durumunda bulunan davalı aleyhine İstanbul … İcra Dairesinin … ve … sayılı dosyalarından iki ayrı icra takibi başlattıklarını, davalının icra dosyalarına haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, takiplerin durduğunu, esasa ve faize ilişkin itirazların haksız olduğunu beyanla davalının takip dosyalarına yaptığı itirazların iptaline, takiplerin devamına, her iki takip dosyası için ayrı ayrı davalı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili tarafından davacı bankaya gönderilen cevabi ihtarnamede, 2015 yılında ortaklıktan ayrıldığını, bahse konu kredi borçlarından sorumlu olmayacağını bildirdiğini, müvekkilinin dava dışı şirketin ortağı olduğu dönemde kullandırılan kredi borçlarının ödendiğini, kefalet hükümleri uyarınca öncelikle asıl borçlu şirkete başvurulması gerektiğini, ayrıca kefalet sözleşmesinde müvekkilinin eşinin rızasının bulunmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesinin 16/11/2020 tarih ve 2019/475 Esas 2020/782 Karar sayılı kararında;”Davacı banka ile dava dışı şirket arasında biri 28.11.2013 diğeri 01.12.2016 tarihinde olmak üzere iki tane Genel Kredi Sözleşmesi ve Ticari Kart Sözleşmesi yapılmıştır. Davacı bankanın talepte bulunduğu miktarın hesaplanması için 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve dosya bilirkişiye verilmiştir. Hazırlanan 03.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda İstanbul … İcra Dairesinin … ve … sayılı dosyasına konu 01.12.2016 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi ve Ticari Kart Sözleşmesinde davalının kefaletinin yer almadığı, dava dışı …’ın kefaletinin bulunduğu, kefaleti bulunmadığı için davalının kullandırılan bu kredilerden ötürü sorumluluğunun da bulunmadığı tespit edilmiştir. İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasına konu 01.12.2016 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi ve Ticari Kart Sözleşmesi incelendiğinde bu sözleşmede ve ekinde davalının kefaletinin yer almadığı görülmektedir. Dolayısıyla davacı bankanın kefil sıfatı taşımayan davalıya karşı 6098 sayılı TBK m. 586’ya dayanarak icra takibi yapmasında hukuki yararı bulunmadığından bu icra dosyası yönünden açılmış olan itirazın iptali davasının reddine karar verilmiştir. İstanbul … İcra Dairesinin … sayılı dosyasına konu 01.12.2016 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi ve Ticari Kart Sözleşmesi incelendiğinde bu sözleşmede ve ekinde davalının kefaletinin yer almadığı görülmektedir. Dolayısıyla davacı bankanın kefil sıfatı taşımayan davalıya karşı 6098 sayılı TBK m. 586’ya dayanarak icra takibi yapmasında hukuki yararı bulunmadığından bu icra dosyası yönünden açılmış olan itirazın iptali davasının reddine karar verilmiştir.”gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; yerel mahkemece İstanbul … İcra Dairesinin … ve … sayılı dosyalarının hangi kredi sözleşmelerinden kaynaklı borç için başlatıldığı yönündeki beyanları yanlış değerlendirip, hukuki nitelendirmede hataya düşüldüğünü, davalıya yöneltilen icra dosyalarının davalı yanca, şirketi temsilen imzaladığı 2013 tarihli kredi sözleşmeleri, ayrıca bizzat şahsı adına imzaladığı kefaletnameden kaynaklı olarak teminat verildiğinden bahisle kullandırılan ( 2016 tarihli GKS ve TKS den kaynaklı ) kredinin kefili olduğu için başlatıldığını, yerel mahkemenin 2013 tarihli kredi sözleşmesini ve davalının 2013 ve 2014 tarihli kefaletnamelerini görmeyerek sadece 2016 tarihindeki kredi borcunda kefil görünmediği inancı ile yanlış bir değerlendirme yaptığını ve davalının kefil sıfatının devam ettiğini farkedemediğini, kefaletnamenin, alacaklı lehine, borcun ödenmemesi durumunda teminat niteliği bulunduğunu, teminat amaçlı alınan kefaletnamelerin, sözleşmede belirtilen süre dolmamasına ve azami limit aşılmamasına rağmen kefalet vasfını kaldırır mahiyette karar verilemeyeceğini, yerel mahkemenin 01.12.2016 tarihli genel kredi sözleşmesi ve ticari kart sözleşmeleri ekinde davalının kefaletinin yer almaması ile davalının kefil sıfatı taşımadığı yönündeki kararının hatalı olduğunu, huzurdaki dosyada davalı kefil borçlunun 28.11.2013 tarih ve 30.04.2014 tarihli kefalet sözleşmeleri ile kefil olunan azami tutar ve kefaletnamenin ne kadar süre ile geçerli olarak devam edeceği belirlenerek, kredi alanın kullandığı veya kullanacağı nakdi, gayrınakdi kredilerden kaynaklanan doğmuş ve doğacak tüm borçlara kefil olması hususunda karşılıklı anlaşma sağlandığını, bilirkişi tarafından, davalının imzaladığı genel kredi sözleşmesi, ticari kart sözleşmesi ve kefaletname sözleşmelerinin, davalının kefaletnamelerindeki belirli süre ve azami tutar