Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/19 Esas
KARAR NO: 2022/53 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/09/2019
NUMARASI: 2018/460 Esas 2019/1018 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,Müvekkili ile davalı şirketin geçmişten ortak çalışmalar yürüterek ticari ilişkide bulunduğunu, davalının ticari ilişkiden kaynaklı alacağı ödememesi üzerine Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe vaki itirazın haksız olduğunu, müvekkilinin ticari ilişkiden kaynaklı 38.871,66TL alacağı bulunduğunu, bu hususun ticari defterlerden anlaşılabileceğini, kalan bakiyenin ödenmediğini, 20/12/2015 tarihli 9.499,69TL’lik sahte faturanın alacaktan mahsup edilmeye çalıştığını, müvekkilinin faturayı Bakırköy … Noterliğinin ihtarı ile iade ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına, %20 oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, araflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacı şirketlerin ortaklarından …’ın o tarihte davalı şirketinde ortağı olduğunu her iki şirketin mali müşavirinin de … olduğunu, …’ın davalı şirketten ayrılırken davacı şirkette ortaklığının devam ettiğini, ayrılma sırasında yapılan anlaşma ile davacı şirket için 20.000,00TL bedelli 20/09/2016 tarihli çek ile pay değeri için 30.000,00TL bedelli 26/11/2016 tarihli çeklere verildiğini, davalı şirketle arasında kalan bakiye için elindeki malzemeleri iade edip 18.871,66TL’lik iade faturası kesilerek, şirket ortağı …’ın malzeme faturaların teslim edildiğini, ancak her iki şirketin muhasebeci olan …’nun resmi işlemleri bu şekilde yapmadığını tarafların ortaklıktan ayrılma konusunda sulh olduklarını, 2015 yılından bu yana talepte bulunulmamasının bunun kanıtı olduğunu, …’ın davacı şirket ortaklığından ayrılması nedeniyle sorunların çıktığını, davalının borcunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/09/2019 tarih ve 2018/460 Esas – 2019/1018 Karar sayılı kararında; “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde her iki şirket arasında taraflarca niteliği belirtilmeyin ticari ilişki (mal veya hizmet alımı) bulunduğu davalı tarafın ticari defter ve belglerini ihtara rağmen ibraz etmediği davacının ibraz edilen defterlerine göre 20.001.00TL alacağının bulnuduğu ancak yukarıda açıklandığı üzere davanın 5.372,94 TL üzerinden harcı ödenerek açılması nedeniyle davanın bu miktar üzerinden kabulüne, davalının itirazın iptaline ticari ilişkiden kaynaklı alacağın likit olması nedeniyle %20 oranında icra inkar tazminatının tahsiline, davacının fazlaya ilişkin hakkının saklı tutulmasına ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davacının davasının kabulü ile; davalının Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının davanın harçlandırılarak açılan miktarı olan 5.372,94TL asıl alacak üzerinden iptaline, itiraz iptal edilen miktara takip tarihinden itibaren %10,75 oranını aşmamak üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanarak ve takip talebindeki diğer koşullar ile devamına, Hükmedilen alacağın %20’i olan 1.074,40TL icra inkarın tazminatının, davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili davalı şirket ile ilişkileri iç içe girmiş iki ortaklık ilişkisinden kaynaklandığını, Davalı şirketlerin ortaklarından …’ın aynı zamanda davalı şirket … Şirketinini de o tarihlerde ortağı olduğunu, bu ilişki iki birbirine geçmiş şirketlerin alışverişi olduğunu, her iki şirketinde mali müşaviri de aynı şahıs … olduğunu, …’ın davalı şirket … Şirketinin ortaklığından ayrılırken aralarında yapılan anlaşma ile, davacı şirket için 20.000.TL’lik 2016 tarihli çek verdiğini, kalan malzemeleri iade edilip 18.871,66.TL’lik iade faturası kesildiği ve şirket ortağı …’a 20.000,00.TL, 20/09/2016 tarihli çeki, malzemeleri ve faturayı elden teslim ettiğini, Davacı şirketin …’a verilen 20,000.TL, 20/09/2016 tarihli çeki eşi …’ın tahsil ittiğini, bankadan gelen cevabi yazıdan anlaşıldığını, …’ın şimdi şirketin tek ortağı ve sahibi olduğunu, bilirkişinin raporunda h bendinde çeklerin ödenip ödenmediğinin bilinmediğini, bankalardan cevabi yazılardan çeklerin ödendiğinin anlaşıldığını, bilirkişi raporunun çeklerin ödenip ödenmediği cevabi yazısından önce düzenlendiğini, davalı olarak cevaplar geldikten sonra ek rapor alınmasını talep ettiklerini, mahkemenin dikkate almadığını ve yanlış karar verdiğini, bu nedenle kararın yanlış olduğunu, eksik incelemeye dayandığını, Yapılan bu ödemeler karşılığında tarafların sulh olduklarını, şirkete borçlarının olmadığını, şimdi çeki tahsil eden …’ın şirketin tek sorumlusu ve sahibi olduğunu, Müvekkilinin iade edilmesi gereken malzemeleri iade etmediğini, ifade faturasını kestiğini, çeklerin ödendiğini, sulh olduklarını, müvekkilinin hiçbir borcu olmadığını, Dava konusu talep edilen alacağın 53.794,94.TL olduğunu, savunmalar bu alacağa karşılık yapıldığını, biran verilen kararın doğru olduğu kabul edilse bile, reddedilen kısım üzerinden davalı vekiline ücreti takdir edilmesi edilmesi gerektiğini, verilen kararın bu nedenle yanlış olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Müvekkilinin alacaklı olduğu Bakırköy … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyadan borçlunun yaptığı itiraz üzerine taraflarınca itirazın iptali ve takibin devamı istenmekle tüm takip konusu alacak, faizi ve ferilerinin dava konusu yapıldığını, dava dilekçesinde harca esas değer bildirilmemiş olup, dava UYAP’tan açıldığından, sistemde belirtilen harç, gider avansı vs. yatırıldığını, Yapılan yargılama neticesinde mahkeme tarafından haklı olan davanın kabul edildiği ve icra inkar tazminatına hükmedildiğini, ancak davanın icra takibine konu alacağın tamamı üzerinden değil de 5.372,94 TL üzerinden kabul edildiğini, oysaki takibe konu alacağımız 38.871,66 TL asıl alacak ve ferilerinden oluştuğunu, Son celsenin yapıldığı 25.09.2019 tarihli duruşmaya kadar harcın eksik yatırıldığına dair mahkeme tarafından hiçbir bildirim yapılmadığını, duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakim tarafından harcın eksik yatırıldığı, taraflarına süre verilmeyeceği sözlü olarak beyan edildiği, taraflarının süre istemesine, harcı bir gün içinde yatırabileceklerine ilişkin beyanlarının duruşma zaptına geçirilmediğini, bu suretle hukuk katliamı niteliğinde bir karara imza atıldığını, Dava dilekçesinde talebin çok açık olduğunu, takibin belli bir kısmı üzerinden değil tamamı üzerinden devamı istendiğini, buna rağmen mahkeme tarafından süre verilmemiş olması hayretle karşılandığını, Dava dilekçesinin hiçbir bölümünde kısmi bir taleplerinin olmadığını, takibin tamamı üzerinden devamına karar verilmesinin istendiğini, şayet mahkeme bu hususta çelişki gördüyse bunu taraflarına sorup açıklattırması gerektiğini, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No:2015/1917 Karar No:2015/15122, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2014/17615 E. , 2015/5378 K.) Davalı vekili de istinaf başvuru dilekçesine davanın takibin tamamı üzerinden açılmış olduğu hususunu kabul ettiğini, dilekçenin 7 no’lu maddesinde açıkça “Dava konusu talep edilen alacak 53.794.94 TL’dir. Savunmalar bu alacağa karşılık yapılmıştır.” şeklinde beyan bulunduğunu, Özetle, mahkemenin taraflarına harç tamamlatmak üzere süre vermemesi ve eksik harç üzerinden karar vermesinin hatalı olduğunu, Yukarıda bahsi geçen Yargıtay kararları doğrultusunda harcın ikmali için taraflarına süre verilmesi gerektiğini, Müvekkili şirket ile … arasında geçmişte ortak iş ve