ile dava dışı asıl borçlunun doğmuş ve doğacak tüm borçlar için kefil olduğu hususunun göz ardı edildiğini, sözleşmede yer alan doğmuş ve doğacak tüm borçlara kefil olduğuna dair ibare hukuken geçerli olup, genel işlem şart niteliğinde değerlendirmesinin mümkün olmadığını, davalı yanın serbest iradesi ile akdettiği kefalet sözleşmelerinin 10 yıl süre ile geçerli olacağını kabul ettikten sonra şirket ortaklığından ayrıldığını ileri sürerek sorumluluktan kaçmaya çalışmasının hukuken kabul edilemeyeceğini, davalı yan hem şirket yetkilisi olarak kredi sözleşmelerine imza attığı, hem de şahsen kefil olduğundan tacir olup, TTK m.18/2 göre, basiretli tacir gibi hareket etme yükümlülüğünün bulunduğunu, davalının imzalanan kefalet sözleşmeleri gereğince kefaletinin, sözleşmenin imza tarihinden itibaren azami tutar belirtilerek doğmuş ve doğacak tüm borçlar için 10 (on ) yıl süre ile geçerli olmaya devam edeceğini kabul ve taahhüt ettiğini, kefalet sözleşmesinin geçerli olduğu ve kefalet yükümlülüğünün devam edeceğinin açık olduğunu, TBK madde 598 ve devamında kefilin kefaletinin sona erme kuralları ile kefaletten dönmesinin, süreli ve süresiz kefaletlerin durumunu ihtiva ettiğini, huzurdaki dosyada, davalı kefaletinin sona ermesini gerektiren hiçbir durumun bulunmadığını, hala borçlu ile birlikte alacaklı … ye karşı tüm icra takibi borçlarından sorumluluğunun bulunduğunu, iddia edildiği gibi dava dışı 3. kişi konumundaki şirketin daha sonraki bir tarihte yeni bir kredi ilişkisi içerisine girmiş olmasının kefilin garanti veren teminat sıfatını kaldırmadığını, aksine yeni kredi ilişkisinin borçlu ile müvekkili banka arasında kurulurken teminat vasfı nedeni ile temel unsur vazifesi gördüğünü, kefalet ilişkisi bulunmadığı takdirde müvekkili bankanın alacağını teminat altına almadan kredi tahsis etmesinin düşünülemeyeceğini, alacaklının asıl borçludan elde edeceği menfaati sağlamak üzere davalı yanın kefalet sözleşmesinden doğan borcunu ifa etmesini talep ettiğini beyanla yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesi ile ticari kart sözleşmesinden doğduğu iddia olunan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takiplerine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Davacı banka, davalının dava dışı … Ticaret Limited Şirketi ile imzalanan 28.11.2013 tarihli kredi sözleşmesi ile ticari kart sözleşmesine kefil olduğunu, sözleşmelerden doğan borcun ödenmediğini, davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … ve … Esas sayılı dosyaları ile iki ayrı icra takibi başlatıldığını, davalının haksız şekilde takip dosyalarına itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı taraf dava dışı şirketin ortaklığından ayrıldığını, dolayısıyla herhangi bir sorumluluğunun kalmadığını, ortak olduğu dönemde kullandırılan kredi borçlarının ödendiğini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … ve … Esas sayılı dosyalarında davacı tarafından takip talebine herhangi bir kredi sözleşmesi ve kat ihtarnamesi eklenmemiştir. Dava dilekçesi ekinde sunulan delilere göre davalının, davacı banka nezdinde üç adet kefalet sözleşmesinin bulunduğu, 28.11.2013 tarihli kefaletnameler ile; dava dışı şirket ile davacı banka arasında imzalanan 28.11.2013 tarihli ve … numaralı genel kredi sözleşmesi ile 28.11.2013 tarihli ve … numaralı ticari kart sözleşmesi kapsamında kullandırılacak kredilerden doğan borçlara, 30.05.2014 tarihli kefaletname ile de; dava dışı şirket ile davacı banka arasında imzalanan 30.05.2014 tarihli ve … numaralı ticari kart sözleşmesi kapsamında kullandırılmış ve kullandırılacak kredilerden doğan borçlara kefil olduğu, Mahkemece alınan bilirkişi raporu ile takip konusu alacağa dayanak taksitli ticari kredinin 01.12.2016 tarihinde kullandırıldığı, kredili mevduat hesabının ise 01.12.2016 tarihinde sıfırlandığı ve 20.01.2017 tarihinde tekrar borç bakiyesine döndüğünün tespit edildiği, davacı vekilinin 14.10.2010 tarihli dilekçesi ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 01.12.2016 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun, 2018/25916 Esas sayılı dosyasında ise 01.12.2016 tarihli ticari kart sözleşmesinden kaynaklı borcun tahsilinin talep edildiğinin beyan edildiği, davalının anılı genel kredi ve ticari kart sözleşmelerinde kefaletinin bulunmadığı ve davaya dayanak icra takiplerinin haksız olduğu anlaşılmakla, Mahkemece davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun, davacı vekilinin istinaf başvurusu ise haksızdır. Açıklanan nedenlerle dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/12/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.