çalışmalar yapıldığını, fakat … son işlerde müvekkiline ödemesi gereken ödemeleri gerçekleştirmediğini, müvekkilinin işbu ticari ilişkiden kaynaklanan 38.871,66 TL alacağı olduğu yine müvekkili şirketin cari hesap dökümleri ve ticari defterleri bilirkişi tarafından incelendiğinde anlaşıldığı, ancak davalı tarafından düzenlenen sahte iade faturası mahkemeyi yanıltmayı başarmış olup alacağın düşük hesaplandığını, Dosyadaki bilirkişi raporu müvekkili şirketin ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğunu tespit ettiği ve karşı tarafın defterlerini sunmadığını da raporunda yazmış olmasına rağmen açıkça dosya kapsamındaki delillere ve hukuka aykırı bir sonuca ulaştığını, somut olaya şablon gibi uyan bir yargılamada Yargıtay’ın bir tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesinin sonucunu kararında açıkça ortaya koyduğunu, (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, T: 23.01.2017, E: 2016/4087, K: 2017/261) Müvekkilinin yevmiye, defteri-i kebir ve envanter defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yaptırılmış olduğu bu nedenle de lehine delil taşıdığının açık olduğunu, bilirkişinin yapmış olduğu inceleme müvekkili şirketin davalı şirketten 38.871,66 TL alacaklı olduğunu tespit ettiğini, davalı tarafın ticari defterlerini ibrazdan kaçındığını, bu durumda Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve somut olaya şablon gibi uyan yukarıdaki kararda belirlenen prensiplere uygun şekilde rapor tanzim edilmemesi muhasebe ilkeleri / hukuku açısından hatalı olduğunu, davalı tarafın haksız ve kötü niyetli olarak sırf süreyi uzatmak adına borca itiraz ettiğini, Bakırköy …lcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasındaki alacağın kesinleştiğini, Davalı taraf mahkemeye 18.871,66 TL bedelli “iade faturası” adı altında bir belge sunduğu ve bu belge taraf ticari defterlerinde yer almamasına, sahte olmasına rağmen nazara alındığını, bahsi geçen 18.871,66 TL bedelli sahte fatura, müvekkili şirketin ticari defterlerinde yer almayan bir fatura olduğunu, her ne kadar davalı vekili iade faturası düzenleyerek borcunun kalmadığını belirtse de müvekkili şirkete böyle bir fatura tebliğ edilmediğini, söz konusu fatura müvekkili şirket kayıtlarında ve defterlerinde bulunmadığını, bu faturanın dayanağı olan bir sözleşme, irade mutabakatı da bulunmadığını, Yargıtay’ın somut olaydaki konudaki içtihadı son derece açık olduğunu, (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, E:2013/9024, K:2014/2827, T:10.04.2014) Yargıtay’ın bu kararında da açıkça görüldüğü üzere fatura borçlandırıcı işlem olmadığını, ortada bir sözleşme varsa, ancak o takdirde fatura mündericatı geçerlilik kazanacağını, ancak taraflar arasında geçerli bir sözleşme ilişkisi (rade mutabakatı) mevcut değilse, sırf fatura düzenlenmiş olması tek başına borç doğurucu olmadığını, somut olayda da müvekkilinin ticari defterlerinde bu şekilde bir faturaya yer verilmediğini, karşı taraf ile aralarında bu faturada belirtilen şekilde bir borç ilişkisi de doğmadığını, karşı taraf da defterlerini ibraz etmeyerek müvekkili ticari defter ve belgelerindeki kayıtları kabul etmiş sayılmakta olduğunu, Kabul manasına gelmemek kaydı ile iade faturası kesilmiş olsa bile fatura üzerinde iade faturası olduğuna dair bir kayıt olmadığını, şirkete iade faturası ile birlikte malzeme de teslim edildiği belirtildiği, ancak şirkete hiçbir malzeme de teslim edilmediğini, davalı şirket kestiğini iddia ettiği faturanın münderecatını ispatlamakla yükümlü olduğunu, davalı şirket ticari defterlerini incelemeye sunmadığı gibi faturanın gerçekten var olup olmadığını ispatlayamadığını, Davalı şirketin düzenlemiş olduğu faturanın asılsız olduğunu, söz konusu fatura davalı şirket defterlerine bile işlenmediğini, davalı şirket ticari defterlerini incelenmesini istemediğini, yine kabul manasına gelmemek kaydı ile iade edilen fatura ile iade edilen malın bedeli satıcı tarafından kesilen ilk faturadaki bedel ile aynı olması gerektiğini, davalı şirket söz konusu iade faturasını hangi faturanın iadesi olarak kestiğini, belli olmadığını, eğer ki fatura gerçek olsa idi hangi fatura için iade faturası kestiğini ispatlayabileceğini, ayrıca söz konusu faturada fiyat farkı eklendiğini, hiçbir iade faturasına kar farkı eklenerek yazılamayacağını, davalı şirket söz konusu faturaya fiyat farkı eklediğini, bu kaydın yazılmasının da hukuka ve usule aykırı olduğunu, Yerel mahkeme gerekçeli kararı son derece çelişkili olduğunu, bir paragrafta davalı vekili tarafından ibraz edilen ve müvekkilinin taraf dahi olmadığı 24/05/2016 tarihli protokolün …’ın pay değeri ile ilgili olduğu, verilen 50.000 TL bedelli iki adet çek ile 18.870,19 TL’lik fatura ile her iki şirket arasındaki bakiyenin sıfırlandığının anlaşıldığını belirtmekte olduğu, diğer paragrafta ise bu protokolün şirketler arasındaki ticari ilişkiye ait olmadığı, çeklerin davacı şirket emrine ciro edilmediği, şirket kaşesi ile ciro edilerek tahsil edilmediğinin anlaşıldığı ifade edilmekte olduğunu, Davalı vekili tarafından ibraz edilen 24/05/2016 tarihli protokolün davalı şirketin ortakları olan … ile … arasında düzenlendiği protokolün …’ın pay değeri ile ilgili olduğu, verilen 50.000,00TL bedelli iki adet çek ile 18.870,19TL’lik fatura ile her iki şirket arasındaki bakiyenin sıfırlandığını, Önce, protokole dayanarak şirketler arası bakiyenin sıfırlandığının söylendiği, ancak çeklerin davalı şirketin eski ortağı olan …’ın davalı şirketteki ortaklığın sona ermesi nedeniyle davalı şirket ortakları arasında düzenlenen 24/05/2016 tarihli protokol kapsamında verildiği çek ve faturanın her iki şirket arasındaki ticari ilişkiye ilişkin olmadığı, çeklerinde davacı şirket emrine ciro edilmediği ve şirket kaşesi ile ciro edilerek tahsil edilmediğini, sonrasında, protokolün şirketler arası ticari ilişkiye ilişkin olmadığı ifade edildiğini, Davalı tarafından sunulan 24.05.2016 tarihli protokol, davalı şirket ortağı … ile yine davalı şirket ortağı … arasında imzalanmak üzere hazırlandığını, Müvekkilinin taraf olmadığı gibi taraflardan …’ın imzası dahi bulunmadığını, hem imzasız hem de taraf olunmayan bir protokolde yer alan hükümlerin müvekkilini bağlamayacağını, sahte bir faturaya dayanarak sahte olarak hazırlanmış bir protokol tüm itirazlarına rağmen hükme esas alındığını, yerel mahkeme ilamının kaldırılması gerektiğini, Huzurdaki yargılamaya esas Bakırköy … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyadan borçlunun/davalının yaptığı itiraz üzerine taraflarınca itirazın iptali ve takibin devamı istenmekle tüm takip konusu 38.871,60 TL asıl alacak faizi ve ferileri dava konusu yapıldığını, Mahkemece yanılgıya düşülerek eksik harç tamamlatılmadan davanın 5.372,94 TL üzerinden kabulüne karar verildiğini, Eksik harcın ikmali için süre istenilmesine rağmen süre verilmediğini, Karşı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesine rağmen 18.871.66 TL’lik davalı tarafından düzenlenmiş sahte iade faturası hükme esas alındığını, 24.05.2016 tarihli davalı tarafından sunulan imzasız, sahte protokol hükme esas alındığını, Gerekçeli karar kendi içinde çelişki barındırdığını, bir paragrafında 24.05.2019 tarihli protokolün şirketlerle ilgili olmadığını söylerken, diğer paragrafta bu protokole dayanarak şirketler arasındaki bakiyenin sıfırlandığını ifade ettiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, Yargıtay kararları doğrultusunda harcın ikmali için taraflarına süre verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın takip konusu alacağın tamamı, faizi ve feri üzerinden kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, cari hesap ilişkisinden kaynaklı alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptaline ilişkindir. Mahkemece, davacının davasının kabulü ile; davalının Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının davanın harçlandırılarak açılan miktarı olan 5.372,94TL asıl alacak üzerinden iptaline, itiraz iptal edilen miktara takip tarihinden itibaren %10,75 oranını aşmamak üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanarak ve takip talebindeki diğer koşullar ile devamına, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin, mahkemenin taraflarına harç tamamlatmak üzere süre vermemesi ve eksik harç üzerinden karar vermesinin hatalı olduğuna yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Davaya konu icra dosyası incelendiğinde, davacı alacaklının takipte 37.871,60 TL. Asıl alacak, 13.964,76 TL. İşlemiş faiz, 1.893, 58 TL. Tazminat olmak üzere toplam: 53.729,94 TL. alacak yönünden takip yaptığı, davalı borçlunun tüm borca itirazı üzerine takibin durduğu ve itirazın iptali davası açıldığı görülmüştür. Dava dilekçesinde, açıkça dava değerinin gösterilmediği ve dava dilekçesinin konu ve netice-i talep başlıklı bölümlerinde, borçlu tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak yapılan itirazın iptali ile icra takibinin devamına karar verilmesinin talep edildiği ve tevzi formunda dava esas değerinin 5.372,94 TL. Olarak gösterildiği ve harcın bu miktar üzerinden yatırıldığı ve mahkemece, dava değeri davacı tarafa açıklattırılmadan bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı icra takibinde 37.871,60 TL. Asıl alacak, 13.964,76 TL. İşlemiş faiz, 1.893, 58 TL. Tazminat olmak üzere toplam: 53.729,94 TL. alacak talebinde bulunmuştur. Davalı borçlu takibe itiraz etmiş, açılan itirazın iptali davasında davacı alacaklı harca esas değeri 5.372,94 TL olarak göstermiştir. Ancak dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde itirazla duran tüm alacak yönünden takibin devamına karar verilmesini istemiştir. Tevzi formunda gösterilen harca esas değer ile dava dilekçesinin talep sonucunda istenen meblağ farklı olup, mahkemece öncelikle 6100 sayılı HMK’nın 31. maddesi uyarınca alacaklının hangi meblağ üzerinden takibin devamını istediği hususu açıklattırılmalıdır. Davacı alacaklının itiraza uğrayan tüm alacak yönünden takibin devamını istemesi halinde harç tamamlattırıldıktan sonra tüm alacak kalemlerine yönelik itirazın haklılığı üzerinde durulup varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2015/1917 Esas-2015/15122 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2014/17615 Esas – 2015/5378 Karar sayılı kararı benzer mahiyettedir.) Mahkemece, dava değeri açıklatılıp sonucuna göre yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılması gerekirken davaya devamla karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Dairemizin kabulüne göre davacı vekilinin esasa yönelik diğer istinaf sebepleri ve davalı vekilinin istinaf sebepleri incelenmemiştir. Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf sebepleri ve davacı vekilinin esasa yönelik diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yukarıda belirtilen şekilde harç ikmali için gerekli işlemlerin yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/09/2019 tarih ve 2018/460 Esas 2019/1018 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Kararın kaldırılma sebebine göre davalının istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran tarafa iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/01/2022 tarihinde HMK’nın 353/1-a4 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.